MÜNÎRÎ

(d. ?/? - ö. 927/928/1521?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

 
Amasya'da doğdu. Asıl adı konusu kaynaklarda muhteliftir. Kendi el yazısıyla yazılmış olan Mihr ü Müşterî adlı mesnevisinde adı "Münîrî bin Mehmed" şeklinde kayıtlıdır (Kut 2005: 50). Amasya Tarihi’nde (Yaşar 1927: 243, 248, 249) Münîrî Mehmed Çelebi ve Münîrî Efendi olarak tanıtılır. Osmanlı Müellifleri’nde Münîrî İbrahim Çelebi “Amasiyevî” adıyla tanıtılmıştır (Bursalı Mehmet Tahir 1333: 409). Amasya Meşâhiri (Olcay: s.150 ), Amasya Şehri Tarihi (Olcay: v46b ) ve Tuhfe-i Nâilî (Kurnaz-Tatçı 2001: 984) ’de ismi İbrahim Çelebi olarak kaydedilmiştir. Doğum tarihi belli değildir, Mihr ü Müşterî mesnevisinde şairin kaydına göre babasının adı Mehmet’tir (Kut 1971: 209-211) ve II. Bayezid (1481-1512) döneminde erkân-ı divanda nişancılık yapmıştır (Erünsal 1981: 318). Münîrî, II. Bayezid’in ve oğlu Şehzâde Ahmet (ö.1512)’in teveccühünü kazanmış musahiplerindendir. Hüseyin Hüsâmeddin, şairin de babası gibi nişancı olduğunu 910-915 / 1504-1509 tarihleri arasında Şehzâde Sultan Ahmed’in divanında nişancılık yaptığını bildirir (Yaşar 1939: 248, 255). Latîfî, “vüfûr-ı ilm u ma’rifet ile tab’ı nice fenne şâmil” ifadeleriyle Münîrî’nin bilgisine vurgu yapar. Amasya Tarihi’nde Şehzâde Ahmed’in oğulları için yaptırdığı sünnet düğünü ( 911/ 1505) tasvir edilirken, düğüne katılan şairler içinde en ayyaşının Tokatlı Melîhî, en terbiyelisinin Şermî ve en fâzılının da Münîrî Efendi olduğu vurgulanır (Yaşar 1927: 249). Bu bilgi onun şahsiyetine vurgu yapmasının yanı sıra o tarihte Amasya’da olduğunu da gösterir. Eserlerinde kendisi ve ailesi hakkında bazı bilgi kırıntılarına ulaşılmaktadır: Hattın bütün türlerinde yazdığını bildiren (Mihr ü Müşterî, 431.beyit) şairin, Osmanlı hat ekolünün kurucusu Amasyalı Şeyh Hamdullah ( 926/ 1520)’ın talebeleri arasında bulunduğunu tahmin ediyoruz zira Şeyh Hamdullah, Sultan II. Bayezid’in hat hocalığını yapmış, şehzadeliği ve padişahlığı döneminde musahibi olmuş ve aralarında sultan, şehzâde, devlet adamı, âlim, meşâyih ve şairlerin bulunduğu pek çok talebe yetiştirmiştir. Mihr ü Müşterî mesnevisindeki ifadelerinden nişancılık görevinden önce Osmanlı ordusunda uzun süre sipahilik yaptığı da anlaşılmaktadır. Bu özellikleri onun hem ilmiyye hem de askeriyye sınıfına mensup bir şair olduğunu ortaya koyar. 
Münîrî, eserlerinde kendi konumu hakkında da bilgiler varıdır: Sıkıntılı bir hayat yaşadığı, bundan dolayı, tâli’inden şikayet ettiği, Divanı’nda yazdığı bir mersiyede 887/ 1482’de veba hastalığı sebebiyle Ali ve Ferah isimlerindeki iki evladını birer hafta arayla kaybettiği kayıtlıdır (Ersoy 2010: Kaside 29).
