ULU ÂRİF ÇELEBİ, Mehemmed Celâleddîn Ferîdûn

(d. 671/1272-73 - ö. 720/1320-21)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

671/1272-73 yılında doğan Ulu Ârif Çelebi, Sultân Veled (ö. 712/1312)’in oğludur. Annesi kuyumcu Şeyh Salâhaddîn’in kızı Fâtıma Hatun’dur. Dedesi Mevlânâ, kendisine Mehemmed Celâleddîn Ferîdûn adını vermişse de onun Ulu Ârif diye çağırılmasını istemiştir. Ulu Ârif Çelebi babası Sultân Veled hayatta iken, Emîr Kayser-i Tebrîzi’nin kızı Devlet Hatun’la evlenmiş, iki erkek, bir kız çocuğu olmuştur. Erkek çocuklarının adları, Bahâeddîn Emîr Âlim ve Muzaffereddîn Emîr Âdil, kızının adı da Melike’dir. Mevlevî ortamında büyüyen Ulu Ârif Çelebi, yine bu çevrede tahsil görmüştür. İlk tahsilini babasından alan Ulu Ârif Çelebi’nin, başka hangi zatlardan ders aldığı bilinmemektedir. O, daimâ Mevlânâ’dan bahseden, Mevlânâ’nın sözlerini söyleyen, menkıbelerini nakleden ve Mevlevî tarikatının yayılması konusunda en fazla gayret gösteren dervişlerden biriydi. Seyahatleri ile Mevlevîliği yayma yoluna giden Ulu Ârif Çelebi, vefatına kadar bu seyahatlerini sürdürdü ve gittiği her yerde irşat görevini üstlendi.Talebelerinden Eflâkî, Menâkıbu’l-Ârifîn’i şeyhi Ulu Ârif Çelebi’nin isteği üzerine kaleme alınmıştır. Anadolu’daki beyliklerde Mevlevîliği tanıtıp yayan Ulu Ârif Çelebi, onlarla iyi ilişkiler kurmuş, onların huzurunda sema törenleri düzenleyerek, pek çok kişinin tarikata intisabını sağlamış ve bu beyliklerin hâkimiyet alanlarında Mevlevîhanelerin açılmasına vesile olmuştur. Lârende (Karaman), Beyşehir, Aksaray, Akşehir, Afyon, Kütahya, Amasya, Niğde, Sivas, Tokat, Birgi, Denizli, Menteşe, Alâiye, Antakya, Bayburt, Erzurum, Irak, Tebriz, Merend, Sultaniye gittiği belli başlı yerlerdir. Neredeyse bütün Anadolu’yu gezen Ulu Ârif Çelebi, Irak, Tebriz ve iki kez sefer ettiği İlhanlıların merkezi Sultaniye seyahatlerini Eflâkî (ö. 761/1359) ile birlikte yapmıştır. Ancak hangi tarihlerde bu şehirlerde bulunduğu belli değildir. Ulu Ârif Çelebi, son seyahatinde Lârende’den Aksaray’a, oradan da Konya’ya geçmiş, şehre varınca hastalanmış ve 720/1320-21 yılında burada vefat etmiştir. Mezarı Mevlânâ Türbesi’ndedir.

Ulu Ârif Çelebi’nin gazel ve rubailerden oluşan Dîvân’ı başılmıştır (Kunt-Vanlıoğlu 2013). Devrin edebiyat dilinin Farsça olması sebebiyle o da şiirlerini Farsça ile yazmıştır. Bunların çoğu Mevlânâ’ya nazîre olup tasavvufî özellikler taşımaktadır. Şiir yoluyla halkı irşat etmek temel gayesidir. Bu gaye ile lirik gazel ve rubailer kaleme almıştır. Şiirlerinden hassas ve duygulu bir şair olduğu anlaşılmaktadır.

Kaynakça

Yazıcı, Tahsin (hzl.) (1964-1966). EflâkÎ Ahmed Âriflerin Menkıbeleri. Ankara: MEB Yay.

Ferîdûn bin Ahmed-i Sipehsâlâr (1977). Mevlânâ ve Etrafındakiler - Risâle. İstanbul.

Gölpınarlı, Abdülbâki (1983). Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik. İstanbul: İnkılap ve Aka Kitapevi.

Ilgar, Yusuf (1992). Tarih Boyunca Afyonkarahisar’da Mevlevîlik. Afyon.

Kunt, İbrahim ve Mehmet Vanlıoğlu (hzl.) (2013). Ulu Ârif Çelebi Dîvânı. Konya: Büyükşehir Belediyesi Yay.

Muhammed Emîn Riyâhî (1995). Osmanlı Topraklarında Fars Dili ve Edebiyatı. İstanbul: İhsan Yay.

Önder, Mehmet (1986). Mevlânâ. Ankara: KTB Yay.

Top, Hüseyin (2001). Mevlevî Usûl ve Âdâbı. İstanbul: Ötüken Yay.

Ulu Ârif Çelebi (1949). Rubâiler. Çev. F. N. Uzluk. İstanbul.

Valıoğlu, Mehmet (1991). Ulu Ârif Çelebi ve Dîvânının Tenkitli Metni. Doktora Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DOÇ. DR. NİLGÜN AÇIK ÖNKAŞ
Yayın Tarihi: 23.12.2013
Güncelleme Tarihi: 11.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Me-bâdâ bî-tû ey Şeh-i zindegânî

Me-bâdâ bî-tû ey Meh-i şâdmânî

(Sensiz olmasın ey hayatın padişahı, sensiz olmasın ey sevincin ayı.)

Me-bâdâ bî-tû ey cân-i melâhat

Cihân-i kohne râ hergiz cevânî

(Sensiz olmasın ey tatlılığın canı, ihtiyar dünyanın asla, gençliği.)

Me-bâdâ câvidân hûbî-i uşşâk

Eğer husnet ne-bâşed câvidânî

(Ebedi olmasın aşıkların hoşluğu, eğer senin güzelliğin ebedi olmasa.)

Hudâvendî-i tû câvid bâdâ

Ki men hestem ğulâm-i râygânî

(Senin sultanlığın ebedi olsun, ben, değersiz bir kul olduğum sürece.)

Her an nefsî ki şud mahkûm-i hikmet

Numâyed her nefes Hak râ 'ayânî

(Hikmetin mahkûmu olan her kişi, her nefeste Hakk'ı açıkça görür.)

Sefer kerden Şehâ ez mâ ne-şâyed

Çerâ k'ez reftegân tû armağânî

(Ey Hükümdar! (Senden) sefer bize yaraşmaz çünkü sen, gitmişlerden (bize) armağansın.)

Tuyî ez gayb der-'âlem nişânÎ

'Ayân baş ey nişân-i bî-nişânî

(Âlemde gaybdan alameti olan sensin, görün (bize) ey nişansızlığın nişanı.)

Ki mâ der-bendegî bâşîm çâlâk

Ser-i mâ râ resed tâc-i Kiyânî

(Biz kullukta süratli olalım, başımıza yücelik tacı erişsin diye.)

Be-zîr-i sâye-i lutf-i tû bâdâ

Hemîşe 'Ârifet râ zindegânî

(Seni bilen Arif'in için hayat, daima senin lütfunun gölgesinde olsun.)

(Kunt, İbrahim ve Mehmet Vanlıoğlu (hzl.) (2013). Ulu Ârif Çelebi Dîvânı. Konya: Büyükşehir Belediyesi Yay. 450-452).