SÂ’İB-İ TEBRÎZÎ

(d. 1012/1603-4 - ö. ?/?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Azeri)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Sâib, yaklaşık olarak 1012/1603-4 tarihinde Tebriz’de doğdu. Babası Tebriz’in önde gelen tacirlerinden Mirza Abdurrahim’dir. Ailesi, kendisi henüz çok küçük iken Şâh Abbâs I (995/1037 – 1587/1628) ın emri ile Tebriz’den İsfahan’a göçtüğü için burada yetişti. Çok erken yaşlarda Mekke’ye Hac farizasını yerine getirmek için gitti. Dönüşünde Anadolu’ya gelerek bazı şehirleri dolaştı ve bir ara Konya’da bulundu. Bostân-ı Evvel’den el alarak Mevlevî olan Sâ’ib, buradan tekrar Tebriz’e gitti (Esrâr Dede, 2000: 282-3). Ancak bu sebeple çeşitli iftiralara maruz kaldığı için Hindistan’a hareket etti. Giderken Herat ve Kabil’e uğradı. Kabil’de Zafer Han’dan iltifat ve itibar gördü. Akabinde Hindistan’a gelerek Hind-Türk imparatoru Şâh-Cihân’ın maiyetine girdi. Sâ’ib, 1042/1632-33 tarihinde babasıyla İran’a döndü. Safevîlerden Şâh Abbâs II zamanında (1052/1077 – 1642/1677) Sâ’ib ‘melikü’ş-şu’arâ’ oldu ve 1059/1649’da bu hükümdarın Şâh-Cihân ile savaşını ve Kandehar’ı zaptını manzum olarak anlattı. Şâh Süleyman 1077/1667’de tahta çıkınca, ona takdim ettiği cülus kasidesinin ilk beytinde kullandığı tabirler dolayısıyla hükümdarın gözünden düştü. Sâ’ib, son zamanlarında Anadolu’ya geldi. Konya’da Mevlânâ’yı ziyaret etti. Bir müddet dergâhta kaldı ve kendisine Mevlevî tarikatinden hilafet verildi. Dönüşünde, Isfahan’da bir Mevlevî tekkesi açarak ölümüne kadar (1087/1676-77) kendi köşesinde sakin bir hayat geçirdi (Sâ’ib’in hayatı hakkında geniş bilgi için bak. Terbiyet, 1314: 217-26 Deyhîm, 1367: 351-81 Nasr-âbâdî, 1361: 217-20 Esrâr Dede, 2000: 282-7 Nu’mânî, 1368: 158-71 Safâ, 1364: 1271-84 Tarlan, 1944: 121-23 Kurnaz, 1999: 86-90 Sadıkoğlu 2008).

Sâ’ib, şiirde yeni bir tarz ve üslûp geliştirerek çığır açmış büyük bir şâirdir (Safâ 1364: 1277 Ethé 1337: 199). Onu nazmındaki “külfet”ten ve kullandığı atasözlerinin çokluğundan dolayı eleştiren Ziyâ Paşa bile açtığı bu yeni tarza dikkat çekmiştir (Göçgün 1987: 99-100).

Sâ’ib yaşadığı devirden itibaren iki üç asır, özellikle Hindistan, Afganistan ve Anadolu’da büyük üstat olarak tanınmış, sevilmiş ve takipçiler bulmuştur (Diriöz 1977: 280). Ancak İran’da bu bölgelerdeki kadar hem tanınıp sevilmemiş hem de ilgi görmemiştir. Nitekim Mecma’u’l-fusehâ’da, şâirlikte tarzının “garip” düştüğü belirtilmiştir (Araslı 1946: 12). Hindistan’da yazılan tezkirelerden Şem’-i Encümen de ona “gazel yazanların imamı, şâirlerin allâmesi” vasfı verilirken, Hızâne-i Âmire’de o “üç şiir peygamberinin (Firdevsî, Enverî, Sa’dî) dördüncüsü” olarak kabul edilmiştir. Servâzâd da, “söz güneşinin şühud âleminde nurlarını yaydığı sabahtan bu zamana kadar dönen dünya bu kadar kudretli bir mana yaratan vücuda getirmemiştir.” demiştir (Tarlan 1944: 122). Şiblî-i Nu’mânî, şiir ve şâirliğin İran’da Rûdekî ile başladığını, Sâ’ib ile son bulduğunu ifade ederken (Nu’mânî, 1368: 158), Muallim Nâcî de, Lügat-i Nâcî isimli sözlüğünde Sâ’îb’den bahsederken “Dîvânı Rûmda en ziyâde şöhret bulan devâvîn-i Fârisiyyedendir. Hatta evvelleri Hâfız gibi tedrîs olunurdu” (Muallim Naci, 1987a: 507) şeklinde değerlendirmeye yer vermiştir. E. Brown ise, Sâ’ib’in Anadolu ve Hindistan’da son derece sevilen bir şâir olduğunu ancak vatanında bu kadar sevilmediğini söyler.Anadolu’da Nâbî dahil birçok şâirimiz onun çeşitli gazellerini ya tahmis ya da tanzir etmişlerdir (Diriöz, 1977: 280). Nitekim XVII. asır şâirlerinden Şehrî, Sâ’ib’in “Ne ihtiyâc ki sâkî vire şarâb sene / Ki öz piyâlesini virdi âfitâb sene” matlalı gazeline bir nazire söylemiştir (BTK 1987: 193). Koca Râgıb Paşa ise “Hased ki Râgıba hep fikr-i Sâ’ibâne düşer” mısraında Sâ’ib tarzında şiir söylediğini ifade etmiştir (Muallim Naci 1986: 241). Sâ’ib’in Türkçe şiirleri, Türk edebiyatının yanında Fars edebiyatına da tesir etmiştir (bk. Araslı 1946: 19-20). Sâ’ib, Türk olduğu için, ara sıra anadili ile de çeşitli gazeller kaleme almıştır. Ancak onun bu Türkçe şiirleri, gerek kemiyet gerekse mahiyet yönünden, Farsça şiirlerinden oldukça farklıdır. Farsça şiirlerine göre çok az sayıda olan Türkçe şiirlerinin de çoğu başta Fuzûlî olmak üzere Nevâî, Habîbî ve Hatâî’ye nazire olarak yazılmışlardır. Bu şiirler, ilk bakışta umumiyetle Fuzûlî’nin basit birer taklidi gibi görünse de, üzerinde dikkatle durulunca, bu ilk hükmün, doğru olmadığı hemen kendisini gösterir. Ayrıca Sâ’ib bu Türkçe şiirleriyle, Klâsik Türk Edebiyatının inceliklerine vakıf bir şâir olarak görülür. Sâ’ib’in Türkçe şiirlerinin Farsça şiirleriyle ortak taraflarının olduğu da müşahede edilmektedir. Bu şiirlerde de muhtevayı teşkil eden mana, dolu fikir ve mazmunlar ince hayaller orijinal ve güzeldir. Bunlarda da ahlâkî ve tasavvufî nükteler, hikmet ve nasihatler beyitlerin başlıca ziynetlerini teşkil eder (Diriöz 1977: 280-1).

Dîvân: Kaynaklarda çok verimli bir şâir olarak nitelendirilen Sâ’ib’in şiirlerinin 40.000 (Sâmî 1996: 2933), 80.000 (Safâ 1364: 1277) veya 100.000 beyit olduğu söylenir. Hatta 200.000 beyit olduğu dahi iddia edilir (Ateş 1968: 514). Nasr-âbâdî, Sâ’ib’in yaklaşık 120.000 beyti olduğunu (Nasr-âbâdî 1361: 218) söylerken, Muhammed Ali Terbiyet ise, onun yaklaşık 120.000 beytini gördüğüne dikkat çeker (Terbiyet, 1314:222). Sâ’ib’in bu şiirlerinin ekseriyeti gazellerden oluşmaktadır. Muhammed Kahraman tarafından neşredilen Sâ’ib divanında 7015 Farsça (Kahraman 1370: 1-3423), 19 Türkçe (Kahraman 1370: 3425-45) olmak üzere toplam 7034 tane gazel yer almaktadır. Elde bulunan divanlar Sâ’ib’in bütün şiirlerini ihtiva etmez. Bunlar bazı kişiler tarafından tertip edilmiş seçme divanlardır. Sâ’ib’in de bizzat kendisinin şiirlerinden seçip oluşturduğu ve her bölümüne özel ad verdiği divanlara da rastlanmaktadır. Bu divanlarda Sâ’ib, sevgilinin uzuvlarını işleyen bölüme “mir’âtü’l-cemâl”, ayna ve tarak ile ilgili bölüme “ârâyiş-i nigâr”, şarapla ilgili bölüme “meyhâne”, gazellerinin seçilen matla beyitleri ile ilgili bölüme ise “vâcibü’l-hıfz” adını vermiştir (Terbiyet 1314: 221). Sâ’ib’in Farsça Dîvânı Muhammed Kahraman tarafında 5 cilt olarak yayımlanmıştır (Kahraman 1370). Türkçe şiirleri ise Türkiye'de Meserret Diriöz (Diriöz 1977) ve Ahmet Kartal (Kartal 2002), Azerbaycan'da Hamit Araslı (Araslı 1946) ve İran'da Muhammed Kahraman (Kahraman 1370) tarafından neşredilmiştir.

Kandehâr-nâme: Mesnevî nazım şekliyle kaleme alınan ve yaklaşık 135.000 beyitten oluşan bu eser, II. Abbas ile Şah Cihan arasında 1058/1648’de yapılan ve Kandehar’ın II. Abbas tarafından fethedilmesiyle sonuçlanan savaşla ilgilidir (Terbiyet, 1314: 221 Zerrînkûb,1371: 137 Sadıkoğlu 2008: 542).

Mahmûd u Ayâz: Yine mesnevî nazım şekliyle kaleme alınan bu eser, Gazneli Mahmûd’un, nedimi ve sakisi olan Ayaz ile aralarındaki münasebetlerle ilgilidir (Terbiyet, 1314: 221 Zerrînkûb,1371: 137 Sadıkoğlu 2008: 542).

Beyâz: Sâ’ib’in kendi şiirleri ve gazellerinin matlaları ile kendisinden önce gelen veya muasırı olan yaklaşık sekiz yüz şâirin şiirlerinden seçilmiş 25 bin beyitlik bir eserdir (Terbiyet 1314: 221 Deyhîm 1367: 354).

Kaynakça

Araslı, Hamid (1946). Sâ’ib-i Tebrîzî. Bakü.

Ateş, Ahmed (1968). İstanbul Kütüphanelerinde Manzum Farsça Eserler I (İstanbul ve Nuruosmaniye Kütüphaneleri). İstanbul.

BTK (1987), Büyük Türk Klâsikleri. C. 5. İstanbul: Ötüken-Söğüt Yay.

Deyhîm, Muhammed (1367) Tezkire-i Şu’ârâ-yi Âzerbaycan –Târîh-i Zindegî vü Âsâr-. Dû Cild. Çâp-i Evvel. Tebrîz.

Diriöz, Meserret (1977-1978), “Sâib’in Türkçe Şiirleri". Türk Kültürü Araştırmaları YXVI/1-2: 277-301.

Ethé, Hermann (1337). Târîh-i Edebiyât-ı Fârisî. (Trc.: Rızâzâde Şafak). Tehrân.

Genç, İlhan (2000). Esrâr Dede Tezkire-i Şu’arâ-yı Mevleviyye. Ankara: AKM Yay.

Göçgün, Önder (1987). Ziyâ Paşa’nın Hayatı, Eserleri, Edebî Şahsiyeti ve Bütün Şiirleri. Ankara. KTB Yay. 737.

Kahraman, Muhammed (1370). Dîvân-i Sâ’ib-i Tebrîzî. Şeş Cild, Çâp-i Evvel, Şirket-i İntişârât-i İlmî vu Ferhengî.

Kartal, Ahmet (2002). “Sâ'ib-i Tebrîzî ve Türkçe Şiirleri” Türk Kültürü İncelemeleri 7: 209-238.

Kurnaz, Cemâl (1999). Türkiye-Orta Asya Edebî İlişkileri. Ankara: Akçağ Yay. 

Muallim Naci (1987). Osmanlı Şâirleri. Hzl. Cemâl Kurnaz. Ankara: KTB Yay. 684. 

Nasr-âbâdî, Mîrzâ Muhammed Tâhir-i Nasr-âbâdî (1361). Tezkire-i Nasr-âbâdî, (Bâ-Tashîh u Mukâbele: Vahîd-i Destgirdî). Çâp-i Sevvum. Kitâbfurûşi-yi Furûgî.

Nu’mânî, Şibli (Şibli-i Nu’mânî) (1368), Şi’ru’l-acem yâ Târîh-i Şuarâ ve Edebiyyât-i Îrân (Tercume-i Seyyid Muhammed Takî Fahr-i Dâi-yi Geylânî). C. 3. Çâp-i Sevvum Dunyâ-yi Kitâb. Tehrân.

Sadıkoğlu, Cengiz (2008). “Sâib-i Tebrîzî”. İslam Ansiklopedisi. C. 35. İstanbul: TDV Yay. 541-42.

Safâ, Zebîhullah (1364). Târîh-i Edebiyât der-Îrân. C. 5. Bölüm: 2. Tehran.

Sâmî, Şemsettin Sâmî (1996). Kâmûsu’l-a’lâm. C. 4. Tıkıbasım/facsimile. Ankara: Kaşgar Neşriyat.

Tarlan, Ali Nihat (1944). İran Edebiyatı. İstanbul: Remzi Kitabevi. 

Terbiyet, Muhammed Alî (1314). Dânişmendân-i Âzerbaycan, Çâp-i Evvel. Tehrân: Matbaa-i Meclis

Zerrînkûb, Abdulhuseyn (1371). Seyri der-Şi’r-i Fârsî. Çâp-i Sevvum. Tehrân: İntişârât-i İlmî.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. AHMET KARTAL
Yayın Tarihi: 05.11.2014
Güncelleme Tarihi: 26.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Gazel

Âşık kanını vesmelü kaşun nihan içer

Cevherlü tîg kın ara peyveste kan içer

İtdükce kan gönülleri ol la’l-i âteşîn

Âb-ı hayât tek kara zülfün revân içer

Tâ bir piyâle virdi kebâb itdi bagrımı

Her kim onun elinden içer bâde kan içer

İller yaşar Hızır kimi her kim ki giceler

Gül üzli yâr ilen mey-i çün erguvân içer

Âdem nedür ki içmeyesün virdügün şarâb

Vir sen eger firişteye mey bî-gümân içer

Sâkî menile şîşe vü peymâne neylesün

Deryânı bir nefesde bu rîg-i revân içer

Tîzrak çeker nedâmete bed-mestlik yolı

Her kim ki yahşi içse şarâbı yaman içer

Sâ’ib çü men onın sözini salmadım yere

Bilmem niçün menim kanımı âsmân içer

  (Kartal, Ahmet (2002). “Sâ'ib-i Tebrîzî ve Türkçe Şiirleri” Türk Kültürü İncelemeleri 7: 224)

Gazel

Çıkdı tâ meh-tâb seyrânına ol müşgîn-kemend

Eyledi mâh-ı temâmı hâledin zünnâr-mend

Kılmadı kanlu gözümga rahm ruh-sârun meger

Bu yaranı eylasun hatt-ı gubârun òuşg bend

Leblerün şehdi dilüng acılıgın az itmedi

Nice şîrîn eylesün acı bolan bâdâmı kand

Kimdir ol meclisde ta’ôîm eylayen yer gösteren

Kılmaya dil-sûzlug ‘âşıklar ilan ger sipend

Zâlim el çekmez sitemdin çekse devrândın sitem

Pîç ü tâb ilan ne mümkindür rahîm olsun kemend

  (Kartal, Ahmet (2002). “Sâ'ib-i Tebrîzî ve Türkçe Şiirleri” Türk Kültürü İncelemeleri 7: 236-37)

BEYİT

Der-Maglûb Şoden-i Nedr Muhammed Han ez-Pâdşâh-i Hind Gofte Şode

Gafletden oldı husrev-i Tûrân zebûn-i Hind

Her kim gider yuhuya kara onı tiz basar

  (Kartal, Ahmet (2002). “Sâ'ib-i Tebrîzî ve Türkçe Şiirleri” Türk Kültürü İncelemeleri 7: 237)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1RAHMAN ZARİÎ KARA MELİKÎd. 21.03.1932 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2AHMED FAKÎHd. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3SAMED BEHRENGÎd. 1938 - ö. 1968Doğum YeriGörüntüle
4RAHMAN ZARİÎ KARA MELİKÎd. 21.03.1932 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
5AHMED FAKÎHd. ? - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
6SAMED BEHRENGÎd. 1938 - ö. 1968Doğum YılıGörüntüle
7RAHMAN ZARİÎ KARA MELİKÎd. 21.03.1932 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
8AHMED FAKÎHd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
9SAMED BEHRENGÎd. 1938 - ö. 1968Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
10RAHMAN ZARİÎ KARA MELİKÎd. 21.03.1932 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
11AHMED FAKÎHd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
12SAMED BEHRENGÎd. 1938 - ö. 1968Madde AdıGörüntüle