AHMED-İ RIDVÂN, RIDVÂN, Ahmed Beg

(d. ?/? - ö. 935-945 ?/1528-1538 ?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

15. yüzyılın ikinci yarısı ile 16. yüzyılın ilk yarısında II. Bâyezîd, Yavuz Sultân Selîm ve Kânûnî Sultân Süleymân dönemlerinde yaşayan Ahmed-i Rıdvân, defterdarlık ve sancak beyliği yapmıştır (Yılmaz 2006: 1, Ünver 1989: 123). “Tütünsüz” ve “Bî-duhân” lakaplarıyla tanınan şairin 1483 tarihli vakfiyesinde adı “Ahmed Beg” olarak kayıtlıdır (Tavukçu 2000: 68). Şairin mahlası, Dîvân'ındaki ilk şiirlerinde “Rıdvân”, Dîvân'ına sonradan eklenen şiirlerinde ise hem “Rıdvân” hem de “Ahmed-i Rıdvân” olarak geçer (Çeltik 2011: 1) Latîfî şairin Edirne’de yerleştiğini bildirmektedir (İsen 1999: 110). Hadım Ali Paşa’ya yazdığı bir kasidesinde sılaya gitmenin vacip olduğunu söyledikten sonra Ohri’ye tayin edilmesini istemesi onun Ohrili olabileceğini düşündürmektedir (Tavukçu 2000: 68). Ünver, şairin Ohrili olduğunu ve baba adının Abdullah olması sebebiyle devşirme olabileceğini belirtir (Ünver 1989: 123). Ahmed-i Rıdvân’ın ne zaman öldüğü tam olarak bilinmemektedir. Kanunî dönemindeki 1528-29 tarihli bir tapu kaydına göre hayatta olması, Sehî’nin 1538’de tamamladığı tezkiresinde ondan rahmetle bahsetmesi ve Latîfî’nin de şairi bu tarihte vefat etmiş göstermesinden hareketle, Ahmed-i Rıdvân’ın 1528-1538 tarihleri arasında vefat ettiği söylenebilir (Çeltik 2011: 5).

Elde bulunan altı mesnevisinden beşini II. Bâyezid adına yazan şair, divanını da bu padişah adına düzenlemiştir (Yılmaz 2006: 2). II. Bâyezid’e sunduğu bir kasidede sırasıyla Karahisar, Hamid, Teke, Karaman ve Ankara sancak beyliğinde bulunduğunu belirten şairin, bazı şiirlerinden ve Heft-Peyker adlı mesnevisinden, II. Bâyezid’in şehzadeleri Ahmed ile Selim arasındaki taht mücadelesinde Ahmed tarafını tuttuğu, Selim’in tahta geçmesiyle de görevinden uzaklaştırıldığı anlaşılmaktadır (Ünver 1989: 123).

 Ahmed-i Rıdvân’ın bilinen eserleri şunlardır:

Dîvân: Dîvân'ın yazma nüshası tertip bakımından üç bölümden oluşur. Birinci bölüm, Rıdvân’ın mürettep Dîvân'ıdır. Klasik divan tertibine uygun düzenlenen bu bölümde farklı nazım şekillerinden toplam 931 şiir yer almıştır. Dîvân'ın ikinci bölümünde 63 şiir bulunmaktadır. Üçüncü bölümde ise 101’i gazel olmak üzere toplam 108 şiir kayıtlıdır (Çeltik 2011: 9-10).

İskender-nâme: Ahmed-i Rıdvân’ın ilk mesnevisidir. Eser 1499 yılı Ocak ayında tamamlanmıştır (Çeltik 2011: 5). Ahmed-i Rıdvân’ın eserinde vezin ve beyit sayısı itibariyle, Anadolu’da ilk İskender-nâme’yi yazan Ahmedî’ye uyduğu görülmektedir. 8300 beyit civarında olan eser, aruz vezninin “fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün” kalıbıyla yazılmıştır. İskender-nâme’nin konusu, Makedonyalı Büyük İskender’in efsaneleşmiş hayatıdır. Eserde İskender’in tarihî gerçeklere itibar edilmeden anlatılan hayatı ve seferlerinin yanında bir takım ansiklopedik bilgiler de verilmiştir. Ayrıca şair, Ahmedî’den farklı olarak I. Mehmed'den II. Bâyezid’e kadarki Osmanlı tarihine de yer vermiştir (Tavukçu 2000: 84).

Rıdvâniyye:  1508-9’da tamamlanmış dinî ve ahlakî öğütlerle hikâyelerden oluşan bir mesnevidir. Ahmed-i Rıdvân eserin sonundaki bir beyitte, beyit sayısını 2080 olarak bildirmiştir. Ancak eserdeki kopukluklar nedeniyle eldeki yazmanın beyit sayısı 1723’e ulaşabilmektedir. Aruz vezninin “fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün” kalıbıyla yazılan mesnevide değişik nazım şekilleri de kullanılmıştır. Dinî, tasavvufî ve ahlâkî konuların yer aldığı mesnevide, Hz. Ömer’in adaleti, padişahların halka adaletli davranması gerektiği, faizciliğin haram olduğu, dünyanın faniliği, iyiliğin fazileti, evliya ve evliyaların kerametleri gibi birçok konu ele alınmıştır (Yılmaz 2006: 2-3).

