Madde Detay
HİCRANÎ/HİCRANÎ BABA, Hacı Daştan
(d. 1908 / ö. 22.02.1969)
çiftçi
(Âşık / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı Hacı Daştan olan âşığa, doğum tarihi çeşitli kaynaklarda 1903, 1905 ve 1908 olarak verilmiştir. Bunlar içinde en güvenilir tarih bizzat Hicrânî’nin yayımladığı kitapta geçen 1324 yani 1908’dir. "Doğum yeri Bayburt’un Ahbunus (Çamlıkoz) köyüdür. Ailesi Âmeşoğulları Karadeniz’den gelmiştir. Babasının adı İlyas, annesinin adı Peruza’dır. Soyadı kanunu çıktıktan sonra aile Daştan soyadını alır. Babası, Hicranî Baba’yı okuması için köyün imamı Mehmet Hoca’ya verir"(San 1987:4). Hicrânî, on sekiz yaşına geldiği zaman Müştak Efendi’nin kızı Safiye ile evlenir, bu evlilikten Şerafettin, Zeynal, İlyas isminde üç oğlu, Gülhanım, Saliha ve Huri isminde üç kızı olur. 1943’te eşi Safiye Hanım vefat eder. Bu kayıptan büyük bir üzüntü duyan Hicrânî, vefat eden eşi için sık sık ağıtlar yazar. Karısının ölümünden sonra çocuklarına iki sene anneanneleri bakar, daha sonra da baldızı Havva ile ikinci evliliğini yapar. Eşi Havva’dan da altı çocuğu dünyaya gelir. Kızlarından birinin adını Leyla koyar. Bunun sebebi, düşünde gördüğü Halep’teki sevgilisi Leylahan’ın hatırasını yaşatmak istemesidir (San 1987:7-8). Hicrânî, askerliğini 1928'de Ardahan’da üçüncü alay, birinci taburda yapar. Önceleri geçimini çiftçilikten sağlar, ilerleyen yaşında Bayburt’un köylerinde ve çevre illerde çeşitli işler yapar, fakat başarılı olamaz. 1931 tarihinde yirmi iki köylüsüyle birlikte Trabzon’un Akçaabat İlçesi Zevane (Salıhan) köyüne çalışmaya gider. Hicrânî o zamanlar yirmi beş yaşlarındadır. Burada gördüğü rüyadan sonra şiir söylemeye başlar.
Hicranî Baba’nın rüyasının çeşitli versiyonları mevcuttur. Âşığın Mahmut Kemal Yanbeğ’e, Kemal Parıldar’a ve Sabri Özcan San’a anlattığı rüyalar birbirinden farklıdır. Kemal Parıldar’a anlattığı rüya şu şekildedir: “Akçaabat İlçesinin Zevana köyünde bir gece rüyamda üç pir yanıma gelir. “Bu gafil halde yatma” dediler. Beni aldı bir makama götürdüler. Bu divan âşıklar, arifler divanıdır. Bundan sonra divana katılacaksın. Maneviyatta baban, Celâlî’dir. Onun aşkı sana verilecek onun yolunu tutacaksın. Bu andan itibaren adın Hicrânî’dir. Bunun anlamı dert dolu silah demektir” dediler. Bir titreme içinde uyandım. Bir şaşkınlık içinde idim. Birden bire şu koşmayı ilk şiirim olarak söylemeye başladım." (San 1987: 15-16).
Bir başka rüyada ise Hicrânî, namazdan sonra tenha bir yere uzanarak biraz kestireyim, der ve uyur. Rüyasında Halep’tedir. Burada Hurşit Bey’in kızı Leylâhan’ı ağlarken görür. Hicrânî ona neden ağladığını sorunca o da on dört yaşındaki kardeşinin öldüğünü ve bu yüzden ağladığını söyler. Ayrıca rüyasındaki pirler maneviyattaki babasının Celâli olduğu ve artık adının Hicrânî olduğunu söyler. Rüyadan sonra kan ter içinde uyanan Hicrânî o günden sonra nereye baksa Leylâhan’ı görür. Aynı yerde çalışan kayınbiraderleri Hicrânî’nin o hâlini görünce onu ikna edip köye gönderir. Bu hâl yedi yıl sürer ve bu hâlinden sonra Ahbunuslu Hacı Daştan, Ahbunuslu Hicrânî Baba olur (Yılmaztürk 2009: 368). Bir gün Hicrânî geçim darlığından dolayı Bayburt’tan göç etmeyi düşünür, fakat bir türlü karar veremez. Bir gece rüyasında İbrahim b. Edhem Hazretleri’ni görür. Hazret ona: “Ben mâsivadan çıktım da sen bir Ahbunus’dan mı çıkamayacaksın” der. Bu rüyanın ardından Hicrânî 1956'da Bayburt’un merkezine taşınır ve burada satın aldığı bir arsaya ev yaptırarak hayatını sürdürür (Güleç 2012: 79). Hicrânî, 20 Eylül 1959 tarihinde beyin kanaması geçirir ve felç olur. Ardından astım hastalığına yakalanır ve sağlığı günden güne kötüye gider. On yıl daha bu şekilde yaşadıktan sonra 22 Şubat 1969 tarihinde vefat eder. Mezarı Bayburt’ta Tuzcuzâde Mezarlığı’ndadır. Bayburt taşından yapılmış mezar taşının üzerinde: “Öyle bir güzele olmuşum meftun/ Şirinsiz Ferhatım Leylasız Mecnun/ Kalu İnna Lillahi ve İnna İleyhi Racıun/ Şair Hicrânî Daştan” yazılıdır.
Rüyasında Hicrânî mahlası verilir ve o günden sonra âşık, Hicrânî olarak bilinir. Hicrânî, kendisinden önce yaşamış Bayburt’lu halk şairlerinden Zihnî, Celâli ve İrşâdî’nin etkisinde kalır. O, halk şairi olmanın ötesinde tasavvufi şiirler yazan bir âşk şairidir. Yazdığı şiirlerde beşeri aşktan ziyade tasavvufi aşkı dile getirir. Bu nedenle şiirleri çok derin ve anlamlıdır. Şiirlerinde kendisini Sefil Hicrânî, Mücrim Hicrânî, Geda Hicrânî olarak nitelendirmiştir. Bu şekilde mütevazılığını ve alçak gönüllülüğünü şiirlerine yansıtır. Şiirlerinde Allah ve peygamber sevgisi dışında millî duyguları da konu edinir. Zaman zaman beşeri duygulara da yer veren âşık, memleketine ve Çoruh’a duyduğu sevgiyi şiirlerinde işler. Hece ölçüsünün dışında aruz ölçüsüyle de şiir örnekleri verir.
Âşık Hicrânî, ilk eserini 1957'de Kayseri’de Erciyes Matbaası’nda bastırır (Güleç 2012: 82-91). Hicranî üzerinde pek çok çalışma yapılmıştır. İlhan Yardımcı’nın Halk Ozanı Bayburtlu Hicranî (Yardımcı 1968) kitabı mevcuttur. Taceddin Kayaoğlu ve Mahmut Kırtan’ın “Bayburtlu Hicranî” (Kayaoğlu, Kırtan 2006) adlı çalışması yapılmıştır. Sabri Özcan San 1987'de Âşık Hicrânî isimli çalışmasını yayımlamıştır. Süleyman Alptekin, 1960'da basılmış Âşık Hicranî kitabı bulunmaktadır. Ayrıca pek çok şairler antolojisinde Hicrânî ’ye yer verilmiştir.
Kaynakça
Güleç, Hamdi (2012). Bayburt’un Ünlü Halk Şairleri. İstanbul: Kriter Yay.
Kayaoğlu, Tacettin, Mahmut Kırtan (2006). Bayburtlu Hicrânî. İstanbul: Fide Yay.
San, Sabri Özcan (1987). Âşık Hicrânî. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.
Yılmaztürk, Mehmet Fahri (2009). Bayburt’un Manevi Bekçileri. İstanbul: Artus Basım.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: ARAŞ. GÖR. ÖZLEM ÜNALANYayın Tarihi: 07.06.2019Güncelleme Tarihi: 07.12.2020
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 07.06.2019Güncelleme Tarihi: 07.12.2020
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 07.12.2020
İlişkili Maddeler
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | KAYA/OZAN KAYA, Kaya Özbek | d. 1942 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | İDRİS HEMZEYEV | d. 1946 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | DURSUN, Dursun Yıldız | d. 1931 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | Mustafa Seyit Sutüven | d. 1908 - ö. 14 Ekim 1969 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | Sabahattin Eyuboğlu | d. 1908 - ö. 13 Ocak 1973 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | Ahmet Muhip Dıranas | d. 1908 - ö. 21 Haziran 1980 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | Mustafa Seyit Sutüven | d. 1908 - ö. 14 Ekim 1969 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | Sabahattin Eyuboğlu | d. 1908 - ö. 13 Ocak 1973 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | Ahmet Muhip Dıranas | d. 1908 - ö. 21 Haziran 1980 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | Mustafa Seyit Sutüven | d. 1908 - ö. 14 Ekim 1969 | Meslek | Görüntüle |
11 | Sabahattin Eyuboğlu | d. 1908 - ö. 13 Ocak 1973 | Meslek | Görüntüle |
12 | Ahmet Muhip Dıranas | d. 1908 - ö. 21 Haziran 1980 | Meslek | Görüntüle |
13 | Mustafa Seyit Sutüven | d. 1908 - ö. 14 Ekim 1969 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | Sabahattin Eyuboğlu | d. 1908 - ö. 13 Ocak 1973 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | Ahmet Muhip Dıranas | d. 1908 - ö. 21 Haziran 1980 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | Mustafa Seyit Sutüven | d. 1908 - ö. 14 Ekim 1969 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | Sabahattin Eyuboğlu | d. 1908 - ö. 13 Ocak 1973 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | Ahmet Muhip Dıranas | d. 1908 - ö. 21 Haziran 1980 | Madde Adı | Görüntüle |