Osmanlı Müellifleri’nde 927/ 1520-1521 yılında Sofya’da vefat ettiğine dair bilgi yer alsa da  Münîrî İbrahim Çelebi adıyla tanınan başka bir şahısla karıştırıldığından (Bu şahıs yaklaşık bir asır sonra yaşamış, Belgradlı Münîrî olarak bilinen İbrahim b. İskender el-Münîrî er-Rûmî olmalıdır.) ölüm tarihi ve mezar yeri konusunda verilen bilgi de şüpheyle karşılanmalıdır. Evliya Çelebi Seyahatnâme’sinde Amasya’daki ziyaretgâhlardan bahsederken, bizzat gördüğü sultan, kibar ve bilginlerin ziyaretgâhları arasında Münîrî’nin türbesini de zikreder; ancak vefat tarihinden bahsetmez (Ahmet Cevdet 1896: 192). Bu bilgiye dayanarak mezarının Amasya’da olduğunu söylenebilir, vefat tarihi hakkında maalesef sağlıklı bir kayıt yoktur.
Eserleri: Üçü manzum, ikisi mensur olmak üzere beş eseri bilinmektedir.
Manzum Eserleri:
Divan: 1502 yılında tamamlanan eser, Türkçe ve Farsça şiirlerden müteşekkildir. Divanın Türkiye’de 1, Avrupa kütüphanelerinde 2 nüshası (İstanbul Üniversitesi Ktp, TY, Nr. 5580, Vatikan Turco nr. 230 ve Avusturya Milli Ktp, Nr.654) tespit edilebilmiştir. İstanbul Üniversitesi nüshasının müstensihi Sultan III.Murad (1574-1595)’dır. Müretteb divan özelliklerine sahip eserde 29 kasîde, 2 mesnevî, 2 terci’-bend, 1 Farsça tahmis (Hafız-ı Şirâzî’den), 1 murabba’-ı mütekerrir, 150 Farsça gazel, 330 Türkçe gazel, 1 Farsça tarih kıtası, 9 müfred, biri Farsça 17 muamma ve ikisi Farsça 21 tuyuğ yer alır. Şairin Türkçe kasidelerinde Edirneli İvazpaşazâde Atâî (ö.1438?) ve Ahmet Paşa (ö. 1496); Farsça kasîdelerinde Zahîr-i Faryâbî ve Selmân-ı Sâvecî etkisi görülmektedir. Ağaç şekline yazdığı biri Farsça diğeri Türkçe iki kasidesini “müşeccer” diye isimlendirmiştir. Türkçe gazellerinde Ahmet Paşa, Şeyhî (ö.1431) ve Ahmedî (ö.1412)’nin etkisi, Farsça gazellerinde Hâfız etkisi görülür, ayrıca 17 Farsça gazeli Hâfız’a nazîredir. Türkçe gazelleri içinde bir elifnâme yer alır. Mesnevî sahasında Ahmedî ve Şeyhî’yi “bu fennün pîri” addeder. Tuyuğ, anadolu şairlerince çok rağbet görmeyen bir şekil olmasına rağmen Münîrî kaleme aldığı yirmi bir tuyuğla dikkati çeker (Ersoy 2010: 140).
Divan’ın İstanbul Üniversitesi Ktp. nüshası üzerinde bir yüksek lisans tezi (Akmandor, 1980), üç nüshasının karşılaştırılmasıyla da doktora tezi yapılmıştır (Ersoy 2010). Latîfî ve Kınalızâde “Türkî ve Fârisî Divânı” olduğunu söylemekte ise de Farsça bir divanına henüz rastlanmamıştır. Sözü edilen Farsça divanın Türkçe divanla birlikte bulunan divânçe hacmindeki Farsça şiirleri olduğu düşünülmektedir.
Mihr ü Müşterî: Şemseddin Muhammed Assâr-ı Tebrîzî (ö.784/ 1382)’nin aynı adlı eserinin manzum çevirisidir. Kahramanlarının adını gökyüzüne ait unsurlardan alan alegorik bir eserdir. Türk edebiyatında manzum Mihr ü Müşterî mesnevilerinin en meşhuru olup, kronolojik açıdan da ikinci çeviridir. me fâ ‘î lün me fâ ‘î lün fe û lün kalıbıyla yazılmış olup, 6011 beyitten ibarettir. Bilinen iki nüshasından biri müellif hattıyla yazılmış olup, 9 Şevval 892 / 28 Eylül 1487 tarihinde tamamlanmıştır. Müellif nüshası British Library Or., nr.7742’de diğer nüshası Millet Ktp. Ali Emîrî Manzum Eserler, nr. 1185’te kayıtlıdır. Eser üzerinde Ayten Akmandor doktora tezi (1983) hazırlamıştır.
Manzum Siyer-i Nebî: Mesnevî nazım şekliyle, me fâ ‘î lün me fâ ‘î lün fe ‘û lün kalıbıyla yazılmış, yedi cilt halinde tertib edilmiş, yaklaşık 33.000 beyit hacmindedir. Bilinen tek nüshası Topkapı Sarayı Koğuşlar Dairesi nr.994-995’te kayıtlıdır. Mustafa b.Hacı Muhammed b.Mahmud tarafından 930/ 1523-1524 tarihinde istinsah edilen eserin, 1502 yılından evvel tamamlanmış olduğu düşünülmektedir. Siyer-i Nebî’nin ciltlerini bölmek suretiyle tamamı üzerinde dört doktora tezi yapılmıştır. 
Mensur Eserleri:
Tezkiretü’l-Vekâyî (Mecmû’a-ı Târîhiyye): Osmanlı Müellifleri ve Amasya Tarihi’nde tanıtılan eserin, Şeyh Alizâde Abdullah Efendi hanesindeki nüshasının yandığı, Veliyyüddin Efendi Kütüphanesi'nde de bir kısmının mevcut olduğu bildirilmektedir. Ancak bugünkü durumu hakkında bir bilgiye tesadüf edilmemiştir.
Münşeât Mecmû’ası: Amasya Tarihi’nde Şehzâde Sultan Ahmed’in babası Sultan II.Bayezid’e yazdığı ma’rûzât ve mektupları ihtiva ettiği kayıtlıdır. Veliyyüddin Efendi Kütüphanesi’nde münşeât arasında bulunduğu bildiriliyorsa da bugün böyle bir kayda rastlanmamıştır.
Kemâlâtı ve marifetiyle devrinin önemli âlimleri arasında sayılan Münîrî, II. Bayezid ve Şehzâde Ahmed’in en yakın meclislerinde bulunan devlet adamı, dîvân tertib edecek olgunlukta belâgat sahibi, Türkçeye ve Farsçaya hâkim bir şair, Klasik Türk edebiyatının en hacimli manzum siyerini yazacak kadar İslam tarihine vâkıf bir tarihçidir. Yer aldığı biyografik eserlerin tümünde Şehzâde Ahmed devri şair, kâmil ve arifleri arasında gösterilen Münîrî’nin hemen bütün ömrü Amasya’da geçmiş, fazıl bir şair hüviyetiyle şehzâdenin musahibleri arasında yer almıştır. Kaynaklarda ilmi şairliğinden üstün tutulsa da Türkçe-Farsça şiirlerinden mürekkeb Divan’ı (4.000 beyit), Mihr ü Müşterî mesnevisi(6.000 beyit) ve Siyer-i Nebî’si (33.000 beyit) ile yalnız yaşadığı dönemin değil; genel olarak Klasik Türk edebiyatının “velûd” kalemleri arasında zikredilmelidir. Divan şiirinin hemen bütün nazım şekillerinde yazan şair en çok gazel sahasında başarılı olmuş, birçok divan şairine nazire yazmış olmasıyla (Mecmâu’n-Nezâ’ir’de 64, Pervâne Beg Mecmuâsı’nda 51 şaire nazire) bir nazire şairi olarak da değerlendirilebilir. Divan şiirinin Arapça, Farsça ve Türkçeyi aynı coğrafyada buluşturan seçkin zenginliği sayesinde eserlerinde, yeknesaklıktan uzak, müteradif kelimelerle örülü, canlı ve renkli bir anlatımı yakalamıştır. Samimi ve rahat bir üslûbu tercih etmiş, zincirleme tamlamalardan ziyade, kolay anlaşılan, Türkçede yaygın olan ikili terkipleri kullanmayı yeğlemiştir. Manzum eserlerinde pek çok arkaik kelimeye tesadüf edilir. Necâtî Bey (ö.1509)’le başlayıp Zâtî (ö.1546) ile devam eden mahalli ifadeleri, atasözleri ve deyimleri şiire yerleştirme geleneği Münîrî’nin de en başarılı olduğu hususlardan biridir. Diğer başarısı ise cinas sanatına olan hakimiyetidir. Cinasın bütün çeşitlerini eserlerinde başarıyla uygulayan şaire “cinas ustası” demek yerinde olur.

Kaynakça

Ahmet Cevdet (hzl.) (1314/1896). Evliya Çelebi, Seyahatnâme. Dersaadet: İkdam Matbaası.
Akmandor, Ayten (1980). Divân-ı Münîrî. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi.
Akmandor, Ayten (1983). Münîrî ve Mihr ü Müşterî Mesnevisi. Doktora Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi.
Ay, Ümran (2007). Münîrî (öl.1521?)’nin Manzum Siyer-i Nebî’si (1.Cilt) (İnceleme-Metin). Doktora Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi.
Bursalı Mehmet Tahir (1333). Osmanlı Müellifleri. İstanbul: Matbaa-i Amire.
Canım, Rıdvan (hzl.) (2000). Latîfî, Tezkiretü’ş-Şuarâ ve Tabsıratü’n-Nuzamâ (İnceleme-Metin). Ankara: AKM Yay.
Çorak, Reyhan (2010). Münîrî(öl.1521?) nin Manzum Siyer-i Nebî’si-Cilt: 2-3 (İnceleme-Metin). Doktora Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi.
Ersoy, Ersen (2010). II. Bayezid Devri Şairlerinden Münîrî-Hayatı, Eserleri ve Divanı (İnceleme-Tenkitli Metin). Doktora Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi.
Erünsal, İsmail (1981). “Türk Edebiyatı Tarihinin Arşiv Kaynakları-I: II.Bayezid Devrine Ait Bir İn’âmât Defteri”. Tarih Enstitüsü Dergisi. (X-XI): 303-342.
Hammer, Joseph Purgstall (1836-1838). Geschichte der Osmanischen Dichtkunts bis auf unsere zeit. Hartleben.
İsen, Mustafa (1994). Künhü’l-Ahbar’ın Tezkire Kısmı. Ankara: AKM Yay.
Kayabaşı, Bekir (1997). Kaf-zâde Fâ’izî’nin Zübdetü’l-Eşar’ı. Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi.
Köksal, M. Fatih (2001). Edirneli Nazmî-Mecmâü’n-Nezâir (İnceleme-Tenkitli Metin) I-VI. Doktora Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi.
Kurnaz, Cemal-Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Mehmet Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî,C. II. Ankara: Bizim Büro Yay.
Kut, Günay (1971). “British Museum’daki Bazı Önemli Türkçe Yazmalar ve Tevaif-i Aşere’den Taife-i Bektaşiyan”. TDAY Belleten: 209-230.
Kutluk, İbrahim (hzl.) (1981). Kınalızâde Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-Şuarâ. Ankara: TTK Yay.
Olcay, Osman Fevzi. Amasya Meşâhiri. İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Ktp. TY.9382. s.150.
Olcay, Osman Fevzi. Amasya Şehri Tarihi. Atatürk Kütüphanesi Belediye Yazmaları. B.00002. vrk.46b.
Özkat, Mustafa (2011). Münîrî (öl.1521?)’nin Manzum Siyer-i Nebî’si-Cilt: IV-V (İnceleme-Metin). Doktora Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi.
Pervâne Beg Mecmuâsı. Topkapı Sarayı Müzesi Ktp. Bağdat. No. 406.
Top, Yılmaz (2011). Münîrî (öl.1521?)’nin Manzum Siyer-i Nebî’si-Cilt: VI-VII (İnceleme-Metin). Doktora Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi.
Yaşar, Hüseyin Hüsameddin (1927). Amasya Tarihi III. İstanbul: Necm-i İstiklâl Matbaası.

 

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. ÜMRAN AY
Yayın Tarihi: 06.01.2014
Güncelleme Tarihi: 31.10.2020

Eserlerinden Örnekler

 

Gazel

Her ki bu silsile-i zülf-i dü-tâdan dem urur
Sanma âlemde kim ol bâd-ı hevâdan dem urur

Nükhet-i hûb u sebük-serlik ile zülf-i hamun
Geh sabâ andan u ol gâh sabâdan dem urur

Gitdi sahrâlara yüzin tolayup müşk-i Hıtâ
Lâf-ı zülfünle bilelden ki hatâdan dem urur

Ney gibi nâle-i dil-sûza dil âheng ideli
Kıldı uşşâkı muhayyer ki nevâdan dem urur

Sûz-ı ışk ile Münîrî gibi rûşen-dil olan
Subh-ı sâdık gibi âlemde safâdan dem urur

(Ersoy, Ersen (2010). II. Bayezid Devri Şairlerinden Münîrî-Hayatı, Eserleri ve Divanı (İnceleme-Tenkitli Metin). Doktora Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi. 383-384)


Siyer-i Nebî'den 
(HZ. MUHAMMED’İN MUALLİME GÖNDERİLMESİ )

2135. Şumâr-ı ʿömri k’irdi heft-sâle/Didiler Ahmed irdi heft sâle


2136. Demidür üstada vir[il]melüdür / Ne irte bel bu günden varmaludur

2137. Alup ruhbâna iletdi dedesi / Ki ögrene hurûf-ı bist ya sî
2138. Didürdüp besmele andukda harfi / Bu oldı evvelâ üstâda harfi
2139. Dimedin besmeleden bana maʿnî / Di okı gayrısın dimen ne maʿnî
2140. Bunun üstine hayli sözi geçdi / Gazabla sanki ruhbân yire geçdi
2141. Dem-i âhirde ruhbân-ı dil-âzâr / Dil uzatmakla kıldı Ahmedi zâr
2142. Geçerdi ʿammetesi gördi hâli / Varuban Şeybeye didi bu hâli
2143. Gelüp Şeybe sorar ya Rab nedür kâr / Ki olmış nûr-ı çeşmüm gönlü efkâr
2144. Didi di iy gözüm nûrı nedür sır / Olalum biz dahı bu işde hem-sır
2145. Didi besmeledür taʿlîm-i evvel / Bilinmedin dahı taʿlîm-i evvel
2146. Söz andan varmadın dahı yirine / Ne lâzım gitme didüm ben birine
2147. İyitdi Şeybe ne dirsin muʿallim / Gerek kim ola deryâ-dil muʿallim
2148. Di söyle besmelenün maʿnîsinden / Görelüm kim ne gelür maʿnî senden
2149. Didi ruhbân ben andan bilmezem bir / Bilürse disün Ahmed anı bir bir
2150. Revân itdi hemân takrîri Ahmed / Şaşurdı varını takrîr-i Ahmed
2151. Cenâb-ı Hak k’ola ana muʿallim / Nedir ruhbân ya hod gayrı muʿallim
2152. Turup Şeybeyle gitdi kaldı üstâd / Ne bilürdi o câhil nice üstâd
2153. Beyân itmişdi nükte çok bu sözde / Yayıldı Mekke içine bu söz de
2154. Dinürdi kim muʿallim mülzem olmış / Olursa eyle nâdân bâri n’olmış
2155. Demâdem artar-idi yâr u hem-dem / Ki anlardan urımaz-idi hem dem
2156. ʿAtîk-idi hebisinden ilerü / Olur bes yâr-ı evveldür ilerü
2157. İki yaş Hazretinden-idi artuk / Dahısın bilmezem ben bundan artuk
2158. Ol-idi cümleden serdâr u sırdâr / ʿAceb mi Hazretine olsa sırdâr
2159. Ururlardı şeker-güftârına gûş / Özi şîr ü ʿatîk-idi siyeh-gûş
2160. İderlerdi çıkuban seyr-i Bathâ / Ki unutmaz dahı ol seyri Bathâ
2161. Görüp Bû Cehl kaynatdı fesâdı / Görün kim n’idiser ol bu’l- fesâdî
2162. Olup bagrında bu endîşe dögün / Hişâma aglayurak didi bir gün
2163. Ki ben şimdi Hişâmun oglı olam / Bu câyiz mi ki incinmekle ölem
2164. Revâ mı devletünde ben düşem hor / Yetîm Ahmed ola halk içre san hûr
2165. Anunla gice gündüz olalar yâr / Görineler bana her biri agyâr
2166. Bizüm çok devletünde niʿmet ü mâl / Revâ mı k’olavuz biz ana pâ-mâl
2167. Bunı böyle dir ü aglar demâdem / ʿAceb mi ol denîye gülse âdem
2168. Görüp küççük laʿînün böyle sûzın / Bügedi herze ile oglı sözin
2169. Didi kayurma andan yimegil gam / Ben anun düşmeniyem nicesi ʿam
2170. Senünçün irte bir iş işleyeyim / ʿAdâvet şâhına hıkd aşlayayım
2171. Şeh-i hâver-zemîn irte ki geldi / Görüp Ahmed yüzin gül gibi güldi
……..
2276. Egerçi hadd-i kârı mâverâdur / Sözüm sallû aʿlâ hayri’l-verâdur
2277. Derûn-ı cândan itmedür salavât / Ki yaʿnî ʿâşıkâne vir salavât

(Ay, Ümran (2007). Münîrî (öl.1521?)’nin Manzum Siyer-i Nebî’si (1.Cilt) (İnceleme-Metin). Doktora Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi. 148-150)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1FATMA, Fatma Üzümd. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2ESEDÎ/RÜSVAÎ, Ali Cem Akbulutd. 19.05.1978 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3İBRÂHÎM TENNÛRÎd. ? - ö. 1482Doğum YeriGörüntüle
4FATMA, Fatma Üzümd. ? - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
5ESEDÎ/RÜSVAÎ, Ali Cem Akbulutd. 19.05.1978 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
6İBRÂHÎM TENNÛRÎd. ? - ö. 1482Doğum YılıGörüntüle
7FATMA, Fatma Üzümd. ? - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
8ESEDÎ/RÜSVAÎ, Ali Cem Akbulutd. 19.05.1978 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
9İBRÂHÎM TENNÛRÎd. ? - ö. 1482Ölüm YılıGörüntüle
10FATMA, Fatma Üzümd. ? - ö. ?MeslekGörüntüle
11ESEDÎ/RÜSVAÎ, Ali Cem Akbulutd. 19.05.1978 - ö. ?MeslekGörüntüle
12İBRÂHÎM TENNÛRÎd. ? - ö. 1482MeslekGörüntüle
13FATMA, Fatma Üzümd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14ESEDÎ/RÜSVAÎ, Ali Cem Akbulutd. 19.05.1978 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15İBRÂHÎM TENNÛRÎd. ? - ö. 1482Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16FATMA, Fatma Üzümd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
17ESEDÎ/RÜSVAÎ, Ali Cem Akbulutd. 19.05.1978 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
18İBRÂHÎM TENNÛRÎd. ? - ö. 1482Madde AdıGörüntüle