FEDÂ’Î, Mehmed Dede

(d. ?/? - ö. ?/?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Asıl adı Mehmed’dir (Sâkıb Dede 1283: II/12; Genç 2000: 414; Ali Enver 1309: 186). Sâkıb Dede, Dîvâne Mehmed Çelebî’nin Fedâ’î ile görüşmesini anlatırken, onu “Mehmed Sûfî” olarak anmakta (Sâkıb Dede 1283: I/30); Gölpınarlı’nın naklettiği hilâfet-nâmelerin birinde ise ismi, “Fedâ’î Mustafâ Efendi” şeklinde geçmektedir (Gölpınarlı 1983: 403). Dîvân’ının harekeli yazma nüshaları şairin mahlâsının aslında “Fidâyî” olduğunu göstermektedir. Bu mahlâs, şaire Dîvâne Mehmed Çelebi tarafından verilmiştir (Gölpınarlı 1983: 120).

Kaynaklarda 900/1494’te doğduğu ve 985/1577’de 85 yaşında iken öldüğü belirtilse de, Dîvân’ındaki tarihlere göre Fedâ’î’nin, 15. yüzyılın son çeyreği ile 16. yüzyılın ilk yarısında yaşadığı anlaşılmaktadır.

Hamid Sancağına bağlı Burdur kasabasından olan (Sâkıb Dede 1283: II/12; Genç 2000: 413; Ali Enver 1309: 185) ve burada dokumacılıkla uğraşan Fedâ’î (Sâkıb Dede 1283: I/12, 30), Mevlevîliğin Anadolu’da yayılmasının önemli öncülerinden Dîvâne Mehmed Çelebî’ye intisap etmiş, kısa sürede onun büyük iltifatını kazanarak halifesi olmuş ve Burdur’da bir dergâh yaptırarak orada şeyhlik vazifesi görmüştür. Söz konusu dergâhın 917/1511 yılında meydana gelen Şah Kulu isyanı esnasından yakıldığı, gerek tezkirelerde gerekse şairin bu hadiseye düştüğü tarih kıt‘asında kaydedilmektedir (Çakıcı 2005: 649) .

Ömrünün son zamanlarında artık görevini yerine getiremeyecek kadar yaşlanan Fedâ’î, şeyhliği Ubeyd Dede’ye bırakarak bütünüyle uzleti tercih etmiş ve Burdur’da ölmüştür. Mezarının görev yaptığı dergâhın arsasında olduğu Sefîne’de kayıtlıdır (Sâkıb Dede 1283: II/12-13).

Fedâ’î’nin bilinen tek eseri Dîvân’ıdır. Bu Dîvân, Tuhfe-i Nâilî (Tuman 2001: II/758) ve İstanbul Kütüphaneleri Türkçe Yazma Dîvânlar Kataloğu’na göre Edirneli Ali Bâlî’ye aittir (145-146). Bu bilginin, Fedaî üzerine yapılan sonraki çalışmalarda da aynen aktarıldığı görülür (TDEA:3/175; Canım 1995: 147-148; Erdemir 1999: 158-159; Mermer 2002: 121-129). Kaynaklardaki bilgilerle Dîvân’daki veriler eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirilmiş ve Dîvân’ın Burdurlu Fedâ’î’nin olduğu, gerekçeleriyle ortaya konmuştur (Çakıcı 2005: 8-15).

1. Dîvân: Dîvân’da, 38 kasîde (33 Türkçe, 5 Farsça), 2 bahr-i tavîl, 1 müstezâd, 251 gazel (240 Türkçe, 11 Farsça), 2 tercî‘-bend (1 Türkçe, 1 Farsça), 4 murabba‘, 3 muhammes, 1 mu‘aşşer, 86 kıt‘a, 8 rubâ‘î, 1 tuyuğ, 1 mesnevî olmak üzere toplam 398 şiir bulunmaktadır. Dîvân’ın, biri Süleymaniye Kütüphanesi Hekimoğlu Ali Paşa 633; diğeri Millî Kütüphane Yazma A 8625’te kayıtlı olmak iki yazma nüshası bulunmaktadır. Millî Kütüphane nüshasının baş kısmında Farsça şiirler bulunmaktadır. Ancak Farsça şiirlerle Türkçe şiirler arasındaki kopukluk, Fedâ’î’nin Farsça şiirlerinin daha fazla olabileceğini göstermektedir. Dîvân’ın tenkitli metni hazırlanmıştır (Çakıcı 2005).

Fedâ’î kasîde, gazel, tercî‘-bend, murabba‘, muhammes, kıt‘a, rubâ‘î, tuyuğ ve mesnevî nazım şekilleriyle yaklaşık 6000 beyitlik bir Dîvân düzenlemiştir. “Bahr-i tavîl”le şiir yazan ilk dîvân şairlerindendir. 11 dizelik bendlerden oluşan ve bend sonlarında yinelenen beyitleriyle daha çok bir tercî‘-bendi andıran şiiri de Türk edebiyatında yaygın olmayan bir musammat şeklidir. Fedâ’î’nin 25 beyitlik müstezâd kasîdesi ise onun yenilik arayışlarına bir başka örnektir (Çakıcı 2005: 209-211)

Tevhîd, na‘t, medhiye türlerinde de kasîdeler yazan Fedâ’î’nin bu nazım şekliyle yazdığı şiirlerin büyük çoğunluğunu mev‘izeler  oluşturmaktadır. Şair, bu tür uzun kasîdelerden bazılarına “Matlabu’l-uşşâk” (210 beyit), “Mirkât-ı Rûh” (278 beyit), “Kasîde-i Salât” (129 beyit) gibi adlar vermiş ve bunları tertip ve içerik yönünden mesnevîlere benzer biçimde müstakil birer eser gibi düzenlemiştir. Hatta bu tür kasidelerden bazılarının yazılış tarihlerini lafzen ya da manen belirtmiş olması da bu şiirlerin bağımsız eserler olarak tasarladığını göstermektedir (Çakıcı 2005: 210).

Fedâ’î, gazellerinde ağırlıklı olarak aşk, tasavvuf, rindlik yanında; tevhîd, münâcât, na‘t, mersiye, hammâmiyye, toplumsal eleştiri gibi konulara da yer vermiştir. Aşağı yukarı yarısı müzeyyel olan gazellerin beyit sayısı bakımından uzun olduğu görülmektedir. Ortalama olarak 9 beyitlik gazeller yazan şairin 11, 13 ve 15 beyitlik gazelleri de vardır.

Dîvânda az sayıda bulunan musammatlar Fedâ’î’nin tasavvuf temasını daha lirik bir üslûpla dile getirdiği şiirlerdir.

Şairin, kıt‘alarında çoğunlukla dinî ve ahlâkî konuları bir hikâye aracılığıyla işlediği görülmektedir. Çoğu kıt‘a-ı kebîre olan bu şiirler, manzûm hikâyecilik açısından önemlidir.

Tarih düşürme sanatının Türk edebiyatında İstanbul’un fethiyle hızlandığı düşünülecek olursa, şairin fetihten yaklaşık yarım yüzyıl sonra yazdığı 11 tarih kıt‘asının bu gelenek içerisinde önemli bir yeri olduğu söylenebilir.

Fedâ’î’nin, şiirin daha çok dış yapısıyla ilgili olan vezin, kâfiye, redîf gibi konularda dikkatli davrandığı, bir başka deyişle nazım tekniği açısından başarılı olduğu söylenebilir. Hemen her dîvânda karşılaşılabilecek imâle, zihâf gibi vezin kusurları dışında şairin vezni özenle kullandığı ve kâfiye tekrarına düşmemeye çalıştığı görülür.

Fedâ’î’nin kimi zaman biçimsel ögeleri yerli yerinde kullanma uğruna anlamdan ödün verdiği görülmektedir. Örneğin her harfte gazel söyleme çabası,onu, özellikle kâfiye bulma güçlüğü olan harflerle yazdığı gazellerde, Dîvân şiirinde pek kullanılmayan Arapça “gayr-ı me’nûs” (alışılmadık) kelimeler kullanmaya zorlamıştır.

Nazım tekniği açısından başarılı olan Fedâ’î’nin şiirlerinde bir duygu eksikliğinden söz edilebilir. Rindâne ve âşıkâne tarzda söylediği kimi gazelleri ve musammatlarında hissedilen lirizm dışında, şiirlerinde egemen olan temel öge tasavvufî öğretidir. Amacı, okuyucuları bilgilendirmek, onlara hakikati, kendi ifadesiyle “eş‘âr ile iş‘âr” (şiirlerle anlatma)dır (Çakıcı 2005: 77).

Kaynakça

Aksoyak, İ. Hakkı (1999). “Bahr-i Tavil”. Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi Dr. Himmet Biray Özel Sayısı: 438-445.

Alî Enver (1309). Semâ’-hâne-i Edeb. İstanbul.

Canım, Rıdvan (1995). Başlangıçtan Günümüze Edirne Şairleri. Ankara: Akçağ Yay.

Çakıcı, Bilal (2005). Fedaî Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanının Tenkitli Metni. Doktora Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi.

Duru, Necip Fazıl (2000). Mevleviyane, Şiir Güldestesi. İstanbul: Perşembe Kitapları.

Genç, İlhan (hzl) (2000). Esrar Dede, Tezkire-i Şu’arâ-yı Mevleviyye. Ankara: AKM Yay.

Gölpınarlı, Abdulbaki (1983). Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik. İstanbul: İnkılap ve Aka Kitapevleri.

İpekten, Haluk (1996). Divan Edebiyatında Edebî Muhitler. Ankara: MEB Yay.

İpekten Haluk, Mustafa İsen vd. (1988). Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü. Ankara: KTB Yay.

İstanbul Kütüphaneleri Türkçe Yazma Divanlar Kataloğu (1967). İstanbul.

Kazan, Şevkiye (2001). “Tezkirelerin Işığında Burdurlu İki Mevlevî Şair: Servî ve Fedaî Mehmed Dede”. Burdur Araştrmaları  (2): 107-114.

Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Mehmet Nail Tuman, Tuhfe-i Nâilî-Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri.   C. II. Ankara: Bizim Büro Yay. 758.

Mermer, Ahmet (2002). “XVI. Yüzyıl Divan Şairi F​edâyî ve İki Bahr-i Tavîli”. İlmî Araştırmalar (14): 121-129.

Oğraş, Rıza (2002). “16. Yüzyılda Burdurlu Bir Şair: Fedaî”. Süleyman Demirel Üniversitesi Burdur Eğitim Fakültesi Dergisi (3): 67-74.

Sâkıb Mustafâ Dede (1283). Sefîne-i Nefîse fî-Menâkıbi’l-Mevleviyye. Mısır.

Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi (1979). İstanbul: Dergâh Yay.

Yaltkaya, Şerefeddin, Kilisli Rıfat Bilge (hzl) (1941).  Kâtib Çelebî, Keşfü’z-zünûn an-Esâmi’l-Kütübi ve’l-Fünûn. İstanbul: Maarif Vekaleti Yay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ BİLAL ÇAKICI
Yayın Tarihi: 03.02.2014
Güncelleme Tarihi: 05.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Gazel

Senden ayru bir nefes rûhum da yâr olmaz bana

Sensüz ol mülk-i ebed dârü’l-karâr olmaz bana


Nüsha-i âlemde sîn-i sırrı tefsîr itmesen

Ma‘ni-i suhf-ı ilâhî âşikâr olmaz bana


Zerreyem lîkin cemâlün âfitâbınun senün

Düşmese tâbı vücûdum pâyidâr olmaz bana


Katreyem iy bahr-i bî-sâhil kenârundan beni

Taşra salsan gevher isem i‘tibâr olmaz bana


Düşmişem şeb-nem bigi gözden ayaga mihrünün

İrse tâbı âlem-i siflî medâr olmaz bana


Kankı şahsun kim suna milvâh lutfun destine

Peşşeyise dimesün Ankâ şikâr olmaz bana


Cünd-i gam kaplar Fidâyî’yem vücûdum mülkini

Tâ ki sultân-ı hayâlün gam-güsâr olmaz bana

Gazel

Sad selâm olsun sana iy lutf u cûdun kânı Pîr

İy kemâl-i hayr u ihsân ile halkun cânı Pîr


Çok musîbet irmiş işitdüm sana Hak’dan tamâm

Hikmet anla iy bu devrün hâl ile Lokmân’ı Pîr


Ya‘nî azm itdün k’iresin cem‘ ile ol hazrete

İy iki günlik bu dünyâ dârınun mihmânı Pîr


Bildün âhir ol ki virmez varın irmez Hakk’a hep

Virdün iy cûd ile cennet bâgınun der-bânı Pîr


Hod rızâ virmek sana Hak’dan ne gelse hûdur um

Her birine bin ivaz iy rahmete erzânı Pîr


Mâl ile gerçi ganîsin hâl ile bildük velî

Şimdi sensin bu kamu fakr ehlinün sultânı Pîr


Bu fakîr ister sizi geh geh ziyâret itmege

Kandasın iy halka zâhir Râzık’un ihsânı Pîr


Bizde tâkat yok visâle bâri sen uyhuda gel

Arz-ı rûy it iy gönüller derdinün dermânı Pîr


İy Fidâyî’nün ziyâret-gâhı cândan şevk ile

Sırr-ı Mevlânâ vü Şems ihvâna ni‘met kânı Pîr

(Çakıcı, Bilal (2005). Fedaî Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanının Tenkitli Metni. Doktora Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi. 386-387, 436.)