NEYLÎ, Mîrzâ-zâde Ahmed Efendi

(d. 1084/1673 - ö. 1161/1748)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 18. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

18. yüzyılın ilim ve irfan sahibi şairlerinden olan Neylî, 1084/1673 yılında İstanbul’da doğdu (Çifçi: 5975, 469). Asıl adı Ahmed, mahlası Neylî’dir. Babası, Sultan IV.Mehmed döneminin tanınmış âlimlerinden ve İstanbul kadılarından Mîrzâ Mehmed Efendi (ö.1093/1682), dedesi Habîb Beg’dir. Babasının isminden dolayı Mîrzâ-zâde diye anılır (Muallim Naci 1308: 308, 330). Şeyhülislamlık makamında da bulunan Mîrzâ-zâde Mehmed Efendi (ö. 1147/1735) ve müderris Mustafa Efendi (ö. 1100/1688) adlarında iki kardeşi vardır (Mehmed Süreyya: 1308-1315: IV/185 ). Genç yaşta vefat eden Safiyye (ö. 1138/1726) adında bir kızı, İstanbul ve Mekke başta olmak üzere çeşitli kadılıklarda bulunmuş, kendisi gibi şair olan Mehmed Hamîd Efendi (ö. 1181/ 1767) ve müderrislik yapan Mehmed Efendi (ö.1162/1749) adında iki erkek çocuğu vardır (Mehmed Süreyya 1308-1315: IV/185). Ahmed Neylî, ilim, irfan ve faziletiyle tebarüz etmiş, köklü bir aileden gelmektedir. Kendisi ve çocukları da aile geleneğini sürdürmüş, dedelerinin yolundan yürümüştür. İlim erbabı bir aileye mensubiyeti gereği 1089/1678’de beş yaşlarında ilim tahsiline başlamıştır. Özellikle dinî ilimlerde kendini yetiştirmiş, Arapça ilimlerde öne çıkmış, nazım ve nesirde devrinin sayılır kişilerinden biri olmuştur (Erdem 2005: 4). 1109/1697-1698 yılından itibaren ders vermeye başlamış, pek çok medresede görev yapmış ( Çifçi: 5975, 469) ve sayısız öğrenci yetiştirmiştir. Yetiştirdiği öğrencilerin bir kısmı yaşadıkları dönemin tanınmış simalarıdır (Erdem 2005: 4). Neylî, almış olduğu eğitim neticesinde, faziletli ve örnek kişiliğine uygun önemli vazifeler icra etmiştir. 1129/1717’de İzmir kazası mevleviyyetine, 1139/1728’de Kahire mevleviyyetine ve 1144/1731’de Mekke mevleviyyetine atanmış; 1149/1737’de Anadolu kazaskerliğine, ilki 1154/1741 ve ikincisi 1160/1747’de olmak üzere Rumeli kazaskerliği görevine getirilmiştir. Son görevini yürütürken hastalanarak görevinden istifa etmiş (Çifçi: 5975,469) ve zamanını ibadetle geçirmeye başlamıştır. Kısa bir süre sonra da 19 Rebîü’l-âhir 1161/18 Nisan 1748 tarihinde vefat etmiştir. Vefatına Şeyhülislam Âsım Efendi, “Mîrzâ-zâde Ahmed Neylî sahn-ı firdevsi eyledi mesken” mısrasını tarih düşürmüştür (Çifçi: 975,469). Mezarı Üsküdar Karacaahmed Mezarlığı’nın Tunusbağı Caddesi ile Tıbbıye Caddesi’nin kesiştiği köşede, sekizinci adada dedesi ve büyük biraderinin mezarı yanındadır. Mezarı bugün de mevcuttur. Mezar taşı kitabesinde sülüs yazı ile “Hüve’l-Bâkî merhûm ve mağfûrun-leh sâbıkan Rûm ili Kâzî-‘askeri Mîrzâ-zâde Neylî Ahmed Efendi rûhiyçün Fâtiha 19 R sene 1161 H” yazılıdır. Mezarın yan yüzünde ise talik yazı ile Şeyhülislam İsmâ'il Âsım Efendi tarafından vefatına söylenen tarih manzumesi yer alır (Erdem 2005: 7). Neylî’nin çeşitli kaynaklarda Arapça tasnifat ve te’lifat, haşiye ve fıkıh konusunda altmışa yakın çalışmaları olduğu zikredilir (Çifçi: 5975:469). Fakat bunların çoğuna ulaşılamamıştır. Kütüphanelerde kayıtlı başlıca eserleri şunlardır:

1. El-Fazlü’l-Vehbî fî-Tercemeti’l-Cânibi’l-Garbî: Ebü’l-Feth Muhammed b. Muzafferi’d-dîn Muhammed b. Hamîdi’d-dîn Abdi’llâh tarafından Farsça yazılan eserin tercemesidir.

2. El-Evfâ fî-Tercemeti’l-Vefâ: Ebü’l-Ferec Abdu’r-rahmân b. Alî b. el-Cevzî el-Bağdâdî’nin El-Vefâ fî-Fezâ’ili’l-Mustafâ adlı Arapça eserin tercümesidir.

3. Mâ-lâ-büdde minhü li’l-Edîbi mine’l-Meşhûri ve’l-Garîb (Şerh-i Lügat-ı Târîh-i Vassâf): Şerfe’d-dîn Abdu’llâh Vassâf b. Fazli’llâh-ı Şîrâzî’nin Tecziyetü’l-Emsâr ve Tecziyetü’l-A’şâr adlı eserin şerhidir.

4. Dîvân: Dîvân'da biri Arapça 16 kaside, on dördü Farsça 195 gazel, 1 müstezat, 2 terkib-i bend, üçü Farsça 34 rubai, 2 murabba, 1 şarkı, 1 muhammes, 1'i Farsça 6 tahmis, 2'si Arapça 1'i Farsça 69 tarih, biri Arapça 16 lügaz, 5 muamma, 36 kıta, 5'i Farsça 95 müfred, 5 mesnevi ve 3 takriz bulunmaktadır (Erdem 2005: 11). Dîvân'ın tenkitli metni yayımlanmış (Kılıç 2004; Erdem 2005), ayrıca yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır (Uzun 1991).

Sâlim Efendi, Neylî’yi ilim ve irfan ile İstanbul ufuklarını aydınlatan bir güneş olarak niteler (Sâlim: 689). Safâ’î ise, değer verilip yüceltilmeye yaraşır, melek huylu bir kişi olarak tanıtır (Erdem 2005: 4). Fâtin Dâvûd, Neylî’yi âlimlerin âlimi, eli açıkların en büyüğü, benzersiz bir fazilet sahibi kişi olduğunu vurgularken; Arapça ilimlere dair tasnifat ve telifat türünde, haşiye tarzında, fıkıh konularına dönük altmış kadar eseri yanında bir adet Dîvân'ı olduğundan bahseder (Çifçi: 5975,469) “Sehî-kadler tarîk-i Gülşenîde sanma bî-câdur", “Muhakkak hânkâh-ı Gülşenîdür gül-şen-i Cennet", "Gönül mânend-i bülbül Gülşenî bir mürg-i şeydâdur” (Uzun 1991: 83) şeklindeki mısraları, onun Gülşenî tarikatına mensup olabileceğini düşündürmektedir (Erdem 2005: 32). Neylî, İstanbul’un ilim ve kültür atmosferinde yetişmiş, aile olarak da ilim, irfan ve fazilet sahibi bir çevrede dünyaya gelmiş, bu ortamda yaşamıştır. İyi bir eğitim almıştır. Yaptığı çevirilerden, az da olsa yazdığı Arapça ve Farsça şiirlerden iyi derecede Arapça ve Farsça bildiği anlaşılmaktadır. Hacimli sayılabilecek ölçüdeki Dîvân'ında yer verdiği şiirlerdeki ustalığı, edebî zevkini ve sanatçı kişiliğini yansıtmaktadır. Gerek akademik manadaki görevleri gerekse idari görevleri şairlik yönünün öne çıkamamasında etkili olduğu düşünülebilir. Neylî’nin şiirleri kolaylıkla söylenmiş, akıcı, kusursuzdur. Şahsiyetindeki olgunluk şiirlerine yansımıştır (Sâlim: 689-690). Muallim Nâci, Neylî’nin şairlerimizin pek çoğuna tercih edilebilineceğini, güzel düşünen, haşivsiz, özlü ifadeler kullandığını, sanatlı söyleyişe meylinin fazla olduğunu; tabiatının nazik, fikrinin boş ve lüzumsuz edadan uzak olduğunu belirtirken bazen İran mukallitliğinden kurtulamadığı yönünde eleştiride bulunur. Bu tarzdaki beyitlerinin az olduğunu da ifade eder (2004:211). “Gül olmaz bâğ-ı ‘âlemde dikensüz” gibi söyleyişleri atasözü mahiyetindedir. Zaman zaman yaygın kullanılan deyimlere de yer vermiştir. 1720 yılında reis-i şairan seçilen Osman-zâde Tâ'ib, dönemin şairlerini anlatmak için yazdığı kasidesinde Neylî ile ilgili şu ifadelere yer verir: “Velî ben bildügüm şâir fakat Neylî vü Kâmîdür / Hatâdur gayra itmem şâiriyyet ile bühtânı”. Seyyid Vehbî de Vekâlet-nâmesi’nde şu beyti yazmıştır: “Meger Kâmî-i kâmil Neylî-i fâzıl ola nâzır / Edîbân-ı sühandan ideler temyîz nâ-dânı” (Erdem 2005:28). Şiirlerinde Nâbî ve Nedîm tesiri görülür. Gazellerindeki anlatım açık ve sadedir (Ali Canib1928: 202-204).

Kaynakça

Ali Canib (1928). "Mirzâ-zâde Neylî". Hayat Mecmuası. 68 (15 mart 1928): 202-204.

Bursalı Mehmet Tahir Efendi (1333). Osmanlı Müellifleri. C.2. İstanbul: Matbaa-i Âmire. 274.

Çapan, Pervin (2005), Tezkire-i Safâyî, Ankara, AKM Yay.

Çifçi, Yrd. Doç. Dr. Ömer (hzl.), Fatîn Davud, Hâtimetü’l- Eş‘âr. KTB Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü 3218, Kültür Eserleri 469. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-83503/fatin-davud---hatimetul-esar.html [erişim tarihi:07.11.2013]

Erdem, Sadık (2005). Neylî ve Dîvân’ı.  Ankara: AKM Yay.

Fatin Davud. Hâtimetü’l-Eş‘âr. Bursa Eski Eserler Ktp. Nu: 5975

İnce, Adnan (2005). Sâlim Efendi Tezkiretü’ş-Şuarâ. Ankara: AKM Yay.

Kılıç, Atabey (2004). Mîrzâ-zâde Ahmed Neylî ve Dîvânı. İstanbul: Kitabevi Yay.

Mehmet Süreyya (1308-1315). Sicill-i Osmânî. C.I-IV. İstanbul: Matbaa-i Âmire.

Muallim Naci (2004). Osmanlı Şairleri. İstanbul: MEB Yay. 210-211.

Muallim Naci (1308). Esâmî.  İstanbul: Mahmud Beg Matbaası.

Muallim Naci (1304). "Mîrzâ-zâde Neylî". Mecmua-i Muallim.  C.I. 34 (18 Mayıs 1304): 135-136.

Safâ’î Mustafa. Nuhbetü’l-Âsâr min-Fevâ’idi’l-Eşʿâr. İstanbul Üniversitesi TY Nu.:3215.

Sâlim Mehmed Emin Mîrzâ-zâde. Tezkire-i Sâlim. Bursa Eski Eserler Ktp. Nu: 970. vr.689

Uzun, Adnan (1991). Neylî, Divan (Tenkitli Metin). Yüksek Lisans Tezi. Edirne: Trakya Üniversitesi.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ ADNAN UZUN
Yayın Tarihi: 08.11.2013
Güncelleme Tarihi: 14.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Dîvân

Gazel

Bir semen-sîmâ’ya meh-i raʿnâya düşdi gönlümüz

Bülbül-âsâ ol gül-i zîbâya düşdi gönlümüz

Laġziş-i pây-ı heves hâtır-şikest itdi bizi

Seng-dil bir dil-ber-i hod-re’ye düşdi gönlümüz

Görse cevrin rahm ider ʿuşşâka çarh-ı bed-mihir

Pür-cefâ şûh-ı sitem-fermâya düşdi gönlümüz

Ol siyeh-çeşm âfetün müşgîn hat u hâlin görüb

Şimdi gûnâ-gûn ʿaceb sevdâya düşdi gönlümüz

Kısmet-i bezm-i belâda Neylîyâ rûz-ı elest

Serv-veş bir kâmet-i bâlâya düşdi gönlümüz

(Uzun, Adnan (1991). Neylî, Divan (Tenkitli Metin). Yüksek Lisans Tezi. Edirne: Trakya Üniversitesi. 100). 

Gazel

Getürdün müjde-i teşrîfini ey bâd hoş geldün

Dil-i gam-gînüm itdün gussadan âzâd hoş geldün

Gelür ol kaşları yâ cüst-ü-cû eyler seni çün kim

Yerün var sînede ey nâvek-i bî-dâd hoş geldün

Peyâm-ı vasl ile geldün nesîmâ bâğ-ı kûyından

Bu mahzûn-ı firâkı eyledün dil-şâd hoş geldün

Eğerçi gül-sitân-ı dehre geldi çok güzel ammâ

Bana sen cümleden ey gül-bün-i âzâd hoş geldün

Olup ey feyz-i istiʿdâd hem-dem tabʿ-ı Neylîye

Bu nazm-ı pâke oldun bâʿis-i îcâd hoş geldün

(Uzun, Adnan (1991). Neylî, Divan (Tenkitli Metin). Yüksek Lisans Tezi. Edirne: Trakya Üniversitesi. 109).  

Rubâʿî

Yâ Rab kerem it Fahr-ı Cihân hürmetine

Mahz-ı şeref kevn ü mekân hürmetine

Biz her ne kadar bilmedik ise kadrin

ʿAfv it bizi yâ Rab ramazân hürmetine

(Uzun, Adnan (1991). Neylî, Divan (Tenkitli Metin). Yüksek Lisans Tezi. Edirne: Trakya Üniversitesi. 205). 

Lügâz

Ol nedür kim çârdür harfi anun

Bir ʿazîmü’ş-şânun ismi bî-gümân

Tarh idersen birisini bir kalur

Müstakîmü’t-tabʿ olan bilsün hemân

(Uzun, Adnan (1991). Neylî, Divan (Tenkitli Metin). Yüksek Lisans Tezi. Edirne: Trakya Üniversitesi. 201).


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1S‘İD, Abdullah Sâ‘id Efendid. ? - ö. 1739-40Doğum YeriGörüntüle
2MEHMED ŞEMSEDDÎN, İstanbullud. 1849 - ö. 1900Doğum YeriGörüntüle
3Sibel Bilgind. 1956 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4NECÎB, Sultan Ahmed-i Sâlis b. Sultan IV. Mehmedd. 31 Ocak 1673 - ö. 24 Haziran 1736Doğum YılıGörüntüle
5MÜCÎB, Mustafa Efendid. Ocak-Şubat 1673 - ö. 2 Haziran 1727Doğum YılıGörüntüle
6EDÎB, Haleplid. ? - ö. 1748?Ölüm YılıGörüntüle
7RA'ÛFÎ, Şeyh Seyyid Ra'ûfî Ahmed Efendid. ? - ö. 1748?Ölüm YılıGörüntüle
8ŞEREF, Es'ad-zâde Mehmed Şeref Efendid. ? - ö. 1748Ölüm YılıGörüntüle
9GANÎ, Emîrşâh-zâde Abdülganî Efendid. ? - ö. 1587MeslekGörüntüle
10MUHTEŞEM, Şa'bân-zâde Mehmed Muhteşemd. ? - ö. 1708MeslekGörüntüle
11VÂSİÎ/ABDÜLVÂSÎ', Abdulvâsi'/Vâsiî Çelebid. ? - ö. 1538MeslekGörüntüle
12FETHÎ, Feyzî-zâde Fethullâh Efendid. ? - ö. 1820Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13AZÎZ EFENDİ, Hıfzî-zâded. ? - ö. 1731-32Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14TABʻÎ, Tabʻî Efendid. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15HÂFIZ, Erzurumlu İshâk Efendid. 1838 - ö. 1903Madde AdıGörüntüle
16HİSÂLÎ, Hisâlî Çelebid. ? - ö. 1618Madde AdıGörüntüle
17ÂCİZÎ, Süleymand. ? - ö. 1738/1747Madde AdıGörüntüle