Refik Erduran

(d. 13 Şubat 1928 / ö. 7 Ocak 2017)
Oyun Yazarı, Romancı, Gazeteci
(Yeni Edebiyat / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

İstanbul'da doğdu. Tam adı Ahmet Refik Erduran'dır. Annesi, Ahmet Midhat Efendi’nin yeğeni ve aynı zamanda Türkiye’deki ilk fotoğraflı dergiyi yayımlayan Maarifçi Mustafa Refik Bey’in kızı Refika Hanım; babası avukat Hüsamettin Bey'dir. Çocukluk yılları dedesinin Salacak'taki yalısında geçti. İlköğrenimini Nilüfer Hatun İlkokulu'nda (1939), ortaöğrenimini Robert Kolej'de tamamladı (1947). Necip Fazıl kolejde Erduran'ın edebiyat öğretmeni oldu. Oyun yazarlığına lise döneminde başladı. Üniversite öğrenimi için ABD'de bulundu. Cornell Üniversitesi Tiyatro Tarihi ve Dramatik Edebiyat Bölümü'nde öğrenim gördü. Türk tiyatrosu üzerine lisansüstü derecesi aldı (1949). Yurda döndükten sonra Muhsin Ertuğrul’un isteği üzerine, oyun yazarlığı dersleri vermesi için Ankara Üniversitesi'ne davet edilen Amerikalı yönetmen Kenneth Mcgowan’a bir müddet asistanlık yaptı. Erduran daha sonra 1968 yılında Iowa Üniversitesi'nin çağrılısı olarak gittiği Amerika’da Uluslararası Yazarlar Atölyesi’nin çalışmalarına katıldı. Program sonunda California’da yedi yıl, Kıbrıs’ta altı yıl kaldı (Yalçın 2010: 393). Kore’de yaptığı askerlik sonrası İstanbul’da Robert Kolej'den arkadaşı Haldun Sel ve askerlik arkadaşı Ertem Eğilmez ile Çağlayan Yayınevini kurarak (1951- 56) popüler cep kitapları yayımladı, siyasi mizah dergisi Tef ’i (52 sayı, 1953-55) kurdu ve yönetti.

Refik Erduran ilk evliliğini Nâzım Hikmet’in -baba bir anne ayrı- üvey kardeşi Melda Hanım ile, ikinci evliliğini on altı yaşındayken tanıştığı Leyla Umar ile, üçüncü evliliğini Sevim Tülay Güngör ile yaptı. Dördüncü evliliğini üçüncü eşinin kızı, Pınar Kayıhan ile yaptı. Pınar Kayıhan ile olan evliliğini “Kadını seçtiğine inanan erkek yanılır. Gerçekte kadın erkeği seçer.” (Erduran 2005: 289) diyerek dile getiren Erduran, Pınar Hanım’ın “benim en beğendiğim erkek, benimle birlikte en beğeneceğim çocuğu yetiştirecek erkektir.” (Erduran 2005: 289) sözlerinden sonra birlikte çocuk sahibi olmaya ve bir hayat kurmaya karar verirler. Evlilikleri gazete ve dergilerde çok konuşulur. Bu haberi duyan Denizli Bürosu avukatlarından Mümtaz Sami Özok, bu evliliğin iptali için İstanbul Kadıköy Savcılığına dava açar. Bu dava sonucunda Erduran ile Pınar Hanım’ın evliliği iptal edilir (Al-Jabbari 2016: 12). İlk evliliğinden Murat adında bir çocuğu, dördüncü evliliğinden üç çocuğu oldu.

İlk yazısı 1958’de Akis’te çıktı. Akis, Milliyet (1965-81), Güneş (1981-84) gibi gazete ve dergilerde köşe yazarlığı yaptı. Edebiyat dünyasında tanınması ise Dolmuş ve Akbaba dergilerinde yayımlanan gülmece türü yazıları sayesinde oldu. Deli (1957), Bir Kilo Namus (1958), Cengiz Han’ın Bisikleti (1959) adlı tiyatrolarıyla oyun yazarı olarak şöhret kazandı. Çok sayıda oyunu devlet tiyatrolarında ve özel tiyatrolarda birçok kez sahnelendi. Nâzım Hikmet ’in Enayi adlı oyunundan senaryolaştırarak yaptığı Gün Doğarken adlı film sansüre uğradı (yön. O. M. Arıburnu, 1955). Önce Canan (13 bölüm, 1988), Metamorfoz (1990), Karayar Köprüsü (1991) ve Hızır Bey (6 bölüm, 1993) adlı eserleri televizyon filmi yapıldı. İngilizce yazdığı Moon in Scorpio adlı senaryosu Amerika’da filme alındı (1985). TYS, PEN Yazarlar Derneği, Tiyatro ve TV Yazarları Derneği, UNESCO Türkiye (merkezi yönetim kurulu) ve ITI-UNESCO (Uluslararası Tiyatro Enstitüsü) (merkez yönetim kurulu) üyeliklerinde bulundu. Devlet Tiyatroları edebî kurul başkanlığı ve ITI-UNESCO (Uluslararası Tiyatro Enstitüsü)'nun Türkiye şubesi başkanlığını yaptı. 7 Ocak 2017 tarihinde vefat etti.

Ödülleri: 1985 Türkiye Gazeteciler Cemiyeti En Başarılı Köşe Yazarı Ödülü; 1986 Nokta Dergisi “Doruktakiler” Ödülü; Bunu Yapan İki Kişi ile 1987 Uluslararası Endüstri ve Ticaret Bankası Tiyatro Yarışması İkincilik Ödülü; 1991 Kültür Bakanlığı En Başarılı Oyun Yazarı Ödülü; Halay ile 1993 Kültür Bakanlığı Oyun Yarışması Ödülü; Hızır Bey ile Kültür Bakanlığı TV Dizi Senaryosu Yarışması Ödülü; Ramiz ile Jülide ile 1995 Yunus Emre Yarışması Büyük Ödülü; Eşekdağ’ın Sevdalısı ile 1996 Atatürk Kültür Merkezi Ödülü; Seher Vakti ile 1997 Yunus Emre Yarışması Başarı Ödülü; Yelpaze ile Atatürk Kültür Merkezi TV Oyunu Yarışması Ödülü.

Türk edebiyatında tiyatro türünün mühim kalemlerinden biri olan Refik Erduran'ın edebiyatla ilişkisi çocukluk yıllarına dayanmaktadır. Çocukluğunda evlerinde verilen yemeklerde Falih Rıfkı Atay ve Yahya Kemal gibi yazarları ağırladıklarını ve "Atatürk’ün sofrasını" da Falih Rıfkı Atay’dan dinlediğini aktaran yazar, babasının Denizyolları’nda hukuk danışmanlığı yaptığı dönemde bir kere Atatürk ile karşılaştığını ve her 10 Kasım’da bu karşılaşmayı hatırlayarak mutlu olduğunu belirtmiştir (Erduran 1992: 33-35'ten akt. Aksu 2018: 2). Sanatçı “Orta bölümün son sınıflarındayken ırkçı, Turancı, Kızılelmacı'ydım. Orhan Seyfi Orhon’un çıkardığı Çınaraltı, Necip Fazıl Kısakürek ağırlıklı Büyük Doğu gibi dergileri her hafta heyecanla okur, İzlerimiz’e Türklerin Orta Asya’dan Batı’ya akışlarının şanını anlatan şiirler yazdım.” (Erduran 1992: 47) cümleleriyle edebiyata evrilişini dile getirmiştir. 1946'da kaleme aldığı Kahraman adlı ilk oyunu, iki yıl aradan sonra kolej tiyatrosunda da sahnelenmiştir. Kolejin son sınıfında okurken Bülent Ecevit sayesinde okulun dergisi İzlerimiz’in başyazarı olmuştur: “Benden dört yaş ve dört sınıf öndeydi Ecevit. Son yılında İzlerimiz’in başyazarı olmuştu. Çok başarılıydı. Güzel şiirler yazıyor, derginin içerik seçimini iyi yapıyordu. Çalışmalar hoşuma gitti. Birkaç ödül kazanınca, yazdığım tek perdelik bir oyun da oynanınca, daha önce niyetlendiğim mühendislikten vazgeçtim, 'sanatsal' konularla uğraşmaya karar verdim.” (Erduran 2005: 43). Lise yıllarında edebiyatta ve yazarlıkta karar kılan Refik Erduran, Nâzım Hikmet'ten de etkilenmiştir: “Onun şiirlerini ilk kez okuyordum. Elektrik çarpmış gibi oldum. Tüm insanlık ve gelecek kuşaklarla kucaklaşmamı sağlayan yepyeni bir duygu ufku açıyordu önümde.” (Erduran 2005: 45). Tiyatro, roman ve anı türünde eserler veren sanatçı daha çok oyun yazarı olarak ünlenmiştir.

Yazarlığın yüce, büyülü, her şeyi unutup içine dalmanın coşkusuyla yürütülecek esrarlı ve “ortak kabul etmez” bir uğraş olduğu kanısında olmayan ve yazarın da her insan gibi işine ve yaşantısına akılcı ölçüler içinde pay ayırması gerektiğine inanan Refik Erduran (Erduran 2005: 99) tiyatroya ilişkin düşüncelerini şu cümlelerle dile getirmiştir: "Yaşamı yoğunlaştırır. İnsanın zamanını yaşamaya değer kılan nimet başka insanların yaşantılarıyla bilinçli kesişmelerdir. Saniyeler süren bir çift söz, bir bakış, bir gülüş, bir damla gözyaşı kişinin ömrüne bilinçsiz yıllara sığmayacak renkler ve anlamlar katabilir. İyi tiyatro bir iki saatte seyirciye bol bol kesişme armağan eder. Duygu ve düşünce yüklü bir oyunun ustaca sahnelenişini izleyince, birkaç ömrün en yoğun bölümlerini bir arada yaşamış gibi oluruz. Bu mucizenin gerçekleştirilmesinde kullanılan malzeme de insandır.” (Erduran 2005: 117).

Toplumu ve kişileri hicveden komedi ve dram türü oyunlarında, toplumda yerleşik ve yaygın biçimde kabul gören değer yargılarını, toplumsal alışkanlıkları mizahi bir dille eleştirmiştir: Cengiz Han’ın Bisikleti adlı oyununda olay 1933’lerde geçer ve birden çok kadınla evlenme geleneğinin mizahi bir dille yergisi yapılır. Bir başka oyunu Ayı Masalı’nda neredeyse toplumda yerleşik bir değer yargısı hâline gelmiş olan “köprüyü geçene kadar ayıya dayı derler” atasözünün bir ortaoyunu tekniğiyle açıklanması ve bu yolla bir toplum taşlaması söz konusudur. Bu oyunlarında karamsar bir tablo çizmez; halkın sezgileri ve içgüdüleriyle de olsa doğruyu görebileceğine dair güven besler (Necatigil 2017). Genellikle toplumsal gerçeklerden soyutlanmış aydınları ve orta sınıftan insanları ele alan oyunlarında ayrıntıya verdiği önem ve kişileştirme tekniğindeki ustalığıyla gülmece ve vodvil türünün en başarılı örneklerini verdiği kabul edilmiştir.

Sanatçının kaleme aldığı otuzdan fazla oyun; Devlet Tiyatroları, İstanbul Şehir Tiyatroları, Sururi-Cezzar Tiyatrosu, Ulvi Uraz Tiyatrosu, Haldun Dormen Tiyatrosu, Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu, Kenter Tiyatrosu, Yunus Emre Tiyatrosu, Tiyatro İstanbul, Yeditepe Tiyatrosu’nda yerli ve yabancı topluluklar tarafından sahnelenmiştir. Erduran'ın basılmamış oyunları ise şöyle sıralanabilir: Vahşi Doğa (Konya Devlet Tiyatrosu, 1999), İkinci Baskı (Konya Devlet Tiyatrosu, 2000), Müjde’nin Müjdesi (Konya Devlet Tiyatrosu, 2003), Madalyon, Deli, Direkler Arasında, Canavar Cafer, Bir Kilo Namus, Aman Avcı, Kartal Tekmesi, Kelepçe, Turp Suyu, Efendimiz Efendimiz, Kahraman, Gülriz Sururi, Eşekdağ’ın Sevdası, Gerçek Sanat, Merdiven Konçertosu, Sahib, Azrailin Eceli, Müjde’nin Muştusu, All The Perfurmes, Con Paşa’nın Son Savaşı, Şimdilik, Harman, Faham (Bir Evrim Öyküsü), Her Şey Yolunda, Hasan ile Zübeyde, Lalezar, Can Pazarı, Açıl Kafam Açıl (Açıl Susam Açıl), Bağış, Bunu Yapan İki Kişi, Büyük Jüstinyen, Hamiyet Yıkılmasın, İt Dişi, Kadının Kurdu, Uçurtmanın Zinciri, UUUU, Bir Tatlı Huzur (Haldun Taner’e Selam) ve Osmanlı Tokadı (Dünya Verdiğimiz İnsanlık Dersi).

Yazı hayatında romana da yer veren sanatçı, romanın aydınlatıcı ve topluma yön verici olması gerektiğine inanmaktadır. Yağmur Duası (1954) adlı ilk romanında kendini toplumsal gerçeklerden soyutlamış bir aydın olan Ferhat Gürz’ün, Anadolu’yu ve kendi gerçeğini keşfetme sürecini ele almıştır. Mekân olarak Çorum civarında yer alan Pınarlı köyünde geçen romanda, Ferhat Gürz’ün sözde hocalık yapan ve ağalık sistemiyle köylüyü sömüren bu kişilere karşı mücadelesi anlatılmaktadır. Yazar, arka planda; köyün yoksulluğunu, cehaletini ve bu cehaletin köylüyü sömürülebilecek bir obje hâline getirilişini sezdirmektedir. Erduran, bundan sonraki beş romanını Turgut Özakman’ın ‘Kitap yaz!’ tavsiyesi üzerine kaleme almıştır. Domuz (2003)’da önemli bir gazetecinin ruhsal çalkantılarından dolayı yaşamının bir bölümünde kontrol altına alamadığı cinsellik tutkusunun sonucunda uğradığı ruhsal yıkım anlatılır. Yazar, üçüncü romanı Er Oyunu (2004) ve onun devamı olan Kavşak (2004)'ı, dünyadaki en tehlikeli silahının testosteron denilen erkeklik hormonu olduğu ve bu hormonun sonucunda erkeklerin ‘üste çıkma tutkusu’nun dünyayı yaşanabilir bir yer olmaktan çıkardığı tezi üzerine kurmuştur. Yazar, bu durum karşısında çözümü, kadının insanı uygarlaştıran etkiliğinde bulur. Her iki roman da yazarın özyaşamöyküsünden izler taşır (Aksu 2018: 208).

Feminist bakış açısıyla diğer romanlardan ayrılan Neşe’nin Şarkıları (2004)'nda romanın başkişisi Neşe, yerleşik ataerkil düzene karşı başkaldırır. Yazar, Neşe ekseninde bireyin farkındalığı ile yaşayacağı değişimi hissettirir. Sabiha Sertel’in hayatını anlatan Sabiha (2005) biyografik roman olmakla birlikte yazarın son romanıdır. Bu romanda ise Sabiha Sertel’in ekseninde, Türk solunun geçirdiği krizler anlatılmaktadır. Sabiha Sertel’in hayatının yanı sıra iz bıraktığı olaylar ve şahit olduğu devrin, bir anlamda panoraması çizilmiştir. Aksu'ya göre Refik Erduran romanlarında ilkesellikten yanadır. Romanlarında toplumsal aksaklıkları ve yerleşik düzeni eleştiren yazar, gerçeğin içindeki ironiyi de gösterir. İnsanın özelinden toplumsala ulaşmayı hedefleyen yazar, eserlerinde ‘ağaçlarla uğraşılmayıp ormana bakılmasını’ ister (Aksu 2018: 309). Erduran'ın romanlarındaki kahramanlar mücadeleci tabiata sahiptirler ve bilhassa kadın karakterler güçlü olmakla birlikte yerleşik düzene başkaldırırlar. Romanlar genel olarak değerlendirildiğinde; benlik, farkındalık, yabancılaşma, yalıtılmışlık, narsisizm, güç, iktidar, aşk, sevgi, başkaldırı, yozlaşma, sömürü ve özgürlük gibi temaların işlendiği görülmektedir. Anlatının gövdesine "insan"ı yerleştiren yazar, realist bir bakış açısıyla bireyden topluma ve çevreye doğru uzanır. Tiyatrolarında kullandığı zıtlıklar romanlarında da görülür ve yazar tezini bu yolla okuyucuya aktarır.

Gülerek (1987), yazarın gençlik anılarından oluşmaktadır. Bir dönemin, birkaç kuşağın, ülkemizin değişim ve dönüşüm yıllarının öyküsü niteliğindeki İblisler, Azizler, Kadınlar (2005) adlı hatıratta Erduran'ın oyun yazarlığının ve yazı serüveninin izleri de sürülmektedir. 1957 yılında Refik Erduran’ın ilk oyununu seyreden Sabri Esat Siyavuşgil, Yeni Sabah gazetesinde “Galiba bir oyun yazarı kazandık.” diye umutlandığını belirtmiş ve aslında bunda da yanılmamıştır. Refik Erduran, her ne kadar diğer türlerde eser verse de oyun yazarı olarak edebiyatımızdaki yerini almıştır.

Kaynakça

Aksu, Aynur (2018). Refik Erduran'ın Romanlarında Yapı ve İzlek. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi.

Al-Jabbarı, Rawyar Abbas Jaafar (2016). Refik Erduran Tiyatrolarında Şahıs Kadrosu. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi.Erduran, Refik (1992). Gülerek. İstanbul: Cem Yayınevi.

Erduran, Refik (2005). İblisler, Azizler, Kadınlar. İstanbul: Dünya Yayıncılık.

Erduran, Refik (2011). Sekiz Oyun. İstanbul: İstanbul Kültür Üniversitesi.

Necatigil, Behçet (2017). Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

Yalçın, Murat (Ed.) (2010). "Erduran, Refik". Tanzimat'tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi. C. 1. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. s. 393.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: İSA KOYUNCU
Yayın Tarihi: 27.12.2019
Güncelleme Tarihi: 12.11.2020

Eser AdıYayın eviBasım yılıEser türü
Yağmur DuasıÇağlayan / İstanbul1954Roman
İki Kısa Piyesİstanbul / İstanbul1957Tiyatro
Karayar Köprüsüİstanbul / İstanbul1958Tiyatro
Ayı MasalıDormen Tiyatrosu / İstanbul1963Tiyatro
Cengiz Han'ın BisikletiDevlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü / Ankara1979Tiyatro
GülerekCem / İstanbul1987Hatıra
TamirciGerçek Sanat / İstanbul1993Tiyatro
Bosnalı SamuraylarVadi / Ankara1997Röportaj
Yemenimin UçlarıKültür Bakanlığı / İstanbul1998Tiyatro
Bahçemdeki AyıDevlet Tiyatrosu / Ankara2003Tiyatro
DomuzRemzi / İstanbul2003Roman
Er OyunuRemzi / İstanbul2004Roman
Kavşak / Dünyayı Kadınlar KurtaracakRemzi / İstanbul2004Roman
Neşe'nin ŞarkılarıRemzi / İstanbul2004Roman
SabihaRemzi / İstanbul2004Roman
İblisler, Azizler, KadınlarDünya / İstanbul2005Hatıra
Her Eve Gerekli Gerçekler Jetonlar DüştükçeCumhuriyet Kitapları / İstanbul2007Deneme
Sekiz Oyunİstanbul Kültür Üniversitesi / İstanbul2011Tiyatro

İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1Selman Mined. 1948 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2Solmaz Kamurand. 2 Mart 1954 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3LEBÎB, Vâsıf-zâde Abdullah Lebîb Efendid. ? - ö. 1837-38Doğum YeriGörüntüle
4YENER, Hacı Yenerd. 1928 - ö. 13.10.2009Doğum YılıGörüntüle
5İlhan Demirasland. 24 Ağustos 1928 - ö. 29 Kasım 1980Doğum YılıGörüntüle
6HALİL, Halil Erdugand. 1928 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
7Hasan Ulusoyd. 1 Ocak 1959 - ö. 12 Ağustos 2017Ölüm YılıGörüntüle
8CAHİT, Cahit Tuncerd. 1943 - ö. 21.11.2017Ölüm YılıGörüntüle
9Ekrem Güneşd. 01 Ocak 1943 - ö. 2017Ölüm YılıGörüntüle
10Ali Haydard. 1836 - ö. 1914MeslekGörüntüle
11Mustafa Közd. 1959 - ö. ?MeslekGörüntüle
12Ahmet Günbay Yıldızd. 30 Ekim 1941 - ö. ?MeslekGörüntüle
13Mehmet Çağlıkasapd. 1945 - ö. 3 Ocak 2017Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14Ahmet Özdemird. 25 Nisan 1948 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15Mitat Çelikd. 1966 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16REFÎKd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
17HİLMÎ / REFÎK, Ali Refîk Hilmî Efendid. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
18Refik Halit Karayd. 15 Mart 1888 - ö. 18 Temmuz 1965Madde AdıGörüntüle