CELÂL, Celâleddin Avkovan

(d. 1908 / ö. 29.11.1969)
Tamirci
(Tekke / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Şiirlerinde Celâl mahlasını kullanan şairin asıl adı Celâleddin Avkovan’dır. 1908 yılında Kayseri’nin merkeze bağlı ilçelerinden biri olan Talas’ta dünyaya gelmiştir. Babası Kethüdaoğlu Salih Bey; annesi ise Seniye Hanım’dır. Henüz on iki yaşında iken babasını kaybetmiştir. On dört yaşında Talas İlkokulunu bitirmiş fakat babasının ölümünden sonra ailenin geçim derdi kendisine kaldığı için daha fazla öğrenim görememiştir. Bu yüzden 1927 yılından 1937 yılına kadar şoförlük yaparak ailesinin geçimini temin etmeye çalışmıştır. Daha sonra motor tamirciliği ile meşgul olmuş; bu meşguliyetine bağlı olarak Kayseri ve Kayseri’nin civar bölgelerinde Celâl Usta adı ile şöhret kazanmıştır. Ava meraklı ve tabiata son derece düşkün olan şair, yakalandığı amansız hastalıktan kurtulamayarak 29 Kasım 1969’da vefat etmiştir (Okutan yty: V-VI; Kalkan 1988: 100).

Şairin meşguliyetlerine bağlı gelişen bir sanat ve edebiyat anlayışı vardır. İlk olarak, şoförlük yaptığı dönemde, Anadolu’nun hemen hemen her tarafını gezmiş, halkın dinî, sosyal ve kültürel yaşantısını yakından tanıma imkânı bulmuştur. Bu durum, daha sonra ortaya koyacağı eserlerde oldukça etkili olmuştur (Okutan yty: V). Motor tamirciliği esnasında da “edebiyat” ve “fıkra”ya oldukça düşkünlük göstermiştir. Aslında onun Celâl Usta olarak şöhret kazanmasında bu yönünün tesiri oldukça büyüktür. Zira onu yakından tanıyan ve onun hakkında münferit bir eser hazırlayan Ahmet Okutan’a göre şairin “en büyük zevki hiçbir içtimaî mevkiye önem vermeden gencine ve ihtiyarına, zenginine ve fakirine şiirler söylemek, fıkralar ve nükteler anlatmaktır.” (Okuyan yty: V).

Şiirlerinde ilahî aşkı terennüm eden şairin bir diğer önemli tarafı da “irşad” etmeyi çok sevmesidir. Nitekim Okutan da onun bu özelliğini “Onunla konuşmaktan herkes zevk alırdı. O konuşurken karşısındakiler büyülenmişçesine susardı. Onun sohbet deryasına bir kere dalan kolay kolay cazibesinden kendisini kurtaramazdı. Sevdiği veya sohbet ettiği kişileri, dinî inançlarına göre değerlendirmezdi. O, Hz. Mevlânâ’nın ‘Her ne isen yine gel’ dediği gibi herkesin şahsî kişiliğine hürmet gösterir ve bilhassa dinî konularda irşad edici sözlerde bulunmaktan büyük zevk alırdı.” (Okutan yty: V) şeklinde ortaya koymaktadır. Dolayısıyla onun irşad ve tebliğe bağlı ibda [=yaratma] ve icralarda bulunduğunu söyleyebiliriz.

O, dinî-tasavvufî halk şiiri geleneğine bağlı olup herhangi bir tarikata intisap etmemiştir. Şiirlerinde “tarikatı kalkan yapan iki yüzlü din bezirganlarına, riyakârlara, sadece ‘Bir lokma bir hırka’ fikrini telkine çalışan tembellere daima hücum etme[si]” (Okuyan yty: V) onun kalender-meşrep bir halk şairi olduğunu işaret etmektedir. Ayrıca onun şiirlerinde meyhane ve şarap gibi remizleri çokça kullaması da (Okuyan yty: V) bu kanaatimizi desteklemektedir. Aslında onun, “Tâlib-i mahbûb-ı aşkız zâhidâ bil gayemiz / Âlem-i süflîde bir dilberle ünsiyyet değil” ve “Motor tek çalışır, der ahad ahad / Düzelir ansızın söyler Muhammed” şeklindeki mecaza dayalı ifadeleri de bir taraftan söz konusu bu durumunu açıkça ortaya koyarken, diğer taraftan onun vahdet-i vücud felsefesi temelinde hakikate yaklaştığını, dolayısıyla da şiire yöneldiğini göstermektedir.

Bu bağlamda, çok kuvvetli bir zekaya sahip olan şairde şiirin bir amaç olmadığı ifade edilebilir. Okuyan, onun bu özelliğini; “Sohbetlerinde muhatabına genellikle şiirle cevap verirdi. Konuşmalarının çoğunluğunu şiir teşkil ederdi. Şairlerden Mehmet Âkif Ersoy’un her yönü ile hayranı idi. Onun Safahat adlı eserini tamamen ezberlemişti. Benimsediği şiirleri iki kere okuyunca bir daha unutmamak üzere ezberlediğini bir sohbetimiz esnasında bana söylemişti” (Okuyan yty: VII) şeklinde açıkça dile getirmiştir.

Şiirlerinde daha ziyade aruz ölçüsüne ve gazel tarzına yer vermiştir. Bunun yanında hece ölçüsüyle ve koşma tarzında da şiirleri vardır. Şiirlerinde, tamamen dinî-tasavvufî zeminde aşkı, dünyanın fani oluşu gibi hususları işlemiştir. Klasik tarzda yazılmış / söylenmiş şiirlerinde bağ-ı irem, dem-i hurrem, ruhsar-ı dilcû gibi klasik tabirlere çokça yer vermiştir. Fakat bunların da tasavvufî açıdan bir remiz olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Dolayısıyla onun M. Öcal Oğuz’un kavramsallaştırdığı üzere “mahallî-klâsik” bir halk şairi olduğu kabul edilebilir.

Kaynakça

Kalkan, Emir (1988). Çağlar Boyunca Kayseri Şairleri. Kayseri: Kayseri İli Özel İdare Müdürlüğü ve Kayseri Belediyesi Birliği Yay.

Okutan, Ahmet (yty). Celâl Usta’dan Şiirler. Ankara: Başbakanlık Basımevi.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ ERHAN ÇAPRAZ
Yayın Tarihi: 11.04.2019
Güncelleme Tarihi: 06.12.2020

İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1SÜLEYMANd. 1814-1815 - ö. 1854-1859Doğum YeriGörüntüle
2Ahmet Efed. 1 Eylül 1955 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3Mustafa Miyasoğlud. 14 Ağustos 1946 - ö. 01 Ağustos 2013Doğum YeriGörüntüle
4Yaşar Nabi Nayırd. 1908 - ö. 15 Mart 1981Doğum YılıGörüntüle
5MİSRİ/SEYİT/BİÇARE SEYİT, Seyit Yalçınd. 1908 - ö. 18.12.1994Doğum YılıGörüntüle
6AYŞE ÖKSÜZd. 1908 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
7Yaşar Nabi Nayırd. 1908 - ö. 15 Mart 1981Ölüm YılıGörüntüle
8MİSRİ/SEYİT/BİÇARE SEYİT, Seyit Yalçınd. 1908 - ö. 18.12.1994Ölüm YılıGörüntüle
9AYŞE ÖKSÜZd. 1908 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
10Yaşar Nabi Nayırd. 1908 - ö. 15 Mart 1981MeslekGörüntüle
11MİSRİ/SEYİT/BİÇARE SEYİT, Seyit Yalçınd. 1908 - ö. 18.12.1994MeslekGörüntüle
12AYŞE ÖKSÜZd. 1908 - ö. ?MeslekGörüntüle
13Yaşar Nabi Nayırd. 1908 - ö. 15 Mart 1981Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14MİSRİ/SEYİT/BİÇARE SEYİT, Seyit Yalçınd. 1908 - ö. 18.12.1994Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15AYŞE ÖKSÜZd. 1908 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16Yaşar Nabi Nayırd. 1908 - ö. 15 Mart 1981Madde AdıGörüntüle
17MİSRİ/SEYİT/BİÇARE SEYİT, Seyit Yalçınd. 1908 - ö. 18.12.1994Madde AdıGörüntüle
18AYŞE ÖKSÜZd. 1908 - ö. ?Madde AdıGörüntüle