ŞÂHİDÎ, Mısırlı

(d. ?/? - ö. ?/?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Kaynaklarda Şâhidî hakkında herhangi bir bilgi yoktur. Ona dair oldukça sınırlı bilgileri Dîvân’ından edinmekteyiz. Şiirleri ışığında medrese eğitimi aldığı tahmin edilebilir. Çeşitli ifadelerinden hareketle devrinin kültürlü insanlarından olduğu, ilim ve irfan meclislerinde bulunduğu rahatlıkla söylenebilir. Şiirlerinde geçen “Sultân Süleymân” ve “Hazret-i Sultân Muhammed” ibareleri sebebiyle onun Kanûnî Sultan Süleyman (ö. 1566) ile III. Mehmed (ö. 1603) zamanında yaşadığına hükmedilebilir. Divan’ının tek nüshası olan yazmadaki 1012/1603 tarihi de bu hususu destekler mahiyettedir. Yazma nüshanın başında geçen Dîvân-ı Şâhidî Beg Sellemehu’llâh ibaresinden “Bey” unvanını elde ettiği anlaşılmaktadır. Osmanlı Devleti’nde sancakların yöneticilerine, tımar sistemindeki toprak sahiplerine bey unvanı verildiği bilinmektedir. Şairin böyle bir konumda olduğu varsayılabilir. İlaveten şair için kullanılan Sellemehu’llâh tabiri 1603 yılında henüz vefat etmemiş olduğunu göstermektedir. Zira bu ifade hayatta olan din büyüklerine yönelik “Allah ona selamet versin.” anlamında kullanılır. Yukarıda adlarını andığımız iki hükümdar devrinde şiirler yazması nedeniyle onu 16. yüzyıl şairleri içerisinde değerlendirmek gerekmektedir (Kufacı, 2020: 94).

Şâhidî, Gülşenî tarikatına intisap ettiğini ve Gülşenîliği gönülden sevdiğini şiirlerinde dillendirir. Gülşenîlerin şeyhlerinden Gülşenîzâde Safvetî Ali Efendi (ö. 1596)’ye bağlılığını şiirinde açıkça ifade eder. Kendisini âşık ve Melami olarak niteleyen Şâhidî’yi mutasavvıf şairler arasında saymak yanlış olacaktır. Nitekim şiirlerinde Gülşenîliği ve fikirlerini yayma amacında değildir. Şiirlerinin çoğu âşıkane tarzdadır (Kufacı, 2020: 94).

Şairin Mısır, Nil ve buraya gelen devlet ricaliyle ilgili şiirler kaleme alması, Circa ve Mansûre şehir isimlerini anması gibi çeşitli ifadelerinden onun Mısır’da ikamet ettiği anlaşılmaktadır. Divan’ındaki bazı ifadeler Şâhidî’nin kökeninin İstanbul ya da Anadolu olmakla birlikte ömrünün çoğunu Mısır’da geçirdiğini düşündürmektedir. Bu yüzden onu diğer mahlasdaşlarından ayırmak için Mısırlı Şâhidî olarak nitelemek daha uygundur. Aşağıya alıntılanan beyitte Anadolu’nun onun memleketi olduğu anlaşılmaktadır (Kufacı, 2020: 4):

Mısrun güzellerini gören Rûmı n’eylesün

Hergiz gelür mi hâtıra dâr u diyârumuz

Şair, Mısır’la ilgili yer isimleri dışında İstanbul’a tek bir beyitte yer verir. Şâhidî’nin İstanbul’u bildiği, İstanbul’da yaşadığı veya bu şehirle ilgili izlenime sahip olduğunu şu beyit anlatmaktadır (Kufacı, 2020: 4):

Gün gibi revnakı var şimdi yine her yolun

Tutdı şehr içini meh-rûları İstanbûlun

Zamanındaki çeşitli Mısır paşalarına ve devlet ricaline kasideler sunan şair onlardan yardım talebinde bulunmaktadır. Müseddes tarzında kaleme aldığı hasb-i hâlde hâlini, dertlerini çok samimi bir dille tasvir eder. Özellikle mevzubahis müseddesin nakarat kısmında (son iki beyit) kendine yardım eden kimsenin bulunmadığından bahseder. Lakin şiirlerinin genelinde karamsarlık sezilmez. Şiirlerinde devrin üstat şâirleri olan Fuzûlî ve Bâkî arasında Bâkî’yi tercih eder gibidir. Ayrıca Bâkî gibi tevhit, naat, münacat vb. dinî içerikli kasideler yazmaması da dikkat çekicidir. Bu itibarla Şâhidî’yi Bâkî’nin takipçisi olarak görmek mümkündür. Divan’daki ilk gazel Hâfız-ı Şîrâzî’ye nazire olarak kaleme alınmıştır. Hatta ilk mısra doğrudan Hâfız’dan iktibas edilmiştir. Bu yüzden Şâhidî’yi etkileyen şairler içerisinde Hâfız-ı Şîrâzî de sayılabilir (Kufacı, 2020: 94).

Eserdeki gazellerden 169 tanesi âşıkâne tarzda kaleme alınmıştır. Kendisi iki beyitte “şi’r-i pür-sûzum” (63/05) ve “nazm-ı pür-sûzum” (38/04) ibareleriyle şiirinin yakıcılığını vurgular.  Âşıkâne tarzda şiirler söylemesi onun üslubunun belirgin niteliğidir. Sınırlı sayıda da olsa farklı aşk anlayışları eserde görülür. Deyimleri külfetsiz biçimde kullanması, sade ve akıcı dili, coşkulu ve samimi ifadeleri üslubunun dikkati çeken yönleridir (Kufacı, 2020: 96).

Şair, yaşadığı devrin hayatını canlı bir şekilde betimlemiştir. Dönemindeki Mısır siyasi yaşamına dair akisler de Divan’da yer alır. Şairin Mısır ve Nil ile ilgili imgelerinin bazıları divan şiiri estetiği bağlamında düşünülebilecek türdendir. Mısır ve Nil’i hayatının bir parçası olarak coşkulu, samimi ve canlı bir biçimde betimlemesi onu diğer şairlerden ayırır. Şâhidî’nin şiirlerinde yukarıda anılan iki coğrafi unsur mazmun olmaktan çıkıp sosyal hayatın yaşandığı bir mekân hâline gelmiştir (Kufacı, 2020: 96).

Eseri:

Dîvânı: Eser, İÜ Nadir Eserler Kütüphanesinde TY 5510 demirbaş numarası ile kayıtlıdır. Eserin şairi olarak İbrahim Şâhidî Dede el-Muğlavî gösterilmiştir. Şâhidîşiirlerini üç farklı nazım şekli ile yazmıştır. Dîvân’da yer alan 248 şiirden 236’sı gazel formunda, 9 şiir ise kaside formundadır. Bunlardan başka müseddes nazım şekli ile kaleme alınan 3 şiir bulunmaktadır. 236 gazelden 213’ü beş beyitten müteşekkildir. 140 gazelde remel bahri tercih edilmiştir. Gazel biçimindeki şiirlerde en çok Fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün kalıbı kullanılmıştır. Bunun dışında şiirlerde 5 farklı aruz bahrinin kullanılması söz konusudur. Şiirlerde aruz ölçüsünün bütün hususiyetlerine yer verilmiştir (Kufacı, 2020: 94-95).

Kaynakça

Kufacı, Osman (hzl.) (2020). Mısırlı Şâhidî Dîvânı. İstanbul: Kriter Yay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ OSMAN KUFACI
Yayın Tarihi: 27.07.2021
Güncelleme Tarihi: 26.03.2023

Eserlerinden Örnekler

Gazel

Müyesser olmadı çünkim bana ol yâr-ıla sohbet

Şarâb-ı gamdur içdügüm yėdügüm derd-ile mihnet

 

Dilâ çün ol meh-i nâ-mihribânumdan cüdâ düşdüm

Helâk ėtdi beni bir yana hasret bir yana fürkat

 

Esirger kimse yok mı ben fakîri dâr-ı dünyâda

Felek bu denlü cevr eyler bugün yâr-ise bî-şefkat

 

Gelüp görmeyeli ben hastasını ol tabîb-i cân

Ölüm haddine vardum bulmadum hem bir nefes sıhhat

 

Egerçi Şâhidî dünyâ-yı fânîden gidersem de

Hele bir pâdişâhun ‘ışkı ile ėderin rihlet (Kufacı 2020: 114).

 

Gazel

Kadr-i ‘âşık bilmeyen cânândan Allâh saklasun

Zulm-ile meşhûr olan sultândan Allâh saklasun

 

Künc-i mihnetde yaturken derd-i ‘ışk-ı yâr-ıla

Ėy hakîm anma beni dermândan Allâh saklasun

 

Kollayup bir âfeti tenhâca eylerken safâ

Ol mahalde isterin yârândan Allâh saklasun

 

Bâg-ı dehr içinde bir gül yüzlüden olup cüdâ

Bülbül-i bî-çâre-veş efgândan Allâh saklasun

 

Vuslat-ı dil-dâr bir gün el vėre ėy Şâhidî

Ol sürûr eyyâmını hicrândan Allâh saklasun (Kufacı 2020: 226).