Madde Detay
FASÎH, Ahmed Fasîh Dede
(d. ?/? - ö. 1111/1699)
divan-tekke şairi
(Divan-Tekke / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
On yedinci yüzyılda yaşamış Klasik edebiyatımızın Mevlevi şairlerinden biri olan mutasavvıfın asıl adı Ahmed’dir. Şiirlerinin anlaşılır ve açık olmasından dolayı kendisine Fasîh mahlası verilmiş ve şiirlerinde bu mahlası kullanmıştır. Künyesi Fasîh Ahmed b. Mehmed b. Dukakinzade Ahmed Bey b. Mehmed Paşa b. Ahmed Paşa şeklinde tespit edilmiştir (Çıpan 1995: 12/213). İstanbul’da doğmuş, kaynaklarda doğum tarihi ile ilgili bilgi yoktur. Fakat on yedinci yüzyılın ilk çeyreğinde dünyaya geldiği zannedilmektedir. Fatih Sultan Mehmed zamanında Arnavutluk’un fethedilmesiyle İslamiyeti kabul eden ve daha sonra devlet adamı, âlim ve şairler yetiştiren Dukakinzade ailesine mensup olduğu kabul edilmektedir. Dukagin-zâde şöhretiyle anılan Fasîh Ahmed’in mensubu olduğu sülale aslen Norman, Fransız yahut Alman olup, büyük dedeleri Le Duk Jean İşkodra cihetini zabtetmiş, zamanla Arnavutlaşan bu sülaleye Duk Jean isminin tahrifinden ortaya çıkan Dukagin denmiştir (Danişmend 1948: 2/424). Babası Mehmed Efendi, büyük dedesi de Dukaginzade Mehmed Bey olarak anılmaktadır. Fasîh Ahmed Dede’nin kimlerden eğitim aldığı hakkında kaynaklarda bilgi mevcut değildir. Eserlerinden anlaşılacağı üzere Türkçe, Arapça ve Farsçayı çok iyi kullanmasından, hat ve resimde maharetli oluşu, şiir ve inşada ustalığı ve hazine kâtipliği görevlerinden dolayı iyi bir tahsil dönemi geçirdiği söylenebilir. Fasîh Ahmed’in, Köprülüzade Fazıl Ahmed Paşa’nın hazine kâtipliği görevinde olduğu dönemlerde Derviş Ali’den sülüs ve nesih yazı tahsil ettiği, kendiside ta’lik bir yazı çeşidi ortaya çıkardığı, birçok kişiye bu türü öğrettiği kaynaklarda yer almaktadır (Müstakim-zade 1928: 644).
Fasîh Ahmed, divan ve hazine kâtipliği görevini sürdürürken bir gün bu görevi terk ederek Galata Mevlevihanesi şeyhi Gavsi Dede’ye intisap ederek Mevlevi tarikatına dâhil olmuştur. Bu konuda Sâlim bu olayı şöyle öztler: “… bir gün cezbe-i ilâhî kendüye gâlip ve fakr u fenâ mesleğin tâlib ü râgıb olup devlet-hâne-i sadr-ı azamîden rücû„ ü kufûl eyleyüp kendi hânesinin sahn-ı nerdübânına vüsûl eyledi…”(İnce 2005: 549). Gavsi Dede on yedinci yüzyıl Anadolu velilerinden olup hocası Salih Dede’nin vefatı ile Arızî Dede’ye intisap ederek mesnevihan olmuştur. Fasîh Ahmed, Gavsi Dede’nin yanında Mevlevi kültürünü alarak yaşamaya başladı. Mevlevihaneye yerleştikten sonra bin bir gün çilesini tamamlayarak “Dede” unvanını almıştır (İnce 2005: 531). Fasîh Ahmed Dede, saltanatın sürekli değiştiği bir dönemde yaşamış ve zamanında altı padişah görmüştür. Gençlik yılları saray ve çevresinde geçmiştir. İlahî aşkın verdiği şevkle görevlerinden ayrılarak hayatının yaklaşık son otuz yılını Galata Mevlevihanesinde rintçe bir hayat sürerek hücrelerde yaşamıştır. Hayatını da sanatından kazandığıyla devam ettirmiştir. İstanbul dışında Edirne’ye gitmiş olan şair, ölmeden iki gün önce hukuku olan dostlarını tek tek dolaşarak helalleşmiş ve Mevlevihanedeki hücresine çekilmiş ve 1111/1699 yılında vefat etmiştir (Özcan 1989: 243). Şairin ölümü, çevresinde geniş yankı uyandırmış, Şahin Giray ile Şehdî ve Nihâdî mahlaslı şairler üzüntülerini ifade etmek ve son görevlerini yerine getirmek için ölümüne tarih düşürmüşler, mersiyeler söylemişlerdir. Vasiyeti üzerine cenazesini Üsküdarlı Nasuhî Dede yıkamış, cenazeye çok fazla kişi katılmıştır. Şair, Galata Mevlevihanesi’nin hâmûşân bölümüne defnedilmiştir (Gölpınarlı 2006: 536). Fasîh Ahmed Dede ile ilgili bir yüksek lisans tezi ve bir doktora tezi hazırlanmıştır. Belagat ehli, irfan sahibi bir şair olan Fasîh Ahmed Dede, şiir ve inşa vadisinde kendisini iyi yetiştirmiştir. Eserleri şunlardır;
1. Divan: Şair hayatta iken yazdığı ve vefatından sonra da birçok kişinin istinsah ettiği eserinin bugüne kadar otuz yedi nüshasına ulaşılmıştır. Nüshalar arasında farklılıklar mevcuttur. Mürettep bir divan özelliği taşıyan eserde altı kaside, 472 gazel, beş terkip, iki tercî, yedi mesnevi, yirmi bir kıta, yirmi iki nazım, 160 rubai, yedi tarih, bir muamma, seksen altı matla’ı ve altmış bir müfred bulunmaktadır. Çeşitli yazma eser kütüphanelerinde nüshaları mevcuttur (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2682 /1, Milli Ktp, Fahri Bilge, nr. 550/1). (Çıpan 1991)
2. Farsça Dîvânçe: Şairin Farsça şiirlerini ihtiva eden eserde beş kaside, otuz üç gazel, bir mesnevi, kırk rubai, üç tarih, bir muamma, on bir matla’ ve on iki müfred vardır. On bir yazma nüshası bilinen eser şairin Farsça’ya vukufunu göstermesi bakımından önemlidir. Eser Mehmet Atalay tarafından yayınlanmıştır. Eser, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi Bölümü, nr. 2682/1’de mevcuttur.
3. Münşeat: Fasîh Dede Mecmuası olarak da bilinmektedir. Onun inşa sahasında kabiliyetini gösteren bu eserde Türkçe ve Farsça bazı şiirler, tarihî hikâyeler, fıkralar, tarihler, risaleler, hâl tercümeleri ve çeşitli eserlerden örnekler bulunmaktadır. Münşeatın dört nüshası tesbit edilebilmiştir. Eser, Süleymaniye Ktp., Nafiz Paşa Bölümü, nr. 1514/14’te mevcuttur.
4. Münâzara-i Gül ü Mül: Şairin süslü bir nesirle kaleme aldığı eserde alegorik bir anlatım kullanmıştır. Eser, zahidi temsil eden Gül ile Allah aşkını simgeleyen Mül arasında geçen hitaplardan oluşur. Eserde yer yer Türkçe ve Farsça beyitler söylenerek anlatıma canlılık katılmaya çalışılmıştır. On üç yazma nüshası bulunan eser, (İstanbul Üniversitesi TY, nr. 492, 1776) ve (Süleymaniye Kütüphanesi Esad Efendi, nr. 2682 /3) numaralarda kayıtlıdır.
5. Münâzara-i Rûz u Şeb: 1278/1861 yılında Matbaa-i Âmire’de basılan bu mensur eserin kütüphanelerde yazma nüshası bulunamamıştır. Eser, temsilî bir münazaraya dayanmaktadır. Dış görünüşü temsil eden Rûz ile Allah aşkını simgeleyen şeb arasında geçen sohbetlerden oluşmaktadır. Yazma nüshası bulunamayan eser Muhammed Lebîb tarafından yayımlanmıştır.
6. Tenbâkûnâme: Divan nüshalarının sonunda veya Münşeât’ın içerisinde yer almaktadır. Beş nüshası tesbit edilen bu eserde tütün ve içki hakkında bilgi verilmiştir. İstanbul Üniversitesi ve Süleymaniye kütüphanelerindeki yazmaları mevcuttur.
7. Kalem Makalesi: Kalemin levh-i mahfuzdan itibaren hükmünü icra ettiği hususunun işlendiği, Kalem suresinin ilk ayetiyle başlayan eserin üçü Süleymaniye Kütüphanesi'nde olmak üzere altı yazma nüshası bilinmektedir.
8. Hüsrev ü Şirin: Çeşitli tezkirelerde adı geçen eser ile ilgili bugüne kadar bir bilgi bulunamamıştır.
9. Mahmûd u Ayâs: Bu eserle ilgili tezkirelerde geçen adından başka bilgi bulunamamıştır.
10. Behişt-Âbâd: Tahkiye üslubu ile kaleme alınmış genel ahlaka dair bir nasihat-name olmasına rağmen eserde salt bir öğüt havası mevcut değildir. Şair, hikâye etmeye dayalı anlatımın verdiği imkânlar sayesinde birtakım temaları eserin kahramanları vasıtasıyla okuyucuya iletmek istemiştir. Eserde vefa ve dostluk teması ön plana çıkmaktadır. Eserin tek yazma nüshası İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Kütüphanesi ŞR 000097’de mevcut olup 1230 beyittir (Sevindik 2011: 26-28); (Çıpan 1991: 54-66).
Mahlasının anlamı gibi dili çok güzel kullanan, vezne hâkim olan Fasîh Dede, pürüzsüz söyleyişi, orijinal mazmun ve benzetme unsurları ile kendine has bir üslup ortaya koymuştur. Birçoğu âşıkane ve rindane olan gazellerinde büyük bir başarı elde etmiş, şiirlerinde hat, resim ve musiki unsurlarına yer vermiştir. Eserlerinde atasözlerini ve deyimleri büyük bir maharetle kullanmıştır. Mersiyeleri çok beğenilerek mersiyehanlar tarafından okunmuştur. Fasîh Dede, Necâtî ve Fuzûlî başta olmak üzere otuz beş şairin yüzden fazla gazelini tanzir etmiş, bazı gazelleri bestelenmiştir. Fasîh Dede, Şinâsi ve Fasîhî gibi divan sahibi iki şair yetiştirmiş, Nedîm, Esrar Dede ve Şeyh Galib başta olmak üzere pek çok şairi de etkilemiştir. Şiirleri daha sonraki dönemlerde de sevilerek okunan Fasîh Dede, döneminde büyük şairler arasında anılmaya hak kazanmış bir kişidir. Manzum eserlerinde tasavvufa dair izlere pek rastlanmamakla birlikte mensur eserlerinde dinî-tasavvufi ibareler görülmektedir. Farsça ile eser verebilecek kadar ileri düzeyde bir Farsça bilgisi olan şair, divan şiirinin İran edebiyatından aldığı hayal ve mazmunlara son derece vakıftır. Fasîh Dede, klasik dönem şairlerinin ele aldıkları konu ve hayalleri kendine has üslubuyla yansıtmış, şairliğinin yanı sıra hattatlık ve ressamlık konusunda da büyük ün kazanmıştır.
Kaynakça
Atalay, Mehmet (hzl.) (2007). Fasîh Ahmed Dede Farsça Divançe. İstanbul: Çantay Kitabevi.
Bilgin, Azmi (1999). “Fasîh Ahmed Dede”. Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi. C.1. İstanbul: YKY. 435-436.
Büyük Türk Klasikleri (1987). "Fasîh Ahmed Dede". C. 5. İstanbul: Ötüken Yay. 259.
Çapan, Pervin (hzl.) (2005). Mustafa Safâyî Efendi, Tezkire-i Safâyî (Nuhbetü‟l-Âsâr Min Fevâ’idi’l-Eş’âr). Ankara: AKM Yay.
Çıpan, Mustafa (1991). Fasih Ahmed Dede Hayatı, Edebî Kişiliği, Eserleri ve Divânı’nın Tenkidli Metni. C. 1-2. Doktora Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi.
Çıpan, Mustafa (1995). “Fasih Ahmed Dede”. İslam Ansiklopedisi. C.12. İstanbul: TDV Yay. 213-214.
Çıpan, Mustafa (2010). “Fasih Ahmed Dede”. Asitane Mevlevî Kültür Dergisi 1 (3): 16-21.
Danişmend, İsmail Hami (1948). İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi. C. 2. İstanbul: Türkiye Basımevi.
Fasih Ahmed Dede. Behişt-Âbâd. İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Kütüphanesi. Şevket Rado Yazmaları. ŞR 97. 47 vr.
Fasîh Ahmed Dede. Dîvân. Süleymaniye Ktp. Esad Efendi Bölümü. Nr. 2682.
Genç, İlhan (2002). “Fasih”. Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi. C. 4. İstanbul: AKM Yay. 21.
Genç, İlhan (hzl.) (2000). Esrâr Dede, Tezkire-i Şu’arâ-yı Mevleviyye. Ankara: AKM Yay.
Gölpınarlı, Abdülbaki (2006). Mevlanâ’dan Sonra Mevlevîlik. İstanbul: İnkılâp Yay.
İnce, Adnan (hzl.) (2005). Sâlim Efendi, Tezkire-i Salim. Ankara: AKM Yay.
Kurnaz, Cemal (hzl.) (2000). Muallim Naci Osmanlı Şairleri. Ankara: Akçağ Yay.
Müstakim-zâde Süleyman Sadeddin (1928). Tuhfe-i Hattâtîn, İstanbul: Devlet Matbaası.
Özcan, Abdülkadir (hzl.) (1989). Şeyhî Mehmed Ef. Şakâyık-ı Nu’mâniyye ve Zeyilleri, Vekâyiu’l-Fuzalâ. İstanbul: Çağrı Yay.
Sevindik, Hakan (2011). Fasîh Ahmed Dede’nin Behişt-Âbâd Adlı Mesnevisi (İnceleme-Metin-Dizin). Yüksek Lisans Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi.
Tüzün, Nezahat (1944). Ahmed Fasih Dîvânı (Edisyon Kritik). Lisans Bitirme Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.
"Fasih Ahmed Dede" (1976). Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. C.3. İstanbul: Dergah Yay. 161.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. MEHMET ÜNALYayın Tarihi: 06.11.2014Güncelleme Tarihi: 06.12.2020Eserlerinden Örnekler
Kasîde-i Nûniyye
Demdür ki gül güşâd ola bâd-ı bahardan
Bülbül terennüm ide makâm-ı hezârdan
Demdür ki feyz-ı girye-i şevk u server ile
Mir’ât-ı sîne sâf ola reng-i gubârdan
Demdür ki şu’le hâlet-i feyz-i bahâr ide
Demdür ki feyz-i şeb-nem ola gül şerârdan
Demdür ki her meşâm ola bir çeşme-sâr-ı hûn
Sahn-ı çemende hiddet-i bûy-ı bahardan
Demdür ki müşg-bûy-ı ser-efgende-i çemen
Mustagnî ide dilleri zülf-i nigârdan
Demdür ki eyleyüp eserin âh u nâleler
Diller halâs ola sitem-i rüzgârdan
Nergis çemende tâ arak-ı jâle görmeye
Manend-i çeşm-i yâr açılmaz humardan
Her gonce hûn iken dahı müşg-i teri sezâ
Sad-nâfe bâc olursa da müşg-i Tatârdan
Demdür serây-ı dideye çün katre-i sirişk
Şahs-ı nezâre gelmeye geşt ü güzârdan
Lutf-ı hevâyı gör ki münakkaş bisâtlar
Yir yir döşendi sâye-i serv ü çenârdan
Pîçîde yâsemenle serv fark olurdı hiç
Kandil ile müzeyyen olan het menârdan
Kandîl uçurdı zann iderüm o sitâd-ı bâd
Rîzân olan şükûfeleri şâh-sârdan
Sahn-ı zemîn-i baga ki her berg-i ter düşer
Bir dest-i merhabamı degül rüzgârdan
Manend-i rûy-ı pür-arak-ı âteşîn-bâr
Ahz itmek âb olurdı fürûzende nârdan
Demdür ki bâga âb-ı letâfet-nisâr ola
Mîz-âbı hâme bir gazel-i âb-dârdan
Her nahl-i bag-ı lutf u atâ-yı bahardan
Dâmân u destin eyledi pür berg ü bârdan
Gelse hezâr seng-i sitem her kenardan
Gelmez gönül cenâbunı geşt ü güzârdan
Sanman ki mest olup süzilür çeşm-i şâh-bâz
Gelmez nigâh-ı nâza kanâat şikârdan
Ol gül-izârı bâga gelür mi dimiş sabâ
Açmış şükûfe dîdelerin intizârdan
Çıpan, Mustafa (1991). Fasih Ahmed Dede Hayatı, Edebî Kişiliği, Eserleri ve Divânı’nın Tenkidli Metni. C. 2. Doktora Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi. 24-25.
Behit-âbâd'dan
Na’t-ı Pâk-i Hazret-i Fahr-i Resûl
Ey bülbül-i dil nevâya başla
Bir nagme-i dil-güşâya başla
Bir perdeden eyle kim ser-âgâz
Ol perde ola makâm-ı i’câz
Ya’nî ki o fahr-i kâinâtun
Kıl na’tını ol huceste zâtun
Sâlâr-ı harem medâr-ı âlem
Sultân-ı Rüsul Resûl-i Ekrem
Gülzâr-ı nübüvvet ü risâlet
hurşîd-i sipihr-i Kadr u rif’at
Nâzende Hidîv-i çâr-bâliş
Maksûd u me’âl-i âferîniş
Pîrâye-i hâk-dân-ı âlem
Ser-mâye-i bahr u kân-ı âlem
Nûr-ı dil-i kudsiyân-ı eflâk
Şâhen-şeh-i tahtgâh-ı levlâk
Ey şâh-ı serîr-i özr-hâhî
Âlemlere rahmet-i İlâhî
Olmasa eger güneş ziyâsı
Rûşen mi olurdı mehlikâsı
Ey hâk-der-i felek medârı
Ârâyiş-i tâc-ı şehriyârî
Olmasa azîmetün mukarrer
Bulmazdı bu nüh hıyâm zîver
Ey küngüre-i revâk şânı
Murg-ı melekûtun âşiyânı
Olmasa gedâ-yı hâk-i râhun
Olmazdı fürûgı mihr ü mâhun
Mihrün ana olmasaydı matlab
Olmazdı felek de böyle kevkeb
Virdi senün ol hakîm-i mutlak
Nûrunla bu nüh revâka revnak
Envâr-ı ruhun olınca lâmi’
Ref’ itdi zalâm-ı küfri Râfi’
Minnet o Hudâ-yı kâr-dâna
Hallâk-ı zemîn ü âsumâna
İtdün bizi râh-ı Hakka da’vet
Oldun bize rehber-i sa’âdet
Sensin bu yola delîl-i rûşen
Nass ile mübeyyen ü müberhen
Ahvâl-i ehem nizâm-ı âlem
Ahkâm-ı şerî’atünle muhkem
Menşûr-ı nübüvvetünle şâhâ
Oldı şecer ol hacerde peydâ
Kaddünle dineldi sâye tev’em
Sâyende cihân velîk hurrem
İlzâm ola tâ ki hasm-ı câmid
Şakk-ı kamer oldı iki şâhid
Her yâr-ı çehâr-gâne k’anlar
Erkân-ı şerî’at oldı yekser
Bû-Bekr ü Ömer emîr ü âdil
Osmân u Alî dilîr ü kâmil
Ol ravza-ı pâke subh eger şâm
Bizden ola bin tahiyyet-i tâm
Ey mahrem-i bezmgah-ı vahdet
Tenhâ-rev-i âlem-i mahabbet
Virdün ḳademünle pâye pâye
Çün kadr u şeref bu nüh fezaya
Mahşerde Faṣîh-i bî-nevâya
Lutf u keremünle kıl himâye
Mahrûm-ı der-i visâlün itme
Şâyân-ı ruh-ı celâlün itme
Fasîh Ahmed Dede. Behişt-Âbâd. İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Kütüphanesi Şevket Rado Yazmaları. ŞR 97. vr. 4b-5b.
Nazîre-i Be-Ganî-zâde Nâdirî
Serde hevâ-yı turra-i anber-feşânı var
Mû sanma murg-ı devlet-i ışk âşiyânı var
Yârun ruhında sanma ki zerd ebruvânı var
Menşûr-ı hüsnidür o ki zerrîn nişânı var
Bî-câ cefâsı itdi füzûn ol sitem-pesend
Benzer ki ehl-i ışkı yine imtihânı var
Dil eylemezse gayrı dere n’ola ilticâ
Anun penâha der-geh-i pîr-i mugânı var
Bezminde âlemün yine bir neş’e-yâbı yok
Gerdân olur iki kadeh-i zer-nişânı var
Bu cism-i dâg dâg miyânında şerhâlar
Benzer o gül-sitâna ki âb-ı revânı var
İtmek tenezzül ana ne mümkin Hümâ-yı ışk
Bî-magz-ı cismümün bir iki üstühânı var
Mümkin midür görüp o perîyi urulmamak
Âmâde dest-i sun ile tîr ü kemânı var
Dâg-ı derûnum eşk-i terümden bilüp o şûh
Didi Fasîh sende mahabbet nişânı var
Çıpan, Mustafa (1991). Fasih Ahmed Dede Hayatı, Edebî Kişiliği, Eserleri ve Divânı’nın Tenkidli Metni. C. 2. Doktora Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi. 67-68.
Mesnevî
Çekdürme ile o hûrî-peyker
Bâlâya çeker melekdür ejder
Olsa n’ola raks-ı şevka sâlik
Bahr olmış o dürr-i pâke mâlik
Zencîr-i telâtum ider izhâr
Mecnûnı idügin eyler iş’âr
Ol mâhî büründügince bürnüs
Âşık ola görse Hızr u Yûnus
Hazrâda nümûne nahl-i sidre
Deryâda salınsa aks-i bedre
Olmış pes-i keştî-i bî-nâmûs
Ol şem’-i münîre âl fânûs
Her halka-i kâkül-i siyâhı
Deryâ-yı siyâh gavta-gâhı
Sandum salıcak kenara sâye
Ol tıflı kenâra çekdi dâye
Keştî kıçın eyledükde me’vâ
Bir suret-i bî-misâl-i ra’nâ
Ya olmış o la’li rûh-efzâ
Meryem kucağında misl-i İsâ
Çekdürme misâl-i nahl-i mercân
Olmış ber-i gevher anda cânân
Meh-rûyı sefine içre gûyâ
Bir matla-ı enverî-i garrâ
Seyr iden o kâmet-i bülendi
Çekdürme senün olur levendi
Bak yâra o fülk-i bâd-ı tekde
Gör gör nic’olur melek felekde
Ber-mûcib-i seyr-i çarh-ı sad-reng
Cây olmış o mâha burc-ı har-çeng
Ceng itmede başda zülf-i mâhir
Ser-leşker-i hüsnidür o kâfir
Cism ü dili aldı cebri cümle
Zabt eyledi bahr ü berri cümle
Bu hüsn ile kim görüp o mîri
Zencîrinün oldı dil esîri
Çeşmümde göreydi cûş-ı eşki
Deryâ-yı sefîd iderdi reşki
Bahr-i siyehi hurûşa ekser
Bâdı dil-i zârun âhı dirler
Bir bâd-ı hevâ Fasîh zâhir
Tûfân ider eşk-i çeşmi âhir
Çıpan, Mustafa (1991). Fasih Ahmed Dede Hayatı, Edebî Kişiliği, Eserleri ve Divânı’nın Tenkidli Metni. C. 2. Doktora Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi. 323-324.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 06.11.2014Güncelleme Tarihi: 06.12.2020Eserlerinden Örnekler
Kasîde-i Nûniyye
Demdür ki gül güşâd ola bâd-ı bahardan
Bülbül terennüm ide makâm-ı hezârdan
Demdür ki feyz-ı girye-i şevk u server ile
Mir’ât-ı sîne sâf ola reng-i gubârdan
Demdür ki şu’le hâlet-i feyz-i bahâr ide
Demdür ki feyz-i şeb-nem ola gül şerârdan
Demdür ki her meşâm ola bir çeşme-sâr-ı hûn
Sahn-ı çemende hiddet-i bûy-ı bahardan
Demdür ki müşg-bûy-ı ser-efgende-i çemen
Mustagnî ide dilleri zülf-i nigârdan
Demdür ki eyleyüp eserin âh u nâleler
Diller halâs ola sitem-i rüzgârdan
Nergis çemende tâ arak-ı jâle görmeye
Manend-i çeşm-i yâr açılmaz humardan
Her gonce hûn iken dahı müşg-i teri sezâ
Sad-nâfe bâc olursa da müşg-i Tatârdan
Demdür serây-ı dideye çün katre-i sirişk
Şahs-ı nezâre gelmeye geşt ü güzârdan
Lutf-ı hevâyı gör ki münakkaş bisâtlar
Yir yir döşendi sâye-i serv ü çenârdan
Pîçîde yâsemenle serv fark olurdı hiç
Kandil ile müzeyyen olan het menârdan
Kandîl uçurdı zann iderüm o sitâd-ı bâd
Rîzân olan şükûfeleri şâh-sârdan
Sahn-ı zemîn-i baga ki her berg-i ter düşer
Bir dest-i merhabamı degül rüzgârdan
Manend-i rûy-ı pür-arak-ı âteşîn-bâr
Ahz itmek âb olurdı fürûzende nârdan
Demdür ki bâga âb-ı letâfet-nisâr ola
Mîz-âbı hâme bir gazel-i âb-dârdan
Her nahl-i bag-ı lutf u atâ-yı bahardan
Dâmân u destin eyledi pür berg ü bârdan
Gelse hezâr seng-i sitem her kenardan
Gelmez gönül cenâbunı geşt ü güzârdan
Sanman ki mest olup süzilür çeşm-i şâh-bâz
Gelmez nigâh-ı nâza kanâat şikârdan
Ol gül-izârı bâga gelür mi dimiş sabâ
Açmış şükûfe dîdelerin intizârdan
Çıpan, Mustafa (1991). Fasih Ahmed Dede Hayatı, Edebî Kişiliği, Eserleri ve Divânı’nın Tenkidli Metni. C. 2. Doktora Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi. 24-25.
Behit-âbâd'dan
Na’t-ı Pâk-i Hazret-i Fahr-i Resûl
Ey bülbül-i dil nevâya başla
Bir nagme-i dil-güşâya başla
Bir perdeden eyle kim ser-âgâz
Ol perde ola makâm-ı i’câz
Ya’nî ki o fahr-i kâinâtun
Kıl na’tını ol huceste zâtun
Sâlâr-ı harem medâr-ı âlem
Sultân-ı Rüsul Resûl-i Ekrem
Gülzâr-ı nübüvvet ü risâlet
hurşîd-i sipihr-i Kadr u rif’at
Nâzende Hidîv-i çâr-bâliş
Maksûd u me’âl-i âferîniş
Pîrâye-i hâk-dân-ı âlem
Ser-mâye-i bahr u kân-ı âlem
Nûr-ı dil-i kudsiyân-ı eflâk
Şâhen-şeh-i tahtgâh-ı levlâk
Ey şâh-ı serîr-i özr-hâhî
Âlemlere rahmet-i İlâhî
Olmasa eger güneş ziyâsı
Rûşen mi olurdı mehlikâsı
Ey hâk-der-i felek medârı
Ârâyiş-i tâc-ı şehriyârî
Olmasa azîmetün mukarrer
Bulmazdı bu nüh hıyâm zîver
Ey küngüre-i revâk şânı
Murg-ı melekûtun âşiyânı
Olmasa gedâ-yı hâk-i râhun
Olmazdı fürûgı mihr ü mâhun
Mihrün ana olmasaydı matlab
Olmazdı felek de böyle kevkeb
Virdi senün ol hakîm-i mutlak
Nûrunla bu nüh revâka revnak
Envâr-ı ruhun olınca lâmi’
Ref’ itdi zalâm-ı küfri Râfi’
Minnet o Hudâ-yı kâr-dâna
Hallâk-ı zemîn ü âsumâna
İtdün bizi râh-ı Hakka da’vet
Oldun bize rehber-i sa’âdet
Sensin bu yola delîl-i rûşen
Nass ile mübeyyen ü müberhen
Ahvâl-i ehem nizâm-ı âlem
Ahkâm-ı şerî’atünle muhkem
Menşûr-ı nübüvvetünle şâhâ
Oldı şecer ol hacerde peydâ
Kaddünle dineldi sâye tev’em
Sâyende cihân velîk hurrem
İlzâm ola tâ ki hasm-ı câmid
Şakk-ı kamer oldı iki şâhid
Her yâr-ı çehâr-gâne k’anlar
Erkân-ı şerî’at oldı yekser
Bû-Bekr ü Ömer emîr ü âdil
Osmân u Alî dilîr ü kâmil
Ol ravza-ı pâke subh eger şâm
Bizden ola bin tahiyyet-i tâm
Ey mahrem-i bezmgah-ı vahdet
Tenhâ-rev-i âlem-i mahabbet
Virdün ḳademünle pâye pâye
Çün kadr u şeref bu nüh fezaya
Mahşerde Faṣîh-i bî-nevâya
Lutf u keremünle kıl himâye
Mahrûm-ı der-i visâlün itme
Şâyân-ı ruh-ı celâlün itme
Fasîh Ahmed Dede. Behişt-Âbâd. İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Kütüphanesi Şevket Rado Yazmaları. ŞR 97. vr. 4b-5b.
Nazîre-i Be-Ganî-zâde Nâdirî
Serde hevâ-yı turra-i anber-feşânı var
Mû sanma murg-ı devlet-i ışk âşiyânı var
Yârun ruhında sanma ki zerd ebruvânı var
Menşûr-ı hüsnidür o ki zerrîn nişânı var
Bî-câ cefâsı itdi füzûn ol sitem-pesend
Benzer ki ehl-i ışkı yine imtihânı var
Dil eylemezse gayrı dere n’ola ilticâ
Anun penâha der-geh-i pîr-i mugânı var
Bezminde âlemün yine bir neş’e-yâbı yok
Gerdân olur iki kadeh-i zer-nişânı var
Bu cism-i dâg dâg miyânında şerhâlar
Benzer o gül-sitâna ki âb-ı revânı var
İtmek tenezzül ana ne mümkin Hümâ-yı ışk
Bî-magz-ı cismümün bir iki üstühânı var
Mümkin midür görüp o perîyi urulmamak
Âmâde dest-i sun ile tîr ü kemânı var
Dâg-ı derûnum eşk-i terümden bilüp o şûh
Didi Fasîh sende mahabbet nişânı var
Çıpan, Mustafa (1991). Fasih Ahmed Dede Hayatı, Edebî Kişiliği, Eserleri ve Divânı’nın Tenkidli Metni. C. 2. Doktora Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi. 67-68.
Mesnevî
Çekdürme ile o hûrî-peyker
Bâlâya çeker melekdür ejder
Olsa n’ola raks-ı şevka sâlik
Bahr olmış o dürr-i pâke mâlik
Zencîr-i telâtum ider izhâr
Mecnûnı idügin eyler iş’âr
Ol mâhî büründügince bürnüs
Âşık ola görse Hızr u Yûnus
Hazrâda nümûne nahl-i sidre
Deryâda salınsa aks-i bedre
Olmış pes-i keştî-i bî-nâmûs
Ol şem’-i münîre âl fânûs
Her halka-i kâkül-i siyâhı
Deryâ-yı siyâh gavta-gâhı
Sandum salıcak kenara sâye
Ol tıflı kenâra çekdi dâye
Keştî kıçın eyledükde me’vâ
Bir suret-i bî-misâl-i ra’nâ
Ya olmış o la’li rûh-efzâ
Meryem kucağında misl-i İsâ
Çekdürme misâl-i nahl-i mercân
Olmış ber-i gevher anda cânân
Meh-rûyı sefine içre gûyâ
Bir matla-ı enverî-i garrâ
Seyr iden o kâmet-i bülendi
Çekdürme senün olur levendi
Bak yâra o fülk-i bâd-ı tekde
Gör gör nic’olur melek felekde
Ber-mûcib-i seyr-i çarh-ı sad-reng
Cây olmış o mâha burc-ı har-çeng
Ceng itmede başda zülf-i mâhir
Ser-leşker-i hüsnidür o kâfir
Cism ü dili aldı cebri cümle
Zabt eyledi bahr ü berri cümle
Bu hüsn ile kim görüp o mîri
Zencîrinün oldı dil esîri
Çeşmümde göreydi cûş-ı eşki
Deryâ-yı sefîd iderdi reşki
Bahr-i siyehi hurûşa ekser
Bâdı dil-i zârun âhı dirler
Bir bâd-ı hevâ Fasîh zâhir
Tûfân ider eşk-i çeşmi âhir
Çıpan, Mustafa (1991). Fasih Ahmed Dede Hayatı, Edebî Kişiliği, Eserleri ve Divânı’nın Tenkidli Metni. C. 2. Doktora Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi. 323-324.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 06.12.2020Eserlerinden Örnekler
Kasîde-i Nûniyye
Demdür ki gül güşâd ola bâd-ı bahardan
Bülbül terennüm ide makâm-ı hezârdan
Demdür ki feyz-ı girye-i şevk u server ile
Mir’ât-ı sîne sâf ola reng-i gubârdan
Demdür ki şu’le hâlet-i feyz-i bahâr ide
Demdür ki feyz-i şeb-nem ola gül şerârdan
Demdür ki her meşâm ola bir çeşme-sâr-ı hûn
Sahn-ı çemende hiddet-i bûy-ı bahardan
Demdür ki müşg-bûy-ı ser-efgende-i çemen
Mustagnî ide dilleri zülf-i nigârdan
Demdür ki eyleyüp eserin âh u nâleler
Diller halâs ola sitem-i rüzgârdan
Nergis çemende tâ arak-ı jâle görmeye
Manend-i çeşm-i yâr açılmaz humardan
Her gonce hûn iken dahı müşg-i teri sezâ
Sad-nâfe bâc olursa da müşg-i Tatârdan
Demdür serây-ı dideye çün katre-i sirişk
Şahs-ı nezâre gelmeye geşt ü güzârdan
Lutf-ı hevâyı gör ki münakkaş bisâtlar
Yir yir döşendi sâye-i serv ü çenârdan
Pîçîde yâsemenle serv fark olurdı hiç
Kandil ile müzeyyen olan het menârdan
Kandîl uçurdı zann iderüm o sitâd-ı bâd
Rîzân olan şükûfeleri şâh-sârdan
Sahn-ı zemîn-i baga ki her berg-i ter düşer
Bir dest-i merhabamı degül rüzgârdan
Manend-i rûy-ı pür-arak-ı âteşîn-bâr
Ahz itmek âb olurdı fürûzende nârdan
Demdür ki bâga âb-ı letâfet-nisâr ola
Mîz-âbı hâme bir gazel-i âb-dârdan
Her nahl-i bag-ı lutf u atâ-yı bahardan
Dâmân u destin eyledi pür berg ü bârdan
Gelse hezâr seng-i sitem her kenardan
Gelmez gönül cenâbunı geşt ü güzârdan
Sanman ki mest olup süzilür çeşm-i şâh-bâz
Gelmez nigâh-ı nâza kanâat şikârdan
Ol gül-izârı bâga gelür mi dimiş sabâ
Açmış şükûfe dîdelerin intizârdan
Çıpan, Mustafa (1991). Fasih Ahmed Dede Hayatı, Edebî Kişiliği, Eserleri ve Divânı’nın Tenkidli Metni. C. 2. Doktora Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi. 24-25.
Behit-âbâd'dan
Na’t-ı Pâk-i Hazret-i Fahr-i Resûl
Ey bülbül-i dil nevâya başla
Bir nagme-i dil-güşâya başla
Bir perdeden eyle kim ser-âgâz
Ol perde ola makâm-ı i’câz
Ya’nî ki o fahr-i kâinâtun
Kıl na’tını ol huceste zâtun
Sâlâr-ı harem medâr-ı âlem
Sultân-ı Rüsul Resûl-i Ekrem
Gülzâr-ı nübüvvet ü risâlet
hurşîd-i sipihr-i Kadr u rif’at
Nâzende Hidîv-i çâr-bâliş
Maksûd u me’âl-i âferîniş
Pîrâye-i hâk-dân-ı âlem
Ser-mâye-i bahr u kân-ı âlem
Nûr-ı dil-i kudsiyân-ı eflâk
Şâhen-şeh-i tahtgâh-ı levlâk
Ey şâh-ı serîr-i özr-hâhî
Âlemlere rahmet-i İlâhî
Olmasa eger güneş ziyâsı
Rûşen mi olurdı mehlikâsı
Ey hâk-der-i felek medârı
Ârâyiş-i tâc-ı şehriyârî
Olmasa azîmetün mukarrer
Bulmazdı bu nüh hıyâm zîver
Ey küngüre-i revâk şânı
Murg-ı melekûtun âşiyânı
Olmasa gedâ-yı hâk-i râhun
Olmazdı fürûgı mihr ü mâhun
Mihrün ana olmasaydı matlab
Olmazdı felek de böyle kevkeb
Virdi senün ol hakîm-i mutlak
Nûrunla bu nüh revâka revnak
Envâr-ı ruhun olınca lâmi’
Ref’ itdi zalâm-ı küfri Râfi’
Minnet o Hudâ-yı kâr-dâna
Hallâk-ı zemîn ü âsumâna
İtdün bizi râh-ı Hakka da’vet
Oldun bize rehber-i sa’âdet
Sensin bu yola delîl-i rûşen
Nass ile mübeyyen ü müberhen
Ahvâl-i ehem nizâm-ı âlem
Ahkâm-ı şerî’atünle muhkem
Menşûr-ı nübüvvetünle şâhâ
Oldı şecer ol hacerde peydâ
Kaddünle dineldi sâye tev’em
Sâyende cihân velîk hurrem
İlzâm ola tâ ki hasm-ı câmid
Şakk-ı kamer oldı iki şâhid
Her yâr-ı çehâr-gâne k’anlar
Erkân-ı şerî’at oldı yekser
Bû-Bekr ü Ömer emîr ü âdil
Osmân u Alî dilîr ü kâmil
Ol ravza-ı pâke subh eger şâm
Bizden ola bin tahiyyet-i tâm
Ey mahrem-i bezmgah-ı vahdet
Tenhâ-rev-i âlem-i mahabbet
Virdün ḳademünle pâye pâye
Çün kadr u şeref bu nüh fezaya
Mahşerde Faṣîh-i bî-nevâya
Lutf u keremünle kıl himâye
Mahrûm-ı der-i visâlün itme
Şâyân-ı ruh-ı celâlün itme
Fasîh Ahmed Dede. Behişt-Âbâd. İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Kütüphanesi Şevket Rado Yazmaları. ŞR 97. vr. 4b-5b.
Nazîre-i Be-Ganî-zâde Nâdirî
Serde hevâ-yı turra-i anber-feşânı var
Mû sanma murg-ı devlet-i ışk âşiyânı var
Yârun ruhında sanma ki zerd ebruvânı var
Menşûr-ı hüsnidür o ki zerrîn nişânı var
Bî-câ cefâsı itdi füzûn ol sitem-pesend
Benzer ki ehl-i ışkı yine imtihânı var
Dil eylemezse gayrı dere n’ola ilticâ
Anun penâha der-geh-i pîr-i mugânı var
Bezminde âlemün yine bir neş’e-yâbı yok
Gerdân olur iki kadeh-i zer-nişânı var
Bu cism-i dâg dâg miyânında şerhâlar
Benzer o gül-sitâna ki âb-ı revânı var
İtmek tenezzül ana ne mümkin Hümâ-yı ışk
Bî-magz-ı cismümün bir iki üstühânı var
Mümkin midür görüp o perîyi urulmamak
Âmâde dest-i sun ile tîr ü kemânı var
Dâg-ı derûnum eşk-i terümden bilüp o şûh
Didi Fasîh sende mahabbet nişânı var
Çıpan, Mustafa (1991). Fasih Ahmed Dede Hayatı, Edebî Kişiliği, Eserleri ve Divânı’nın Tenkidli Metni. C. 2. Doktora Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi. 67-68.
Mesnevî
Çekdürme ile o hûrî-peyker
Bâlâya çeker melekdür ejder
Olsa n’ola raks-ı şevka sâlik
Bahr olmış o dürr-i pâke mâlik
Zencîr-i telâtum ider izhâr
Mecnûnı idügin eyler iş’âr
Ol mâhî büründügince bürnüs
Âşık ola görse Hızr u Yûnus
Hazrâda nümûne nahl-i sidre
Deryâda salınsa aks-i bedre
Olmış pes-i keştî-i bî-nâmûs
Ol şem’-i münîre âl fânûs
Her halka-i kâkül-i siyâhı
Deryâ-yı siyâh gavta-gâhı
Sandum salıcak kenara sâye
Ol tıflı kenâra çekdi dâye
Keştî kıçın eyledükde me’vâ
Bir suret-i bî-misâl-i ra’nâ
Ya olmış o la’li rûh-efzâ
Meryem kucağında misl-i İsâ
Çekdürme misâl-i nahl-i mercân
Olmış ber-i gevher anda cânân
Meh-rûyı sefine içre gûyâ
Bir matla-ı enverî-i garrâ
Seyr iden o kâmet-i bülendi
Çekdürme senün olur levendi
Bak yâra o fülk-i bâd-ı tekde
Gör gör nic’olur melek felekde
Ber-mûcib-i seyr-i çarh-ı sad-reng
Cây olmış o mâha burc-ı har-çeng
Ceng itmede başda zülf-i mâhir
Ser-leşker-i hüsnidür o kâfir
Cism ü dili aldı cebri cümle
Zabt eyledi bahr ü berri cümle
Bu hüsn ile kim görüp o mîri
Zencîrinün oldı dil esîri
Çeşmümde göreydi cûş-ı eşki
Deryâ-yı sefîd iderdi reşki
Bahr-i siyehi hurûşa ekser
Bâdı dil-i zârun âhı dirler
Bir bâd-ı hevâ Fasîh zâhir
Tûfân ider eşk-i çeşmi âhir
Çıpan, Mustafa (1991). Fasih Ahmed Dede Hayatı, Edebî Kişiliği, Eserleri ve Divânı’nın Tenkidli Metni. C. 2. Doktora Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi. 323-324.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Kasîde-i Nûniyye
Demdür ki gül güşâd ola bâd-ı bahardan
Bülbül terennüm ide makâm-ı hezârdan
Demdür ki feyz-ı girye-i şevk u server ile
Mir’ât-ı sîne sâf ola reng-i gubârdan
Demdür ki şu’le hâlet-i feyz-i bahâr ide
Demdür ki feyz-i şeb-nem ola gül şerârdan
Demdür ki her meşâm ola bir çeşme-sâr-ı hûn
Sahn-ı çemende hiddet-i bûy-ı bahardan
Demdür ki müşg-bûy-ı ser-efgende-i çemen
Mustagnî ide dilleri zülf-i nigârdan
Demdür ki eyleyüp eserin âh u nâleler
Diller halâs ola sitem-i rüzgârdan
Nergis çemende tâ arak-ı jâle görmeye
Manend-i çeşm-i yâr açılmaz humardan
Her gonce hûn iken dahı müşg-i teri sezâ
Sad-nâfe bâc olursa da müşg-i Tatârdan
Demdür serây-ı dideye çün katre-i sirişk
Şahs-ı nezâre gelmeye geşt ü güzârdan
Lutf-ı hevâyı gör ki münakkaş bisâtlar
Yir yir döşendi sâye-i serv ü çenârdan
Pîçîde yâsemenle serv fark olurdı hiç
Kandil ile müzeyyen olan het menârdan
Kandîl uçurdı zann iderüm o sitâd-ı bâd
Rîzân olan şükûfeleri şâh-sârdan
Sahn-ı zemîn-i baga ki her berg-i ter düşer
Bir dest-i merhabamı degül rüzgârdan
Manend-i rûy-ı pür-arak-ı âteşîn-bâr
Ahz itmek âb olurdı fürûzende nârdan
Demdür ki bâga âb-ı letâfet-nisâr ola
Mîz-âbı hâme bir gazel-i âb-dârdan
Her nahl-i bag-ı lutf u atâ-yı bahardan
Dâmân u destin eyledi pür berg ü bârdan
Gelse hezâr seng-i sitem her kenardan
Gelmez gönül cenâbunı geşt ü güzârdan
Sanman ki mest olup süzilür çeşm-i şâh-bâz
Gelmez nigâh-ı nâza kanâat şikârdan
Ol gül-izârı bâga gelür mi dimiş sabâ
Açmış şükûfe dîdelerin intizârdan
Çıpan, Mustafa (1991). Fasih Ahmed Dede Hayatı, Edebî Kişiliği, Eserleri ve Divânı’nın Tenkidli Metni. C. 2. Doktora Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi. 24-25.
Behit-âbâd'dan
Na’t-ı Pâk-i Hazret-i Fahr-i Resûl
Ey bülbül-i dil nevâya başla
Bir nagme-i dil-güşâya başla
Bir perdeden eyle kim ser-âgâz
Ol perde ola makâm-ı i’câz
Ya’nî ki o fahr-i kâinâtun
Kıl na’tını ol huceste zâtun
Sâlâr-ı harem medâr-ı âlem
Sultân-ı Rüsul Resûl-i Ekrem
Gülzâr-ı nübüvvet ü risâlet
hurşîd-i sipihr-i Kadr u rif’at
Nâzende Hidîv-i çâr-bâliş
Maksûd u me’âl-i âferîniş
Pîrâye-i hâk-dân-ı âlem
Ser-mâye-i bahr u kân-ı âlem
Nûr-ı dil-i kudsiyân-ı eflâk
Şâhen-şeh-i tahtgâh-ı levlâk
Ey şâh-ı serîr-i özr-hâhî
Âlemlere rahmet-i İlâhî
Olmasa eger güneş ziyâsı
Rûşen mi olurdı mehlikâsı
Ey hâk-der-i felek medârı
Ârâyiş-i tâc-ı şehriyârî
Olmasa azîmetün mukarrer
Bulmazdı bu nüh hıyâm zîver
Ey küngüre-i revâk şânı
Murg-ı melekûtun âşiyânı
Olmasa gedâ-yı hâk-i râhun
Olmazdı fürûgı mihr ü mâhun
Mihrün ana olmasaydı matlab
Olmazdı felek de böyle kevkeb
Virdi senün ol hakîm-i mutlak
Nûrunla bu nüh revâka revnak
Envâr-ı ruhun olınca lâmi’
Ref’ itdi zalâm-ı küfri Râfi’
Minnet o Hudâ-yı kâr-dâna
Hallâk-ı zemîn ü âsumâna
İtdün bizi râh-ı Hakka da’vet
Oldun bize rehber-i sa’âdet
Sensin bu yola delîl-i rûşen
Nass ile mübeyyen ü müberhen
Ahvâl-i ehem nizâm-ı âlem
Ahkâm-ı şerî’atünle muhkem
Menşûr-ı nübüvvetünle şâhâ
Oldı şecer ol hacerde peydâ
Kaddünle dineldi sâye tev’em
Sâyende cihân velîk hurrem
İlzâm ola tâ ki hasm-ı câmid
Şakk-ı kamer oldı iki şâhid
Her yâr-ı çehâr-gâne k’anlar
Erkân-ı şerî’at oldı yekser
Bû-Bekr ü Ömer emîr ü âdil
Osmân u Alî dilîr ü kâmil
Ol ravza-ı pâke subh eger şâm
Bizden ola bin tahiyyet-i tâm
Ey mahrem-i bezmgah-ı vahdet
Tenhâ-rev-i âlem-i mahabbet
Virdün ḳademünle pâye pâye
Çün kadr u şeref bu nüh fezaya
Mahşerde Faṣîh-i bî-nevâya
Lutf u keremünle kıl himâye
Mahrûm-ı der-i visâlün itme
Şâyân-ı ruh-ı celâlün itme
Fasîh Ahmed Dede. Behişt-Âbâd. İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Kütüphanesi Şevket Rado Yazmaları. ŞR 97. vr. 4b-5b.
Nazîre-i Be-Ganî-zâde Nâdirî
Serde hevâ-yı turra-i anber-feşânı var
Mû sanma murg-ı devlet-i ışk âşiyânı var
Yârun ruhında sanma ki zerd ebruvânı var
Menşûr-ı hüsnidür o ki zerrîn nişânı var
Bî-câ cefâsı itdi füzûn ol sitem-pesend
Benzer ki ehl-i ışkı yine imtihânı var
Dil eylemezse gayrı dere n’ola ilticâ
Anun penâha der-geh-i pîr-i mugânı var
Bezminde âlemün yine bir neş’e-yâbı yok
Gerdân olur iki kadeh-i zer-nişânı var
Bu cism-i dâg dâg miyânında şerhâlar
Benzer o gül-sitâna ki âb-ı revânı var
İtmek tenezzül ana ne mümkin Hümâ-yı ışk
Bî-magz-ı cismümün bir iki üstühânı var
Mümkin midür görüp o perîyi urulmamak
Âmâde dest-i sun ile tîr ü kemânı var
Dâg-ı derûnum eşk-i terümden bilüp o şûh
Didi Fasîh sende mahabbet nişânı var
Çıpan, Mustafa (1991). Fasih Ahmed Dede Hayatı, Edebî Kişiliği, Eserleri ve Divânı’nın Tenkidli Metni. C. 2. Doktora Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi. 67-68.
Mesnevî
Çekdürme ile o hûrî-peyker
Bâlâya çeker melekdür ejder
Olsa n’ola raks-ı şevka sâlik
Bahr olmış o dürr-i pâke mâlik
Zencîr-i telâtum ider izhâr
Mecnûnı idügin eyler iş’âr
Ol mâhî büründügince bürnüs
Âşık ola görse Hızr u Yûnus
Hazrâda nümûne nahl-i sidre
Deryâda salınsa aks-i bedre
Olmış pes-i keştî-i bî-nâmûs
Ol şem’-i münîre âl fânûs
Her halka-i kâkül-i siyâhı
Deryâ-yı siyâh gavta-gâhı
Sandum salıcak kenara sâye
Ol tıflı kenâra çekdi dâye
Keştî kıçın eyledükde me’vâ
Bir suret-i bî-misâl-i ra’nâ
Ya olmış o la’li rûh-efzâ
Meryem kucağında misl-i İsâ
Çekdürme misâl-i nahl-i mercân
Olmış ber-i gevher anda cânân
Meh-rûyı sefine içre gûyâ
Bir matla-ı enverî-i garrâ
Seyr iden o kâmet-i bülendi
Çekdürme senün olur levendi
Bak yâra o fülk-i bâd-ı tekde
Gör gör nic’olur melek felekde
Ber-mûcib-i seyr-i çarh-ı sad-reng
Cây olmış o mâha burc-ı har-çeng
Ceng itmede başda zülf-i mâhir
Ser-leşker-i hüsnidür o kâfir
Cism ü dili aldı cebri cümle
Zabt eyledi bahr ü berri cümle
Bu hüsn ile kim görüp o mîri
Zencîrinün oldı dil esîri
Çeşmümde göreydi cûş-ı eşki
Deryâ-yı sefîd iderdi reşki
Bahr-i siyehi hurûşa ekser
Bâdı dil-i zârun âhı dirler
Bir bâd-ı hevâ Fasîh zâhir
Tûfân ider eşk-i çeşmi âhir
Çıpan, Mustafa (1991). Fasih Ahmed Dede Hayatı, Edebî Kişiliği, Eserleri ve Divânı’nın Tenkidli Metni. C. 2. Doktora Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi. 323-324.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | YAŞAR ŞADİ BEY, İsmail | d. 16.09.1888 - ö. 29.06.1923 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | TÂHİR EFENDİ, Kadı-zâde | d. 1751 - ö. 1838 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Sezai Solelli | d. 1914 - ö. 1979 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | YAŞAR ŞADİ BEY, İsmail | d. 16.09.1888 - ö. 29.06.1923 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | TÂHİR EFENDİ, Kadı-zâde | d. 1751 - ö. 1838 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | Sezai Solelli | d. 1914 - ö. 1979 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | YAŞAR ŞADİ BEY, İsmail | d. 16.09.1888 - ö. 29.06.1923 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | TÂHİR EFENDİ, Kadı-zâde | d. 1751 - ö. 1838 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | Sezai Solelli | d. 1914 - ö. 1979 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | YAŞAR ŞADİ BEY, İsmail | d. 16.09.1888 - ö. 29.06.1923 | Meslek | Görüntüle |
11 | TÂHİR EFENDİ, Kadı-zâde | d. 1751 - ö. 1838 | Meslek | Görüntüle |
12 | Sezai Solelli | d. 1914 - ö. 1979 | Meslek | Görüntüle |
13 | YAŞAR ŞADİ BEY, İsmail | d. 16.09.1888 - ö. 29.06.1923 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | TÂHİR EFENDİ, Kadı-zâde | d. 1751 - ö. 1838 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | Sezai Solelli | d. 1914 - ö. 1979 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | YAŞAR ŞADİ BEY, İsmail | d. 16.09.1888 - ö. 29.06.1923 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | TÂHİR EFENDİ, Kadı-zâde | d. 1751 - ö. 1838 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | Sezai Solelli | d. 1914 - ö. 1979 | Madde Adı | Görüntüle |