Madde Detay
ÂSIM/ÂSIMÎ, Seyrek-zâde Seyyid Mehmed Âsım Efendi
(d. ?/? - ö. 15 Şaban 1086/4 Kasım 1675)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Doğum tarihi kaynaklarda geçmemektedir. Doğum yeri, İstanbul olarak gösterilmektedir. Bazı tezkireler ise Bursalı olduğunu iddia eder.(Çapan 2005: 386). Adı Mehmed mahlası Âsım’dır. Bazı kaynaklarda mahlası Âsımî olarak da geçmektedir. (Coşkun 1985: 22) Mehmed Âsım’ın künyesinden bahseden kaynakların ifadelerinde bir birlik görülmekle birlikte sadece iki kaynakta “Zeyrek” şeklinde yazılmıştır. (Gündoğdu 2005: 227b-derkenar-; Bağdatlı İsmail Paşa 1945-1947: I/516). Kaynakların verdiği bilgilerden Seyrek-zâde Mehmed Âsım’ın babasının Rumeli kazaskerlerinden es-Seyyid Abdurrahman, dedesinin adının ise Seyrek-zâde Ahmed olduğu bilinmektedir. (Coşkun 1985: 22)
Seyrek-zâde Mehmed Âsım, tahsilini İstanbul’da Bayezidiyye Medresesi’nde tamamlamıştır. Şeyhülislam Esirî Mehmed Efendi’den mülazım olmuştur. (Müstakim-zade 1978: 69-70). İstanbul’un dışına çıkmamıştır. Bu konuda kaynakların verdikleri bilgilerde ittifak vardır. (Coşkun 1985: 36). İstanbul’un çeşitli medreselerinde özellikle Siyavuş Paşa Medresesi'nde müderrislik yaptı. Siyavuş Paşa müderrisi iken 1086/1675-76 yılında İstanbul'da vebadan öldü. (Coşkun 1985: 36). Kaynaklarda vefatı hakkındaki bilgiler çelişkilidir. Bazı kaynaklar 1068/1657-58 yılında vefat ettiğini belirtmektedir. (Mehmet Süreyya 1308-15/ 1890-97: III/315). Fakat Seyrek-zâde Mehmed Âsım’ın vefat tarihi 15 Şaban 1086/4 Kasım 1675’tir. (Gündoğdu 2005: 229b; Abdulkadiroğlu 1999: 256; Şeyhî : 487; Müstakim-zade 2000: 308b; Kurnaz-Tatçı 2001: I/886, Coşkun 1985: 29). Mustafa Safâyî ise ölüm yılını 1077/1666-67 yılını verir. (Çapan 2005: 386). Mezarı, Edirnekapısı dışında Emir Buharî Hazretlerinin tekkesi karşısındadır. Safer 1062/ 13 Ocak 1652 (Cumartesi) günü vefat eden Seyrek-zâde Yunus Efendi (Mehmed Âsım'ın amcası)'nin mezarının yanında medfundur.(Coşkun 1985: 30)
Uşşâkî-zâde İbrahim Hasib Efendi Şakayık Zeyli'nde “Âsârından Âsımî mahlası ile Türkî müretteb Dîvân-ı belâgat-unvânı vardır.” denmektedir. (Müstakim-zade 2000: III/308b; Şeyhî : 486-87; Gündoğdu 2005: 228b). Safâyî'deki örnek beyitte, mahlası Âsımî şeklinde geçmektedir. (Çapan 2005: 336) Bir kısım kaynaklarda da mahlasının Âsım şeklinde yazıldığı dikkat çekmektedir. (Abdulkadiroğlu 1999: 256; Ergun 1936-1945: 115, Coşkun 1985: 22)
Dîvân: Mürettep divanı olduğu bazı kaynaklarda söylense de ele geçmemiştir. Şiir mecmualarında şiirleri olmasına rağmen başarılı bir şair değildir. Daha çok tezkiresiyle tanınır.
Zeyl-i Zübdetü’l-Eş’âr: Elde bulunan en önemli eseri Zeyl-i Zübdetü’l-Eş’âr’ıdır. Zeyl-i Zübdetü’l-Eş’ar tezkire olmakla birlikte antoloji özelliği taşır. Kâf-zâde Fâizî'nin Zübdetü'l-Eş'âr adlı eserine zeyldir. Bu esere Fâizî’nin bıraktığı 1030/1620 tarihinden 1086/1675 yılına kadar yetişen şairleri dahil etmiştir. Yani 55 yıl içindeki şairleri toplamıştır. Âsım alfabe sırasına göre verdiği 123 şairden sonra, eserini Kâf-zâde Fâizî'ye zeyl olarak yazdığını ve Zeyl-i Zübdetü'l-Eşâr olarak adlandırdığını kendisi söylemiştir (Coşkun 1985: 36). Vefat tarihleri Âsım’ın ölümünden sonra olan 15 şairin eserde olmasının bunların yazarın vefatından sonra bir başkası tarafından esere dahil edildiğini göstermektedir (Coşkun 1985: 36; İsen 1997: 47-54). Antoloji niteliğindeki tezkireler içinde en az bilgi veren ve en çok örnek gösteren Âsım Tezkiresi'dir. En tanınmış şairler hakkında bile verdiği bilgi iki üç satırı geçmez. Pek çok şairin de yalnızca adını anmış ve haklarında hiç bir bilgi vermemiştir.
Kaynakça
Abdülkadiroğlu Abdülkerim (hzl.)(1999). İsmail Belîğ Nuhbetü'l-Âsâr li-Zeyl-i Zübdeti'l-Eşâr. Ankara: AKM Yay..
Bağdadlı İsmail Paşa (1945-1947). Keşfü'z-Zünûn Zeyli I-II. İstanbul: MEB Yay.
Banarlı, Nihat Sami (1948, 1971-79, 1987). Resimli Türk Edebiyatı Tarihi. C. I-II. İstanbul: MEB Yay.
Coşkun, Ali Osman (hzl.) (1985). Seyrekzâde Mehmet Âsım. Zeyl-i Zübdetül-Eş'âr. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi.
Çapan, Pervin (hzl.) (2005). Mustafa Safâyî Efendi Tezkire-i Safâyî: Nuhbetü’l-Âsâr Min Fevâ’idi’l-Eş’âr İnceleme-Metin-İndeks. Ankara: AKM Yay.
Ergun, Saadettin Nüzhet (1936-1945). Türk Şairleri I-IV. C. İstanbul: Bozkurt Matbaası.
Gündoğdu, Raşit (hzl.) (2005). Uşşâkizâde Tarihi. Uşşâkizâde es-Seyyid İbrahim. İstanbul: Çamlıca Basım Yayın.
İsen, Mustafa (1997). "Türk Tezkireciliğinde Antoloji Tipi Örnekler." Ötelerden Bir Ses: Divan Edebiyatı ve Balkanlar'da Türk Edebiyatı Üzerine Makaleler. Ankara: Akçağ Yay. 47-54.
Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.)(2001). Mehmed Nâil Tuman Tuhfe-i Nâilî-Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri. Ankara: Bizim Büro Yay.
Mehmed Süreyya (1308-15/ 1890-97). Sicill-i Osmânî . C. I-IV. İstanbul: Matbaa-i Âmire.
Müstakîm-zâde Süleymân Sadeddin (1978). Devhatü’l-Meşayıh: Osmanlı Şeyhülislâmlarının Biyografileri. İstanbul: Çağrı Yay..
Müstakim-zade Süleyman Sadeddin (2000). Mecelletü’n-Nisâb fi’n-Nisbi ve’l-Künâ ve’l-Elkâb. (Tıpkı Basım). Ankara: KB Yay.
Özcan, Abdülkadir (hzl.) (1989). Şeyhî Mehmed Efendi, Vekayiü’l-Fuzalâ. C.5. İstanbul: Çağrı Yay.
Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi (1977-1986). İstanbul: Dergâh Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. İSMAİL HAKKI AKSOYAKYayın Tarihi: 22.01.2014Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Eşk-i çeşmim ki ser-i kûçe-i cânâne akar
Cûy-ı dil-cûdur o kim tarf-ı gülistâne bakar
Hâr u haşâk şekîbimde karâr olsun mı
Bu gönül su gibi her serv-i hırâmâne akar
Eşk-i ter evvel-i hecründe akardı ammâ
Şimdi görsen gözümüzden hele cânâ ne akar
Ser-be-nâm içre siyeh ayır diyü tahrîk itme
Tîg-i gamzen saf-fezâ-yı şûh dil ü cânâ akar
Âsım ol hoy ki düşer zülfüne ruhsârından
Jâle gülden süzilüp sünbül ü reyhâna akar
(Coşkun, Ali Osman (hzl.)(1985). Seyrekzâde Mehmet Âsım. Zeyl-i Zübdetül-Eş'âr. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 35)
***
Nola zahm-ı cevrini sînemde saklarsam
Bana bir gonca-i nev-bâvedir ol yârdan geldi
***
Kazâ te’sîri vardur tîg-i ‘âlem-gîr-i âbımda
Sana bin cevher itmişler gibi şemşîr-i âbımda
***
Gel olma meclîs-i agyârdan sebû ülfet
Ayagı çek beni öldürdi âh bu ülfet
Hat-ı siyâhîdür yohsa yüz bulup çıkdı
O şâh azline ber-leşker-i guluvv ülfet
***
Âsımî gördükde bu cây-ı latîfi âh idüp
Geldi üstâdım Gafûrî hâtır-ı çâlâkime
Âb-ı rûy-ı evliyâ dirsem sözümde yok hilâf
Rûhuna bir fâtiha geldi dil-i gamnâkime
***
Bâ’is-i derd-i cünûn-ı câvidândur benlerün
İllet-i bed-nâmî-i dîvânegândur benlerün
Ol saçı leylâya mecnûn oldığum bilme ‘aceb
Zâhidâ Kays-ı dile âfet-resândur benlerün
(Coşkun, Ali Osman (hzl.)(1985). Seyrekzâde Mehmet Âsım. Zeyl-i Zübdetül-Eş'âr. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 36)
Zeyl-i Zübdetül-Eş'âr'dan
Nâdiri Efendi: Mükemmel Divanı vardur. Bu eşâr Divanı'ndan intihab olındı. Ganizade Nâdirî Azmizade birâderi. Ganizade Nâdîri Efendi.
Bezm-i fânîden çeküp âhir Gânî-zâde ayak
Kaldı bâkî neş’e-i sahbâ-yı nazm-ı fâhiri
Didi târîh-i vefâtın sâkî-i bezm-i ezel
Göçdi dünyâdan mey ilmiyle asrun Nâdirî
Şem-i zâtun olmasa dönmezdi fânûs-ı felek
Bunca eşkâl-ı suver kandan olurdı âşikâr
Âsmânı âstânın zann idüp bekler Mesîh
Ümmetünden olmaga çekmekde dâim intizâr
Yâ Resulallâh gulâm-ı kemteründür Nâdirî
Gerçi cürmü çokdur ammâ lutfuna yokdur şumâr
Salup ferr-i şehinşâhı idince iki şakk mâhı
Olup zerrîn nikâbın itdi bâng-ı şevketin ilâ
Cüdâ oldı kenâr-ı sidrede cibrîl o hazretden
Gülinden ayrı bülbül gibi kaldı hüzn ile tenhâ
Vegâda Erdel’ün üstine nokta koymaz iken
Meyân-ı marekede erzel itdi zahm-ı hadeng
Haylî dillense gülistânda aceb mi sûsen
Her zemân tîg ile yollarda turur reh-zenvâr
Sanma berfi çözilüp mihr ile destârını çözdi kûhsâr
Pençe-i mihr ile destârını çözdi kuhsâr
Bâg-ı fazl içre olur mîve-i dil-keş peydâ
Şâh-ı engüşte kaça kim kalem işler hâme
Cân virüp itdüm harâbâta vasiyyet varumı
Es-salâ ey bâde-nûşân-ı mahabbet es-salâ
Nâdirîyâ bu tab ile sana virildi Rûm'da
Nâdirî-sencî-i Acem nükte-tırâzî-i Arab
Mey ü ney olmayacak meclise gelmez revnak
Hüsn-i bâga şeref-i âb u hevâdur bâis
Zâl-i gerdûna niyâz itdükçe cevrin arturur
Eyleme ey Nâdirî nâ-merde arz-ı ihtiyâc
Buldı revnak nitekim arsa-i Kâgıd-hâne
Âb-ı eşârun ile Nâdirî her kâgız
Dil-i sûzânı ol şûh-ı kemândârum nişân eyler
Semenderdür hadengi âteş içre âşiyân eyler
Hattın ohşar eliyle dil-rübâ ey Nâdirî gûyâ
Kalem parmakları levh-i ruhunda imtihân eyler
Şâh-ı aks-i yâre çeşmüm hayme müjgânum tınâb
Hûn-ı eşk ol haymeye bir ergavânî perdedür
(Coşkun, Ali Osman (hzl.)(1985). Seyrekzâde Mehmet Âsım. Zeyl-i Zübdetül-Eş'âr. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi.156-159.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 22.01.2014Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Eşk-i çeşmim ki ser-i kûçe-i cânâne akar
Cûy-ı dil-cûdur o kim tarf-ı gülistâne bakar
Hâr u haşâk şekîbimde karâr olsun mı
Bu gönül su gibi her serv-i hırâmâne akar
Eşk-i ter evvel-i hecründe akardı ammâ
Şimdi görsen gözümüzden hele cânâ ne akar
Ser-be-nâm içre siyeh ayır diyü tahrîk itme
Tîg-i gamzen saf-fezâ-yı şûh dil ü cânâ akar
Âsım ol hoy ki düşer zülfüne ruhsârından
Jâle gülden süzilüp sünbül ü reyhâna akar
(Coşkun, Ali Osman (hzl.)(1985). Seyrekzâde Mehmet Âsım. Zeyl-i Zübdetül-Eş'âr. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 35)
***
Nola zahm-ı cevrini sînemde saklarsam
Bana bir gonca-i nev-bâvedir ol yârdan geldi
***
Kazâ te’sîri vardur tîg-i ‘âlem-gîr-i âbımda
Sana bin cevher itmişler gibi şemşîr-i âbımda
***
Gel olma meclîs-i agyârdan sebû ülfet
Ayagı çek beni öldürdi âh bu ülfet
Hat-ı siyâhîdür yohsa yüz bulup çıkdı
O şâh azline ber-leşker-i guluvv ülfet
***
Âsımî gördükde bu cây-ı latîfi âh idüp
Geldi üstâdım Gafûrî hâtır-ı çâlâkime
Âb-ı rûy-ı evliyâ dirsem sözümde yok hilâf
Rûhuna bir fâtiha geldi dil-i gamnâkime
***
Bâ’is-i derd-i cünûn-ı câvidândur benlerün
İllet-i bed-nâmî-i dîvânegândur benlerün
Ol saçı leylâya mecnûn oldığum bilme ‘aceb
Zâhidâ Kays-ı dile âfet-resândur benlerün
(Coşkun, Ali Osman (hzl.)(1985). Seyrekzâde Mehmet Âsım. Zeyl-i Zübdetül-Eş'âr. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 36)
Zeyl-i Zübdetül-Eş'âr'dan
Nâdiri Efendi: Mükemmel Divanı vardur. Bu eşâr Divanı'ndan intihab olındı. Ganizade Nâdirî Azmizade birâderi. Ganizade Nâdîri Efendi.
Bezm-i fânîden çeküp âhir Gânî-zâde ayak
Kaldı bâkî neş’e-i sahbâ-yı nazm-ı fâhiri
Didi târîh-i vefâtın sâkî-i bezm-i ezel
Göçdi dünyâdan mey ilmiyle asrun Nâdirî
Şem-i zâtun olmasa dönmezdi fânûs-ı felek
Bunca eşkâl-ı suver kandan olurdı âşikâr
Âsmânı âstânın zann idüp bekler Mesîh
Ümmetünden olmaga çekmekde dâim intizâr
Yâ Resulallâh gulâm-ı kemteründür Nâdirî
Gerçi cürmü çokdur ammâ lutfuna yokdur şumâr
Salup ferr-i şehinşâhı idince iki şakk mâhı
Olup zerrîn nikâbın itdi bâng-ı şevketin ilâ
Cüdâ oldı kenâr-ı sidrede cibrîl o hazretden
Gülinden ayrı bülbül gibi kaldı hüzn ile tenhâ
Vegâda Erdel’ün üstine nokta koymaz iken
Meyân-ı marekede erzel itdi zahm-ı hadeng
Haylî dillense gülistânda aceb mi sûsen
Her zemân tîg ile yollarda turur reh-zenvâr
Sanma berfi çözilüp mihr ile destârını çözdi kûhsâr
Pençe-i mihr ile destârını çözdi kuhsâr
Bâg-ı fazl içre olur mîve-i dil-keş peydâ
Şâh-ı engüşte kaça kim kalem işler hâme
Cân virüp itdüm harâbâta vasiyyet varumı
Es-salâ ey bâde-nûşân-ı mahabbet es-salâ
Nâdirîyâ bu tab ile sana virildi Rûm'da
Nâdirî-sencî-i Acem nükte-tırâzî-i Arab
Mey ü ney olmayacak meclise gelmez revnak
Hüsn-i bâga şeref-i âb u hevâdur bâis
Zâl-i gerdûna niyâz itdükçe cevrin arturur
Eyleme ey Nâdirî nâ-merde arz-ı ihtiyâc
Buldı revnak nitekim arsa-i Kâgıd-hâne
Âb-ı eşârun ile Nâdirî her kâgız
Dil-i sûzânı ol şûh-ı kemândârum nişân eyler
Semenderdür hadengi âteş içre âşiyân eyler
Hattın ohşar eliyle dil-rübâ ey Nâdirî gûyâ
Kalem parmakları levh-i ruhunda imtihân eyler
Şâh-ı aks-i yâre çeşmüm hayme müjgânum tınâb
Hûn-ı eşk ol haymeye bir ergavânî perdedür
(Coşkun, Ali Osman (hzl.)(1985). Seyrekzâde Mehmet Âsım. Zeyl-i Zübdetül-Eş'âr. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi.156-159.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Eşk-i çeşmim ki ser-i kûçe-i cânâne akar
Cûy-ı dil-cûdur o kim tarf-ı gülistâne bakar
Hâr u haşâk şekîbimde karâr olsun mı
Bu gönül su gibi her serv-i hırâmâne akar
Eşk-i ter evvel-i hecründe akardı ammâ
Şimdi görsen gözümüzden hele cânâ ne akar
Ser-be-nâm içre siyeh ayır diyü tahrîk itme
Tîg-i gamzen saf-fezâ-yı şûh dil ü cânâ akar
Âsım ol hoy ki düşer zülfüne ruhsârından
Jâle gülden süzilüp sünbül ü reyhâna akar
(Coşkun, Ali Osman (hzl.)(1985). Seyrekzâde Mehmet Âsım. Zeyl-i Zübdetül-Eş'âr. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 35)
***
Nola zahm-ı cevrini sînemde saklarsam
Bana bir gonca-i nev-bâvedir ol yârdan geldi
***
Kazâ te’sîri vardur tîg-i ‘âlem-gîr-i âbımda
Sana bin cevher itmişler gibi şemşîr-i âbımda
***
Gel olma meclîs-i agyârdan sebû ülfet
Ayagı çek beni öldürdi âh bu ülfet
Hat-ı siyâhîdür yohsa yüz bulup çıkdı
O şâh azline ber-leşker-i guluvv ülfet
***
Âsımî gördükde bu cây-ı latîfi âh idüp
Geldi üstâdım Gafûrî hâtır-ı çâlâkime
Âb-ı rûy-ı evliyâ dirsem sözümde yok hilâf
Rûhuna bir fâtiha geldi dil-i gamnâkime
***
Bâ’is-i derd-i cünûn-ı câvidândur benlerün
İllet-i bed-nâmî-i dîvânegândur benlerün
Ol saçı leylâya mecnûn oldığum bilme ‘aceb
Zâhidâ Kays-ı dile âfet-resândur benlerün
(Coşkun, Ali Osman (hzl.)(1985). Seyrekzâde Mehmet Âsım. Zeyl-i Zübdetül-Eş'âr. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 36)
Zeyl-i Zübdetül-Eş'âr'dan
Nâdiri Efendi: Mükemmel Divanı vardur. Bu eşâr Divanı'ndan intihab olındı. Ganizade Nâdirî Azmizade birâderi. Ganizade Nâdîri Efendi.
Bezm-i fânîden çeküp âhir Gânî-zâde ayak
Kaldı bâkî neş’e-i sahbâ-yı nazm-ı fâhiri
Didi târîh-i vefâtın sâkî-i bezm-i ezel
Göçdi dünyâdan mey ilmiyle asrun Nâdirî
Şem-i zâtun olmasa dönmezdi fânûs-ı felek
Bunca eşkâl-ı suver kandan olurdı âşikâr
Âsmânı âstânın zann idüp bekler Mesîh
Ümmetünden olmaga çekmekde dâim intizâr
Yâ Resulallâh gulâm-ı kemteründür Nâdirî
Gerçi cürmü çokdur ammâ lutfuna yokdur şumâr
Salup ferr-i şehinşâhı idince iki şakk mâhı
Olup zerrîn nikâbın itdi bâng-ı şevketin ilâ
Cüdâ oldı kenâr-ı sidrede cibrîl o hazretden
Gülinden ayrı bülbül gibi kaldı hüzn ile tenhâ
Vegâda Erdel’ün üstine nokta koymaz iken
Meyân-ı marekede erzel itdi zahm-ı hadeng
Haylî dillense gülistânda aceb mi sûsen
Her zemân tîg ile yollarda turur reh-zenvâr
Sanma berfi çözilüp mihr ile destârını çözdi kûhsâr
Pençe-i mihr ile destârını çözdi kuhsâr
Bâg-ı fazl içre olur mîve-i dil-keş peydâ
Şâh-ı engüşte kaça kim kalem işler hâme
Cân virüp itdüm harâbâta vasiyyet varumı
Es-salâ ey bâde-nûşân-ı mahabbet es-salâ
Nâdirîyâ bu tab ile sana virildi Rûm'da
Nâdirî-sencî-i Acem nükte-tırâzî-i Arab
Mey ü ney olmayacak meclise gelmez revnak
Hüsn-i bâga şeref-i âb u hevâdur bâis
Zâl-i gerdûna niyâz itdükçe cevrin arturur
Eyleme ey Nâdirî nâ-merde arz-ı ihtiyâc
Buldı revnak nitekim arsa-i Kâgıd-hâne
Âb-ı eşârun ile Nâdirî her kâgız
Dil-i sûzânı ol şûh-ı kemândârum nişân eyler
Semenderdür hadengi âteş içre âşiyân eyler
Hattın ohşar eliyle dil-rübâ ey Nâdirî gûyâ
Kalem parmakları levh-i ruhunda imtihân eyler
Şâh-ı aks-i yâre çeşmüm hayme müjgânum tınâb
Hûn-ı eşk ol haymeye bir ergavânî perdedür
(Coşkun, Ali Osman (hzl.)(1985). Seyrekzâde Mehmet Âsım. Zeyl-i Zübdetül-Eş'âr. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi.156-159.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Gazel
Eşk-i çeşmim ki ser-i kûçe-i cânâne akar
Cûy-ı dil-cûdur o kim tarf-ı gülistâne bakar
Hâr u haşâk şekîbimde karâr olsun mı
Bu gönül su gibi her serv-i hırâmâne akar
Eşk-i ter evvel-i hecründe akardı ammâ
Şimdi görsen gözümüzden hele cânâ ne akar
Ser-be-nâm içre siyeh ayır diyü tahrîk itme
Tîg-i gamzen saf-fezâ-yı şûh dil ü cânâ akar
Âsım ol hoy ki düşer zülfüne ruhsârından
Jâle gülden süzilüp sünbül ü reyhâna akar
(Coşkun, Ali Osman (hzl.)(1985). Seyrekzâde Mehmet Âsım. Zeyl-i Zübdetül-Eş'âr. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 35)
***
Nola zahm-ı cevrini sînemde saklarsam
Bana bir gonca-i nev-bâvedir ol yârdan geldi
***
Kazâ te’sîri vardur tîg-i ‘âlem-gîr-i âbımda
Sana bin cevher itmişler gibi şemşîr-i âbımda
***
Gel olma meclîs-i agyârdan sebû ülfet
Ayagı çek beni öldürdi âh bu ülfet
Hat-ı siyâhîdür yohsa yüz bulup çıkdı
O şâh azline ber-leşker-i guluvv ülfet
***
Âsımî gördükde bu cây-ı latîfi âh idüp
Geldi üstâdım Gafûrî hâtır-ı çâlâkime
Âb-ı rûy-ı evliyâ dirsem sözümde yok hilâf
Rûhuna bir fâtiha geldi dil-i gamnâkime
***
Bâ’is-i derd-i cünûn-ı câvidândur benlerün
İllet-i bed-nâmî-i dîvânegândur benlerün
Ol saçı leylâya mecnûn oldığum bilme ‘aceb
Zâhidâ Kays-ı dile âfet-resândur benlerün
(Coşkun, Ali Osman (hzl.)(1985). Seyrekzâde Mehmet Âsım. Zeyl-i Zübdetül-Eş'âr. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 36)
Zeyl-i Zübdetül-Eş'âr'dan
Nâdiri Efendi: Mükemmel Divanı vardur. Bu eşâr Divanı'ndan intihab olındı. Ganizade Nâdirî Azmizade birâderi. Ganizade Nâdîri Efendi.
Bezm-i fânîden çeküp âhir Gânî-zâde ayak
Kaldı bâkî neş’e-i sahbâ-yı nazm-ı fâhiri
Didi târîh-i vefâtın sâkî-i bezm-i ezel
Göçdi dünyâdan mey ilmiyle asrun Nâdirî
Şem-i zâtun olmasa dönmezdi fânûs-ı felek
Bunca eşkâl-ı suver kandan olurdı âşikâr
Âsmânı âstânın zann idüp bekler Mesîh
Ümmetünden olmaga çekmekde dâim intizâr
Yâ Resulallâh gulâm-ı kemteründür Nâdirî
Gerçi cürmü çokdur ammâ lutfuna yokdur şumâr
Salup ferr-i şehinşâhı idince iki şakk mâhı
Olup zerrîn nikâbın itdi bâng-ı şevketin ilâ
Cüdâ oldı kenâr-ı sidrede cibrîl o hazretden
Gülinden ayrı bülbül gibi kaldı hüzn ile tenhâ
Vegâda Erdel’ün üstine nokta koymaz iken
Meyân-ı marekede erzel itdi zahm-ı hadeng
Haylî dillense gülistânda aceb mi sûsen
Her zemân tîg ile yollarda turur reh-zenvâr
Sanma berfi çözilüp mihr ile destârını çözdi kûhsâr
Pençe-i mihr ile destârını çözdi kuhsâr
Bâg-ı fazl içre olur mîve-i dil-keş peydâ
Şâh-ı engüşte kaça kim kalem işler hâme
Cân virüp itdüm harâbâta vasiyyet varumı
Es-salâ ey bâde-nûşân-ı mahabbet es-salâ
Nâdirîyâ bu tab ile sana virildi Rûm'da
Nâdirî-sencî-i Acem nükte-tırâzî-i Arab
Mey ü ney olmayacak meclise gelmez revnak
Hüsn-i bâga şeref-i âb u hevâdur bâis
Zâl-i gerdûna niyâz itdükçe cevrin arturur
Eyleme ey Nâdirî nâ-merde arz-ı ihtiyâc
Buldı revnak nitekim arsa-i Kâgıd-hâne
Âb-ı eşârun ile Nâdirî her kâgız
Dil-i sûzânı ol şûh-ı kemândârum nişân eyler
Semenderdür hadengi âteş içre âşiyân eyler
Hattın ohşar eliyle dil-rübâ ey Nâdirî gûyâ
Kalem parmakları levh-i ruhunda imtihân eyler
Şâh-ı aks-i yâre çeşmüm hayme müjgânum tınâb
Hûn-ı eşk ol haymeye bir ergavânî perdedür
(Coşkun, Ali Osman (hzl.)(1985). Seyrekzâde Mehmet Âsım. Zeyl-i Zübdetül-Eş'âr. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi.156-159.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | HOVSEP VARTANYAN (VARTAN PAŞA) | d. 28 Mart 1813 - ö. 28 Mart 1879 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | İsmail Hakkı Paşa | d. 1839-40 - ö. 18 Ocak 1913 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | SEYYİD VEHBÎ, Hüseyin | d. 1674? - ö. 1736 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | HOVSEP VARTANYAN (VARTAN PAŞA) | d. 28 Mart 1813 - ö. 28 Mart 1879 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | İsmail Hakkı Paşa | d. 1839-40 - ö. 18 Ocak 1913 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | SEYYİD VEHBÎ, Hüseyin | d. 1674? - ö. 1736 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | HOVSEP VARTANYAN (VARTAN PAŞA) | d. 28 Mart 1813 - ö. 28 Mart 1879 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | İsmail Hakkı Paşa | d. 1839-40 - ö. 18 Ocak 1913 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | SEYYİD VEHBÎ, Hüseyin | d. 1674? - ö. 1736 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | HOVSEP VARTANYAN (VARTAN PAŞA) | d. 28 Mart 1813 - ö. 28 Mart 1879 | Meslek | Görüntüle |
11 | İsmail Hakkı Paşa | d. 1839-40 - ö. 18 Ocak 1913 | Meslek | Görüntüle |
12 | SEYYİD VEHBÎ, Hüseyin | d. 1674? - ö. 1736 | Meslek | Görüntüle |
13 | HOVSEP VARTANYAN (VARTAN PAŞA) | d. 28 Mart 1813 - ö. 28 Mart 1879 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | İsmail Hakkı Paşa | d. 1839-40 - ö. 18 Ocak 1913 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | SEYYİD VEHBÎ, Hüseyin | d. 1674? - ö. 1736 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | HOVSEP VARTANYAN (VARTAN PAŞA) | d. 28 Mart 1813 - ö. 28 Mart 1879 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | İsmail Hakkı Paşa | d. 1839-40 - ö. 18 Ocak 1913 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | SEYYİD VEHBÎ, Hüseyin | d. 1674? - ö. 1736 | Madde Adı | Görüntüle |