MİRÂTİ, Kalecikli Mirâti, Mehmed

(d. ?/1809? - ö. ?/1884?)
âşık
(Âşık / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Asıl adı Mehmed olan Mirâtî, Kalecik’in Cancak mahallesinde doğdu. Doğum ve ölüm tarihleri hakkında kesin bilgi sahibi olunamayan Mirâtî’nin hayatının bir bölümü hakkında rivayetlerden başka bilgi yoktur. Miratî’nin 1285/1869 da Türâbî Ali Baba’dan el aldığına ve ustası Âşık Hasan’ın babası Âşık Kemâlî ile atışmalarına dayanılarak 1255/1809-1300/1884 yılları arasında yaşadığı kuvvetle tahmin edilmektedir (Ozanoğlu 1940:4’ten alıntılayan Turan 1995:120). Mirâtî’nin ailesi hakkında da annesinin adının Fatma olmasının haricinde kayda değer bir bilgiye rastlanmamıştır.

Mirâtî, Kalecik müftüsü Veli-zâde’den Arapça tahsil ettiği sırada daha icazet almadan at kuyruğundan saz yaparak çalmaya başlamış ve bu yüzden medreseden kovulmuştur. Daha sonra Vasfi Şeyh tekkesine hademe olarak girmiştir. Bu tekkede vazife yaptığı müddetçe sazı ve sözü ilerletmiştir. Mirâtî mahlasını da bu tekkede almıştır. Rivayete göre sazı çalıp söyleyen Miratî’ye şeyhi “senin ismin Miratî olsun, sazına saz, sözüne söz uymasın” demiş (Ozanoğlu 1940:4’ten alıntılayan Turan 1995:120). Âşıklıktan başka bir sanatı olmayan Mirâtî hayatının sonuna kadar sanatını başarılı bir biçimde icra etmiştir. Aynı zamanda bir Bektaşi babası da olan Mirâtî sanatı gezerek icra etmiştir. Kastamonu, Çankırı-Yapraklı, İstanbul’da saz ve söz topluluklarında, fasıllarda ve panayırlarda bulunmuş sanatını icra etmiştir. Kırşehir’e giden Miratî 1850 yılında Dede Baba makamına oturmuştur. Son yıllarını ise İstanbul’da geçiren Mirâtî burada vefat ederek Tavuk Pazarı civarında defnedilmiştir.

Mirâtî saz ve söz meraklılarının olduğu Kemalî ve Meydanî’nin de takdirine mazhar olmuştur. Mirâtî, İstanbul’da Mehmet Ali Paşa’nın himayesi altında uzun süre kalmış ve Tavuk pazarındaki âşıklar kahvehanesinde ününe ün katmıştır (Ozanoğlu 1940:6’ten alıntılayan Turan 1995:121). Miratî Çağdaşı olan Erzurumlu Emrah, Tosyalı Miratî, Gayreti, Ceyhunî, Kemalî ile aynı meclislerde bulunmuş atışmalar yapmıştır. Şiirlerine nazireler yazılmıştır. Miratî ile çağdaş olan Hızrî de şairnamesinde Mirâtî’den bahsetmektedir (Elçin 1988: 248). Cönklerde de çok sayıda şiirinin olması onun okunan ve beğenilen bir şair olmasının açık delilidir. Hayrettin İvgin ve Ali Esat Bozyiğit, Mirâtî hakkında hazırladıkları eserde Mirâtî’nin 13 nefesi, 1 musammat koşması, 4 destanı, 4 gazel divanı, 2 gazel semaisi, 2 müseddesi, 1 muhammesi toplam 27 şiiri yer almaktadır (İvgin-Bozyiğit 2004:9).

Kaynakça

Dilçin, Cem (1983). Örneklerle Türk Şiir Bilgisi. Ankara:Türk Dil Kurumu Yay.

Dilçin, Dehri (1945). Edebiyatımızda Ata Sözleri İstanbul: Türk Dil Kurumu Yay.

Elçin, Şükrü (1988). Hızri’nin Şair-nâmesi, Halk Edebiyatı Araştırmaları I. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.

Elçin, Şükrü (1988). Halk Şiiri Antolojisi. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay. 

Ergun, Saddettin Nüzhet (1930). Bektaşi Şairler. İstanbul.

İvgin, Hayrettin- Ali Esat Bozyiğit (2004). Kalecikli Âşık Miratî. Ankara: Kültür Ajansı Yay.

İvgin, Hayrettin (yty). "XIX. Yüzyılın Güçlü Siması: Kalecikli Mir’atî", Türk Halk Edebiyatı Bilgi Şöleni. Konya 26-28 Ekim 1995 Ankara: TBMM Kültür Sanat ve Yayın Kurulu Yay. No:78: 34-140.

Ozanoğlu, İhsan (1940). XIX Asır Saz Şairlerinden Kalecikli Miratî. Kastamonu: Şen Kral Basımevi.

Özmen İsmail (1995). Alevi Bektaşi Şiirleri Antolojisi. C.IV Ankara: Saypa Yay. 

Sevengil Refik Ahmet (1965). Yüzyıllar Boyunca Halk Şairleri Radyo Konuşmaları. İstanbul: Atlas Kitapevi.

Turan, Fatma Ahsen (1995). XIX. Yüzyılda Ankaralı Âşıklar ve Ayaşlı Ahmet Fahri. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

 

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DOÇ. DR. FATMA AHSEN TURAN
Yayın Tarihi: 11.02.2015
Güncelleme Tarihi: 09.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Musammat Koşma

Ay cemali parlak kaddi toparlak

Lebleri bal kaymak sükker misin sen

Boynuma lale tak hele bir yol bak

Bu kadar yalvarmak ister misin sen

Lebleri kırmızı la’l kaşları hilâl

Gözler âhû misâl bulunmaz emsâl

Bilmem bu ne hayâl bilmem bu ne hâl

Bu ne parlak cemâl ülker misin sen

Miratî hem-vâre yanıktır yâre

Yüreğimde yara oldu bin pare

Gönül başka yâre düşmez ne çare

Bir başka nigâre benzer misin sen


İvgin, Hayrettin- Ali Esat Bozyiğit (2004). Kalecikli Âşık Miratî. Ankara: Kültür Ajansı Yay. 25.

Dilçin, Cem (1983). Örneklerle Türk Şiir Bilgisi. Ankara: Türk Dil Kurumu Yay. 312.

Nasihat Destanı

Dinle gözüm nuru eski atalar

Kendin bilmeyene nâdan demişler

İlkönce nefsini bilmeden ey yâr

Bilinmez Hazret-i Yezdan demişler

Evvelâ şeriat sonra tarikat

Hakikatle bir de ilm-i mârifet

Erişirse Hak’tan sana hidayet

Yapışır elinden pîran demişler

Farz ile sünneti tutarsan eğer

Yarın şefiolur sana peygamber

Râh-ı sevap için ararsan rehber

Hakk’a ulaştırır Furkan demişler

Men aref sırrına aklı ermiyen

Hakîkat küncine postu sermiyen

Varıp bir gerçeğe boyun vermiyen

Başına bir torba saman demişler

Derler erenler birdir sağ u sol

Bulunur her yüzden girdigâra yol

Vadinde hulfetme sâdıku’l- kavi ol

Birdin ikrar ile iman demişler

İl ağzı tutulmaz her sözü duyma

Bugünki işini yarına koyma

İnsan-ı kâmil ol nefsine uyma

Seni aldatmasın şeytan demişler

Kimseye el açma hürmetin gider

İki el bir başa kifayet eder

Kapı Allah kapısıdır erenler

Olmaz her kapıdan selman demişler

Eğer âkil isen dinle bu pendi

Kendine edersin hileyi fendi

Eğri otur doğru söyle efendi

Boş torbaya gelmez kolan demişler

Her zaman tedbirin takdire uybaz

Arayan sanma kim arzusun bulmaz

Yâr engelsiz gül de dikensiz olmaz

Bülbüle verilmiş figan demişler

Süleyman ol hakir görme bir mûru

Gider gıll u gışşı terket gururu

Senden yeğinlerle ey gözüm nuru

Sakın ha çekişme urgan demişler

Olura olmaza kim eder hiddet

Mahkur olur bulmaz başı selâmet

Oturur yerine zararla elbet

Ahir öfke ile kalkan demişler

Sular ters yüzüne akıp çağlamaz

Gidenin yolunu kimse bağlamaz

Bilirsin ki kendi düşen ağlamaz

Kişi öz başına düşman demişler

Herkesle hoş geçin çekme teşvişler

Ne kebabı yandır ne dönsün şişler

Deliyle devletli bildiğin işler

Sıbyanlar dinlemez ferman demişler

Ey oğul pendimi dinle kulak ver

Kulağa giren söz tâ câna siner

El atına binen pek çabuk iner

Tez eskir eğreti kaftan demişler

İstersen yuvanı dâima şenlik

Dilersen hânende dirlik düzenlik

Varlıkta darlık yok yoklukta dirlik

Gece gündüz çalış kazan demişler

Yetim malın sakın malına katma

Veresiye hiçbir mal alıp satma

El için kendini ateşe atma

Gemisin kurtaran kaptan demişler

Kimseye gadretme görürsün zarar

Elinden gelirse dil al yara sar

İyi sözle insan dininden çıkar

Ilı sözle inden yılan demişler

El için ağlayan gözünden olur

Kızını döğmeyen dizinden olur

Her şeyin çokluğu azından olur

Aza kanaat et her an demişler

Bazı kimse yemez içmez mal derer

Kimisi kazanır da israf israf eder

Nekesle cömerdin harcı bir gider

Bulunursa hoştur miyân demişler

Çalış durma arttır kesbü kârını

Hoş geçir gününü anma yarını

Bir gün terk edersin bütün varını

Kalp kazanır yer kaltaban demişler

Yal olmazsa köpek sürüde yelmez

Soysuz kişilerden mürüvvet gelmez

Azı bilmeyenler çoğu da bilmez

İyilik bilmezden yeğ sırtlan demişler

Varlığın var ise elinde senin

Hesapsızdır el eteğin öpenin

Unutma ki dostu olmaz düşenin

İptida dost alır yakan demişler

Dilersen ki hayır gele başına

Hayır san her işde dâim eşine

Felek agu katar bir gün aşına

Devir döner geçer devran demişler

Yükseklerden uçma dengin ara bul

Yorganına göre ayağın kösül

Sevmeyenin şâhı sevene kul ol

Budur akıl için mizan demişler

Kimsenin ayıbını gözetme ey yâr

Sen heman gayret et postunu kurtar

Her koyunu bacağından asarlar

Neme lâzım filan falan demişler

Gördüğün dilbere dil verip akma

Kimsenin ırzına yan gözle bakma

Kapın kakılmasın kapıyı kakma

Kıyamete kalmaz zaman demişler

Neye gam çekersin hey koca sersem

Dertsiz bbaş mı olur âdemiz madem

Eksik olmaz dağ başından duman hem

Yiğidin başından boran demişler

Diline gelene öğütme öyle

Demesinler sana el şöyle böyle

Yüz dinle bin düşün bir tek söz söyle

Sözünden bilinir irfan demişler

Ekmeden a gözüm biçmek olur mu

Kişi kısmetini tepmek olur mu

Karnı doya sofra çekmek olur mu

Olmaz yoz sığıra saman demişler

Öz başına kül eş yandır ocağı

Verseler de alma â’yan yamağı

Ortaklık inekten yeğdir buzağı

Belli olsun alan satan demişler

Bilirsin gurbette çile çektinse

Görünür sılası Bağdat herkese

Bülbülü koysalar altun kafese

Yine özler ister vatan demişler

Takdir olur ara yerde bahane

Gezdirir kısmetin serpilir dâne

Önegülük etme sen uy zamane

Sana uymaz ise zaman demişler

Tek gibi gez merd ü zene tutulma

Hür yaşa kimseye köle satılma

Leng eşekle kârıvana katılma

Yürü iniş yokuş yayan demişler

Bahtiyar sözü basma zer olur

Talihsizin pendi şûr u şer olur

Beylerin yanında beraber olur

Su getiren senek siyan demişler

Yolsuza nasihat kuru emektir

Yola gelmeyenin hakkı kötektir

Çubuğu yaş iken eğmek gerektir

Küçükten yetişir sıbyan demişler

Gönlü mâsivadan mehcur olmayan

Harabat içinde mamur olmayan

Enelhak darına Mansur olmayan

Geçirsin boynuna urgan demişler

Elest ü bezminde geçtik mihenkten

İllâ’ya eriştik kurtulduk şekten

Yusuf’uz el çektik elden etekten

Tutmaz bir el iki dâmen demişler

Sadefi terkeyle gevher misâl ol

Harften tecerrüt et sade meâl ol

İnsan-ı kâmil ol sâhib-i hâl ol

Olamazsan sahip-kıran demişler

Ulular hoş demiş düşünüp ince

El elden üstündür arşa varınca

Mertçe davran hasmın ise karınca

Gösterme bir yüzden âmân demişler

Diiktim bu meydanda ben de bir alem

Gelsin imtihana şâiran bu dem

İşte kitap kağıt devât ü kalem

İşte saz söz işte meydan demişler

Mir’etâ var ise akl ü iz’anın

Tut bu pendi yakma ateşe canın

Aldanma rengine fâni dünyanın

Önü yalan sonu yalan demişler 35-41


Dilçin, Dehri (1945). Edebiyatımızda Ata Sözleri. İstanbul: Türk Dil Kurumu Yay. 29-36.

İvgin, Hayrettin- Ali Esat Bozyiğit (2004). Kalecikli Âşık Miratî. Ankara: Kültür Ajansı Yay. 29-36.


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1Zuhâl Peksoyd. 22 Ocak 1955 - ö. 13 Haziran 2000Doğum YeriGörüntüle
2Gürhan Uçkand. 9 Mart 1948 - ö. 5 Aralık 2006Doğum YeriGörüntüle
3Gülseren Budayıcıoğlud. 16 Şubat 1947 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4Zuhâl Peksoyd. 22 Ocak 1955 - ö. 13 Haziran 2000Doğum YılıGörüntüle
5Gürhan Uçkand. 9 Mart 1948 - ö. 5 Aralık 2006Doğum YılıGörüntüle
6Gülseren Budayıcıoğlud. 16 Şubat 1947 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
7Zuhâl Peksoyd. 22 Ocak 1955 - ö. 13 Haziran 2000Ölüm YılıGörüntüle
8Gürhan Uçkand. 9 Mart 1948 - ö. 5 Aralık 2006Ölüm YılıGörüntüle
9Gülseren Budayıcıoğlud. 16 Şubat 1947 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
10Zuhâl Peksoyd. 22 Ocak 1955 - ö. 13 Haziran 2000MeslekGörüntüle
11Gürhan Uçkand. 9 Mart 1948 - ö. 5 Aralık 2006MeslekGörüntüle
12Gülseren Budayıcıoğlud. 16 Şubat 1947 - ö. ?MeslekGörüntüle
13Zuhâl Peksoyd. 22 Ocak 1955 - ö. 13 Haziran 2000Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14Gürhan Uçkand. 9 Mart 1948 - ö. 5 Aralık 2006Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15Gülseren Budayıcıoğlud. 16 Şubat 1947 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16Zuhâl Peksoyd. 22 Ocak 1955 - ö. 13 Haziran 2000Madde AdıGörüntüle
17Gürhan Uçkand. 9 Mart 1948 - ö. 5 Aralık 2006Madde AdıGörüntüle
18Gülseren Budayıcıoğlud. 16 Şubat 1947 - ö. ?Madde AdıGörüntüle