FÂNÎ, Ahmed

(d. ?/? - ö. 910 ?/1504 ?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Tezkirelerde belirtilmemekle birlikte Mecmûatü’t-Tevârîhi’l-Mevleviyye’de kendisinden “Şeyh Ahmed-i Fânî” diye bahsedilmesine dayanılarak (Zorlu 2003: 239), asıl adının “Ahmed” olduğu söylenebilir. Doğum yılı bilinmemektedir. Hakkında bilgi veren kaynaklarda ailesine dair bir malumat bulunmamaktadır. Esrâr Dede Tezkiresi’nde 910/1504’da öldüğü kayıtlıysa da Gölpınarlı (1983: 120), Şâhidî Dede’nin Gülşen-i Esrâr’ında Fânî’den bahsetmesine, bu eserin de 950/1544 yılında yazılmasına dayanarak şairin daha sonraki bir tarihte ölmüş olabileceğini ileri sürmüştür. Ancak Şâhidî Dede’nin Gülşen-i Esrâr’da Fânî’ye yer verdiği kısmı, onun ölümünden sonra kaleme almış olması da mümkündür. Ayrıca Fânî’nin Dîvân’ındaki (Kayhan 2005: 151-152) iki kıt’anın 896/1490 ve 906/1500 tarihlerini göstermesi de Gölpınarlı’nın iddiasını zayıflatmaktadır. Fânî, Mevlânâ’nın torunlarından, Afyonkarahisar’a yerleşip orada meşhur olan Paşa Çelebi’nin müritlerindendir. Daha sonra Lazkiye (Denizli-Sarayönü) Mevlevîhânesi postnişîni olarak atanmıştır (Genç 2000: 419; Alî Enver 1309: 190). Burada bulunduğu bir dönemde kendisiyle tanışan Şâhidî Dede, Fânî’nin menkıbelerinden rivayetlerde bulunduğundan sitayişle bahsetmiştir (Şimşekler 1998: 114-115). Esrâr Dede Tezkiresi’nde, Şâhidî’den nakledilen Farsça bir dörtlükte ikisinin nasıl tanıştığı anlatılmıştır. Fânî, Lazkiye’de (Denizli-Sarayönü) ölmüş ve buraya gömülmüştür (Genç 2000: 419, 421).

Fânî’nin tek eseri Dîvân’ıdır. Dîvân’ının “Fatih Üniversitesi Kütüphanesi”nde eksik bir nüshası mevcuttur. Gayr-ı mürettep olan Dîvân’da “râ” harfinden önceki kısım yoktur. İçinde “firâk-nâme” konulu 1 mesnevî, 4 kaside, 1 Terci-i bend, 1 murabba, 19 kıt’a (2’si tarih kıt’ası), 165 gazel, 2 müfred ve 12 Farsça gazel yer almaktadır. Eser üzerinde bir yüksek lisans çalışması yapılmıştır (Kayhan 2005).

Esrâr Dede (Genç 2000: 420) ve Alî Enver (1309: 190), Fânî’nin şiirlerinin “ârifâne” ve “sâlikâne” olduğuna değinmiş ve Mevlevî meclislerinde dostlar arasında elden ele dolaştığını belirtmişlerdir. Lugaz yazmadaki ustalığından da söz edilen (Genç 2000: 420) Fânî; şiirlerinde tasavvufî muhtevaya ağırlık vermiş, ancak divan şiirinin aşk, tabiat, sevgiliyle ilişkiler ve ayrılık gibi geleneksel temalarını da sıkça kullanmış bir şairdir. Manzumelerinde Mevlânâ ve Mevlevîlik etkisi açık olmakla birlikte bunlar arasında Yûnus Emre tarzında olanlar da vardır (Kayhan 2005: XIII-XVI). Atasözleri ile deyimlerin hakim olduğu şiirlerinin dili devrine göre nispeten sadedir.

Kaynakça

Alî Enver (1309). Semâ-hâne-i Edeb. İstanbul.

Genç, İlhan (hzl.) (2000). Esrar Dede, Tezkire-i Şu’arâ-yı Mevleviyye. Ankara: AKM Yay.

Gölpınarlı, Abdülbaki (1983). Mevlânâ’dan Sonra Mevlevilik. İstanbul: İnkılap Yay.

İpekten, Halûk, M. İsen, R. Toparlı, N. Okçu, T. Karabey (1988). Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü. Ankara: KB Yay.

Kayhan, Abdülkadir (2005). Dîvân-ı Fânî İncelemesi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Fatih Üniversitesi.

Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Tuhfe-i Nâilî - Divân Şâirlerinin Muhtasar Biyografileri. C. II. Ankara: Bizim Büro Yay.

Şimşekler, Nuri (1998). Şâhidî İbrâhim Dede’nin Gülşen-i Esrâr’ı. Doktora Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi.

Zorlu, Cem (hzl.) (2003). Sahih Ahmed Dede, Mevlevîlerin Tarihi (Mecmûatü’t-Tevârîhi’l-Mevleviyye). İstanbul: İnsan Yay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DOÇ. DR. İSRAFİL BABACAN
Yayın Tarihi: 01.08.2014
Güncelleme Tarihi: 26.09.2021

Eserlerinden Örnekler

Gazel

Dehr-i dûna aldanup kalma tebâhîler gibi

Âşinâ ol bahr-i aşk-ı yâre mâhîler gibi

 

Nefs elinden almak istersen gönül mülkin şehâ

Çek kanâ’at seyfini sen de sipâhîler gibi

 

Kanlu dâgıyla müzeyyen kıl ser-â-ser çeşmüni

Câme-i zerrîn dilersen pâdişâhîler gibi

 

Dilde envâr-ı tecellî-i cemâl itsün zuhûr

Gayrdan âyîneni pâk it İlâhîler gibi

 

Gönlünün Tebrîzine sultân olayum dir isen

Fâniyâ cân terkin ur bu yolda şâhîler gibi

(Genç, İlhan (hzl.) (2000). Esrar Dede, Tezkire-i Şu’arâ-yı Mevleviyye. Ankara: AKM Yay. 420.)

 

Lugaz

Ol nedür kim anda âlem nakş olur

Geh bozılur geh yazılur bî-karâr

 

Her neyi kim ister isen anda var

Ger temâşâ ise maksûd anda var

 

Ger dilersen Hakkı dahı anda bul

Feth olur anda visâle râh-ı yâr

 

Kim bunı feth eyler ise Fâniyâ

Cân ü dilden hizmet eyle bendevâr

(Genç, İlhan (hzl.) (2000). Esrar Dede, Tezkire-i Şu’arâ-yı Mevleviyye. Ankara: AKM Yay. 421.)