BARIŞ MANÇO

(d. 02.01.1943 / ö. 01.02.1999)
Çağdaş Türk Ozanı, Devlet Sanatçısı
(Âşık / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Mehmet Barış Manço, 2 Ocak 1943 tarihinde İstanbul’un Üsküdar semtinde Zeynep Kamil Hastanesinde dünyaya gelmiştir. Barış Manço, II. Dünya Savaşı’nın sonlarında doğduğu için ailesi savaşın bitmesine duyduğu özlem nedeniyle ona “Barış” ismini koymuştur. Böylelikle Türkiye’de Barış ismini alan ilk kişi olmuştur. Mançozâdeler, Konya Ovası’ndan Rumeli’ye göç edip Selanik’e yerleşen köklü bir ailedir. I. Dünya Savaşı’nın baş göstermesiyle de İstanbul’a göç ederler. Mehmet Abdi Bey, saraydan çıkmış Çerkez bir halayık olan Nimet Hanım ile evlenir. Cumhuriyet’in ilanıyla da Mançozâdeler, Manço soyadını alır. Abdi Bey ile Nimet Hanım’ın oğlu İsmail Hakkı Bey, dönemin Türk Sanat Müziği sanatçılarından Rikkat Uyanık ile evlenir; bu evlilikten Oktay, Savaş, İnci ve Barış dünyaya gelir. Barış Manço, ailenin dört çocuğunun en küçüğüdür. İlkokulu Kadıköy, Gazi Mustafa Kemal İlkokulu’da okur. Eğitimine Galatasaray Lisesinde devam eder. Onuncu sınıftayken babasını kaybedince okuldan ayrılan Manço, Şişli Terakki Lisesinden mezun olur (Yangın 2002: 7 )

Müzisyen bir annenin oğlu olan Manço, şarkı söylemeye iki yaşında başlar. İlk müzik grubu Kafadarlar’ı 1958’de Galatasaray Lisesi orta son sınıftayken kurar. Bundan başka çeşitli gruplarla müzik çalışmaları yapar (Harmoniler, Kaygısızlar, Moğollar). 1962’de ilk 45’liğini çıkarır. Belçika Güzel Sanatlar Akademisinde resim, grafik, desen ve iç mimari okur. İlk evliliğini 1967 yılında Belçikalı Maria Claude ile gerçekleştirir. Bu evlilik çok kısa sürer. 1969 yılında akademiyi birincilikle bitirir. Kol Düğmeleri ve Gülpembe gibi unutulmaz bestelerin ardından 1970 yılında Dağlar Dağlar şarkısıyla müzik yaşamında çok büyük bir çıkış yapar. 1972 yılında uzun yıllar birlikte çalışacağı Kurtalan Ekspres adlı grubu kurar. Aynı yıl, askerliğini Kara Kuvvetlerinde topçu asteğmen olarak yapar. Türkiye’de arajman modasına uymayan Manço, Anadolu Rock türünde şarkılar üretir. 18 Temmuz 1978’de Lale Çalar ile evlenir. Doğukan Hazar ve Batıkan Zorbey adında iki oğlu olur (Yangın 2002:9-19).

Sanatçı, müzik yaşamının yanı sıra 1988 yılında 7’den 77’ye adlı uzun soluklu televizyon programına başlar. Programın “Adam Olacak Çocuk” köşesinde sütünü içen, ıspanağını yiyen, dişlerini fırçalayan, arabanın arka koltuğunda oturan ve bir milletin geleceği olan çocukları ciddiye almış, onların sevgisini kazanmıştır. “İkindi Kahvaltısı” köşesinde ikinci baharını yaşayanlara, gençliklerini ikram etmiştir (Yangın Aslanoğlu 2020a). Kültürel bir dünya belgeseliyle kutuplardan ekvatora yüz elli farklı ülkeye gitmiş, dünyanın çevresini defalarca dolaşmış, Modern Evliya Çelebi unvanını almıştır.

1990’da sanatçının Japonya serüveni başlar. Japonya’da on yedi kentte konser verir. Türk Japon ilişkilerinin gelişmesinde önemli bir payı olur. Türkiye, konser esnasında Japon başbakanın halkıyla birlikte Türk bayrağını salladığı anları unutamaz. Türk dünyası ile de arası çok iyi olan sanatçı, çizgisinden ödün vermeden yurt içinde ve yurt dışında sayısız konserler vermiş, iki yüze yakın beste yapmıştır. On iki altın, bir platin albüm ödülü almıştır. Ünü Türkiye dışına taşan Manço’nun şarkılarının bazıları Yunanca, Bulgarca, Arapça, Farsça, Japonca, İbranice, Fransızca, İngilizce, Flemenkçeye çevrilir. Kırk yıllık sanat yaşamında üç yüzün üzerinde ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları: Türkiye Cumhuriyeti Devlet Sanatçısı (1991), Hacettepe Üniversitesi Onursal Doktora (1991), Japonya Tokyo Soka Üniversitesi Uluslar Arası Kültür ve Barış Ödülü (1991), Belçika Krallığı Leopold II. Şövalyesi Nişanı (1992), Fransız Kültür Bakanlığı Edebiyat ve Sanat Şövalyesi Nişanı (1992), Japonya Tokyo Min-On Sanat Vakfı Yüksek Şeref Madalyası (1995), Türkmenistan Cumhurbaşkanlığı Türkmen Vatandaşlığı (1998), Türkmenistan Devleti Fahri Profesörlük Unvanı (1998) (Yangın 2002: 32).

1 Şubat 1999’da İstanbul Moda’daki evinde kalp krizi geçiren Manço, kaldırıldığı Siyami Ersek Göğüs ve Kalp Damar Cerrahi Hastanesinde vefat etmiştir. 3 Şubat’ta Atatürk Kültür Merkezi’nde yapılan devlet töreni ve her kesimden insanın katıldığı muazzam bir kalabalıkla Kanlıca’daki Mihrimah Sultan Mezarlığı’nda toprağa verilmiştir.

Barış Manço, 7’den 77’ye programıyla modern bir Evliya Çelebi, aynı zamanda şarkılarıyla ozan- baksı geleneğimizi devam ettiren çağdaş bir Türk ozanı, kıyafetleriyle, ilginç takılarıyla, uzun saçlarıyla bildiğimiz âşıklardan çok farklı bir sanatçıdır. Bir diğer farkı da elinde kopuz ve saz yerine gitar olmasıdır. Buna rağmen çok geniş kitlelere türküleri ve türkü formatında şarkılarını sevdirmiş, Türkçeyi ve Türkçe sözleri ve ezgiyi benimsetmiştir. “Barış der ki...” diye başlayan dörtlüklerinde bir Karacaoğlan, bir Dadaloğlu; sevgiyi, dünyanın faniliğini, ilahi aşkı anlatırken bir Yunus Emre, bir Mevlana oluvermiştir. Müzik dünyasında kendini kanıtlamış olan Barış Manço’nun âşık edebiyatı içindeki yeri de zamanla kabul görmüştür (Yangın Aslanoğlu 2019).

Barış Manço, güftelerinde ismini tapşırarak Türk milletinin kabul ve değerlerini aktaran atasözü, deyim ve halk değişlerini kullanarak Türk müziğini tek seslilikten özüne sadık kalarak çok sesliliğe aktarmış maziye bağlı hali sergilemiş ve geleceğe umut kapıları açmıştır. Güftelerinde kullandığı ‘Ya nasip ya kısmet’, ‘Unutma ki dünya fani, veren Allah alır canı’, ‘Can bedenden çıkmayınca’ ‘Sarı Çizmeli Mehmet Ağa’, ‘Becerikli işini dağdan aşırmış, beceriksiz düz ovada şaşırmış’, ‘Sarı sarı bilezikleri, takarım kollarına’ gibi pek çok tecrübeye dayanan ve duygusal Türk halk değişlerini orijinal çok sesli bestelerle çağdaş Türk hayatına ve gelecekteki nesillere taşımıştır… 7’den 77’ye adlı TV programında gerek Türkiye içinde gerekse Türkiye dışında ilgi çekici tarihi ve coğrafi olay, yer ve eserleri tanıtması âşıkların seyahatlerinin dünya coğrafyasına yayılışının sonucu şeklinde değerlendirilebilir.” (Günay 1993: 238).

Âşıklar, bizim duygularımızı, sazlarını kâğıt, mızraplarını kalem kabul ederek söylemişlerdir. Bu nedenle Barış Manço’yu âşıklardan ayrı tutamayız. Bu hususta Barış Manço “Benim yaptığım âşık edebiyatının bir devamı, âşıklarla çok sıkı bağlarım var, onlardan esinleniyorum Firkati, Şeref Taşlıova, Murat Çobanoğlu... Onlarla benim aramda pek fazla fark yok yaptığımız iş açısından” (Yiğit: 1997) derken gerçekten de yaşadığı topluma yabancılaşmadan müziğiyle onlara seslenerek geniş bir kitleyi kendine çekmiştir. Diğerlerinden farklı tahsil görmüş olmasıyla, kıyafetleriyle, uzun saçlarıyla tek sesli bir müzik anlayışı ile sadece bağlama kullanmak yerine çok sesli bir müzik ile batı ve doğu enstrümanlarının karıştırılmasını sergilemiştir. Sanatçı, bağlama-gitar, ney–saksafon, piyano-kemençe-davul birleşimi ile evrensel bir müziği, evrensel duyguları dile getirmiştir. Bir zamanlar köylü müziği olarak nitelendirilen halk müziğinin, Anadolu Rock tarzında zenginleştirilmesi ile çağdaş bir ozan olmuştur.

Barış Manço’nun eserleri farklı enstrümanlar eşliğinde, farklı biçim ve türlerde sunulsa da âşık tarzındaki şiir söyleme geleneğinden izler taşır. “Halhal” adlı şarkısında bir köylü güzeli olan Nazo Gelin’i “yavru ceylan gibi kaçar”, “seke seke çaydan geçer”, “bir bakışı canlar yakar” gibi Türk saz şiirinde sıkça karşımıza çıkan ifadelerle sunarken dinleyiciye Karacaoğlan’ın güzellerini hatırlatır.” (Düzgün: 2009) “Kahvehanede karsısındaki dinleyiciye hikâyeyi birkaç akşam boyunca anlatan bir âşığın yerini elektronik ortamın imkânlarını kullanan ve sunumunu pop müzik formatına uygun olarak birkaç dakika içine sığdırmaya çalışan modern bir sanatçı vardır. Temasını Türk destan ve hikâyecilik geleneğinden, üslubunu ozan-baksı ve âşıklık geleneğinden alan bir sanatçı söz konusudur.” (Düzgün: 2009) Barış Manço, tarihe karıştığını düşündüğümüz “âşıklık” geleneğinin, üçüncü kültür dairesinde adı konmamış yeni bir dönüşümünü temsil etmiştir. Manço’nun Türk kültür ve geleneğini yaşatması, gelecekte “Manço Geleneği” olarak anılabilecektir (Günay: 2019).

Barış Manço, eserlerinde edebî sanatlara, ikileme, yansıma, pekiştirmelere, söz oyunlarına fazlaca yer vermiştir. Atasözü ve deyimler ise onun şarkıların vazgeçilmezi olmuştur. Şarkılarında, ellinin üzerinde atasözü, dört yüz elliye yakın deyim ve deyim hükmünde tabirler vardır (Yangın 2002). Hatta onun bazı tabirleri bile atasözü ve deyim hükmünde dilimize yerleşmiştir. Tekerlemeler, bilmeceler, alkış ve kargışlarla zenginleştirdiği şarkılarını; masal, halk hikâyesi, destan, efsane gibi farklı anlatım tarzlarıyla icra etmiştir.

Barış Manço, Yunus Emre’nin 13. yüzyıldan sonra Anadolu’da başlattığı serüvenin günümüzdeki temsilcisi olmuştur. O, Anadolu’nun bağrından gelen değerlere sahip çıkan atalarının sözlerini, Yunus Emre’nin felsefesini, çağımıza uygun biçimde taşıyan bir elçidir. Barış Manço’nun yaşamına ve sanatçı kimliğine baktığımızda, onun Yunus Emre misali, , sevgiye, hoşgörüye, ilahi aşka ve evrensel değerlere yer verdiğini görürüz. Sanatçının, “Hemşerim Memleket Nire?” “Bir Selam Sana” şarkılarında, kardeşlik, hoşgörü, insanları eşit görme anlayışı vardır. “Günaydın Çocuklar” da barışa olan özlemin dile getirilişini görürüz. Yunus Emre’nin tasavvuf anlayışını, Barış Manço’nun “Dört Kapı” “Benden Öte Benden Ziyade” gibi şarkılarında daha net bir biçimde görürüz. “Bir canım var, vereceğim maldan öte maldan ziyade/ Orda öyle bir isim var ki o senden öte senden ziyade” derken dünyanın faniliği ve tek gerçeğin, hakiki sevgilinin Allah olduğu, bunun dört kitapta da verildiğini anlatan Barış Manço, Yunus Emre’nin “Ten fani, canlar baki” görüşünü desteklemiştir. “Dört Kapı” adlı eserinde “Kırk yamalı hırka yeter, İdris biçmiş der, giyerim.” diyerek Hz. Ömer’in de giydiği rivayet edilen kırk yamalı hırkaya atıfta bulunur. Barış Manço, sufi anlayışını eserlerine yansıtmıştır. “Hele destur” diye başlayan “Dıral Dede’nin Düdüğü” adlı şarkıda, İsrafil’in suru üflemesine bir telmih yapılırken “Kul Ahmet erken kalkar, haydi ya nasip dermiş. Kimseler anlamazmış, ya nasip ne demekmiş.” dediği “Ahmet Bey’in Ceketi” adlı şarkısında Allah’a teslim olmuş Ahmet Bey’in, dervişlere has tutumu, başında sarığı yerine ceketini sırtında sürekli taşıması da sanatçının tasavvufi sembolleri kullanmasının bir göstergesidir. Barış Manço, sözüyle, tavrıyla, modern dünyanın sufilerinden olmuş, uzun saçlı, hırkalı haliyle bir derviş görüntüsü çizmiş, kimi eserlerinde de bir Anadolu ereni gibi “Hak” âşığı olduğunu dile getirmiştir (Yangın Aslanoğlu 2020b). “Sırtındaki uzun kıyafetlerle, parmağındaki yüzüklerin tarihin tozlu anılarını hatırlatarak bir tür ‘Pembe İncili Kaftan’ çağrışımı yapması elindeki yabancı çalgının sesinin bile kulağınıza terbiye görmüş üç telli saz gibi gelmesi ondaki yerli duruş ile ilgilidir. Bu ‘yabancı’ görüntüyü yerli insanın temsil ettiği sentez Türkiye için oldukça değişik ancak başarılı olduğu su götürmez bir denemeydi.” (Koru: 1999). Ahmet Yesevi’nin İslam medeniyet dairesine girdiğimiz dönemde üstlendiği misyonu Batı medeniyet dairesine girdiğimiz dönemde Barış Manço üstlenmiştir (Düzgün: 2009). “Pek çokların dediği gibi, o, çağımızın Dede Korkut’u bir bilge ozanı idi. Belki, önümüzdeki çağ için arkada bıraktığı sürgünlerden yenileri yetişecek ve yeni çağlara, onun türkülerini taşıyacaklardır…” (Yıldırım 1999: 530)

“Dünyada öğrenilmesi gereken ilk dil, tatlı dildir.”diyen Manço, bu dili hayatı boyunca kullanmış, dünya vazifesini, şarkılarındaki mesajlarıyla, insan ilişkileriyle ve örnek yaşamıyla yerine getirmiştir. Her ülkenin, marka değeri isimleri vardır. Dünya o isimlerle, o ülkeyi tanır. Türkiye’nin marka yüzü de Barış Manço’dur. O, değeri her geçen gün biraz daha iyi anlaşılan Türkiye’nin sentezi bir sanatçıdır (Yangın Aslanoğlu 2019)

Barış Manço’nun ölümünün ardından sevgisi gün geçtikçe artmış, adına sempozyumlar, paneller düzenlenmiş; üniversitelerde, eserleri üzerine sadece müzik değil edebiyat, felsefe ve sosyoloji alanında çalışmalar yapılmış, Millî Eğitim müfredatında anılmaya başlamıştır.

Manço ile ilgili lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde birçok çalışma yapılmıştır:  1996 yılında Şüheda Nihan Yiğit tarafından Barış Manço’nun Âşık Edebiyatı İçindeki Yeri adlı lisans tezi, 1997’de Mine Solmaz’ın Barış Manço’nun Âşık Edebiyatındaki Yeri adlı bitirme tezi, 1999’da Birgül Yangın’ın Çağdaş Türk Ozanı Barış Manço adlı bitirme tezi, 2014’te Ahmet Yılmaz tarafından Barış Manço Eselerinin Türk Müziği Makamları Bakımından İncelenmesi adlı yüksek lisans tezi, 2018’de Hatice Çelik Müzik Destekli Öğretim Yönteminin Yedinci Sınıf Türkçe Dersi Millî Kültür Temasının Öğretimine Etkisi: Barış Manço Şarkıları Örneği adlı doktora tezi, 2019’da Mustafa Filiz’in Barış Manço Şarkılarında Metinlerarasılık adlı yüksek lisans tezi,  2019’da Metehan Göktürk’ün Barış Manço ve Çağdaşlarının Müzikleri Üzerine Bir Çalışma adlı yüksek lisans tezi,  2019’da M. Fatih Turanalp’da Şarkılarla Dini ve Ahlaki Değer Aktarımı: Barış Manço Örneği adlı yüksek lisans tezi yazılmıştır. 

Kaynakça

Düzgün, Dilaver (2009). “Âşıklık Geleneğı̇nı̇n Değı̇şı̇m ve Dönüşüm Sürecı̇nde Barış Manço Olgusu”, Millî Folklor. 84: 42-50

Günay, Umay (1993). “Cumhuriyet Terkibi ve Barış Manço”, Türkiye’de Âşık Tarzı Şiir Geleneği. Ankara. 237- 238

Günay, Umay (2019). “Türk Kültürünün Bilgi ve Kültürel Şifre Taşıyıcısı Olarak Barış Manço” Çağdaş Halk Ozanı Barış Manço Sempozyumu, (2 Ocak 2019), İstanbul Üniversitesi.

Yangın Aslanoğlu, Birgül (2019).“Barış Manço’nun Eserlerinde Semboller ve 2023 Vizyonu”, Çağdaş Halk Ozanı Barış Manço Sempozyumu, (2 Ocak 2019), İstanbul Üniversitesi.

Yangın Aslanoğlu, Birgül (2020a).“Barış’ın Masalı”, Edebiyat Daima, Ocak.

Yangın Aslanoğlu, Birgül (2020b).Barış Manço’nun Eserlerinde Tasavvuf İzleri”, Kadran, Şubat.

Yangın, Birgül (2002). Çağdaş Türk Ozanı Barış Manço. Ankara: Akçağ Yay.

Yıldırım, Dursun (1999). Dede Korkut’tan Ozan Barış’a Dönüşüm”, Türk Dili. Haziran. 565-570: 505-530.

Yiğit, Şüheda Nihan (1997). Barış Manço’nun Âşık Edebiyatı İçindeki Yeri. Lisans Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: Birgül YANGIN ASLANOĞLU
Yayın Tarihi: 18.12.2020
Güncelleme Tarihi: 18.12.2020

İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1ADLÎ, Süleyman-zâde Mehmed Efendid. ? - ö. 1743-44Doğum YeriGörüntüle
2Eşref Bağrımd. 1954 - ö. 06 Nisan 2012Doğum YeriGörüntüle
3RÛHÎ, Ömer Rûhî Çelebid. ? - ö. 1609-10Doğum YeriGörüntüle
4ADLÎ, Süleyman-zâde Mehmed Efendid. ? - ö. 1743-44Doğum YılıGörüntüle
5Eşref Bağrımd. 1954 - ö. 06 Nisan 2012Doğum YılıGörüntüle
6RÛHÎ, Ömer Rûhî Çelebid. ? - ö. 1609-10Doğum YılıGörüntüle
7ADLÎ, Süleyman-zâde Mehmed Efendid. ? - ö. 1743-44Ölüm YılıGörüntüle
8Eşref Bağrımd. 1954 - ö. 06 Nisan 2012Ölüm YılıGörüntüle
9RÛHÎ, Ömer Rûhî Çelebid. ? - ö. 1609-10Ölüm YılıGörüntüle
10ADLÎ, Süleyman-zâde Mehmed Efendid. ? - ö. 1743-44MeslekGörüntüle
11Eşref Bağrımd. 1954 - ö. 06 Nisan 2012MeslekGörüntüle
12RÛHÎ, Ömer Rûhî Çelebid. ? - ö. 1609-10MeslekGörüntüle
13ADLÎ, Süleyman-zâde Mehmed Efendid. ? - ö. 1743-44Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14Eşref Bağrımd. 1954 - ö. 06 Nisan 2012Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15RÛHÎ, Ömer Rûhî Çelebid. ? - ö. 1609-10Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16ADLÎ, Süleyman-zâde Mehmed Efendid. ? - ö. 1743-44Madde AdıGörüntüle
17Eşref Bağrımd. 1954 - ö. 06 Nisan 2012Madde AdıGörüntüle
18RÛHÎ, Ömer Rûhî Çelebid. ? - ö. 1609-10Madde AdıGörüntüle