Madde Detay
KUL HİMMET ÜSTADIM, İbrahim
(d. 1192/1779? - ö. 1301/1844?)
tekke şairi
(Tekke / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı İbrahim’dir. Aile adına Öksüzoğulları denir. Tahminen 1779'da, Sivas’ın Divriği ilçesinin Karabegan bucağına bağlı Örenik/Aydoğan köyünde doğmuştur. Kul Himmet Üstadım, bu yörede Âşık İbrahim olarak da tanınır. 1844 yılında, Divriği nüfus kayıtlarına göre, Öksüzoğullarından İbrahim’in o tarihte sağ olmadığı ancak oğlu Hasan’ın altmış beş yaşında ve sağ olduğu anlaşılmaktadır. Daha sonraki defterlerde de Kul Himmet Üstadım’ın torunlarının kayıtlarına rastlanmıştır. Kul Himmet Üstadım’ın oğlu İbrahim’in 1844 yılında altmış beş yaşında olması nedeniyle, Kul Himmet Üstadım’ın doğumunun 1779 yılına denk geldiği tahmin edilir. Divriği bölgesinde yaşadığı ve mensubu olduğu ailenin Hafik ilçesinin Yalıncak köyündeki Yalıncak tekkesinden olduğu şu şiirlerinden açıkça anlaşılmaktadır: Derdimin dermanı Sultan Yalıncak, Gözünü sevdiğim Yalıncak oğlu. Kul Himmet Üstadım'ın Yalıncak tekkesine bağlı olmasına rağmen Bektaşi olduğu ve Hacı Bektaş Tekkesine birkaç defa gidip geldiği bilinmektedir. Kul Himmet Üstadım'ın doğum tarihi gibi ölüm tarihi de kesin olarak bilinmemektedir. Ancak yine doğduğu köy olan Sivas’ın Divriği ilçesinin Karabegan bucağına bağlı Örenik/Aydoğan köyünde vefat ettiği tahmin edilmektedir.
Kul Himmet Üstadım’ın şiirlerinin çoğu pek çok cönk, mecmua ve neşriyatta 16. yüzyılda yaşamış olan Kul Himmet’e mal edilmiştir. Son dönemlerde yapılan çalışmalar, 16. yüzyılda yaşamış olan Kul Himmet ile 19. yüzyılda yaşamış olan Kul Himmet Üstadım’ın farklı şairler olduklarını ve Kul Himmet’e mal edilen bazı şiirlerin gerçekte Kul Himmet Üstadım’a ait olduğunu vurgulamıştır. Kul Himmet Üstadım’ın doluyu 16. yüzyılda yaşayan Kul Himmet’ten içtiği ve onu üstad olarak kabul ettiği biliniyor. Kul Himmet Üstadım’ı 16.yüzyılda yaşamış olan Tokatlı Kul Himmet’den ayıran en önemli fark sadece “Üstadım” kelimesidir. Bu nedenle günümüzde Kul Himmet Üstadım mahlaslı bütün şiirlerin Âşık İbrahim’e yani bu yüzyılda yaşamış olan Kul Himmet Üstadım’a ait olduğu kabul edilmektedir. Nitekim gerek köyünde yaşayanlar, gerekse bizzat kendisi şu şiirinde olduğu gibi asıl adının İbrahim olduğunu söyler: Âşık İbrahim de bir mana söyler, Ben gidersem ismim kalsın dillerde.
Kul Himmet Üstadım dinî-tasavvufi düşünceyi, mensubu bulunduğu Alevi-Bektaşi felsefesi etrafında şekillendirerek şiirlerine yansıtan bir şairdir. Bu nedenle özellikle de Bektaşi mecmualarında şiirlerine oldukça sık rastladığımız Kul Himmet Üstadım'ın söylediği nefesler önemli bir yer tutmaktadır. Şair, Hz. Ali ve On İki İmam’ı şiirlerinde en fazla zikreden şairler arasında yer alır. Şiirlerinde sadece tarikat ile ilgili konulara değil; günlük hayatla ilgili konulara da yer vermiştir. Örneğin, bir kızın gelin olması ve kahrından ölmesi ile ilgili bir ağıt "Atım eğerlendi kapıya geldi, Anam bana yana yana ağlasın" veya yağmur yağmadığı zaman köylülerle beraber yağmur duasına çıkılması ile ilgili bir dua, "Ta ezelden kurulur binası, Sağrı Çamlık derler pîre gelmişim" ya da sevgi ve saygı ile ilgili "Gel seninle bir ahd'aman edelim, Hal evinde hal olalım sevdiğim" gibi konular Kul Himmet Üstadım’ın şiirlerinde yer almaktadır.
Kul Himmet Üstadım kendisinden sonra gelen bazı âşıklar üzerinde de etkili olmuştur. Öyle ki ölümünden sonra dünyaya gelen iki âşığın “Kul Himmet Üstadım” mahlasıyla tapşırdığı görülmektedir. Bu âşıklardan biri Divriği’nin Örenik köyünden İbrahim’dir. Diğeri ise İmranlı’nın Söğütlü köyünden Hacik Kız (Hatice) dır. Her iki âşık da Kul Himmet Üstadım’a bağlılıkları nedeniyle onun mahlasını kullanmışlardır.
