ŞEYYÂD HAMZA

(d. ?/? - ö. 749’dan sonra/1348’den sonra)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Anadolu sahası Türk edebiyatının ilk şairlerinden Şeyyâd Hamza hakkında bilinenler sınırlıdır. Asıl adı Hamza’dır. “Mutrib, kıssahan” anlamına gelen Şeyyâd (kelimenin anlamı üzerine yapılmış tartışmalar için bk. Uzluk 1949; Demirci ve Şenol 2008: 11-13) sanıyla anılan şair, şiirlerini Şeyyâd Hamza imzasıyla/mahlasıyla kaleme almıştır. Onun yaşadığı dönem ve yer konusunda farklı görüşler mevcuttur. Eğirdirli Hâcı Kemâl’in 16. yüzyılda derlediği Câmi’ü’n-Nezâ’ir adlı mecmuada yer alan bir şiiri dolayısıyla Şeyyâd Hamza’yı bilim dünyasına tanıtan Fuat Köprülü (1340), Bursalı Lâmi’î Çelebi (ö. 1529)’nin Letâ’if’indeki iki fıkrada isminin Nasreddîn Hoca (ö. 1284) ile geçmesi dolayısıyla Şeyyâd Hamza’nın da 13. yüzyılda yaşadığını belirtmiştir (Köprülü 1976: 236). Şairin Yûsuf u Züleyhâ adlı eserini yayımlayan Dehri Dilçin de (1946: 7) Köprülü ile aynı görüşü paylaşmaktadır. Necmettin Halil Onan, 1026/1617 yılında derlenmiş bir mecmuada yer alan iki gazeline dayanarak onun, 13. yüzyıl şairi olduğunu, ancak Hoca Dehhânî’den önce yaşadığını iddia etmiştir (1949: 532, 533). F. Nafiz Uzluk ise herhangi bir delil göstermeksizin Şeyyâd Hamza’nın 14. yüzyılın başlarında hayatta olduğunu ileri sürmüştür (1949: 588). Ancak bu iddiaların hiçbirisinin somut ve sağlam bir dayanağı bulunmamaktadır. Rıfkı Melul Meriç’in 1930’lu yıllarda Akşehir Nasreddîn Hoca mezarlığında yaptığı araştırmalar sırasında kitabesindeki “Aslı Hatun binti Hamza Şeyyâd” kaydından Şeyyâd Hamza’nın kızına ait olduğu anlaşılan 749/1348 tarihli mezar taşı sayesinde Seyyâd Hamza’nın yaşadığı döneme ilişkin ilk somut veri elde edilmiştir (1936: 179-180). Mezar taşının ve tarih kitabesinin gerçekten şair Seyyâd Hamza’nın kızına ait olup olmadığı konusundaki şüphelerse Metin Akar’ın (1987) tespit ettiği, 749/1348 yılında meydana gelmiş bir veba salgınından bahsedilen mersiye kasidesi ile kesin şekilde ortadan kalkmıştır. Şeyyâd Hamza’ya ait bu kasidede bahsedilen veba salgınının tarihi ile Aslı Hatun’a ait mezar taşının tarihi aynıdır. Ayrıca mezar taşında veba kelimesi yazılı olmasa da Aslı Hatun için bu hastalıktan ölenlerin de şehit hükmünde olduğunu belirten hadise uygun olarak “şehîd” ifadesinin kullanılmıştır. Dolayısıyla bu veriler mezarın Şeyyâd Hamza’nın kızına ait olduğunu ve kasideyi de -adını vermemiş olmakla birlikte- 749/1348 yılında meydana gelen veba salgınında kaybettiği kızı için kaleme aldığını göstermektedir (bk. Akar 1987: 8-9). Ayrıca başka bazı beyitlerindeki (bk. Akar 1987: 13-14) ifadelerinden şairin kızının yanı sıra oğlunu (veya başka çocuklarını) da kaybettiği anlaşılmaktadır. Bu bilgilerden 749/1348 yılında hayatta olduğu öğrenilen Seyyâd Hamza’nın 13. yüzyıl sonu veya 14. yüzyıl başında doğup 14. yüzyılın ikinci yarısında vefat ettiği ortaya çıkmaktadır. Kızı Aslı Hatun’un mezarının Akşehir’de bulunmasından hareketle Şeyyâd Hamza’nın da Akşehir veya civarında yaşadığı düşünülebilir. Şairin Mevlevîlik terminolojisinde “mutrib” anlamına gelen “şeyyâd” sanıyla anılmasına, kimi beyitlerinde “sema, raks, çalgu” gibi kelimeleri kullanmasına ve bir beytinde de Sultân Veled’den söz etmesine istinaden Mevlevî olduğu ileri sürülmüştür (Tavukçu 2005: 184; 2009: 595). Kimi araştırmacılar ise, “şeyyâd” kelimesinin “kıssahân (hikâye anlatıcısı)” anlamından ve Yûsuf u Züleyhâ mesnevisinde sık sık dinleyicileri salavat vermeye davet etmesinden Şeyyâd Hamza’nın diyar diyar dolaşarak tasavvuf öğretisini halka yaymaya çalışan bir derviş olduğu düşüncesindedirler (Demirci vd. 2008: 10). Onun nasıl bir eğitim aldığına ilişkin somut bilgiler bulunmamakla birlikte eserlerinden Arapçaya, Farsçaya ve İslam kültürüne vakıf olduğu, dolayısıyla medrese tahsili gördüğü ya da en azından bir dergâhta uzun yıllar eğitim aldığı söylenebilir (Demirci vd. 2008: 11). Genellikle dinî-tasavvufî nitelikte eserler kaleme alan Şeyyâd Hamza’nın eserleri şunlardır:

Yûsuf u Züleyhâ: Şeyyâd Hamza’nın en meşhur eseri olan manzume Anadolu sahasının ilk mesnevîleri arasındadır. Aruzun “fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün” vezniyle yazılmış 1529 beyitten oluşmaktadır. Hz. Yûsuf ile Züleyhâ arasındaki maceranın konu edildiği metin, Sula Fakih’in aynı adlı eserinden özetlenmiştir. Mesnevînin 952/1545 yılında istinsah edilmiş olan belirlenebilen tek nüshası Türk Dil Kurumu Kütüphanesi Yz A 301/02’de kayıtlıdır. Dehri Dilçin’in 1946 yılında yayımladığı eserin dil özellikleri üzerine Talat Tekin 1951 yılında bir mezuniyet tezi yapmış, Stephanie Bowie Thomas da 1992 yılında hazırladığı yüksek lisans tezinde eseri İngilizceye tercüme etmiştir. Daha sonra Ümit Özgür Demirci-Şenol Korkmaz (2008), Osman Yıldız (2008) ve İbrahim Taş (2010) da eseri yayımlamışlardır.

Dâsitân-ı Sultân Mahmûd: Tasavvuf felsefesinin işlendiği eserde, Gazneli Mahmûd ile bir derviş arasında geçen diyaloglar üzerinden “madde” ile “mânâ” mukayesesi yapılmıştır. Yer yer dönemin yöneticilerinin zulümlerine göndermelerde bulunan Şeyyâd Hamza, eserin sonunda nefsine hükmetmesini bilen dervişi varlık ve kudret sahibi sultandan üstün göstermeye çalışmıştır. Klasik mesnevî kompozisyonuna uygun olarak düzenlenen 79 beyitlik manzume, aruzun “fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün” vezniyle yazılmıştır. Metnin 16. yüzyılın ikinci yarısında istinsah edildiği düşünülen tek nüshasını 1969 yılında Sadettin Buluç yayımlamıştır.

Ahvâl-i Kıyâmet: Kıyametin nasıl kopacağı, ölülerin nasıl dirileceği, Hz. Peygamber’in ümmetine nasıl şefaatçi olacağı ve hangi kavimlerin cennete veya cehenneme gideceği gibi konuların sade bir dille anlatıldığı 289 beyitlik bu mesnevî, aruzun “fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün” vezniyle kaleme alınmıştır. Metin Akar (1987: 12), Şeyyâd Hamza’ya mı yoksa Şeyyâd Îsâ’ya mı ait olduğu konusunda farklı görüşler bulunan eserin kuvvetle muhtemel Şeyyâd Hamza’ya ait olduğunu belirtmektedir. Tavukçu ise esasen Şeyyâd Hamza’ya ait olan eseri Şeyyâd Îsâ’nın sonradan değiştirdiğini ve metne 55 beyit ilave ettiğini iddia etmektedir (2010: 105). İkisi Türk Dil Kurumu Kütüphanesi’nde (nr. A 142 ve A 346), birisi Hikmet İlaydın’ın şahsî kütüphanesinde ve biri de Ankara Millî Kütüphane’deki Yz A 3772’de kayıtlı mecmuanın içerisinde olmak üzere dört nüshası bilinen eser, Cem Dilçin tarafından yayımlanmıştır (1978). Ayrıca Esra Durmaz da metin üzerine bir yüksek lisans tezi hazırlamıştır (1994).

Mi’râc-nâme: Miraç hadisesinin sade bir dil ve yalın bir üslupla anlatıldığı 545 beyit uzunluğundaki bu mesnevî aruzun “fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün” vezniyle kaleme alınmıştır. Bilinen tek nüshası Ankara Millî Kütüphane’deki Yz A 3772’de kayıtlı mecmuanın 80b-101b sayfaları arasında yer almaktadır. Metin üzerinde Gülten Feşel Güzelışık yüksek lisans tezi yapmıştır (1996).

Vefât-ı Hazret-i Muhammed Aleyhi’s-selâm: Hz. Muhammed’in vefatının konu edildiği bu mesnevî de aruzun “fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün” vezniyle yazılmıştır. Bilinen tek nüshası Millî Kütüphane Yz A 3772’de kayıtlı mecmuanın 101b-121a sayfaları arasında yer almaktadır. 483 beyit uzunluğundaki bu mesnevinin ilk 356 beyitlik kısmı Şeyyâd Hamza’ya son 127 beyitse müstensihe aittir. Manzume üzerine Fatma Turhal Güner 1996 yılında bir yüksek lisans tezi hazırlamıştır.

Yukarıdaki manzumelerin yanı sıra Şeyyâd Hamza’nın değişik mecmualarda tespit edilmiş 15 müstakil şiiri bulunmaktadır. Bu şiirlerden 4’ünü Mecdut Mansuroğlu (1946a, 1946b) [biri Fuat Köprülü’nün (1340) daha önce yayımladığı olmak üzere], 2’sini Necmettin Halil Onan (1949), 6’sını Saadettin Buluç (1956, 1962), 2’sini Metin Akar (1987) ve 1’ini Milan Adamovic (1996) yayımlamıştır.

Genellikle dinî-tasavvufî içerikli şiirler kaleme alan Şeyyâd Hamza’nın en fazla işlediği tema ölümdür. Şiirlerinde ölümün böylesine önemli bir yer tutmasında 1345-1353 yılları arasında yaşanan büyük veba salgınında çocuklarını kaybetmesi etkili olmuştur. Yaşadığı çalkantılı dönemde pek çok acıya şahitlik eden şair, bu acılardan sorumlu tuttuğu dönemin idarecilerine karşı derin bir öfke içindedir. Bu öfkesini de şiirlerinde sıklıkla dile getirmiştir. Dünya hayatının, dolayısıyla da dünya nimetlerinin gelip geçiciliğini vurgulamış ve insanlara Allah’a, dine, imana sarılmalarını öğütlemiştir. Onun, olabildiğince geniş bir kitleye hitap etme amacıyla sanat gayesi gütmeksizin sade ve külfetsiz bir dille içinden geldiği gibi yazdığı şiirlerinde vezin ve kafiye kusurları bulunmaktadır (Akar 1987: 6; Tavukçu 2005: 187; 2009: 595-596).

Kaynakça

Adamovic, Milan (1996). “Ein weiteres Gedicht von Şeyyād Ĥamza”, Materialia Turcica (17): 87-102.

Adamovic, Milan (2006). “Şeyyad Hamza’nın Yeni Bir Şiiri”. Çev. Aziz Merhan. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (14): 157-171.

Akar, Metin (1987). “Şeyyad Hamza Hakkında Yeni Bilgiler I-II”. Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türklük Araştırmaları Dergisi 2 (5): 1-22.

Buluç, Sadettin (1956). “Şeyyâd Hamza’nın Beş Manzumesi”. Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi VII (1-2): 1-16.

Buluç, Sadettin (1962). “Şeyyâd Hamza’nın Lirik Bir Şiiri”. Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi XII (1-2): 139-142.

Buluç, Sadettin (1969). “Şeyyâd Hamza’nın Bilinmeyen Bir Mesnevisi”. Türkiyat Mecmuası 1968 XV: 247-264.

Çelebioğlu, Amil (1999). Türk Edebiyatında Mesnevi. İstanbul: Kitabevi.

Demirci, Ümit Özgür ve  Ş. Korkmaz (hzl.) (2008). Şeyyâd Hamza, Yûsuf u Zelîhâ (Destân-ı Yûsuf Aleyhi’s-selâm ve Hazâ Ahsenü’l-Kasasi’l-Mübârek). İstanbul: Kaknüs Yay.

Demirci, Ümit Özgür (2011). “Şeyyad Hamza’nın Yusuf u Zeliha’sındaki Bazı İbareler Üzerine”. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi (45): 1-8.

Dilçin, Cem (1978). “XIII. Yüzyıl Metinlerinden Yeni Bir Yapıt: Ahvâl-i Kıyâmet”. Ömer Asım Aksoy Armağanı. Ankara: TDK Yay. 49-86.

Dilçin, Dehri (hzl.) (1946). Şeyyad Hamza, Yusuf ve Zeliha. İstanbul: TDK Yay.

Durmaz, Esra (1994). Şeyyad Hamza’nın Ahval-i Kıyamet’i. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi.

Eminoğlu, Emin (hzl.9 (2008). Destân-ı Yusuf, İstanbul: IQ Yay.

Feşel Güzelışık, Gülten (1996). Mi‘racnâme. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi.

Koç, Mustafa (2011). “Anadolu’da İlk Türkçe Telif Eserler”. Bilig (57): 159-174.

Köprülü, Fuad (1340). “Selçukîler Devrinde Anadolu Şairleri I, Şeyyad Hamza”. Türk Yurdu (1): 27-34.

Köprülü, M. Fuat (1922). “Anatolische Dichter in der Seldschukenzeit I, Sejjad Hamza”. Körösi Csoma Archivum I (3): 183-189.

Köprülü, Fuad (1976). Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar. Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yay.

Mansuroğlu, Mecdut (1946a). “Anadolu Türkçesi (XIII. Asır) Şeyyad Hamza’ya Ait Üç Manzume”. Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi I (1-2-3-4): 180-195.

Mansuroğlu, Mecdut (1946b). “Şeyyad Hamza’nın Doğu Türkçesine Yaklaşan Manzumesi”. TDAY-Belleten. 125-144.

Meriç, Rıfkı Melul (1936). “Anadolu Türk Tarihi Vesikaları: Akşehir Türbe ve Mezarları”. Türkiyat Mecmuası V: 141-212.

Onan, Necmeddin Halil (1949). “Şeyyat Hamza’nın İki Yeni Gazeli Dolayısiyle”. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi (7): 529-534.

Taş, İbrahim (2010). Şeyyâd Hamza, Yûsuf ve Zelîhâ. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10712,yusufvezelihapdf.pdf?0 [erişim tarihi: 29.12.2014].

Tavukçu, Orhan Kemal (2005). “Şeyyâd Hamza’nın Bilinmeyen Bir Şiiri Münasebetiyle”. International Journal of Central Asian Studies (Prof. Dr. Mustafa Canpolat Armağanı) 10 (1): 181-195.

Tavukçu, Orhan Kemal (2009). “Klâsik Edebiyatta Hamse Geleneği ve Şeyyâd Hamza”. Turkish Studies 4 (7): 593-602.

Tavukçu, Orhan Kemal (2010). “Şeyyad Hamza”. İslâm Ansiklopedisi. C. 39. İstanbul: TDV Yay. 104-105.

Tekin, Talat (1951). 13. Asır Anadolu Şairlerinden Şeyyâd Hamza’nın Destân-ı Yûsuf Mesnevisi Üzerinde Dil Tetkikleri. Mezuniyet Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.

Thomas, Stephanie Bowie (1992). The Story of Joseph in Islamic Literature with an Annotated Translation of the Pre-Ottoman Destân-ı Yusuf by Şeyyad Hamza. Yüksek Lisans Tezi. New York: Colombia University.

Turhal Güner, Fatma (1996). Vefât-ı Hazret-i Muhammed Aleyhi’s-selâm. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi.

Uzluk, Feridun Nafiz (1949). “Şeyyad Sözü Hakkında Araştırma”. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi VII (4): 588-592.

Yıldız, Osman (2008). Şeyyâd Hamza, Yûsuf u Zelîhâ (Destân-ı Yûsuf), Giriş-İnceleme-Metin-Dizinler. Ankara: Akçağ Yay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DOÇ. DR. MEHMET GÜRBÜZ
Yayın Tarihi: 12.02.2015
Güncelleme Tarihi: 20.08.2022

Eserlerinden Örnekler

Yûsuf u Züleyhâ’dan

Bunun üzerine delim yıl giçer zamân

Yûsuf’a iletür anı bir bâzergân

 

Satar anı Yûsuf’a Yûsuf alur

Kamudan has kendüye anı kılur

 

Her işi kim Yûsuf’un olur-ıdı

Ana eytse ol tamâm kılur-ıdı

 

İmdi diler ol Beşîr’e buyura

Ol gönlegi iltüp Ya’kûb’a vire

 

Biti yazar Beşîr’e virür tonı

Ken’an’a ilet Ya’kûb’a vir dir bunı

 

Beşîr alur ol tonı varur gider

Vir salavât eydeyim imdi n’ider

 

Çün Beşîr ol Ken’an’a on gün kala

Destûr gelür Çalap’dan şol dem yile

 

Yûsuf kohusın iledür Ya’kûb’a

Kâsid bir kez güler Ya’kûb baba

 

Eytdi uş geldi Yûsuf’dan bir kohu

Dirmiş haberin bildürem ahu

 

Oglınun oglanları eydür dede

Yûsuf iysi burnundan kaçan gide

 

Uşagını iyidür burnundan kokar

Anı tuydun çıkdı cânundan buhâr

 

İrdi Beşîr Ken’ân’a imdi iy dede

Gördi ton yur bir avrat hem dârde

 

Selâm virdi ol avrat aldı selâm

Söyledi ol avrata bir kaç kelâm

 

Eytdi Ya’kûb evi kandadur degil

Anı bana eydi virgil söylegil

 

Avrat eydür Ya’kûb agrısı katı

Beşîr eydür Yûsuf’dan geldi biti

(Demirci, Ümit Özgür, Ş. Korkmaz (hzl.) (2008). Şeyyâd Hamza, Yûsuf u Zelîhâ (Destân-ı Yûsuf Aleyhi’s-selâm ve Hazâ Ahsenü’l-Kasasi’l-Mübârek). İstanbul: Kaknüs Yay. 263.)

 

Gazel

Aceb nitdüm yâre virmez selâmı

Bu zâlim müdde’i komaz ola mı

 

Menüm iki cihânda yârum oldur

Menem anun âhir kemter gulâmı

 

Şu cefâlar ki sen bana kılursan

Aceb kâfir müselmân[a] kıla mı

 

Yûsufa kalmadı bu hüsn bâkî

Kıyâs eyle [sana] yârum kala mı

 

Seni sevmez mi yohsa Şeyyâd Hamza

Denînün biridür bu kaltabânî

Onan, Necmeddin Halil (1949). “Şeyyat Hamza’nın İki Yeni Gazeli Dolayısiyle”. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi (7): 533.

 

Gazel

Begüm hûblar sana muştak degül mi

Ya hüsnün bahçası uçmak degül mi

 

Tutağun şerbeti sayru sağaldur

Sözün hastalara tiryâk degül mi

 

Kamu tertîblerün yerlü yerince

Seni koçmak sekiz uçmak degül mi

 

Eger ben hastanun elin alursan

Sırâtun köprüsin geçmek degül mi

(Onan, Necmeddin Halil (1949). “Şeyyat Hamza’nın İki Yeni Gazeli Dolayısiyle”. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi (7): 534.)