DERVİŞ ÖMER

(d. ?/? - ö. ?/?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Dervîş Ömer Efendi hakkında bir bilgimiz yoktur. Kaynaklarda bu adla bazı kişiler zikredilmekteyse de, söz konusu kişilerin bilâdiye sahibi Dervîş Ömer Efendi olup olmadığı belli değildir. Dervîş Ömer Efendi'nin Bilâdiye'si de Ferdî'ninki gibi remel bahrinin "feilâtün feilâtün feilâtün feilün" kalıbıyla yazılmıştır. Elimizdeki şimdilik tek nüshaya göre toplam 46 beyittir. Ömer Efendi'nin şiiri vezin ve kafiye bakımından Ferdî'nin Bilâdiye'sine nazire olarak yazılmış gibidir. Ömer Efendi de Ferdî gibi, Bilâdiye'sinde ilk beyitte kaleme seslenerek belde isimlerinden oluşan bir şiir söylemesini ister:

Söyle ey kilk-i sühandân-ı kitâb-ı ma'nâ

Nâm-ı büldânda bize bir kıssa-i icmâlâ

Şiirde Dervîş Ömer Efendi'nin mahlası geçmemektedir. Şu beyitten, aynı zamanda Ömer Efendi'nin bir süre İstanbul'un Sütlüce semtinde oturduğu da anlaşılmaktadır:

Gûyiyâ Südlüce'dür Ferdî bî-kâr-ı lübbi

Bir dem ol fürh-bahşı idündük me'vâ

Arayıcızâde Hüseyin Ferdî'nin ve ona nazire olarak yazıldığını tahmin edilen Dervîş Ömer Efendi'nin bilâdiyesi şairlerinin sanat gücünü göstermekten çok, bir edebî türün şimdilik bildiğimiz ilk örnekleridir Bilâdiyeler, Osmanlı siyasî coğrafyasına ve az da olsa bu coğrafyanın ilişkide bulunduğu bölgelere ait yer adlarını ihtiva ettiği için de ayrıca önem taşımaktadır.

Kaynakça

Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.)(2001). Mehmed Nâil Tuman,Tuhfe-i Nâilî-Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri. Ankara: Bizim Büro Yay.

Kurnaz, Cemal (1997). "Arayıcızâde Hüseyin Ferdî ve Derviş Ömer Efendi'nin Bilâdiyeleri". Divan Edebiyatı Yazıları. Ankara: Akçağ Yay.

 

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. İSMAİL HAKKI AKSOYAK
Yayın Tarihi: 22.07.2014
Güncelleme Tarihi: 25.11.2020

Eserlerinden Örnekler

 Bilâdiye-i Dervîş Ömer Efendi

 Söyle ey kilk-i sühandân-ı kitâb-ı ma'nâ

Nâm-ı büldânda bize bir kıssa-i icmâlâ

Mısr-ı hüsnünde şehâ bende-i Ken'ânem ben

Al kefe hâtırumı gözle vü geh eyle atâ

Bir bucakda oturur gamze-i Tatar ammâ

Bir Kırım virdi bu uşşâka cihân kaldı tana

Yok mûyine sözümüz hiç o hilâl-ebrûnun

Rûz-ı vuslatda ider şâm-ı firâka îmâ

'Arz-ı Rûm içre o şûhun gören aydın yüzini

Dise Âyîne-i İskenderi'ye Tîre revâ

Küfe benzetdüm idi şekl-i rakîbi lîkin

Dilbere mevsil olup atdı beni Mağnisâ

Kâğıdı ak yazı ise kara ormanıdur

Koca ili yazamaz hâme çü ditrer cânâ

Çîn-i zülfün bursa rûyını vardur vechi

Nice ayyâş o hüsn eyledi Haymana şehâ

Boynı Torbalı ile güçdür o beg bâzârı

Bir Arapkirli meger az az arasını bula

N'ola sandıklı ise şimdi kumâş-ı dilber

Kulağın burdur anun kim olacakdur yağmâ

Ka'be hakkı Yemeni kalmadı Abbâs'a varam

Bu kadar Cidde göre kaldı yine üryân-pâ

Eylemiş kürkini kartal kanadı geldi o yâr

Konayum mı göçeyüm mi didi didüm kon yâ

Yok Söğüt gölgesi başumda kavak yeli eser

Varayum Karaağac'a ideyüm kesb-i hevâ

Çardak idi kadını köprili oldı şimdi

Yeni bâzâr idelüm balçık ise girmem ana

Yirgöği çift idinmiş ne aceb hikmetdür

Bereketlü ola hatun ili ile baba

Çörli çöpli ne ise gör çelebi bâzârı

Bûsına teşnelügüm geçmeden ağyârı sava

Varana olsa gerek kûy-i nigâra bre ne var

Hep kopan gice fenârlar ile gitmekde ana

Işk bâzârcığıdur bunda Kızanlık olmaz

Kara su gibi gehî yaşın idersin icrâ

Sûfiye cum'ada ezkârı katı çok lâzım

Kırk kilîsâyı yıkup mescid idindi gûyâ

Yeter itdün sanemâ rağbet o eski zağara

Çü koyun atasıdur (sen) anı kurda koma

Nîş-i cevri çü bize itdi havâle ol şûh

Oldı bu gerdilen âh ol müje-i bî-pervâ

Feth-i İslâm ele girse girerüz ihrâma

Ger bu dîne ola sonluk ile imdâd-ı Hudâ

Eğri bakma gel e bak bağrı yanuk 'âşıkına

Gel halâs eyle ki cân kurtarana ide du'â

Yetişür her sege kûyun katı taşlıca durur

Bir Manastıra sür ağyârı birez nîk ola tâ

Zülf sevdâsı uzunca ada oldı bu dile

İlbasan olmasa itmezdi şikâyet şeydâ

Depe delen ile kalkan delen oldı gamzen

Ehl-i diller bilene okudı derbend-i belâ

İbrişim ile işüm oldı ipekden geçdüm

İrmiye böyle ticâretde ömür iden hebâ

Sen pilâvı ko tara tuzla kebâbı sâkî

Baş ağaca salına gelsün o şûh-ı zîbâ

Kızıl elmaya ne hâcet erik ise maksûd

Âb-ı engûrı getür kayseri ile dârâ

Sarı göl oldı gözüm yaşı beni al ya ko

Çekmece ile şeker-hâne ne ey bağrı kabâ

Bu kadar paramuzı almış iken kesriyye

Bir filorine senün değmedük ey dehr-i fenâ

Bak o hor peşte ki harmanlıdur anun ardı

Ne susamlar kurıdur anda gürûh-ı zurefâ

Doyuran var ise var darı getür sen önüme

Yoksa sîruz aç olan kimseye dime tok a!

Menlik ile öğünürsin bu değirmenlikde

Olsa timur hisârı ola vücûdun ifnâ

Bilemem eğri bucak yoksa ki eğri dere mi

Zellesi altun ili akça kızanlık mı ola

Ger ben eş bula idüm kendüme menkûblukda

Yâ niye karlu dağlarda dir idüm eyvâ

Bin korun mât olacaksın çü basar bâr-ı ecel

Nârda düşmiş ü kalmış gibisin ey bernâ

Bu cezâ yir bizi sakız gibi âhir eridür

Ko benefşe gibi mûra baka çeşm-i vâlâ

Hâneye gelmeğe hiç kalmadı tenhâ hâcet

Kanda yâ işte zülâl-i leb-i yâra urefâ

Sarı şa'bândur adı bir yenice peydâ var

Unudursun bu rûyi ger kavala destün ura

Çekiyor mûy-i keşân semtine bac almağ içün

Gam-ı zülfün kara tağ oldı derûn-ı hâlâ

Bir çatalca fere kâdir degül iki ayağun

İp sala kâkül-i dilberde birez oyna dilâ

Var Sitanbul'a gönül tıflını eyle teslîm

Olma boğaz kesen ey merd-i sehâvet-peymâ

Çengele ursa kayalarda beni bir kimse

Üsküdar'a geçemem kâdı köyi var zîrâ

Gûyiyâ Südlüce'dür Ferdi bî-kâr-ı lübbi

Bir dem ol fürh-bahşı idündük me'vâ

Hıfz-ı Mevlâ'da ola cümle bilâd-ı İslâm

Basra-i bed ile bakarsa çıka ayn-ı a'dâ

(Kurnaz, Cemal (1997). "Arayıcızâde Hüseyin Ferdî ve Derviş Ömer Efendi'nin Bilâdiyeleri". Divan Edebiyatı Yazıları. Ankara: Akçağ Yay.)