YÛSUF-I MEDDÂH, YÛSUFÎ, ŞÂZÎ

(d. ?/? - ö. ?/?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Yûsuf-ı Meddâh hakkında günümüze ulaşan bilgiler son derece sınırlıdır. Onun hangi tarihte, nerede doğduğu ve öldüğü bilinmemekte, sadece XIV. yüzyılın başlarında yaşadığı tahmin edilmektedir. Şaire ilişkin yegâne bilgiyi Şeyhoğlu Mustafâ vermiştir. Şeyhoğlu’nun Kenzü’l-Küberâ’da bildirdiğine göre o, Varka ve Gülşâh’ın müellifidir (Yavuz 1991: 109). Şair, gençlik yıllarını Azerbaycan’da geçirmiştir. Daha sonra Konya’ya gelmiş ve Mevlevîliğe intisap etmiştir. Meddâh unvanından da anlaşılacağı üzere, şehir şehir gezen ve halk önünde şiirler söyleyen bir şair olan Yûsuf-ı Meddâh, eserlerine bakılırsa Erzincan, Ankara, Sivas ve Kastamonu gibi farklı bölgelerde yaşamış ve buralarda da tanınmıştır (Özçelik 2008: 11). 

Maktel-i Hüseyn isimli eserinden hareketle müellifin şahsiyeti Kastamonulu Şâzî ile karıştırılmıştır. Ancak Şâzî hakkında günümüz araştırmacıların görüşleri ihtilaflıdır. Bu isimde bir şairin hiç yaşamadığını belirtenler ya da eserin başka şairler tarafından yazıldığını ileri sürenler olmuştur. Maktel-i Hüseyn’in müellifi ile ilgili tartışmaları bir araya getiren Özçelik’in (2008: 68-101) verdiği bilgilere göre, bu eserden ilk bahseden Köprülü’dür. Köprülü (1934: 988-1010) Dâsitân-ı Maktel-i Hüseyn isimli bir eserin “Şâdî” veya “Şeyyâd” adlı bir şair tarafından 763’te Kastamonu’da yazılıp Kötürüm Bâyezid’e takdim edildiği bilgisinden hareketle söz konusu maktelin müellifi olarak da aynı adı zikreder. Ancak yazar, metnin herhangi bir nüshasından söz etmediği gibi, müellifin “Kastamonulu” olduğu iddiasında da bulunmamıştır. Uzunçarşılı ise (1937: 82), Maktel-i Hüseyn’e ilişkin olarak “1361’de Meddâh mahlaslı Mevlevî Yûsuf isminde bir şairin Candar hükümdarı Celâlüddîn Bâyezid namına Şiî ulemadan Ebu Mihnef’ten Maktel-i Hüseyn ismiyle terceme eylediği manzum mesnevî…” şeklinde bir bilgi vermiştir. Fakat bu isme nasıl ulaştığı belli değildir. Eserin müellifiyle ilgili bu bilgiyi, kitabının ikinci baskısında (1969: 103) “Yûsuf” ismini çıkararak “Meddâh mahlaslı bir zat” ibaresiyle yinelemiştir. Mesnevi müellifinin Kastamonulu olduğu iddiasını ilk kez Karahan (1939: 15) gündeme getirmiştir. Nitekim Iréne Melikoff (1966: 134) da bu şairden “Kastamonulu Şâzî” olarak söz etmek suretiyle Batı dünyasının dikkatine sunmuştur. Ertaylan’a (1946: 105-121) göre ise eserin müellifi “Yûsuf-ı Meddâh”dır. 1973 ve 1974 yıllarından hazırlanan iki mezuniyet tezi (Boztosun 1973; Türkay 1974) ile Çelebioğlu’nun doçentlik takdim tezi (1999) gibi çalışmalarla akademik dünyada pekiştirilen “Kastamonulu Şâzî” ismi, daha sonra yazılan bir doktora tezinde de (Güder 1997) kullanılmıştır. Takiben bu mesnevinin bazı değişiklikler içeren farklı bir nüshası, Babaoğlu (2005) tarafından “Lût oğlu Yahyâ” isminde bir müellife nispetle günümüz harflerine çevrilerek yayımlanmıştır. Ardından bir başka nüshası üzerinde yapılan çalışmada (Demirel 2007) mesnevi, yazmaya Âşıkî mahlaslı şairin eklediği birkaç şiire istinaden Âşıkî’ye nisbet edilmiştir. Ancak Özçelik’e (2010: 10) göre, eserde müellifin Kastamonulu olduğuna dair bir bilgi yoktur. Kastamonu, sadece bir mısrada manzumenin yazıldığı yer olarak zikredilmiştir. Metni, Yûsuf-ı Meddâh’ın Varka ve Gülşâh’ıyla karşılaştırarak iki eserde geçen birçok beytin neredeyse aynı olduğunu seçtiği örneklere ortaya koyan Özçelik (2008: 102-107), bu benzerliklerden hareketle söz konusu maktelin müellifi olarak Kastamonulu Şâzî’yi değil, Yûsuf-ı Meddâh’ı göstermiştir. Verilen tüm bu bilgilerden hareketle Kastamonulu Şâzî olarak vehm edilen kişiyle Yûsuf-ı Meddâh’ın aynı kişi olduğunu söylemek mümkündür.     

