İBRÂHÎM BİN MUSTAFÂ BİN ALÎŞÎR EL-MELİFDEVÎ/EL-MULEYFEDEVÎ

(d. ?/? - ö. 4 Receb 732’den sonra ?/1 Nisan 1332’den sonra ?)
mütercim, nâsir
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

İbrâhîm bin Mustafâ bin Alîşîr el-Melifdevî (Muleyfedevî)’nin hayatı hakkında kaynaklarda bilgi yoktur. Bilgin’in (1996: 5-6, 18-22) çalışmasında belirttiğine göre 732/1332’de Hama kadılığı yaptığı tercümesinin ketebe kaydından öğrenilmektedir. Mütercimin bilinen tek eseri Nazmü’l-Hilâfiyyât Tercümesi’dir. 4 Receb 732/1 Nisan 1332 tarihinde Hama’da tamamlanan risâlenin British Museum Or. 6815’te al-Manzûmah fi’l-Hilâfiyyât adıyla kayıtlı 153 varaklık tek nüshası müellif hattıyladır. Ebû Hafs Ömer bin Muhammed en-Nesefî (öl. 537/1142) isimli din bilgininin 504/1110’te yazdığı 2666 beyitlik Arapça Nazmü’l-Hilâfiyyât ilk manzum fıkıh kitabıdır. On bâb üzerine düzenlenen eser, fıkhın bir kolu olan hilâfiyyât hakkındadır. İçinde dört büyük mezhep imamının birbirinden farklı sözleri verilmekte ve görüşleri anlatılmaktadır. İbrâhîm bin Mustafâ’nın satır-altı tercüme mahiyetindeki risâlesinde üstte Arapça beyit, altında Türkçe mensur tercümesi yazılıdır. Dört bâbın (1202 beyit) tercümesinin yapıldığı metinde Arapça manzumenin başındaki altı bâb yoktur. Bu bâbların da tercüme edildiği, fakat henüz bulunmadığı düşünülmektedir. İbrâhîm bin Mustafâ’nın eserinin birinci bâbında Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf ve İmâm Muhammed’in fetvâları, ikinci bâbında Züfer’in, Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf ve İmâm Muhammed’e muhalefet ettiği konularda verdiği fetvâlar, üçüncü bâbında Şâfiî’nin muhalif olduğu hususlarda verdiği fetvâlar ve dördüncü bâbında Enes bin Mâlik’in fetvâları yer almaktadır. Eserde namaz, zekât, savm, menâsik, nikâh, talâk, hudûd, ferâiz, ikrâh, vesâyâ, kerâhiyye gibi birçok konuda fetvâ mevcuttur. Nazmü’l-Hilâfiyyât Tercümesi’nden ilk önce Simirnov söz etmiştir (1915). Adamovic, risâle üzerinde metin ve sözlük çalışması yaparak yayımlamıştır (1990). Bilgin, eserin dil özellikleri, çevriyazısı ve dizininden oluşan çalışmasını yayımlamıştır (1996). İbrâhîm bin Mustafâ’nın, Arapça bilmeyenlerin okuması ve Türklere yadigâr kalması için yaptığı tercümenin eldeki nüshası, müellif hattı olması sebebiyle istinsahlar esnasında görülen kimi dil değişmelerine uğramamıştır. Bu da tercümeyi öncelikle XIV. yüzyıl başları Türkçesinin özelliklerini doğru yansıtması bakımından değerli kılmaktadır. Söz varlığının % 44’ü Türkçe, % 47’si Arapça, % 9’u Farsça kelimelerden meydana gelen dili, Şinasi Tekin’in ifadesiyle “katıksız Oğuzca” olan Nazmü’l-Hilâfiyyât Tercümesi; eski Anadolu Türkçesi sahasında Oğuz Türkçesi ile yazılan ilk metinlerden olması ve Anadolu dışındaki bir bölgede Oğuz Türkçesine dayanan bir yazı dilinin oluştuğunu göstermesi bakımından vesika niteliği taşıması dolayısıyla da önemli bir eserdir.

Kaynakça

Adamovic, Milan (1990). Die Rechtslehre des Imâm an-Nasafî in Türkischer Bearbeitung vom Jahre 1332. Stuttgart.

Bilgin, Azmi (hzl.) (1996). Nazmü’l-Hilâfiyyât Tercümesi (Giriş-Dil Özellikleri-Metin-İndeks). Ankara: TDK Yay.

Canpolat, Mustafa ve K. Erimer (1981). Tıpkıbasımlarıyla Türk Dili ve Edebiyatı Örnekleri. Ankara: Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yay.

Korkmaz, Zeynep (hzl.) (1973). Sadru’d-dîn Şeyhoğlu, Marzubân-nâme Tercümesi (İnceleme-Metin-Sözlük-Tıpkıbasım). Ankara: Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yay.

Meredith-Owens, Glyn Munro (yty.). Temporary Hand-list of Turkish Manuscripts 1888-1958. London.

Simirnov, Vladimir (1915). “Drevnişaya datironavannaya turyetska rukopis XIV vika”. Zapiski Vostoçnogo Otdeleniya İmperatorskogo Russkogo Archeologiçeskogo ObşçestvaXXII (1913-1914). Petrograd. 107-125.

Tekin, Şinasi (1974). “1343 Tarihli Bir Eski Anadolu Türkçesi Metni ve Türk Dili Tarihinde ‘Olga-bolga’ Sorunu”. TDAY Belleten 1973-1974. Ankara: TDK Yay. 59-157.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. FATMA SABİHA KUTLAR OĞUZ
Yayın Tarihi: 07.02.2015
Güncelleme Tarihi: 05.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Nazmü’l-Hilâfiyyât Tercümesi’nden

Kitâbü’l-Vasâyâ

و للمجوس فی وجوه القربی لا ارث بالجملة بل بالاقوی

Mecûsîler kurb vechi ile - mîrâs yimezler, bel-kim kuvvat ile yirler.

Ya’nî mecûsînün mîrâsında iki karâbet cem’ olsa, yâ artuk, kankısı kuvvatlu ise, ol mîrâs yiye, za’îfi sâkıt ola Şâfi’î katında. Bizüm katumuzda niçe-kim mümkindür, kuvvat-ı karâbeti kurb-ı dereceyi cem’ eylemek, cem’ olına eger mümkin olmasa eb’adı sâkıt ola. Sûreti: Kaçan bir mecûsî kızını çiftlense, andan bir ogul dogsa, bu oglan mecûsînün oglıdur, dakı kızınun oglıdur, bu oglan mecûsîden mîrâs yiye, ogullıgı ile kızı oglı oldugından ötrü yimeye, zîrâ kız oglı ogul ile mîrâs yimes, mecûsînün avratı bu oglanun anasıdur, dakı kız karındaşıdur; bu oglan ölse, analıgı içün sülüs ala, ancak kız karındaşlıgı içün almaya, zîrâ ana kuvvatludur kız karındaşdan, Şâfi’î katında. Bizüm katumuzda sülüs analıgı için ala, nısf kız karındaşlıgı içün ala, iki cihet dağı mümkündür, cem’ ola.

والاخوان لاب و ام مع ابنی الام شریكا قسم

İki er kardaşlar ata ana bir - ananun iki oglı ile şerîk olurlar kısmetde.

Kitâbü’l-Kerâhiyye

واللعب بالشطرنج لا بأس به و لا یباع الروث فی مذهبه 

Oynamak şatranc ile yas kılmaz - satılmaya dezek Şâf’î mezhebinde.

Ya’nî şatranc oynamak kımârsuz hâtırın açmak içün yas kılmaz Şâfi’î katında. Bizüm [katumuzda] kerâhetdür, eger kımâr ile oynasa, şahâdeti kabûl olmaya, eger kımârsuz oynasa, şahâdeti kabûldur. Dakı bir mes’ele: Ilkı dersini satmak revâ degül Şâfi’î katında. Bizüm katumuzda revâdur.  

(Bilgin, Azmi (hzl.) (1996). Nazmü’l-Hilâfiyyât Tercümesi (Giriş-Dil Özellikleri-Metin-İndeks). Ankara: TDK Yay. 215-217.)