DÜRRÎ, Dürrî-i Yek-çeşm, Ahmed

(d. ?/? - ö. 1135/1722-23)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 18. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Dürrî’nin asıl adı Ahmed’dir. Kaynakların belirttiğine göre Van’da doğdu (İnce 2005: 302; Çapan 2005: 189; Abdulkadiroğlu 1999: 80). Doğum tarihi tam olarak bilinmemekle beraber onun 1125 / 1713-14 yılında Anadolu Muhasebecisi olduğu (Ürkündağ 2006) bilgisini göz önünde bulundurarak on yedinci asrın son çeyreğinde doğduğunu söylemek mümkündür. Bir gözünü kaybetmesi nedeniyle "Yek-çeşm" sıfatıyla adlandırıldı (Abdulkadiroğlu 1999: 80; Çiftçi: 130). Fatin Tezkiresi'nde onun bu yönüyle ilgili bir beyit mevcuttur:

Hâk-i pâyin kühli için bu iki çeşm-i sefîd

Birbiriyle ceng idüp âhir biri oldı şehîd (Çiftçi: 130)

Genç yaşta İstanbul’a geldi ve kısa zamanda yeteneğini göstererek vezirlerin ve bazı devlet erkânının ilgisini çekmeyi başardı. 1713 senesinde kâtiplik görevine getirildi. Sâlim Efendi’nin belirttiğine göre bu görevde yüksek makamlara getirilmiş olup söz bilir ve işinin ehli biridir (İnce 2005: 302). Şair 1132 /1719-20 tarihinde sultan III. Ahmed tarafından İran’a elçi olarak görevlendirildi. Devrin sadrazamı Nevşehirli Damad İbrahim Paşa, İran’da meydana gelen siyasi olayları daha yakından izlemek ve olayların iç yüzünü tam anlamıyla öğrenmek, bir taraftan Ruslar’ın öte taraftan Afganların baskısı altında kalarak sıkıntılı günler yasayan İran’a Osmanlı Devleti’nin kudretini göstermek, bunların yanında Osmanlıların İran’a dogru yayılacağı hakkındaki haberlerin doğru olmadığını İranlılara bildirmek amacıyla Osmanlı devlet adamlarından, Haraç Muhasebecisi görevinde bulunan Dürrî Ahmed Efendi’ye görev vermiştir (Unat 2008: 59; Ürkündağ 2006). Şairin bu göreve seçilmesinde Farsçaya vukufiyeti de etkili olmuştur. Şair, Sefâretnâme’sinde belirttiğine göre bu görevi başarıyla yerine getirdikten sonra 1721 yılında İstanbul’a geri döndü. Dönüşü esnasında memleketi Van’a uğradı ve burada ana babasının hayratına bir miktar para harcadı, birkaç mescit, bir medrese ve bir tekke tamir edip çeşmeler yaptırdı (Ürkündağ 2006: 104). 1135/1722-23 senesinde İstanbul’da vefat etti. Kaynaklar onun Sa'dî ve Feyzî adında iki kardeşi olduğunu belirtirler (İnce 2005: 302; Ürkündağ 2006: 38). Sa'dî ve Feyzî aynı zamanda şairdirler. Feyzî’nin adı Sâlih olup günümüze herhangi bir eseri intikal etmemiştir. Sa'dî ise Acem Sa'dî olarak da bilinip asıl adı Abdulbaki’dir. Bu iki kardeşi de Dürrî gibi istanbul’a gelip memuriyet görevlerinde bulunmuşlardır (İnce 2005: 397).

Dürrî’nin şiirde ve nesirde yetenekli olduğu dönem kaynaklarınca da vurgulanmıştır. Şiirde bilhassa tarih düşürme sanatında öne çıkmış, dönemindeki pek çok hadiseye ve yapıya tarih düşürmüştür. Onun bu yeteneğinin kardeşlerinde de mevcut olduğu ve ailece göz açıp kapayıncaya kadar tarih düşürebildikleri Salim Tezkiresi'nde kaydedilmektedir (İnce 2005: 303). Dürrî’nin Dîvânı’nın yarıya yakını tarih kıtalarından oluşmaktadır. Onun bilhassa Sultan III. Ahmed’in yakalandığı çiçek hastalığından kurtulması üzerine yazdığı Sıhhatnâme’si bilinmektedir. Dürrî’nin tarih kıtaları daha çok devrinin sultanı ve şehzadeleri; devlet adamlarının paye elde edişi, başarıları ve ölümleri; bu devirde yapılan binalar ve denizcilik üzerinedir (Bağrıaçık 2001: 333-347).

Dürrî’nin en tanınmış eseri Sefâretnâme’sidir. Eserde, 1720-21 yılları arasındaki İran elçiliği görevi nedeniyle kaleme aldığı eserinde Bağdat üzerinden İran sınırına geçişi ve buradan Tahran’a kadar olan yolculuğu, İran’daki valiler, vezirler ve Şah’la olan konuşmaları, bu seyahat esnasında görüp karşılaştığı diğer yerler ve hadiseler hakkındaki değerlendirmeleri kaleme alınmıştır. Eserde İran karşısında daha güçlü ve diri olan bir devletin tepeden bakışı dikkatten kaçmaz (Ürkündağ 2006). Bu eserin yurt içi ve yurt dışı kütüphanelerinde dokuz yazma üç de basma nüshası mevcuttur.

Dürrî’nin bilinen diğer eseri ise tek nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’nde Esad Efendi kısmında 3409 numarayla kayıtlı Dîvân’ıdır. Dîvân yaklaşık üç bin beş yüz beyittir. Dîvân ’daki tarih kıt’aları eserin önemli bir kısmını oluşturur (Bağrıaçık 2001).

Kaynakça

Abdulkadiroğlu, Abdulkadir (hzl.) (1999). İsmail Beliğ Nuhbetü’l-Asâr Li-Zeyli Zübdetü’l Eş’âr. Ankara: AKM Yay. 80.

Bağrıaçık, M. Ziya (2001). "Dürrî’nin Tarih Manzumelerinde Lale Devri". Türklük Bilimi Araştırmaları Dergisi 10: 333-347.

Çapan, Pervin (hzl.) (2005). Mustafa Safâyî Efendi Tezkire-i Safâyî, (Nuhbetü’l-Âsâr Min Fevâ’idi’l-Eşâr) İnceleme-Metin-İndeks. Ankara: AKM Yay. 189.

Çiftçi, Ömer (2017). Fatîn Tezkiresi (Hâtimetü’l-Eşâr). https://ekitap.ktb.gov.tr/ [Erişim tarihi: 06/10/2021]. 129-130.

İnce, Adnan (hzl.) (2005). Tezkiretü’ş-Şu’arâ Sâlim Efendi. Ankara: AKM Yay. 302.

Unat, Faik Reşat (2008). Osmanlı Sefirleri ve Sefaretnameleri. Ankara: TTK Yay.

Ürkündağ, Ayhan (2006). Ahmed Dürrî Efendi’nin İran Sefaretnamesi. Yüksek Lisans Tezi. Afyon: Kocatepe Üniversitesi.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ MURAT ÖZTÜRK
Yayın Tarihi: 16.10.2014
Güncelleme Tarihi: 07.10.2021

Eserlerinden Örnekler

Sultan III. Ahmed İçin Yazılan Sıhhatname’den

Hamdulillâh kim edip lutf cenâb-ı Kirdgâr

Buldu sıhhat hazret-i şâhenşeh-i Cem-iktidâr

Hak bu kim fikrinden ol zât-ı hümâyûn-tal’atin

Muztarib olmuş idi bi’l-cümle sıgâr u kibâr

Dem-be-dem el kaldırıp dergâh-ı Hakk’a hamd kıla

Cân u dilden derler idi yâ Ganî perverdigâr

Senden ümmîd eyleriz ol zât-ı pâkin sıhhatin

Sen kıl anı cümle illetten ilâhî dest-kâr

Hak budur kim inhirâfından mizâc-ı pâkinin

Oldu gûyâ ser-te-ser eczâ-yı ‘âlem bî-karâr

Vâkı’â âlem tezelzül bulmamak mümkün müdür

Kâlıb-ı dünyâya zîrâ rûhdur ol şehriyâr

Rûh olunca nâ-hoş elbette beden bîmâr olur

Rûhdur kasr-ı ten istihkamına çün kim medâr

Hâsılı rûh-ı musavvirdir bu server ‘âleme

Çok zamân yâ Rab anı tahtında eyle ber-karâr

Tâ ezelden gerçi kim olmuşdu mahbûbu’l-kulûb

Cümle halk-ı âleme ol şehriyâr-ı nâmdâr

Ya’ni oldukça süvâr-ı rahş-ı devlet şânile

Seyr edenler tal’at-i pâkin ederdi iftihâr

Muktezâ-yı rûzgâr-ı dehr-i pür-âzâr ile

Kondu mir’ât-ı zamîr-i pâkine çün kim gubâr

Gûş edenler illet-i cân-sûzunu bî-tâb olur

Taşlarla gömgök etdi tenlerin dîvâne-vâr

Sıhhat-i zât-ı hümâyunun edip Hak’dan ricâ

Halk-ı âlem gece vü gündüz ederdi âh u zâr

......

Gerçi buldu âkıbet ol menbâ’-ı ayn-ı şifâ

Hayli zahmet çekdi ammâ bir zaman leyl ü nehâr

Gûyiyâ şimdi mükâfât-ı ten-i bîmârına

Bir çiçekli hil'at ihsân eyledi perverdigâr

Yâ benekli atlas-ı zer-târdır pür-nakş u zîb

Destgâh-ı gaybdan gönderdi anı Kirdigâr

Yâ İlâhî öyle ümmîd eyleriz ki bir dahi

Ermeye ol zâta bir ‘illet nihân u âşikâr

Ser-firâz-ı tâc olup tahtında İskender gibi

Himmet ile eyleye ‘ömr-i tâbî’ide karâr

Zât-ı pâki dem-be-dem sa’at-be-sa’at gün be gün

‘Afiyetler kesb ede âlemde Dürrî bî-şumâr

Olmaya nâzük teni âzürde-i dest-i tabîb

Görmeye ‘ömründe zahmet ol vücûd-ı kâm-kâr 

(Çapan 2005: 191-193).


Gazel

O şeb ki sâki-i ra’nâ yürür turur oturur

Ayag u şem’-i ahibbâ yürür turur oturur

Ne hâldir bu ki seyyâre vü sevâbit ü hâk

Hevâ-yı ‘aşk ile yürür turur oturur

Bahâra şükr ederek cûy u serv ü sebze-i bâğ

Bu gülşen içre ne zîbâ yürür turur oturur

Düşüp telâtum-ı gird-âb-ı bahr-ı ‘aşka gönül

Misâl-i keşti-i deryâ yürür turur oturur

Bilir mi sor harekât u sükûn u hayreti

Egerçi Dürri-i şeydâ yürür turur oturur

 (Çiftçi 2017: 129).


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1Abdürrahim Zapsud. 1890 - ö. 1958Doğum YeriGörüntüle
2Yavuz Adugitd. 1973 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3EMİN, Emin Yıldızdald. 1930 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4Abdürrahim Zapsud. 1890 - ö. 1958Ölüm YılıGörüntüle
5Yavuz Adugitd. 1973 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
6EMİN, Emin Yıldızdald. 1930 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
7Abdürrahim Zapsud. 1890 - ö. 1958MeslekGörüntüle
8Yavuz Adugitd. 1973 - ö. ?MeslekGörüntüle
9EMİN, Emin Yıldızdald. 1930 - ö. ?MeslekGörüntüle
10Abdürrahim Zapsud. 1890 - ö. 1958Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
11Yavuz Adugitd. 1973 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12EMİN, Emin Yıldızdald. 1930 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13Abdürrahim Zapsud. 1890 - ö. 1958Madde AdıGörüntüle
14Yavuz Adugitd. 1973 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
15EMİN, Emin Yıldızdald. 1930 - ö. ?Madde AdıGörüntüle