BİLÂL EFENDİ, Oflu

(d. ?/? - ö. 1204/1790)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 18. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

18. yüzyıl şairlerinden olan Oflu Bilâl Efendi’nin doğum yeri ve yılı hakkında kesin bir bilgi mevcut olmamakla birlikte, Kıssa-i Yûsuf u Zelîhâ adlı eserinde Trabzon’un Of ilçesine bağlı Paçan Köyünde yaşadığı belirtilmektedir (Kuzubaş 2010: 241).  Yiğit de  (1984: 4), onun Nefs-i Paçan, yeni adıyla Maraşlı Köyünde yaşadığını ve yörenin bilinen ilk şairi olduğunu söylemektedir. Bilâl Efendi’nin yaşadığı Nefs-i Paçan’ın bugün Maraşlı diye anılmasının hikmetinin de bölgede büyük hürmet gören Maraşlı Osman Efendi’den kaynaklanmaktadır. Bölgede uzun yıllar süren bir irşat faaliyetinin olduğu düşünüldüğünde, sonraki dönemlerde Bilâl Efendi’nin de bu faaliyetler içerisinde yer aldığını söyleyebiliriz. Zira Bilâl Efendi, eserlerinden anladığımız kadarıyla şairliğinin yanında Kur’ân-ı Kerîm, tefsir, peygamberler tarihi gibi İslami ilimlere de vâkıftır. Bilâl Efendi’nin hayatının son bölümüyle ile ilgili en kesin bilgiler Ahmed Câvid’in Hadîkatü’l-Vekâyi’ adlı eserinde yer almaktadır. Hadîkatü’l-Vekâyi’de (Ahmed Cavid 1998: XXII) ifade edildiğine göre, III. Selîm Ruslar tarafından ilhak edilen Kırım’ı geri almak ve Avusturya ile Rusya’nın Osmanlı topraklarını paylaşma planlarına engel olmak için 1787-1792 Osmanlı-Rus savaşının Kafkasya cephesine Of’tan topladığı 80 civarında askerle katılan Bilâl Efendi, burada kahramanca savaşmış, savaş sırasında bazı firarlar, ihanetlere, fitnelere ve her türlü olumsuzluğa rağmen, beraberindekilerle birlikte savaşa devam etmiş, Kuban nehrini geçmek isterken de boğularak 1790/1204 yılında şehit olmuştur.

Şiirlerinde Bilâl mahlasını kullanan Oflu Bilâl Efendi’nin tespit edebildiğimiz üç eseri mevcuttur:

1. Kıssa-i Yûsuf u Zelîhâ: Bilâl Efendi’nin elimizdeki eserlerinden en önemlisi, Hz. Yûsuf’un macerasını anlatan Kıssa-i Yûsuf u Zelîhâ’dır. 1636 beyitten müteşekkil bu eserin telif tarihi 1167/1753 olarak ifade edilmektedir (Kuzubaş 2010: 241). Şair, eserinde Yûsuf ile Zelîhâ’nın aşkını anlatmakla birlikte, amacının okuyanları bilgilendirmek ve eğitmek olduğunu ifade eder. Bu sebeple olayların arasına girerek sık sık nasihatlerde bulunur. 

2. Kıssa-i Erve: Benî İsrail zamanında vuku bulan bir olayı anlatan manzum bir eserdir. Eserin tespit edebildiğimiz tek nüshası, Litografya destgâhında tab edilen matbu bir nüshadır. Kıssa-i Erve’de; hayatta her türlü sıkıntıyla karşılaşması muhtemel olan kadınlara örnek olarak sunulan ve yaşadıklarından ibret alınması istenen bir kadının, Erve’nin hayat hikâyesi gözler önüne serilmiştir (Kuzubaş 2010b: 167-187). 

3. Nasihatnâme: 83 beyitten müteşekkil bir kasidedir. Nasihatnâme türüne örnek sayılabilecek olan bu kaside "pek sakın" redifiyle yazılmıştır. Edebî yönden güçlü olduğu söylenemeyen bu kaside, sanat gösterme düşüncesinden daha çok nasihat amaçlı yazılmıştır (Kuzubaş 2013: 218-141).

Trabzon ve Of’la ilgili yapılan bazı çalışmalarda, şairin bir Müslim-nâme’sinden söz edilse de şu ana kadar tespit edilememiştir. 

Kaynakça

Albayrak, Haşim (2008). Oflu Hoca Kavramını Oluşturan Din Adamları. İstanbul: Sahaflar Kitap Sarayı.

Baycar, Adnan (hzl.) (1998). Ahmed CâvidHadika-i Vekâyi’. Ankara: TTK Yay.

Bilgin Mehmet (2006). Doğu Karadeniz’de Bir Derebeyi Ailesi: Sarıalizâdeler (Saralar). Trabzon: Serander Yay.

Hacımüftüoğlu, Nasrullah (2002). “Of-Çaykara Müftüleri”. Trabzon ve Çevresi Uluslararası Tarih-Dil-Edebiyat Sempozyumu, 3-5 Mayıs 2001. C 1. Trabzon: Trabzon Valiliği İl Kültür Müdürlüğü Yay.

Kuzubaş, Muhammet (2010a). Kıssa-i Yûsuf u Zelîhâ (Bilâl Efendi). İstanbul: Karadeniz Dergisi Yay.

Kuzubaş, Muhammet (2010b). “Klâsik Edebiyatımızda Kadına Bakışın Farklı Bir Örneği: Kıssa-i Erve”. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Kadın Araştırmaları Özel Sayısı  3 (13): 167-187.

Kuzubaş, Muhammet (2013). “Oflu Bilâl Efendi’nin ‘Pek Sakın’ Redifli Kasidesi”. Dede Korkut Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Dergisi 1(2):128-141.

Şakir Şevket (1294). Trabzon Tarihi. C. 1. İstanbul.

Yiğit, Altay (1981). Çaykara ve Folkloru. Ankara: Kent Matbaası.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ MUHAMMET KUZUBAŞ
Yayın Tarihi: 24.09.2013
Güncelleme Tarihi: 22.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Yûsuf u Zelîhâ

İşit ey kâmeti servi n’ider Ya’kûb bu esnâda

Ayırur rûhını tenden virür ahûyı sayyâda

Alurlar Yûsufı elden koparurlar güli taldan

Dügün ider bular birden şeytân girer hem arada

Hırâm üzre salındılar n’idesin bilmedi bunlar

Sanasın sürmelendiler gönüller oldı âzâde

Yûsuf ile girüp râha bulut sarıldı gör mâha

Düşer Ya’kûb âh u vâha işit n’eyler bu esnâda

Akıtdı gözleri yaşın urur andan ana başın

Deler kendi bagrın başın gider Yûsufa arada

Alup Yûsufı bûs eyler Yûsuf anun yaşın siler

Karındaşları seyr eyler kamunun gözi sahrâda

Vidâ’ itdi bu dem döndi gözinden kanlu yaş indi

Bular hem baş çeküp sındı kaparlar remzi serrâda

Giyürür Yûsufa firkat libâsını bu dem Ya’kûb

Giyer kendi hüzün esbâbını kalbi düşer yâda

Döner Ya’kûb du’â eyler İlâhî dir Yûsufumı

Emânet virmişem sana ulaşdurgıl bu arada

Bir âvâz irdi hâtifden degildür harf-i savtıla

Ki Ya’kûb anla yetmişdür düşür kalbüni belvâda

Tefekkür eyledi Ya’kûb bu yetmiş yıl mıdur yoksa

Yâhûd ay mı yâ hefte mi yâ gün sâ’at mı imlâda

‘Aceb bir dahi Yûsufum gelür mi karşuma bilsem

Bu gözler anı göre mi dil irişe mi âbâda

Alup Yûsufı gitdiler şehrden taşra çıkdılar

Iraga çünki vardılar hücûm itdi biri sâde

Kimisi enseden urur yüzi üstine kapanur

Çeker Şem’ûn bıçak gelür ider renci bu arada

Segirtdi düşdi araya bıçagı gördi çün Yûsuf

Sıgınur gâh ana buna düşerdi dâd-ı feryâda

Gâhın aglar Yûsuf gâhın Ya’kûb yâd ider dilde

Gâhın güler kalup hayrân hemân serrâda darrâda

Yehûzâ dir ‘acebdür bu senün güldügün ey cânâ

Yûsuf dir kalbüm inanmaz koyasız beni burada

Garîbim ben dahi körpe karındaşlarım on bile

Ne hâcet bana aglamak nice olmayam âzâde

Yehûzâ dir bana gel seni koynumda saklayam

Sana kasd idene düşmân olam ben zîr ü bâlâda

Bular çünkim işitdiler Yehûzâ sözini cümle

Didiler kanı ahdün ol bizümle itdügün va’de

Didi insâf mıdur katl idevüz küçük karındaşı

Husûsâ hem emânetdür kanı İbrâhîm ü zâde

Didiler sen dahi vazgeldün imdi tatlu cânından

Ne seni biz koyak burda ne Yûsuf kala dünyâda

Didi bir maslahatdur bu size diyem karındaşlar

Yûsufı bir kuyuya atun imdi kala darrâda

Umulur yolçılar gele Yûsûfı aluban gide

Çıkaralar bu iklîmden elinden kalun âzâde

Didiler anı katl itsek ne olur tevbe kıluruz

Babamuza ‘özürler hem bulavuz biz bu arada

Yehûzâ dir sözüm dinlen kuyu ehven durur bize

İdersiz san’at-ı Kâbil yazıluruz eşirrâda

Bular çün ittifâk itdi kuyuya atmaga cânı

Yûsuf bakar ider zikr-i Hudâyı getürür yâda

(Kuzubaş, Muhammet (2010a). Kıssa-i Yûsuf u Zelîhâ (Bilâl Efendi). İstanbul: Karadeniz Dergisi Yay. 68-94.)

Kıssa-i Erve

Veheb İbni Münebbeh bir haber virdi tevârîhden

Ki bir hasnâ-i duhter ilm okur kitâbından

Kıyâm (u) savm ile me’lûf Tevârât hıfžından

Ferîd-i asr idi hâtûn utanur hicâbından

Anın ahdâd-ı üstâdı anda Erve didi

Çü takvâda nişîn yemîn bilmez meyârından

Cihân feth-i fütûh oldı ehl-i ba’îd oldı

Felastîne azm idüp Sâdık hevâsından

Karındaşına teslîm itdi ol yâr mâhbûbın

Gazâya azm idüp gitdi cüdâ düşmiş safâsından

Gel al hisse bu kıssadan işit ey cânımın cânı

Sakın aldanma bulursın ayn-ı şeytânı

Gazâsında iken Sadık karındaşı neler itdi

Açar hîle kapuların akıdır gözleri kanı

Düzer hîle hıyânetler Erveye kasd eyler

Rükû'ında sücûdında sarılur virmez emânı

Hayâlar perdesin kaldırdı müfsid fesâd üzre

Sadâkat kapusın açup redd eyledi anı

(Kuzubaş, Muhammet (2010b). “Klâsik Edebiyatımızda Kadına Bakışın Farklı Bir Örneği: Kıssa-i Erve”. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Kadın Araştırmaları Özel Sayısı 3 (13): 169.