Madde Detay
NİYAZİ
(d. ?/? - ö. ?/?)
âşık
(Âşık / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Şiirlerinde Niyazi mahlasını kullanan aşığın hayatı hakkında kaynaklarda ayrıntılı bir bilgi tespit edilememiştir. 19. yüzyılda yaşadığı bilinen Niyazi, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi’nde verilen bilgiye göre, Edirnelidir ve babası arabacıdır. Gözleri görmeyen âşık, bir süre tahsil görmüş, Enez’de Gazi Rüstem Tekkesi Bektaşi şeyhi Hacı Baba’ya intisab etmiştir. Ancak nefes yerine müstehcene kaçan koşmalar söylemeye başlayınca tekkeden kovularak düşkün edilmiş ve Edirne’ye dönmüştür. Âşıklar Kahvesi’nde yatıp kalkan Niyazi, Âşık Kenzî Baba'nın yardımını görmüştür (1990: 70). Âşığın ölüm yeri ve tarihi de kesin olarak bilinmemektedir.
Murat Uraz'ın Halk Edebiyatı Şiir ve Dil Örnekleri adlı yapıtında Niyazi’nin bir Divanı ve bir Kalenderisi yayımlanmıştır (1933: 35, 60). Halit Bayrı ise Halk Şiiri adlı eserinde Niyazi'nin orta hâlli bir saz şairi olduğunu ve şiirlerinden hayatını huzursuz geçirdiğinin anlaşılabileceğini ifade etmiş ayrıca bir koşmasını yayımlamıştır (Bayrı 1956: 10).
Kaynakça
Bayrı, Halit (1956). Halk Şiiri XIX. Yüzyıl. İstanbul: Varlık Yay.
Cunbur, Müjgân (2006). “Niyâzî”, Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi. C. 6. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yay. 637.
Uraz, Murat (1933). Halk Edebiyatı Şiir ve Dil Örnekleri. İstanbul: Semih Lûtfi Sühulet Kütüphanesi.
"Niyazi" (1990). Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. C. 7. İstanbul: Dergâh Yay. 70.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: ARAŞ. GÖR. ZEYNEP SAFİYE BAKİYayın Tarihi: 13.02.2015Güncelleme Tarihi: 09.12.2020Eserlerinden Örnekler
Kalenderi
Devredip geldim cihana, yine bir devran ola,
Ben gidem, bütün sarayı yıkılıp viran ola!
Cuş edip deryalara, canım gemisi dagıla,
Yerler altında tenim toprağıla yeksan ola!
Bu vücudum dağı kalka, etle kemik kalmaya,
Ser cihatım açıla, bir haddi yok meydan ola!
Kabrime dostlar gelip, fikredeler ahvalimi,
Her biri bilmekte halim, valehu hayran ola!
Duya bilse bu (Niyazi) sözlerini ol zaman,
Dört yanıma çevrilip, çevre kurup mihman ola!
Uraz, Murat (1933). Halk Edebiyatı Şiir ve Dil Örnekleri. İstanbul: Semih Lûtfi Sühulet Kütüphanesi. 60.
Divan
Ey bülbülü şeyda! Yine efgana mı geldin?
Azmi gül edüp, zâr ile giryana mı geldin?
Pervane gibi ateşe daim can atarsın,
Hışmın takınıp, katlime fermana mı geldin?
Yağmur gibi yağarsa belâ, başın açarsın,
Can vermeğe, dost yoluna kurbana mı geldin?
Her şey çalışır, bir sıfatı eyleye tamir,
Sen cem’i sıfat et diye divana mı geldin?.
Veçhi ahadiyet ki bu eşyada görünmüş,
Bu kesrete ancak, anı seyrana mı geldin?
Bir kimse senin olmadı hiç razına mahrem,
Bilmem bu cihan içine yektane mi geldin?
Bu hasta (Niyazi) ye şifa remzin edersin,
Derde düşenin derdine dermana mı geldin?!
Uraz, Murat (1933). Halk Edebiyatı Şiir ve Dil Örnekleri. İstanbul: Semih Lûtfi Sühulet Kütüphanesi. 35.
Koşma
Bir gün olur duman baştan sıyrılır
Kasavet eyleyip gam yeme gönül
Saati var her murada erilir
İntizar eyleyip ah etme gönül
Mevlâ kullarını koymaz bu günde
Gösterirse derdü elem önünde
Her derdin rahatı vardır sonunda
Süre süre sultan olursun gönül
Gönül muhtaç olma hırkaya posta
Muradın var ise Hüdadan iste
Sırrını bildirme düşmana dosta
Kendine melâmet getirme gönül
Niyazi'nin sözü kelâmı haktır
Allahın kuluna ihsanı çoktur
Âcizin âcize imdadı yoktur
Can cana baş başa kim kime gönül
Bayrı, Halit (1956). Halk Şiiri XIX. Yüzyıl. İstanbul Varlık Yay. 63.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 13.02.2015Güncelleme Tarihi: 09.12.2020Eserlerinden Örnekler
Kalenderi
Devredip geldim cihana, yine bir devran ola,
Ben gidem, bütün sarayı yıkılıp viran ola!