Leylâ vü Mecnûn:  Ahmed-i Rıdvân’ın 1502’de yazdığı Hüsrev ü Şîrîn’inin başında belirttiğine göre ikinci mesnevisidir (Çeltik 2011: 6). Eserin 1499 ile 1502 yılları arasında Sultan II. Bâyezid adına yazıldığı düşünülmektedir (Tavukçu 2000:84-85). Ahmed-i Rıdvân, Nizâmî’nin aruz vezninin “mef'ûlü mefâ’ilün fe’ûlün” kalıbıyla kaleme aldığı eserini “mefâ’îlün mefâ’îlün fe’ûlün” kalıbıyla tercüme etmiştir. Ayrıca mesneviye bazı ayrıntılar ekleyip ikinci, üçüncü derecedeki kahramanlarının ismini de değiştirerek orijinallik yakalamaya çalışmıştır (Çeltik 2011: 6).

Hüsrev ü Şîrîn: Şeyhî ve Nizâmî’nin aynı adlı eserlerinden faydalanılarak 1502 yılında tamamlanan mesnevi, şairin ifadesine göre 6308 beyittir (Ünver 1989: 1). Şair kimi olayları verirken Nizâmî’ye kimilerinde ise Şeyhî’ye uymuştur. Ancak şair, Şeyhî’deki planı bir iki nokta dışında aynen uygulamıştır. Hatta mesnevi içindeki gazellerden çoğu ve terci-i bent Şeyhî’ye nazîredir (Yılmaz 2006: 4-5). Mesnevi aruz vezninin “mefâ’îlün mefâ’îlün fe’ûlün” kalıbıyla yazılmıştır (Çeltik 2011: 6). Ahmed-i Rıdvân’ın Hüsrev ü Şîrîn’i, Anadolu sahasında, Fahrî ve Şeyhî’nin bu konuda yazılmış eserlerinden sonra üçüncü eserdir (Tavukçu 2000: 86).

Mahzenü’l-Esrâr: Eser pek çok yönden Nizâmî’nin aynı adlı eseriyle benzerlikler göstermektedir. Ahmed-i Rıdvân, bütün mesnevilerine tarih düşürdüğünü söylemişse de eserin yazıldığı tarih kesin olarak belli değildir. Mesnevi’nin II. Bâyezid adına yazıldığı girişteki  üç ayrı başlık altında belirtilmiştir. Eserin II. Bâyezid’e sunulmuş olması dolayısıyla yazılış tarihinin 1512’den önce olduğunu söylemek mümkündür. Mahzenü’l-Esrâr’ın tek yazma nüshası Hayâtî adına kayıtlıdır. Eser, “müfte’ilün müfte’ilün fâ’ilün” vezniyle yazılmıştır. Ahmed-i Rıdvân, birkaç yerde yaptığı küçük değişiklikler haricinde Nizâmî’nin Mahzenü’l-Esrâr’ını esas almıştır. (Tavukçu 2000: 88-89). Eserde, dinî ahlaki ve tasavvufî konular ele alınmıştır (Yılmaz 2006: 5).

Heft-Peyker: Nizâmî’nin Behrâm-nâme (Heft-Günbed) adlı mesnevisinin serbest tercümesidir. Sâsânî hükümdarlarından Behrâm’ın av ve çeşitli eğlencelerle geçen günlerini anlatan 4174 beyitlik bu mesnevinin 1511-1512 tarihleri arasında kaleme alındığı tahmin edilmektedir. Bilinen iki yazması Hayâtî mahlasını taşımaktadır (Ünver 1989: 123). Mesnevi ilk önce II. Bâyezid’in şehzadesi Ahmed adına yazılmış, daha sonra Selim’in padişah olmasıyla, bu isim Selim’e dönüştürülmeye çalışılmıştır. Eserin sonundaki kasidenin bazı beyitleri eserin, II. Bâyezid’in son yıllarında, şehzadeleri Ahmed ile Selim’in çekişmeleri sırasında kaleme alındığını göstermektedir. Şair, Nizâmî’nin aynı adlı eserinden kısaltarak tercüme ettiği bu eserinde, Nizâmî gibi “fe’ilâtün mefâ’ilün fe’ilün” veznini kullanmıştır (Tavukçu 2000: 89-90).

Şairin edebi yönüyle ilgili Sehî, ilim göğünün güneşi; şiir üslûbunda mâhir, olgun kişiydi” gibi değerlendirmeleri yaptıktan sonra mesnevilerinin gazellerinden daha iyi olduğunu ifade etmiştir (İsen 1998: 88). Latîfî ise şairin çok sayıda kasidesi ve gazeli bulunduğunu kaydettikten sonra şiirleri hakkında “ifade ve üslubûnun hiç tadı tuzu yoktur.” değerlendirmesinde bulunmuştur (İsen 1999: 110). Sonuç olarak Ahmed-i Rıdvân çok eser vermesine rağmen kaynaklarda başarılı bir şair olarak kabul görmemiştir. Ancak hamse sahibi olması sebebiyle Türk mesneviciliğinin gelişimini tespit açısından eserlerinin önem ve kıymeti ortadadır. 

Kaynakça

Çeltik, Halil (hzl.) (2011). Ahmed-i Rıdvân Divanı. Ankara: Bizim Büro Yay.

Çeltik, Halil (2017). "Ahmed-i Rıdvan Divanı'nda Dil Kullanımı". Klasik Edebiyatımızın Dili. Ankara: AKM. 135-153.

İsen, Mustafa (hzl.) (1998). Sehî Tezkiresi Heşt-Behişt. Ankara: Akçağ Yay.

İsen, Mustafa (hzl.) (1999). Latîfî Tezkiresi. Ankara: Akçağ Yay.

Koç, Hamza (2018). "Ahmed-i Rıdvan'ın Manzum Kaside-i Bürde Tercümesi". Osmanlı Mirası Araştırmaları Dergisi 5/12 (Temmuz): 9-31.

Koç, Hamza (2018). "Ahmed-i Rıdvan'ın Heft Peyker Mesnevisindeki Gazeller ve İşlevleri". JASS Studies 71 (Sonbahar): 153-185.

Kutluk, İbrahim (hzl.) (1989). Kınalı-zâde Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. C. 1. Ankara: TTK Yay.

Levend, Agâh Sırrı (1951). “Ahmed Rıdvan’ın İskendernâmesi”. Türk Dili Dergisi (3): 143-151.

Levend, Agâh Sırrı (1952). “Ahmed Rıdvan’ın Leylâ vü Mecnûnu”. Türk Dili Dergisi (7): 389-394.

Levend, Agâh Sırrı (1967). “Ahmed Rıdvan’ın Hüsrev ü Şirin’i”. TDAY Belleten 1966: 215-258.

Levend, Agâh Sırrı (1959). Arap, Fars ve Türk Edebiyatlarında Leylâ ve Mecnûn Hikâyesi. Ankara.

Levend, Agâh Sırrı (1973). Türk Edebiyatı Tarihi. C. I. Ankara: TTK Yay.

Mehmed Süreyyâ (1308). Sicill-i Osmânî Yâhud Tezkire-i Meşâhîr-i Osmâniyye. C. I. İstanbul.

Tavukçu, Orhan Kemal (2000). Ahmed Rıdvân, Hüsrev ü Şîrîn. Doktora Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.

Ünver, İsmail (1979). “Ahmed Rıdvan’ın İskender-nâmesindeki Osmanlı Tarihi (Nusret-nâme-i Osmân) Bölümü”. Türkoloji Dergisi VIII (1): 345-402.

Ünver, İsmail (1982). Ahmed-i Rıdvân, Hayatı, Eserleri ve Edebî Şahsiyeti. Doçentlik Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi.

Ünver, İsmail (1986). “Ahmed-i Rıdvan”. TTK Belleten L/196: 73-125.

Ünver, İsmail (1989). “Ahmed Rıdvân”. İslâm Ansiklopedisi. C. 2. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 123-124.

Yılmaz, Nebi (2006). Ahmed-i Rıdvân- Rıdvâniyye. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/ 10668/ ahmed-i-ridvan-ridvaniyye.html [erişim tarihi: 24.12.2014].

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DOÇ. DR. ÖMER SAVRAN
Yayın Tarihi: 28.12.2014
Güncelleme Tarihi: 28.05.2021

Eserlerinden Örnekler

Gazel

Gül yüzün bigi şehâ âlemde mehtâb olmaya

Bir nazar eyleyenün çeşminde hiç hâb olmaya

 

Cümle tolâb-ı cihânı seyr idersin ey nigâr

Gözlerüm yaşı bigi âlemde dolâb olmaya

 

Der-be-der seyr eylesen derdüne dermân isteyü

Bu der-i devlet bigi ziyâde bir bâb olmaya

 

Mübtelâlar katlin itmek kasd idersen dilberâ

Zehr-i hicrün gibi bir âlemde tîz-âb olmaya

 

Bu şeb-i hicrânda Rıdvân bendeye nûr olmaga

Gül yüzün bigi şehâ âlemde mehtâb olmaya

(Çeltik, Halil (hzl.) (2011). Ahmed-i Rıdvân Divanı. Ankara: Bizim Büro Yay. 606.)

 

Gazel

Nâr-ı aşkunla cehennem odı yandurmaz beni

Teşneyem kim yidi deryâ suyı kandurmaz beni

 

Yatmışam kehf ile gâr-ı vahdet içre hâbda

Şöyle kim gavgâ-yı mahşer kopsa uyandurmaz beni

 

Key sakın âşık inanma zâhidün efsûnına

Bin kerâmet gösterürse hiç inandurmaz beni


(İsen, Mustafa (hzl.) (1999). Latîfî Tezkiresi. Ankara: Akçağ Yay. 110.)