 Yûsuf-ı Meddâh’ın günümüze ulaşan mesnevî tarzındaki eserleri şunlardır: 

1. Varka ve Gülşâh: Yaklaşık 1700 beyitten oluşan eser, aruzun “fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün” kalıbıyla yazılmıştır. 1342-43 yılında Sivas’ta telif edilmiştir. Başta yedi beyitlik bir tevhîd ve üç beyitlik bir na’tın ardından konuya geçilmektedir. Her birine meclis adı verilen altı bölümden oluşan manzume içinde kahramanların birbirlerine söylediği on iki gazel vardır. Mesnevîden ilk bahseden Köprülü (2004: 342)’dür. Metin, Ertaylan (1945: 105-121) tarafından tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır. Smith (1976) kısa bir sözlükle beraber manzumenin tenkitli metnini ve İngilizce tercümesini yapmıştır. Ardından önce Kehremenov (1988) ve daha sonra da Köktekin (2007) eserin tenkitli olarak neşretmiştir (Aksoy 2013: 19-20). Varka ve Gülşâh’ın nüshaları “Süleymaniye Kütüphanesi, Ali Nihat Tarlan Koleksiyonu 45/2, Yozgat Koleksiyonu 841/2, Paris Bibliotheque Nationale Supp 427, 465, İstanbul Hacı Selim Ağa Kütüphanesi, Kemankeş 539”da kayıtlıdır (Külekçi 1999: 239; İz vd. 2004: 319-322).

 2. Hâmûş-nâme: Bu Farsça mesnevî, aruzun "mefâ’îlün mefâ’îlün fe’ûlün"  kalıbıyla 699/1300 yılında Erzincan’da kaleme alınmıştır. Yûsuf-ı Meddâh’ın ağzından kaçırdığı bir sözün yayılması üzerine yazdığı belirtilen eser, diline hâkim olmanın gerekliliğini anlatan on bölümden ibarettir. Manzumenin Yûsuf-ı Meddâh’a nisbetini kabul etmeyen araştırmacılar da (Smith 1976: 6; Köktekin 2007: 7; Şafak 2015: 104) bulunmaktadır. Hâmûş-nâme'nin iki nüshası mevcuttur. Bunlardan biri Köprülü Kütüphanesi, 1597 numarada kayıtlı yazmanın 100b-104a varakları arasında yer almaktadır (Ateş 1945: 120). Diğeri Selçuklu Araştırmaları Merkezi’ndedir. Bu nüsha Köprülü Kütüphanesi’nde bulunan yazmadan Feridun Nafiz Uzluk tarafından istinsah edilmiştir (Kurtuluş 2016: 22). Hâmuş-nâme üzerine Meltem Kurtuluş yüksek lisans tezi hazırlamıştır (2016). Turgay Şafak ise bir incelemeyle birlikte eseri önce makale (2015), daha sonra da kitap (2020) olarak neşretmiştir.