Cuş edip deryalara, canım gemisi dagıla,
Yerler altında tenim toprağıla yeksan ola!
Bu vücudum dağı kalka, etle kemik kalmaya,
Ser cihatım açıla, bir haddi yok meydan ola!
Kabrime dostlar gelip, fikredeler ahvalimi,
Her biri bilmekte halim, valehu hayran ola!
Duya bilse bu (Niyazi) sözlerini ol zaman,
Dört yanıma çevrilip, çevre kurup mihman ola!
Uraz, Murat (1933). Halk Edebiyatı Şiir ve Dil Örnekleri. İstanbul: Semih Lûtfi Sühulet Kütüphanesi. 60.
Divan
Ey bülbülü şeyda! Yine efgana mı geldin?
Azmi gül edüp, zâr ile giryana mı geldin?
Pervane gibi ateşe daim can atarsın,
Hışmın takınıp, katlime fermana mı geldin?
Yağmur gibi yağarsa belâ, başın açarsın,
Can vermeğe, dost yoluna kurbana mı geldin?
Her şey çalışır, bir sıfatı eyleye tamir,
Sen cem’i sıfat et diye divana mı geldin?.
Veçhi ahadiyet ki bu eşyada görünmüş,
Bu kesrete ancak, anı seyrana mı geldin?
Bir kimse senin olmadı hiç razına mahrem,
Bilmem bu cihan içine yektane mi geldin?
Bu hasta (Niyazi) ye şifa remzin edersin,
Derde düşenin derdine dermana mı geldin?!
Uraz, Murat (1933). Halk Edebiyatı Şiir ve Dil Örnekleri. İstanbul: Semih Lûtfi Sühulet Kütüphanesi. 35.
Koşma
Bir gün olur duman baştan sıyrılır
Kasavet eyleyip gam yeme gönül
Saati var her murada erilir
İntizar eyleyip ah etme gönül
Mevlâ kullarını koymaz bu günde
Gösterirse derdü elem önünde
Her derdin rahatı vardır sonunda
Süre süre sultan olursun gönül
Gönül muhtaç olma hırkaya posta
Muradın var ise Hüdadan iste
Sırrını bildirme düşmana dosta
Kendine melâmet getirme gönül
Niyazi'nin sözü kelâmı haktır
Allahın kuluna ihsanı çoktur
Âcizin âcize imdadı yoktur
Can cana baş başa kim kime gönül
Bayrı, Halit (1956). Halk Şiiri XIX. Yüzyıl. İstanbul Varlık Yay. 63.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 09.12.2020Eserlerinden Örnekler
Kalenderi
Devredip geldim cihana, yine bir devran ola,
Ben gidem, bütün sarayı yıkılıp viran ola!
Cuş edip deryalara, canım gemisi dagıla,
Yerler altında tenim toprağıla yeksan ola!
Bu vücudum dağı kalka, etle kemik kalmaya,
Ser cihatım açıla, bir haddi yok meydan ola!
Kabrime dostlar gelip, fikredeler ahvalimi,
Her biri bilmekte halim, valehu hayran ola!
Duya bilse bu (Niyazi) sözlerini ol zaman,
Dört yanıma çevrilip, çevre kurup mihman ola!
Uraz, Murat (1933). Halk Edebiyatı Şiir ve Dil Örnekleri. İstanbul: Semih Lûtfi Sühulet Kütüphanesi. 60.
Divan
Ey bülbülü şeyda! Yine efgana mı geldin?
Azmi gül edüp, zâr ile giryana mı geldin?
Pervane gibi ateşe daim can atarsın,
Hışmın takınıp, katlime fermana mı geldin?
Yağmur gibi yağarsa belâ, başın açarsın,
Can vermeğe, dost yoluna kurbana mı geldin?
Her şey çalışır, bir sıfatı eyleye tamir,
Sen cem’i sıfat et diye divana mı geldin?.
Veçhi ahadiyet ki bu eşyada görünmüş,
Bu kesrete ancak, anı seyrana mı geldin?
Bir kimse senin olmadı hiç razına mahrem,
Bilmem bu cihan içine yektane mi geldin?
Bu hasta (Niyazi) ye şifa remzin edersin,
Derde düşenin derdine dermana mı geldin?!
Uraz, Murat (1933). Halk Edebiyatı Şiir ve Dil Örnekleri. İstanbul: Semih Lûtfi Sühulet Kütüphanesi. 35.
Koşma
Bir gün olur duman baştan sıyrılır
Kasavet eyleyip gam yeme gönül
Saati var her murada erilir
İntizar eyleyip ah etme gönül
Mevlâ kullarını koymaz bu günde
Gösterirse derdü elem önünde
Her derdin rahatı vardır sonunda
Süre süre sultan olursun gönül
Gönül muhtaç olma hırkaya posta
Muradın var ise Hüdadan iste
Sırrını bildirme düşmana dosta
Kendine melâmet getirme gönül
Niyazi'nin sözü kelâmı haktır
Allahın kuluna ihsanı çoktur
Âcizin âcize imdadı yoktur
Can cana baş başa kim kime gönül
Bayrı, Halit (1956). Halk Şiiri XIX. Yüzyıl. İstanbul Varlık Yay. 63.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Kalenderi
Devredip geldim cihana, yine bir devran ola,
Ben gidem, bütün sarayı yıkılıp viran ola!
Cuş edip deryalara, canım gemisi dagıla,
Yerler altında tenim toprağıla yeksan ola!
Bu vücudum dağı kalka, etle kemik kalmaya,
Ser cihatım açıla, bir haddi yok meydan ola!
Kabrime dostlar gelip, fikredeler ahvalimi,
Her biri bilmekte halim, valehu hayran ola!
Duya bilse bu (Niyazi) sözlerini ol zaman,
Dört yanıma çevrilip, çevre kurup mihman ola!
Uraz, Murat (1933). Halk Edebiyatı Şiir ve Dil Örnekleri. İstanbul: Semih Lûtfi Sühulet Kütüphanesi. 60.
Divan
Ey bülbülü şeyda! Yine efgana mı geldin?
Azmi gül edüp, zâr ile giryana mı geldin?
Pervane gibi ateşe daim can atarsın,
Hışmın takınıp, katlime fermana mı geldin?
Yağmur gibi yağarsa belâ, başın açarsın,
Can vermeğe, dost yoluna kurbana mı geldin?
Her şey çalışır, bir sıfatı eyleye tamir,
Sen cem’i sıfat et diye divana mı geldin?.
Veçhi ahadiyet ki bu eşyada görünmüş,
Bu kesrete ancak, anı seyrana mı geldin?
Bir kimse senin olmadı hiç razına mahrem,
Bilmem bu cihan içine yektane mi geldin?
Bu hasta (Niyazi) ye şifa remzin edersin,
Derde düşenin derdine dermana mı geldin?!
Uraz, Murat (1933). Halk Edebiyatı Şiir ve Dil Örnekleri. İstanbul: Semih Lûtfi Sühulet Kütüphanesi. 35.
Koşma
Bir gün olur duman baştan sıyrılır
Kasavet eyleyip gam yeme gönül
Saati var her murada erilir
İntizar eyleyip ah etme gönül
Mevlâ kullarını koymaz bu günde
Gösterirse derdü elem önünde
Her derdin rahatı vardır sonunda
Süre süre sultan olursun gönül
Gönül muhtaç olma hırkaya posta
Muradın var ise Hüdadan iste
Sırrını bildirme düşmana dosta
Kendine melâmet getirme gönül
Niyazi'nin sözü kelâmı haktır
Allahın kuluna ihsanı çoktur
Âcizin âcize imdadı yoktur
Can cana baş başa kim kime gönül
Bayrı, Halit (1956). Halk Şiiri XIX. Yüzyıl. İstanbul Varlık Yay. 63.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | DÂNİŞÎ, Mustafa Dânişî Efendi | d. ? - ö. 1617 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | ZAMÂNÎ, Mahmud | d. ? - ö. 1552 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | ŞAHİN GİRAY | d. 1745 - ö. 1787 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | DÂNİŞÎ, Mustafa Dânişî Efendi | d. ? - ö. 1617 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | ZAMÂNÎ, Mahmud | d. ? - ö. 1552 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | ŞAHİN GİRAY | d. 1745 - ö. 1787 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | DÂNİŞÎ, Mustafa Dânişî Efendi | d. ? - ö. 1617 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | ZAMÂNÎ, Mahmud | d. ? - ö. 1552 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | ŞAHİN GİRAY | d. 1745 - ö. 1787 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | DÂNİŞÎ, Mustafa Dânişî Efendi | d. ? - ö. 1617 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | ZAMÂNÎ, Mahmud | d. ? - ö. 1552 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | ŞAHİN GİRAY | d. 1745 - ö. 1787 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | DÂNİŞÎ, Mustafa Dânişî Efendi | d. ? - ö. 1617 | Madde Adı | Görüntüle |
14 | ZAMÂNÎ, Mahmud | d. ? - ö. 1552 | Madde Adı | Görüntüle |
15 | ŞAHİN GİRAY | d. 1745 - ö. 1787 | Madde Adı | Görüntüle |