ÂSAFÎ

(d. ?/? - ö. 1014/1604)
divan şiiri
(Divan/Yazılı Edebiyat / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Asıl adı Mehmed'dir. Âsafî mahlasıyla tanınan şair, Dal lakabıyla da anılmaktadır. Siroz'da doğdu. Âsafî’nin öğrenim hayatının ardından almış olduğu ilk devlet görevi Divan-ı Hümayun kâtipliğidir. Sonrasında Özdemiroğlu Osman Paşa’nın emrine, tezkirecilik göreviyle memur edildi. Âsafî, Çıldır Zaferi'nin ardından 986/1578 yılında sancak beyliği rütbesine terfi ettirilip Şirvan vilayetinin tahrir işlerini yürütmekle görevlendirildi. Sancak beyi rütbesiyle bir yanda malî görevini yürüten Âsafî, diğer yandan da pek çok mühim muharabede yer alıp önemli yararlılıklar gösterdi. 989/1582 yılının sonlarına doğru Osman Paşa tarafından Kabala Kalesi’nin tamiriyle vazifelendirilmişken İranlıların Kabala Kalesi’ni kuşatmaları üzerine esir düştü ve üç yıla yakın çileli bir esaret döneminin ardından kurtulabildi. Esareti sonrasında Tebriz’in fethinde gösterdiği yararlılıklar neticesinde 992/1585 yılında Kefe beylerbeyliği görevine getirildi. Osman Paşa'nın vefatının ardından Kefe beylerbeyliği görevinden azledildi. İki yıl sonra reisülküttablığa atanan Âsafî, çok geçmeden bu görevinden de azledildi. 1001/1593 yılında ikinci kez reisülküttablık görevine getirilen şair, aynı yıl yeniden görevden uzaklaştırıldı. Reisülküttablıktan sonra başka hangi görevlerde bulunduğuna dair bilgimiz yoktur. 1014/1604 yılında vefat etti. Eserleri, Şecâatnâme ve Cezîre-i Mesnevî'dir.

Şecâatnâme: Âsafî’nin ilk eseridir. Gazavatname türünde ve mesnevi nazım şekliyle kaleme alınmış olan Şecâatnâme, 995/1587 yılında tamamlanmıştır. Mensur bir dibace ile başlayan eser, 6982 beyitten oluşmaktadır. Âsafî, Şecâatnâme’yi yeni bir beylerbeylik talebiyle Sultan III. Murad'a sunmak üzere yazmıştır. Eserin asıl konusunu 1578 yılında kazanılan Çıldır Zaferi’yle 1585 yılında Özdemiroğlu Osman Paşa’nın ölümü arasında geçen olaylar oluşturmaktadır. Âsafî, bizzat tanık olduğu olayları kaleme aldığı eserinde 16. yüzyıl Osmanlı şark coğrafyasında yaşanan pek çok mühim hadiseyi tafsilatlı biçimde kaydetmiştir. Şecâatnâme, edebiyatımızın önemli gazavatname örneklerinden biri olmakla birlikte aynı zamanda manzum bir tarih eseri niteliğindedir. Eserin Türkiye kütüphanelerinde iki nüshası bulunmaktadır. İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi TY. 6043 numarada kayıtlı bulunan nüsha metinle başarılı bir şekilde ilişkilendirilmiş minyatürlerle tezyin edilmiştir.

Cezîre-i Mesnevî: Âsafî'nin Mevlânâ'nın Mesnevî'sinden seçtiği beyitleri tercüme ederek kaleme aldığı eseridir. İçerisinde manzum kısımların da yer aldığı mensur bir dibace ile başlayan eser, otuz bâb hâlinde tertip edilmiş ve 1004/1595 yılında tamamlanmıştır. Cezîre-i Mesnevî'de Âsafî'nin, daha önce Yûsuf-ı Sîne-çâk tarafından aynı adla kaleme alınmış olan eserden etkilendiği anlaşılmaktadır. Eserin müellif hattıyla kaleme alınmış nüshası Milli Kütüphane Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi Koleksiyonu 06 HK 407 numarada kayıtlıdır.

İlmî ve edebî sahada kendini yetiştirmiş âlim bir şair olan Âsafî, kültür hayatından ve kültür merkezlerinden uzakta bir ömür geçirmek durumunda kaldığından edebî şahsiyetini ispata imkân bulamamıştır. Âsafî, şiir tekniğini iyi bilen, geniş kültüre sahip bir şairdir. Sanat kaygısı gütmeden, sade bir dille kaleme aldığı eserlerinde Türk dilinin ve klasik şiirin olanaklarını kullanmaya vakıf bir şair görünümü sergilemektedir. Eserlerine eklemiş olduğu mensur dibacelerde nesir sanatındaki kabiliyetini de ortaya koyan Âsafî; yer yer secilerle bezenmiş, anlaşılır, ahenkli bir nesir üslubuna sahiptir. Mevlevî bir şair olması sebebiyle eserlerinde belirgin biçimde kendini hissettiren Mevlânâ etkisi, dinî ilimlere ve tasavvufa hâkimiyetini de ortaya koymaktadır.

Kaynakça

Abdurrahman Şeref. (1329/1911). “Özdemiroğlu Osman Paşa”. Târîh-i Osmânî Encümeni Mecmu'âsı. C. 3-4. 1289-1514.

Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmanî. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.

Babinger, Franz. (2000). Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri. çev. C. Üçok. Ankara: KB Yay.

Baykal, B. Sıtkı. (hzl.) (1999). Peçevi İbrahim Efendi, Peçevi Tarihi. C. 2. Ankara: KB Yay.

Çerçi, Faris. (2000). Gelibolulu Mustafa Âlî ve Künhü’l-Ahbâr’ında II. Selim, III. Murat ve III. Mehmet Devirleri. C. 1-3. Kayseri: Erciyes Üniversitesi Yay.

Eravcı, Mustafa (hzl.) (2009). Âsafî Dal Mehmed Çelebi ve Şecâtnâme. İstanbul: MTV Yay.

Eroğlu, Süleyman. (2007). Âsafî’nin Şecâat-nâme'si (İnceleme-Metin). Doktora Tezi. Bursa: Uludağ Üniversitesi.

Fleischer, Cornell H. (2001). Tarihçi Mustafa Âlî: Bir Osmanlı Aydın ve Bürokratı. çev. A. Ortaç. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.

İpşirli, Mehmet. (hzl.) (1999). Selânikî Mustafa Efendi, Selânikî Tarihi. C. 1-2. Ankara: TTK Yay.

Kırzıoğlu, M. Fahrettin. (1993). Osmanlılar’ın Kafkas Ellerini Fethi. Ankara: TTK Yay.

Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatcı (hzl.) (2001). Mehmet Nâil Tuman, Tuhfe-i NâilîDîvân Şâirlerinin Muhtasar Biyografileri. Ankara: Bizim Büro Yay.

Kütükoğlu, Bekir. (1993). Osmanlı-İran Siyasi Münasebetleri. İstanbul: İstanbul Fetih Cemiyeti Yay.

Levend, A. Sırrı. (2000). Gazavatnameler ve Mihaloğlu Ali Bey’in Gazavatnamesi. Ankara: TTK Yay.

Özcan. Abdülkadir (hzl.) (2006). Âsafî Dal Mehmed Çelebi Şecâatnâme. İstanbul: Çamlıca Yay.

Topal, Ahmet. (2009). “Âsafî’nin Cezire-i Mesnevî Adlı Eseri ve Bu Eserde Yer Alan Mesnevi'nin İlk On Sekiz Beytinin Tercümesi.” Turkish Studies 4 (7): 603-618. http://www.turkishstudies.net/Makaleler/641736405_topalahmet1831.doc.pdf [erişim tarihi: 06.01.2010].

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ SÜLEYMAN EROĞLU
Yayın Tarihi: 20.07.2013
Güncelleme Tarihi: 05.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Şecâatnâme'den

Âsafî Beg katl olunmakdan halâs olup Alamut kal'asında çâh-ı siyâh içinde Zülfikâr Abdâl nâm dîvâne ile hem-nişîn oldugınun beyânıdur.

 Âdeme eyler ölümden çok eser

 Bir ölüm vardır ki ölmekden beter

 Ölmedir nâ-cinse olmak hem-nişìn

 Yegdir ölmek olmadan dîve karîn

 Âsafî tapşırdılar çün bir sege

 Ya'ni Peykoğlı 'Alî Kuli Bege

 Didiler bunı onatca saklasun

 Emr olundugı zamânda haklasun

 Varıcak çâh-ı siyâhın ka'rına

 Salsun ol Adı Yaman'ın kahrına

 Yine kahr-ile anı bir estere

 Bindürüp saldı cehennemliklere

 Kal'aya geldi münâcât eyledi

 Geldi hân-zâde mülâkât eyledi

 Virmediler kal'ada ana amân

 Girdi çâha kırk ayaklu nerdübân

 Didiler gir nerdübân ile buna

 Bed-ter olmışdır ölümden bu sana

 Hakka sıgındı o çâha girdi ol

 Kırk ayak indikde ka'ra irdi ol

 Sanki dûzeh idi ol çâh-ı siyâh

 Var idi andan 'adem milkine râh

 Ka'r-ı hâke salmış anı kahr-ı Hak

 Yoğ-idi kalbinde aslâ mihr-i Hak

 Ya bir ejderhâ idi açmış dehen

 Kır-gûn târik-dil câ-yı mihen

 Hiç görünmezdi dibi kara katı

 Bir zamân oturdı itdi dikkati

 Gördi bir abdâl yitürmiş özüni

 Bürümiş saçı yüzüni gözüni

 Gümreyüp bir köşede üryân yatur

 Gâh şâd olur gehî giryân yatur

 Âsafî oldı anunla hem-nişîn

 Gâh sulh idi arası gâh kîn

 Kaldı bu hâl ile anda ol hakîr

 Rûzigâr itdi anı dîve esîr 

(Eroğlu, Süleyman. (2007). Âsafî’nin Şecâat-nâme'si (İnceleme-Metin). Doktora Tezi. Bursa: Uludağ Üniversitesi. 380-381.)

Cezîre-i Mesnevî

 Bu neyden gûş kıl sen hoş hikâyet

 Cüdâlıklardan eyler çok şikâyet

 Cüdâ düşdüm neyistândan çü bî-fer

 Nefîrümden er avret nâle eyler

 Getürmek mümkin-idi 'ışkı şerha

 Bana bir sîne olsa şerha şerha

 Cüdâ olsa vatandan ger bir âdem

 Rücû' eyler diler aslını her dem

 Çü her meclisde nâlânum çü kavvâl

 Olur bed-hâl olan nâlemle hoş hâl

 Sanur zann-ile her kes kendüye yâr

 Degül sırr-ı derûnumdan haber-dâr

 Degüldür gerçi sırrum nâleden dûr

 Velî bu gûş u çeşmünde yok ol nûr

 Bir cism içre degüldür cân mestûr

 Velî cân görmege olmadı destûr

 Sadâ-yı nâya âteş didi 'uşşâk

 O şevka varıvir var âteşe yak

 Dilâ 'ışk âteşin gör nâya düşmüş

 O cûşiş bâde-i hamrâya düşmüş

 Olur ney yâr yârinden cüdâya

 Açar her perdesi sad-per Hudâ'ya

 Dilâ ney gibi var mı zehr ü tiryâk

 Hevâsı 'âşıka dem-sâz u müştâk

 Hadîs-i râh-ı pür-hûn nakl ider nây

 Dem-â-dem 'ışk-ı Mecnûn nakl ider ney

 Bu gûş-ile işitmezsin ko lâgı

 Bu sırrun mahremidür cân kulagı

 Bu gamla geçdi 'ömrüm zâyi' oldum

 Bu rûzî sözüme hem-râh buldum

 Bu günler gitse gitsün bâk yokdur

 Bana sen kal ki sence pâk yokdur

 Olur mâhîden ayru âbına sîr

 O kim bî-rûzîdür rûzı olur dîr

 Ne bilsün puhteler hâlin olan hâm

 Sözi kûtâh eyle ey nîgû-nâm

(Topal, Ahmet. (2009). “Âsafî’nin Cezire-i Mesnevî Adlı Eseri ve Bu Eserde Yer Alan Mesnevi'nin İlk On Sekiz Beytinin Tercümesi”. Turkish Studies 4 (7): 614-616. http://www.turkishstudies.net/Makaleler/641736405_topalahmet1831.doc.pdf [erişim tarihi: 06.01.2010])


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1HÜSNÎ, Hüseyin Hüsnîd. ? - ö. 19. yy.Doğum YeriGörüntüle
2EVLİYÂ-ZÂDE, Mustafa Efendid. ? - ö. 1647Doğum YeriGörüntüle
3NİSÂRÎ, Nisârî Efendid. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4HÜSNÎ, Hüseyin Hüsnîd. ? - ö. 19. yy.Doğum YılıGörüntüle
5EVLİYÂ-ZÂDE, Mustafa Efendid. ? - ö. 1647Doğum YılıGörüntüle
6NİSÂRÎ, Nisârî Efendid. ? - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
7HÜSNÎ, Hüseyin Hüsnîd. ? - ö. 19. yy.Ölüm YılıGörüntüle
8EVLİYÂ-ZÂDE, Mustafa Efendid. ? - ö. 1647Ölüm YılıGörüntüle
9NİSÂRÎ, Nisârî Efendid. ? - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
10HÜSNÎ, Hüseyin Hüsnîd. ? - ö. 19. yy.MeslekGörüntüle
11EVLİYÂ-ZÂDE, Mustafa Efendid. ? - ö. 1647MeslekGörüntüle
12NİSÂRÎ, Nisârî Efendid. ? - ö. ?MeslekGörüntüle
13HÜSNÎ, Hüseyin Hüsnîd. ? - ö. 19. yy.Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14EVLİYÂ-ZÂDE, Mustafa Efendid. ? - ö. 1647Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15NİSÂRÎ, Nisârî Efendid. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16HÜSNÎ, Hüseyin Hüsnîd. ? - ö. 19. yy.Madde AdıGörüntüle
17EVLİYÂ-ZÂDE, Mustafa Efendid. ? - ö. 1647Madde AdıGörüntüle
18NİSÂRÎ, Nisârî Efendid. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle