Madde Detay
GARİP, Neşet Ertaş
(d. 1938 / ö. 25.09.2012)
sanatkâr, ozan, âşık
(Âşık / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Neşet Ertaş, 1938 yılında Kırşehir’e bağlı Çiçekdağı ilçesinin Kırtıllar Köyü’nde dünyaya gelmiştir. Annesinin adı Döne, babasının adı ise -ustası kabul ettiği- Muharrem Ertaş’tır. Horasan menşeili Anadolu Abdal aşiretlerinin Orta Anadolu koluna mensup olup yaşamın müzisyenlikle sürdürüldüğü, özü aşka ve hizmet esasına dayalı bir kültürün bilinen en önemli temsilcisidir. Hayat koşulları nedeniyle ailesi önce Çiçekdağı'nın İbikli Köyü’ne, annesinin ve annesinden kısa bir süre sonra küçük kardeşinin vefatı üzerine de Teflek Köyü’ne göçmüştür. Aile burada kısa süre kaldıktan sonra Yozgat'ın Kırıksoku köyüne, Yerköy’e, Kırıkkale’ye ve son olarak da Kırşehir'e göç etmek zorunda kalmıştır. Küçük yaşlarda sanatkârlığa adım atan Ertaş, babası ile birlikte gittiği düğünlerde sazın yanında cümbüş, keman, davul, zurna çalmış, 12 yaşına kadar da düğünlerde babasının sazı eşliğinde köçeklik yapmıştır (Parlak 2013). Ertaş, küçük yaşta Ankara’ya gelerek Muzaffer Sarısözen ile tanışmış ve üç ayda bir radyoya davet edilmeye başlanmıştır. 17-18 yaşlarında bir süreliğine İstanbul’a giderek plaklar kaydetmiş, sahnelere çıkmıştır. Daha sonra tekrar Kırşehir’e dönmüş ancak kısa süre sonra Ankara’ya yerleşmiştir. Sahne çalışmaları yanında TRT Ankara Radyosunda “Kırşehirli Mahalli Sanatçı” unvanıyla ayda iki kez 15’er dakikalık program hazırlamaya başlamıştır. Bu esnada plak çalışmalarına devam eden Ertaş, çok sayıda bozlak, uzun hava, türkü, ağıt, deyiş, nefes, halay ve oyun havası kaydetmiştir. Ertaş, İzmir Narlıdere İstihkâm Okulunda başladığı askerlik görevini, Ankara Orduevinde müzisyen olarak tamamlamıştır. Bolu eşrafından Nigâr (Leyla) Hanım'la evlenmiş ve bu evlilikten Döne, Hüseyin ve Canan adlı çocukları dünyaya gelmiştir (Parlak 2013).Üç çocukları olmasına rağmen Leyla ve Neşet Ertaş ayrılmak zorunda kalmıştır. Bu ayrılık Ertaş’ı çok derinden etkilemiş ve dillere pelesenk olacak türküleri yaratmasına vesile olmuştur.
Ertaş, uzun yıllar süren turneler vasıtasıyla Türkiye’nin her yerinde –Trakya Bölgesi hariç- sahne almıştır. 1977 yılında bir program esnasında felç geçirmiş, Hacettepe Hastanesine kaldırılarak tedavi süreci başlatılmıştır. Hemşehrisi Dr. Mehmet Ali Altın’ın yardımıyla iki yıl tedavi gören Ertaş tam olarak iyileşememiş ve 1980 yılında tedavi amacıyla ağabeyi Necaettin Ertaş’ın yanına Berlin’e gitmiş, sonrasında buraya yerleşmiştir. Berlin’de düğünlere katılarak geçimini sağlamaya başlamış, kısa süre Alman Sanat Kurumu’nda saz hocalığı da yapmıştır. Ayrıca Avrupa’nın birçok yerinde düğünlerde sanatını icra etmiştir. İlerleyen süreçte işi gereği Köln'e yerleşmiştir (Parlak 2013). Ertaş, 2000 yılının başlarında Türkiye’ye kesin dönüş kararı almış ve çok sevdiği İzmir’e yerleşmiştir. Yurt içi ve yurt dışı konserlerini sürdürürken sağlık problemleri başlamış, önce safra kesesi ve prostat kanserine, sonrasında ise mesane kanserine yakalanmıştır. Ertaş, iki yıl kadar tedavi görmesine rağmen 25 Eylül 2012 tarihinde İzmir’de vefat etmiştir.
