MEZÂKÎ, Süleymân

(d. ?/? - ö. 1087/1676)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Asıl adı Süleyman’dır. Doğum yeri, ondan bahseden 17.yüzyıl bibliyografik kaynaklarının bazılarında Bosna-Hersek (Abdülkerimoğlu 1985: 486, Çapan 2005: 540, Güzel 2012: 602, Erdem 2013: 18) veya Bosna-Hersek’in Çaynişe kasabası olarak gösterilmiştir. (Yılmaz 2001: 217) Mezâkî, gençliğinde İstanbul’a gelerek Enderun’a girmiştir. (Çapan 2005: 540, Güzel 2014: 602) Sarayda çeşitli ilimler tahsil eden (Çapan 2005: 540) Mezâkî, ayrıca kimya ile de ilgilenmiştir. Ali Enver, onun bu ilme olan ilgisini biraz da yadırgayarak “ Hokka-i midâdı bir pûte-i kîmyâ-yı hakîki olan Mezâkî-i âteş-zebân, o vâdî-i nâr-ı fitenden ne zevk aldı bilmem?” şeklinde dile getirmiştir. (Genç 2000: 476; Ali Enver 1209: 220) Şair, saraydan ayrıldıktan sonra sipâhî olmuştur. (Abdülkerimoğlu 1985:486, Zavotcu 2009: 137)

Mezâkî, Mısır valiliği yapan Hamza ve akrabası olan Eyüp paşaların yanında kâtip olarak çalışmış (Erdem 2013: 18), bu sırada Fehîm-i Kadîm’i Eyüp Paşa’nın maiyetine aldırmıştır. Evliya Çelebi’nin belirttiğine göre Fehîm-i Kadîm; Mezâkî’nin dedikodularıyla Paşa’nın gözünden düşmüş ve Kahire’den ayrılmak zorunda kalmıştır. (Kahraman ve Dağlı 1999: 15) Hadım Abdurrahman Paşa’nın Mısır valiliği sırasında divan efendiliğinde bulunan Mezâkî’nin sohbet ehli olması birçok devlet adamıyla dostluğuna vesile olmuştur. Şair, şiir ve inşâda ustalığı sebebiyle Köprülü Mehmed Paşa’nın maiyetinde tezkirecilik yapmış, onun ölümünden sonra oğlu Fâzıl Ahmed Paşa’nın kâtibi olarak edebî muhitine girmiştir. (Genç 2000: 476, Yılmaz 2001: 218; İpşirli 2007: III) Mezâkî, Fâzıl Ahmed Paşa ile beraber Avusturya’ya ve Girit’e gitmiş, Kandiye Kalesi’nin fethine de katılmıştır. (Uzunçarşılı 1973: III-528) Mevlevî şeyhlerinden Arzî Dede ve Müneccimbaşı Ahmed Dede gibi şahsiyetlerin sohbetlerine ve şiir meclislerine iştirak eden şairin dostları arasında Derviş Meyyâl, Vecdî, Fehîm-i Kadîm, Neşâtî ve tezkire sahibi Güftî gösterilmektedir. (Genç 2000: 476) Mezâkî, 1087 yılının Ramazanında (Kasım 1676) İstanbul’da vefat etmiş ve Galata Mevlevîhânesi hazîresine defnedilmiştir. Ölümü için Sâbit ve Fennî şu tarihleri düşürmüşlerdir: “Ecel câm-ı mülin içdi Mezâkî” Sâbit (Abdülkerimoğlu 1985: 487), “Çekildi bezm-i dünyâdan Mezâkî” (Güzel 2012: 602)

Şairin kaynaklarda belirtilen tek eseri Divan''ıdır. Divanda 29 kaside, 441 gazel, 1 müseddes, 9 tarih kıt’ası, 1 kıt’a, 1 rubâî ve 12 müfred vardır. Çeşitli kütüphanelerde yazma nüshaları mevcut olan divan üzerine Ahmet Mermer tarafından bir doktora tezi hazırlanmış ve de kitap olarak yayımlanmıştır. (Mermer 1991) Kahire Hidiv Kütüphanesinde 8959/4 arşiv numarası ile kayıtlı Risâle fî Beyânı Cevdeti Mâ’i’z-Zemzemi’ş-Şerîf adlı eser, Mezâkî’ye ait gösterilmektedir.

