Madde Detay
ABDÎ, Şarkîkarahisarlı
(d. ?/? - ö. 1302/1884)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Şarkîkarahisar’ın (Şebinkarahisar) Avutmuş Mahallesi’nde dünyaya geldi. Babası Akkoyunlulardan Şeyh Süleyman ahfadından Osmân Ağa’dır. İlk tahsiline Şebinkarahisar’da başlamış, bir süre sonra İstanbul’a giderek tahsiline devam etmiştir. Tahsilinin ardından Belgrat Muhafızı Selîm ve Harput Valisi Husrev Paşaların kitâbetlerinde, Halep Valisi Mustafa Mazhar Paşa’nın dîvân kâtipliğinde bulundu. 1266/1850 yılında Meclis-i Vâlâ mazbata odası hulefası olmuş, bir müddet sonra Bosna Meclis-i Kebîr başkâtipliğine tayin olmuştur. Burada üçüncü kâtipliğe kadar yükseldikten sonra 1269/1853 yılında azledilmiştir. Bazı kaymakamlıklar, mutasarrıflıklar ve mahkeme reisliği görevlerinde bulunmuştur (Fatîn 1271: 282; Cunbur 1999: 33). Şebinkarahisar Bidayet Ceza Mahkemesi Reisi iken 1302/1884 yılında vefat etmiştir. Ölüm tarihi Sicill-i Osmânî’de 1294/1877 (Mehmed Süreyya 1311: 413), Osmanlı Müellifleri’nde 1270/1854 (Kurnaz-Tatçı 2000: 326) olarak gösterilmektedir.
Abdî, şairliğinin yanı sıra hat ve hakkâklık sanatına da vakıftır (Cunbur 1999: 33). Tenkite meyyal ve fikirlerini çekinmeden söyleyen bir kimsedir. Bu yüzden İstanbul ilim ve kalem sahiplerince Çam Kerten, Kalem Celladı gibi lakaplarla anılmıştır (Çiçek 1997: 279).
Abdî’nin bilinen eserleri şunlardır:
1. Dîvân: İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi 297 numarada kayıtlıdır. Müretteb bir Dîvân'dır. 130 varaktan müteşekkildir. Dîvân’da 34 kaside, 10 terkîb-i bend, 1 terci-i bend, 2 müseddes, 6 muhammes ve tahmis, 19 tarih, 41 kıt’a, 1 manzume, 7 mesnevi 358 gazel (14’ü Farsça), 34 müfred bulunmaktadır. Şairin Dîvân’ında sâkî-nâme, sıhhat-nâme, şitâiyye, fihrist-i âl-i Osmân gibi nazım türlerine rastlanmaktadır. Dîvân’ın 41a-44a varakları arasında yer alan ve terkîb-i bend nazım şekliyle yazılmış olan Türklükle ilgili manzumesi meşhur olmuştur. Aslında bu terkîb-i bend, Bağdatlı Rûhî’nin “Sanman bizi kim şîre-i engûr ile mestüz/Biz ehl-i harâbâtdanız mest-i elestüz” beytiyle başlayan meşhur terkîb-i bendine naziredir. Abdî, bu manzumeye “Sanma bizi âlûde-i hüsrân u tebâhız/Biz mu’tekif-i savmaa-i aşk-ı İlâhız” beytiyle başlamaktadır. 10 bendden müteşekkil manzumenin yedinci bendi, Türklükle ilgili olması bakımından dikkat çekicidir. Manzume, şimdiye kadar Türk şairleri arasında milletinin Türk, dilinin Türkçe ve bunların mukaddes değerler olduğunu açıkça haykıran ilk şairin Mehmed Emin Yurdakul olduğu şeklindeki yaygın kanaatin doğru olmadığını göstermesi bakımından önemlidir (Babacan 2007: 13). Söz konusu terkîb-i bend, şairin ölümünden sonra 6 sayfa olarak basılmıştır.
2. Nev-peydâ (Nutk-ı Bî-pervâ ile Akl-ı Dânâ Beyninde Muhâvere): Bu eser, Nev-peydâ adıyla 1287/1872 yılında İstanbul’da basılmıştır. 76 sayfadır. Eserin başına Nev-peydâ şeklinde not düşüldüğünden dolayı bu isimle meşhur olmuştur. Kitabın asıl adı ise pervasız söz ve bilgili akıl arasında karşılıklı diyalog anlamına gelen Nutk-ı Bî-pervâ ve Akl-ı Dânâ Beyninde Muhâvere'dir. Eser, “Nutk-ı Bî-Pervâ” adındaki hayalî bir kişinin yine hayâlî bir kişi olan “Akl-ı Dânâ”ya sorduğu 15 adet felsefi ve ahlaki soruların yine felsefi ve allegorik bir şekilde şiir ve nesirle cevaplandırılmasından teşekkül etmiştir. Bu cevaplar devrin siyasal ve sosyal tenkitlerini de içerir ve Abdî’nin tenkitçi üslubu, fikirleri hakkında çok geniş bilgiler verir. Eserin içine hikmetli beyitler ve kıtalar serpiştirilmiştir. Fakat eserin dili oldukça ağır ve ağdalıdır. Bununla beraber 19. yüzyıl sosyal ve siyasi hayatıyla, Türk tenkit edebiyatının gelişimi açısından mutlaka göz önünde bulundurulması gereken bir eserdir (Babacan 2000: 225-226).
3. Bu eserler dışında Abdî’ye atfedilen İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi 520 numarada kayıtlı bir risale daha bulunmaktadır. Üzerinde “Erzurum Lehçesi” yazılı olan eser, Tuhfe-i Vehbî tarzında 15 sayfadan ibarettir. İbnü'l-Emin, eserin kime ait olduğunun bilinmediğini ancak devrin Müzeler ve Kütüphaneler Müfettişi Ahmed Tevhid Bey’in söz konusu eserin Abdî’ye ait olduğunu söylediğini ifade etmektedir (Cunbur 1999: 34).
Dîvân’ındaki şiirlerin tamamını aruz vezniyle söylemiştir. Buna karşın kaynaklar, heceyle söylediği şiirlerinin olduğunu belirtmektedir (Cunbur 1999: 34: Ergun 1936: 207). Şiirlerinde devrinin sosyal ve siyasi görüşlerini dikkate alarak kişisel bakış açışıyla yeni fikirler ortaya koyabilen bir düşünür ve şairdir. Uzun süre devlet hizmetinde bulunması ve mahkeme reisliği esnasında halka yakın olması ona derin bir gözlem ve tahlil gücü vermiştir (Babacan 2007: 12). Bu bakımdan Bağdatlı Rûhî ve Nâbî’nin takipçisi sayılabilir. Dîvân’ında âşıkâne şiirleri de vardır. Ancak onun üslubunun en önemli özelliği, hikemî tarzda yazdığı ve tenkite dayalı gözlemlerinin yer aldığı şiirleridir.
Kaynakça
Abdî. Dîvân-ı Abdî. İstanbul Üniversitesi. Türkçe Yazmalar. Nr. 207.
Abdî (1287). Nutk-ı Bî-pervâ ile Akl-ı Dânâ Beyninde Muhâvere. İstanbul: Terakkî Matbaası.
Babacan, İsrafil (2007). "XIX. Asır osmanlı Belagatı'nda Milliyetçilik Düşüncesinin Gelişimi ve Şebinkarahisarlı Abdî Bey'in Türklükle İlgili Bir Manzumesi". Karadeniz Araştırmaları Dergisi. (12): 1-14.
Bursalı Mehmed Tâhir (1311). Sicill-i Osmânî. C. III. İstanbul: Matbaa-i Âmire.
Cunbur Müjgân (hzl.) (1999). İbnü'l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri. C. 1. Ankara: AKM Yay.
Çiçek, Seyfullah (1997). Giresunlu Şairler. İstanbul: Mamaşoğlu Yay.
Ergun, Saadettin Nüzhet (1936). “Abdî (Şarkîkarahisarlı)”. Türk Şairleri. C. 1. İstanbul. 207-208.
Fatîn Dâvud (1271). Hâtimetü’l-Eş’âr. İstanbul: İstihkâm Alayları Litografya Destgâhı.
Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatcı (hzl.) (2001). Mehmet Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî-Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri. C. II. Ankara: Bizim Büro Yay.
Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2000). Bursalı Mehmed Tâhir, Osmanlı Müellifleri. C. II. Ankara: Bizim Büro Basımevi.
Şemdeddîn Sâmî (1996). Kâmûsu’l-A’lâm. C. IV. (tıpkıbasım). Ankara: Kaşgar Neşriyat.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DOÇ. DR. HAKAN YEKBAŞYayın Tarihi: 25.05.2014Güncelleme Tarihi: 29.11.2020Eserlerinden Örnekler
Terkîb-i Bend’den
Kimdir acaba dahl eden eş’ârına Türk’ün
Nâ-hak yere hep hak veren agyârına Türk’ün
Kâ’il mi olur resm-i vefâ eyleye tercîh
Bigânelerin kavlini âsârına Türk’ün
Türklük ile fahr eyler iken halk-ı zamâne
Dahl eylemeye başladı efkârına Türk’ün
Bîgânelerin farz edelim sıdk-ı makâlin
Benzer mi aceb şîve-i güftârına Türk’ün
Çingâne bile gayret-i cinsiyle mübâhî
La’net ana kim çalışa idbârına Türk’ün
Bîgânelerin tarzına gittin ne kazandın
Bir taş mı kodun kûşe-i dîvârına Türk’ün
Türklükdür eden bizleri bu ni’mete nâ’il
Mevlâ bereket-bahş ola hep varına Türk’ün
Bu devleti biz sâye-i Türkîde edindik
Nusret vere Hak şâh-ı cihân-dârına Türk’ün
Düşmâna cefâ dosta vefâ Hakk’a temennâ
Şâyân u sezâ işte bu mişvârına Türk’ün
Gayret-keş-i cins olmayanın cânına sad-yuf
Var ise eger dînine îmânına sad-yuf
Gazel
Âdemin revnakıdır hil’at-ı zîbâ-yı edeb
Setr-i ayb etse n’ola dâmen-i dîbâ-yı edeb
Olsalar çok mı aceb suffe-nişîn-i tevkîr
Cür’a-nûşân-ı mey-i sâgar-ı mînâ-yı edeb
Tıfl-ı dil kande olur zîb-i kımât-ı temkîn
Etmese anı eger terbiye lâlâ-yı edeb
Bî-edeb lutf-ı Hudâ’dan olur elbet mahrûm
Tutalım etse de her yerde o da’vâ-yı edeb
Hayret-efzâ-yı ukûl-ı üdebâdır vaz’ı
Herkesin kârı mıdır keşf-i mu’ammâ-yı edeb
Tutarız zümre-i nâdânı bu yolda ma’zûr
Arz-ı dîdâr edemez anlara Leylâ-yı edeb
Kafes-i kalbine habs eyle bu nutkı Abdî
Oldı hâmem hele tûtî-i şeker-hâ-yı edeb
Gazel
Bû Alî Sînâ’ya hikmet-h’ân olur ma’dûnumuz
Akl-ı Eflâtûn’a harf-endâzdır Mecnûn’umuz
İndimizde müflis-i bî-vâyedir Kârûnlar
Mahzen-i genc-i ma’ânîdir dil-i meşhûnumuz
Rabt olundı rişte-i müstahkem-i tevhîd ile
Rahne-dâr olmaz hele şîrâze-i kânûnumuz
Sûd-mend etmez bizi âlâyiş-i zühd ü riyâ
Aşktır sermâye-i feyz-i dil-i pür-hûnumuz
Bagrı yanıklardanız nahnü kasemnâdan berü
Sûy-ı Hak’dan böyle geldi hükm-i kâf u nûnumuz
Ez-ezel peygûle-pîrâ-yı sarây-ı vahdetiz
Kayd-ı zencîr-i teselsül ile yok mescûnumuz
Biz mecâz-ı âkıbet olduk mücâviz Abdiyâ
Bâ'de-mâ aşk-ı Hudâ’dır masraf-ı mazmûnumuz
(Abdî. Dîvân-ı Abdî. İstanbul Üniversitesi. Türkçe Yazmalar. Nr. 207. vr. 42b-43a, 77a, 94b.)
Yayın Tarihi: 25.05.2014Güncelleme Tarihi: 29.11.2020Eserlerinden Örnekler
Terkîb-i Bend’den
Kimdir acaba dahl eden eş’ârına Türk’ün
Nâ-hak yere hep hak veren agyârına Türk’ün
Kâ’il mi olur resm-i vefâ eyleye tercîh
Bigânelerin kavlini âsârına Türk’ün
Türklük ile fahr eyler iken halk-ı zamâne
Dahl eylemeye başladı efkârına Türk’ün
Bîgânelerin farz edelim sıdk-ı makâlin
Benzer mi aceb şîve-i güftârına Türk’ün
Çingâne bile gayret-i cinsiyle mübâhî
La’net ana kim çalışa idbârına Türk’ün
Bîgânelerin tarzına gittin ne kazandın
Bir taş mı kodun kûşe-i dîvârına Türk’ün
Türklükdür eden bizleri bu ni’mete nâ’il
Mevlâ bereket-bahş ola hep varına Türk’ün
Bu devleti biz sâye-i Türkîde edindik
Nusret vere Hak şâh-ı cihân-dârına Türk’ün
Düşmâna cefâ dosta vefâ Hakk’a temennâ
Şâyân u sezâ işte bu mişvârına Türk’ün
Gayret-keş-i cins olmayanın cânına sad-yuf
Var ise eger dînine îmânına sad-yuf
Gazel
Âdemin revnakıdır hil’at-ı zîbâ-yı edeb
Setr-i ayb etse n’ola dâmen-i dîbâ-yı edeb
Olsalar çok mı aceb suffe-nişîn-i tevkîr
Cür’a-nûşân-ı mey-i sâgar-ı mînâ-yı edeb
Tıfl-ı dil kande olur zîb-i kımât-ı temkîn
Etmese anı eger terbiye lâlâ-yı edeb
Bî-edeb lutf-ı Hudâ’dan olur elbet mahrûm
Tutalım etse de her yerde o da’vâ-yı edeb
Hayret-efzâ-yı ukûl-ı üdebâdır vaz’ı
Herkesin kârı mıdır keşf-i mu’ammâ-yı edeb
Tutarız zümre-i nâdânı bu yolda ma’zûr
Arz-ı dîdâr edemez anlara Leylâ-yı edeb
Kafes-i kalbine habs eyle bu nutkı Abdî
Oldı hâmem hele tûtî-i şeker-hâ-yı edeb
Gazel
Bû Alî Sînâ’ya hikmet-h’ân olur ma’dûnumuz
Akl-ı Eflâtûn’a harf-endâzdır Mecnûn’umuz
İndimizde müflis-i bî-vâyedir Kârûnlar
Mahzen-i genc-i ma’ânîdir dil-i meşhûnumuz
Rabt olundı rişte-i müstahkem-i tevhîd ile
Rahne-dâr olmaz hele şîrâze-i kânûnumuz
Sûd-mend etmez bizi âlâyiş-i zühd ü riyâ
Aşktır sermâye-i feyz-i dil-i pür-hûnumuz
Bagrı yanıklardanız nahnü kasemnâdan berü
Sûy-ı Hak’dan böyle geldi hükm-i kâf u nûnumuz
Ez-ezel peygûle-pîrâ-yı sarây-ı vahdetiz
Kayd-ı zencîr-i teselsül ile yok mescûnumuz
Biz mecâz-ı âkıbet olduk mücâviz Abdiyâ
Bâ'de-mâ aşk-ı Hudâ’dır masraf-ı mazmûnumuz
(Abdî. Dîvân-ı Abdî. İstanbul Üniversitesi. Türkçe Yazmalar. Nr. 207. vr. 42b-43a, 77a, 94b.)
Güncelleme Tarihi: 29.11.2020Eserlerinden Örnekler
Terkîb-i Bend’den
Kimdir acaba dahl eden eş’ârına Türk’ün
Nâ-hak yere hep hak veren agyârına Türk’ün
Kâ’il mi olur resm-i vefâ eyleye tercîh
Bigânelerin kavlini âsârına Türk’ün
Türklük ile fahr eyler iken halk-ı zamâne
Dahl eylemeye başladı efkârına Türk’ün
Bîgânelerin farz edelim sıdk-ı makâlin
Benzer mi aceb şîve-i güftârına Türk’ün
Çingâne bile gayret-i cinsiyle mübâhî
La’net ana kim çalışa idbârına Türk’ün
Bîgânelerin tarzına gittin ne kazandın
Bir taş mı kodun kûşe-i dîvârına Türk’ün
Türklükdür eden bizleri bu ni’mete nâ’il
Mevlâ bereket-bahş ola hep varına Türk’ün
Bu devleti biz sâye-i Türkîde edindik
Nusret vere Hak şâh-ı cihân-dârına Türk’ün
Düşmâna cefâ dosta vefâ Hakk’a temennâ
Şâyân u sezâ işte bu mişvârına Türk’ün
Gayret-keş-i cins olmayanın cânına sad-yuf
Var ise eger dînine îmânına sad-yuf
Gazel
Âdemin revnakıdır hil’at-ı zîbâ-yı edeb
Setr-i ayb etse n’ola dâmen-i dîbâ-yı edeb
Olsalar çok mı aceb suffe-nişîn-i tevkîr
Cür’a-nûşân-ı mey-i sâgar-ı mînâ-yı edeb
Tıfl-ı dil kande olur zîb-i kımât-ı temkîn
Etmese anı eger terbiye lâlâ-yı edeb
Bî-edeb lutf-ı Hudâ’dan olur elbet mahrûm
Tutalım etse de her yerde o da’vâ-yı edeb
Hayret-efzâ-yı ukûl-ı üdebâdır vaz’ı
Herkesin kârı mıdır keşf-i mu’ammâ-yı edeb
Tutarız zümre-i nâdânı bu yolda ma’zûr
Arz-ı dîdâr edemez anlara Leylâ-yı edeb
Kafes-i kalbine habs eyle bu nutkı Abdî
Oldı hâmem hele tûtî-i şeker-hâ-yı edeb
Gazel
Bû Alî Sînâ’ya hikmet-h’ân olur ma’dûnumuz
Akl-ı Eflâtûn’a harf-endâzdır Mecnûn’umuz
İndimizde müflis-i bî-vâyedir Kârûnlar
Mahzen-i genc-i ma’ânîdir dil-i meşhûnumuz
Rabt olundı rişte-i müstahkem-i tevhîd ile
Rahne-dâr olmaz hele şîrâze-i kânûnumuz
Sûd-mend etmez bizi âlâyiş-i zühd ü riyâ
Aşktır sermâye-i feyz-i dil-i pür-hûnumuz
Bagrı yanıklardanız nahnü kasemnâdan berü
Sûy-ı Hak’dan böyle geldi hükm-i kâf u nûnumuz
Ez-ezel peygûle-pîrâ-yı sarây-ı vahdetiz
Kayd-ı zencîr-i teselsül ile yok mescûnumuz
Biz mecâz-ı âkıbet olduk mücâviz Abdiyâ
Bâ'de-mâ aşk-ı Hudâ’dır masraf-ı mazmûnumuz
(Abdî. Dîvân-ı Abdî. İstanbul Üniversitesi. Türkçe Yazmalar. Nr. 207. vr. 42b-43a, 77a, 94b.)
Eserlerinden Örnekler
Terkîb-i Bend’den
Kimdir acaba dahl eden eş’ârına Türk’ün
Nâ-hak yere hep hak veren agyârına Türk’ün
Kâ’il mi olur resm-i vefâ eyleye tercîh
Bigânelerin kavlini âsârına Türk’ün
Türklük ile fahr eyler iken halk-ı zamâne
Dahl eylemeye başladı efkârına Türk’ün
Bîgânelerin farz edelim sıdk-ı makâlin
Benzer mi aceb şîve-i güftârına Türk’ün
Çingâne bile gayret-i cinsiyle mübâhî
La’net ana kim çalışa idbârına Türk’ün
Bîgânelerin tarzına gittin ne kazandın
Bir taş mı kodun kûşe-i dîvârına Türk’ün
Türklükdür eden bizleri bu ni’mete nâ’il
Mevlâ bereket-bahş ola hep varına Türk’ün
Bu devleti biz sâye-i Türkîde edindik
Nusret vere Hak şâh-ı cihân-dârına Türk’ün
Düşmâna cefâ dosta vefâ Hakk’a temennâ
Şâyân u sezâ işte bu mişvârına Türk’ün
Gayret-keş-i cins olmayanın cânına sad-yuf
Var ise eger dînine îmânına sad-yuf
Gazel
Âdemin revnakıdır hil’at-ı zîbâ-yı edeb
Setr-i ayb etse n’ola dâmen-i dîbâ-yı edeb
Olsalar çok mı aceb suffe-nişîn-i tevkîr
Cür’a-nûşân-ı mey-i sâgar-ı mînâ-yı edeb
Tıfl-ı dil kande olur zîb-i kımât-ı temkîn
Etmese anı eger terbiye lâlâ-yı edeb
Bî-edeb lutf-ı Hudâ’dan olur elbet mahrûm
Tutalım etse de her yerde o da’vâ-yı edeb
Hayret-efzâ-yı ukûl-ı üdebâdır vaz’ı
Herkesin kârı mıdır keşf-i mu’ammâ-yı edeb
Tutarız zümre-i nâdânı bu yolda ma’zûr
Arz-ı dîdâr edemez anlara Leylâ-yı edeb
Kafes-i kalbine habs eyle bu nutkı Abdî
Oldı hâmem hele tûtî-i şeker-hâ-yı edeb
Gazel
Bû Alî Sînâ’ya hikmet-h’ân olur ma’dûnumuz
Akl-ı Eflâtûn’a harf-endâzdır Mecnûn’umuz
İndimizde müflis-i bî-vâyedir Kârûnlar
Mahzen-i genc-i ma’ânîdir dil-i meşhûnumuz
Rabt olundı rişte-i müstahkem-i tevhîd ile
Rahne-dâr olmaz hele şîrâze-i kânûnumuz
Sûd-mend etmez bizi âlâyiş-i zühd ü riyâ
Aşktır sermâye-i feyz-i dil-i pür-hûnumuz
Bagrı yanıklardanız nahnü kasemnâdan berü
Sûy-ı Hak’dan böyle geldi hükm-i kâf u nûnumuz
Ez-ezel peygûle-pîrâ-yı sarây-ı vahdetiz
Kayd-ı zencîr-i teselsül ile yok mescûnumuz
Biz mecâz-ı âkıbet olduk mücâviz Abdiyâ
Bâ'de-mâ aşk-ı Hudâ’dır masraf-ı mazmûnumuz
(Abdî. Dîvân-ı Abdî. İstanbul Üniversitesi. Türkçe Yazmalar. Nr. 207. vr. 42b-43a, 77a, 94b.)