MEHÎ, Muhyiddîn

(d. ?/? - ö. ?/?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Muhyiddîn Mehî’nin hayatına dair bilgiler eserinde verdikleri ile sınırlıdır. Belirttiğine göre Mehî denmekle meşhur Muhyiddîn, yani şairin kendisi, tıp ilmine meraklı, bu ilmi öğrenmek için de dönemin ünlü hekimlerinden şeyhim dediği Sabuncuoğlu’na bağlanarak öğrencisi olmuş ve Amasya Darüşşifası’nda on dört yıl hekimlik yapmış bir hekimdir (Kaya Gözlü 2008: 123). Sabuncuoğlu’nun, Fâtih’e eser sunmak için İstanbul’a yaptığı yolculuk sırasında yanında bulunduğundan söz ettiği ve “tilmîz-i makbûlüm” dediği öğrencisinin Muhyiddîn Mehî olduğu tahmin edilmektedir (Kaya 2008: 24). Mehî’nin, bilinen tek eseri Nazmü’t-Teshîl olarak da tanınan Müfîd adlı Türkçe manzum tıp metnidir. Eserden ilk kez söz eden Bursalı Mehmed Tâhir, manzumeyi yanlışlıkla Sabuncuoğlu’na ait olarak göstermiştir (1972: 219). Müfîd, XIV. yüzyılın tanınmış hekimlerinden Hâcı Paşa (öl. 820/1417)’nın 1408’de kaleme aldığı Teshîlü’ş-Şifâ’sının nazma çekilmiş şeklidir. Müfîd’de yazdığına bakılırsa Mehî, tıp ilmini layıkıyla öğrenmek amacıyla hocası Sabuncuoğlu’ndan kendisine uygun bir kitap tavsiye etmesini istemiş, Sabuncuoğlu da ona Hâcı Paşa’nın Teshîl’ini vermiştir. Mehî, eser manzum olsaydı ezberlemenin daha kolay olacağını söyleyip hocasından bunu nasıl yapabileceğini sormuştur. Sabuncuoğlu’nun da onda şiire kabiliyet bulunduğunu belirterek Teshîl’i nazma çekmesini önermesi üzerine Mehî de bunu yerine getirmiştir (Kaya Gözlü 2008: 123, 125). 871/1466-67 yılında başlayıp 16 Muharrem 872 İsneyn günü (17 Ağustos 1467) tamamladığı 3357 beyitten oluşan mesnevî nazım şekliyle kaleme aldığı manzum tercümeye Müfîd adını vermiştir. Risaleyi tamamlayınca da o sıralarda Amasya valisi olan II. Bâyezîd’e sunmuştur. Kaya’nın (2008: 28) verdiği bilgiye göre eserin tek nüshası, 123b sayfasında yer alan Arapça ferağ kaydında belirtildiği üzere Şerefeddîn Sabuncuoğlu tarafından 872/1468’de istinsah edilmiştir. 123 varaklık bu yazma “Ankara Millî Kütüphane Türkçe Yazmalar Bölümü İ/60”da kayıtlıdır. Aruz vezninin fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün kalıbının kullanıldığı manzumede zaman zaman görülen vezin bozukluklarınınsa eserin edebî bir kaygıyla değil de tıpla ilgili bilgilerin kolay ezberlenecek şekilde aktarma amacıyla yazılmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Şairin Teshîl’in içindekilerden fazla bir şey atlamadan nazma çektiği metin, aslına uygun şekilde girişi takiben “bahş” denilen üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde ilmî ve amelî tıp; ikinci bölümde gıdalar, şerbetler ve edviyeler; üçüncü bölümde ise marazların sebepleri, alametleri ve ilaçları hakkındaki bilgiler yer almaktadır. Müfîd, çoğu zaman bölgedeki ağzı esas alan imlası ve özellikle gerek aslını teşkil eden 14. yüzyıla ait Teshîl’in gerekse kaleme alındığı 15. yüzyılın tıp terimlerini ve özellikle de Türkçe olanlarını ihtiva etmesi yönüyle dikkat çekici bir eserdir. Dolayısıyla Müfîd, yüz yıllık bir birikimin gayet akıcı bir dille aktarıldığı manzum bir tıp metni niteliği taşıması bakımından önemlidir (Kaya Gözlü 2008: 124, 126, 135). Müfîd üzerinde bir doktora çalışması yapılmıştır (Kaya 2008). Müfîd’e bakarak Muhyiddîn Mehî’nin de 14. yüzyılda başlayan ve 15. yüzyılda da gelişerek devam eden tıp dilini Türkçeleştirme çabalarının temsilcisi âlim şairlerden birisi olduğunu söylemek mümkündür (Kaya Gözlü 2008: 132).

Kaynakça

Bursalı Mehmed Tâhir (1972). Osmânlı Müellifleri. C. III. İstanbul: Meral Yayınevi.

Kaya, Emel (2008). Muhyiddin Mehî’nin Müfîd (Nazmü’t-Teshîl) Adlı Eseri (İnceleme-Metin-Dizin) ve Bu Eserin XV. Yüzyıl Türk Tıp Dilinin Oluşmasındaki Yeri. Doktora Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi.

Kaya Gözlü, Emel (2008). “Muhyiddin Mehî’nin Müfîd (Nazmü’t-Teshîl) Adlı Eserinin Türk Dili ve Tıp Tarihindeki Yeri ve Önemi”. Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi (25): 119-136.

Kurdoğlu, Veli Behcet (1967). Şair Tabipler. İstanbul.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. İSMAİL HAKKI AKSOYAK
Yayın Tarihi: 09.01.2015
Güncelleme Tarihi: 04.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Müfîd’den

Ben za’îfe dahı göster okuyayayum bir kitâb

Ben du’âcı olayum sen bulasın Hak’dan savâb

Kasdumı bilüp didi n’ola murâd-bahşdur Hudâ

Hak mu’în olup olur isen eger fenne sezâ

Ol ki virmişdür bu fenden Hak bize taksîr yok

Işk ile râgıb olana ilm içün tahkîr yok

Bir risâle virdi lutf ile elüme tapusı

Didi budur ilm-i tıbbun evveli vü kapusı

Türkî te’lîf eylemişdür bunu bir sâhib-hüner

Mu’teberdür bu kitâb gerçi olupdur muhtasar

Hoş kitâbdur bu kitâb Teshîl olupdur buna ad

Her ki hıfz itse bunı tıbda olur bir üstâd

Dest-bûs idüp kitâbı aluban itdüm nazar

Ben didüm ana ki manzûm ola idi bu dürer

Sebeb-i Telîf-i Kitâb

Geldük imdi bu kitâbun nazmına n’oldı sebeb

Nice oldı kim bu fenni cân ile itdüm taleb

Gördüm iş bu fenni bir hoş fen imiş fikr eyledüm

Cân u dil sevdi anunçün vird ile zikr eyledüm

Râzyâne Tabîatin Bildürür

Râzyâne hâr u yâbis ikinci derecede

Süddeyi açar dahı göz nûrın arturur dede

Yili tahlîk eyleyüp idrâr ider bevli püser

Kaynadup suyı sogudıcak susalıgını keser

Hem dahı olur mîzâcı soguk olana müfîd

Anlagıl bu sözümi kim tâ ola aklın mezîd

Mastakînin Tabî’atin Bildürür

Mastakî bârid dahı yâbis durur ikincide

Tab’ı kabz eyler feemmâ öksürüge fâ’ide

Yili tahlîl eyler ü hem mi’deyle cigeri

Key kavî eyler sözümi anla dutma serserî

(Kurdoğlu, Veli Behcet (1967). Şair Tabipler. İstanbul. 124-125.)