Fuat Bayramoğlu

Fuat Tayyip
(d. 1912 / ö. 30 Haziran 1996)
Şair, Diplomat, Başbakanlık Özel Kalem Müdürü, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri
(Yeni Edebiyat / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

İlk yazı ve şiirlerinde "Fuat Tayyip" imzasını kullandı. Fuat Bayramoğlu, Hacı Bayram-ı Veli'nin 16. kuşaktan torunudur. Hacı Bayram dergâhı postnişini Şeyh Tayyib Efendi ile Hüsniye Hanım'ın oğlu olarak 1912 yılında dünyaya gelen Fuat Bayramoğlu, çocukluğunu Anadolu'da bir ölüm kalım savaşının verildiği Millî Mücadele yıllarının yoksul Ankara'sında ve tekke atmosferinde yaşadı. O dönemde Ankara Mebusu Şeyh Tayyib Efendi'nin odası, Birinci Meclis'teki sarıklıların toplandığı mekânlardan biridir ve bu odada bir keresinde Mevlana Asitanesi Şeyhi Abdülhalim Çelebi'nin başkanlığında son derece önemli bir toplantı yapılmıştır. Şeyh Tayyib Efendi, 20 Mayıs 1920'de vefat etti ve Fuat Bayramoğlu henüz sekiz yaşındayken yetim kaldı. Tayyib Efendi'nin ölümünden sonra Hacı Bayram postuna Fuat Bayramoğlu'nun ağabeyi Şemseddin Efendi oturdu. Neler olup bittiğini pek anlamayan ve o günlerde mahalle mektebinde öğrenim görmeye başlayan Fuat Bayramoğlu, kısa bir süre Darülmuallimin Mektebi'nin uygulama okulu olan Tatbikat Mektebi'ne devam etti. Daha sonra Menba-ı Füyüzat Mektebi'nin ikinci sınıfına, 1921 yılında da Ankara Sultanisi Kısm-ı İbtidaisi üçüncü sınıfına kaydoldu. O yıllarda Taş Mektep adıyla ünlenen bu okulda Fuat Bayramoğlu'nun en yakın arkadaşı, ünlü şair Ahmet Muhip Dıranas'tı. İlkokul diplomasını, küçük ağabeyi Reşat'ın Hukuk Fakültesi'ne yazılması üzerine evlerini İstanbul'a naklettikleri için Pertevniyal Valide Sultan İlk Mektebi'nden alan Fuat Bayramoğlu, altıncı ve yedinci sınıfları ise Davut Paşa Orta Mektebi'nde okudu. Sekizinci sınıfa geçtiği yıl ağabeyi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi ve Bayramoğlu ailesiyle birlikte Ankara'ya döndü. Ankara Lisesi'nde okumaya başlayan Bayramoğlu, ilkokul arkadaşı Ahmet Muhip Dranas'la tekrar bu okulun sıralarında buluştu.

Fuat Bayramoğlu'nu liseden sonra, henüz Ankara'ya taşınmamış olan Mülkiye'de okumak için İstanbul'a gitti. Mülkiye'de en yakın arkadaşlarından biri yine ünlü bir şairdi: Cahit Sıtkı Tarancı. Fuat Bayramoğlu'nun doktora tezi hazırlarcasına titizlik gösterdiği bitirme tezini o dönemde Mülkiye'de hoca olan Ali Fuat Başgil kabul etti. Bayramoğlu, Mülkiye'yi bitirdikten sonra, hemen bir işe girmek yerine askerlik görevini yapmayı tercih etti. Hedefi, önündeki engelleri kaldırdıktan sonra Hariciye'ye katılmak, oradan gazeteciliğe geçmek ve sonra politikaya atılmaktı. Bayramoğlu, bunun için kendini en iyi şekilde yetiştirmeye karar verdi. Yedek subaylığını Söke'de tamamladıktan sonra, babadan kalma evi satarak Fransızcasını ilerletmek, bilgi ve görgüsünü artırmak için Paris'e gitti. Ancak kaydını yaptırdığı Science Politique'in seviyesi kendisini tatmin etmediği için kısa bir süre sonra Belçika'ya geçti ve Liège Üniversitesi'nin Science Politique bölümüne yazıldı. Fuat Bayramoğlu, Liège Üniversitesi'ni başarı ile tamamladıktan sonra doktora eğitimine başladı. Türk Milliyetçiliği Üzerine Bir Deneme konulu doktora tezinin ikinci kısmını hazırlamak üzere Türkiye'ye geldiği sırada İkinci Dünya Savaşı başladığı için Liège'e dönemedi, bu yüzden doktorası yarım kaldı.

Fuat Bayramoğlu Aralık 1939'da Dışişleri'ne girdi. Basın-Yayın Genel Müdürlüğü Etüt Heyeti üyeliği (1943), Başbakanlık Özel Kalem müdürlüğü görevlerinde bulundu. Kıbrıs, Kudüs, Tahran, Oslo, Brüksel, Roma, Moskova'da başkonsolos, ortaelçi, büyükelçi olarak görev yaptı. 15 Temmuz 1972'de Fahri Korutürk döneminde atandığı Cumhurbaşkanlığı genel sekreterliği görevinden 3 Temmuz 1977’de yaş sınırı nedeniyle emekli oldu. Son yıllarını İstanbul'da geçiren Bayramoğlu, 30 Haziran 1996’da hayatını kaybetti.

Taş Mektep'te öğrenciyken şiire ilgisi artan Fuat Bayramoğlu, arkadaşlarıyla birlikte çıkardığı Bizim Gazete adlı sınıf gazetesinde şiirlerini yayımlamaya başlar. Bu dönemde Ahmet Muhip Dıranas, Bayramoğlu'nun en yakın arkadaşıydı. Hatta Fuat Bayramoğlu, Derviş takma adıyla şiirler yazan Ahmet Muhip'e, Nedim'in "kâfir" redifli ünlü gazelini örnek alarak yazdığı şiirde şu mısralarla hitap etmişti: "Cihan-ı nesri yıktın sâhib-i irfan mısın Derviş / Gazeller tarh eden bir Bâkî-i devran mısın Derviş". Fuat Bayramoğlu, lise yıllarında şiire öylesine tutkundur ki sekizinci sınıfta bir divan tertip etmeye kalkışmıştır: Divan-ı Fuad Bayramızâde. Bu divanda gazellerinin yanı sıra, bir münacaat, bir naat, bir terkibibent, hatta bir de Fuzulî'nin bir şiirine naziresi vardır. Ankara Lisesi'nde Ahmet Hamdi Tanpınar, Emin Âli Çavlı, Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin gibi güçlü fikir ve edebiyat adamlarının öğretmen olarak görev yaptıkları Ahmet Muhip Dıranas, Samet Ağaoğlu, Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday gibi isimlerin öğrenci oldukları düşünülürse, Fuat Bayramoğlu'nun nasıl bir kültürel muhitte yetiştiği daha iyi anlaşılır. Bu dönemde Bayramoğlu'nun arkadaşlarıyla birlikte yayımladıkları Kor mecmuası, Taş Mektep'teki öğrencilerin etrafında oluşan toplaşmayı göstermesi bakımından dikkat çekici bir süreli yayındır.

Kor, “edebiyat ve sanat mecmuası” sunumuyla Nisan 1932’de Ankara’da yayımlanmış bir dergidir. Tek sayı çıkan ve Hâkimiyet-i Milliye Matbaası’nda basılan derginin “imtiyaz sahibi” Fuat Tayyip, “neşriyat müdürü” Osman Hulûsi’dir. Derginin “neşriyat müdürü” olarak görünen Fuat Tayyip, Fuat Bayramoğlu’nun Soyadı Kanunu çıkmadan önce kullandığı addır (Doğan 2016: 42-43). Fuat Bayramoğlu, yıllar sonra kendisiyle yapılan nehir söyleşide Kor’la ilgili şu bilgileri vermiştir: “Liseyi bitirdikten sonra ilk çıkardığım edebî mecmua; adı Kor, Nisan 1932. Onun adını, Reşat Cemal diye bir şair sınıf arkadaşımız vardı, o teklif etti; biz de benimsedik. Neşriyat Müdürü Osman Hulûsi (Sidal), o zaman neşriyat müdürünün yüksekokul mezunu olması gerekiyordu. Biz de Mülkiye’den mezun bu arkadaşı bulduk. İmtiyaz sahibi bendim. Fuat Tayyip. Bu dergi, edebiyat ve sanat organı olarak resmî müsaade ile çıktı.” (Parlatır ve Oflazoğlu 1994: 21). 1930’lu yılların başında gençlerin çıkardığı ilk dergilerden biri olan Kor, Bayramoğlu’nun Mülkiye giriş sınavını kazanıp İstanbul’a gitmesi üzerine, tek sayıda kalmıştır.

Fuat Bayramoğlu, Hariciye'de görevli iken Cevat Dursunoğlu, Bedrettin Tuncel, Suut Kemal Yetkin, İsmail Habip Sevük, Ahmet Hamdi Tanpınar, Şemsettin Sirer ve Ahmet Kutsi Tecer gibi edebiyat ve kültür adamlarının "Çarşamba Sofrası"na dâhil oldu. Bayramoğlu’nun Gönülden Gönüle adlı nehir söyleşi kitabında naklettiği bilgilerden, bu toplantıların daha önceki yıllarda da yapıldığı, Turan Lokantası’ndaki sohbetlerin bir geleneğin devamı olduğu anlaşılmaktadır. Daha önce Ulus’ta Çankırı Caddesi’ndeki Abdullah Efendi Lokantası’nda yapıldığı anlaşılan Çarşamba Toplantıları, 1940’lı yıllarda Turan Lokantası’nda devam etmiştir. Çarşamba günleri toplanarak şiir, edebiyat ve politika sohbetlerine dalan bu aydınların çoğu daha sonra politikaya da gireceklerdir. Fuat Bayramoğlu, Avrupa yıllarında uzak kaldığı şiiri, çoğu şair olan bu topluluk arasında ve bu toplantılar sayesinde yeniden yoğun bir biçimde yaşamaya başlamıştır.

Her hafta çarşamba günü Turan Lokantası’nda yapılan bu toplantıların değişmez konusu edebiyat, özellikle de şiirdir. Bayramoğlu’nun verdiği bilgilerden hareketle Çarşamba Sofrası’nın üyeleri şöyle sıralanabilir: Cevat Dursunoğlu, Bedrettin Tuncel, Suut Kemal Yetkin, Ahmet Hamdi Tanpınar, Reşat Şemsettin Sirer, Ahmet Kutsi Tecer, İsmail Habib Sevük, Bedri Tahir Şaman, Hüsamettin Tuğaç, Ahmet Hamit Selgil, Emin Paksüt ve Fuat Bayramoğlu. Bayramoğlu, saatlerce şiirin tartışıldığı bu toplantılarda divan şiirinin yanı sıra Abdülhak Hâmid, Tevfik Fikret ve Yahya Kemal şiirlerinin okunduğunu belirtir. Fuat Bayramoğlu’na göre sofranın müdavimlerinin kendilerinden bir önceki kuşaktan olmaları bu durumun oluşmasında etkilidir. Bayramoğlu, kendisinin ve arkadaşı Emin Paksüt’ün Çarşamba Sofrası’nın en genç üyeleri olduklarını, bu iki genç üyenin sofradakileri şaşırtmak için Şeyh Galib’in bir bahr-i taviliyle bu tavile yapılmış bir nazireyi ezberlerinden okuduklarını anlatır: "Bahr-i tavil denilen bu şiir divan edebiyatımızda pek ender kullanılmıştır. Şeyh Galib’in bu latif bahr-i tavili dört mısralık, sanırım tek örnektir. Abdülbaki Fevzi’nin mizahi Bahr-i Tavil’i iki mısralıktır. Biz, Emin Paksüt’le ikisini de ezberimize alacak kadar sevmiştik. Dostlara ezberden bu nadir incileri okuyarak şaşırtırdık. Bu uzun beyitleri ezbere o sofrada okurduk, bizi hayretle dinlerlerdi" (Parlatır ve Oflazoğlu 1994: 73-75). Fuat Bayramoğlu, ülkenin seçim atmosferine girdiği dönemlerde Çarşamba Sofrası’nda edebiyat ve şiirin yanı sıra siyasi meselelerin de konuşulduğunu belirtir. Çarşamba Sofrası’nın değişmez kişisi Cevat Dursunoğlu, aynı zamanda CHP’nin etkili bir ismi olduğundan sohbetlerin mecraının zamanla siyasete evrilmesi gayet tabiidir. Sofraya siyasi bir hava hâkim olmaya başlayınca bu durumdan rahatsızlık duyan Bayramoğlu, arkadaşı Emin Paksüt’le bu toplantılara devam etmemeye başlamıştır.

Esasen bir okuyucu olarak şiirle bağlarını hiçbir zaman koparmamış olan Bayramoğlu, özellikle hayran olduğu Yahya Kemal'i adım adım takip ederek şairin bütün şiirlerini o dönemde kırmızı maroken kaplı zarif bir deftere yazmıştır. 1945 yılında bir arkadaşıyla birlikte bir gün Ankara Palas'a yemeğe gidişi ve orada Yahya Kemal'le tanışması Bayramoğlu'nun şiir macerasına yön veren olay olur. Bu tanışma, Yahya Kemal'in hummalı bir biçimde rubai yazdığı ve devamlı rubaiden, rubai şairlerinden söz ettiği döneme rastlar. Hatta Pakistan elçiliğine gönderilmesinin gündemde olduğu günlerde Ankara'ya uğrayınca, Fuat Bayramoğlu ile iki ay rubai çalışmışlardır. Bayramoğlu'nun Yahya Kemal'le devam eden dostluğu, büyük şairin kendisine armağan ettiği bir rubai ve "gönül gönüle" redifli gazelle ebedîleşmiştir. Yahya Kemal'in Fuat Bayramoğlu'na yazdığı mektuplar, 2008 yılında Yahya Kemal'dan Fuat Bayramoğlu'na Karaçi Mektupları adıyla Beşir Ayvazoğlu tarafından hazırlanıp yayımlanmıştır.

Fuat Bayramoğlu, tek şiir kitabı olan Fuat Bayramoğlu'nun Rubaileri'ni 1976 yılında yayımlar. Nakhai'nin rubailerini dilimize çeviren Bayramoğlu, şiirde yalnız rubai nazım şeklini bütün vezinleri ile denemiş ve derinleştirmiş bir şair olarak ön plana çıkmıştır. Fuat Bayramoğlu ile İsmail Parlatır ve A. Turan Oflazoğlu'nun yaptığı uzunca nehir söyleşi, 1994 yılında Gönülden Gönüle adıyla kitaplaştırılmıştır.

Diplomatlığının ve şairliğinin yanı sıra, ince zevkli bir kültür adamı, seçkin bir araştırmacı ve çok bilgili bir koleksiyoncu olan Fuat Bayramoğlu, özellikle Türk cam sanatında dünya çapında bir uzman olarak literatüre geçmiş, ayrıca bu özelliğinden dolayı Hacettepe Üniversitesi tarafından Sanatta Onursal Doktora ile ödüllendirilmiştir. Türk Cam Sanatı ve Beykoz İşleri (1974) adlı eseri, hâlâ sahasında en önemli eserdir. Fuat Bayramoğlu, Türk Tarih Kurumu tarafından yayımlanan iki ciltlik Hacı Bayram-ı Veli (1989) adlı önemli bir biyografiye de imza atmıştır.

Kaynakça

Ayvazoğlu, Beşir (1996). "Fuat Bayramoğlu'na Dair". Türk Edebiyatı. S. 274. s. 24-25.

Ayvazoğlu, Beşir (1999). Defterimde Kırk Sûret (3. Baskı). İstanbul: Ötüken Neşriyat. s. 42-46.

Ayvazoğlu, Beşir (Haz., 2008). Yahya Kemal'den Fuat Bayramoğlu'na Karaçi Mektupları. İstanbul: Reklamadam Yayınları.

Doğan, Mehmet Can (2016). "Gençlerin Tek Sayılık Kor'u". Türk Dili. C. CXI. S. 780. s. 42-47.

Parlatır, İsmail; Oflazoğlu, A. Turan (1994). Gönülden Gönüle: Fuat Bayramoğlu ile Anılarda. İstanbul: Şahsi Yayın.

Yalçın, Murat (2010). Tanzimat'tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi (3. Baskı). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. C. 1. s. 197.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. NECATİ TONGA
Yayın Tarihi: 25.03.2018
Güncelleme Tarihi: 19.12.2020

Eser AdıYayın eviBasım yılıEser türü
Rubaiyyat? / ?1967Çeviri
Türk Cam Sanatı ve Beykoz İşleriİş Bankası Yay. / İstanbul1974İnceleme
Fuat Bayramoğlu'nun RubaileriTürkiye İş Bankası Yay. / İstanbul1976Şiir
Hacı Bayram-ı Veli: Yaşamı, Soyu, VakfıTürk Tarih Kurumu Yay. / Ankara1983Biyografi
Mustafa Kemal Atatürk ve Yahya Kemal BeyatlıAtatürk Kültür Merkezi Yay. / Ankara1994İnceleme
Gönülden Gönüle: Fuat Bayramoğlu ile AnılardaŞahsi Yayın / İstanbul1994Hatıra

İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1Türkan Ateşd. 1939 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2CÂZİB, Salâhaddînd. ? - ö. 1856Doğum YeriGörüntüle
3Mavisel Yenerd. 10 Aralık 1962 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4MEHDİ ASGER OĞLU BAYRAMOVd. 1912 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
5SEFİL ÂŞIK, Mustafa Kazancıd. 1912 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
6MEHMET RUHİ SUd. 1912 - ö. 20.09.1985Doğum YılıGörüntüle
7Ercüment Uçarıd. 3 Nisan 1928 - ö. 21 Ocak 1996Ölüm YılıGörüntüle
8Abbas Cılgad. 1935 - ö. Temmuz 1996Ölüm YılıGörüntüle
9İskender Cenap Eged. 1918 - ö. 30 Ekim 1996Ölüm YılıGörüntüle
10Zeynep Aliyed. 15 Ağustos 1952 - ö. ?MeslekGörüntüle
11Suphi Saatçid. 1946 - ö. ?MeslekGörüntüle
12Tuna Kiremitçid. 1973 - ö. ?MeslekGörüntüle
13Ethem İzzet Beniced. 1903 - ö. 28 Mart 1967Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14Yusuf Alperd. 10 Mart 1956 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15Asuman Susamd. 26 Kasım 1968 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16Ayşe Bayramoğlud. 1980 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
17TAYYİPd. 1884 - ö. 1989Madde AdıGörüntüle
18OZAN HÜRDEMİ, Nevzat Bayramoğlud. 28.08.1969 - ö. ?Madde AdıGörüntüle