3. Dâsitân-ı İblis Aleyhi’l-la’ne: 240 beyitlik bu mesnevîde de “fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün” kalıbı kullanılmıştır. Şeytan’ın, Allah’ın emriyle Hz. Peygamber’in yanına gelmesi ve sorularına verdiği cevaplar konu edinilmiştir. Dinî-didaktik bir manzumedir. Akar (1995: 2-7), metnin Arapça bir eserden yer yer atlama ve ilavelerle birlikte yapılan tercüme olduğunu ileri sürmüştür. Metnin nüshası bulunmamaktadır (Özçelik 2008: 14). 

4. Maktel-i Hüseyn: Ebû Mihnef’in aynı isimli eserinden tercüme edilen bu mesnevî, aruzun “fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün” kalıbıyla yazılmış 2824 beyitten meydana gelmektedir. Telif tarihi 1362’dir. Kerbelâ olayı konusundaki eser, her birine meclis adı verilen 10 bölümden oluşmaktadır. Türk edebiyatında maktel türünün bilinen ilk örneği kabul edilen manzumenin müellifi olarak, başta Kastamonulu Şâzî olmak üzere farklı isimler öne sürülmüşse de Özçelik (2008) Yûsuf-ı Meddâh’a ait olduğunu ortaya koymuştur. 

5. Hikâyet-i Kız u Cühûd: Tevhîd ve na’t ile başlayan mesnevîde, Hz. Peygamber’in mucizesi üzerine temellendirilmiş bir hikâye konu edilmiştir. Eserden ilk bahseden Çelebioğlu (1999: 49), manzumenin Kız Mevlidi (Ersoylu 1996) olarak da basıldığını ve yaklaşık 200 beyit olduğunu bildirmiştir. Metnin yazma nüshaları “Atatürk Üniversitesi Kütüphanesi, S. Özege 544, Süleymaniye Kütüphanesi, Hacı Mahmud Efendi Bölümü 1930/5”te kayıtlıdır (Çelebioğlu 1999: 84).

 6. Kâdı ve Uğru Destânı: Hârûn-ı Reşîd zamanında yaşayan Muhammed b. Mukâtil adlı kadı ile bir hırsız arasında geçen olayların didaktik bir dille anlatıldığı manzume 200-250 beyit civarındadır (Özçelik 2008: 28). Çelebioğlu, hikâyenin kaynağının Arapça bir eser olabileceğini belirtmiş ve yazma nüshasının “Süleymaniye Kütüphanesi, Hacı Mahmud Efendi 1930/5”te kayıtlı olduğunu bildirmiştir (1999: 85-86).

 7. Kıssa-i Yûsuf: Hz. Yusuf kıssasının anlatıldığı mesnevi yaklaşık 2000 beyittir. Daha evvel Erzurumlu Darîr’e atfedilen esere Sadık Yazar, eserin bilinen iki nüshası ile Cezayir Millî Kütüphanesi 1942 numarada kayıtlı olan yeni bir nüshası üzerinde yaptığı incelemelerle kuşkuyla yaklaşmıştır. Yazar (2018: 708) şimdiye kadar yalnızca iki beytinde geçen “darîr” ifadesinden hareketle mesnevi müellifinin Erzurumlu Darîr olarak gösterildiğini söyler. Ancak Yazar’ın yaptığı karşılaştırmaya göre eserin “fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün” vezniyle Kastamonu’da yazılıp Celâleddin lakaplı Bâyezid b. Âdil’e sunulması, müellifinin kendini Şâdî ve Meddâh olarak takdim ederek halk tipi hikâye üslubu kullanması ve meclisler hâlinde tertip edilmesi gibi hususlar Yûsuf-ı Meddâh’ın diğer eserleriyle ortaktır. Bu bilgilerden hareketle Yazar, Kıssa-i Yûsuf’un müellifi olarak Erzurumlu Darîr’i değil Yûsuf-ı Meddâh’ı göstermenin daha doğru olacağı kanaatindedir (Yazar 2018: 698-701).

 Manzumelerinde Yûsuf-ı Meddâh’ın yanı sıra Yûsufî ve Şâzî mahlaslarını kullanan şair, bir süre Azerbaycan’da yaşadığı için eserleri daha çok Azerî edebiyatı sahası içinde değerlendirilmiştir. Yazdıklarından iyi bir tahsil gördüğü, Türkçe kadar Arapça ve Farsçaya da hâkim olduğu anlaşılmaktadır. Yûsuf-ı Meddâh, aruzu ve edebî sanatları ustaca kullanan, şiirlerini atasözleri, deyimler, ayet ve hadislerle zenginleştiren başarılı bir şairdir (Aksoy 2013: 19-20).

Kaynakça

Akar, Metin (1985). “Yûsuf-ı Meddah’ın Dâstân-ı İblis’inin Kaynağı”. Beşinci Milletler Arası Türkoloji Kongresi (Tebliğler-II. Türk Edebiyatı). C. 1. İstanbul. 1-7.

Aksoy, Hasan (2013). “Yûsuf Meddah”. İslâm Ansiklopedisi. C. 44. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 19-20.

Boztosun, Dursun (1973). Kastamonulu Şâzi’nin Maktel-i Hüseyin’i (28b-57a) Metin ve İndeks. Mezuniyet Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.

Çelebioğlu, Amil (1999). Türk Edebiyatında Mesnevi. İstanbul: Kitabevi Yay.

Demirel, Özlem (2007). Âşıkî’nin Maktel-i Hüseyin’i Üzerine Bir Dil İncelemesi. Doktora Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.

Ethembabaoğlu, Ahmet Mahir (hzl.) (2005). Lut oğlu Yahya, Kerbelâ Destanı (Maktel-i İmâm Hüseyin). İstanbul.

http://www.turkedebiyatiisimlersozlugu.com/index.php?sayfa=detay&detay=6187 [erişim tarihi: 30.12.2014].

Ersoylu, Halil (hzl.) (1996). Kız Destanı (Hâzâ Hikâyet-i Kız u Cühûd). Ankara: TDK Yay.

Ertaylan, İsmail Hikmet (hzl.) (1945). Türk Edebiyatı Örnekleri I-Varaka ve Gülşâh (Tıpkıbasım). İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yay.

Ertaylan, İsmail Hikmet (1946). “Yûsufî-i Meddâh Yeni İki Varaka ve Gülşâh Nüshası-Hâmuşnâme-Dâsitân-ı İblis-i Aleyhi’la’ne ve Maktel-i Hüseyn”. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi 1 (2): 105-121.

Güder, Nurcan Öznal (1997). Kastamonulu Şâzî, Maktel-i Hüseyn (İnceleme, Metin, Sözlük, Adlar Dizini). İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Doktora Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.

İz, Fahir. G. Kut (2004). “Yûsuf Meddah”. Başlangıçtan Günümüze Büyük Türk Klasikleri. C. 1. İstanbul: Ötüken Yay. 319-322.

Karahan, Abdulkadir (1939). Anadolu Türk Edebiyatında Maktel-i Hüseyin’ler. Edebiyat Fakültesi Türkoloji Disiplini Mezuniyet Travayı. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.

Köktekin, Kazım (hzl.) (2007). Yûsuf-ı Meddâh, Varka ve Gülşâh (İnceleme-Metin-Dizin). Ankara: TDK Yay.

Köprülüzâde, Mehmed Fuad (1934). “Litterature Turque Othmanli”. Encyclopédie de L’Islam. C. 4. Paris. 988-1010.

Köprülü, M. Fuad (2004). “Türk Halk Hikayeciliğine Ait Bazı Meddâhlar”. Edebiyat Araştırmaları-I. Ankara: Akçağ Yay.

Kurtuluş, Meltem (2016). Yûsuf-i Erzincânî'nin Hâmûş-nâme'si (İnceleme-Metin). Yüksek Lisans Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi. 

Külekçi, Numan (1999). Mesnevi Edebiyatı Antolojisi. C. 2. Erzurum: Aktif Yay.

Melikoff, Iréne (1966). “Le Drame de Kerbela Dans la Littérature Epique Turque”. Revue des Etudes Islamiques. C. XXXIV. Paris. 134. 

Smith, Grace Martin (hzl.) (1976). Yûsuf-ı Meddâh: Varqa ve Gülşâh A Fourteenth Century Anatolian Turkish Mesnevi. Leiden.

Özçelik, Kenan (2008). Yûsuf-ı Meddâh ve Maktel-i Hüseyn (İnceleme-Metin-Sözlük). Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi.

Özçelik, Kenan (2010). “Türk Edebiyatında Yazılmış İlk Maktel-i Hüseyn Kimin Eseridir?”. Çeşitli Yönleriyle Kerbela. C. 2. Sivas. 7-17.

Şafak, Turgay (2015). "Anadolu'da Farsça Yazılmış Bir Eser: Hâmûşnâme". Şarkiyat Mecmuası 26 (1): 101-126.

Şafak, Turgay (2020).  Sükût Sanatı - Hâmûş-nâme. İstanbul: Büyüyen Ay Yay.

Türkay, Yaşar (1974). Kastamonulu Şâzi’nin Maktel-i Hüseyin’i (VII- 28) Trankripsiyon ve İndeks. Mezuniyet Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1937). Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu Karakoyunlu Devletleri. Ankara: TTK Yay.

Yazar, Sadık (2018). “Yeni Bir Nüshayla Değişen Fotoğraf: Yûsuf-ı Meddâh’ın (ö. XIV. yy) Kıssa-i Yûsuf’u ya da Erzurumlu Darîr Kıssa-i Yûsuf Adlı Bir Mesnevi Yazmış mıdır?”. Dîvân Edebiyatı Araştırmaları Dergisi (21): 681-719.

Yavuz, Kemal (hzl.) (1991). Şeyhoğlu Kenzü’l-Küberâ ve Mehekkü’l-Ulemâ (İnceleme-Metin-İndeks). Ankara: AKM Yay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: ARAŞ. GÖR. HULUSİ EREN
Yayın Tarihi: 31.12.2014
Güncelleme Tarihi: 28.06.2022

Eserlerinden Örnekler

Maktel-i Hüseyn’den

Sen bilürsin sırrumuzı yâ İlâhî

Uş sığınduk Hazrete bî-iştibâh

 

Ne kılalum işbu zâlimler ile

İy kamu âlemlere püşt ü penâh

 

Sen bilürsin kamu âlem sırrını

Sana ma’lûm ki degül bizde günâh

 

Bu cemâ’at âsi oldılar kamu

Kasd kıldılar bize iy pâdişâh

 

İy kamu kalmışlara sen dest-gîr

Kamular dergâhına hâcet-gâh

 

N’idelüm kıldı vasıyyet ol Resûl

Yohsa kılurdum bunları ben tebâh

 

Sen cezâ eyle bunlara yâ Ganî

Bunları kıldı kazâ baht-ı siyâh

(…)

Didi dinle eydeyim ruhbân sana

Başuma ne geldügin öndin sona

 

Benem ol dünyâda çok mihnet gören

Benem ahî ol şehîd-i Kerbelâ

 

Benem ol ibn-i Resûl-i Kirdigâr

Babam olur ol Aliyy-i Murtazâ

 

Ol Alîdür kim ana Perverdigâr

Kendü lutfından buyurdı hel etâ

 

Hem anam Fâtımâdur iy azîz

Dedem adıdur Muhammed Mustafâ

 

Benem ol mazlûm u maktûl iy kişi

Zulm ile oldum şehîd iy bâ-vefâ

(Özçelik, Kenan (2008). Yûsuf-ı Meddâh ve Maktel-i Hüseyn (İnceleme-Metin-Sözlük). Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi. 195, 282.)

 

Varka ve Gülşâh’tan

Bunlarun iki reîsi var idi

İkisi dahi karındaşlar idi

 

Key bahâdurlar idi bunlar kamu

Erlik içinde dükeli dutdı hû

 

Birinün adı Hilâlî nâm-dâr

Ol birisinün Hümâmî şeh-süvâr

 

Kudret ile ol Hümâmun bir gice

Oğlı oldı berk urur dürdânece

 

Hem Hilâlün ol gice kızı olur

Ol dahı bir kıymetî gevher bulur

 

Varka virdiler Hümâm oğlına ad

Kız adı Gülşâh idi iy hoş-nihâd

 

İkisi iki güherden key arı

Dâyeler emzürdi bir yıl bunları

 

Çünki bunlar bir yaşına irdiler

Ay u güneş Tanrı sun’ın gördiler

 

Didiler iy viribiyen subh u şâm

Nutfeden kıldun güneş bedr-i temâm

 

Sun’ıma ahsente iy nakkâş-ı hoş

Katre sudan kıldun ay ile güneş

 

Ata ana bunlarunla oldı şâd

Kıldılar biribirine nâm-zed

 

Beş yaşadı çün ol iki hûb-ten

Yüzleri gül tenleri berg-i semen

 

Her birinün zülfi bir müşkîn kemend

Her girih bin âşıkun cânına bend

 

Şîve ile gönül alur gözleri

Âşıka cânlar bağışlar sözleri

 

Hadden aşa ol iki bedr-i münîr

Hüsn içinde görklü idi bî-nazîr

 

Mektebe virdiler ikisin bile

Ta bular ilm ü edeb hâsıl ide

 

Mekteb içinde bular biribirin

Cân içinde sevişüp kıldı yirin

 

Mektebe ikisi bile varur idi

Hocaları çün sabak virür idi

 

Eve gelürlerdi ikisi bile

Gice girürler idi döşeğe bile

 

Bir döşekde her gice ol iki nûr

Kuçuşuban yatur idi misl-i hûr

 

Çün döşekden durı gelürdi bular

Evde doğmış sanasın şems ü kamer

 

Âşıkun cânını ayru görme sen

Sûret ile gerçi ayrudur beden

 

Vâsıl olur ma’şûk âşık canları

Dirilemez ayrucağız anları

 

Varka vü Gülşâh ol iki kand-i leb

Hâsıl itdiler bular ilm ü edeb

 

Yazu yazmak okımak öğrendiler

Çünki yedi yaşına değdi bular

 

Bir silâhşöre virür oğlın Hümâm

Tâ ki erlik lu'bın öğrene temâm

 

Birbirinden bir sâ’at ayru düşer

Her birisi bir yana sayru düşer

 

Döyemediler bular ayrulığa

Kaygudan yüz urdılar sayrulığa

 

Görmedi Gülşâh bir dem Varkayı

Varka ağlar ister ol dolu ayı

 

Bunlarun sabr u karârı kalmadı

Mûnisi Gülşâh çünkim görmedi

 

Çünki bildi kızınun hâlin Hilâl

Varkasuz Gülşâha irişür zevâl

 (İz, Fahir, G. Kut (2004). “Yûsuf Meddah”. Başlangıçtan Günümüze Büyük Türk Klasikleri. C. 1. İstanbul: Ötüken Yay. 321-322.)