MA'RİFÎ, Muhammed, Fethu’l-Ma'ârif

(d. 1132/1719-20 - ö. 1240/1824)
şair, yazar
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Asıl adı Muhammed, mahlası Ma'rifî'dir. Kendisine sırların ve marifetlerin açıcısı manasında Fethü’l-ma‘ârif unvanı verilmiştir. 1132/1719-20 yılında doğmuştur. Eserlerinde seyyid olduğunu bildiren Muhammed’in babası, Seyyid Ali adında bir kişidir. 1241/1825 yılında hazırlanan bir vesikada, Fethu’l-maârif’in Ahmed er-Rifâî’ye kadar olan tarikat nisbesi yazılmıştır. Muhammed Fethu’l-maârif’in hayatına ve faaliyetlerine ait konularda fazla bilgi bulunmamakta; ancak Vahdet-nâme isimli eserinden irfani yönü hakkında fikir edinmek mümkün olmaktadır. Yazar, Vahdet-nâme'sinin sonunda çocuklarının adlarını ve doğum tarihlerini kaydetmiştir. Buradan onun 1192-1229/1778-1814 yılları arasında dokuz erkek, iki kız çocuğu olduğu anlaşılmaktadır. Oğullarından Ali Sâbit’in 1210/1796’da Mısır’da doğduğu bilgisine dayanılarak Fethu’l-maârif’in İstanbul’a bu yıldan sonra geldiği söylenebilir. Ma‘rifî’nin 18. asrın sonlarında Mısır’dan İstanbul’a geldiği ve tekkesini burada kurduğu rivayet edilir. Unvanından dolayı kendisinin tuttuğu tasavvufi yol Fethü’l-ma‘ârif kolu veya kısaca Maârifî kolu şeklinde adlandırılmıştır. İstanbul’un taşrasına yerleşip uzun bir müddet evinde faaliyet gösteren Muhammed Fethu’l-ma‘ârif, 1234/1818 yılında, Kartal’da bir tekke inşa etmiş ve tasavvufi faaliyetlerini burada sürdürmüştür. Adı geçen şair Hamdî, Fethu’l-maârif’in hâl ayini içinde nice burhan gösterdiğini belirterek onun keramet sahibi olduğuna işaret eder. Sultan II. Mahmûd, Ma‘rifî’ye ve tekkesine yakınlık göstermiş, zaman zaman yardımlarda bulunmuştur (Tanman 1994: 232). O yıllarda bazı Rifai tekkelerinin de devletten teşvik görmesini, tarikatların ıslahı ile ilgili resmî gayretler arasında değerlendirmek mümkündür. Tarikatte esaslı bir tekke adabı bulunmakla birlikte davranışlarda Melamet, rabıtada Nakşî üslubu görülmektedir. Bir Nakşî usul kitabı olan Aynü’l-Hayât, Maârifî tekkesinde de okutulan bir usul kitabıdır. Muhammed Fethu’l-Maârif, tekkesinde uzun yıllar tasavvufi faaliyetlerle meşgul olduktan sonra 1240/1824 yılında vefat etmiş ve asitanesine gömülmüştür.

Duygu ve düşüncelerini şiir ve nesirle ifade ettiği bilinen mutasavvıfın, biri manzum, diğeri mensur iki eseri bulunmaktadır:

1. Dîvân: Şairin Türkçe ve Arapça şiirleri yer alır. (Bir yazma nüshasının tavsifi için bk. Kılıç 2001: 52-57). Manzumeleri, şekil, anlatım ve imla bakımından hayli kusurlu ve pürüzlü görünür. Dîvân'da yer alan şiirlerin çoğunda Allah aşkı, yaratıcıdan ayrı düşmenin acısı ve onun cemaline kavuşma dileği, Hz. Peygamber sevgisi, Hz. Alî, on iki imam, Ahmed er-Rifâî gibi İslam büyüklerine, Rifailer gibi tasavvufi zümrelere duyulan saygı, sevgi ve bağlılık hisleri dile getirilmekte; bu arada Yezîd ve Mervân gibi Ehl-i Beyt’e ve Hz. Alî evladına zulmeden tarihî kişiler lanetle anılmaktadır. Bazı araştırıcıların Ma‘rifîliği sehven “Alevî-Bektaşî-Rifâî meşrepli bir tarikat” olarak nitelendirmesninin sebebi, anlaşıldığına göre, çoğu Alevî, Bektaşî şairlerin eserlerinde olduğu gibi, Fethu’l-Maârif ve takipçilerinin şiirlerinde görülen Hz. Alî sevgisi, on iki imam medhiyeleri ve Yezîd’e lanet sözleridir. Fethu’l-Maârif’in şiirlerinde, kendini bilenin Rabbini bileceği, yaratıcıya akılla değil, aşkla ve bir mürşidin kılavuzluğu sayesinde erişilebileceği, zahirî ilimleri okumakla âlim olunamayacağı, ancak ledünnî ilimle Hak ve hakikatın bulunabileceği gibi tasavvufi düşünceler de ifade edilmektedir. Fethu’l-Maârif, Dîvân'ında yer alan Türkçe şiirler, Âdem Ceyhan ve Hasan Yılmaz tarafından yayınlanmıştır (bk. Ceyhan vd. 2011).

2. Vahdet-nâme-i Fethu’l-Maârif: Fethu’l-Maârif’in doğru yolu ve İlahi âlemi bilmek üzerine yazdığı şeriat, tarikat, marifet ve hakikat usulünü anlattığı mensur Türkçe eseridir. Mütercim hattı nüshası Tavşanlı Zeytinoğlu Ktp. nu. 241'dedir. Bu eser, Dem-i Vahdet adı altında hem sadeleştirilmiş hem de yeni harflere çevrilmiş orijinal metniyle yayımlanmıştır (bk. Özkök: 2014).

Fethu’l-Maârif’in şiirleri, şeklî yönden yer yer kusurlu olmakla birlikte okuyanı, kendi varlığı, mahiyeti, akıl ve duyulardan başka bilgi edinme vasıtaları, doğruyu arama faaliyeti, ayrıca ilim ve aşkın çeşitleri, tutulması gereken yol, hayatın sonu, ötesi gibi konularda düşüncelere sevk edecek bazen de hislendirecek türden manzumelerdir. Denebilir ki onun elde bulunan manzum ve mensur eseri çeşitli merhaleleri, iniş-çıkışları, menzilleri, hâl, makam, zevk, keşf, vecd ve sırları olan bir manevî yolculuk sırasında görülen ve hissedilen şeylerin söz diline çevrilmiş şekilleridir.

Kaynakça

Caferov, Yaşar (2010). “Seyyid Alî es-Sâbit er-Rifâî ve Kisve-i Ma’rifî Adlı Risalesi”. Tasavvuf 11 (25): 145-195.

Ceyhan, Âdem, Hasan Yılmaz (2011). “Demirci’de de Faal Bir Tasavvufi Ekolün Piri Seyyid Muhammed Fethu’l-maaârif ve Türkçe Şiirleri”, I. Demirci Araştırmaları Bilgi Şöleni. 05-06 Kasım 2010. İstanbul: Lisans Yay. 229-272.

Işın, Ekrem (1994). “Rıfaîlik”. Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi. C. 6. İstanbul: KB Yay. 325-330.

İnançer, Ömer Tuğrul (1994). “Rıfaîlikte Zikir Usulü ve Musiki”. Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi. C. 6. İstanbul: KB Yay. 330-31.

Kılıç, Atabey (2001). Ege Üniversitesi Merkez Kütüphanesi Yazmaları Alfabetik Kataloğu I. Kayseri: Laçin Yay.

Kılıç, Atabey (2001). “Ma‘rifî Tarikati Şeyhi Ferdî Baba ve Aruzla Yazılmış Şiirleri”. İlmî Araştırmalar (12): 121-134.

Koçoğlu, Turgut (2010). “Demirci Dergâhı Ma’rifî Şeyhi Ahmed Aşkî’nin Nutukları”. 19. Yüzyıl Manisa’sında Bir Kültür Ocağı Entekkeliler Sempozyumu. 15 Kasım 2008. İzmir. 169-176.

Okumuş, Necdet (2003). Manisa Rifâî Dergâhı Entekkeliler. Manisa: Emek Matbaacılık.

Özkök, Kahraman (hzl.) (2014). Muhammed Fethü’l-Maârif. Dem-i Vahdet. İstanbul: Revak Kitabevi.

Paksoy, Kezban (2010). “Ma’rifiyye Tarikatı Demirci Dergâhı Bânîsi Mustafa Lutfî’nin Nutukları”. 19. Yüzyıl Manisa’sında Bir Kültür Ocağı Entekkeliler Sempozyumu. 15 Kasım 2008. İzmir. 177-185.

Seyyid Muhammed Fethu’l-Ma'ârif. Vahdetnâme. Tavşanlı Zeytinoğlu Ktp. nu. 241.

Tahralı, Mustafa, (1989). “Ahmed er-Rifâî”. İslâm Ansiklopedisi. C. 2. İstanbul: TDV Yay. 127-130.

Tahralı, Mustafa (2008). “Rifâiyye”. İslâm Ansiklopedisi. C. 35. İstanbul: TDV Yay. 99-103.

Tanman, M. Baha (1994). “Maarifî Tekkesi”. Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi. C. 5. İstanbul: KB Yay. 232-233.

Tanman, M. Baha, (2003). “Maarifî Tekkesi”. İslâm Ansiklopedisi. C. 28. Ankara: TDV Yay. 62-63.

Tanman, M. Baha (1994). “Rıfaî Âsitanesi”. Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi. C. 6. İstanbul: KB Yay. 324-325.

Tarkan, Necmi (1964). Kartal’da Kurulmuş Bir Tarikat Ma‘rifiye. İstanbul.

Uluçay, M. Çağatay (1946). Manisa Ünlüleri. Manisa: Lise Matbaası.

Yücer, Hür Mahmut (2003). Osmanlı Toplumunda Tasavvuf (19. Yüzyıl). İstanbul: İnsan Yay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. ADEM CEYHAN
Yayın Tarihi: 16.11.2014
Güncelleme Tarihi: 30.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Gazel

Rûz u şeb âh eylerim ki yakdı figân âsumânı

Bahr-i aşkın murguyum men delip o ummânı

Meyl-i muhabbet nûr-ı Ahmed bilip fehm et o irfânı

Aşk miftâh deyip iftah ziyâret kıl o sultânı

Rub‘-ı unsur terkîbinden söyleyen kim tercümânı

Yandırıp Hâlik’ın nefse Küllü men aleyhâ fânı

Fedâî dâvâ ederler gezer her bâr Lâ-mekânı

Bilip rehin tutmayanlar olur gürûh-ı küfrânî

Edip âlemi temâşâ görüp âşıkda nişânı

Ma‘rifîyem Alevî’yem gösterip sıdk-ı burhânı

Allah Allah Allah Allah Allah! Yâ Ma‘rifî şey’en li’llâh!

(Ceyhan, Âdem, Hasan Yılmaz (2011). “Demirci’de de Faal Bir Tasavvufi Ekolün Piri Seyyid Muhammed Fethu’l-maaârif ve Türkçe Şiirleri”. I. Demirci Araştırmaları Bilgi Şöleni. 05-06 Kasım 2010. İstanbul: Lisans Yay. 245.)

Vahdet-nâme'den

Erbâb-ı maârif-i bi’llâh[a] mâlûmdur ki, gazeliyyât ve ilâhiyyât beyninde fark budur ki, gazeliyyâtın her beyti bir mefhûm, mazmûn ve mısrâ-ı evvel ile mısrâ-ı sânîye teşbîh-i tâmm ve zebân-zede ıstılâhât ile mevzûn ve mukaffâ bir beytdir ve beyt-i evvelin beyt-i sânîye râbıta ve münâsebeti yokdur. Her iki mısrâı müzeyyen bir beyt-i ‘âlîdir. Ammâ ilâhiyyâtın matla‘ beytinden nihâyetine varınca, bir rütbe-i mezkûrenin mefhûmu ve her beyti bir beyti tefhîm ve yâhud her bir ilâhî bir âyet-i Kur’ân’ın mazmûnudur ve menba-ı Rûh-ı Kudsî olmağın, hadîs-i kudsî gibi bir mertebe-i nâtıkdır. Ve beyt-i evvelin beyt-i sâniye râbıta ve münâsebeti vardır. Min vech vahy-i İlâhiyyeye mukāreneti olmak hasebiyle ekserî ilâhiyyât evzân-ı şuarâya mutâbık değildir. Lâkin mâlûm-ı ehlü’l-maârifdir ki, Hazret-i Risâlet buyurmuşdur: ‘[v]eş-Şu‘arâ’ü yettebi‘ühümü’l-gāvûn’ ki şuarâ’ dalâlet üzredir. Min indi’llâh olmağın bâzı kelimât-ı kudsiyye gibi müsecca‘ ve mukaffâ ve manzûmdur. el-Ârifü yekfîhi’l-işâret... Bil ki, elfâzdan murâd, maânîdir ve maânîden murâd, sıfâtdır ve esmâ ve sıfâtdan murâd, zâtdır. Ve kelâm-ı ehlu’llâha nazar ve kırâ’at etmek, şol âşık-ı sâdıklara lâyıkdır ki, çeşm zebanlarından yoldur. (?) ve sülûkde tahsîn ve tezyîn-i evsâf-ı kelimât ve ibârât eyleyip mecâlis ü mehâfilde izhâr u arz-ı irfân eylemek, şer‘an mezmûm ve hakîkatde şirk hâli olduğun tahkîk eylemek gibidir.

(Seyyid Muhammed Fethu’l-Ma'ârif. Vahdet-nâme. Tavşanlı Zeytinoğlu Ktp. nu. 241, vr. 6a-b.)