MECNÛNÎ, Mecnûn

(d. ?/? - ö. ?/?)
âşık
(Âşık / 18. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Mecnûnî veya Mecnûn, 16-17. yüzyılda (Pamukciyan 2002: 100) veya 18. yüzyılda (Köprülü 1940: 332-333) Osmanlı Devleti sınırları içinde yaşamış Ermeni âşığıdır. Yusuf Nâbî (ö. 1712) ve Seyyid Vehbî (ö. 1736)’ye göre kendilerinden önce büyük şöhret kazanmıştır (Köprülü 1940: 333; Pamukciyan 2002: 101). Bu durumda, Mecnûnî’nin 18. yüzyıldan önce yaşamış olması daha makuldür; çünkü 1712’de vefat eden Nâbî’nin onun ününden bahsedebilmesi için Nâbî’den önce veya onun devrinde yaşamış olması gerekir. Koşmalarından Bektaşi tarikatından olabileceği anlaşılmaktadır (Pamukciyan 1986: 177).

Köprülü tarafından yedi koşma, bir semai ve bir divan yayımlanmış (1940: 371-377); Pamukciyan, bunlara bir tane de tecnis eklemiştir (2002: 101).

Ermeni kökenlilerin Türk âşık edebiyatı geleneği içinde eser vermeleri, Türk kültürünün Ermeni toplumunu ne kadar derinden etkilediğinin önemli bir göstergesidir (Köprülü 1987; Türkmen 1992). Bu âşıklardan biri olan Mecnûnî’nin sanatıyla ilgili ilk değerlendirmeyi Nâbî yapmıştır. Moses (Hakkî)’a yazdığı mektupta “Erbâb-ı çöğürden Âşık Vartan ile Mecnûnî halâvetine vâsıl olmak ihtimâli yoktur” ifadesi (Köprülü 1989: 262; Dağlar 2012: 90), mektubun mizahi tavrı ve öncesindeki cümleler içinde düşünüldüğünde eleştirel bir üslûptadır ve bu iki âşık, Nâbî’ye göre, hakiki şair değildirler (Dağlar 2012: 90). Köprülü ise bu cümleyi, ön tarafa dikkat etmediğinden olsa gerek, olumlu almış Nâbî’nin bu âşıklara değer verdiğinin göstergesi olarak yorumlamıştır (Köprülü 1940: 333). Âşık ile ikinci değerlendirme Köprülü’ye ait olup ona göre, Mecnûnî’nin elimizdeki şiirleri bu şöhrete layık olduğunu göstermektedir. Kul Oğlu ve Gevherî’yi hatırlatan kuvvetli bir lirizme sahip olan Mecnûnî, halk edebiyatına has mecazlar, cinaslar, atasözleri kullanmakla birlikte, divan edebiyatı etkilerini de taşır. Aruz ile yazdığı bazı parçalar, Âşık Ömer’i hatırlatmaktadır (Köprülü 1940: 333). Şair hakkında son değerlendirmeyi ise Türkmen yapmıştır. Araştırmacı, Mecnûnî’nin lirik bir üslûba sahip olduğunu, şiirlerinin bir kısmında divan tarzına meyledip dilinin kısmen ağırlaşması dışında duygu ve düşünce bakımından halktan fazla uzaklaşmadığını yazmıştır (Türkmen 1992: 52-53). Mecnûnî’nin eldeki şiirlerine bakıldığında Türk-İslam inanç ve düşünce dünyasının içinde eser verdiği görülmektedir. Örneğin bir şiirinde “Yoldan çıkan[ı] çalsın Ali kılıcı” (Köprülü 1940: 372) diyerek Hz. Ali’nin Zülfikar isimli kılıcına gönderme yapmış, abdallar gibi post giydiğini (Köprülü 1940: 373-374) söylemiştir. Şiirlerinde aşk temasını işleyen Mecnûnî, onun vefasızlığından dem vurmuştur. Kullandığı Ferhad-Şirin, fenâ mülkü, gonca-fem, bâd-ı sabâ, felek, sâkî, yedi iklim, dört köşe, çeng, rebâb, çarh-ı devran, tekyeşin (tekkenişin) gibi kelime ve mazmunlar onu tamamıyla Türk edebiyatı içinde eser veren bir şair olarak konumlandırmaktadır.

Kaynakça

Dağlar, Abdülkadir (2012). “Nâbî’den Ermeni Aşuğ Hakkî Mosis’e Mizahî Mektup”, Millî Folklor 12/95 (Güz 2012): 83-95.

Köprülü, M. Fuad (1940). Türk Sazşairleri, II Antoloji XVI-XVIII. Asırlar. İstanbul: Kanaat Kitabevi Yay.

Köprülü, M. Fuad (1987). “Türk Edebiyatının Ermeni Edebiyatı Üzerindeki Tesirleri”. Edebiyat Araştırmaları. 1. İstanbul: Ötüken Yay.

Pamukciyan, Kevork (1986). "Mecnûnî", Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi Devirler/ İsimler/ Eserler/ Terimler. 6. İstanbul: Dergâh Yay.

Pamukciyan, Kevork (2002). Ermeni Kaynaklarından Tarihe Katkılar C. II Ermeni Harfli Türkçe Metinler. İstanbul: Aras Yay.

Türkmen, Fikret (1992). Türk Halk Edebiyatının Ermeni Kültürüne Tesiri. İzmir: Akademi Kitabevi Yay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. GÜROL PEHLİVAN
Yayın Tarihi: 25.09.2014
Güncelleme Tarihi: 08.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Koşma

Sakî bize neye sunarsın câmı

Âşıka neylesin bâde-i engûr

Mest olup gezerim subh ile şâmı

Bilirsin olmazam haşre dek mahmûr

 

Beni mest eyledi aşkın şarâbı

Nağme-i âhımla buldum hesâbı

Bana arz eyleme çeng ü rubâbı

Dokunmaz kûşeme sedâ-yı tanbûr

 

Dâim âh eylemek olmuştur kârım

Aşk ile bir yerde yoktur karârım

Yanıma gelince gül yüzlü yârım

Bilirim dil mülkün eylemez ma‘mûr

 

Mecnûnî dâima gözetir râhı

Bu sözümde hılâfım yok billâhi

Her bir murâdına erer vallâhi

Hüsnüne güzeller olmasa mağrûr

Köprülü, M. Fuad (1940). Türk Sazşairleri, II Antoloji XVI-XVIII. Asırlar. İstanbul: Kanaat Kitabevi Yay. 375.

Semâi

Karşıdan salınma dilber

Sana kurban olayım mı

İsmin okur gönül ezber

Sevdi cânım öleyim mi

 

Bu âşıkın mihnet ile

Geçti ömrü zahmet ile

Hey insafsız hasret ile

Şöyle mahrum kalayım mı

 

Sevdiğim beni yâd ettin

Gayrısına gönül kattın

Kulunu yabana attın

Seni Hakka salayım mı

 

Mecnûnî düştü bu derde

Sevdâsı yanıyor serde

Tenhâca bulduğum yerde

Bir şeftâli alayım mı

Köprülü, M. Fuad (1940). Türk Sazşairleri, II Antoloji XVI-XVIII. Asırlar. İstanbul: Kanaat Kitabevi Yay. 376-377.