Madde Detay
MİRÂTİ, Kalecikli Mirâti, Mehmed
(d. ?/1809? - ö. ?/1884?)
âşık
(Âşık / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı Mehmed olan Mirâtî, Kalecik’in Cancak mahallesinde doğdu. Doğum ve ölüm tarihleri hakkında kesin bilgi sahibi olunamayan Mirâtî’nin hayatının bir bölümü hakkında rivayetlerden başka bilgi yoktur. Miratî’nin 1285/1869 da Türâbî Ali Baba’dan el aldığına ve ustası Âşık Hasan’ın babası Âşık Kemâlî ile atışmalarına dayanılarak 1255/1809-1300/1884 yılları arasında yaşadığı kuvvetle tahmin edilmektedir (Ozanoğlu 1940:4’ten alıntılayan Turan 1995:120). Mirâtî’nin ailesi hakkında da annesinin adının Fatma olmasının haricinde kayda değer bir bilgiye rastlanmamıştır.
Mirâtî, Kalecik müftüsü Veli-zâde’den Arapça tahsil ettiği sırada daha icazet almadan at kuyruğundan saz yaparak çalmaya başlamış ve bu yüzden medreseden kovulmuştur. Daha sonra Vasfi Şeyh tekkesine hademe olarak girmiştir. Bu tekkede vazife yaptığı müddetçe sazı ve sözü ilerletmiştir. Mirâtî mahlasını da bu tekkede almıştır. Rivayete göre sazı çalıp söyleyen Miratî’ye şeyhi “senin ismin Miratî olsun, sazına saz, sözüne söz uymasın” demiş (Ozanoğlu 1940:4’ten alıntılayan Turan 1995:120). Âşıklıktan başka bir sanatı olmayan Mirâtî hayatının sonuna kadar sanatını başarılı bir biçimde icra etmiştir. Aynı zamanda bir Bektaşi babası da olan Mirâtî sanatı gezerek icra etmiştir. Kastamonu, Çankırı-Yapraklı, İstanbul’da saz ve söz topluluklarında, fasıllarda ve panayırlarda bulunmuş sanatını icra etmiştir. Kırşehir’e giden Miratî 1850 yılında Dede Baba makamına oturmuştur. Son yıllarını ise İstanbul’da geçiren Mirâtî burada vefat ederek Tavuk Pazarı civarında defnedilmiştir.
Mirâtî saz ve söz meraklılarının olduğu Kemalî ve Meydanî’nin de takdirine mazhar olmuştur. Mirâtî, İstanbul’da Mehmet Ali Paşa’nın himayesi altında uzun süre kalmış ve Tavuk pazarındaki âşıklar kahvehanesinde ününe ün katmıştır (Ozanoğlu 1940:6’ten alıntılayan Turan 1995:121). Miratî Çağdaşı olan Erzurumlu Emrah, Tosyalı Miratî, Gayreti, Ceyhunî, Kemalî ile aynı meclislerde bulunmuş atışmalar yapmıştır. Şiirlerine nazireler yazılmıştır. Miratî ile çağdaş olan Hızrî de şairnamesinde Mirâtî’den bahsetmektedir (Elçin 1988: 248). Cönklerde de çok sayıda şiirinin olması onun okunan ve beğenilen bir şair olmasının açık delilidir. Hayrettin İvgin ve Ali Esat Bozyiğit, Mirâtî hakkında hazırladıkları eserde Mirâtî’nin 13 nefesi, 1 musammat koşması, 4 destanı, 4 gazel divanı, 2 gazel semaisi, 2 müseddesi, 1 muhammesi toplam 27 şiiri yer almaktadır (İvgin-Bozyiğit 2004:9).
Kaynakça
Dilçin, Cem (1983). Örneklerle Türk Şiir Bilgisi. Ankara:Türk Dil Kurumu Yay.
Dilçin, Dehri (1945). Edebiyatımızda Ata Sözleri İstanbul: Türk Dil Kurumu Yay.
Elçin, Şükrü (1988). Hızri’nin Şair-nâmesi, Halk Edebiyatı Araştırmaları I. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.
Elçin, Şükrü (1988). Halk Şiiri Antolojisi. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay.
Ergun, Saddettin Nüzhet (1930). Bektaşi Şairler. İstanbul.
İvgin, Hayrettin- Ali Esat Bozyiğit (2004). Kalecikli Âşık Miratî. Ankara: Kültür Ajansı Yay.
İvgin, Hayrettin (yty). "XIX. Yüzyılın Güçlü Siması: Kalecikli Mir’atî", Türk Halk Edebiyatı Bilgi Şöleni. Konya 26-28 Ekim 1995 Ankara: TBMM Kültür Sanat ve Yayın Kurulu Yay. No:78: 34-140.
Ozanoğlu, İhsan (1940). XIX Asır Saz Şairlerinden Kalecikli Miratî. Kastamonu: Şen Kral Basımevi.
Özmen İsmail (1995). Alevi Bektaşi Şiirleri Antolojisi. C.IV Ankara: Saypa Yay.
Sevengil Refik Ahmet (1965). Yüzyıllar Boyunca Halk Şairleri Radyo Konuşmaları. İstanbul: Atlas Kitapevi.
Turan, Fatma Ahsen (1995). XIX. Yüzyılda Ankaralı Âşıklar ve Ayaşlı Ahmet Fahri. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DOÇ. DR. FATMA AHSEN TURANYayın Tarihi: 11.02.2015Güncelleme Tarihi: 09.12.2020Eserlerinden Örnekler
Musammat Koşma
Ay cemali parlak kaddi toparlak
Lebleri bal kaymak sükker misin sen
Boynuma lale tak hele bir yol bak
Bu kadar yalvarmak ister misin sen
Lebleri kırmızı la’l kaşları hilâl
Gözler âhû misâl bulunmaz emsâl
Bilmem bu ne hayâl bilmem bu ne hâl
Bu ne parlak cemâl ülker misin sen
Miratî hem-vâre yanıktır yâre
Yüreğimde yara oldu bin pare
Gönül başka yâre düşmez ne çare
Bir başka nigâre benzer misin sen
İvgin, Hayrettin- Ali Esat Bozyiğit (2004). Kalecikli Âşık Miratî. Ankara: Kültür Ajansı Yay. 25.
Dilçin, Cem (1983). Örneklerle Türk Şiir Bilgisi. Ankara: Türk Dil Kurumu Yay. 312.
Nasihat Destanı
Dinle gözüm nuru eski atalar
Kendin bilmeyene nâdan demişler
İlkönce nefsini bilmeden ey yâr
Bilinmez Hazret-i Yezdan demişler
Evvelâ şeriat sonra tarikat
Hakikatle bir de ilm-i mârifet
Erişirse Hak’tan sana hidayet
Yapışır elinden pîran demişler
Farz ile sünneti tutarsan eğer
Yarın şefiolur sana peygamber
Râh-ı sevap için ararsan rehber
Hakk’a ulaştırır Furkan demişler
Men aref sırrına aklı ermiyen
Hakîkat küncine postu sermiyen
Varıp bir gerçeğe boyun vermiyen
Başına bir torba saman demişler
Derler erenler birdir sağ u sol
Bulunur her yüzden girdigâra yol
Vadinde hulfetme sâdıku’l- kavi ol
Birdin ikrar ile iman demişler
İl ağzı tutulmaz her sözü duyma
Bugünki işini yarına koyma
İnsan-ı kâmil ol nefsine uyma
Seni aldatmasın şeytan demişler
Kimseye el açma hürmetin gider
İki el bir başa kifayet eder
Kapı Allah kapısıdır erenler
Olmaz her kapıdan selman demişler
Eğer âkil isen dinle bu pendi
Kendine edersin hileyi fendi
Eğri otur doğru söyle efendi
Boş torbaya gelmez kolan demişler
Her zaman tedbirin takdire uybaz
Arayan sanma kim arzusun bulmaz
Yâr engelsiz gül de dikensiz olmaz
Bülbüle verilmiş figan demişler
Süleyman ol hakir görme bir mûru
Gider gıll u gışşı terket gururu
Senden yeğinlerle ey gözüm nuru
Sakın ha çekişme urgan demişler
Olura olmaza kim eder hiddet
Mahkur olur bulmaz başı selâmet
Oturur yerine zararla elbet
Ahir öfke ile kalkan demişler
Sular ters yüzüne akıp çağlamaz
Gidenin yolunu kimse bağlamaz
Bilirsin ki kendi düşen ağlamaz
Kişi öz başına düşman demişler
Herkesle hoş geçin çekme teşvişler
Ne kebabı yandır ne dönsün şişler
Deliyle devletli bildiğin işler
Sıbyanlar dinlemez ferman demişler
Ey oğul pendimi dinle kulak ver
Kulağa giren söz tâ câna siner
El atına binen pek çabuk iner
Tez eskir eğreti kaftan demişler
İstersen yuvanı dâima şenlik
Dilersen hânende dirlik düzenlik
Varlıkta darlık yok yoklukta dirlik
Gece gündüz çalış kazan demişler
Yetim malın sakın malına katma
Veresiye hiçbir mal alıp satma
El için kendini ateşe atma
Gemisin kurtaran kaptan demişler
Kimseye gadretme görürsün zarar
Elinden gelirse dil al yara sar
İyi sözle insan dininden çıkar
Ilı sözle inden yılan demişler
El için ağlayan gözünden olur
Kızını döğmeyen dizinden olur
Her şeyin çokluğu azından olur
Aza kanaat et her an demişler
Bazı kimse yemez içmez mal derer
Kimisi kazanır da israf israf eder
Nekesle cömerdin harcı bir gider
Bulunursa hoştur miyân demişler
Çalış durma arttır kesbü kârını
Hoş geçir gününü anma yarını
Bir gün terk edersin bütün varını
Kalp kazanır yer kaltaban demişler
Yal olmazsa köpek sürüde yelmez
Soysuz kişilerden mürüvvet gelmez
Azı bilmeyenler çoğu da bilmez
