YEMİNÎ, Muhammed

(d. ?/? - ö. ?/?)
tekke şairi
(Tekke / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

16. yüzyıl tekke şairlerinden olan Yeminî’nin hayatı hakkında eski ve yeni kaynaklarda çok az bilgiye rastlanılmakta ve bu nedenle şairin doğum ve ölüm tarihleri hakkında kesin bir şey söylenilememektedir. Şairin hayatıyla ilgili son derece kısıtlı bilgiler, ancak onun bilinen tek eseri olan Fazilet-nâme’den hareketle verilebilmektedir. Eserindeki ifadelerden anlaşıldığına göre, asıl adı Muhammed’dir; Hafız oğlu ve İbn Hafız olarak da anılmaktadır. Babası Semerkandlı Hafız adlı bir kişidir. Zaman zaman Derviş unvanını kullanmıştır. Tezkireler, bu şairden hiç söz etmez. Ancak Demir Baba Velâyet-nâmesi’nde adı, Hâfız Kelâm Yeminî olarak geçer ki, bundan Kur’an-ı Kerim’i ezbere okuduğu anlaşılmaktadır. Alevi-Bektaşi geleneğinde Yedi Ulular olarak bilinen Fuzulî, Hatayî, Viranî, Pir Sultan, Nesimî, Kul Himmet gibi saygın şairler arasında yer alan Yeminî, bir beyitinde eserini 925 / 1519’da yazdığını bildirdiğine göre, kendisinin 15. yüzyılın sonu ile 16. yüzyılın ilk yarısında yaşadığı söylenebilir (Tepeli 1994: 2; Kirman 2004: 4-8; Kirman 2013: 420; Özmen 1998: 33; Kılıç 2008: 86).

16. yüzyıldan itibaren daha çok şehir merkezlerinden uzak yerlerde yaşayan halk kitleleri arasında Yeminî mahlasıyla tanınmıştır. Yeminî’nin yaşadığı dönem ve mensup olduğu şahsiyetler, kendi beyanlarından tahmin edilebilmektedir. Şairin eserinde kutub saydığı kişilerden ilki Hüsam Şah (Ganî Baba) adıyla zikrettiği Otman Baba’dır. İkincisi yine kutub diye tanıtılan ve kendisine intisap ettiği anlaşılan İbrahim-i Sânî’dir (Akyazılı Sultan) (Gölpınarlı 1973: 25; Kirman 2013: 420).

Yeminî’nin, mistik gelenekle birlikte Hurufi ve Şii etkisinde teşekkül etmiş görünen senkretik doktrininin Kalenderi-Hayderi erkânı ile benzerliğinden hareketle bir Kalenderi şairi olduğunu söylemek mümkündür. Yeminî, yaşadığı dönemden çok sonra benzer bir senkretizme uygun olan ve 17. yüzyıldan itibaren Kalenderi zümrelerini de içine alan Bektaşi geleneğinin mirasını devraldığı şairlerinden biri olmuştur. Onun hayatına dair doğrulanması mümkün görünmeyen bazı rivayetler, 17. yüzyıl başlarında kaleme alınan aynı cemaat geleneğinin menkıbevi kayıtlarında yer almaktadır. Yeminî’nin 1533 yılında Manastır’da katledildiği rivayeti ise daha geç bir dönemin, bir 20. yüzyıl kaynağının başka bir bilgiyle teyit edilemeyen iddiasıdır (Kirman 2013: 420).

Yeminî’nin şiirlerinin toplu olarak bulunduğu bir divanı şimdiye kadar ele geçmemiştir. Yeminî’nin 1519’da kaleme aldığı Fazilet-nâme adındaki yaklaşık 7400 beyitten oluşan mesnevi tarzında yazılmış manzum bir eseri bulunmaktadır (Özmen 1998: 33). Yeminî, Fazilet-nâme’nin aslının Şeyh Rükneddîn tarafından Farsça olarak yazılmış mensur bir eser olduğunu ve bu eseri kendisinin manzum olarak Türkçeye kazandırdığını belirtir (Tepeli 1994: 3). Fazilet-nâme, oldukça hacimli bir eserdir ve dünyanın çeşitli yerlerinde bulunan kütüphanelerde Arap harfli kırka yakın yazma nüshası mevcuttur. Bu eser, yazma nüshalarının dışında Ahmed Hızır ve Ali Haydar tarafından 1909 yılında Cihan Matbaasında bir mukaddimeyle birlikte Fazilet-nâme-i Cenâb-ı Şâh-ı Velâyet adıyla basılarak yayımlanmıştır. Ayrıca 1960 yılında Fevzi Gürgen tarafından yeni harflerle neşredilmiştir. Adil Ali Atalay (Vaktidolu) eseri, Hazreti Ali’nin Faziletnamesi adı altında manzum-mensur şeklinde sadeleştirerek yayımlamıştır. Bu yayında da Yeminî ve Fazilet-nâme hakkında bilgi yoktur (Tepeli 1994: 5-6).

Fazilet-nâme didaktik bir eser olup şair tarafından Rum gazilerine ithaf edilmiştir. Eserde Hz. Ali’nin menkıbevi hayatı çeşitli olaylarla zenginleştirilerek anlatılmaktadır. Eser, doğrudan tercümeden ziyade, bazı eklemeler ve yorumlar yapılması nedeniyle tercüme-telif bir eserdir. Fazilet adı verilen on dokuz hikâye, yirmi dört kıssaya çıkarılarak Hz. Ali biyografisi meydana getirilmiştir. Nitekim Kirman’ın verdiği bilgilere göre (2013: 420-421), eserde, tahkiye kısımları kadar bir yekûn teşkil eden mev’izalarla birlikte Hz. Muhammed ve özellikle Hz. Ali vasfında övgülerin yer aldığı, Şiilik unsurlarının çok yoğun olduğu birer naat olan şiirler mevcuttur. Ayrıca iktibas edilen ayetler yanında Şia geleneğinden aktarıldığı kuvvetle muhtemel hadisler gibi malzemeler iç içe yer almaktadır. Bazılarında Yeminî mahlası görülen mev‘iza kısımlarındaki konular, bunların serbest çağrışımla işlenişi, eserin Farsça aslından nispeten farklı bir zamanın ihtiyaç ve beklentilerini karşılamaya yönelik olarak telif edildiğini düşündürmektedir. Eserin dili methiye bölümleri ve gazeller, kasideler vs. dışında oldukça sadedir. Şair, ileteceği mesajın her seviyedeki okuyucuya, dinleyiciye ulaşmasını amaçladığından oldukça sade bir dil kullanmıştır. Eserin atasözleri, deyimler, vecizeler, hikmetler vs. ile adeta örülmüş olması, ona ayrı bir değer kazandırır (Tepeli 1998: 12).

Yeminî’nin şiirleri vasat seviyededir ve kıssa anlatmaya yatkın hüviyeti edebî kişiliğinden daha baskındır. Estetik kaygıları geri planda tutup ikili bir zıtlaşma üzerine inşa ettiği duygu ve inançlarını birer telakkiler manzumesi halinde sunarken içinde yaşadığı çevrenin dilini ustalıkla kullanmıştır. Devrinde sert ifadelerle eleştirdiği tiplerden adaletsiz kadılarla ikiyüzlü sufileri hicvederken merkezî otoriteye değil, kuruluş günlerinin hatırasını yaşattığına inandığı uç gazilerine derin bir sempati duyar. Yeminî, dinî-tasavvufi konuları 16. yüzyıl şartları içinde siyasi bir muhteva ile yorumlayıp muhalif bir çizgiye temayülünü seslendirirken dile göstermeye çalıştığı özeni eseri oluşturan unsurların tertibinde gösterememiştir (Kirman 2013: 421). Şairin pozisyonu Bektaşi geleneğine Hurufi öğelerin nasıl girdiğine dair bir örnek teşkil etmektedir. Şiirlerinin bir bölümünde Hurufiliği işleyen Yeminî, bu inanç sistemini dinî-tasavvufi kimliğinde birinci ve başat öğe olarak almamıştır. Ancak tasavvuf anlayışında Hurufiliğin belirgin etkileri olmuştur. Onun Mir Aliyyü’l-A’lâ, Nesimî, Refî’î, Firişteoğlu ve Misalî Hurufî halifeleri/dâîleri ile abdallar arasında köprü konumunda olduğu ve bu yönüyle bazı Hurufi öğretilerinin Alevilik-Bektaşilik inançlarına girmede başat rol oynadığı söylenebilir (Yıldırım 2011: 80).

Kaynakça

Gölpınarlı, Abdülbaki (1973). Hurûfîlik Metinleri Kataloğu. Ankara: TTK Yay.

Kılıç, Filiz (2008). Alevîlik ve Bektaşîlikte Yedi Ulu Ozan. Ankara: Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi Yay.

Kirman, Aydın (2004). Yeminî’nin Fazîletnâmesi: Şekil ve Muhtevâ Tahlili. Yayımlanmamış Doktora Tezi. İzmir: Ege Üniversitesi.

Kirman, Aydın (2013). “Yemini”. İslam Ansiklopedisi. C. 43. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 420-421.

Özmen, İsmail (1998). Alevi Bektaşi Şiirleri Antolojisi. C. 2. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.

Tepeli, Yusuf (1994). Yeminî’nin Faziletnamesi: İnceleme - Metin - Gramatikal İndeks. Doktora Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.

Yıldırım, Rıza (2011). “Abdallar, Akıncılar, Bektaşilik ve Ehl-i Beyt Sevgisi: Yemînî’nin Muhiti ve Meşrebi Üzerine Notlar”. Belleten LXXV (272): 51-81.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ MEHMET ALİ YOLCU
Yayın Tarihi: 05.11.2014
Güncelleme Tarihi: 12.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Gazel

Ey saçı küfr-i siyâh ü vey ruh-i imânımız

Dest-i kudretten yazılmış vechine Kur’an’ımız

 

Men nice terk eyleyem hüsnü cemâlin bilmezem

Çünki sensin can içinde can ü hem canânımız

 

Zâhid ü âbid bana der kim seversin hubları

Kim ki sevmez hubları oldur bzim şeytânımız

 

Ahsen-i sûrette gösterdi cemâlin Ahmed’e

Leyletü’l-esrâda Fazl-ı hâliku’l-insânımız

 

Dünyevî mü’minlere zindân demiştir Mustafa

Hak bilür cennet olur vâsim ile zindânımız

 

Enbiyâ vü evliyâdır gösteren esrar-ı din

Zülf ü kaş u kirpiğinden mu’ciz ü burhânımız

 

Ey Yeminî aşıka ilm ü amel arz eyleme

Aşıkın sem’ine sığmaz defter ü divânımız

Özmen, İsmail (1998). Alevi Bektaşi Şiirleri Antolojisi. C. 2. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 34-35.

Gazel

Lâm eliften arşa pervaz eyledim

Kaf u nûn’dan başıma tac eyledim

 

Kuvvet ü savt u kelam nutk-ı ruh

Cümlesini hüsne muhtac eyledim

 

Nüh felek burcunda kurdum hâmeyi

Lâ-mekân yurdunu târâc eyledim

 

Sûret-i şâbün katat görmek için

Perde pûşı ne mi’râc eyledim

 

Beyt-i ma’mûr içre mesken tutalı

Ey Yeminî günde bir hac eyledim

Kılıç, Filiz (2008). Alevîlik ve Bektaşîlikte Yedi Ulu Ozan. Ankara: Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi Yay. 88.

 

Gazel

Sûretin nakşında gördüm Fazl-ı ism-i âzamı

Zülf ü kaş u kirpiğindedir Süleyman hâtemi

 

Limeallahın hayâlidir yüzün vech-i ilâh

Gösterir mir’ât-ı mü’min on sekiz bin âlemi

 

Kim ki sâcid olmadı hüsnün önünde ey sanem

Sen anı merdûd-i şeytan bil değildir âdemi

 

Arif-i nefs olmayınca nefsini bilmez fâkih

Ger olursa Hayderi vü jende-puş-i Edhem’i

 

Ey Yeminî tayyib ü tâhir olunmaz şöyle bil

Her kim içmez Sâki-i Kevser’den ab-ı zemzemi

Özmen, İsmail (1998). Alevi Bektaşi Şiirleri Antolojisi. C. 2. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 35.