Madde Detay

Finlandiya'nın Jyvaskyla şehrinde dünyaya geldi. Annesi, 12 yaşında genç bir kız iken, 1942 yılında Stalin’in zulmünden kurtulmak için yaklaşık üç yüz bin kişiyle birlikte, evlerini yakıp Finlandiya’ya kaçan bir savaş göçmenidir. Küçük kardeşi bombalama sırasında ölmüştür. İsveç Stockholm Üniversitesinde Kuzey Dilleri Bölümünden rehberlik ve İtalyanca çevirmenlik; Roma'da Modern İtalyan Edebiyatı diploması alan Ritta Cankoçak, sürekli bir yerde kalmaktan ziyade çeşitli ülke ve şehirlerde dolaşır. Bu durumu, şiirin bir büyü olması sebebiyle; büyü peşinde koşan insanın, uzun süre hiçbir ülkeye ve hiçbir insana bağlı kalamayacağı düşüncesiyle açıklamaktadır. Stockholm’de okulu bitirdikten ve bir süre çalıştıktan sonra yollara düşen yazar İtalya, Meksika, Alanya ve Türkiye’yi dolaşır. Uzunca bir süre dünyanın dilleri ve mekânları arasında gidip geldikten sonra 1997'de bilim insanı Kerem Cankoçak' ile evlendikten sonra, Türkiye'ye yerleşti. Akyaka'daki atölyesinde seramik çalışmalarını sürdürmekte, heykel ve şiir arasında yaşamaktadır.

Göçmen Kuş (2004) adlı ilk şiir kitabı ve sonrasında yayınlanan iki şiir kitabı hem Finlandiya'da hem Türkiye'de yayımlandı. İçinde üç uzun şiirin de yer aldığı Hurilere Mektuplar (2010) kitabıyla tanındı ve sevildi. Türkiye’nin kendisi için bambaşka ama büyük bir şiir olduğuna inanır. Türkçeyi öğrendikten sonra bu dili ana diliymiş gibi büyük bir rahatlıkta ve ustalıkla kutlanan Riitta Cankoçak, gerçek bir doğa şairidir. Göçmen Kuş (2004) adlı kitabında; doğayı yalnız insanları, böcekleri ve çiçekleriyie değil, değişen mevsimler içinde dağları, denizleriyle; yaşamın çarpıcı ayrıntılarını olanca diriliği ve renkliliğiyle dile getirir.

Son şiir kitabı Vera'nın Öpücüğü (2013); insanın varoluşta, bitkisel ve hayvansal yaşamla nasıl karşılaştığını, zamanı ve mekânı nasıl paylaştığını, evrenin büyüklüğünü dile getiren şiirlere yer verir. İlk romanı Birinci Dünya Barışı (2014)'nda, absürd bir İstanbul masalı anlatır.