İyilik bilmezden yeğ sırtlan demişler
Varlığın var ise elinde senin
Hesapsızdır el eteğin öpenin
Unutma ki dostu olmaz düşenin
İptida dost alır yakan demişler
Dilersen ki hayır gele başına
Hayır san her işde dâim eşine
Felek agu katar bir gün aşına
Devir döner geçer devran demişler
Yükseklerden uçma dengin ara bul
Yorganına göre ayağın kösül
Sevmeyenin şâhı sevene kul ol
Budur akıl için mizan demişler
Kimsenin ayıbını gözetme ey yâr
Sen heman gayret et postunu kurtar
Her koyunu bacağından asarlar
Neme lâzım filan falan demişler
Gördüğün dilbere dil verip akma
Kimsenin ırzına yan gözle bakma
Kapın kakılmasın kapıyı kakma
Kıyamete kalmaz zaman demişler
Neye gam çekersin hey koca sersem
Dertsiz bbaş mı olur âdemiz madem
Eksik olmaz dağ başından duman hem
Yiğidin başından boran demişler
Diline gelene öğütme öyle
Demesinler sana el şöyle böyle
Yüz dinle bin düşün bir tek söz söyle
Sözünden bilinir irfan demişler
Ekmeden a gözüm biçmek olur mu
Kişi kısmetini tepmek olur mu
Karnı doya sofra çekmek olur mu
Olmaz yoz sığıra saman demişler
Öz başına kül eş yandır ocağı
Verseler de alma â’yan yamağı
Ortaklık inekten yeğdir buzağı
Belli olsun alan satan demişler
Bilirsin gurbette çile çektinse
Görünür sılası Bağdat herkese
Bülbülü koysalar altun kafese
Yine özler ister vatan demişler
Takdir olur ara yerde bahane
Gezdirir kısmetin serpilir dâne
Önegülük etme sen uy zamane
Sana uymaz ise zaman demişler
Tek gibi gez merd ü zene tutulma
Hür yaşa kimseye köle satılma
Leng eşekle kârıvana katılma
Yürü iniş yokuş yayan demişler
Bahtiyar sözü basma zer olur
Talihsizin pendi şûr u şer olur
Beylerin yanında beraber olur
Su getiren senek siyan demişler
Yolsuza nasihat kuru emektir
Yola gelmeyenin hakkı kötektir
Çubuğu yaş iken eğmek gerektir
Küçükten yetişir sıbyan demişler
Gönlü mâsivadan mehcur olmayan
Harabat içinde mamur olmayan
Enelhak darına Mansur olmayan
Geçirsin boynuna urgan demişler
Elest ü bezminde geçtik mihenkten
İllâ’ya eriştik kurtulduk şekten
Yusuf’uz el çektik elden etekten
Tutmaz bir el iki dâmen demişler
Sadefi terkeyle gevher misâl ol
Harften tecerrüt et sade meâl ol
İnsan-ı kâmil ol sâhib-i hâl ol
Olamazsan sahip-kıran demişler
Ulular hoş demiş düşünüp ince
El elden üstündür arşa varınca
Mertçe davran hasmın ise karınca
Gösterme bir yüzden âmân demişler
Diiktim bu meydanda ben de bir alem
Gelsin imtihana şâiran bu dem
İşte kitap kağıt devât ü kalem
İşte saz söz işte meydan demişler
Mir’etâ var ise akl ü iz’anın
Tut bu pendi yakma ateşe canın
Aldanma rengine fâni dünyanın
Önü yalan sonu yalan demişler 35-41
Dilçin, Dehri (1945). Edebiyatımızda Ata Sözleri. İstanbul: Türk Dil Kurumu Yay. 29-36.
İvgin, Hayrettin- Ali Esat Bozyiğit (2004). Kalecikli Âşık Miratî. Ankara: Kültür Ajansı Yay. 29-36.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 11.02.2015Güncelleme Tarihi: 09.12.2020Eserlerinden Örnekler
Musammat Koşma
Ay cemali parlak kaddi toparlak
Lebleri bal kaymak sükker misin sen
Boynuma lale tak hele bir yol bak
Bu kadar yalvarmak ister misin sen
Lebleri kırmızı la’l kaşları hilâl
Gözler âhû misâl bulunmaz emsâl
Bilmem bu ne hayâl bilmem bu ne hâl
Bu ne parlak cemâl ülker misin sen
Miratî hem-vâre yanıktır yâre
Yüreğimde yara oldu bin pare
Gönül başka yâre düşmez ne çare
Bir başka nigâre benzer misin sen
İvgin, Hayrettin- Ali Esat Bozyiğit (2004). Kalecikli Âşık Miratî. Ankara: Kültür Ajansı Yay. 25.
Dilçin, Cem (1983). Örneklerle Türk Şiir Bilgisi. Ankara: Türk Dil Kurumu Yay. 312.
Nasihat Destanı
Dinle gözüm nuru eski atalar
Kendin bilmeyene nâdan demişler
İlkönce nefsini bilmeden ey yâr
Bilinmez Hazret-i Yezdan demişler
Evvelâ şeriat sonra tarikat
Hakikatle bir de ilm-i mârifet
Erişirse Hak’tan sana hidayet
Yapışır elinden pîran demişler
Farz ile sünneti tutarsan eğer
Yarın şefiolur sana peygamber
Râh-ı sevap için ararsan rehber
Hakk’a ulaştırır Furkan demişler
Men aref sırrına aklı ermiyen
Hakîkat küncine postu sermiyen
Varıp bir gerçeğe boyun vermiyen
Başına bir torba saman demişler
Derler erenler birdir sağ u sol
Bulunur her yüzden girdigâra yol
Vadinde hulfetme sâdıku’l- kavi ol
Birdin ikrar ile iman demişler
İl ağzı tutulmaz her sözü duyma
Bugünki işini yarına koyma
İnsan-ı kâmil ol nefsine uyma
Seni aldatmasın şeytan demişler
Kimseye el açma hürmetin gider
İki el bir başa kifayet eder
Kapı Allah kapısıdır erenler
Olmaz her kapıdan selman demişler
Eğer âkil isen dinle bu pendi
Kendine edersin hileyi fendi
Eğri otur doğru söyle efendi
Boş torbaya gelmez kolan demişler
Her zaman tedbirin takdire uybaz
Arayan sanma kim arzusun bulmaz
Yâr engelsiz gül de dikensiz olmaz
Bülbüle verilmiş figan demişler
Süleyman ol hakir görme bir mûru
Gider gıll u gışşı terket gururu
Senden yeğinlerle ey gözüm nuru
Sakın ha çekişme urgan demişler
Olura olmaza kim eder hiddet
Mahkur olur bulmaz başı selâmet
Oturur yerine zararla elbet
Ahir öfke ile kalkan demişler
Sular ters yüzüne akıp çağlamaz
Gidenin yolunu kimse bağlamaz
Bilirsin ki kendi düşen ağlamaz
Kişi öz başına düşman demişler
Herkesle hoş geçin çekme teşvişler
Ne kebabı yandır ne dönsün şişler
Deliyle devletli bildiğin işler
Sıbyanlar dinlemez ferman demişler
Ey oğul pendimi dinle kulak ver
Kulağa giren söz tâ câna siner
El atına binen pek çabuk iner
Tez eskir eğreti kaftan demişler
İstersen yuvanı dâima şenlik
Dilersen hânende dirlik düzenlik
Varlıkta darlık yok yoklukta dirlik
Gece gündüz çalış kazan demişler
Yetim malın sakın malına katma
Veresiye hiçbir mal alıp satma
El için kendini ateşe atma
Gemisin kurtaran kaptan demişler
Kimseye gadretme görürsün zarar
Elinden gelirse dil al yara sar
İyi sözle insan dininden çıkar
Ilı sözle inden yılan demişler
El için ağlayan gözünden olur
Kızını döğmeyen dizinden olur
Her şeyin çokluğu azından olur
Aza kanaat et her an demişler
Bazı kimse yemez içmez mal derer
Kimisi kazanır da israf israf eder
Nekesle cömerdin harcı bir gider
Bulunursa hoştur miyân demişler
Çalış durma arttır kesbü kârını
Hoş geçir gününü anma yarını
Bir gün terk edersin bütün varını
Kalp kazanır yer kaltaban demişler
Yal olmazsa köpek sürüde yelmez
Soysuz kişilerden mürüvvet gelmez
Azı bilmeyenler çoğu da bilmez
İyilik bilmezden yeğ sırtlan demişler
Varlığın var ise elinde senin
Hesapsızdır el eteğin öpenin
Unutma ki dostu olmaz düşenin
İptida dost alır yakan demişler
Dilersen ki hayır gele başına
Hayır san her işde dâim eşine
Felek agu katar bir gün aşına
Devir döner geçer devran demişler
Yükseklerden uçma dengin ara bul
Yorganına göre ayağın kösül
Sevmeyenin şâhı sevene kul ol
Budur akıl için mizan demişler
Kimsenin ayıbını gözetme ey yâr
Sen heman gayret et postunu kurtar
Her koyunu bacağından asarlar
Neme lâzım filan falan demişler
Gördüğün dilbere dil verip akma
Kimsenin ırzına yan gözle bakma
Kapın kakılmasın kapıyı kakma
Kıyamete kalmaz zaman demişler
Neye gam çekersin hey koca sersem
Dertsiz bbaş mı olur âdemiz madem
Eksik olmaz dağ başından duman hem
Yiğidin başından boran demişler
Diline gelene öğütme öyle
Demesinler sana el şöyle böyle
Yüz dinle bin düşün bir tek söz söyle
Sözünden bilinir irfan demişler
Ekmeden a gözüm biçmek olur mu
Kişi kısmetini tepmek olur mu
Karnı doya sofra çekmek olur mu
Olmaz yoz sığıra saman demişler
Öz başına kül eş yandır ocağı
Verseler de alma â’yan yamağı
Ortaklık inekten yeğdir buzağı
Belli olsun alan satan demişler
Bilirsin gurbette çile çektinse
Görünür sılası Bağdat herkese
Bülbülü koysalar altun kafese
Yine özler ister vatan demişler
Takdir olur ara yerde bahane
Gezdirir kısmetin serpilir dâne
Önegülük etme sen uy zamane
Sana uymaz ise zaman demişler
Tek gibi gez merd ü zene tutulma
Hür yaşa kimseye köle satılma
Leng eşekle kârıvana katılma
Yürü iniş yokuş yayan demişler
Bahtiyar sözü basma zer olur
Talihsizin pendi şûr u şer olur
Beylerin yanında beraber olur
Su getiren senek siyan demişler
Yolsuza nasihat kuru emektir
Yola gelmeyenin hakkı kötektir
Çubuğu yaş iken eğmek gerektir
Küçükten yetişir sıbyan demişler
Gönlü mâsivadan mehcur olmayan
Harabat içinde mamur olmayan
Enelhak darına Mansur olmayan
Geçirsin boynuna urgan demişler
Elest ü bezminde geçtik mihenkten
İllâ’ya eriştik kurtulduk şekten
Yusuf’uz el çektik elden etekten
Tutmaz bir el iki dâmen demişler
Sadefi terkeyle gevher misâl ol
Harften tecerrüt et sade meâl ol
İnsan-ı kâmil ol sâhib-i hâl ol
Olamazsan sahip-kıran demişler
Ulular hoş demiş düşünüp ince
El elden üstündür arşa varınca
Mertçe davran hasmın ise karınca
Gösterme bir yüzden âmân demişler
Diiktim bu meydanda ben de bir alem
Gelsin imtihana şâiran bu dem
İşte kitap kağıt devât ü kalem
İşte saz söz işte meydan demişler
Mir’etâ var ise akl ü iz’anın
Tut bu pendi yakma ateşe canın
Aldanma rengine fâni dünyanın
Önü yalan sonu yalan demişler 35-41
Dilçin, Dehri (1945). Edebiyatımızda Ata Sözleri. İstanbul: Türk Dil Kurumu Yay. 29-36.
İvgin, Hayrettin- Ali Esat Bozyiğit (2004). Kalecikli Âşık Miratî. Ankara: Kültür Ajansı Yay. 29-36.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 09.12.2020Eserlerinden Örnekler
Musammat Koşma
Ay cemali parlak kaddi toparlak
Lebleri bal kaymak sükker misin sen
Boynuma lale tak hele bir yol bak
Bu kadar yalvarmak ister misin sen
Lebleri kırmızı la’l kaşları hilâl
Gözler âhû misâl bulunmaz emsâl
Bilmem bu ne hayâl bilmem bu ne hâl
Bu ne parlak cemâl ülker misin sen
Miratî hem-vâre yanıktır yâre
Yüreğimde yara oldu bin pare
Gönül başka yâre düşmez ne çare
Bir başka nigâre benzer misin sen
İvgin, Hayrettin- Ali Esat Bozyiğit (2004). Kalecikli Âşık Miratî. Ankara: Kültür Ajansı Yay. 25.
Dilçin, Cem (1983). Örneklerle Türk Şiir Bilgisi. Ankara: Türk Dil Kurumu Yay. 312.
Nasihat Destanı
Dinle gözüm nuru eski atalar
Kendin bilmeyene nâdan demişler
İlkönce nefsini bilmeden ey yâr
Bilinmez Hazret-i Yezdan demişler
Evvelâ şeriat sonra tarikat
Hakikatle bir de ilm-i mârifet
Erişirse Hak’tan sana hidayet
Yapışır elinden pîran demişler
Farz ile sünneti tutarsan eğer
Yarın şefiolur sana peygamber
Râh-ı sevap için ararsan rehber
Hakk’a ulaştırır Furkan demişler
Men aref sırrına aklı ermiyen
Hakîkat küncine postu sermiyen
Varıp bir gerçeğe boyun vermiyen
Başına bir torba saman demişler
Derler erenler birdir sağ u sol
Bulunur her yüzden girdigâra yol
Vadinde hulfetme sâdıku’l- kavi ol
Birdin ikrar ile iman demişler
İl ağzı tutulmaz her sözü duyma
Bugünki işini yarına koyma
İnsan-ı kâmil ol nefsine uyma
Seni aldatmasın şeytan demişler
Kimseye el açma hürmetin gider
İki el bir başa kifayet eder
Kapı Allah kapısıdır erenler
Olmaz her kapıdan selman demişler
Eğer âkil isen dinle bu pendi
Kendine edersin hileyi fendi
Eğri otur doğru söyle efendi
Boş torbaya gelmez kolan demişler
Her zaman tedbirin takdire uybaz
Arayan sanma kim arzusun bulmaz
Yâr engelsiz gül de dikensiz olmaz
Bülbüle verilmiş figan demişler
Süleyman ol hakir görme bir mûru
Gider gıll u gışşı terket gururu
Senden yeğinlerle ey gözüm nuru
Sakın ha çekişme urgan demişler
Olura olmaza kim eder hiddet
Mahkur olur bulmaz başı selâmet
Oturur yerine zararla elbet
Ahir öfke ile kalkan demişler
Sular ters yüzüne akıp çağlamaz
Gidenin yolunu kimse bağlamaz
Bilirsin ki kendi düşen ağlamaz
Kişi öz başına düşman demişler
Herkesle hoş geçin çekme teşvişler
Ne kebabı yandır ne dönsün şişler
Deliyle devletli bildiğin işler
Sıbyanlar dinlemez ferman demişler
Ey oğul pendimi dinle kulak ver
Kulağa giren söz tâ câna siner
El atına binen pek çabuk iner
Tez eskir eğreti kaftan demişler
İstersen yuvanı dâima şenlik
Dilersen hânende dirlik düzenlik
Varlıkta darlık yok yoklukta dirlik
Gece gündüz çalış kazan demişler
Yetim malın sakın malına katma
Veresiye hiçbir mal alıp satma
El için kendini ateşe atma
Gemisin kurtaran kaptan demişler
Kimseye gadretme görürsün zarar
Elinden gelirse dil al yara sar
İyi sözle insan dininden çıkar
Ilı sözle inden yılan demişler
El için ağlayan gözünden olur
Kızını döğmeyen dizinden olur
Her şeyin çokluğu azından olur
Aza kanaat et her an demişler
Bazı kimse yemez içmez mal derer
Kimisi kazanır da israf israf eder
Nekesle cömerdin harcı bir gider
Bulunursa hoştur miyân demişler
Çalış durma arttır kesbü kârını
Hoş geçir gününü anma yarını
Bir gün terk edersin bütün varını
Kalp kazanır yer kaltaban demişler
Yal olmazsa köpek sürüde yelmez
Soysuz kişilerden mürüvvet gelmez
Azı bilmeyenler çoğu da bilmez
İyilik bilmezden yeğ sırtlan demişler
Varlığın var ise elinde senin
Hesapsızdır el eteğin öpenin
Unutma ki dostu olmaz düşenin
İptida dost alır yakan demişler
Dilersen ki hayır gele başına
Hayır san her işde dâim eşine
Felek agu katar bir gün aşına
Devir döner geçer devran demişler
Yükseklerden uçma dengin ara bul
Yorganına göre ayağın kösül
Sevmeyenin şâhı sevene kul ol
Budur akıl için mizan demişler
Kimsenin ayıbını gözetme ey yâr
Sen heman gayret et postunu kurtar
Her koyunu bacağından asarlar
Neme lâzım filan falan demişler
Gördüğün dilbere dil verip akma
Kimsenin ırzına yan gözle bakma
Kapın kakılmasın kapıyı kakma
Kıyamete kalmaz zaman demişler
Neye gam çekersin hey koca sersem
Dertsiz bbaş mı olur âdemiz madem
Eksik olmaz dağ başından duman hem
Yiğidin başından boran demişler
Diline gelene öğütme öyle
Demesinler sana el şöyle böyle
Yüz dinle bin düşün bir tek söz söyle
Sözünden bilinir irfan demişler
Ekmeden a gözüm biçmek olur mu
Kişi kısmetini tepmek olur mu
Karnı doya sofra çekmek olur mu
Olmaz yoz sığıra saman demişler
Öz başına kül eş yandır ocağı
Verseler de alma â’yan yamağı
Ortaklık inekten yeğdir buzağı
Belli olsun alan satan demişler
Bilirsin gurbette çile çektinse
Görünür sılası Bağdat herkese
Bülbülü koysalar altun kafese
Yine özler ister vatan demişler
Takdir olur ara yerde bahane
Gezdirir kısmetin serpilir dâne
Önegülük etme sen uy zamane
Sana uymaz ise zaman demişler
Tek gibi gez merd ü zene tutulma
Hür yaşa kimseye köle satılma
Leng eşekle kârıvana katılma
Yürü iniş yokuş yayan demişler
Bahtiyar sözü basma zer olur
Talihsizin pendi şûr u şer olur
Beylerin yanında beraber olur
Su getiren senek siyan demişler
Yolsuza nasihat kuru emektir
Yola gelmeyenin hakkı kötektir
Çubuğu yaş iken eğmek gerektir
Küçükten yetişir sıbyan demişler
Gönlü mâsivadan mehcur olmayan
Harabat içinde mamur olmayan
Enelhak darına Mansur olmayan
Geçirsin boynuna urgan demişler
Elest ü bezminde geçtik mihenkten
İllâ’ya eriştik kurtulduk şekten
Yusuf’uz el çektik elden etekten
Tutmaz bir el iki dâmen demişler
Sadefi terkeyle gevher misâl ol
Harften tecerrüt et sade meâl ol
İnsan-ı kâmil ol sâhib-i hâl ol
Olamazsan sahip-kıran demişler
Ulular hoş demiş düşünüp ince
El elden üstündür arşa varınca
Mertçe davran hasmın ise karınca
Gösterme bir yüzden âmân demişler
Diiktim bu meydanda ben de bir alem
Gelsin imtihana şâiran bu dem
İşte kitap kağıt devât ü kalem
İşte saz söz işte meydan demişler
Mir’etâ var ise akl ü iz’anın
Tut bu pendi yakma ateşe canın
Aldanma rengine fâni dünyanın
Önü yalan sonu yalan demişler 35-41
Dilçin, Dehri (1945). Edebiyatımızda Ata Sözleri. İstanbul: Türk Dil Kurumu Yay. 29-36.
İvgin, Hayrettin- Ali Esat Bozyiğit (2004). Kalecikli Âşık Miratî. Ankara: Kültür Ajansı Yay. 29-36.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Musammat Koşma
Ay cemali parlak kaddi toparlak
Lebleri bal kaymak sükker misin sen
Boynuma lale tak hele bir yol bak
Bu kadar yalvarmak ister misin sen
Lebleri kırmızı la’l kaşları hilâl
Gözler âhû misâl bulunmaz emsâl
Bilmem bu ne hayâl bilmem bu ne hâl
Bu ne parlak cemâl ülker misin sen
Miratî hem-vâre yanıktır yâre
Yüreğimde yara oldu bin pare
Gönül başka yâre düşmez ne çare
Bir başka nigâre benzer misin sen
İvgin, Hayrettin- Ali Esat Bozyiğit (2004). Kalecikli Âşık Miratî. Ankara: Kültür Ajansı Yay. 25.
Dilçin, Cem (1983). Örneklerle Türk Şiir Bilgisi. Ankara: Türk Dil Kurumu Yay. 312.
Nasihat Destanı
Dinle gözüm nuru eski atalar
Kendin bilmeyene nâdan demişler
İlkönce nefsini bilmeden ey yâr
Bilinmez Hazret-i Yezdan demişler
Evvelâ şeriat sonra tarikat
Hakikatle bir de ilm-i mârifet
Erişirse Hak’tan sana hidayet
Yapışır elinden pîran demişler
Farz ile sünneti tutarsan eğer
Yarın şefiolur sana peygamber
Râh-ı sevap için ararsan rehber
Hakk’a ulaştırır Furkan demişler
Men aref sırrına aklı ermiyen
Hakîkat küncine postu sermiyen
Varıp bir gerçeğe boyun vermiyen
Başına bir torba saman demişler
Derler erenler birdir sağ u sol
Bulunur her yüzden girdigâra yol
Vadinde hulfetme sâdıku’l- kavi ol
Birdin ikrar ile iman demişler
İl ağzı tutulmaz her sözü duyma
Bugünki işini yarına koyma
İnsan-ı kâmil ol nefsine uyma
Seni aldatmasın şeytan demişler
Kimseye el açma hürmetin gider
İki el bir başa kifayet eder
Kapı Allah kapısıdır erenler
Olmaz her kapıdan selman demişler
Eğer âkil isen dinle bu pendi
Kendine edersin hileyi fendi
Eğri otur doğru söyle efendi
Boş torbaya gelmez kolan demişler
Her zaman tedbirin takdire uybaz
Arayan sanma kim arzusun bulmaz
Yâr engelsiz gül de dikensiz olmaz
Bülbüle verilmiş figan demişler
Süleyman ol hakir görme bir mûru
Gider gıll u gışşı terket gururu
Senden yeğinlerle ey gözüm nuru
Sakın ha çekişme urgan demişler
Olura olmaza kim eder hiddet
Mahkur olur bulmaz başı selâmet
Oturur yerine zararla elbet
Ahir öfke ile kalkan demişler
Sular ters yüzüne akıp çağlamaz
Gidenin yolunu kimse bağlamaz
Bilirsin ki kendi düşen ağlamaz
Kişi öz başına düşman demişler
Herkesle hoş geçin çekme teşvişler
Ne kebabı yandır ne dönsün şişler
Deliyle devletli bildiğin işler
Sıbyanlar dinlemez ferman demişler
Ey oğul pendimi dinle kulak ver
Kulağa giren söz tâ câna siner
El atına binen pek çabuk iner
Tez eskir eğreti kaftan demişler
İstersen yuvanı dâima şenlik
Dilersen hânende dirlik düzenlik
Varlıkta darlık yok yoklukta dirlik
Gece gündüz çalış kazan demişler
Yetim malın sakın malına katma
Veresiye hiçbir mal alıp satma
El için kendini ateşe atma
Gemisin kurtaran kaptan demişler
Kimseye gadretme görürsün zarar
Elinden gelirse dil al yara sar
İyi sözle insan dininden çıkar
Ilı sözle inden yılan demişler
El için ağlayan gözünden olur
Kızını döğmeyen dizinden olur
Her şeyin çokluğu azından olur
Aza kanaat et her an demişler
Bazı kimse yemez içmez mal derer
Kimisi kazanır da israf israf eder
Nekesle cömerdin harcı bir gider
Bulunursa hoştur miyân demişler
Çalış durma arttır kesbü kârını
Hoş geçir gününü anma yarını
Bir gün terk edersin bütün varını
Kalp kazanır yer kaltaban demişler
Yal olmazsa köpek sürüde yelmez
Soysuz kişilerden mürüvvet gelmez
Azı bilmeyenler çoğu da bilmez
İyilik bilmezden yeğ sırtlan demişler
Varlığın var ise elinde senin
Hesapsızdır el eteğin öpenin
Unutma ki dostu olmaz düşenin
İptida dost alır yakan demişler
Dilersen ki hayır gele başına
Hayır san her işde dâim eşine
Felek agu katar bir gün aşına
Devir döner geçer devran demişler
Yükseklerden uçma dengin ara bul
Yorganına göre ayağın kösül
Sevmeyenin şâhı sevene kul ol
Budur akıl için mizan demişler
Kimsenin ayıbını gözetme ey yâr
Sen heman gayret et postunu kurtar
Her koyunu bacağından asarlar
Neme lâzım filan falan demişler
Gördüğün dilbere dil verip akma
Kimsenin ırzına yan gözle bakma
Kapın kakılmasın kapıyı kakma
Kıyamete kalmaz zaman demişler
Neye gam çekersin hey koca sersem
Dertsiz bbaş mı olur âdemiz madem
Eksik olmaz dağ başından duman hem
Yiğidin başından boran demişler
Diline gelene öğütme öyle
Demesinler sana el şöyle böyle
Yüz dinle bin düşün bir tek söz söyle
Sözünden bilinir irfan demişler
Ekmeden a gözüm biçmek olur mu
Kişi kısmetini tepmek olur mu
Karnı doya sofra çekmek olur mu
Olmaz yoz sığıra saman demişler
Öz başına kül eş yandır ocağı
Verseler de alma â’yan yamağı
Ortaklık inekten yeğdir buzağı
Belli olsun alan satan demişler
Bilirsin gurbette çile çektinse
Görünür sılası Bağdat herkese
Bülbülü koysalar altun kafese
Yine özler ister vatan demişler
Takdir olur ara yerde bahane
Gezdirir kısmetin serpilir dâne
Önegülük etme sen uy zamane
Sana uymaz ise zaman demişler
Tek gibi gez merd ü zene tutulma
Hür yaşa kimseye köle satılma
Leng eşekle kârıvana katılma
Yürü iniş yokuş yayan demişler
Bahtiyar sözü basma zer olur
Talihsizin pendi şûr u şer olur
Beylerin yanında beraber olur
Su getiren senek siyan demişler
Yolsuza nasihat kuru emektir
Yola gelmeyenin hakkı kötektir
Çubuğu yaş iken eğmek gerektir
Küçükten yetişir sıbyan demişler
Gönlü mâsivadan mehcur olmayan
Harabat içinde mamur olmayan
Enelhak darına Mansur olmayan
Geçirsin boynuna urgan demişler
Elest ü bezminde geçtik mihenkten
İllâ’ya eriştik kurtulduk şekten
Yusuf’uz el çektik elden etekten
Tutmaz bir el iki dâmen demişler
Sadefi terkeyle gevher misâl ol
Harften tecerrüt et sade meâl ol
İnsan-ı kâmil ol sâhib-i hâl ol
Olamazsan sahip-kıran demişler
Ulular hoş demiş düşünüp ince
El elden üstündür arşa varınca
Mertçe davran hasmın ise karınca
Gösterme bir yüzden âmân demişler
Diiktim bu meydanda ben de bir alem
Gelsin imtihana şâiran bu dem
İşte kitap kağıt devât ü kalem
İşte saz söz işte meydan demişler
Mir’etâ var ise akl ü iz’anın
Tut bu pendi yakma ateşe canın
Aldanma rengine fâni dünyanın
Önü yalan sonu yalan demişler 35-41
Dilçin, Dehri (1945). Edebiyatımızda Ata Sözleri. İstanbul: Türk Dil Kurumu Yay. 29-36.
İvgin, Hayrettin- Ali Esat Bozyiğit (2004). Kalecikli Âşık Miratî. Ankara: Kültür Ajansı Yay. 29-36.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | Zuhâl Peksoy | d. 22 Ocak 1955 - ö. 13 Haziran 2000 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | Gürhan Uçkan | d. 9 Mart 1948 - ö. 5 Aralık 2006 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Gülseren Budayıcıoğlu | d. 16 Şubat 1947 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | Zuhâl Peksoy | d. 22 Ocak 1955 - ö. 13 Haziran 2000 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | Gürhan Uçkan | d. 9 Mart 1948 - ö. 5 Aralık 2006 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | Gülseren Budayıcıoğlu | d. 16 Şubat 1947 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | Zuhâl Peksoy | d. 22 Ocak 1955 - ö. 13 Haziran 2000 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | Gürhan Uçkan | d. 9 Mart 1948 - ö. 5 Aralık 2006 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | Gülseren Budayıcıoğlu | d. 16 Şubat 1947 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | Zuhâl Peksoy | d. 22 Ocak 1955 - ö. 13 Haziran 2000 | Meslek | Görüntüle |
11 | Gürhan Uçkan | d. 9 Mart 1948 - ö. 5 Aralık 2006 | Meslek | Görüntüle |
12 | Gülseren Budayıcıoğlu | d. 16 Şubat 1947 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
13 | Zuhâl Peksoy | d. 22 Ocak 1955 - ö. 13 Haziran 2000 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | Gürhan Uçkan | d. 9 Mart 1948 - ö. 5 Aralık 2006 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | Gülseren Budayıcıoğlu | d. 16 Şubat 1947 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | Zuhâl Peksoy | d. 22 Ocak 1955 - ö. 13 Haziran 2000 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | Gürhan Uçkan | d. 9 Mart 1948 - ö. 5 Aralık 2006 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | Gülseren Budayıcıoğlu | d. 16 Şubat 1947 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |