(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
XV. yüzyıl tarihçilerinden Yazıcı-zâde Alî hakkındaki bilgiler oldukça sınırlıdır. Neşrî Târîhi’nde onun, Sultân II. Murâd devrinde Mısır’da Memluk sultanlarının yanında Osmanlı elçiliği yapan bir siyaset adamı olduğu ve kitabını muhtemelen 839/1436 yılında sultanın emriyle hazırladığı bildirilmektedir (Menage 1964: 13; Öztürk 2008: 109). Müverrihin bilinen tek eserinin adı Tevârîh-i Âl-i Selçuk’dur. Oğuz-nâme ya da Moğol-nâme olarak da adlandırılan Tevârîh-i Âl-i Selçuk, destanî unsurlar taşıyan bir Türk-Oğuz, Selçuk, Moğol, Anadolu Beylikleri ve Osmanlı Devleti tarihidir. Yazıcı-zâde Alî’nin, başına Türklerin Orta Asya’daki durumunu ve Anadolu’ya gelişini anlattığı bir bölüm eklediği metin toplam beş ciltten oluşmaktadır. Ancak dördüncü ve beşinci ciltleri arasında diğer bölümlerde olduğu gibi bitiş ve başlangıcı gösteren bir bilgi veya işaretin bulunmaması sebebiyle Topkapı Sarayı Kütüphanesi ve Paris Bibliotheque National kataloglarında kitabın dört ciltten oluştuğu yazılmış ve dolayısıyla son iki cildin bölümleri hakkındaki bilgiler tek cilt üzerinden verilmiştir. Tevârîh-i Âl-i Selçuk’un muhtevası şöyledir:
I. cilt: İçinde Türk-Moğol ve Oğuz boyları hakkında bilgi verilmiş ve Oğuz Destânı’nın İslamî şekli hikâye edilmiştir. Oğuz’un doğuşu, doğuştan Müslüman oluşu, annesinin sütünü Müslüman olmadığı için emmeyişi, rüyasına girerek onu İslâmiyet’e davet edişi ve ancak o Müslüman olduktan sonra sütünü emişi gibi İslamî destan motiflerini içeren metinde yarı tarih yarı menkıbe halindeki hikâyeye aynı üslupla devam edilmiştir. Bu arada Uygur, Kanklı, Kıpçak, Karluk, Kalaç, Ağaçeri gibi Türk boylarının Oğuz Han tarafından adlandırılışından da söz edilmiştir. Bu bölümde Reşîddüdîn’in Câmi’ü’t-Tevârîh adlı eserinden ve Dede Korkut Hikâyeleri’nin halk arasındaki yaygın rivayetlerinden de faydalanılmıştır (Tezcan 2007: 621-634). Diğer kaynakların yanı sıra bir de Uygur hattı ile yazılmış Oğuz-nâme’den bahsedilmiştir.
II. cilt: İran ve Irak Selçuklularının tarihi niteliğindeki olup eserin temelini oluşturmaktadır. Râvendî’nin Râhatü’s-Sudûr adlı kitabından çevrilen bölümün sonunda kısaca ondan da söz edilerek ikinci cildin bitiş noktası da belirtilmiştir.
III. cilt: Anadolu Selçuklu Devleti’nin tarihi niteliğindeki metin İbn Bîbî’nin el-Evâmirü’l-Alâ’iyye fi’l-Umûri’l-Alâ’iyye’sinin tercümesidir. Ancak kitabın hiç bir yerinde İbn Bîbî’den ve eserinden bahsedilmemiştir.
IV. cilt: Reşîdüddîn’in Câmî’ü’t-Tevârîh’inden alınmış bir bölümün tercümesidir.
V. cilt: Rum memleketinin Gazan Han’ın ölümünden sonraki durumundan söz edilen metinde Gazneli ve Osmanlı hanedanlarının menşei hakkında da bilgiler verilmiştir.
Yazıcı-zâde Alî’nin Tevârîh-i Âl-i Selçuk adlı eserinin İstanbul, Ankara, Leiden, Paris, Moskova ve Leningrad kütüphanelerinde hacimleri birbirinden farklı 9 nüshası bulunmaktadır. Ayrıca kaynaklarda Moskova ve Leningrad’daki kütüphanelerde kayıtlı üç nüshasının daha olduğu belirtilmektedir. Eser üzerine ilk yayının Smirnov (1903) tarafından yapıldığına değinen Erzi (1997: 716), bu çalışmadan seçtiği bazı parçaları da yayımlamıştır. Daha sonra Houtsma (1902), Paris ve Leiden nüshalarından faydalanarak kitabın Anadolu Selçukluları hakkındaki bölümünü (Zikr-i Vürûd-ı Resûlân-ı Sultân Celâle’d-dîn başlığına kadar) neşretmiştir. Seyyid Lokmân bin Hüseyin el-Âşûrî’nin 1009/1600-01 yılında Yazıcı-zâde’nin eserini özetleyerek yazdığı Oğuz-nâme üzerinde J. J. Wilhem Lagus (1854), Latince tercümenin de yer aldığı bir çalışma yapmıştır (Köprülü 1943: 430). Yinanç, Mehdî Çelebi’nin Yazıcı-zâde’nin tarihine bazı eklemelerde bulunarak bir kitap hazırladığını kaydetmişse de bu konuda başka bir bilgi bulunmamaktadır (Yinanç 1944: 11). Eserin ikinci cildi üzerinde Sevim Yılmaz Önder’in yaptığı çalışma metnin Râvendî’nin Râhatü’s-Sudûr adlı eseri ile karşılaştırılması, transkripsiyonu ve indeks-sözlüğünden oluşmaktadır (2009a). Kitabın aynı cildi üzerinde yapılan doktora tezi yayımlanmıştır (Bakır 2009).
Yazıcı-zâde Alî de döneminin diğer aydınları gibi edebiyattan anlayan şiir yazan biridir. Bu nedenle eserinde kronolojik olarak sıraladığı tarihî bilgileri aktarırken onları hikâyelerle süslemiş, metnin birçok yerinde efsaneler, darbımeseller ve şiirlere de yer vererek hem eğitici hem eğlendirici bir tarih metni yazmıştır. Kitabın Farsça orijinalindeki şiirleri Osmanlı siyasî ve kültürel bağlamına göre yeniden kurgulamıştır (Balıkçıoğlu 2013: 349). Meselâ II. ciltte Râvendî’nin eserini sunduğu I. Gıyâseddîn Keyhüsrev’in adının geçtiği medhiyeyi Türkçe bir şiire dönüştürürken Keyhüsrev adını kaldırmış, yerine tercümeyi sunacağı Sultân Murâd’ın adını koymuştur (Yılmaz Önder 2009: 81). Metnin genelinde sade ve temiz bir Türkçe kullanan müverrih, şiirlerde dönemin edebiyat geleneğine bağlı olarak Arapça ve Farsça kelimelerin hâkim olduğu daha edebî bir dil kullanmıştır. Yazıcı-zâde, muhtemelen şair olmaması nedeniyle kendi şiirlerinde genellikle vezin hatalarına düşmüştür. Bu da muhtemelen yazarın, mensur bir tarih kitabı yazmak arzusu nedeniyle manzum kısımlara gereken özeni göstermemesinden kaynaklanmaktadır. Bir takım eksikliklerine rağmen Yazıcı-zâde Alî, kendinden sonraki kuşaklarca okunan ve daha önemlisi tarihçiler tarafından kaynak olarak kullanılan önemli bir eser bırakmıştır. Nitekim 16. yüzyılın önemli tarihçilerinden Lütfî, Tevârîh-i Âl-i Osmân adlı eserini hazırlarken Yazıcı-zâde adını zikretmeden Tevârîh-i Âl-i Selçuk’tan faydalandığını belirtmiştir (Atik 2002: 26; Yılmaz Önder 2009: 30).
Kaynakça
Atik, Kayhan (hzl.) (2001). Lütfi Paşa ve Tevârîh-i Âl-i Osmân. Ankara: KB Yay.
Balıkçıoğlu, Efe Murat (2013). “Poetry in the Text: The Use and Function of Poetry in Râwandi’s Râhat al-sudûr and Yazıcızâde Ali’s Translation of the Same Work in Tevârîh-i Âl-i Selçuk”. Osmanlı Araştırmaları / The Journal of Ottoman Studies XLII: 349-371.
Blochet, Edgar (1933). Catalogue des Manuscrits turcs de la Bibliotheque National. C. II. Paris.
Duda, Herbert W. (1959). Die Seltschukengeschichte des Ibn Bibi. Copenhagen.
Erdmann, Kurt (1962). İbn Bibi als Kunsthistorische Quelle. İstanbul: Nederlands Historisch-archaeologisch Instituut Yay.
Öztürk, Mürsel (hzl.) (1996). İbn-Bibi, El-Evâmirü’l-’Alâiyye ve fi’l-umûri’l-’Ala’iyye (Tercüme). II C. Ankara: KB Yay.
Scehefer, Charles (1889) “Quelques chapitres delabrege du Seldjouk Nameh compose par l’emir Yahia”. Recuil de textes et traduction publie a l’occasion du Vlll. Congres international des orientalistes tenu a Stockholm en 1889. Paris. Serie V-Vl, III: 3-102.
Smirnov, Vladimir D. (1903). Obraztsoviya Proızvedeniya Osmaniskoy Literaturi. Petersburg.
Tezcan, Semih (2007). “Oğuznameler”. Türk Edebiyatı Tarihi. C. l. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay. 621-634.
Yılmaz Önder, Sevim (2009c) “Oğuz Resmi ile Avlanma”. Marmara Üniversitesi Acta-Turcica Dergisi (1): 12-21. www.actaturcica.com.tr. [erişim tarihi: 10 Mayıs 2009].
Yinanç Mükrimin Halil (1944) Türkiye Tarihi Selçuklular Devri. İstanbul.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DOÇ. DR. SEVİM YILMAZ ÖNDER
Yayın Tarihi: 09.02.2015
Güncelleme Tarihi: 10.11.2020
Eserlerinden Örnekler
Tevârîh-i Âl-i Selçuk’tan
(…) Ve bir Türkmân ele girdi. Kulavuz idindiler ve Belh vilâyetine geldiler. Ve Tirmidî kal’asına girdiler. Andan sonra etrâfdan leşker halkından kaçan kurtılan birer birer gelmege başladılar. Gelüp ölmüşler-çün ta’ziyet idüp ve bâkîler içün tehniyet iderlerdi ve Ferîd Kâtib dirlerdi, bu vâkı’ada iki beyt didi. Beyt:
Kılıcun birle şehâ yir yüzüni dutdun tamâm
Düşmenünden kırk yıldur kim alursın intikâm
Ger irişdiyise yüzünüz devletine ne aceb
Şol ki bir hâl üzre bâkî kala hakdur ve’s selâm (…) Ve Sultân Sencer’ün müddet-i ömri yitmiş iki yıl idi. Ve saltanatı altmış bir yıl; yigirmi yıl Horâsân’da Berkiyâruk tarafından ve kırk bir yıl kendü istiklâli ile. Ve iki tevkî’in gördiler. Birisi dört yüz toksan birde ve birisi biş yüz elli birde yazılmış; ikisinün arası altmış bir yıl idi. Beyt: