Madde Detay
EMRAH, Ercişli
(d. ?/? - ö. ?/?)
Âşık
(Âşık / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Hayatı hakkındaki bilgilerin, şiirlerinden ve meşhur hikâyesindeki rivayetlerden ibaret olduğu, yakın bir tarihe kadar adaşı Erzurumlu Emrah ile karıştırılan, hatta gerçekten yaşamış bir âşık mı yoksa halk hikâyesi kahramanı mı olduğu dahi tartışılan bir halk şairidir. Ercişli hakkındaki tartışmalarda ortaya çıkan ilk problem Emrah’ın gerçekten yaşamış bir âşık olup olmadığı meselesidir. Emrah’ın Âşık Garip veya Kerem gibi sadece bir hikâye kahramanı olmadığı, bir bölgenin adıyla anılan bir şairin, üstelik adına yazılan bu kadar çok şiir olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, hakkındaki bilgiler ne kadar az olursa olsun, gerçekten yaşadığı söylenebilir (Sakaoğlu 1987: 18). Ayrıca 18. yüzyılda Kasım adlı bir zat tarafından oluşturulmuş bir cönkte: “Erciş kurbünde yetişmiş derd-i yâr ile bağrı yanık Karakoyunlu âşıklardandır.” ifadesi ile gerçekten yaşadığı hatta Karakoyunlu âşıklardan olduğu belirtilmektedir. Nitekim kendi şiirlerinden birinde de: “Bize Emrah derler Karakoyunlu” diyerek bu bilgiyi destekleyici veriler de sunmaktadır (Bali 1973: 24).
İkinci husus da Ercişli Emrah’ın, yakın bir zamana kadar 19. yüzyılda yaşamış olan Erzurumlu Emrah ile karıştırılmasından kaynaklanan problemdir ki her iki Emrah’ın kendilerine has edebî kimliklerinin incelenmesi ile iki farklı Emrah’ın olduğu ortaya çıkmaktadır. Erzurumlu Emrah’ı, üslup bakımından farklı kılan en mühim özelliği şiirlerinde divan şiiri lisanının daha belirli olmasıdır. Bunun sebebi 19. yüzyılda halk şiiri ile divan şiiri söyleyişi arasındaki yakınlaşmanın artması ve Erzurumlu Emrah’ın medrese tahsili görmüş olmasıdır (Banarlı 1998: 854). Ercişli’nin ise aruz vezni ile şiir söylememesi, dilinin bütünüyle mahallî kelimelerle örülü olması belirli bir tahsilinin olmadığını göstermektedir. Ayrıca onda Erzurumlu Emrah’taki gibi din ve tasavvuf konularına yönelik söylenen şiirler olmaması da Ercişli’yi farklı kılan bir diğer noktadır (Sakaoğlu 1989: 143). Hayatı neredeyse tamamen hikâyeler üzerine kurulu olan Emrah’ın, mezarının tespit edilişinde de ilginç gelişmeler olmuştur. 1984’te Van Erciş’e bağlı Çelebibağı kasabasında Ercişli Emrah ve Selvihan’a ait olduğu iddia edilen bir mezar taşı bulunmuş, 1991 yılında yapılacak ikinci bir incelemeye kadar bu taşın ve mezarın gerçek Ercişli Emrah’a ait olduğu düşünülmüştür. Yapılan bu ikinci inceleme de ise taşın 18-19. yüzyıldan kaldığı ve üzerindeki “Emrah” yazısının sonradan eklendiği tespit edilerek mezarın Emrah’a ait olmadığı belirtilmiş, tüm yanılgılar giderilmiştir (Bekki: 21).
Ercişli Emrah hakkındaki ilk tespit, 1927 yılında Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu tarafından yapılmıştır. Bu tespitten sonra Fuat Köprülü, Selman Mümtaz, Pertev Naili Boratav, Cem Aşkun, Muraz Uraz, Sadettin Nüzhet Ergun, Ali Saraçoğlu, Hikmet Dizdaroğlu, Saim Sakaoğlu, Muhan Bali, Fahrettin Kırzıoğlu ve Cahit Öztelli gibi araştırmacılar, yayınlarıyla Ercişli Emrah’ı çeşitli açılardan ele alan çalışmalar yapmışlardır.
Pek çok kaynakta 17. yüzyılda yaşadığı ve Karakoyunlu bir âşık olduğu kabul edilen Ercişli Emrah’ın, “Emrah ile Selvihan Hikâyesi”nin değişik bölgelerde derlenen varyantlarına göre hayatı ve hikâyesi şu şekildedir: Babası, Âşık Ahmed olarak bilinen bir ozandır. Tiflis, Gence, Ahlat, Erivan veya Karabağ’dan Erciş’e gelmiş, buraya yerleşmiştir. Emrah ise ya Erciş’te doğmuştur, ya da Erciş’e geldiğinde çok küçük yaştadır. Aradan yıllar geçer Emrah büyür, on dört yaşına gelir. Babasının her gün elinde sazı ile gittiği Miloğlu Ahmet’in âşık meclisini gizlice izlemeye başlar. Fark edilince o da saz çalmaya niyetlenir, fakat saz çalmayı bilmediği için eline aldığı beyin sazının tellerini koparır. Babası da hiddetlenerek Emrah’ın ağzına bir tokat vurur. Ağzının kanını temizlemek ve abdest almak için gururu incinmiş bir şekilde köyün dışındaki bir çeşmeye gider ve Allah’tan kendisine ya bir sevda vermesini ya da emanetini hemen almasını diler. Duası kabul edilir, yanına gelen pirin elinden bade içer, fakat aynı badeyi Miloğlu Ahmet’in kızı Selvi de içmiştir. İki genç birbirlerini pirin sayesinde görür ve birbirlerine âşık olurlar. Bir vesile ile gerçek hayatta da karşılaşarak birbirlerine gönül veriler.
Bu esnada Şah Abbas, kimsenin alamadığı söylenen Van Kalesi'ni almak için yola çıkmış, önüne çıkan köyleri yakıp yıkarak kaleyi muhasara etmiştir. Yedi yıl süren bu kuşatma, şehirde büyük kıtlığa sebep olmuştur. Bu kıtlığa güvenen Şah Abbas, şehrin eninde sonunda teslim olacağını beklerken, bir koca ninenin Şah Abbas’ı Van’da kıtlık olmadığına, tam tersine bolluk bereket içinde yaşadıklarına inandırır. Bunun üzerine kuşatma kaldırılır. Fakat şah, memleketine geri dönerken askerleri de geçtiği yerleri talan eder, genç kızları da tutsak alarak yanlarında götürürler. Bu tutsak kızlar arasında Selvi ve yakın arkadaşı Nazlı da vardır. Şah Abbas, askerlerinin bu hareketlerini öğrenince çok kızar ve Selvi’yi kaçıran askerleri öldürtür. Fakat Selvi’yi yanına alarak memleketine döner.
Sevdiğinin kaçırıldığını öğrendiğinde Emrah da yollara düşer. Bu yolculuğunda ona babası yarenlik eder. Uzun bir yolculuktan ve türlü maceralardan sonra Emrah ve babası İsfahan’a gelir. Fakat İsfahan’a geldiklerinde Şah’ın ve Selvi’nin düğünleri olmaktadır. Emrah yabancı bir âşık gibi toy meclisine girerek diğer âşıklarla atışmaya başlar ve hepsini mat eder. Bu maharetini görünce Şah Abbas, huzuruna çağırarak Emrah’ı dinler. Emrah, badeli bir âşık olduğunu ve Selvi’nin sözlüsü olduğunu söyler. Şah da her ikisini de farklı şekillerde sınamak ister. Emrah, şahın sorduğu soruların hepsine cevap verir. Şah onların gerçek Hak âşıkları olduğunu anlasa da yanındaki on iki veziri itiraz eder ve Emrah’ın, verdikleri zehri içip dâd-ı Hak olduğunu ispat etmesini isterler. Emrah da Selvi’nin kadehi kendisine vermesi şartıyla bu sınavı da kabul eder. Selvi’nin uzattığı zehir dolu kadehi içeceği esnada gözüne pir görünür, parmağını kadehe sokarak zehri keser. Zehir Emrah’a etki etmez. Şah da vezirleri cezalandırır, onlara da bir ferman vererek gitmelerine izin verir.
Düğün hazırlıkları Erciş’te devam ederken Selvi’nin kardeşleri, onun Emrah’la evlenmesine engel olmak için Selvi’yi kaçırırlar. Emrah da yine babasıyla beraber yollara düşer, Erzurum’a Halep’e giderler, türlü maceralar yaşarlar. En sonunda Selvi’nin Gence’de Kara Vezirin oğlu ile evlenmek üzere olduğunu öğrenirler. Fakat Selvi, çeyizinde yer alacak halıyı kendinin yedi yılda dokuması şartıyla bu nişanlılığı kabul etmiştir.
Emrah, bir vesile ile karşılaştığını Nazlı’nın yardımıyla Selvi’yi bulur fakat tam kavuştuklarında vezirin askerleri çıkagelir. Bu durumdan kurtulmak için Şah Abbas’ın kendilerine verdikleri fermanı kullanmak isteseler de fermanı İsfahan’a unuttuklarını anlarlar. Bu arada Kara Vezir bir hile kurar, Şah Abbas’a fermanı almak için gönderilen elçiden, şahın Emrah’ı hiç tanımadığını yazdığı sahte fermanı sanki şahtan getirmiş gibi hana iletmesini ister. Böylece Emrah önce zindana atılır, sonra idam edilmeden önce çarşıda dokuz gün gezdirilmesine karar verilir. Fakat babası İsfahan’a fermanı almaya gider. Büyük uğraşlar sonucu Emrah tam idam edilecekken fermanı yetiştirir. Ferman gelince Emrah da kurtulur, babası, Nazlı ve Selvi ile beraber Erciş’e dönmek üzere yola çıkarlar. Yolda daha önceden karşılaştığı Selatin Peri’yi de alıp Erciş’e dönerler. Emrah, önce Selvi’yle sonra da Selatin Peri ile nikâhlanır, muratlarına ererler. Hikâyenin Erzurum, Çankırı, Erciş, Maraş ve Revan olmak üzere beş varyantı vardır.
Beş varyantı ve bu varyantlardan birinin üç metni ile beraber yedi rivayeti tespit edilen bu halk hikâyesinde temel olarak halk tabakasına mensup bir âşığın yüksek tabakaya mensup bir bey kızını sevmesi konusu ele alınmıştır. Bu kızın evvela Şah Abbas sonra da kardeşleri tarafından kaçırılması, saz şairinin onun peşine düşerek şairlik kudreti ve manevi kuvveti sayesinde sevgilisini kurtarması hikâyenin ana hatlarını oluşturur. Elinde sazından başka vasıtası olmayan âşıkla, maddi kuvvet bakımından kendinden çok üstün insanların karşılaşması ve çatışması hikâyenin dramını teşkil eder. Ayrıca bu hikâyenin tarihî hadiseler ve kişilerle olan sıkı ilgisi de ona bir kat daha önem kazandırmaktadır. Hikâye, çeşitli epizotlarla geliştirilmiş ve bunlar çok kuvvetli bir teknikle birbirine bağlanmıştır. Hikâyede âşık pek çok kez zor durumla karşılaşır, dinleyiciler bu şekilde meraklandırıldıktan sonra güçlükler çözülerek kahraman, sevdiğine kavuşur. Yani epizotlar muhtelif durumları gösterecek tarzda sıralanmış ve bu sıralamada merak ve heyecan uyandırma esas olarak alınmıştır (Bali 1973: 285).
Şiirlerini herhangi bir sanat endişesinden uzak, bölgenin ağız özelliklerini oldukça fazla yansıtan, sade bir dille söyleyen Emrah; koşma, semai ve destan türünde şiir söylemiştir. Bu şiirlerde de daha çok aşk temasını işlemiş, Selvi’ye olan aşkını dile getirmiştir. Sınırlı bir kelime dağarcığı ile çok şey söyleyebilmiş, Anadolu insanının saf ruhuna işleyecek söyleyişler dile getirmiştir (Sakaoğlu 1987: 55).
Kaynakça
Bali, Muhan (1973). Erciş’li Emrah ile Selvi Han Hikâyesi: Varyantların Tesbiti ve Halk Hikâyeciliği Bakımından Önemi. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yay.
Banarlı, Nihat Sami (1998). Resimli Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Millî Eğitim Yay.
Bekki, Salahaddin (1996). “Ercişli Emrah'ın Şâhidesi (Mezar Taşı) Üzerine”, Erciyes, 224: 21-22.
Necatigil, Behçet (1995). Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü. İstanbul: Varlık Yay.
Sakaoğlu, Saim (1987). Ercişli Emrah. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay.
Sakaoğlu, Saim (1995). "Ercişli Emrah", TDV İslam Ansiklopedisi. C. 11. İstanbul: TDV Yay. 274.
Türk Dili Türk Şiiri Özel Sayısı III (Halk Şiiri) (1989). 445-450: 143.
"Emrah (Ercişli)"(1979). Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. C. 3. İstanbul: Dergâh Yay. 39.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ LOKMAN TAŞKESENLİOĞLUYayın Tarihi: 18.02.2015Güncelleme Tarihi: 06.12.2020Eserlerinden Örnekler
Koşma
Merhamet kıl hanlar öldürme bizi
Feleğin devrinde amanımız var
Pir elinnen bile bâdeler içtik
O yar’ınan ahd ü peymanımız var
O yar menim elde küllü varımdır
Namusumdur, gayretimdir, arımdır
Alem bilir Selvi menim yarımdır
Bizim Şah Abbas’tan fermanımız var
Kayguya kanığız kargıştan beri
Ölümden pervasız dönmenik geri
Gönülde yattıkça gül yüzlü peri
Bizim her zahmanda seyranımız var
Bize Emrah derler Karakoyunlu
Namertler içinde yiğit oyunlu
Kaz kimi kısmanık, erkek boyunlu
Bir Türk’ük Türklükten dermanımız var
Saraçoğlu, Ali (1999). Ercişli Emrah. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 251.
Koşma
Bir nazenin bana gel gel eyledi
Varmasam incinir varsam incinir
Nazik ellerinden ince belinden
Sarmasam incinir sarsam incinir
Kaşına çekilmiş kudret kalemi
Görmemiş dünyada derdi, elemi
Gelir bin naz ile verir selamı
Almasam incinir alsam incinir
Kime söylüyüm bu müşgül halları
Bülbül teki öter şirin dilleri
Dostun bahçasında gonca gülleri
Dermesem incinir dersem incinim
Gördüm yarın yanağından alını
Boşa mı savurdum ömür malını
Emrah diyer dudağının balını
Sormasam incinir sorsam incinir
Saraçoğlu, Ali (1999). Ercişli Emrah. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 264.
Koşma
Kapına gelmişim ey İran Şahı
Ya ver Han Selvi’mi ya vur başımı
Suçum var bağışla, gel azat eyle
Ya ver Han Selvi’mi ya vur başımı
Umarım Mevla’dan yüce olasın
Karayer üstünde devlet bulasın
Altın taht üstünde daim kalasın
Ya ver Han Selvi’mi ya vur başımı
Kul değilim mezetlerde satılım
Pul değilim mizanlarda tartılım
Huda canım almaz, ölüp kurtulum
Ya ver Han Selvi’mi ya vur başımı
Sefil Emrah diyer belim büküldü
Dağlar kara battı, turna çekildi
Ömrüm zaya gitti, taşım dikildi
Ya ver Han Selvi’mi ya vur başımı
Saraçoğlu, Ali (1999). Ercişli Emrah. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 193.
Destan
Gökyüzünde bölük bölük durnalar
Göçüz bölük bölündü durnam
Başıma dar oldu geniş dünyalar
Gençliğim elimden alındı durnam
Göz yaşlarım dere olsa
Alsa gitse göle beni
Nazlı yarnan güleş tutsam
Çalsa yerden yere beni
Ocaklarda yanan şemdir, çerağdır
Üreğimde yanan gamdır, merakdır
Babam ihtiyardır, yollar ırakdır
Yavaş yürü, peder yoruldu durnam
Dünyaların varı olsam
Şadlığı deryasına dalsam
Gülistanda bir gül olsam
O yar gelip derse beni
Ovalar çekilir, dağlar aşarız
Her seher, her sabah yoldan şaşarız
Yoluz uzun İsfahan’a düşerseniz
Diyin itgin kullar bulundu durnam
Gözelerden bir baç alsam
Dosta çıkan yamaç olsam
Bir kurumuş ağaç olsam
O yar vurup kırsa beni
Bir güzelin atışına dağlandım
Kul edildim kapısına bağlandım
Bögün dedim, yarın dedim, eglendim
Kalem mi tersine çalındı durnam
Her nerde olursan çağır Allah’ı
Seni darda koymaz vallahi billahi
Selvihan’a haber edin Emrah’ı
Bağrım delim delim delindi durnam
Saraçoğlu, Ali (1999). Ercişli Emrah. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 212.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 18.02.2015Güncelleme Tarihi: 06.12.2020Eserlerinden Örnekler
Koşma
Merhamet kıl hanlar öldürme bizi
Feleğin devrinde amanımız var
Pir elinnen bile bâdeler içtik
O yar’ınan ahd ü peymanımız var
O yar menim elde küllü varımdır
Namusumdur, gayretimdir, arımdır
Alem bilir Selvi menim yarımdır
Bizim Şah Abbas’tan fermanımız var
Kayguya kanığız kargıştan beri
Ölümden pervasız dönmenik geri
Gönülde yattıkça gül yüzlü peri
Bizim her zahmanda seyranımız var
Bize Emrah derler Karakoyunlu
Namertler içinde yiğit oyunlu
Kaz kimi kısmanık, erkek boyunlu
Bir Türk’ük Türklükten dermanımız var
Saraçoğlu, Ali (1999). Ercişli Emrah. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 251.
Koşma
Bir nazenin bana gel gel eyledi
Varmasam incinir varsam incinir
Nazik ellerinden ince belinden
Sarmasam incinir sarsam incinir
Kaşına çekilmiş kudret kalemi
Görmemiş dünyada derdi, elemi
Gelir bin naz ile verir selamı
Almasam incinir alsam incinir
Kime söylüyüm bu müşgül halları
Bülbül teki öter şirin dilleri
Dostun bahçasında gonca gülleri
Dermesem incinir dersem incinim
Gördüm yarın yanağından alını
Boşa mı savurdum ömür malını
Emrah diyer dudağının balını
Sormasam incinir sorsam incinir
Saraçoğlu, Ali (1999). Ercişli Emrah. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 264.
Koşma
Kapına gelmişim ey İran Şahı
Ya ver Han Selvi’mi ya vur başımı
Suçum var bağışla, gel azat eyle
Ya ver Han Selvi’mi ya vur başımı
Umarım Mevla’dan yüce olasın
Karayer üstünde devlet bulasın
Altın taht üstünde daim kalasın
Ya ver Han Selvi’mi ya vur başımı
Kul değilim mezetlerde satılım
Pul değilim mizanlarda tartılım
Huda canım almaz, ölüp kurtulum
Ya ver Han Selvi’mi ya vur başımı
Sefil Emrah diyer belim büküldü
Dağlar kara battı, turna çekildi
Ömrüm zaya gitti, taşım dikildi
Ya ver Han Selvi’mi ya vur başımı
Saraçoğlu, Ali (1999). Ercişli Emrah. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 193.
Destan
Gökyüzünde bölük bölük durnalar
Göçüz bölük bölündü durnam
Başıma dar oldu geniş dünyalar
Gençliğim elimden alındı durnam
Göz yaşlarım dere olsa
Alsa gitse göle beni
Nazlı yarnan güleş tutsam
Çalsa yerden yere beni
Ocaklarda yanan şemdir, çerağdır
Üreğimde yanan gamdır, merakdır
Babam ihtiyardır, yollar ırakdır
Yavaş yürü, peder yoruldu durnam
Dünyaların varı olsam
Şadlığı deryasına dalsam
Gülistanda bir gül olsam
O yar gelip derse beni
Ovalar çekilir, dağlar aşarız
Her seher, her sabah yoldan şaşarız
Yoluz uzun İsfahan’a düşerseniz
Diyin itgin kullar bulundu durnam
Gözelerden bir baç alsam
Dosta çıkan yamaç olsam
Bir kurumuş ağaç olsam
O yar vurup kırsa beni
Bir güzelin atışına dağlandım
Kul edildim kapısına bağlandım
Bögün dedim, yarın dedim, eglendim
Kalem mi tersine çalındı durnam
Her nerde olursan çağır Allah’ı
Seni darda koymaz vallahi billahi
Selvihan’a haber edin Emrah’ı
Bağrım delim delim delindi durnam
Saraçoğlu, Ali (1999). Ercişli Emrah. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 212.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 06.12.2020Eserlerinden Örnekler
Koşma
Merhamet kıl hanlar öldürme bizi
Feleğin devrinde amanımız var
Pir elinnen bile bâdeler içtik
O yar’ınan ahd ü peymanımız var
O yar menim elde küllü varımdır
Namusumdur, gayretimdir, arımdır
Alem bilir Selvi menim yarımdır
Bizim Şah Abbas’tan fermanımız var
Kayguya kanığız kargıştan beri
Ölümden pervasız dönmenik geri
Gönülde yattıkça gül yüzlü peri
Bizim her zahmanda seyranımız var
Bize Emrah derler Karakoyunlu
Namertler içinde yiğit oyunlu
Kaz kimi kısmanık, erkek boyunlu
Bir Türk’ük Türklükten dermanımız var
Saraçoğlu, Ali (1999). Ercişli Emrah. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 251.
Koşma
Bir nazenin bana gel gel eyledi
Varmasam incinir varsam incinir
Nazik ellerinden ince belinden
Sarmasam incinir sarsam incinir
Kaşına çekilmiş kudret kalemi
Görmemiş dünyada derdi, elemi
Gelir bin naz ile verir selamı
Almasam incinir alsam incinir
Kime söylüyüm bu müşgül halları
Bülbül teki öter şirin dilleri
Dostun bahçasında gonca gülleri
Dermesem incinir dersem incinim
Gördüm yarın yanağından alını
Boşa mı savurdum ömür malını
Emrah diyer dudağının balını
Sormasam incinir sorsam incinir
Saraçoğlu, Ali (1999). Ercişli Emrah. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 264.
Koşma
Kapına gelmişim ey İran Şahı
Ya ver Han Selvi’mi ya vur başımı
Suçum var bağışla, gel azat eyle
Ya ver Han Selvi’mi ya vur başımı
Umarım Mevla’dan yüce olasın
Karayer üstünde devlet bulasın
Altın taht üstünde daim kalasın
Ya ver Han Selvi’mi ya vur başımı
Kul değilim mezetlerde satılım
Pul değilim mizanlarda tartılım
Huda canım almaz, ölüp kurtulum
Ya ver Han Selvi’mi ya vur başımı
Sefil Emrah diyer belim büküldü
Dağlar kara battı, turna çekildi
Ömrüm zaya gitti, taşım dikildi
Ya ver Han Selvi’mi ya vur başımı
Saraçoğlu, Ali (1999). Ercişli Emrah. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 193.
Destan
Gökyüzünde bölük bölük durnalar
Göçüz bölük bölündü durnam
Başıma dar oldu geniş dünyalar
Gençliğim elimden alındı durnam
Göz yaşlarım dere olsa
Alsa gitse göle beni
Nazlı yarnan güleş tutsam
Çalsa yerden yere beni
Ocaklarda yanan şemdir, çerağdır
Üreğimde yanan gamdır, merakdır
Babam ihtiyardır, yollar ırakdır
Yavaş yürü, peder yoruldu durnam
Dünyaların varı olsam
Şadlığı deryasına dalsam
Gülistanda bir gül olsam
O yar gelip derse beni
Ovalar çekilir, dağlar aşarız
Her seher, her sabah yoldan şaşarız
Yoluz uzun İsfahan’a düşerseniz
Diyin itgin kullar bulundu durnam
Gözelerden bir baç alsam
Dosta çıkan yamaç olsam
Bir kurumuş ağaç olsam
O yar vurup kırsa beni
Bir güzelin atışına dağlandım
Kul edildim kapısına bağlandım
Bögün dedim, yarın dedim, eglendim
Kalem mi tersine çalındı durnam
Her nerde olursan çağır Allah’ı
Seni darda koymaz vallahi billahi
Selvihan’a haber edin Emrah’ı
Bağrım delim delim delindi durnam
Saraçoğlu, Ali (1999). Ercişli Emrah. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 212.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Koşma
Merhamet kıl hanlar öldürme bizi
Feleğin devrinde amanımız var
Pir elinnen bile bâdeler içtik
O yar’ınan ahd ü peymanımız var
O yar menim elde küllü varımdır
Namusumdur, gayretimdir, arımdır
Alem bilir Selvi menim yarımdır
Bizim Şah Abbas’tan fermanımız var
Kayguya kanığız kargıştan beri
Ölümden pervasız dönmenik geri
Gönülde yattıkça gül yüzlü peri
Bizim her zahmanda seyranımız var
Bize Emrah derler Karakoyunlu
Namertler içinde yiğit oyunlu
Kaz kimi kısmanık, erkek boyunlu
Bir Türk’ük Türklükten dermanımız var
Saraçoğlu, Ali (1999). Ercişli Emrah. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 251.
Koşma
Bir nazenin bana gel gel eyledi
Varmasam incinir varsam incinir
Nazik ellerinden ince belinden
Sarmasam incinir sarsam incinir
Kaşına çekilmiş kudret kalemi
Görmemiş dünyada derdi, elemi
Gelir bin naz ile verir selamı
Almasam incinir alsam incinir
Kime söylüyüm bu müşgül halları
Bülbül teki öter şirin dilleri
Dostun bahçasında gonca gülleri
Dermesem incinir dersem incinim
Gördüm yarın yanağından alını
Boşa mı savurdum ömür malını
Emrah diyer dudağının balını
Sormasam incinir sorsam incinir
Saraçoğlu, Ali (1999). Ercişli Emrah. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 264.
Koşma
Kapına gelmişim ey İran Şahı
Ya ver Han Selvi’mi ya vur başımı
Suçum var bağışla, gel azat eyle
Ya ver Han Selvi’mi ya vur başımı
Umarım Mevla’dan yüce olasın
Karayer üstünde devlet bulasın
Altın taht üstünde daim kalasın
Ya ver Han Selvi’mi ya vur başımı
Kul değilim mezetlerde satılım
Pul değilim mizanlarda tartılım
Huda canım almaz, ölüp kurtulum
Ya ver Han Selvi’mi ya vur başımı
Sefil Emrah diyer belim büküldü
Dağlar kara battı, turna çekildi
Ömrüm zaya gitti, taşım dikildi
Ya ver Han Selvi’mi ya vur başımı
Saraçoğlu, Ali (1999). Ercişli Emrah. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 193.
Destan
Gökyüzünde bölük bölük durnalar
Göçüz bölük bölündü durnam
Başıma dar oldu geniş dünyalar
Gençliğim elimden alındı durnam
Göz yaşlarım dere olsa
Alsa gitse göle beni
Nazlı yarnan güleş tutsam
Çalsa yerden yere beni
Ocaklarda yanan şemdir, çerağdır
Üreğimde yanan gamdır, merakdır
Babam ihtiyardır, yollar ırakdır
Yavaş yürü, peder yoruldu durnam
Dünyaların varı olsam
Şadlığı deryasına dalsam
Gülistanda bir gül olsam
O yar gelip derse beni
Ovalar çekilir, dağlar aşarız
Her seher, her sabah yoldan şaşarız
Yoluz uzun İsfahan’a düşerseniz
Diyin itgin kullar bulundu durnam
Gözelerden bir baç alsam
Dosta çıkan yamaç olsam
Bir kurumuş ağaç olsam
O yar vurup kırsa beni
Bir güzelin atışına dağlandım
Kul edildim kapısına bağlandım
Bögün dedim, yarın dedim, eglendim
Kalem mi tersine çalındı durnam
Her nerde olursan çağır Allah’ı
Seni darda koymaz vallahi billahi
Selvihan’a haber edin Emrah’ı
Bağrım delim delim delindi durnam
Saraçoğlu, Ali (1999). Ercişli Emrah. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 212.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | ZEKİ AYHAN | d. 1943 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | İSMAİL | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | TELLİOĞLU/CİHANÎ, Mehmet Emin Tellioğlu | d. 1927 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | ZEKİ AYHAN | d. 1943 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | İSMAİL | d. ? - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | TELLİOĞLU/CİHANÎ, Mehmet Emin Tellioğlu | d. 1927 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | ZEKİ AYHAN | d. 1943 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | İSMAİL | d. ? - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | TELLİOĞLU/CİHANÎ, Mehmet Emin Tellioğlu | d. 1927 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | ZEKİ AYHAN | d. 1943 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | İSMAİL | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | TELLİOĞLU/CİHANÎ, Mehmet Emin Tellioğlu | d. 1927 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | ZEKİ AYHAN | d. 1943 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
14 | İSMAİL | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
15 | TELLİOĞLU/CİHANÎ, Mehmet Emin Tellioğlu | d. 1927 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |