MÂNÎ

(d. ?/? - ö. 1007/1598-99)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Asıl adı Mehemmed olan Mânî, 16.yüzyıl Divan şairlerindendir. Daha çok Şeyh Mehemmed ve Mehemmed Çelebi namı ile tanınmıştır. Kanunî Sultan Süleyman dönemi âlimlerinden ve kadılarından Çolak Ali'nin küçük oğlu ve Mevlânâ Abdurrahman Efendi’nin küçük kardeşidir. Mevcut kaynaklarda doğum yılı ve yeri hakkında bir bilgi yoktur.

 Mânî, medrese tahsilinden sonra, Anadolu Kazaskeri Mevlânâ Ahmed Efendi'ye intisap etmiş, ancak bu süreçte Mollâ Ahmed Efendi’nin yanında oldukça sıkıntılı günler geçirmiş olacak ki aynı zamanda Şeyhü’l-islâm Ebussuud Efendi’nin damadı olan Şeyhü’l-islâm Malûl-zâde Mehmed Efendi'ye intisap ederek ondan ders almış ve yine ondan mülazım olmuştur.

Muhtelif yerlerde kadılık ve müderrislik yapan Mânî maddî bakımdan çok sıkıntılı günler geçirmiştir. Şair, Mollâ Ahmed Efendi için yazdığı nesib bölümü Şitâiyye olan ve oldukça canlı tasvirler içeren kasidesinde, çektiği sıkıntıları dile getirdikten sonra, Mollâ Ahmed Efendi’den Mollâ Fenarî Medresesi’ne tayin edilmesini ister:

Bu ve benzeri isteklerine bir türlü ulaşamayan Mânî, bir müddet sonra Serdar Güzelce Mahmut Paşa’ya intisap etmiş ve bu zatın delâletiyle 1007/1598-99'da Ordû-yı Hümâyûn kadılığına getirilmiştir. Ancak şairin ömrü bu görevde uzun süreyle kalmasına yetmemiş ve aynı yıl içinde, kendi ifadesiyle, 1007/1598-1599'da bu dünyadan murat alamadan ölmüştür.

Mânî’nin ölüm yeriyle ilgili olarak sadece Riyâzî Tezkiresinde ve Eslâf’ta bir bilgi bulunmaktadır. Söz konusu kaynaklara göre Mânî, Razgrad kasabasında bulunan Maktul İbrahim Paşa Câmiî’nin bitişiğindeki hazirede medfundur. 

Eserleri

  1. Divan

 Kaf-zâde Fâizî, Zübdeti’l-Eşar adlı eserinde “müretteb dîvânı görülüp bu ebyât andan intihâb olundı” ve Kâtip Çelebi de Keşfü’z-Zünûn adlı eserinde “ Dîvân-ı Mânî, Türkî diyerek Mânî’nin bir divan sahibi olduğunu belirtmişlerdir. Gerçekte Mânî’nin çeşitli mecmualarda yer alan birkaç kaside ve musammatı ile Almanya Berlin Devlet Kütüphanesinde kayıtlı olan ve yüz civarında gazelden oluşan bir divançesi bulunmaktadır (Demirel, 2011).

  1. Şehr-engîz-i Bursa

Klasik şiirin önemli merkezlerinden olan Bursa, pek çok şehr-enîze konu olmuştur. Bunlardan birini de Mânî yazar. Şehr-engîzler ve Nâmeler mecmuasının 29a-35b varaklarının der kenarında yer alan ve 162 beyitten meydana gelen bu eserinde Mânî, önce suçunu itiraf ederek Allah’a yalvarır, sonra da eserini yazma nedenini açıklar. Daha sonra gece ve seher tasvirleriyle başladığı esas bölümde ise Bursa’yı ve güzellerini över. Bu bölümde övdüğü 30 güzelin birincisini beş, sonuncusunu dokuz ve arada kalanları da üçer beyitle tasvir eder. En sonda da güzellere dua ederek eserini tamamlar (Demirel, 2011).

Şairin Mânî mahlasını seçmesi, gösterişli ve güzel bir yüze sahip olmasına bağlanmıştır. Mânî hakkında ilk bilgileri zikreden tezkirecilerden Kınalı-zâde Hasan Çelebi, tezkiresinde bu hususu “(Nakkâş) Mânî ne idi ki, onun mânâsız resimleri ne olsun. Güzelliğin çehresini açan (güzelliği meydana çıkaran) Mânî benim.” fehvâsı masdûka-i hâl-i cemâli olmağın mahlâs-ı mezbûrı ihtiyâr itmişdür” biçiminde dile getirmiştir:

Kınalı-zâde Hasan Çelebi ve Mustafa Beyânî, Mânî'nin kabiliyetli, zarif, beliğ ve fasîh genç bir şair olduğunu söylüyorlar.  Bunlara ilave olarak Sicill-i Osmanî’de de “şâir-i mâhir ve âlim-i fâzıl idi” kaydıyla Mânî’nin maharetli bir şair ve faziletli bir âlim olduğu belirtilmektedir

Mânî az sayıda şiiri olmasına rağmen, divan şiiri kültürü ve geleneğine vâkıf bir şairdir. Gazellerinde daha çok Fuzûlî’nin etkisinde kaldığı, Fuzûlî’nin bir-iki gazeline yazdığı tahmislerde açıkça görülmektedir. Mânî'nin dili yapmacıktan ve gösterişten uzak, gayet samimi, akıcı ve sâdedir. Genellikle âşıkâne ve rindâne karakter taşıyan şiirlerinde, özellikle hayattan ve divan şiiri geleneği doğrultusunda sevgiliden çekilen eziyetlerden, sevgilinin vefasızlığından bahsedilmiştir.

Mânî'nin şiirlerinde çeşitli nedenlerden kaynaklanan şikâyetlerin fazlalığı dikkat çeker. Söz konusu şikâyetler ya kendisine isnat edilen suçlamalardan, ya maddiyattan, ya hayatın çeşitli sıkıntılarından ya da iyi bir makam-mevkiye sahip olamamaktan kaynaklanmaktadır. Hangi sebepten olursa olsun şairin içinde bulunduğu durumu memduhlarına dile getirmekten geri durmadığı da bir gerçektir. Dahası içinde bulunduğu geçim sıkıntısını dile getirdiği bir kaside yazması ve diğer kasidelerinin ve gazellerinin satır aralarında da bu konudaki duygu ve düşüncelerini dile getirmiş olması, şairin içinde bulunduğu şartların onu ne derece etkilediğini göstermesi açısından diikate değerdir..

Şairin her fırsatta şikâyet-âmiz ifadelere başvurmasının bir başka delili, şiirlerinde çok sık bir şekilde “ey” seslenme edatını kullanmış olmasıyla açıklanabilir. Böyle bir ifade tarzına sık bir şekilde başvurmuş olması, sesini, içinde bulunduğu hâlet-i ruhiyyeyi başkalarına duyurma ihtiyacından kaynaklanmış olabilir. Burada şikâyet kaynağı ister geçim sıkıntısı, ister sevgili, ister memduh, ister kendisi-kendi gönlü-olsun, fark etmemekte; gerçek olan şairin böyle bir ihtiyacı hissederek bunları dışa vurma çabasını göstermiş olmasıdır.

Mânî'nin şiirlerinde dikkate değer bir başka özellik de tasvirlerindeki canlılıktır. Özellikle Mevlânâ Ahmed Efendî için yazdığı Kasîde-i Şitâ'iyye'de oldukça canlı tasvirler ve benzetmeler göze çarpar.

Mânî’nin özellikle gazellerinde çok rahat bir ifade yeteneğinin olduğu dikkat çeker. Günlük dilden, halk ağzından şiire girip değer kazanan deyimler, atasözleri ve deyim-atasözü niteliğinde tecrübî bir hayatın izlerin taşıyan ifadelerle yüklü şiirleri, gazellerinin çok rahat bir şekilde kaleme alındığını ve okunduğunu göstermektedir. Bu bağlamda Mânî'nin dilinin yapmacıktan ve gösterişten uzak, gayet samimi, akıcı ve sâde olduğunu belirtmek gerekir.

Mânî’nin edebî kişiliğinin dikkate değer bir özelliği de duygu ve düşüncelerini ifade ederken sık sık deyimlere ve atasözlerine yer vermiş olmasıdır. Oldukça rahat bir şekilde, çeşitli edebî sanatlarla beraber kullandığı deyimler, hem üslûbunu daha çekici kılmış, hem de şiirlerinin anlamını daha zenginleştirmiştir.

Mânî’nin şiirlerinin genellikle âşıkâne, rindâne ve çok az da olsa hikemî karakter taşıdığını belirtmek gerekir. Bu bağlamda özellikle hayattan ve Dîvân şiiri geleneği doğrultusunda dile getirilen şiirlerde karşımıza çıkan sevgiliden kaynaklı eziyetler ve sevgilinin vefasızlığı gibi konular, şairin sık sık işlediği konulardır.

Kaynakça

Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmanî. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.

Demirel, Şener (hzl.) (2011). 16.Yüzyıl Şairlerinden Mânî Divanı ve Bursa Şehrengizi. e-kitap. KTB Yay.

Edirneli Mehmed Mecdi. Hadâiku’ş-Şakaik. 

Kaf-zâde Fâizî. Zübdetü’l-Eşâr. Şehit Ali Paşa Ktp. No.1877, yk.84b-85a

Kutlu, Şemsettin (hzl.) (tarihsiz). Faik Reşad; Eslâf (Eski Bilginler, Düşünürler, Şairler). İstanbul: Tercüman 1001Temel Eser Yay.

Kutluk, İbrahim (hzl.) (1978). Kınalızâde Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. Ankara: TTK Yay.

Levend, Agâh Sırrı (1958). Türk Edebiyatında Şehr-engîzler ve Şehr-engîzlerde İstanbul. İstanbul.

Riyâzî Mehmed Efendi. Riyâzü’ş-Şuarâ. Nuruosmaniye Ktp. No:3724, yk.129b-130a.

Seyyid İsmâil Belig. Nuhbetü’ l- Asâr Li Zeyl-i Zübdetü’l-Eşâr. İstanbul Üniversitesi Ktp. TY. 1182, y.k.83.

Sungurhan Eyduran, Aysun (hzl.) (2008). Beyânî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. Ankara: Kültür Bakanlığı e-kitap: http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-83502/beyani----tezkiretus-suara.html [erişim tarihi: 20.03.2013]

 Şemseddîn Sâmî (1314). Kâmûsu’l-A’lâm. İstanbul: Mihrân Matbaası.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. ŞENER DEMİREL
Yayın Tarihi: 17.11.2013
Güncelleme Tarihi: 31.10.2020

Eserlerinden Örnekler

Kasîde-i Şitâ‘iyye-i Mânî

 Berây-ı Monlâ Ahmed Efendî

 

1 Vilâyet-i çemene hükm idince şâh-ı şitâ

 Geyürdi cümle dırahtâna câme-i dîbâ

 

2 Döşendi şâh-ı şitânun ayagı altına

 Harîm-i bâgda kar yagdı nakş-ber-kemhâ

 

3 Dagıtdı var ise hallâc-ı dehr dükkânın

 Ki penbesiyle pür oldı bu kubbe-i mînâ

 

4 Ehâli-i çemene hayli akçe düşdi yine

 Çogını bir gice tondırdı düzd-i bâd-ı sabâ

 

5 Saçıldı âleme çil akçe erba‘în içre

 Ki toldı ceyb-i cibâl-ile dâmen-i sahrâ

 

6 Egerçi artug-idi berf mâl-i Kârûn’dan

 Bir iki günde yire geçdi oldı nâ-peydâ

 

7 Ak akça kara gün için olur meseldür bu

 Yüzi karardı cihânun saçılsa berf nola

 

8 Çemende berf degül nergis üzre zâhir olan

 Meger ki gözine ak düşdi oldı nâ-bînâ

 

9 Şeh-i şitâyi ye hod cerre geldi gülzâra

 Gözine penbe yapışdurdı nergis-i şehlâ

 

10 Kuruldı berfden ak hayme sahn-ı gülzâra

 Diyâr-ı bâga akın saldı leşker-i sermâ

 

11 İrişdi cünd-i şitâ bir gice basak düşeni

 Çemen diyârını kış basdı eyledi yağma

 

12 Gelince hışm-ile kırdı geçürdi eşcârı

 Kılıç gibi kış irişdi cihâna virdi fenâ

 

13 Revâ budur ki bunun gibi günde ey dil-i zâr

 Der-i sarâyını ol fâzılun ider me’vâ

 

14 Ki bend-i bâd-ı havâdisden olasın sâlim

 İrişmeye sana gam âferîdeden kat‘â

(Demirel, Şener (hzl.) (2011). 16.Yüzyıl Şairlerinden Mânî Divanı ve Bursa Şehrengizi. e-kitap. KTB Yay. 32-33)

 Gazeller

 1

1 Pâyine düşmeye dil bir büt-i sîmin-ber arar

 Şöyle düşkünligi var kim düşecek bir yer arar

2 Cüst ü cû eyleyen evsâf-ı lebüñ şi‘rümde

 Beñzer ol şahsa ki deryâya dalup gevher arar

 3 Dil-i bülbülde umar sûziş-i ‘aşkı gönlüm

 Sanki hâkister içinde eser-i ahker arar

4 Hat u hâlinde vefâ bûyına dil tâlib olur

 Gûyiyâ memleket-i Hind’e varur ‘anber arar

5 Reh-i ‘aşk içre gönül kendüyi zâyi‘ kıldı

 Bu ‘acebdür ki yine sevmege bir dil-ber arar

6 Cân virüp sîm ü sirişk-i ruh u zerd ister dil

 Benzer ol kimseye kim ra‘na-yı sîm ü zer arar

 7 Mâniyâ halk-ı cihân biri birinden hayrân

 Hûblar ‘âşık arar ‘âşık ise dil-ber arar

(Demirel, Şener (hzl.) (2011). 16.Yüzyıl Şairlerinden Mânî Divanı ve Bursa Şehrengizi. e-kitap. KTB Yay. 62-63)

 2

1 Seyr idüp ârız-ı yâri gül-i handânı görüŋ

Kadd-i dil-dâra bakup serv-i hırâmânı görüŋ

2 Nice gündür baŋa göstermedi ruhsârını yâr

Ne cefâlar kılur ol mihr-i dırahşânı görüŋ

3 Kıldı sad-pâre tenüm yirlere dökdi kanum

Bakup ahvâlüme ol gamze-i fettânı görüŋ

4 Bu cihân içre neler olur imiş seyr eyleŋ

Bize nazr-âyîne-i ‘ârız-ı cânânı görüŋ

5 Ân-ı hüsnine bakan vâlih ü hayrân olur

Kime ‘âşık durur ol Mânî-i hayrânı görüŋ

(Demirel, Şener (hzl.) (2011). 16.Yüzyıl Şairlerinden Mânî Divanı ve Bursa Şehrengizi. e-kitap. KTB Yay. 68)