Şair, IV. Murad ve IV. Mehmed ve Fâzıl Ahmed Paşa gibi devrin vezirlerine sunduğu kasidelerinde Nef‘î’nin tesirinde kalmıştır. Bu sebeple tezkire sahibi Güftî; onu ikinci Örfî olarak görmüştür: Oldı ol mefhar-ı sühan-dânî/Mülket-i Rûm’a Urfî-i sânî (Yılmaz 2001: 218) Nazım şekli olarak en fazla gazele rağbet eden şairin en önemli özelliklerinden biri çok sayıda müzeyyel gazel yazmış olmasıdır. Birer küçük kasideyi andıran bu şiirlerin zeyil kısmında IV. Murad, Fâzıl Ahmed Paşa gibi devlet büyüklerine, katıldığı meclislere ve kendisi için övgüye dayalı unsurlara yer vermiştir. Mezâkî divanında Vecdî, Neşâtî, Nâilî-i Kadîm, Fehîm-i Kadîm, Cevrî, Yahyâ, Güftî ve Sükkerî’nin ortak redifle yazdıkları nazire gazeller dikkat çekmektedir.

Kaynakça

Abdulkadiroğlu, Abdulkerim (hzl.) (1999). İsmail Belîğ, Nuhbetü’l-Âsâr. Ankara: AKM Yay.

Ali Enver (1309). Semâhâne-i Edeb. İstanbul.

Âsım. Zeyl-i Zübdetü'l-Eş‘âr. İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi. TY. 1711. v. 69.

Çapan, Pervin (hzl.) (2005). Mustafa Safâyî Efendi Tezkire-i Safâyî. Ankara: AKM Yay.

Erdem, Sadık (hzl.) (2013). Tezkire-i Şu‘arâ-yı Yümnî. Ankara: TTK Yay.

Genç, İlhan (hzl.) (2000). Esrar Dede, Tezkire-i Şuarâ-yı Mevleviyye. Ankara: AKM Yay.

Güzel, Bilal (2012). Kemiksiz-zâde Safvet Mustafa ve “Nuhbetü’l-Âsâr Min Ferâ‘idi’l-Eş‘âr” İsimli Şair Tezkiresi. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi.

İpşirli, Mehmet (hzl.) (2007). Târih-i Na’îmâ. C.III. Ankara: TTK Yay.

Kahraman, Seyit Ali ve Dağlı, Yücel (hzl.) (1999). Evliya Çelebi Seyahatnâmesi Topkapı Sarayı Bağdat 304 Yazmasının Transkripsiyonu-Dizini III. Kitap. İstanbul: YKY Yay.

Kayabaşı, Bekir (hzl.) (1998). Kafzâde Fâizî’nin Zübdetü’l-Eş’âr’ı. Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi.

Mermer, Ahmet (hzl.) (1991). Mezâkî: Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı’nın Tenkidli Metni. Ankara: AKM Yay.

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1973). Osmanlı Tarihi. C.III. Ankara: TTK Yay.

Yılmaz, Kâşif (hzl.) (2001). Güftî ve Teşrîfâtü’ş-şuarâsı. Ankara: AKM Yay.

Zavotçu, Gencay (hzl.) (2009). Rıza Tezkiresi (İnceleme-Metin). İstanbul: Sahhaflar Kitap Sarayı.



Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ NESLİHAN İLKNUR KESKİN
Yayın Tarihi: 03.03.2015
Güncelleme Tarihi: 25.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Kaside

Der Sitâyiş-i Şehenşâh-ı Cihân Fâtih-i Bâğdâd Sultân Murâd Aleyhi’-rahme

Bü'l-aceb nüsha-i esrâr-ı nihândur sühanüm

Kim nazar-kerde-i sâhib-nazarândur sühanüm

Sâhir-i mucize-pîrâ-yı füsûn-ârâyım

Kim medâr-ı şeref-i sihr-i beyândur sühanüm

Saf-der-i mareke-ârâ-yı cünûn-pîrâyem

Dehşet-endâz-ı dil-i hasm-ı cebândur sühanüm

Benüm ol bülbül-i destân-zen-i vahdet ki henüz

Savt-ı mürgân-ı gülistân-ı cinândur sühanüm

Benüm ol şâir-i nev-tarz-ı belâgat-perdâz

Şimdi darbü’l-meseli nükte-verândur sühanüm

Bir füsûnıyla nice düşmeni bî-hûş iderin

Rukye-i hûş-ber ü hûş-sitândur sühanüm

Söze gelse idemez ehl-i garaz bast-ı kelâm

Hem-havâs-ı eser-i akd-i lisândur sühanüm

Böyle zî-kıymet olursa ne aceb âlemde

Cevher-i mu'teber-i dürc-i dehândur sühanüm

Ben o Behzâd-ı suver-bend-i hayâl-i nazmum

Nev-zemînlerle şeref-bahş-ı zamândur sühanüm

Ben o üstâd-ı nişân-dûz-ı fezâ-yı fikrim

Zîb-i ham-gûşe-i her saht-ı kemândur sühanüm

Dâyimâ velvele-perdâz-ı der-i mey-gedeyüm

Lâ-cerem gûş-zed-i pîr-i mugândur sühanüm

İnıdâm-ı dehen-i dil-beri tasrîh ideli

Faysal-ı rütbe-i tahkîk u gümândur sühanüm

Âh-ı 'âşık gibi pür-sûz u güdâz olmag ile

Hasbihâl-i dil-i bî-tâb u tuvândur sühanüm

N'ola dil-mürdeleri nazm ile ihyâ itsem

Ya dem-i İsâ yahud rûh-ı revândur sühanüm

Ben de kendüm bileli mezraa-i âlemde

Mâ-hasal hâsıl-ı 'ömr-i güzerândur sühanüm

Olsa her dem ne aceb vird-i zebân-ı 'âlem

Midhat-ârâ-yı şehen-şâh-ı cihândur sühanüm

Ol şehen-şeh ki idelden sözüme ragbet-i tam

Rûz u şeb hûş-geh-i pîr ü civândur sühanüm

Ol şehen-şeh ki anun bâde-i medhiyle müdâm

Feyz-bahşâ-yı dil-i âlemiyândur sühanüm

Hân Murâd ol şeh-i zîşân-ı felek-mertebe kim

Gülşen-i midhatine âb-ı revândur sühanüm

Zikr-i evsâf-ı şerîfiyle ben ol Vassâfım

Kim hased-âver-i her menkıbe-hândur sühanüm

Vasf-ı bahr-i kerem ü maden-i cûdın yazalı

Gayret-efrûz-ı derûn-ı yem ü kândur sühanüm

Niam-ı mâide-i lutfını tarîf ideli

Çâşını bahş-ı mezâk-ı dil ü cândur sühanüm

Husrev-i Cem-menişâ server-i Ferruh-revişâ

Feyz-ı medhünle ne hoş neşve-resândur sühanüm

Kim gamın dilleri şâd eylemede gûyâ kim

Bâde-i câm-ı leb-i lal-i bütândur sühanüm

Siyyemâ miskale-i mekremetünle her dem

Saykal-ı levh-i dil-i âyîne-sândur sühanüm

İsm-i azam gibi nâmunla mütessir olalı

Hırz-ı cân vefk-ı cinân hatt-ı emândur sühanüm

Nev-be-nev tarz-ı pesendîde-i şûhâne ile

Reşk-i güftâr-ı fülân ibn-i fülândur sühanüm

Behçet-i manâ ile ince hayâliyle hemân

Bir güzel dil-ber-i bârîk-i miyândur sühanüm

Sebeb-i güft ü şinîd-i bülegâdur nazmum

Zîver-i encümen-i kevn ü mekândur sühanüm

Hâme mânend-i neheng anda şinâverlik ider

Gerçi bir bahr-i serîü'l-cereyândur sühanüm

Nice esrâr-ı nihân eyledüm îrâd ammâ

Yine hurşîd-i cihân gibi ayândur sühanüm

Dosta fâyide vü düşmene husrân virür

Hâsılı mâ-sadak-ı sûd u ziyândur sühanüm

Ey Mezâkî nice bir bast-ı kelâm ile du'â

Kim duâ ile hemân verd-i zebândur sühanüm

Hak şehen-şâh-ı cihânı ide hurrem tâ kim

Mûceb-i dil-hûşî-i gam-zedegândur sühanüm

Gazel

Bâreke’llâh san behişt-i câvidândur Üsküdâr

Kim safâ-bahş-ı dil-i pîr ü civândur Üsküdâr

Bûy-ı ezhârın sabâ âfâka neşr eyler müdâm

Nükhet-efrûz-ı meşâm-ı ins ü cândur Üsküdâr

Gonca-fem cânân ile bülbül-negam rindân ile

Gülsitân-pîrâ-yı bâg-ı kün-fe-kândur Üsküdâr

Söylenür her dem safâ-yı dil-küşâ-yı gül-şeni

Lâ-cerem dillerde böyle dâsitândur Üsküdâr

Medh ider feyz-ı hevâ-yı cân-fezâsın her kişi

Hâsılı memdûh-ı ebnâ-yı zamândur Üsküdâr

Ey Mezâkî n’ola ma’mûr olsa böyle her yeri

‘İşret-âbâd-ı şehen-şâh-ı cihândur Üsküdâr

Cem-nejâd-ı muhterem Sultân Murâd-ı pür-kerem

Kim zamânında hemân bâg-ı cinândur Üsküdâr

Çekmesün bir dem elem tâ kim cihânda dem-be-dem

Gülşen-i cennet gibi râhat-resândur Üsküdâr 

(Mermer, Ahmet (hzl.) (1991). Mezâkî: Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı’nın Tenkidli Metni. Ankara: AKM Yay. 317-318)

Sunar bir câm-ı memlû bin tehî peymâneden sonra

Döner vefk-ı murâd üzre felek ammâ neden sonra

Bu meclisde gulû-yı sahne-i gamdan kim aglardı

Eger handân olayduk girye-i mestâneden sonra

Tuyup zevk-i harâbâtı ele câm-ı şarâb alsa

Gedâ şeklinde şâh-ı mülk-i tecrîd olmak istersen

Gedâ şeklinde şâh-ı mülk-i tecrîd olmak istersen

Nemed-pûş-ı ferâg ol hıl’at-i şâhâneden sonra

Nice memnûn olur genc-i güherle ehl-i dil andan

Bu denlü renc-i bâzû kâviş-i vîrâneden sonra

Anı bî-reng idüp yazmış beni bir turfe sûretde

Yazanlar peykerüm mecnûn gibi dîvâneden sonra

Felek har-mühre-i güftâr-ı a’dâya kulak tutmaz

Mezâkî gevher-i nazmun gibi dür-dâneden sonra

(Mermer, Ahmet (hzl.) (1991). Mezâkî: Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı’nın Tenkidli Metni. Ankara: AKM Yay. 518-519)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1HEVÂ’Î (ÜSKÜFÎ), Muhammed Bosnevîd. 1601 - ö. 1651Doğum YeriGörüntüle
2HEVÂ’Î (ÜSKÜFÎ), Muhammed Bosnevîd. 1601 - ö. 1651Doğum YılıGörüntüle
3HEVÂ’Î (ÜSKÜFÎ), Muhammed Bosnevîd. 1601 - ö. 1651Ölüm YılıGörüntüle
4HEVÂ’Î (ÜSKÜFÎ), Muhammed Bosnevîd. 1601 - ö. 1651MeslekGörüntüle
5HEVÂ’Î (ÜSKÜFÎ), Muhammed Bosnevîd. 1601 - ö. 1651Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
6HEVÂ’Î (ÜSKÜFÎ), Muhammed Bosnevîd. 1601 - ö. 1651Madde AdıGörüntüle