LÜTFÎ

(d. ?/? - ö. ?/?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 18. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

XVIII. yüzyılda hayatta olan ve Ferdî’nin Bilâdiye'sine nazire kaleme alan Lütfî'nin kimliği mechuldür. Elimizdeki tek manzumesinin başlığında "Lütfî'nin Ferdî'nin Bilâdiyesi Zeyl'i" olarak geçmişsse bu başlık başka birisi tarafından eklenmiş olmalıdır. Çünkü şair kendi şiirine böyle bir başlık koymaz. Ayrıca "zeyl" ek demek olup Lütfi'nin manzumesi bir başka metne ekleme değil; mevcut şiire başka yer isimleriyle bir benzerinin (nazire) yazılmasından ibarettir. Manzumenin sonundaki “Temmet 21" ibaresinden, şairin eserini 1121/1709'da tamamladığı ve XVIII. yüzyılın ilk çeyreğinde hayatta olduğu anlaşılmaktadır. Şairin, şiirin son beytinde "Eyleyüp şehr-i İstanbuldaki ahbâba selâm" diyerek İstanbul’daki dostlarına selâm göndermesi, onun bu şiirini İstanbul dışında iken kaleme aldığını düşündürmektedir.

Lütfî; Fasîhî, Ferdî ve Derviş Ömer Efendi ile edebiyatımızda Bilâdiye sahibi dört şairden biridir (Kurnaz 1997: 237; Çapan 2005: 481). Lütfî'nin Ferdî’nin Bilâdiye'sine yazdığı "Nazire-i Lütfî" başlıklı kasidesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi İSI. 219 numaradaki mecmuada (13a-14a) bulunmaktadır. Lütfî, kaside şeklinde kaleme aldığı naziresinin  ikinci beytinde "Tâze-gûyân-ı zamânun biri de Ferdîdür / Hak bu kim eyledi bu vâdî vü tarzı ibdâ" diyerek Ferdî’yi över ve onun yeni tarzda şiir söyleyen, şehir isimleriyle şiir söyleme tarzını başlatan bir şair olduğunu söyler. Bu bilgiler, "bilâdiye" türünde ilk müstakil manzumeyi Ferdî'nin kaleme aldığını göstermektedir (Aksoyak 2007: 37-52). Lütfî'nin naziresi, "feilâtün feilâtün feilâtün feilün" kalıbıyla yazılmıştır ve 19 beyitten ibarettir. Eserde geçen yer adları şunlardır: Akseki, Âvîze, Avlonya-Avlanya, Aydın, Azak (Yunanistan’da bir yer ve kale adı), Canata (?), Cezayir, Eğri, Engel, Ezdin (bk. İzdin), Galata, Gümiş, Hanya, Harput, Hasanbânî, İzdin, Kâğıdhane, Kala-i Ahu, Kandiye, Kolyoz, Malı at, Malta (Mal: Dağ), Merzbumzar, Ohdine (?), Olanya (Arnavutluk’un batısında bir liman bölgesi, şimdiki adı Vlore, Bkz.Avlonya), Panpa (?), Rize, Sîroz (Serez, serrai: Makedonya’da bir şehir), Siverek, Sofya, Varbat, (Rabat) (Aksoyak, 2007: 37-52). Eserde, yer isimleri biladiyelerdeki gibi genellikle iki anlamıyla kullanılmaktadır. 

Kaynakça

Aksoyak, İ. Hakkı (2007). “Feyzullah Efendi’nin Mesâiri ile Lutfî’nin Ferdî’nin Bilâdiyesine Zeyli”. Abdülkerim Abdülkadiroğlu Hatırasına, Gazi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi. Ankara. 37-52.

Kurnaz, Cemâl, (1983). "Bilâdiye-i Derviş Ömer Efendi". Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi. Özel Sayı. Ankara.81-85.

Kurnaz, Cemâl (1997). "Arayıcızâde Hüseyin Ferdî ve Derviş Ömer Efendi'nin Bilâdiyeleri". Divan Edebiyatı Yazıları. Ankara: Akçağ Yay. 230-252

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. İSMAİL HAKKI AKSOYAK
Yayın Tarihi: 18.11.2013
Güncelleme Tarihi: 08.12.2020

Eserlerinden Örnekler

  

 

Nazîre-i Lütfî

feilâtün feilâtün feilâtün feilün

Eyle ey kilk-i fesâhat-reviş ü fasl-ârâ

İsm-i büldân-ı cihân zikri ile tâze-edâ

Tâze-gûyân-ı zamânun biri de Ferdîdür

Hak bu kim eyledi bu vâdî vü tarzı ibdâ

Mugnî-i nâdiresi cevher-i ferdin aynı

Hîç bir söz yiri ana bulımazlar zurefâ

Dürri gözden geçinüp fâ’ik olursa sî rûz

Bir nazarda düşeler haclet-i acze hakkâ

Ben de üftâde vü hîzân olarak pey-rev olup

Bir iki beyt ile noksânını itdüm inhâ

Cân ata âvîze-i gûş ile ahibbâ kavlin

Seni el egri yola gel diyü eyler işfâ

Siverek pânpa mal ta gibisin (?)´âlemde

Sana temlîk mi verildi bu zemîn-i pehnâ

Pâyesin bilse eger sofiye hîç söz olmaz

Kolyoz hani ye perhîzini anlar dânâ

Seni her har büt-i ra´nâ-yı cihânum ne bilür

Hîç şehâ yabâna var malı at dirler mi sana

Kimlerün bagrını ezdin bu gice kandiye dek

Engel iz buldı gibi bizüm tarabgâha şehâ

Rîze-i nânı nisâr itmez isek oh dine

Er degülsin budur olan ya didilerse sana

Zecr idüp ana cezâ yirine var bat içine

Z´um-ı zühhâd ile hum-hâneye güp düş durma

Yed-i beyzâlarıdur aydın ili gün yüzidür

Akseki jâlesidür sîne gümişdür meselâ

Bize kâgıd hâneye diyü su’âl eyleyerek

Düşmesün ruka-i Lutfî’yi görenler galata

Râbıta hubb-ı fesâhatla bir olınca olur

Hâsib-i defter-i eşâr olan sâhib-edâ

Yigirmiikinci ile kala-i ahûda müdâm

Fikr-i yârân ile çekmekde şeb ü rûz ammâ

Merzbûmzâr-ı ekâlîm-i hasan bânîdür

Ana hîç kimse rehâ bula mı uşşâk aslâ

Dil-berâ cevr-i sirişke niçün az ak dirsin

Ko beni hâlüme Allâhı seversen cânâ

Eyleyüp şehr-i İstanbul’daki ahbâba selâm

Yekdür Allah diyerek itmedeyüz hayr duâ

Bi-avnihi Temmet 21

(Aksoyak, İ. Hakkı (2007). “Feyzullah Efendi’nin Mesâiri ile Lutfî’nin Ferdî’nin Bilâdiyesine Zeyli”. Abdülkerim Abdülkadiroğlu Hatırasına, Gazi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi. Ankara. 37-52.)