SAİD, Kırşehirli

(d. 1251/1835 - ö. ?/1910)
âşık
(Âşık / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Adı ve mahlası Said’dir. Birçok koşma ve destanında Said mahlasının yanı sıra, “İlhami” mahlasını da kullanan âşık, Toklumenli ya da Kırşehirli Âşık Said adıyla da tanınmaktadır. Değirmencioğulları ailesinden gelen Âşık Said, h. 1251/m. 1835 yılında Kırşehir’e bağlı Toklumen Köyü’nde doğmuştur. Üç kez evlenen âşığın birçok çocuğu olmuştur. Bunlardan dördünün erkek birinin de kız olduğu kesin olarak bilinmektedir. Çocuklarından Seyfullah, kendisi gibi âşıktır. Âşığın kayıkçılık ve çiftçilikle uğraştığı bilinmektedir (Bulut 1983: 48; Obruk 1983: 11). Âşık Said, 1910 yılında 75 yaşında hayata gözlerini yummuştur. Öldükten sonra yastığının altından kendi el yazısıyla yazılmış: “Said bu rüyaya aldanma boşa / Götür azık bir gün gelecek başa / Senin günahların gökleri aşa / Sana baki değil bu Tokluğemen” dizelerinin bulunduğu son türküsü çıkmıştır (Obruk 1983: 16).

 Okuma yazmayı köyünün hocasından öğrenen âşık, 18 yaşında Kayseri’ye gitmiş ve orada medrese tahsili görmüştür. Şiirlerinde usta adı geçmediğinden, saz çalmayı ve türkü söylemeyi kendi kendine öğrendiğini düşünmek mümkündür. Bunun yanı sıra bazı kaynaklarda Said’in, Kırşehirli Âşık Musa’nın öğrencisi olduğu bilgisi yer almaktadır. Yirmili yaşlarda türkülerini icra etmeye başlayan âşığın 45 yaşına kadar icralarına devam ettiği, sonrasında ise saz çalmayı ve türkü söylemeyi bıraktığı bilinmektedir (Bulut 1983: 32, 48; Kırımhan 1995: 223).

Kendine ait müstakil bir eseri bulunmayan âşığın şiirleri, Kırşehir İlköğretim Müfettişi Muzaffer Ergün tarafından 1936 yılında bir araya getirilerek Toklumen’li Âşık Sait adlı kitapta toplanmıştır (Bulut 1983: 49).

Âşık Said’in şiirlerinde genel olarak Karacaoğlan havası sezilmektedir. Konuları işlerken yer yer şaşırtıcı olduğu gibi düşündürücü, beklenmeyen bağlantılar da kurmuştur. Bu yaratıcı kişiliğinin yanı sıra, bazı şiirlerinde de Âşık Edebiyatı’nın bilinen mazmunlarını alelade bir şekilde kullanmıştır. Yörede yerleşmiş söz ve deyimlere yer vererek duru bir dille ve samimi bir üslupla oluşturduğu şiirleri genellikle yedi ve on bir hecelidir. Şiirlerinde genellikle duraklara pek önem vermeyen şair, sırf vezin boşluklarını doldurmak için, yani hece sayısını tutturmak için “ben, sen, de, şu, bu, -dır, mı” gibi kelime, bağlaç ve ek kullanımına başvurmuştur. Said, şiirlerinde ağırlıklı olarak yarım kafiyeyi kullanmıştır. Bunun yanı sıra, diğer kafiye türlerine de başvurmuştur; ancak âşığın kafiyeye çok önem vermediği şiirlerinden anlaşılmaktadır. Çağdaşı olan pek şairin aksine, konu ve şekil bakımından divan şiirinden etkilenmemiştir. Şiirlerinde başlıca konuları gurbet, sıla, özlem, sevgi, doğa, askerlik, hastalık, ölüm ve dünyanın geçiciliği oluştururken âşık, çevresindeki olaylara karşı tepkisiz kalmamış, bu olaylar karşısındaki tavrını da ortaya koymuştur (Bulut 1983: 48-49; Obruk 1983: 31-36). Âşık Said, şiirine dair bu özellikler sayesinde Âşık Edebiyatı içerisinde önemli bir yer almış ve kendisinden sonra yetişen yöre âşıkların yanı sıra Çekiç Ali, Hacı Taşan ve özellikle de Neşet Ertaş gibi sanatçılara da ilham vermiştir. 

Kaynakça

Bulut, H. Vahit (1983). Kırşehir Halk Ozanları. Ankara: Filiz Yay.

Kırımhan, S. Nazan (1995). XIX Yüzyılda Yaşamış Kırşehirli Âşıklar ve Âşık Said. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi.

Obruk, Cahit (1983). Kırşehir’li Aşık Said. Ankara: Ulus Mat.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: ARAŞ. GÖR. MUSTAFA DUMAN
Yayın Tarihi: 07.09.2013
Güncelleme Tarihi: 11.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Vefasız

Bir güzel kız gördüm tutmuş yolunu

Uzatmış gerdana ebru telini

Geldi geçti bilmem kimin gelini

Sorsam öldürürler sormasam öldüm

 

Şu giden güzelin aslın sorayım

Gerdanda benine yüzüm süreyim

Dedi gel yanıma haber vereyim

Varsam öldürürler varmasam öldüm

 

Çok durma karşımda söyle sözünü

Zahire Âşıkım bilmem özünü

Gerdanda benime gel sür yüzümü

Sürsem öldürürler sürmesem öldüm

 

Dedi yiğit muradına erdin mi

El uzatıp gonca gülüm derdin mi

Koynumdaki çifte narı gördün mü

Görsem öldürürler görmesem öldüm

 

Âlem güzel olsa girmez aynıma

Uzat kollarını dola boynuma

Eğer Said isen gel gir koynuma

Girsem öldürürler girmesem öldüm

 Obruk, Cahit (1983). Kırşehir’li Aşık Said. Ankara: Ulus Matbaası. 116.

 

Haraşova Cengi Destanı

Padişahım olsun kılıcın keskin

Görmedim cihanda vezirin dengin

İşitsin âlem Haraşova cengin

Mevlâm selâmet verdi der Yusuf Paşa

 

Gazaya ferman eyledi Zıllullah

Hazır olduk cümle fi-sebilillah

Cümle âlem çığrışır nasrün minellah

Vurun gazilerim der Yusuf Paşa

 

Haznedarım ile cenge giderim

Din uğruna feda can ile serim

Yaş Bükreş Tamişvar’ı da isterim

Göreyim sizleri der Yusuf Paşa

 

Beş yüz içağası cümle yayalı

Ağalarım vardır ejder misali

Her biri zamanın Rüstemi Zâl’ı

Vurun şahbazlarım der Yusuf Paşa

 

Yençeri kulların atar tüfengi

Görmemiş cihanda kimse bu cengi

Her bir gazi aldı çifte çelengi

Gazânız mübarek der Yusuf Paşa

 

Kuruldu cengin pazarı halk şâdan

Semâda melekler bu cenge hayran

Cennet kapısını açar Hazret Rıdvan

Hûriler bekleşir der Yusuf Paşa

 

Kılıçlar parladı toplar atıldı

İki asker birbirine katıldı

Harşova nezaret birden alındı

Biz de şükredelim der Yusuf Paşa

 

Gelmemiş cihana böyle bir vezir

Bir elinde altın birinde şemşir

Nemse kıralını etmeğe yesir

Vurun gazilerim der Yusuf Paşa

 

Yusuf Paşa sensin sahib-i umur

Yoktur tedbirinde zerrece kusur

Gayret-ullah şimdi eyledi zuhur

Şükr elhamdü-lillah der Yusuf Paşa

 

Kılıçlar parlayıp toplar atıldı

İki asker birbirine katıldı

Erişti Hak nusret birden alındı

Şükür Hak Yezdana der Yusuf Paşa

 

Kurdu cenk pazarın halk oldu şadan

Semada melekler bu cenge hayran

Cennet kapısını açmıştır Rıdvan

Huriler bekleşir der Yusuf Paşa

 

Bozulup küffarın tedbiri şaştı

On dokuz bin kâfir kılıçtan geçti

Çoğu yesir olup vâfiri kaçtı

Urun gazilerim der Yusuf Paşa

 

Bir gaza olmuştur hakka merdâne

Beş doğursun böyle doğuran ana

Zaptolundu cümle topla cephane

Müjde padişahım der Yusuf Paşa

 

Âşık Said eyle sıdk ile dua

Canını yolunda eyledi feda

Nice fütuhatlar göstere Hüdâ

Budur hep niyazım der Yusuf Paşa

 Obruk, Cahit (1983). Kırşehir’li Aşık Said. Ankara: Ulus Matbaası. 232-233.


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1CEYHANÎ, Durmuş Ali Sayıcıd. 13.01.1964 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2CAVADOVA, Nebat Paşa Kızıd. 1914 - ö. 1973Doğum YeriGörüntüle
3ELİHAN ABBASKULU OĞLU NİFTALİYEVd. 1943 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4EDHEM, Avanoslud. 1835 - ö. 1891Doğum YılıGörüntüle
5EMÎN, Molla Ali Binni Molla Emînd. 1835 - ö. 1902Doğum YılıGörüntüle
6BURHANİ, Mehmed Alid. 1835 - ö. 1908Doğum YılıGörüntüle
7DEDEYAN, Sıvacı Kalust Dedeyand. 1810 - ö. 1910Ölüm YılıGörüntüle
8LÜTFÎ, Çelebi-zâde Agop Lütfîd. ? - ö. 1910Ölüm YılıGörüntüle
9FEDÂÎ, İbrahimd. ? - ö. 1910Ölüm YılıGörüntüle
10MİKAYIL AZAFLI/AZAFLI MİKAYIL/AZAFLI, Mikayıl Zeynelovd. 21.03.1924 - ö. 12.10.1990MeslekGörüntüle
11PAŞA/PAŞA DAYI/METİNÎ, İsmail Metind. 1928 - ö. ?MeslekGörüntüle
12KURBANÎ, Azerbaycanlıd. ? - ö. ?MeslekGörüntüle
13KUL HÜSEYİNd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14HEY'ETÎd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15FAZLÎd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16KOÇ ALİ, Ali Koçd. 03.02.1950 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
17OSMAN BEHÇETd. 1895/1896 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
18ERKANÎ, Yavuz Altayd. 1960 - ö. ?Madde AdıGörüntüle