Kendisini "Keremlerden, Mecnunlardan, Karacaoğlanlardan, Kamberlerden, Pir Sultanlardan süregelen bir aşk kanalının getirisi" olarak tanımlayan Neşet Ertaş’ı yetiştiren, tüm canları Hakk bilen, sanatı ibadet gören ve kutsal saydıkları sanatları yoluyla insan hizmetine aşk-ı sadakatle koşan Abdal kültürüdür. Ulu Abdallar soyundan-ömrü “Gariplik” ile “Bülbüllük” arasında geçmiş, son nefesinde "sazımın emaneti" diyerek yarattığı gönül mirasını teslim eden- Muharrem Ertaş’ın ozan oğludur. Bir Şaman misali büyülü ve esrik, bir Kalenderî misali engin ve coşkun, bir Bektaşî olarak yüreği yüce bir aşk ve sevgi ile doludur. Engin gönlü ve yalınkat yüreğinden taşan hüzünlü ve yanık ifadesiyle havalandırdığı türküleri, Anadolu tarihi kadar derin, Anadolu toprağı kadar bereketli, Anadolu kültürü kadar zengin, Anadolu insanı kadar içten, sade ve cömerttir.
Eserlerinde “Garip” mahlasını kullanan ve "Bozkırın Tezenesi" olarak ünlenen Neşet Ertaş, çoğunlukla gurbette diyardan diyara dolaşarak geçirdiği yaşamına dair felsefesini bir dörtlükte şöyle dile getirmiştir: "Hakk bildiğim yoldan ayrı gitmedim/ İnsanı insandan ayırt etmedim/ Gönülleri kırıp can incitmedim/ Bir Garip sazımı çaldım giderim" (Parlak 2013).
Ertaş’ın felsefesinin merkezini insan gönlünü temel alan, gönül ehli kâmil insan olma yolundaki bir öz yaklaşım belirler. “Ayaklarınızın turabı, gönüllerinizin hızmatçısı, dertlerinizin ortakçısıyım.” sözü her fırsatta dile getirdiği düsturudur. Bu yolda ilk örneği ise hayatı, sanatı ve "Engin gönül ile Hakk’a niyazı öğrendim." dediği babası, ustası Muharrem Ertaş’tır. Nitekim, son dileği, her şeyini borçlu olduğunu her fırsatta dile getirdiği, sazının emanetini teslim aldığı, kendi deyimi ile "Sazın Ulusu Muharrem Usta"nın ayak ucuna defnedilmek olmuştur (Parlak 2013).İzmir’de vefat eden Ertaş’ın bu dileği yerine getirilmiş ve Kırşehir Bağbaşı Mezarlığı’nda babası Muharrem Ertaş’ın ayak ucuna defnedilmiştir.
Birlik anlayışı, Neşet Ertaş’ın inanç ve felsefesinin temelini oluşturur. Ertaş’ta birlik anlayışı en yalın hâliyle hemen göze çarpar. Yâr kavramını deyişlerinde geniş bir perspektif içerisinde işleyen Ertaş, Hakk’ı yâr ile özdeşleştirir ve deyişlerinde hem birlik anlayışını hem de yâr aşkını sıkça dile getirir (Parlak 2013).
Az söylemek, az yemek, az uyumak, kulak verip dört köşeyi dinlemek, korunmaya muhtaç, perişan ve düşkün olana yardım elini uzatmak, dervişler yoluna özgü inancının gereği bir vazifedir. Ona göre bu mertebeye de ancak iyilik, cömertlik ve nasihatle erişilir. Dervişler yolunun fakr-u tecerrüd ilkesini benimseyerek gönüllü yoksulluğu tercih eden ve aslında büyük sayılabilecek miktarlarda para kazanmasına rağmen kazancını yoksullarla paylaşan ve bu nedenle ömrünü makul ölçülerde sürdüren Neşet Ertaş’ta da bu ilke yaşamı belirleyen unsurlardan biridir (Parlak 2013).
Neşet Ertaş’ın müziğinde doğumdan ölüme kadar karşılaşılan her durumun görüldüğü bir konu çeşitliliği vardır. Söyleyeceklerini yabancılaşmadan uzak, en sade biçimiyle söyler. Dil, gelenekten ve kök duygudan kopmamış, yabancılaşmadan uzak, herkesin anlayacağı açıklıkta saf ve temiz bir Türkçedir. Bu durum Abdal dervişlerin dil misyonerliğinin Ertaş’ta sürüyor olmasının göstergelerindendir (Parlak 2013).
Neşet Ertaş bir türküyü söz, ezgi ve mana bakımından bir bütün olarak ele alıp sağlam bir akıl, mantık ve duygu süzgecinden geçirerek adeta bir ses mühendisi gibi en ince ayrıntısına kadar irdeleyen, aksayan kısımları doğrularıyla değiştirebilen, kendince ifade edebilme başarısını gösterebilen bir yorumcudur. Yöresinin kendinden önceki hemen tüm ezgilerine el atmış ve onları yeni baştan inşa etmiştir. Kenarda köşede kalmış küçük ezgiler bile Ertaş yorumu ile görkemli türkülere dönüşmüşlerdir. Geleneği, halk edebiyatını, Türk dilinin inceliklerini ve halkın duygularını iyi tanıması nedeniyle, ülkemiz müzik kültürünün en seçkin örnekleri arasında yer almış, birbirinden değerli çok sayıda eser üreten bir türkü yakıcısı olmuştur (Parlak 2013).
Neşet Ertaş bir saz icracısı olarak kendine has tınısı ve güçlü tekniğiyle bağlama icrasında çığır açmış ustalar ustası bir virtüözdür. Çalış dengesi, eser boyunca ezgileri yenilemesi, çalıp söylerken saz ile sesin iç içe geçtiği, adeta bir ikinci kişi tarafından çalınıyormuşçasına ustalıkla sergilediği eşlikler karakteristik icra özelliklerinden bazılarıdır. Bir ses ustası olarak ise ses tınısı yanında son derece işlek hançeresi ve tekniğiyle okuduğu her eserin ruhuna inen, bir müzik cümlesi boyunca birkaç farklı ton kullanabilen bir ses ustasıdır (Parlak 2013).
Neşet Ertaş icrasının en önemli özelliklerinden biri doğaçlamadır. Ertaş, bir eseri her çalışında farklı hisseder ve adeta yeniden inşa ederek bir öncekinden farklı bir esere dönüştürür. Tekrara düşmeden, sürekli yenilediği doğaçlama icra, onun görkemli sanatının en önemli yönlerindendir. Anadolu saz ve söz sanatının zirvesine yürüdüğü zorlu yolda nerede yaşarsa yaşasın bağlılıktan bir an bile kopmadığı özü ile hep aynı yol, inanç ve ifadeyle atılımlar gerçekleştirmiştir. Ülkemizde “Sanatsal Halk Müziği” kavramının yeni gelişmeye başladığı dönemde, virtüözlerin önemli bir bölümü yerelliğin belirleyici kalıplarını aşamazken Ertaş, yaklaşık yarım asır öncesinden sanatsal halk müziğinin gelişimi yönünde önemli adımlar atmıştır. Böylelikle plak ve radyolardan yükselen sesiyle kısa sürede kent insanını da etkilemiş, farklı birçok müzik tarzına esin kaynağı olmuştur. Anadolu pop, rock müziği hatta arabesk müziğin temel kaynaklarından biri Neşet Ertaş ile özdeşleşmiş Abdal müziğidir. Zeki Müren’den Selda Bağcan’a, Barış Manço’dan Ahmet Özhan, Edip Akbayram ve daha birçok ünlü sanatçı onun eserlerini kendi tarzlarıyla seslendirerek farklı kitlelere ulaştırmışlardır. Öyle ki bu gün Tatlı Dillim Güler Yüzlüm/ Neredesin Sen, Gönül Dağı, Kendim Ettim Kendim Buldum vb. nice eserlerini Türkiye’de bilmeyen yok gibidir.
Neşet Ertaş’ın sanat yaşamında etkilendiği ilk kişi babası aynı zamanda ustası da olan Muharrem Ertaş’tır. Ertaş, Muharrem Usta’dan başka Bayram Aracı, Kayserili Ahmet Gazi Ayhan, Tercanlı Âşık Davut Sularî gibi sanatkârlardan etkilenmiş, Âşık Mahzuni ve Âşık Veysel’e karşı da ayrı bir muhabbet beslemiştir.
Toplumun çeşitli kesimlerinde, Ertaş özelinde gelişen arif kişilik, dervişane tavır ve ozan kimliği göz ardı edilerek, sadece güzel türküleri, sesi ve sazı olan bir Çingene biçiminde algılama hatasına düşülmüş, Bektaşîlik öğretisinin en ince örneklerini deyişlerine yansıtmakla kalmayıp aynı zamanda birebir yaşayan Ertaş’a, ozanlarla ilgili hemen hemen hiçbir kitapta yer verilmemiştir. Bunun da ötesinde Ertaş’ın sergilediği dervişane tavır ve başarı, kültürel alt yapısı, gelişim evreleri ve ulaştığı entelektüel seviye göz ardı edilerek yeni bir sanat anlayışı olarak görülmemiş, bunun yerine "Yöresel Halk Müziği" kategorisi içine sokulmuştur. Kendi içinde gelenek ile modern çağın ilişkilendirilmesi ekseninde ortaya çıkan bu yenilikçi akım, seçkinler ve resmî halk müziği oluşumunu biçimlendirenler tarafından yerel kalıplara sıkıştırılmaya çalışılmıştır (Parlak 2013).
1990’lı yılların ortalarından itibaren Neşet Ertaş’ın üretimlerine karşı Türkiye’de gelişen farkındalık ve duyarlılık zamanla kendisini hissettirmeye başlamıştır. Bu yönde, 2000'lerin başında 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından kendisine takdim edilmek istenilen “Devlet Sanatçısı” unvanını, “Hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor, halkın sanatçısı olarak kalırsam benim için en büyük mutluluk bu.” diyerek geri çevirmiştir. Ancak temelinde hizmet olan çeşitli ödülleri de bu kültüre hizmet eden ustalar adına kabul etmiştir. Türkiye Yazarlar Birliğitarafından1996 Yılı Müzik Ödülü, aynı yıl içerisinde Ahi Kültürünü Araştırma ve Eğitim Vakfının "Ahilik Sanat Ödülü" ve kültür sanat hayatına ve Türkiye’nin tanıtımına sağladığı katkılardan dolayı aldığı "Türkiye Büyük Millet Meclisi Üstün Hizmet Ödülü" (2006) aldığı ödüllerden bazılarıdır. Ertaş'ın ayrıca, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO)'nun Somut Olmayan Kültürel Miras çalışmaları kapsamında oluşturulmuş "Yaşayan İnsan Hazineleri" (2010) listesine kaydedildiği belirtilmelidir. Ek olarak, Anadolu halk sanatı gelenekleri içerisinde bir ekol olması ve özgün üretimleriyle sanat ve bilimin ilerlemesine, yurt kalkınmasına, ülkenin sosyal, kültürel ve sanatsal alanda gelişmesine katkıda bulunması göz önüne alınarak 17 Şubat 2011 tarihli senato kararıyla İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından Ertaş'a "Fahri Doktor" unvanı verilmiş ve unvanı 25 Nisan 2011 tarihinde yapılan törenle kendisine takdim edilmiştir.
Neşet Ertaş hakkında hazırlanan belgesellerden ilki 1999 yılında TRT yapımcısı Ali Bozkurt ile Anadolu Folklor Vakfı Başkanı Rüştü Akar tarafından yapılan ve proje danışmanlığı ile metin yazarlığını Kültür Bakanlığı Ankara Devlet Türk Halk Müziği Topluluğu Saz Sanatçısı Bayram Bilge Tokel’in üstlendiği "Bozkırın Tezenesi Neşet Ertaş" adlı belgeseldir. Bu belgeseli, 2001 yılında Nebil Özgentürk tarafından hazırlanan “Bir Yudum İnsan-Neşet Ertaş” adlı belgesel izlemiştir. Bu belgeselin ardından2005 yılı başlarında Can Dündar tarafından hazırlanan “Garip-Neşet Ertaş” adlı belgesel Star TV’de 3 bölüm hâlinde yayımlanmıştır. Ertaş ile ilgili yapılan bir diğer belgesel yönetmen Cengiz Özkarabekir’in hazırladığı, tek bölümlük kısa belgesel olma özelliği taşıyan ve ilk kez 2010 yılının Mayıs ayında gösterime giren “Tek Başına-Neşet Ertaş Belgeseli”dir. Ertaş’ın öldüğü yıl olan 2012’de de iki belgesel seyircinin karşısına çıkmıştır. İlki Bayram Bilge Tokel danışmalığında hazırlanan ve TRT Avaz’da yayınlanan “Neşet Ertaş Bozkırın Tezenesi Belgeseli”, diğeri ise Radyo 7’de yayınlanan “Neşet Ertaş Belgeseli”dir. 2013’de Elif Küçükyılmaz’ın hazırladığı “İşte Türkiye Programı Neşet Ertaş Belgeseli” Vatan TV’de yayınlanmıştır. 2014’de KRAL Müzik’te “Neşet Ertaş Belgeseli” yayınlanırken 2015’de Atalay Taşdiken ve Hacı Mehmet Duranoğlu tarafından yönetilen “Ah Yalan Dünyada Neşet Ertaş (Garibim can yakıp gönül kırmadım) adlı belgesel yayımlanmıştır (Bekki ve Demirbaş, 2017).
Neşet Ertaş ile ilgili yapılan bir başka önemli çalışma, uzun yıllar ikamet ettiği Almanya’nın Bamberg Üniversitesi Etnomüzikoloji Enstitüsü bünyesinde enstitü başkanı Prof. Dr. Peter Baumann’ın danışmanlığında Nevzat Çiftçi tarafından yapılan doktora çalışmasıdır. Bu çalışmanın dışında dört adet de yüksek lisans tezi yapılmıştır.
Neşet Ertaş ile ilgili çeşitli kitaplar da yayımlanmıştır. Bunlardan ilki Bayram Bilge Tokel tarafından yazılan ve 1999 yılında yayımlanan Neşet Ertaş Kitabı adlı çalışmadır. Ertaş ile ilgili bir diğer çalışma, Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni ve şair Öner Özcan'ın yazdığı Neşet Ertaş/Yaşamı ve Bütün Türküleri (1999) adlı kitaptır. 2006 yılı içerisinde yapılmış bir başka çalışma gazeteci yazar Haşim Akman’ın yazdığı Gönül Dağında Bir Garip ‘Neşet Ertaş Kitabı’adlı kitaptır. Neşet Ertaş’la ilgili bir uluslararası sempozyum düzenlenmiş ve sempozyum bildirileri Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Rektörlüğü tarafından iki cilt olarak yayımlanmıştır. Diğer bir çalışmaysa Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Prof. Erol Parlak tarafından yaklaşık 16 yılda hazırlanmış Garip Bülbül Neşet Ertaş/ Hayatı-Sanatı-Eserleri (2013) adlı iki ciltlik çalışmadır.2017 yılında Salahaddin Bekki ve Dicle Demirbaş tarafından ağırlıklı olarak Neşet Ertaş hakkında yapılan çalışmaların künyelerine yer veren “Son Abdal Neşet Ertaş / Hayatı, Eserleri ve Hakkında Yapılan Çalışmalar” adlı kitap yayımlanmıştır.
Neşet Ertaş, kendi deyimiyle "gramafon devrinden beri" halkına eserler vermiştir. Taş Plaklara(3 adet), 45’lik ve 33’lük plaklara (78 adet), kasetlere(25 adet) ve kompakt disklere (24 adet) kaydedilen “bozlak, deyiş, maya, türkü ve uzun hava formunda” 200 civarında eseri bulunmaktadır. Neşet Ertaş’ın kendi deyimiyle “havalandırılmamış” şiirlerinin sayısı ise 65’tir (Parlak 2013). Ertaş, "Leyladan Mevlaya" özdeyişindeki gibi beşeri sevdadan Hakk aşkına kadar yaşamın hemen her alanı ve konusunda ürettiği birbirinden değerli eserleriyle hemen herkesin yüreğine dokunabilmiştir (Parlak 2013).
Kaynakça
Bekki, Salahaddin, Dicle Demirbaş(2017). Son Abdal Neşet Ertaş / Hayatı, Eserleri ve Hakkında Yapılan Çalışmalar. İstanbul: Kesit Yay.
Parlak, Erol (2013). Garip Bülbül Neşet Ertaş / Hayatı-Sanatı-Eserleri. C. 2. İstanbul: Demos Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. EROL PARLAKYayın Tarihi: 06.08.2019Güncelleme Tarihi: 07.12.2020
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 06.08.2019Güncelleme Tarihi: 07.12.2020
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 07.12.2020
İlişkili Maddeler
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | GURBAN PURVELİ ELYAR | d. 1964 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | Emirhan Yeniki | d. 2 Mart 1909 - ö. 16 Şubat 2000 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Cengiz Aytmatov | d. 12 Aralık 1928 - ö. 10 Haziran 2008 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | FADİME DOĞAN | d. 1938 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | MÜSLÜM ASGERÎ | d. 1938 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | HATUNÎ, Hatun Sungur | d. 1938 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | FADİME DOĞAN | d. 1938 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | MÜSLÜM ASGERÎ | d. 1938 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | HATUNÎ, Hatun Sungur | d. 1938 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | FADİME DOĞAN | d. 1938 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
11 | MÜSLÜM ASGERÎ | d. 1938 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
12 | HATUNÎ, Hatun Sungur | d. 1938 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
13 | FADİME DOĞAN | d. 1938 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | MÜSLÜM ASGERÎ | d. 1938 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | HATUNÎ, Hatun Sungur | d. 1938 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | FADİME DOĞAN | d. 1938 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
17 | MÜSLÜM ASGERÎ | d. 1938 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
18 | HATUNÎ, Hatun Sungur | d. 1938 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |