Madde Detay
KİRDECİ ALÎ, Kethudâ Alî, Aliyyüddîn
(d. ?/? - ö. ?/?)
divan-tekke şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Kirdeci Alî’nin hayatı hakkındaki bilgiler eserlerinden elde edilenlerle sınırlıdır. Yazdığı düşünülen manzumelerin bir kısmının sonunda adı “Kethudâ Alî” veya “Aliyyüddîn”dir (Ocak 1989: 12-13). Manzum dinî hikâye örneklerinin 14. yüzyılda tespit edilmeye başlamasından ve şairin isminin geçtiği Kesik Baş Destânı’nın en eski nüshasının 865/1460-61’te istinsah edilmesinden (Kocatürk 1964: 145) hareketle onun 13. yüzyıl sonlarıyla 14. yüzyıl başlarında yaşadığı tahmin edilmektedir. “Kirde” kelimesinin, “tandır ekmeği, pide” anlamına gelmesi nedeniyle Alî’nin “ekmekçilik” yaptığı (Argunşah 2002: 9-10), bu lakaptan dolayı da Ahilik teşkilatı mensubu olduğu belirtilmektedir (Çetin 1997: 59). Şairin, manzumelerinde Fakı Ahmed ve Mevlânâ’dan hürmetle bahsetmesi, “Bunu diyen Kirdeci Ali durur / Konya’da Mevlânâ’nın kulu durur” (Kocatürk 1964: 147) beyti Mevlevî olduğunu düşündürmektedir. Hayatına dair başka ayrıntı tespit edilemeyen Kirdeci Alî’nin eserleri şunlardır:
1. Kesik Baş Destânı: Kütüphanelerde nüshalarına çok rastlanan, şairiyle özdeşleşmiş bir destandır. Hz. Alî’nin, Hz. Peygamber’in de yardımıyla kesik başlı birini ve ailesini devin elinden kurtarmasının anlatıldığı manzume, mesnevî nazım şekliyle ve aruzun “fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün” kalıbıyla yazılmıştır. Beyit sayısı metnin nüshalarına göre 100 ile 150 arasında değişmektedir. Eser hakkında dört çalışma yapılmıştır (Özdemir 1975; Ocak 1989; Elçin 1995; Argunşah 2002) .
2. Güvercin Destânı: Diğer adı Dâstân-ı Hamâme olan mesnevînin “Nuruosmaniye Kütüphanesi 3430”da kayıtlı nüshası 43 beyittir. Manzumenin vezni “fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün”dür. Hikâyede, güvercin ve doğan kılığına giren iki meleğin Allah’ın emriyle Hz. Peygamber’i sınaması ve Hz. Peygamber’in de sınavdan başarıyla geçmesi hikâye edilmektedir (Aslan 2006). Bu destanın da ele alındığı bir makale (Kuzubaş 2008) ve tez (Albayrak 1993) çalışması vardır.
3. Ejderhâ Destânı: Mesnevî şeklindeki manzumenin, “Ankara Millî Kütüphane, Vafi Mahir Bağışı”nda yer alan nüshası 116 beyittir. Metin, aruz vezninin “fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün” kalıbıyla yazılmıştır. Hikâyede Hz. Alî’nin, Hz. Peygamber’in de yardımıyla bir ejderhayı öldürerek zor durumdaki Müslümanlara yardımı konu edilmiştir (Çelebioğlu 1999: 78).
4. Hikâye-i Delletü’l-Muhtel: Binbir Gece Masalları niteliğindeki bu mesnevînin de vezni “fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün”dür.
5. Dâstân-ı İsmâîl: Konusunu Kur’an’da geçen bir kıssadan alan dinî içerikli bir hikâyedir. Manzume “fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün” kalıbıyla ve mesnevî nazım şekliyle yazılmıştır.
Kirdeci Alî, İslâm dinini geniş halk kitlelerine tanıtmak ve öğretmek maksadıyla İslâm büyüklerinin hayatları etrafında kurgulanmış manzum destanlar yazan bir şairdir. Manzumelerinin çoğu Arap kaynaklı olsa da içinde eski Türk kültüründen unsurlarla kimi fantastik öğeler barındırmaktadır. Eserlerinin çok sayıda nüshasının bulunması rağbet gördüğünü göstermektedir. Bu hikâyelerin, meddah ve kussaslarca okunurken dinleyenler tarafından yeniden yazıya geçirilmeleri nedeniyle, dil ve ifadelerinde farklılıklar oluşsa da temaları aynıdır (Öztürk 2003: 139). Dilleri büyük oranda Türkçe kelimelerden oluşan mesnevîlerin kimi nüshalarındaki vezin ve kafiye hataları ise, çoğunlukla müstensihlerin şiir kuralları konusundaki yetersizliklerinden kaynaklanmaktadır.
Kaynakça
Albayrak, Nurettin (1993). Dinî Türk Halk Hikâyelerinden Geyik, Güvercin ve Deve Hikâyeleri (Kaynakları ve Metin Tesisi). Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi.
Argunşah, Mustafa (hzl.) (2002). Kirdeci Ali, Kesikbaş Destanı. Ankara: KB Yay.
Aslan, Namık (2006). “Manzum Dinî Hikâyeler ve Kirdeci Ali’ye Ait Olduğu Söylenen İki Hikâye Metni (Güvercin ve Geyik Destanları)”. Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (20): 189-207.
Cönk. Satı Kumartaşlıoğlu'nun özel kütüphanesinde bulunan yazma. vr. 8b-16a.
Çavuşoğlu, Mehmet (1982). “Fatih Sultan Mehmed Devrine Kadar Osmanlı-Türk Edebî Mahsullerinde Muhtevânın Tekâmülü”. Kubbealtı Akademi Mecmuası 11 (2): 31-43.
Çelebioğlu, Âmil (1999). Türk Mesnevî Edebiyatı 15 yy. kadar (Sultan II. Murad Devri) (824-855/1421-1451). İstanbul: Kitabevi Yay.
Çetin, İsmet (1997). Türk Edebiyatında Hz. Ali Cenknâmeleri. Ankara: KB Yay.
Elçin, Şükrü (1995). “Kirdeci Ali’nin Kesik Baş Destanı”. İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi (517): 64-68.
Kartal, Ahmet (2013). Doğu’nun Uzun Hikâyesi - Türk Edebiyatında Mesnevî. İstanbul: Doğu Kütüphanesi.
Kocatürk, Vasfi Mahir (1964). Türk Edebiyatı Tarihi Başlangıçtan Bugüne Kadar Türk Edebiyatının Tarihi, Tahlili ve Tenkidi. Ankara: Edebiyat Yayınevi.
Kuzubaş, Muhammet (2008). “Manzum Bir Destan Kitabı (Destân-ı Veysel Karânî, Vefât-ı Hz. Fâtıma, Vefât-ı Hz. İbrâhîm, Hikâyet-i Gügercin, Hikâyet-i Geyik)”. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi. 1/2: 304-340.
Ocak, Ahmet Yaşar (1989). Türk Folklorunda Kesik Baş (Tarih-Folklor İlişkisinden Bir Kesit). Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yay.
Özdemir, Fuat (1975). “İlk Dinî Destanlar ve Kesikbaş Destanı”. Folklor Araştırmaları Kurumu Yıllığı 1975. Ankara: Folklor Araştırmaları Kurumu Yay. 123-129.
Öztürk, Zehra (2003). Eğitim Tarihimizde Okuma Toplantılarının Yeri ve Okunan Kitaplar", Değerler Eğitimi Dergisi. 1 (4): 131-155.
Tören, Hatice (2005). “Sadreddin’in Dâsıtân-ı Geyik Adlı Mesnevîsi”. İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi 33 (33): 239-282.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. SATI KUMARTAŞLIOĞLUYayın Tarihi: 21.02.2014Güncelleme Tarihi: 02.12.2021Eserlerinden Örnekler
Hâzâ Mevlüd-i Kesik Baş
Hazret-i Alî Keremullâh
Başlayalum söze Bismillâh ile
Duruşalum dün ü gün Allâh ile
Bir hikâyet geldi dilime arı
Aydın gerçek kılar ise yarı
Hak yarı kıla bu dilüm söyleye
Mustafâ mu’cizâtın şerh eyleye
İdeyin ger aşkıla dinler isen
Dinleyüben söz ma'nâsın anlarısan
İşiden mü'minler kala tana
Hoş salavât virelüm Peygamber'e
Otururdu Mustafâ dört yâr ile
Otuz üç bin ashâbı cümle bile
Hoş bakarlar Resâl’ün ay yüzüne
Kulak urmuşlar anın şeker sözüne
Gördüler kim bir kesik âdem başı
Ağlayuben gözünden döker yaşı
Gevdesi yok bir acâyib başdurur
Şehîd olmuş iki gözü yaşdurur
Ne gevde var ne ayak ne hod eli
Bir kesik başdurur hemân söyler dili
Ak sakalı var sanasın nur akar
Nura batar her kim yüzine bakar
Yüzini urdu yere kıldı zâri
Zâri zâri ağlatdı Peygamber'i
Ashâbının cümle göyündü özleri
Yaşıla toldı kamunun gözleri
Ali durdu ol başı getürmeğe
Ser idüp anı yerinden ırmağa
Tutdu Ali ol başı kaldırmadı
Miskal zerrece yerinden ırmadı
Kakıdı hem kana döndü gözleri
Ashâbının tekbîr salavât sözleri
Girü tutdı almadı ol gâzi
Na’ra urdı yankılandı tağ yazı
Gayret ile Ali’nin ussı gider
Ol baş aydur Yâ Resûl Ali nider
Ali gibi bin dahı olur ise
Da’va kılup kamusı gelür ise
Kimse beni yerümden getürmeye
Miskal zerrece yerimden ırmaya
Zirâ Hakkın fazlı benimle bile
Söyleşürem dün ü gün Allâh ile
Hak katında ben muradıma irmişem
Bî-gümân ben dizâr-ı Hakk’ı görmüşem
Elli kezin varmışdım ben hacca
Çok namaz kılmışdım hem aca
Gâh yürürdüm yeryüzünde at ile
Gâh çıkardım göğe mu’cizât ile
İsm-i a’zâm duasın bilürdüm
İsâ ile çok namaz kılardım
Kal’a-i Zeyn-din benim şehrimidi
Hızır İlyas mûnis yârimidi
Bir hatunum bir hûb oğlum var idi
İkisi de bana mûnis yârimidi
Avratımı aldı atdı kuyuya
Kaygu komaz gözlerimi uyuya
Avratımı aluvirmezsen bana
Ahiretde da’vacı olam sana
Çün Resûl işitdi çok ağladı
Durdı Ali Zülfikârı bağladı
Ali aydur Yâ Resûl ben varayın
Zülfikâr ile devi iki yarayın
Varayın ya ben ölem ya baş kesem
Yardum ider Allah anı basam
Div elinden kurtaram avratı
Kurtarmazsam binemem düldül atı
Zülfikârı ben dahı kuşanmam
Behlivanlık da’vasını kılmayam
Resûl aydur ya Ali varma ana
Olmaz iken kim zevâl gelür sana
Ali aydur Yâ Resul varıserem
Alnıma yazı ne hak görüserem
Bindi Ali Zülfikârı bağladı
Fâtıma Hasan Hüseyin çok ağladı
Gönderdiler Ali’yi ol menzile
Otuz üç bin ashâbı cümle bile
Gitdi Ali ol Kesikbaş işe
Döndi Resûl gözi toldu yaş ile
Şöyle sürdü Ali ol düldül atı
Ol Kesikbaş okdan katı
Sanasın kim kanadı vardur uçar
Dağ taş dere tepe dimez geçer
Ok atımı bu Ali’den ön gider
Yedi Mushaf Kur’ânı ezber ider
Kanda kim Ali diler namaz kılar
Ol Kesikbaş Ali ile bile kılar
Ali öper ol Kesikbaş'ın yüzin
Hem siler yağlığıla yüzin nurun
Yedi gün düni gün gitdiler
Kudret ile bir araya yetdiler
Ali bakdı gördi kim bu yazı
Döndü sorar Kesikbaş’a ol gazi
Ali aydur işbu ara durur ârî
Kim avratınu dev aldugı yâri
Ol Kesikbaş aydur işbu aradur
Kuyudaki divlere ne çaredür
Ali bakdı gördü bir derin kuyu
Kim ana girse olur başı koyu
Ali bakdı ol saat Düldül’e
Beş yüz kulaç kemendi vardı bile
Kemend ucın kayaya bağladı
Düldül ile Kesikbaş çok ağladı
Dutdı Ali kemendi az az iner
Yedi Mushaf Kur’ân’ı ezber ider
Kemend ucın tutuban indi Ali
Hak inâyet kılur bekler kulı
Kemend ucu geldi Ali’nin eline
Tanrı adını getürdi diline
İsm-i a’zâm duasın okudu
Kemend ucın Ali elinden kodu
İnerdi kuyuya okdan katı
Getürürdi tekbir salavâtı
Yedi gün dün ü gün iner idi
Kâh başı kâh ayağı döner idi
Sekizinci gün Ali indi yere
Oturdı bir saat kendüzin yere
Aklı geldi başına açdı gözün
Secdeye vardı yere urdı yüzün
Karşu bakdı gördi bir demir kapu
Kıbleye döndi Hakka kıldı tapu
Ol kapudan uşa gördü bir saray
Ol sarayda bir hatun var yüzü ay
Ay yüzi kim saray imiş
Tanrı aşkın canına kâr eylemiş
Hoş namazın kılarmış hatun
Ah idüben göğe çıkarmış tütün
Gözyaşından secdesi yaş olmuş
Kesikbaş’ın helâli ol imiş
Anı kodı geçdi gördü bir saray
Ol sarayda beş yüz Müslüman bağlu var
Kamusınun ayağı bağludurur
Div elinden ciğerleri tağlıdurur
Div getürüb bunları besler imiş
Segürüp günde beşin yer imiş
Çünki gördiler kim gelür Ali
Tanrı’nın arslanı ol cömerd veli
Çağruşuben ya Ali feryâd deyu
Div elünden gel bizi kurtar deyu
Ali aydur kim didi beni size
Anlar aydur Mustafâ geldi bize
Ali aydur şimdi bunda gelür didi
Ol sizi div elinden alur didi
Zirâ kim er kendüden ön söz gelür
Cümle bünhan işler ana ma’lûm olur
Anı kodu geçdi gördü bir saray
Kimse mislin görmemiş anın gibi ayarı
Gördü bir döğene benzer başı
Kim sınır taşına benzer her bir daşı
Parmağı var sanasın âdem başı
Bin yaşından geçmişdi ol âsi
Ali ol dem el vurdu Zülfikâr’a
Uyurken kılaydı anı iki pâre
Ali aydur kendüye ya ahi Ali
Tanrı’nın arslanı ol cömerd veli
Bu ad ile yürümek dirlik değil
Bu adı kazanmak erlik değil
Uyurken sen bunu öldüresin
Kamu halkı kendüne güldüresin
Kakıyuben iki kez na’râ urur
Uyurken ol ser boyı turı gelür
Gözin açup çevre yanına bakar
Kakıyuban dişin dişine kakar
Ol dev aydur sen mi kesdin kamu divler başını
Sen mi dökdün kamu gözler yaşını
Kim getürdü seni işbu araya
Nice geldin korkmadan sen buraya
Ben varam derdim bir gün anda sana
Kim virdi seni bunda bana
Tanrı virdi bunda beni
Pâre pâre eyleyem şimdi seni
Ol dev aydur şimdi seni yeyem
Ya’ni dünyada Müslüman mı koyam
Dünyada(n) getürem adunızı
Ne tanışman koyam ne kadınızı
Yiyiserem şeyhunuzı hem hocanuzı
Yakısaram hep cümle şehrünüzi
Böyle deyüp durdı ol yüzi kara
Bin batman gözi varmış iy yâre
Gürzin alup Ali’ye hamle kılur
Ali dahi eline kalkan alur
Bir gürz urdı Ali’nün kalkanına
Hergiz zeval gelmedi kalkanına
Ali’yi üç hamlede alamadı
Kakıdı hem nidesin bilmedi
Çün nevbet Ali’ye değdi iy yâre
Ali dahi el urdu Zülfikâre
Ol Ali aydur deve parmak getür
Tanrı’nın birliğine iman getür
Ol dev aydur bin baş yaşadum dimedüm
Ömrüm içinde din gaygusın yimedüm
Çünki işitdi Ali işbu sözi
Kakıyuban kana döndi gözi
Zülfikârı saldı divin başına
Kesdi indi ol sarayın taşına
Çünkü Ali öldürdü ol devi
Pes dev öldü yıkıldı iblis evi
Çözdi beş yüz Müslümanlu elini
Üleşdirdi anlara div malını
Her birisi eksiğince aldılar
Hep kuyunun dibine derildiler
Anlar aydur ya Ali biz nidelüm
Kuyu derin nice tedbir idelüm
Kuş değülüz kanatlanup uçavuz
Deniz değil gemi düzüp geçevüz
Ali aydur himmet tutun siz arı
Cümlemüze hak kılar şimdi yarı
Dua kılur Ali başını açar
Kabul olur duası arşa geçer
Kamusı anda kodı yere yüzin
Kapu ağzında gördiler kendüzin
Beş yüz Müslüman cümlesi bile
Salavât virüben girdiler bu yola
Haber oldu Resûl’e Ali gelür
Tanrı’nın arslanı Ali gelür
Çıkdı Resûl Ali ile görüşdiler
Sanasın ayıla gün buluşdular
Dua kıldı Resûl ol Kesikbaş’a
Bir latif yiğit oldı ey paşa
Ol Kesikbaş’ın oğlun dev yemişdi
Bir kuruca sünüğin komuşdı
Ana dahi Tanrı can bağışladı
Anın dahı hâsıl oldu murâdı
Okuyanı dinleyeni azâd eyleye tamudan
Uçmağa anı evvel ilet kamudan
Işkın irsün ger dahı Ali senin
Tâ göresin dizârın Mevlânın
Mevlâna Faki Ahmed hürmetine
Sen değir hâkırlar murâdına
Fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilât
Aşkıla vir Muhammede salavât
(Cönk. Satı Kumartaşlıoğlu’nun özel kütüphanesinde bulunan yazma. vr. 8b-16a.)
Yayın Tarihi: 21.02.2014Güncelleme Tarihi: 02.12.2021Eserlerinden Örnekler
Hâzâ Mevlüd-i Kesik Baş
Hazret-i Alî Keremullâh
Başlayalum söze Bismillâh ile
Duruşalum dün ü gün Allâh ile
Bir hikâyet geldi dilime arı
Aydın gerçek kılar ise yarı
Hak yarı kıla bu dilüm söyleye
Mustafâ mu’cizâtın şerh eyleye
İdeyin ger aşkıla dinler isen
Dinleyüben söz ma'nâsın anlarısan
İşiden mü'minler kala tana
Hoş salavât virelüm Peygamber'e
Otururdu Mustafâ dört yâr ile
Otuz üç bin ashâbı cümle bile
Hoş bakarlar Resâl’ün ay yüzüne
Kulak urmuşlar anın şeker sözüne
Gördüler kim bir kesik âdem başı
Ağlayuben gözünden döker yaşı
Gevdesi yok bir acâyib başdurur
Şehîd olmuş iki gözü yaşdurur
Ne gevde var ne ayak ne hod eli
Bir kesik başdurur hemân söyler dili
Ak sakalı var sanasın nur akar
Nura batar her kim yüzine bakar
Yüzini urdu yere kıldı zâri
Zâri zâri ağlatdı Peygamber'i
Ashâbının cümle göyündü özleri
Yaşıla toldı kamunun gözleri
Ali durdu ol başı getürmeğe
Ser idüp anı yerinden ırmağa
Tutdu Ali ol başı kaldırmadı
Miskal zerrece yerinden ırmadı
Kakıdı hem kana döndü gözleri
Ashâbının tekbîr salavât sözleri
Girü tutdı almadı ol gâzi
Na’ra urdı yankılandı tağ yazı
Gayret ile Ali’nin ussı gider
Ol baş aydur Yâ Resûl Ali nider
Ali gibi bin dahı olur ise
Da’va kılup kamusı gelür ise
Kimse beni yerümden getürmeye
Miskal zerrece yerimden ırmaya
Zirâ Hakkın fazlı benimle bile
Söyleşürem dün ü gün Allâh ile
Hak katında ben muradıma irmişem
Bî-gümân ben dizâr-ı Hakk’ı görmüşem
Elli kezin varmışdım ben hacca
Çok namaz kılmışdım hem aca
Gâh yürürdüm yeryüzünde at ile
Gâh çıkardım göğe mu’cizât ile
İsm-i a’zâm duasın bilürdüm
İsâ ile çok namaz kılardım
Kal’a-i Zeyn-din benim şehrimidi
Hızır İlyas mûnis yârimidi
Bir hatunum bir hûb oğlum var idi
İkisi de bana mûnis yârimidi
Avratımı aldı atdı kuyuya
Kaygu komaz gözlerimi uyuya
Avratımı aluvirmezsen bana
Ahiretde da’vacı olam sana
Çün Resûl işitdi çok ağladı
Durdı Ali Zülfikârı bağladı
Ali aydur Yâ Resûl ben varayın
Zülfikâr ile devi iki yarayın
Varayın ya ben ölem ya baş kesem
Yardum ider Allah anı basam
Div elinden kurtaram avratı
Kurtarmazsam binemem düldül atı
Zülfikârı ben dahı kuşanmam
Behlivanlık da’vasını kılmayam
Resûl aydur ya Ali varma ana
Olmaz iken kim zevâl gelür sana
Ali aydur Yâ Resul varıserem
Alnıma yazı ne hak görüserem
Bindi Ali Zülfikârı bağladı
Fâtıma Hasan Hüseyin çok ağladı
Gönderdiler Ali’yi ol menzile
Otuz üç bin ashâbı cümle bile
Gitdi Ali ol Kesikbaş işe
Döndi Resûl gözi toldu yaş ile
Şöyle sürdü Ali ol düldül atı
Ol Kesikbaş okdan katı
Sanasın kim kanadı vardur uçar
Dağ taş dere tepe dimez geçer
Ok atımı bu Ali’den ön gider
Yedi Mushaf Kur’ânı ezber ider
Kanda kim Ali diler namaz kılar
Ol Kesikbaş Ali ile bile kılar
Ali öper ol Kesikbaş'ın yüzin
Hem siler yağlığıla yüzin nurun
Yedi gün düni gün gitdiler
Kudret ile bir araya yetdiler
Ali bakdı gördi kim bu yazı
Döndü sorar Kesikbaş’a ol gazi
Ali aydur işbu ara durur ârî
Kim avratınu dev aldugı yâri
Ol Kesikbaş aydur işbu aradur
Kuyudaki divlere ne çaredür
Ali bakdı gördü bir derin kuyu
Kim ana girse olur başı koyu
Ali bakdı ol saat Düldül’e
Beş yüz kulaç kemendi vardı bile
Kemend ucın kayaya bağladı
Düldül ile Kesikbaş çok ağladı
Dutdı Ali kemendi az az iner
Yedi Mushaf Kur’ân’ı ezber ider
Kemend ucın tutuban indi Ali
Hak inâyet kılur bekler kulı
Kemend ucu geldi Ali’nin eline
Tanrı adını getürdi diline
İsm-i a’zâm duasın okudu
Kemend ucın Ali elinden kodu
İnerdi kuyuya okdan katı
Getürürdi tekbir salavâtı
Yedi gün dün ü gün iner idi
Kâh başı kâh ayağı döner idi
Sekizinci gün Ali indi yere
Oturdı bir saat kendüzin yere
Aklı geldi başına açdı gözün
Secdeye vardı yere urdı yüzün
Karşu bakdı gördi bir demir kapu
Kıbleye döndi Hakka kıldı tapu
Ol kapudan uşa gördü bir saray
Ol sarayda bir hatun var yüzü ay
Ay yüzi kim saray imiş
Tanrı aşkın canına kâr eylemiş
Hoş namazın kılarmış hatun
Ah idüben göğe çıkarmış tütün
Gözyaşından secdesi yaş olmuş
Kesikbaş’ın helâli ol imiş
Anı kodı geçdi gördü bir saray
Ol sarayda beş yüz Müslüman bağlu var
Kamusınun ayağı bağludurur
Div elinden ciğerleri tağlıdurur
Div getürüb bunları besler imiş
Segürüp günde beşin yer imiş
Çünki gördiler kim gelür Ali
Tanrı’nın arslanı ol cömerd veli
Çağruşuben ya Ali feryâd deyu
Div elünden gel bizi kurtar deyu
Ali aydur kim didi beni size
Anlar aydur Mustafâ geldi bize
Ali aydur şimdi bunda gelür didi
Ol sizi div elinden alur didi
Zirâ kim er kendüden ön söz gelür
Cümle bünhan işler ana ma’lûm olur
Anı kodu geçdi gördü bir saray
Kimse mislin görmemiş anın gibi ayarı
Gördü bir döğene benzer başı
Kim sınır taşına benzer her bir daşı
Parmağı var sanasın âdem başı
Bin yaşından geçmişdi ol âsi
Ali ol dem el vurdu Zülfikâr’a
Uyurken kılaydı anı iki pâre
Ali aydur kendüye ya ahi Ali
Tanrı’nın arslanı ol cömerd veli
Bu ad ile yürümek dirlik değil
Bu adı kazanmak erlik değil
Uyurken sen bunu öldüresin
Kamu halkı kendüne güldüresin
Kakıyuben iki kez na’râ urur
Uyurken ol ser boyı turı gelür
Gözin açup çevre yanına bakar
Kakıyuban dişin dişine kakar
Ol dev aydur sen mi kesdin kamu divler başını
Sen mi dökdün kamu gözler yaşını
Kim getürdü seni işbu araya
Nice geldin korkmadan sen buraya
Ben varam derdim bir gün anda sana
Kim virdi seni bunda bana
Tanrı virdi bunda beni
Pâre pâre eyleyem şimdi seni
Ol dev aydur şimdi seni yeyem
Ya’ni dünyada Müslüman mı koyam
Dünyada(n) getürem adunızı
Ne tanışman koyam ne kadınızı
Yiyiserem şeyhunuzı hem hocanuzı
Yakısaram hep cümle şehrünüzi
Böyle deyüp durdı ol yüzi kara
Bin batman gözi varmış iy yâre
Gürzin alup Ali’ye hamle kılur
Ali dahi eline kalkan alur
Bir gürz urdı Ali’nün kalkanına
Hergiz zeval gelmedi kalkanına
Ali’yi üç hamlede alamadı
Kakıdı hem nidesin bilmedi
Çün nevbet Ali’ye değdi iy yâre
Ali dahi el urdu Zülfikâre
Ol Ali aydur deve parmak getür
Tanrı’nın birliğine iman getür
Ol dev aydur bin baş yaşadum dimedüm
Ömrüm içinde din gaygusın yimedüm
Çünki işitdi Ali işbu sözi
Kakıyuban kana döndi gözi
Zülfikârı saldı divin başına
Kesdi indi ol sarayın taşına
Çünkü Ali öldürdü ol devi
Pes dev öldü yıkıldı iblis evi
Çözdi beş yüz Müslümanlu elini
Üleşdirdi anlara div malını
Her birisi eksiğince aldılar
Hep kuyunun dibine derildiler
Anlar aydur ya Ali biz nidelüm
Kuyu derin nice tedbir idelüm
Kuş değülüz kanatlanup uçavuz
Deniz değil gemi düzüp geçevüz
Ali aydur himmet tutun siz arı
Cümlemüze hak kılar şimdi yarı
Dua kılur Ali başını açar
Kabul olur duası arşa geçer
Kamusı anda kodı yere yüzin
Kapu ağzında gördiler kendüzin
Beş yüz Müslüman cümlesi bile
Salavât virüben girdiler bu yola
Haber oldu Resûl’e Ali gelür
Tanrı’nın arslanı Ali gelür
Çıkdı Resûl Ali ile görüşdiler
Sanasın ayıla gün buluşdular
Dua kıldı Resûl ol Kesikbaş’a
Bir latif yiğit oldı ey paşa
Ol Kesikbaş’ın oğlun dev yemişdi
Bir kuruca sünüğin komuşdı
Ana dahi Tanrı can bağışladı
Anın dahı hâsıl oldu murâdı
Okuyanı dinleyeni azâd eyleye tamudan
Uçmağa anı evvel ilet kamudan
Işkın irsün ger dahı Ali senin
Tâ göresin dizârın Mevlânın
Mevlâna Faki Ahmed hürmetine
Sen değir hâkırlar murâdına
Fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilât
Aşkıla vir Muhammede salavât
(Cönk. Satı Kumartaşlıoğlu’nun özel kütüphanesinde bulunan yazma. vr. 8b-16a.)
Güncelleme Tarihi: 02.12.2021Eserlerinden Örnekler
Hâzâ Mevlüd-i Kesik Baş
Hazret-i Alî Keremullâh
Başlayalum söze Bismillâh ile
Duruşalum dün ü gün Allâh ile
Bir hikâyet geldi dilime arı
Aydın gerçek kılar ise yarı
Hak yarı kıla bu dilüm söyleye
Mustafâ mu’cizâtın şerh eyleye
İdeyin ger aşkıla dinler isen
Dinleyüben söz ma'nâsın anlarısan
İşiden mü'minler kala tana
Hoş salavât virelüm Peygamber'e
Otururdu Mustafâ dört yâr ile
Otuz üç bin ashâbı cümle bile
Hoş bakarlar Resâl’ün ay yüzüne
Kulak urmuşlar anın şeker sözüne
Gördüler kim bir kesik âdem başı
Ağlayuben gözünden döker yaşı
Gevdesi yok bir acâyib başdurur
Şehîd olmuş iki gözü yaşdurur
Ne gevde var ne ayak ne hod eli
Bir kesik başdurur hemân söyler dili
Ak sakalı var sanasın nur akar
Nura batar her kim yüzine bakar
Yüzini urdu yere kıldı zâri
Zâri zâri ağlatdı Peygamber'i
Ashâbının cümle göyündü özleri
Yaşıla toldı kamunun gözleri
Ali durdu ol başı getürmeğe
Ser idüp anı yerinden ırmağa
Tutdu Ali ol başı kaldırmadı
Miskal zerrece yerinden ırmadı
Kakıdı hem kana döndü gözleri
Ashâbının tekbîr salavât sözleri
Girü tutdı almadı ol gâzi
Na’ra urdı yankılandı tağ yazı
Gayret ile Ali’nin ussı gider
Ol baş aydur Yâ Resûl Ali nider
Ali gibi bin dahı olur ise
Da’va kılup kamusı gelür ise
Kimse beni yerümden getürmeye
Miskal zerrece yerimden ırmaya
Zirâ Hakkın fazlı benimle bile
Söyleşürem dün ü gün Allâh ile
Hak katında ben muradıma irmişem
Bî-gümân ben dizâr-ı Hakk’ı görmüşem
Elli kezin varmışdım ben hacca
Çok namaz kılmışdım hem aca
Gâh yürürdüm yeryüzünde at ile
Gâh çıkardım göğe mu’cizât ile
İsm-i a’zâm duasın bilürdüm
İsâ ile çok namaz kılardım
Kal’a-i Zeyn-din benim şehrimidi
Hızır İlyas mûnis yârimidi
Bir hatunum bir hûb oğlum var idi
İkisi de bana mûnis yârimidi
Avratımı aldı atdı kuyuya
Kaygu komaz gözlerimi uyuya
Avratımı aluvirmezsen bana
Ahiretde da’vacı olam sana
Çün Resûl işitdi çok ağladı
Durdı Ali Zülfikârı bağladı
Ali aydur Yâ Resûl ben varayın
Zülfikâr ile devi iki yarayın
Varayın ya ben ölem ya baş kesem
Yardum ider Allah anı basam
Div elinden kurtaram avratı
Kurtarmazsam binemem düldül atı
Zülfikârı ben dahı kuşanmam
Behlivanlık da’vasını kılmayam
Resûl aydur ya Ali varma ana
Olmaz iken kim zevâl gelür sana
Ali aydur Yâ Resul varıserem
Alnıma yazı ne hak görüserem
Bindi Ali Zülfikârı bağladı
Fâtıma Hasan Hüseyin çok ağladı
Gönderdiler Ali’yi ol menzile
Otuz üç bin ashâbı cümle bile
Gitdi Ali ol Kesikbaş işe
Döndi Resûl gözi toldu yaş ile
Şöyle sürdü Ali ol düldül atı
Ol Kesikbaş okdan katı
Sanasın kim kanadı vardur uçar
Dağ taş dere tepe dimez geçer
Ok atımı bu Ali’den ön gider
Yedi Mushaf Kur’ânı ezber ider
Kanda kim Ali diler namaz kılar
Ol Kesikbaş Ali ile bile kılar
Ali öper ol Kesikbaş'ın yüzin
Hem siler yağlığıla yüzin nurun
Yedi gün düni gün gitdiler
Kudret ile bir araya yetdiler
Ali bakdı gördi kim bu yazı
Döndü sorar Kesikbaş’a ol gazi
Ali aydur işbu ara durur ârî
Kim avratınu dev aldugı yâri
Ol Kesikbaş aydur işbu aradur
Kuyudaki divlere ne çaredür
Ali bakdı gördü bir derin kuyu
Kim ana girse olur başı koyu
Ali bakdı ol saat Düldül’e
Beş yüz kulaç kemendi vardı bile
Kemend ucın kayaya bağladı
Düldül ile Kesikbaş çok ağladı
Dutdı Ali kemendi az az iner
Yedi Mushaf Kur’ân’ı ezber ider
Kemend ucın tutuban indi Ali
Hak inâyet kılur bekler kulı
Kemend ucu geldi Ali’nin eline
Tanrı adını getürdi diline
İsm-i a’zâm duasın okudu
Kemend ucın Ali elinden kodu
İnerdi kuyuya okdan katı
Getürürdi tekbir salavâtı
Yedi gün dün ü gün iner idi
Kâh başı kâh ayağı döner idi
Sekizinci gün Ali indi yere
Oturdı bir saat kendüzin yere
Aklı geldi başına açdı gözün
Secdeye vardı yere urdı yüzün
Karşu bakdı gördi bir demir kapu
Kıbleye döndi Hakka kıldı tapu
Ol kapudan uşa gördü bir saray
Ol sarayda bir hatun var yüzü ay
Ay yüzi kim saray imiş
Tanrı aşkın canına kâr eylemiş
Hoş namazın kılarmış hatun
Ah idüben göğe çıkarmış tütün
Gözyaşından secdesi yaş olmuş
Kesikbaş’ın helâli ol imiş
Anı kodı geçdi gördü bir saray
Ol sarayda beş yüz Müslüman bağlu var
Kamusınun ayağı bağludurur
Div elinden ciğerleri tağlıdurur
Div getürüb bunları besler imiş
Segürüp günde beşin yer imiş
Çünki gördiler kim gelür Ali
Tanrı’nın arslanı ol cömerd veli
Çağruşuben ya Ali feryâd deyu
Div elünden gel bizi kurtar deyu
Ali aydur kim didi beni size
Anlar aydur Mustafâ geldi bize
Ali aydur şimdi bunda gelür didi
Ol sizi div elinden alur didi
Zirâ kim er kendüden ön söz gelür
Cümle bünhan işler ana ma’lûm olur
Anı kodu geçdi gördü bir saray
Kimse mislin görmemiş anın gibi ayarı
Gördü bir döğene benzer başı
Kim sınır taşına benzer her bir daşı
Parmağı var sanasın âdem başı
Bin yaşından geçmişdi ol âsi
Ali ol dem el vurdu Zülfikâr’a
Uyurken kılaydı anı iki pâre
Ali aydur kendüye ya ahi Ali
Tanrı’nın arslanı ol cömerd veli
Bu ad ile yürümek dirlik değil
Bu adı kazanmak erlik değil
Uyurken sen bunu öldüresin
Kamu halkı kendüne güldüresin
Kakıyuben iki kez na’râ urur
Uyurken ol ser boyı turı gelür
Gözin açup çevre yanına bakar
Kakıyuban dişin dişine kakar
Ol dev aydur sen mi kesdin kamu divler başını
Sen mi dökdün kamu gözler yaşını
Kim getürdü seni işbu araya
Nice geldin korkmadan sen buraya
Ben varam derdim bir gün anda sana
Kim virdi seni bunda bana
Tanrı virdi bunda beni
Pâre pâre eyleyem şimdi seni
Ol dev aydur şimdi seni yeyem
Ya’ni dünyada Müslüman mı koyam
Dünyada(n) getürem adunızı
Ne tanışman koyam ne kadınızı
Yiyiserem şeyhunuzı hem hocanuzı
Yakısaram hep cümle şehrünüzi
Böyle deyüp durdı ol yüzi kara
Bin batman gözi varmış iy yâre
Gürzin alup Ali’ye hamle kılur
Ali dahi eline kalkan alur
Bir gürz urdı Ali’nün kalkanına
Hergiz zeval gelmedi kalkanına
Ali’yi üç hamlede alamadı
Kakıdı hem nidesin bilmedi
Çün nevbet Ali’ye değdi iy yâre
Ali dahi el urdu Zülfikâre
Ol Ali aydur deve parmak getür
Tanrı’nın birliğine iman getür
Ol dev aydur bin baş yaşadum dimedüm
Ömrüm içinde din gaygusın yimedüm
Çünki işitdi Ali işbu sözi
Kakıyuban kana döndi gözi
Zülfikârı saldı divin başına
Kesdi indi ol sarayın taşına
Çünkü Ali öldürdü ol devi
Pes dev öldü yıkıldı iblis evi
Çözdi beş yüz Müslümanlu elini
Üleşdirdi anlara div malını
Her birisi eksiğince aldılar
Hep kuyunun dibine derildiler
Anlar aydur ya Ali biz nidelüm
Kuyu derin nice tedbir idelüm
Kuş değülüz kanatlanup uçavuz
Deniz değil gemi düzüp geçevüz
Ali aydur himmet tutun siz arı
Cümlemüze hak kılar şimdi yarı
Dua kılur Ali başını açar
Kabul olur duası arşa geçer
Kamusı anda kodı yere yüzin
Kapu ağzında gördiler kendüzin
Beş yüz Müslüman cümlesi bile
Salavât virüben girdiler bu yola
Haber oldu Resûl’e Ali gelür
Tanrı’nın arslanı Ali gelür
Çıkdı Resûl Ali ile görüşdiler
Sanasın ayıla gün buluşdular
Dua kıldı Resûl ol Kesikbaş’a
Bir latif yiğit oldı ey paşa
Ol Kesikbaş’ın oğlun dev yemişdi
Bir kuruca sünüğin komuşdı
Ana dahi Tanrı can bağışladı
Anın dahı hâsıl oldu murâdı
Okuyanı dinleyeni azâd eyleye tamudan
Uçmağa anı evvel ilet kamudan
Işkın irsün ger dahı Ali senin
Tâ göresin dizârın Mevlânın
Mevlâna Faki Ahmed hürmetine
Sen değir hâkırlar murâdına
Fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilât
Aşkıla vir Muhammede salavât
(Cönk. Satı Kumartaşlıoğlu’nun özel kütüphanesinde bulunan yazma. vr. 8b-16a.)
Eserlerinden Örnekler
Hâzâ Mevlüd-i Kesik Baş
Hazret-i Alî Keremullâh
Başlayalum söze Bismillâh ile
Duruşalum dün ü gün Allâh ile
Bir hikâyet geldi dilime arı
Aydın gerçek kılar ise yarı
Hak yarı kıla bu dilüm söyleye
Mustafâ mu’cizâtın şerh eyleye
İdeyin ger aşkıla dinler isen
Dinleyüben söz ma'nâsın anlarısan
İşiden mü'minler kala tana
Hoş salavât virelüm Peygamber'e
Otururdu Mustafâ dört yâr ile
Otuz üç bin ashâbı cümle bile
Hoş bakarlar Resâl’ün ay yüzüne
Kulak urmuşlar anın şeker sözüne
Gördüler kim bir kesik âdem başı
Ağlayuben gözünden döker yaşı
Gevdesi yok bir acâyib başdurur
Şehîd olmuş iki gözü yaşdurur
Ne gevde var ne ayak ne hod eli
Bir kesik başdurur hemân söyler dili
Ak sakalı var sanasın nur akar
Nura batar her kim yüzine bakar
Yüzini urdu yere kıldı zâri
Zâri zâri ağlatdı Peygamber'i
Ashâbının cümle göyündü özleri
Yaşıla toldı kamunun gözleri
Ali durdu ol başı getürmeğe
Ser idüp anı yerinden ırmağa
Tutdu Ali ol başı kaldırmadı
Miskal zerrece yerinden ırmadı
Kakıdı hem kana döndü gözleri
Ashâbının tekbîr salavât sözleri
Girü tutdı almadı ol gâzi
Na’ra urdı yankılandı tağ yazı
Gayret ile Ali’nin ussı gider
Ol baş aydur Yâ Resûl Ali nider
Ali gibi bin dahı olur ise
Da’va kılup kamusı gelür ise
Kimse beni yerümden getürmeye
Miskal zerrece yerimden ırmaya
Zirâ Hakkın fazlı benimle bile
Söyleşürem dün ü gün Allâh ile
Hak katında ben muradıma irmişem
Bî-gümân ben dizâr-ı Hakk’ı görmüşem
Elli kezin varmışdım ben hacca
Çok namaz kılmışdım hem aca
Gâh yürürdüm yeryüzünde at ile
Gâh çıkardım göğe mu’cizât ile
İsm-i a’zâm duasın bilürdüm
İsâ ile çok namaz kılardım
Kal’a-i Zeyn-din benim şehrimidi
Hızır İlyas mûnis yârimidi
Bir hatunum bir hûb oğlum var idi
İkisi de bana mûnis yârimidi
Avratımı aldı atdı kuyuya
Kaygu komaz gözlerimi uyuya
Avratımı aluvirmezsen bana
Ahiretde da’vacı olam sana
Çün Resûl işitdi çok ağladı
Durdı Ali Zülfikârı bağladı
Ali aydur Yâ Resûl ben varayın
Zülfikâr ile devi iki yarayın
Varayın ya ben ölem ya baş kesem
Yardum ider Allah anı basam
Div elinden kurtaram avratı
Kurtarmazsam binemem düldül atı
Zülfikârı ben dahı kuşanmam
Behlivanlık da’vasını kılmayam
Resûl aydur ya Ali varma ana
Olmaz iken kim zevâl gelür sana
Ali aydur Yâ Resul varıserem
Alnıma yazı ne hak görüserem
Bindi Ali Zülfikârı bağladı
Fâtıma Hasan Hüseyin çok ağladı
Gönderdiler Ali’yi ol menzile
Otuz üç bin ashâbı cümle bile
Gitdi Ali ol Kesikbaş işe
Döndi Resûl gözi toldu yaş ile
Şöyle sürdü Ali ol düldül atı
Ol Kesikbaş okdan katı
Sanasın kim kanadı vardur uçar
Dağ taş dere tepe dimez geçer
Ok atımı bu Ali’den ön gider
Yedi Mushaf Kur’ânı ezber ider
Kanda kim Ali diler namaz kılar
Ol Kesikbaş Ali ile bile kılar
Ali öper ol Kesikbaş'ın yüzin
Hem siler yağlığıla yüzin nurun
Yedi gün düni gün gitdiler
Kudret ile bir araya yetdiler
Ali bakdı gördi kim bu yazı
Döndü sorar Kesikbaş’a ol gazi
Ali aydur işbu ara durur ârî
Kim avratınu dev aldugı yâri
Ol Kesikbaş aydur işbu aradur
Kuyudaki divlere ne çaredür
Ali bakdı gördü bir derin kuyu
Kim ana girse olur başı koyu
Ali bakdı ol saat Düldül’e
Beş yüz kulaç kemendi vardı bile
Kemend ucın kayaya bağladı
Düldül ile Kesikbaş çok ağladı
Dutdı Ali kemendi az az iner
Yedi Mushaf Kur’ân’ı ezber ider
Kemend ucın tutuban indi Ali
Hak inâyet kılur bekler kulı
Kemend ucu geldi Ali’nin eline
Tanrı adını getürdi diline
İsm-i a’zâm duasın okudu
Kemend ucın Ali elinden kodu
İnerdi kuyuya okdan katı
Getürürdi tekbir salavâtı
Yedi gün dün ü gün iner idi
Kâh başı kâh ayağı döner idi
Sekizinci gün Ali indi yere
Oturdı bir saat kendüzin yere
Aklı geldi başına açdı gözün
Secdeye vardı yere urdı yüzün
Karşu bakdı gördi bir demir kapu
Kıbleye döndi Hakka kıldı tapu
Ol kapudan uşa gördü bir saray
Ol sarayda bir hatun var yüzü ay
Ay yüzi kim saray imiş
Tanrı aşkın canına kâr eylemiş
Hoş namazın kılarmış hatun
Ah idüben göğe çıkarmış tütün
Gözyaşından secdesi yaş olmuş
Kesikbaş’ın helâli ol imiş
Anı kodı geçdi gördü bir saray
Ol sarayda beş yüz Müslüman bağlu var
Kamusınun ayağı bağludurur
Div elinden ciğerleri tağlıdurur
Div getürüb bunları besler imiş
Segürüp günde beşin yer imiş
Çünki gördiler kim gelür Ali
Tanrı’nın arslanı ol cömerd veli
Çağruşuben ya Ali feryâd deyu
Div elünden gel bizi kurtar deyu
Ali aydur kim didi beni size
Anlar aydur Mustafâ geldi bize
Ali aydur şimdi bunda gelür didi
Ol sizi div elinden alur didi
Zirâ kim er kendüden ön söz gelür
Cümle bünhan işler ana ma’lûm olur
Anı kodu geçdi gördü bir saray
Kimse mislin görmemiş anın gibi ayarı
Gördü bir döğene benzer başı
Kim sınır taşına benzer her bir daşı
Parmağı var sanasın âdem başı
Bin yaşından geçmişdi ol âsi
Ali ol dem el vurdu Zülfikâr’a
Uyurken kılaydı anı iki pâre
Ali aydur kendüye ya ahi Ali
Tanrı’nın arslanı ol cömerd veli
Bu ad ile yürümek dirlik değil
Bu adı kazanmak erlik değil
Uyurken sen bunu öldüresin
Kamu halkı kendüne güldüresin
Kakıyuben iki kez na’râ urur
Uyurken ol ser boyı turı gelür
Gözin açup çevre yanına bakar
Kakıyuban dişin dişine kakar
Ol dev aydur sen mi kesdin kamu divler başını
Sen mi dökdün kamu gözler yaşını
Kim getürdü seni işbu araya
Nice geldin korkmadan sen buraya
Ben varam derdim bir gün anda sana
Kim virdi seni bunda bana
Tanrı virdi bunda beni
Pâre pâre eyleyem şimdi seni
Ol dev aydur şimdi seni yeyem
Ya’ni dünyada Müslüman mı koyam
Dünyada(n) getürem adunızı
Ne tanışman koyam ne kadınızı
Yiyiserem şeyhunuzı hem hocanuzı
Yakısaram hep cümle şehrünüzi
Böyle deyüp durdı ol yüzi kara
Bin batman gözi varmış iy yâre
Gürzin alup Ali’ye hamle kılur
Ali dahi eline kalkan alur
Bir gürz urdı Ali’nün kalkanına
Hergiz zeval gelmedi kalkanına
Ali’yi üç hamlede alamadı
Kakıdı hem nidesin bilmedi
Çün nevbet Ali’ye değdi iy yâre
Ali dahi el urdu Zülfikâre
Ol Ali aydur deve parmak getür
Tanrı’nın birliğine iman getür
Ol dev aydur bin baş yaşadum dimedüm
Ömrüm içinde din gaygusın yimedüm
Çünki işitdi Ali işbu sözi
Kakıyuban kana döndi gözi
Zülfikârı saldı divin başına
Kesdi indi ol sarayın taşına
Çünkü Ali öldürdü ol devi
Pes dev öldü yıkıldı iblis evi
Çözdi beş yüz Müslümanlu elini
Üleşdirdi anlara div malını
Her birisi eksiğince aldılar
Hep kuyunun dibine derildiler
Anlar aydur ya Ali biz nidelüm
Kuyu derin nice tedbir idelüm
Kuş değülüz kanatlanup uçavuz
Deniz değil gemi düzüp geçevüz
Ali aydur himmet tutun siz arı
Cümlemüze hak kılar şimdi yarı
Dua kılur Ali başını açar
Kabul olur duası arşa geçer
Kamusı anda kodı yere yüzin
Kapu ağzında gördiler kendüzin
Beş yüz Müslüman cümlesi bile
Salavât virüben girdiler bu yola
Haber oldu Resûl’e Ali gelür
Tanrı’nın arslanı Ali gelür
Çıkdı Resûl Ali ile görüşdiler
Sanasın ayıla gün buluşdular
Dua kıldı Resûl ol Kesikbaş’a
Bir latif yiğit oldı ey paşa
Ol Kesikbaş’ın oğlun dev yemişdi
Bir kuruca sünüğin komuşdı
Ana dahi Tanrı can bağışladı
Anın dahı hâsıl oldu murâdı
Okuyanı dinleyeni azâd eyleye tamudan
Uçmağa anı evvel ilet kamudan
Işkın irsün ger dahı Ali senin
Tâ göresin dizârın Mevlânın
Mevlâna Faki Ahmed hürmetine
Sen değir hâkırlar murâdına
Fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilât
Aşkıla vir Muhammede salavât
(Cönk. Satı Kumartaşlıoğlu’nun özel kütüphanesinde bulunan yazma. vr. 8b-16a.)