Kul Himmet Üstadım ile ilgili son yıllarda, en önemli çalışmalardan biri İbrahim Aslanoğlu tarafından 1976 yılında yapılmıştır. Araştırmacı çalışmasında Kul Himmet Üstadım’a ait toplam 53 şiire yer vermiştir. Hasan Yalıncaklı adlı araştırmacı da çalışmasında yer verdiği Kul Himmet Üstadım’a ait şiirlerin, iddia edildiği gibi, 16. yüzyılda yaşayan Tokatlı Kul Himmet’a ait olmadıklarını vurgulamıştır.
Kul Himmet Üstadım, XIX. yüzyılda Âşık Edebiyatında önemli yere sahip olan Salih Baba, Bitlisli Müştak Baba, Turabî, Seyranî, Âşık Veli, Esirî, Ruhsatî, Cemalî Baba ve Mihrabî gibi âşıklarla beraber hem Tekke ve hem de Âşık tarzına ait şiirleri bulunan şairler içinde de anılmaktadır. Bu yüzyılda âşıklık geleneğinin icaplarından olan bir tekkeye bağlanma ve o tekkenin görüşlerine uygun şiirler söyleme ilkesine uyan şairlerden biridir.
Kul Himmet Üstadım’ın şiirleri türkü olarak da Anadolu’nun pek çok değişik yöresinde bilinir ve söylenir. Bu türküler arasında özellikle şu türküler yaygın olarak söylenmektedir: bugün bize pir geldi, gafil kalma şaşkın, ismim kaldı dillerde, böyle ayrılığı gören varm’ola, gafil kaldır kalbindeki gümanı, altının kadrini sarrafı bilir.
Kaynakça
Aslanoğlu, İbrahim (1973). "Kul Himmet Üstadım'ın Yayınlanmamış Şiirleri". Sivas Folkloru. 4.
Aslanoğlu, İbrahim (1976). Kul Himmet Üstadım. Sivas: Emek Matbaası.
Aslanoğlu, İbrahim (1997). Kul Himmet. İstanbul: Ekin Yay.
Gürel, Ziya (1980 ). Halk Aşıklarından Deyişler. Ankara: Olgaç Matbaası.
Oğuz, Öcal vd. (2003). Türk Halk Edebiyatı El Kitabı. Ankara: Grafiker Yay.
Öztelli, Cahit (1973). "Belgesel Bir Şiir Dolayısıyla Kul Himmet Üstadım". Sivas Folkloru. 1 (17): 12.
Yalıncaklı, Hasan (1995). Kul Himmet Üstadım, Hayatı, Şiirleri ve Menkıbeleri. Ankara: Rem.
Yardımcı, Mehmet (1998). "Kul Himmet Üstadım’ın Kul Himmet’le Karıştırılan ve Bilinmeyen Şiirleri". I. Emlek Yöresi Halk Ozanları Sempozyumu Bildirileri. Ankara. 128-142.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DOÇ. DR. SÜHEYLA SARITAŞYayın Tarihi: 26.09.2013Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Mürüvvetname
Hak’tan bir sevdadır geldi serime
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
Yalvarırım Hacı Bektaş pîrime
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
Fatma Ana hayalini sezerim
Şehriban Ana’da kaldı nazarım
Ali Ali diye ağlar gezerim
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
Muhammed Ali’dir ser çeşme gözü
Hasan'la Hüseyin kabul et bizi
Zeynel Bâkır ile sürelim izi
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
İmam Câfer Kâzım Musa-yı Rıza
Bizi dergâhından eyleme cüda
Takî ile Nakî imdat et bize
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
Hasan Askerî'nin bütündür ahdi
Mağaradan gelen Muhammet Mehdi
Nice âşıkları aşkına yaktı
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
Hakikat evinde iman eylerim
Eriş Şah-ı Merdan dilek dilerim
Bu sinemi aşk oduyla delerim
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
Kul Himmet Üstadım kaynadı coştu
Hızır Nebi Hızır İlyas ulaştı
Üç güzel sevdası serime düştü
Mustafa Murtaza Haydar aşkına
Aslanoğlu, İbrahim (1976). Kul Himmet Üstadım. Sivas: Emek Matbaası. 23-24.
Destan
Yerde insan gökte melek yoğuken
Kudretinden bir nur indi süzüldü
Cümle mahluk kandildeki nur iken
"Ayın" Ali "Mim" Muhammet yazıldı
O dem yaratıldı dev ile peri
Kaf''tan Kaf'a hükmederdi her biri
Vardı hem onların bir sultanları
Gayet pehlivandı zor bazu idi
Üçyüz elli batman gürzü çıkardı
Uzun kargı kûhi Kaf'ı yıkardı
Cümle dağlar onun havfin çekerdi
Yedi iklim dört köşeye zar idi
Üçyüz altmış arşın idi kameti
Hiçbir kula benzemezdi heybeti
Yetmiş yedi arşın idi sıfatı
Bakınca mağripten maşrık düz idi
Kaf dağında bir bağ vardı hurmadan
Ol vakit yok idi Dünyada insan
Gördü bağ içinde bir tane civan
Şad ü hurrem olup gayet sevindi
Nigâr mısın deyip sundu elini
Benliğinden geçti sindi halini
Özge bilemedi hiç ahvalini
Tezden hemen yüz üstüne yıkıldı
Yedi günden sonra buldu özünü
Elini bağlı kan doldurmuş gözünü
Sultan Süleyman'a vurdu yüzünü
Süleyman'sın şu bendini çöz indi
Süleyman der kim bağladı elini
Kaddin hilal olmuş bükmüş belini
Kim eyledi sana bunca zulümü
Hak'kın emri böyle imiş gez indi
Dev de der ki beni bağlayan uşak
Akıl baliğ değil on iki ancak
Bir darp ile beni eyledi helâk
Yavru şahin gibi uçtu süzüldü
Süleyman der biz bu sırrı biliriz
Ol işi tutanı biz de severiz
Sanma senin ellerini çözeriz
Elin bağlı bin yıl yıl dahi gez indi
Dev de der ki âhirinde n'olacak
Bu dert bize kıyamete kalacak
Süleyman der Muhammet var gelecek
Âhir zaman yakın derler sezildi
Nice bin yıl geçti nice bin saat
Yer duruldu karşı geldi yedi kat
Zâhir oldu Ali ile Muhammet
Karşısında dev dirildi dizildi
Mekke Medine'nin halkı duruştu
Devi görenlerin tebdili şaştı
Kâbe'nin üstüne gölgesi düştü
Kamu görenlerin benzi bozuldu
Yedi iklim padişahı geldiler
Geldiler de taraf taraf kondular
Tezden Muhammet'e haber verdiler
Gelince bir haber ol gel tez dedi
Muhammet der dev'e nerde bağlandın
Adın nedir bunca nerde eğlendin
Süleyman Nebî'ye Nuh'a varmadın
Elin bağlı bin yıl dahi gez indi
Dev de der ki yüzbin adım atladım
Kaf'tan Kaf'a kadar hükmeder idim
Süleyman Nebi'ye Nuh'a uğradım
Ne yaram öğündü ne bağ çözüldü
Yüz yiğirmi dörde verilmez adet
Bunca peygamberden bulmadım medet
Elaman mürüvvet kıl ya Muhammet
Kuşça canım kafesinden süzüldü
Süleyman'dan haberini alın mı
Kaf'tan ırak yollarından gelin mi
Görünceğiz sen oğlanı bilin mi
Eğlenme de şu orduyu gez indi
Büyük küçük bu haberi duydular
Dellal koyup çarşı çarşı sordular
Cümlesi de derildiler geldiler
Hepsi devin karşısında dizildi
Nice günler geçti aylar savuştu
Dert ehli de dermanına kavuştu
Bunca insan tekçe tekçe buluştu
Gümanım kalmadı umum süzüldü
Dev de der ki beni aldı bu merak
Gelemem bir dahi menzilim ırak
Aradığım oğlan burdadır mutlak
Yana yana şu vücudum köz oldu
Muhammet der deve dava eyledin
Bunca halkı bir araya derledin
Oğlan burda sen oğlanı görmedin
Elin bağlı bin yıl dahi gez indi
Dev der ki sanmam beni deliyim
Kaf'tan ırak yollarımdan gelirim
Görüneceğiz ben oğlanı bilirim
Kaşlarında Mim Duası yazılı
Hak emriyle gökten Cebrail indi
İndi de namına sultanı sundu
Allah Muhammet'e selam gönderdi
Muhammet'sin dev bendini çöz indi
Muhammet Selman'a gel dedi geldi
Âleme bir nurdur balkıdı doğdu
Selman'ın donunda Ali'yi gördü
Dev Muhammet hırkasına sarıldı
Dev de Muhammet'e söyler pusudan
İşte ellerini bağlayan oğlan
Yerde insan gökte melek yoğuken
Duyar idim çok dev başın keserdi
Ali devin kusuruna kalmadı
Kimi inandı da kimi inanmadı
Ta elestten ikrar veren dönmedi
Münkirin gönlüne lânet yazıldı
Büyük küçük bu haberi işitti
Ali'nin sırrına kim erdi yetti
Dev Müslüman oldu sılaya gitti
Cemaat dağıldı alay bozuldu
Kul Himmet Üstadım dediğim neden
Gitmiyor sevdası bir dem serimden
İkrarlık güderek Elest deminden
Hak'kın ismi kalbimize yazıldı
Aslanoğlu, İbrahim (1976). Kul Himmet Üstadım. Sivas: Emek Matbaası. 34-38.
Nefes
Seyyah olup şu âlemi gezerken
Deşt edip cihanı gezen geldin mi
Şu garip başımdan aldın aklımı
Aklımı başından alan geldin mi
Her ne ister isen açık bazarım
Dost aşkına ben derimi yüzerim
Hayalinde gönül eğler gezerim
Dermansız yaramı saran geldin mi
Aşkın küresinde yüreğim pişti
Korkarım araya engel karıştı
Şahı Merdan Ali geldi yerişti
Gizli sırlarıma eren geldin mi
Naz etme sevdiğim nazın vakti mi
Gönül seyyah eder gezer iklimi
Bir güzel sevmişim alır aklımı
Hemi alıp hemi veren geldin mi
Kul Himmet Üstadım aklımı alı
Serimi onulmaz sevdaya saldı
Dahi birkaç sözüm bekaya kaldı
Dünyada ahrette yârân geldi mi
Aslanoğlu, İbrahim (1976). Kul Himmet Üstadım. Sivas: Emek Matbaası. 51-52.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 26.09.2013Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Mürüvvetname
Hak’tan bir sevdadır geldi serime
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
Yalvarırım Hacı Bektaş pîrime
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
Fatma Ana hayalini sezerim
Şehriban Ana’da kaldı nazarım
Ali Ali diye ağlar gezerim
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
Muhammed Ali’dir ser çeşme gözü
Hasan'la Hüseyin kabul et bizi
Zeynel Bâkır ile sürelim izi
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
İmam Câfer Kâzım Musa-yı Rıza
Bizi dergâhından eyleme cüda
Takî ile Nakî imdat et bize
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
Hasan Askerî'nin bütündür ahdi
Mağaradan gelen Muhammet Mehdi
Nice âşıkları aşkına yaktı
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
Hakikat evinde iman eylerim
Eriş Şah-ı Merdan dilek dilerim
Bu sinemi aşk oduyla delerim
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
Kul Himmet Üstadım kaynadı coştu
Hızır Nebi Hızır İlyas ulaştı
Üç güzel sevdası serime düştü
Mustafa Murtaza Haydar aşkına
Aslanoğlu, İbrahim (1976). Kul Himmet Üstadım. Sivas: Emek Matbaası. 23-24.
Destan
Yerde insan gökte melek yoğuken
Kudretinden bir nur indi süzüldü
Cümle mahluk kandildeki nur iken
"Ayın" Ali "Mim" Muhammet yazıldı
O dem yaratıldı dev ile peri
Kaf''tan Kaf'a hükmederdi her biri
Vardı hem onların bir sultanları
Gayet pehlivandı zor bazu idi
Üçyüz elli batman gürzü çıkardı
Uzun kargı kûhi Kaf'ı yıkardı
Cümle dağlar onun havfin çekerdi
Yedi iklim dört köşeye zar idi
Üçyüz altmış arşın idi kameti
Hiçbir kula benzemezdi heybeti
Yetmiş yedi arşın idi sıfatı
Bakınca mağripten maşrık düz idi
Kaf dağında bir bağ vardı hurmadan
Ol vakit yok idi Dünyada insan
Gördü bağ içinde bir tane civan
Şad ü hurrem olup gayet sevindi
Nigâr mısın deyip sundu elini
Benliğinden geçti sindi halini
Özge bilemedi hiç ahvalini
Tezden hemen yüz üstüne yıkıldı
Yedi günden sonra buldu özünü
Elini bağlı kan doldurmuş gözünü
Sultan Süleyman'a vurdu yüzünü
Süleyman'sın şu bendini çöz indi
Süleyman der kim bağladı elini
Kaddin hilal olmuş bükmüş belini
Kim eyledi sana bunca zulümü
Hak'kın emri böyle imiş gez indi
Dev de der ki beni bağlayan uşak
Akıl baliğ değil on iki ancak
Bir darp ile beni eyledi helâk
Yavru şahin gibi uçtu süzüldü
Süleyman der biz bu sırrı biliriz
Ol işi tutanı biz de severiz
Sanma senin ellerini çözeriz
Elin bağlı bin yıl yıl dahi gez indi
Dev de der ki âhirinde n'olacak
Bu dert bize kıyamete kalacak
Süleyman der Muhammet var gelecek
Âhir zaman yakın derler sezildi
Nice bin yıl geçti nice bin saat
Yer duruldu karşı geldi yedi kat
Zâhir oldu Ali ile Muhammet
Karşısında dev dirildi dizildi
Mekke Medine'nin halkı duruştu
Devi görenlerin tebdili şaştı
Kâbe'nin üstüne gölgesi düştü
Kamu görenlerin benzi bozuldu
Yedi iklim padişahı geldiler
Geldiler de taraf taraf kondular
Tezden Muhammet'e haber verdiler
Gelince bir haber ol gel tez dedi
Muhammet der dev'e nerde bağlandın
Adın nedir bunca nerde eğlendin
Süleyman Nebî'ye Nuh'a varmadın
Elin bağlı bin yıl dahi gez indi
Dev de der ki yüzbin adım atladım
Kaf'tan Kaf'a kadar hükmeder idim
Süleyman Nebi'ye Nuh'a uğradım
Ne yaram öğündü ne bağ çözüldü
Yüz yiğirmi dörde verilmez adet
Bunca peygamberden bulmadım medet
Elaman mürüvvet kıl ya Muhammet
Kuşça canım kafesinden süzüldü
Süleyman'dan haberini alın mı
Kaf'tan ırak yollarından gelin mi
Görünceğiz sen oğlanı bilin mi
Eğlenme de şu orduyu gez indi
Büyük küçük bu haberi duydular
Dellal koyup çarşı çarşı sordular
Cümlesi de derildiler geldiler
Hepsi devin karşısında dizildi
Nice günler geçti aylar savuştu
Dert ehli de dermanına kavuştu
Bunca insan tekçe tekçe buluştu
Gümanım kalmadı umum süzüldü
Dev de der ki beni aldı bu merak
Gelemem bir dahi menzilim ırak
Aradığım oğlan burdadır mutlak
Yana yana şu vücudum köz oldu
Muhammet der deve dava eyledin
Bunca halkı bir araya derledin
Oğlan burda sen oğlanı görmedin
Elin bağlı bin yıl dahi gez indi
Dev der ki sanmam beni deliyim
Kaf'tan ırak yollarımdan gelirim
Görüneceğiz ben oğlanı bilirim
Kaşlarında Mim Duası yazılı
Hak emriyle gökten Cebrail indi
İndi de namına sultanı sundu
Allah Muhammet'e selam gönderdi
Muhammet'sin dev bendini çöz indi
Muhammet Selman'a gel dedi geldi
Âleme bir nurdur balkıdı doğdu
Selman'ın donunda Ali'yi gördü
Dev Muhammet hırkasına sarıldı
Dev de Muhammet'e söyler pusudan
İşte ellerini bağlayan oğlan
Yerde insan gökte melek yoğuken
Duyar idim çok dev başın keserdi
Ali devin kusuruna kalmadı
Kimi inandı da kimi inanmadı
Ta elestten ikrar veren dönmedi
Münkirin gönlüne lânet yazıldı
Büyük küçük bu haberi işitti
Ali'nin sırrına kim erdi yetti
Dev Müslüman oldu sılaya gitti
Cemaat dağıldı alay bozuldu
Kul Himmet Üstadım dediğim neden
Gitmiyor sevdası bir dem serimden
İkrarlık güderek Elest deminden
Hak'kın ismi kalbimize yazıldı
Aslanoğlu, İbrahim (1976). Kul Himmet Üstadım. Sivas: Emek Matbaası. 34-38.
Nefes
Seyyah olup şu âlemi gezerken
Deşt edip cihanı gezen geldin mi
Şu garip başımdan aldın aklımı
Aklımı başından alan geldin mi
Her ne ister isen açık bazarım
Dost aşkına ben derimi yüzerim
Hayalinde gönül eğler gezerim
Dermansız yaramı saran geldin mi
Aşkın küresinde yüreğim pişti
Korkarım araya engel karıştı
Şahı Merdan Ali geldi yerişti
Gizli sırlarıma eren geldin mi
Naz etme sevdiğim nazın vakti mi
Gönül seyyah eder gezer iklimi
Bir güzel sevmişim alır aklımı
Hemi alıp hemi veren geldin mi
Kul Himmet Üstadım aklımı alı
Serimi onulmaz sevdaya saldı
Dahi birkaç sözüm bekaya kaldı
Dünyada ahrette yârân geldi mi
Aslanoğlu, İbrahim (1976). Kul Himmet Üstadım. Sivas: Emek Matbaası. 51-52.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Mürüvvetname
Hak’tan bir sevdadır geldi serime
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
Yalvarırım Hacı Bektaş pîrime
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
Fatma Ana hayalini sezerim
Şehriban Ana’da kaldı nazarım
Ali Ali diye ağlar gezerim
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
Muhammed Ali’dir ser çeşme gözü
Hasan'la Hüseyin kabul et bizi
Zeynel Bâkır ile sürelim izi
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
İmam Câfer Kâzım Musa-yı Rıza
Bizi dergâhından eyleme cüda
Takî ile Nakî imdat et bize
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
Hasan Askerî'nin bütündür ahdi
Mağaradan gelen Muhammet Mehdi
Nice âşıkları aşkına yaktı
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
Hakikat evinde iman eylerim
Eriş Şah-ı Merdan dilek dilerim
Bu sinemi aşk oduyla delerim
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
Kul Himmet Üstadım kaynadı coştu
Hızır Nebi Hızır İlyas ulaştı
Üç güzel sevdası serime düştü
Mustafa Murtaza Haydar aşkına
Aslanoğlu, İbrahim (1976). Kul Himmet Üstadım. Sivas: Emek Matbaası. 23-24.
Destan
Yerde insan gökte melek yoğuken
Kudretinden bir nur indi süzüldü
Cümle mahluk kandildeki nur iken
"Ayın" Ali "Mim" Muhammet yazıldı
O dem yaratıldı dev ile peri
Kaf''tan Kaf'a hükmederdi her biri
Vardı hem onların bir sultanları
Gayet pehlivandı zor bazu idi
Üçyüz elli batman gürzü çıkardı
Uzun kargı kûhi Kaf'ı yıkardı
Cümle dağlar onun havfin çekerdi
Yedi iklim dört köşeye zar idi
Üçyüz altmış arşın idi kameti
Hiçbir kula benzemezdi heybeti
Yetmiş yedi arşın idi sıfatı
Bakınca mağripten maşrık düz idi
Kaf dağında bir bağ vardı hurmadan
Ol vakit yok idi Dünyada insan
Gördü bağ içinde bir tane civan
Şad ü hurrem olup gayet sevindi
Nigâr mısın deyip sundu elini
Benliğinden geçti sindi halini
Özge bilemedi hiç ahvalini
Tezden hemen yüz üstüne yıkıldı
Yedi günden sonra buldu özünü
Elini bağlı kan doldurmuş gözünü
Sultan Süleyman'a vurdu yüzünü
Süleyman'sın şu bendini çöz indi
Süleyman der kim bağladı elini
Kaddin hilal olmuş bükmüş belini
Kim eyledi sana bunca zulümü
Hak'kın emri böyle imiş gez indi
Dev de der ki beni bağlayan uşak
Akıl baliğ değil on iki ancak
Bir darp ile beni eyledi helâk
Yavru şahin gibi uçtu süzüldü
Süleyman der biz bu sırrı biliriz
Ol işi tutanı biz de severiz
Sanma senin ellerini çözeriz
Elin bağlı bin yıl yıl dahi gez indi
Dev de der ki âhirinde n'olacak
Bu dert bize kıyamete kalacak
Süleyman der Muhammet var gelecek
Âhir zaman yakın derler sezildi
Nice bin yıl geçti nice bin saat
Yer duruldu karşı geldi yedi kat
Zâhir oldu Ali ile Muhammet
Karşısında dev dirildi dizildi
Mekke Medine'nin halkı duruştu
Devi görenlerin tebdili şaştı
Kâbe'nin üstüne gölgesi düştü
Kamu görenlerin benzi bozuldu
Yedi iklim padişahı geldiler
Geldiler de taraf taraf kondular
Tezden Muhammet'e haber verdiler
Gelince bir haber ol gel tez dedi
Muhammet der dev'e nerde bağlandın
Adın nedir bunca nerde eğlendin
Süleyman Nebî'ye Nuh'a varmadın
Elin bağlı bin yıl dahi gez indi
Dev de der ki yüzbin adım atladım
Kaf'tan Kaf'a kadar hükmeder idim
Süleyman Nebi'ye Nuh'a uğradım
Ne yaram öğündü ne bağ çözüldü
Yüz yiğirmi dörde verilmez adet
Bunca peygamberden bulmadım medet
Elaman mürüvvet kıl ya Muhammet
Kuşça canım kafesinden süzüldü
Süleyman'dan haberini alın mı
Kaf'tan ırak yollarından gelin mi
Görünceğiz sen oğlanı bilin mi
Eğlenme de şu orduyu gez indi
Büyük küçük bu haberi duydular
Dellal koyup çarşı çarşı sordular
Cümlesi de derildiler geldiler
Hepsi devin karşısında dizildi
Nice günler geçti aylar savuştu
Dert ehli de dermanına kavuştu
Bunca insan tekçe tekçe buluştu
Gümanım kalmadı umum süzüldü
Dev de der ki beni aldı bu merak
Gelemem bir dahi menzilim ırak
Aradığım oğlan burdadır mutlak
Yana yana şu vücudum köz oldu
Muhammet der deve dava eyledin
Bunca halkı bir araya derledin
Oğlan burda sen oğlanı görmedin
Elin bağlı bin yıl dahi gez indi
Dev der ki sanmam beni deliyim
Kaf'tan ırak yollarımdan gelirim
Görüneceğiz ben oğlanı bilirim
Kaşlarında Mim Duası yazılı
Hak emriyle gökten Cebrail indi
İndi de namına sultanı sundu
Allah Muhammet'e selam gönderdi
Muhammet'sin dev bendini çöz indi
Muhammet Selman'a gel dedi geldi
Âleme bir nurdur balkıdı doğdu
Selman'ın donunda Ali'yi gördü
Dev Muhammet hırkasına sarıldı
Dev de Muhammet'e söyler pusudan
İşte ellerini bağlayan oğlan
Yerde insan gökte melek yoğuken
Duyar idim çok dev başın keserdi
Ali devin kusuruna kalmadı
Kimi inandı da kimi inanmadı
Ta elestten ikrar veren dönmedi
Münkirin gönlüne lânet yazıldı
Büyük küçük bu haberi işitti
Ali'nin sırrına kim erdi yetti
Dev Müslüman oldu sılaya gitti
Cemaat dağıldı alay bozuldu
Kul Himmet Üstadım dediğim neden
Gitmiyor sevdası bir dem serimden
İkrarlık güderek Elest deminden
Hak'kın ismi kalbimize yazıldı
Aslanoğlu, İbrahim (1976). Kul Himmet Üstadım. Sivas: Emek Matbaası. 34-38.
Nefes
Seyyah olup şu âlemi gezerken
Deşt edip cihanı gezen geldin mi
Şu garip başımdan aldın aklımı
Aklımı başından alan geldin mi
Her ne ister isen açık bazarım
Dost aşkına ben derimi yüzerim
Hayalinde gönül eğler gezerim
Dermansız yaramı saran geldin mi
Aşkın küresinde yüreğim pişti
Korkarım araya engel karıştı
Şahı Merdan Ali geldi yerişti
Gizli sırlarıma eren geldin mi
Naz etme sevdiğim nazın vakti mi
Gönül seyyah eder gezer iklimi
Bir güzel sevmişim alır aklımı
Hemi alıp hemi veren geldin mi
Kul Himmet Üstadım aklımı alı
Serimi onulmaz sevdaya saldı
Dahi birkaç sözüm bekaya kaldı
Dünyada ahrette yârân geldi mi
Aslanoğlu, İbrahim (1976). Kul Himmet Üstadım. Sivas: Emek Matbaası. 51-52.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Mürüvvetname
Hak’tan bir sevdadır geldi serime
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
Yalvarırım Hacı Bektaş pîrime
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
Fatma Ana hayalini sezerim
Şehriban Ana’da kaldı nazarım
Ali Ali diye ağlar gezerim
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
Muhammed Ali’dir ser çeşme gözü
Hasan'la Hüseyin kabul et bizi
Zeynel Bâkır ile sürelim izi
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
İmam Câfer Kâzım Musa-yı Rıza
Bizi dergâhından eyleme cüda
Takî ile Nakî imdat et bize
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
Hasan Askerî'nin bütündür ahdi
Mağaradan gelen Muhammet Mehdi
Nice âşıkları aşkına yaktı
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
Hakikat evinde iman eylerim
Eriş Şah-ı Merdan dilek dilerim
Bu sinemi aşk oduyla delerim
Mustafa Murtaza Hayder aşkına
Kul Himmet Üstadım kaynadı coştu
Hızır Nebi Hızır İlyas ulaştı
Üç güzel sevdası serime düştü
Mustafa Murtaza Haydar aşkına
Aslanoğlu, İbrahim (1976). Kul Himmet Üstadım. Sivas: Emek Matbaası. 23-24.
Destan
Yerde insan gökte melek yoğuken
Kudretinden bir nur indi süzüldü
Cümle mahluk kandildeki nur iken
"Ayın" Ali "Mim" Muhammet yazıldı
O dem yaratıldı dev ile peri
Kaf''tan Kaf'a hükmederdi her biri
Vardı hem onların bir sultanları
Gayet pehlivandı zor bazu idi
Üçyüz elli batman gürzü çıkardı
Uzun kargı kûhi Kaf'ı yıkardı
Cümle dağlar onun havfin çekerdi
Yedi iklim dört köşeye zar idi
Üçyüz altmış arşın idi kameti
Hiçbir kula benzemezdi heybeti
Yetmiş yedi arşın idi sıfatı
Bakınca mağripten maşrık düz idi
Kaf dağında bir bağ vardı hurmadan
Ol vakit yok idi Dünyada insan
Gördü bağ içinde bir tane civan
Şad ü hurrem olup gayet sevindi
Nigâr mısın deyip sundu elini
Benliğinden geçti sindi halini
Özge bilemedi hiç ahvalini
Tezden hemen yüz üstüne yıkıldı
Yedi günden sonra buldu özünü
Elini bağlı kan doldurmuş gözünü
Sultan Süleyman'a vurdu yüzünü
Süleyman'sın şu bendini çöz indi
Süleyman der kim bağladı elini
Kaddin hilal olmuş bükmüş belini
Kim eyledi sana bunca zulümü
Hak'kın emri böyle imiş gez indi
Dev de der ki beni bağlayan uşak
Akıl baliğ değil on iki ancak
Bir darp ile beni eyledi helâk
Yavru şahin gibi uçtu süzüldü
Süleyman der biz bu sırrı biliriz
Ol işi tutanı biz de severiz
Sanma senin ellerini çözeriz
Elin bağlı bin yıl yıl dahi gez indi
Dev de der ki âhirinde n'olacak
Bu dert bize kıyamete kalacak
Süleyman der Muhammet var gelecek
Âhir zaman yakın derler sezildi
Nice bin yıl geçti nice bin saat
Yer duruldu karşı geldi yedi kat
Zâhir oldu Ali ile Muhammet
Karşısında dev dirildi dizildi
Mekke Medine'nin halkı duruştu
Devi görenlerin tebdili şaştı
Kâbe'nin üstüne gölgesi düştü
Kamu görenlerin benzi bozuldu
Yedi iklim padişahı geldiler
Geldiler de taraf taraf kondular
Tezden Muhammet'e haber verdiler
Gelince bir haber ol gel tez dedi
Muhammet der dev'e nerde bağlandın
Adın nedir bunca nerde eğlendin
Süleyman Nebî'ye Nuh'a varmadın
Elin bağlı bin yıl dahi gez indi
Dev de der ki yüzbin adım atladım
Kaf'tan Kaf'a kadar hükmeder idim
Süleyman Nebi'ye Nuh'a uğradım
Ne yaram öğündü ne bağ çözüldü
Yüz yiğirmi dörde verilmez adet
Bunca peygamberden bulmadım medet
Elaman mürüvvet kıl ya Muhammet
Kuşça canım kafesinden süzüldü
Süleyman'dan haberini alın mı
Kaf'tan ırak yollarından gelin mi
Görünceğiz sen oğlanı bilin mi
Eğlenme de şu orduyu gez indi
Büyük küçük bu haberi duydular
Dellal koyup çarşı çarşı sordular
Cümlesi de derildiler geldiler
Hepsi devin karşısında dizildi
Nice günler geçti aylar savuştu
Dert ehli de dermanına kavuştu
Bunca insan tekçe tekçe buluştu
Gümanım kalmadı umum süzüldü
Dev de der ki beni aldı bu merak
Gelemem bir dahi menzilim ırak
Aradığım oğlan burdadır mutlak
Yana yana şu vücudum köz oldu
Muhammet der deve dava eyledin
Bunca halkı bir araya derledin
Oğlan burda sen oğlanı görmedin
Elin bağlı bin yıl dahi gez indi
Dev der ki sanmam beni deliyim
Kaf'tan ırak yollarımdan gelirim
Görüneceğiz ben oğlanı bilirim
Kaşlarında Mim Duası yazılı
Hak emriyle gökten Cebrail indi
İndi de namına sultanı sundu
Allah Muhammet'e selam gönderdi
Muhammet'sin dev bendini çöz indi
Muhammet Selman'a gel dedi geldi
Âleme bir nurdur balkıdı doğdu
Selman'ın donunda Ali'yi gördü
Dev Muhammet hırkasına sarıldı
Dev de Muhammet'e söyler pusudan
İşte ellerini bağlayan oğlan
Yerde insan gökte melek yoğuken
Duyar idim çok dev başın keserdi
Ali devin kusuruna kalmadı
Kimi inandı da kimi inanmadı
Ta elestten ikrar veren dönmedi
Münkirin gönlüne lânet yazıldı
Büyük küçük bu haberi işitti
Ali'nin sırrına kim erdi yetti
Dev Müslüman oldu sılaya gitti
Cemaat dağıldı alay bozuldu
Kul Himmet Üstadım dediğim neden
Gitmiyor sevdası bir dem serimden
İkrarlık güderek Elest deminden
Hak'kın ismi kalbimize yazıldı
Aslanoğlu, İbrahim (1976). Kul Himmet Üstadım. Sivas: Emek Matbaası. 34-38.
Nefes
Seyyah olup şu âlemi gezerken
Deşt edip cihanı gezen geldin mi
Şu garip başımdan aldın aklımı
Aklımı başından alan geldin mi
Her ne ister isen açık bazarım
Dost aşkına ben derimi yüzerim
Hayalinde gönül eğler gezerim
Dermansız yaramı saran geldin mi
Aşkın küresinde yüreğim pişti
Korkarım araya engel karıştı
Şahı Merdan Ali geldi yerişti
Gizli sırlarıma eren geldin mi
Naz etme sevdiğim nazın vakti mi
Gönül seyyah eder gezer iklimi
Bir güzel sevmişim alır aklımı
Hemi alıp hemi veren geldin mi
Kul Himmet Üstadım aklımı alı
Serimi onulmaz sevdaya saldı
Dahi birkaç sözüm bekaya kaldı
Dünyada ahrette yârân geldi mi
Aslanoğlu, İbrahim (1976). Kul Himmet Üstadım. Sivas: Emek Matbaası. 51-52.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | AHMET TURAN YANCI | d. 1932 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | TEKTAŞ, Aslan Tektaş | d. 1979 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | AHMEDÎ, Ahmet Dağdeviren | d. 1935 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | AHMET TURAN YANCI | d. 1932 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | TEKTAŞ, Aslan Tektaş | d. 1979 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | AHMEDÎ, Ahmet Dağdeviren | d. 1935 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | AHMET TURAN YANCI | d. 1932 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | TEKTAŞ, Aslan Tektaş | d. 1979 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | AHMEDÎ, Ahmet Dağdeviren | d. 1935 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | AHMET TURAN YANCI | d. 1932 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | TEKTAŞ, Aslan Tektaş | d. 1979 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | AHMEDÎ, Ahmet Dağdeviren | d. 1935 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | AHMET TURAN YANCI | d. 1932 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
14 | TEKTAŞ, Aslan Tektaş | d. 1979 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
15 | AHMEDÎ, Ahmet Dağdeviren | d. 1935 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |