MÜLHİMÎ, İbrahim

(d. ?/? - ö. 1065/1650)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Mülhimî’nin asıl adı İbrahim’dir. Doğum tarihi, ailesi, hayatı hakkında çok geniş bilgi bulunmayan şairin Erzurumlu olduğu, isminin geçtiği tüm kaynaklarda belirtilir. İbrahim Mülhimî; devrinin bazı önemli ulemasından öğrenim görerek kısa zamanda mülazım olmuş, müderrislik görevlerinde bulunmaya başlamıştır. Memleketi Erzurum ve daha sonrasında geldiği İstanbul’da Canbolad-zâde hocası nâmıyla tanınmış; âlim, şâir ve müverrih vasıflarıyla anılmıştır. İstanbul’a tam olarak ne zaman geldiği bilinmeyen şair, burada sırasıyla 1039/1629’da Başçı İbrâhim Medresesine, 1040/1630’da Hüsrev Kethüda Medresesine, 1049/1639’da Dâvûd Paşa Medresesine, dört yıl sonra da Kılıç Alî Paşa Medresesine, 1055/1645’te Kadırga’da Mehmed Paşa Medresesine, 1056/1646’da Şeyhülislâm Zekeriyyâ Medresesine, bir yıl sonra Sahn-ı Semân’a, 1058/1648’de Zâl Mahmûd Paşa Medresesine, ölüm tarihi olarak belirtilen 1065/1650 yılında da Kara Mustafâ Paşa Medresesine müderris olmuştur. Matematikteki derin bilgisiyle de şöhret bulan İbrahim Mülhimî, 1065/1650 yılında İstanbul’da vefat etmiştir. Biyografik kaynaklarda İbrahim Mülhimînin mensur ve manzum eserleri olduğu belirtimektedir. Mensur eserleri:

1) Tarih-i Rum ü Efrenc: Tarihçi Naîmâ’nın bahsettiği ve Mülhimî’ye atfedilen bu eserle ilgili başka kaynaklarda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Eser elde yoktur. Babinger, eserin kaybolmuş olabileceğini ileri sürmektedir.

2) Murâd-nâme, müellifin Hz. Âdem’den kendi dönemine kadar olan önemli hadiseleri kronolojik olarak anlattığı mensur bir eserdir. Genel bir dünya tarihidir. İçinde tabiî olarak dünya tarihinin bir kısmını oluşturan Osmanlı tarihi bölümü de mevcuttur. Burada Osmanlı tarihinin başlangıcından IV. Murat’ın 16 Şevval 1049 / 9 Şubat 1640’ta ölümüne kadar olan vak’alar anlatılmıştır. Babinger’in Naîmâ’yı kaynak göstererek aktardığı bilgide, eserin uzun ismi Şeh-nâme fi hakk-i Sultân Murâd-ı Râbi olarak kayıtlıdır. Murâd-nâme’nin şu ana kadar bulunan iki nüshasından biri Nuruosmaniye 2149’da bulunmaktadır. 252 varaklık bu eser 22 satırdan ibaret olup eksik kısmı bulunmamaktadır. Diğer nüsha ise yine aynı yerde Nuruosmaniye’de 4240’ta kayıtlıdır. Bu eser 187 varak 23 satırdan oluşmaktadır.

3) Arapça Risaleler ve Ta‘likât: Şairliğinin yanında aynı zamanda medrese hocası olan İbrahim Mülhimî’nin biyografik eserlerde bahsedilen bu eserleri de henüz bulunamamıştır. 

Manzum Eserleri: 

1) Divân Mülhimî, rivayetlerde müretteb divan sahibi bir şair olarak anılır ancak şairin Divân’ı elde bulunmamaktadır. 

 2) Fetih-nâme-i Karaboğdan: Şair, Boğdan’ın fethi üzerine Fetih-nâme-i Karaboğdan ismiyle bir eser telif etmiştir. Ancak bu eser de divanı gibi kayıptır.

3) Şehen-şeh-nâme-i Murâdî: Mülhimî’nin IV. Murat’ın doğduğu tarihten Bağdâd seferinden dönüşüne kadar geçen olayları anlattığı eseridir. 4585 beyitten oluşan Şehen-şâh-nâme’nin birinci cildinin şu ana kadar biri Topkapı Müzesi Revan Kitaplığı 1418’de diğeri de Leiden Üniversitesi Elyazma Eserler Kitaplığında olmak üzere iki nüshası tespit edilmiştir.

Tarihçi Naîmâ eserinde, şairle ilgili olarak “…Canbolad-zâde hocası dimekle ma’rûf vü Mülhimî tahallüs ile mütearref fazl u ilm ü hüsn-i hulk ü kemâl-i dervîşlik ile mevsûfdur, ulûm-ı akliye ve nakliyede yegâne vü husûsan riyaziyâtda Ali Kuşcu’ya müdânî racûl-i fâzıl idi …" ifadelerini kullanır. Mecdî Efendi de yukarıdaki bilgilere (Naîmâ) benzer ifadelerin yanında ek olarak bazı risaleleri ve tarihe dair eserleri olduğunu, üç dilde Mülhimî mahlasıyla şiir söylediğini belirtir. Erzurumlu İbrahim Mülhimî’nin isminin geçtiği tüm biyografik kaynaklarda onun müderrislik, hocalık vasfı öncelikle zikredilmektedir. Müellifin diğer özellikleri bu vasfından sonra anlatılır. Şair, döneminin önemli öğretim kurumlarında ders verebilecek derecede iyi eğitim görmüş bir âlimdir. Zira medrese ilimlerinin yanında edebiyat, tarih, matematik gibi farklı bilim dallarında bilgi sahibidir ve bilhassa matematikteki vukufiyetiyle Ali Kuşçu’ya benzetilirdi. Türkçenin yanı sıra Farsça, Arapça da şiir söylediği kaydedilen Mülhimî, Şehen-şeh-nâme’nin yaklaşık 9 varağını Farsça olarak kaleme almıştır. Şairin kaynaklarda bir divanının olduğu belirtilse de bu eser henüz ele geçmemiştir. Ayrıca Mülhimî, biyografik eserlerde, resmî sultan şeh-nâmecileri silsilesinin son halkasında anılır ki kendisinin yukarıda ifade edildiği gibi Şehen-şeh-nâme-i Murâdî adlı manzum bir eseri bulunmaktadır. Eserde I. Ahmet ve II. Osman’dan kısaca söz edilip IV. Murat’ın cülûsundan Bağdat Seferi dönüşüne kadar bazı olaylar ayrıntılarıyla manzum olarak anlatılır. Müderrisliği ve şairliği ile birlikte vak’anüvis kimliği ile de bilinen Mülhimî, Târih-i Rûm ü Efrenc, Fetih-nâme-i Karaboğdan ve bir dünya tarihi olarak nitelendirilebilecek Murâd-nâme isimli tarih konulu eserler telif etmiştir. Biyografik eserlerde, müellif hakkında yukarıdaki bilgiler dışında sanatçı kimliği, şairliği ile ilgili hemen hiçbir bilgi bulunmamaktadır bu nedenle tezkire yazarlarının ve diğer şairlerin Mülhimî’nin şiirleri hakkında neler düşündükleri tam olarak bilinememektedir. Ancak Naîmâ Tarihinde Mülhimî’nin vefatından bir süre sonra bir Hint elçisinin kabulü esnasında şairin isminin sultanın huzurunda anıldığına dair bir olay anlatılır: Sultan tarafından pek çok iltifata mazhar olan Hint elçisi, duyduğu hoşnutluğunu anlatmak için “Merhum Mülhimî ne güzel söylemiş, hakkı tarif bundan ziyâde olmaz. ” diyerek onun Farsça bir kıtasını okur. Bu olay, Mülhimî’nin ve Farsça şiirlerinin Hindistan’da bile tanındığını göstermesi açısından önemlidir. Mesnevisi ve yukarıdaki Farsça kıt’ası dışında elimizde bulunan iki beyit ya da bir kıta dörtlüğü olabilecek diğer bir örneğe baktığımızda Mülhimî’nin âşıkâne ve tasavvufî şiirler söyleyen bir şair olabileceği yönünde kanaat oluşmaktadır. Bu kanaati Naîmâ Tarihi’nde ve Zeyl-i Şakâik’te verilen bilgiler de doğrulamaktadır. Ayrıca Şehen-şeh-nâme-i Murâdî’nin Farsça telif edilmiş kısımlarında bulunan bazı beyitlerde de yine tasavvufî neşveyi yansıtan ibarelere tesadüf edilmektedir. Bununla beraber şairin her fırsatta memduhu olan Sultan IV. Murat için kullandığı sıfatlar, “şehen-şeh-i dîn”, “ şehen-şeh-i dîn ü dâd” “şehen-şeh-i pâk-i’tikâd” gibi tabirler müellifin fikrî yapısını ortaya koymaktadır. 

Mülhimî nazımda kendisini Nizamî, Firdevsî, Hatifî, Ârifî, Örfî gibi İranlı şairlerle mukayese eder ve onlardan üstün olduğunu belirtir. Şair, Mihr ü Mâh hikâyesine telmihle diğer şairlerin eserlerine benzemeyen Şehen-şeh-nâme-i Murâdî'nin henüz birincisini yazdığını belirterek ikincisini de yazmak istediğini söyler. Ancak 2. cilt ele geçmemiştir.

Kaynakça

 

Altınay, Ahmed Refik (1917). "Bizde Şeh-nâmecilik". Yeni Mecmua. (9):169-173.

Alper, Kadir (2012). Erzurumlu Mülhimî ve Şehen-şeh-nâme-i Murâdî Mesnevisi. Doktora Tezi. Bursa: Uludağ Üniversitesi.

Alper, Kadir (2012). "XVII. Yüzyıl Divan Şairi Mülhimî ve Şehen-şeh-nâme-i Murâdî Mesnevisi". ÇKÜ-SBE Dergisi. 3(2):143-154.

Babinger, Franz (1992). Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri. (Çev. Coşkun Üçok.) Ankara: KB Yay.

Bursalı Mehmed Tâhir (2000). Osmanlı Müellifleri ve Ahmed Remzi Akyürek Miftâhu’l-Kütüb Ve Esâmî-i Müellifîn Fihristi.C.3. Ankara: Bizim Büro Basımevi.12-13.

Levend, Âgâh Sırrı (2000). Gazavât-nâmeler ve Mihaloğlu Ali Bey’in Gazavât-nâmesi. Ankara: TTK Yay.

Kahraman, Seyit Ali (hzl.)(1996). Mehmed Süreyya Sicill-i Osmânî. C.5. KB ve Tarih Vakfı Yurt Ortak Yayını.

İpşirli, Mehmet (hzl.) (2007). Mustafa Naîmâ Naîmâ Tarihi. C.3. Ankara: TTK Yay. 1277

Şişman, Bekir ve Muhammet Kuzubaş (2007). Şeh-nâme’nin Türk Kültür ve Edebiyatına Etkileri. İstanbul: Ötüken Yay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ KADİR ALPER
Yayın Tarihi: 09.12.2014
Güncelleme Tarihi: 25.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Şehen-şeh-nâme-i Murâdî'den

 Şehen-şâh-nâme kodum ismini

 K’ide mahv şeh-nâmeler resmini

 Kalem Hân Murâd’ı ki tezkîr ider

 Şehen-şâh-ı dîn ile ta‘bîr ider

Çü devlet gibi dîne virdi nizâm

Şehen-şâh-ı dîn kodu dehr ana nâm 

 Kemâl-i şehen-şâh-ı dîne nazar

 Olur Fârsî Türkî’den sehl-ter

 Mîzâc-ı hümâyûna Türkî zebân

 Değil Fürsî gibi selîs u revân 

Velî Rûm mülkünde her hâs u ‘âm

Bilür söyleşür Türkî dilde kelâm  

 

Bir oldı irişsün bine defterüm

Felek dahı tayy itmesün defterüm

Felek tâ ki tayy itmeye defterin

Şehen-şâh tutsun yedi kişverin

Vekâyi‘-nüvîsi olup Mülhimî

Şehen-şâh-nâme ola mülhemi

(Alper, Kadir (2012). Erzurumlu Mülhimî ve Şehen-şeh-nâme-i Murâdî Mesnevisi. Doktora Tezi. Bursa: Uludağ Üniversitesi. 207-208, 595-596.)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1ALİYÂR, Zikri Alyard. 07.02.1960 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2İlhami Çiçekd. 1954 - ö. 14 Haziran 1983Doğum YeriGörüntüle
3GÜLHANÎ, Mehmet Ali Sarıgüld. 22.11.1946 - ö. 04.05.2010Doğum YeriGörüntüle
4ALİYÂR, Zikri Alyard. 07.02.1960 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
5İlhami Çiçekd. 1954 - ö. 14 Haziran 1983Doğum YılıGörüntüle
6GÜLHANÎ, Mehmet Ali Sarıgüld. 22.11.1946 - ö. 04.05.2010Doğum YılıGörüntüle
7ALİYÂR, Zikri Alyard. 07.02.1960 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
8İlhami Çiçekd. 1954 - ö. 14 Haziran 1983Ölüm YılıGörüntüle
9GÜLHANÎ, Mehmet Ali Sarıgüld. 22.11.1946 - ö. 04.05.2010Ölüm YılıGörüntüle
10ALİYÂR, Zikri Alyard. 07.02.1960 - ö. ?MeslekGörüntüle
11İlhami Çiçekd. 1954 - ö. 14 Haziran 1983MeslekGörüntüle
12GÜLHANÎ, Mehmet Ali Sarıgüld. 22.11.1946 - ö. 04.05.2010MeslekGörüntüle
13ALİYÂR, Zikri Alyard. 07.02.1960 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14İlhami Çiçekd. 1954 - ö. 14 Haziran 1983Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15GÜLHANÎ, Mehmet Ali Sarıgüld. 22.11.1946 - ö. 04.05.2010Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16ALİYÂR, Zikri Alyard. 07.02.1960 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
17İlhami Çiçekd. 1954 - ö. 14 Haziran 1983Madde AdıGörüntüle
18GÜLHANÎ, Mehmet Ali Sarıgüld. 22.11.1946 - ö. 04.05.2010Madde AdıGörüntüle