YAKUB ÇERHÎ

(d. ?/? - ö. 851/22.04.1447)
tekke şairi
(Tekke / Başlangıç-15. Yüzyıl / Çağatay)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Yakub Çerhî, Gazne yakınlarındaki köylerden biri olan Çerh’te dünyaya gelmiştir. Herat ve Mısır’da eğitim görmüş, Buhara’da fetva icazeti almıştır. Bahaeddin Nakşbend’e intisap edip hilafet almış, ayrıca mürşidinin yönlendirmesiyle Alâeddin Attar’ın sohbetlerine devam etmiş, mürşidinin vefatından sonra Attar’ın hizmetine girmiştir. Evlenen ve erkek-kız çocuklara sahip olduğu bilinen Çerhî’nin en bilinen evladı, aynı zamanda halifelerinden biri olan Yusuf Çerhî’dir. Yetiştirdiği halifelerden Ubeydullah Ahrâr, Nakşbendi tarikatının gelişmesinde çok etkili olmuş bir isimdir. Bu sebeple Nakşibendi silsilenamelerinde Attar’ın halifesi olarak yer alır. Attar’ın vefatından sonra Halfetu/Hulgâtu’ya yerleşip yaklaşık elli yıl irşad vazifesini yerine getirmiştir. 5 Safer 851/ 22 Nisan 1447’de vefat etmiştir. 

Çerhî eserlerini Farsça ve Arapça kaleme almış olup şunlardır:

1. Neynâme-i Mevlânâ: Mesnevî’nin başındaki ilk on sekiz beytin ve bazı hikayelerin şerhi olup Farsçadır. Eser Türkçeye Ahmed Cahit Haksever tarafından çevrilmiştir (Haksever 2013: 69-138).

2. Risâle-i Ünsiyye: Farsça olan eser, Bahaeddin Nakşbend’in hayatından kesitler sunmaktadır. Lalizâde Abdülbâki Efendi tarafından Osmanlı Türkçesine çevrilen eser, Ahmed Cahit Haksever tarafından yeniden çevrilmiştir (Haksever 2013: 21-49).

3. Risâle-i Ebdâliyye: Evliyanın vasıflarını açıklayan bu eser, Farsça’dır. Haksever (2013: 53-68) tarafından tercüme edilmiştir.

4. Cemâliyye Havrâiyye- Şerh-i Rubaî-i Ebû Saîd Ebu’l-Hayr: Farsça olan eser, Ebû Saîd’in bazı rubailerinin şerhidir (Haksever 2009: 88-89).

5. Şerh-i Esmâ-i Hüsnâ: Allah’ın isimlerinin Farsça şerhidir (Haksever 2009: 89-90).

6. Tarika-i Hatm-i Ahzâb: Bazı sûrelerin günlük vird olarak okunması amacıyla tertip edilmiştir (Haksever 2009: 90-91).

7. Tefsir: Kur’an-ı Kerim’in bazı sûrelerinin İşârî anlamları üzerinde duran eser, Farsça olup Gurabzâde Ahmed b. Abdullah tarafından da Osmanlı Türkçesine çevrilmiştir (Haksever 2009: 91-93).

8. El-Ehâdîsü’l-Erba‘ûn: Ahlakla ilgili kırk hadisin şerhidir (Haksever 2009: 93-94).

9. Şerhu Nisâbi’s-Sıbyân li’l-Ferâhî: Ebû Nasr Ferâhî’nin Nisâbu’s-Sıbyân isimli Arapça-Farsça sözlüğünün Farsça şerhidir (Haksever 2009: 94).

10. Risâle der İlm-i Ferâiz (Kitâbu’l-Ferâiz): Miras taksimi hakkında manzum Farsça bir eserdir (Haksever 2009: 94-95).

Yakub-ı Çerhî, dünyayı dinî çerçeveden gören bir mesleğe mensup olduğundan yazdığı tüm eserlerde bu durumun etkisi görülür. Edebiyata da bakışı bu çerçevede şekillenmiştir. Söylediği veya alıntıladığı beyitlerin tamamı tasavvufi aşkı dile getirir. Bu bağlamda sufîlerin yaşadığı manevi deneyimleri dil ile ifade etmenin güçlüğü onu da diğer sufiler gibi mecazlı bir dil kullanmaya itmiştir. Böyle bir dil kullanmasının ikinci sebebi de tasavvufi bilgiyi ehil olmayanlardan gizlemek düşüncesidir. Öte yandan sufilerin de anlamakta güçlük çektikleri bazı önemli eserlerin açıklanması da bu süreçle yan yanadır. Çünkü bir yandan da sufilerin mecazlı dilinin ehil olmayanlarca sapkınlık olarak değerlendirilmesi böyle bir çabayı gerekli kılmıştır. Nitekim Çerhî de Mevlânâ’nın Mesnevî’sinin ilk on sekiz beytini ve Ebu’l-Hayr’ın bazı rubailerini şerh ederek bu kervana katılmıştır. Bu şerhlerde adem, fenâ, sekr, tefrika, sema, vecd gibi terimler açıklanmıştır.

Kaynakça

Aykut, Said (1995). “Yâkûb-ı Çerhî”, Sahabeden Günümüze Allah Dostları, 7. İstanbul: Şule Yay. 358-365.

Haksever, Ahmet Cahid (2009). Ya‘kub-ı Çerhî Hayatı, Sanatı ve Tasavvuf Anlayışı. İstanbul: İnsan Yay.

Haksever, Ahmet Cahid (çev.) (2013). Yakub-ı Çerhî Ney-Nâme. İstanbul: Kampanya Kitapları.

Nevşâhî, Arif (2013). "Ya‘kûb-ı Çerhî", Diyanet İslam Ansiklopedisi. C. 43. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 281-282.

Üşenmez, Emek (2014). “XVI. Yüzyıl Doğu Türkçesiyle Yazılmış Bir Kuran Tefsiri: Tercüme-i Tefsir-i Yakub-i Çerhî (H. 993/ M. 1585)”, Teke Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, 3/1 (2014): 167-190.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. GÜROL PEHLİVAN
Yayın Tarihi: 07.12.2014
Güncelleme Tarihi: 12.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Ney-nâme

Beni kamışlıktan kopardıklarından beri,

Feryadımdan erkek, kadın hepsi ağlayıp inledi.

 

Ayrılıktan parça parça olmuş gönül isterim,

Ki bu sayede iştiyak derdimi açayım

Gerçek âşık ve talip, dertli olur. Hicran ateşine yanmıştır ve onun kalbi, ney gibi ayrılık acısıyla yaralıdır. Mevlana bu sebeplerle dertsiz kişinin yanında aşktan bahis açmaz. Zira sözün manasından nasibi yoktur. Zira, “onlar sağırlar, dilsizler ve kör gibidirler. Çünkü onlar (Hakk’a) geri dönemezler” (el-Bakara, 2/18). 

Yukarıdaki beyitte şuna işaret edilmektedir:

Sâdık talip istek derdinden, sınır ve kayıttan, şehvetten sıyrılmıştır ve tevecchü tamdır. Ancak bu şekilde şeyhin sözü onun üzerinde etkili olur.

Haksever, Ahmet Cahid (çev.) (2013). Yakub-ı Çerhî Ney-Nâme. İstanbul: Kampanya Kitapları. 72.

 

Risâle-i Ünsiyye

“Ebrârın hasenatı, mukarrebûnun günahıdır” derler. Zira:

Zahidin yolu gurur içinde gururdur

Ârifin yolu harab içinde harabdır

Yol ikidir. Bazısı, riyazet ve mücâhedede bulunurlar. Bunun neticesini talep ederler ve amaçlarına ulaşırlar, bulurlar. Bazısı da ihsan sahibidir. Hüdâ’nın fazlından başkasını görmezler. Taat ve mücâhedelerini O’nun fazlı bilirler. Amellerinin hesabını yapmayıp taat üzere devam ederler. Mülahazayı terk ve amelde sebat üzere olan topluluk, maksuda daha çabuk ulaşır. Bir pîr-i fânî, “ameli kurtuluş olarak görme, ancak küçümseme de” der.

Haksever, Ahmet Cahid (çev.) (2013). Yakub-ı Çerhî Ney-Nâme. İstanbul: Kampanya Kitapları, 47.