AYNÎ (Karamanlı)

(d. ?/? - ö. 895-900 ?/1490-1494 ?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Aynî hakkında tarihî ve biyografik kaynaklarda herhangi bir bilgi yoktur. Bu durum, onun Sultân Cem’e olan yakınlığına (Mermer 1997: 11) bağlanmıştır. Şairin hayatına dair bilgiler ise şiirleri vasıtasıyla elde edilmiştir. Karaman Beyliği’nin son zamanı ile Fâtih ve Yıldırım Bâyezîd dönemlerinde Karaman’da yaşayan Aynî, Türkistan’da Belh yakınlarındaki Tirmiz’de doğmuştur (Dizdaroğlu 1956: 711). Doğum ve ölüm tarihi belli değildir. Asıl adı Hüseyin’dir. Mermer’in (1997: 253, 255, 74) verdiği bilgilere göre başında “evlâdühü” kaydı bulunan mersiyesinin yedinci bendindeki “Fürkat-i Sâlim yiterdi âdeme” mısraından Sâlim adlı bir oğlu olduğu anlaşılmaktadır. Dile hakimiyeti, Arapça ve Farsça şiirleri onun iyi bir öğrenim gördüğünü; kasideleri ise avâmil, mantık, astronomi ve cifr ilimleriyle uğraştığını göstermektedir. Aynî’nin Anadolu’ya ne zaman ve nasıl geldiği, nerede yerleştiği, nasıl yaşadığı konusu da açık değildir. Mevlânâ sevgisiyle 843/1439’ten önce Karaman’a geldiği, burada Şehzâde Mustafâ’dan umduğunu bulamadığı, devrin önemli bir ilim ve sanat merkezi olan Kastamonu’ya Şehzâde Cem’in yanına gittiği, üç yıl onun yanında kaldığı, daha sonra Cem’le Karaman’a döndüğü, müderrislik yaptığı, Hâcı Bayram’ın müritlerinden olduğu, Müştâk adlı bir şeyhe intisap ettiği şiirlerinden elde edilen bilgiler arasındadır. İddia edildiği gibi Şafiî (Mermer 1997: 13, 15-16) değil de Şiî-Caferî (Horata 2000: 96) inacına bağlı bulunduğu da yine şiirlerinden anlaşılmaktadır. Dîvân’ında Karaman, Konya ve Kastamonu dışında adı geçen Ermenek, Elmalı, Sinop, Antalya (Atalya) gibi yer isimleri şairin başka yerlerde de bir müddet kalmış olabileceğini düşündürmektedir. Mermer (1997: 16) de bu düşünceye katılmakla birlikte, Aynî’nin ömrünün sonuna kadar Karaman Beyliği sınırları içinde yaşadığını ve sonuna kadar da Karamanlı kaldığını ifade etmektedir. O, son Karaman Beyi Kâsım’ın (1474-1481) ve Karaman Vali­si Cem Sultân’ın (ö. 1495) yakın çevre­sinde bulunmuş bir şairdir. Kastamonu valiliği sırasında da Cem’in yanında olduğu anlaşılmaktadır. Fâtih’in şeh­zadeleri arasındaki saltanat mücadele­sinde Cem Sultân taraftarları arasında yer almış, Cem’in Ana­dolu’dan ayrılmasından sonra bu ayrılı­ğın acılarını dile getiren şiirler yazmıştır. Şehzadenin ölümünden bahse­den hiçbir şiirinin bulunmayışı da kendisi­nin Cem Sultân’dan önce öldüğünü gös­termektedir. Bu bilgi ve Dîvân’ında en son 1490 tarihli bir şiirin mevcudiyeti dikkate alınarak Aynî’nin muhtemel ölüm tarihinin 895-900/1490-1494 yılları arasına denk düştüğünü (Ünver 1991: 273) belirtmek mümkündür. 

Şairin bilinen tek eseri Dîvân’ıdır. Dîvân’ın tek nüshası ise “Konya Mevlânâ Müzesi İhtisas Kitaplığı 2425”te Aynî-i Kadîm Dîvânı adıyla kayıtlıdır. İçinde 58 kaside-musammat, 512 gazel, 136 muamma (6’sı Arapça, 103’ü Farsça, 27’si Türkçe) yer almaktadır. Bu hacimli metin yayımlanmıştır (Mermer 1997). Aynî’nin edebî kişiliği hakkında kaynaklarda çeşitli değerlendirmeler yapılmıştır. Bakı (1949: 9-10) ve Dizdaroğlu (1956:714), şairi “en ileri, birinci sınıf divan şairi” olarak tanıtmışlar; hatta Bakı, onun Şey­hî, Ahmedî, Necâtî, Ahmed Paşa gibi büyük şairlerden de etkilenmediğini iddia etmiştir. Kocatürk (1964: 235) ise bu düşüncenin yanlış olduğunu, Aynî’nin şiirlerinde 14. yüzyılın Şeyhoğlu ve Ahmedî gibi şairlerinin de izleri olduğunu ifade etmiş, onun bilgili, devri­ne göre yer yer kuvvetli bir şair olmak­la beraber 15. yüzyılın bü­yük sanatçıları arasında sayılacak bir şah­siyet olmadığını söylemiştir. Sanatı hakkındaki en tutarlı değerlendirmeyi yapan Mermer’e (1997:26) göre “Aynî’nin şiirlerinde devir şiirinin bütün özelliklerini bulmak mümkündür. Türkçe kelimelerin bolluğu, Arapça ve Farsça tamlamaların daha çok kısa şekillerinin kullanılması, mazmunlara sık sık yer verilmemesi, devrin konuşma dilinin şiire sokulması, bu yüzyılın diğer şairlerinde olduğu gibi Aynî’de de görülmektedir.” Gerçekten de Aynî, Arapça ve Farsçayı bu dillerde şiir yazabilecek ölçüde bilen, Arapça, Farsça kelimeleri ve tamlamaları, klasik şiirin klişe benzetmelerini, mecazlarını kullanma gayretinde olan bir şairdir. Kendi şiirlerini rengin-elfâz, şîrîn-elfâz, hayâl-engîz olarak nitelendirmiş, hemen her divan şairi gibi yazdıklarını bazı İran şairlerinin şiirleriyle mukayese etmiş ve onlardan üstün olduğunu savunmuştur. Bazı şiirlerinde Mevlânâ’yı övmüş olmasına ve Mevlevîlikle ilgili bazı terimleri kullanmasına rağmen onda Mevlevîlik tesiri azdır. Gazellerinde rindâne, âşıkâne, şûhâne bir tarzı yeğlemiştir. Böylece yer yer şen, şuh ve tatlı bir söyleyiş güzelliği yakalamıştır. Şiirlerinin nazım tekniği bakımından kusursuz olduğu söylenemez. Dönemi şairleri gibi o da aruzu uygulamada hatalara düşmüştür. Ahengi sağlarken kafiyenin çeşitli olmasına dikkat etmiş ve redif kullanmaya özen göstermiştir. Eski Türk şiirinde çokça rastladığımız mısra başı kafiye/ön kafiye ve mısra başı redif/ön redif şairin ahenk için başvurduğu ifade yollarındandır. Ayrıca geleneğin imkânları dâhilinde ses ve söz sanatlarından da faydalanmış, bu sanatları başarıyla kullanarak akıcı bir söyleyiş yakalamayı başarmıştır. Şiirlerini çekici kılan, içten, etkileyici ve kalıcı olmasını sağlayan özelliklerinden biri de doğal söyleyişidir. Bunu da çoğu zaman konuşma dilinde yerleşmiş anlatım kalıplarından, ikilemelerden, deyimlerden ve ünlemlerden yararlanmak suretiyle gerçekleştirmiştir. Özellikle musammat gazellerinde ve murabbalarında halk söyleyişleri ağır basmaktadır. Bazı şiirleri, özellikle Cem Sultân, Ahmed Paşa ve Şeyhî’nin yazdıklarıyla benzerlik göstermektedir. Ancak kimin kimi tanzir ettiğini tespit etmek güçtür. Dolayısıyla Aynî’nin nasıl bir şair olduğu konusunda sadece Nizâmî’den sonraki en önemli Karamanlı şairdir demek mümkündür.

Kaynakça

Bakı, Edip Âli (1949). XV. Yüzyıl Konya-Karaman Şairlerinden Aynî. Ankara.

Dizdaroğlu, Hikmet (1956). “Karamanlı Aynî”. Türk Dili V (59): 710-714.

Horata, Osman (2000). “Cem Şairleri: Bir Kader Birliğinin Anotomisi”. Bilig (15): 91-107.

Kocatürk, Vasfi Mahir (1964). Türk Edebiyatı Tarihi. Ankara: Edebiyat Yayınevi.

Mermer, Ahmet (hzl.) (1997). Karamanlı Aynî ve Dîvânı. Ankara: Akçağ Yay.

Mermer, Ahmet (2002). “Aynî”. Türk Dünyası Ortak Edebiyatı, Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi. C. 2. Ankara: AKM Yay. 74.

Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi (1977). C. 1. “Aynî (Karamanlı)”. İstanbul: Dergâh Yay. 249.

Ünver, İsmail (1991). “Aynî”. İslâm Ansiklopedisi. C. 4. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 273.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. BEYHAN KESİK
Yayın Tarihi: 06.12.2013
Güncelleme Tarihi: 14.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Gazel

Virse tan mı gözlerüne mülk-i zemistân harâc

Şâh-ı zülfün Hind ilinden yiridür alursa bâc

 

Ferz-i zülfün şâh-ı hâlün ruhlarun satranc-ı dost

Hüsnünün nat’ında kimi abanus u kimi âc

 

Şekkerîn pâlûde agzun suyı üstinde gül-âb

Leblerün helvâ yüzün sahnında ol nâzük gülâc

 

Sende Dimyât oldı lebler bende bahriyyât-ı çeşm

Andadur azbün Furâtun bundadur milhun ücâc

 

Tan mı salsa her yire âhû gözün zülfün ucın

Yok Hıtâîler katında bilürüz miske revâc

 

Kadre zülfünden irişdi şol kara yüzlü rakîb

Yohsa her yirde nigâra bellidür kıymetde zâc

 

Cân hayâl-i lebleründen hâli itmez Aynî dil

Zîynet-i sohbet durur rengîn şarâb ile zücâc

(Mermer, Ahmet (hzl.) (1997). Karamanlı Aynî ve Dîvânı. Ankara: Akçağ Yay. 366-367.)

 

Gazel

Amânsuz gözlerün cân almag ister

Hemân dem virmez amân almag ister

 

Müjen kan dökmek ister her cigerden

Gözün her kûşede cân almag ister

 

Didüm bir bûsedür cân al didi kim

Ne alsa kişi erzân almag ister

 

Diler iy dil ala cânunı dil-ber

Hoşâ ol cân ki cânân almag ister

 

Dehânun âşikâra bûse virmez

Velî cânumı pinhân almag ister

 

Dili kan dutdı la’lün hastasıdur

Devâsıçün gözün kan almag ister

 

Lebünden n’ola Aynî bûse umsa

Gedâdur şehden ihsân almag diler

(Mermer, Ahmet (hzl.) (1997). Karamanlı Aynî ve Dîvânı. Ankara: Akçağ Yay. 402.)

 

Gazel

Saldı cân boynına cânum dâm-ı zülfün baglar

Dâne-i hâlün hezârân vurdı dilde daglar

 

Rişte-i cânum cemâlün şem’ine oldı fetîl

Ol çerâg içün eridi gözlerümde yaglar

 

Çaglar yaşum suyı her yirde sîl oldı akar

Gör neler getürdi senden ayru başa çaglar

 

Niçe varsun murg-ı dil ol dâne-i hâl isteyü

Yollarında kurdı anun kara zülfün aglar

 

Gözlerün fikri beni komaz ilüme gitmege

Sihri ol câdûlarun bu yollaruma baglar

 

Seng-i sahrâ duymadı nâlüm su’âline meger

Âhumun şimden girü vire cevâbın taglar

 

Fürkatünden Yûsufâ Beytü’l-hazenden çıkmayup

Derd-i Ya’kûb ile Aynî yıllar oldı aglar

(Mermer, Ahmet (hzl.) (1997). Karamanlı Aynî ve Dîvânı. Ankara: Akçağ Yay. 425.)

  

Gazel

Geh la’l ü geh mercân olur bu gözdeki yaşum benüm

Geh dürr geh ummân olur bu gözdeki yaşum benüm

 

Üftân olup hayrân olur her arada galtân olur

Sîl-âb olup tuğyân olur bu gözdeki yaşum benüm

 

Çün serv-i Cemşîdi anun hurşîdveş hercâyıdur

Geh cûy u geh cûyân olur bu gözdeki yaşum benüm

 

Nûhun gemisin iste gör iy ehl-i âlem sakınun

Bir gün gelür Tûfân olur bu gözdeki yaşum benüm

 

Şol rûyunun bedri hakı ol mûyunun ebri hakı

Geh sîl ü geh bârân olur bu gözdeki yaşum benüm

 

Dendânunı yâd eyleyüp deryâlarun asdâfına

Dürr olmaga nîsân olur bu gözdeki yaşum benüm

 

İy Aynînün çok sevdügi la’lün hayâlinde senün

Demler gelür ki kan olur bu gözdeki yaşum benüm

(Mermer, Ahmet (hzl.) (1997). Karamanlı Aynî ve Dîvânı. Ankara: Akçağ Yay. 555.)