Madde Detay
RAHMANÎ, Ali Çırçır
(d. 17.02.1942 / ö. 25.10.1993)
âşık, memur
(Âşık / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı Ali Çırçır olan âşık, 17 Şubat 1942 tarihinde Erzurum’da dünyaya gelmiştir. Babasının adı Mustafa, annesinin adı Gülsüm’dür. İlkokulu Erzurum’da tamamlamış, ortaokula bir yıl devam ettikten sonra ayrılmak zorunda kalmıştır. Sara hastalığı nedeniyle askerlikten muaf tutulan şair, 1965 yılında evlenir (Düzgün 2015: 10).
Gençlik yıllarında belli bir mesleği olmayan Ali Çırçır, bir süre arzuhalci, gazyağı satıcısı ve manav olarak geçimini sürdürmeye çalışır. Bu arada bazı güncel olayları ve dinî konuları dile getirdiği destanlar yazarak bunları yerel matbaalarda bastırıp dağıtır. 1973 yılında Atatürk Üniversitesi'nde işçi kadrosuyla göreve başlar ve1982’de malulen emekliye ayrılır (Düzgün 2015: 10).
25 Eylül 1978 tarihinde kurulan Halk Ozanları Kültür Derneğinin kurucu üyeleri arasında yer alan Ali Çırçır, 1979-1981 yılları arasında Nuri Çıraği ile birlikte Erzurum’daki Mahallebaşı semtinde bir âşık kahvesi işletir. 1981 yılı sonlarında Kongre caddesinde Kıbrıs Palas Oteli ve Âşıklar Kahvesi adıyla bir iş yeri açar ve bu işi 1989 yılına kadar sürdürür (Düzgün 2015: 10).
Büyük bir kısmı Atatürk Üniversitesi ve Halk Ozanları Kültür Derneği tarafından düzenlenen şenlik ve yarışmalarda da bulunur. Katıldığı yarışmalarda genellikle lebdeğmez ve karşılaşma dalında ödüllere layık görülür. İlk kez 1977 yılında Konya Âşıklar Bayramı’na katılan âşık, son olarak 1992 yılında bu programda yer alabilmiştir. 25 Ekim 1993 tarihinde Konya Âşıklar Bayramı’na katılmak üzere yola çıkan Rahmanî, Erzurum-Erzincan karayolunda terör örgütü mensupları tarafından öldürülmüştür. Şair, Erzurum’da Abdurrahman Gazi Mezarlığı'nda medfundur (Düzgün 2015: 10).
Ali Rahmanî, küçük yaşlardan itibaren tasavvufa ilgi duyar, çeşitli tarikat temsilcilerinin sohbetlerinde bulunur, ancak herhangi bir tarikata intisap etmez. Daha sonra döneminin âşıklık geleneği temsilcileri ile bir arada bulunur ve âşıklığı bir meslek olarak icra etmeye başlar. Küçük yaşlarda geçirdiği bir hastalık nedeniyle saz çalamaz. Katıldığı programlarda sazı bir aksesuar olarak kullanır, manzumelerini sazsız söyleme yoluna gider. Özellikle 1977 yılında katıldığı Konya Âşıklar Bayramı’ndan sonra âşık çevrelerinde tanınmaya başlar (Düzgün 2015: 14).
Âşıklık geleneği içinde önemli bir yere sahip bulunan usta-çırak ilişkisi içinde yetişme, Ali Rahmanî için söz konusu değildir. Bu yönleriyle Rahmanî’nin, âşık tarzı şiir geleneği temsilcilerinin yetişmeleriyle ilgili genel kabullerin dışında kaldığı görülür. Rahmanî’nin saz çalamaması, bu nedenle âşık fasıllarında etkin bir biçimde yer alamaması ve âşık çevrelerinde hak ettiği yeri bulamamasını, bedensel açıdan kısmen özürlü oluşu ve belli bir kalıba sıkışmak istemeyen serazat kişiliği ile izah etmek mümkündür (Düzgün 2015: 14).
Ali Rahmanî’nin çalışmalarını ve ürünlerini iki ayrı cepheden ele almak gerekir: Âşıklık geleneği ve tasavvuf. Bu iki geleneğin unsurları Rahmanî’nin kişiliğini ve ortaya koyduğu ürünleri şekillendirir. Daha doğru bir söyleyişle onun, çocukluk ve gençlik yıllarında edindiği tasavvuf kültürünü ilerleyen yıllarda âşıklık geleneğinin ifade kalıplarıyla ortaya koyduğu görülür. Rahmanî’nin şiir yazmaya başladığı dönemlerde bulunduğu çevrede bir destancılık geleneği vardır. İletişim araçlarının radyo ve gazeteden ibaret olduğu dönemlerde dikkat çekici kişisel veya toplumsal olaylar, bir manzumeciler tarafından yazıya aktarılıp, tek veya iki yapraktan oluşan bir metin hâlinde bastırılmaktadır. Bu basılı metin, şairin kendisi veya bir başkası tarafından ses kayıt cihazına kaydedildikten sonra şehir merkezindeki işlek bir cadde üzerinde satışa sunulmaktadır. Omzunda taşıdığı teybi yüksek tonda açan ve belli bir ezgiyle okunmuş olan manzumenin çevredeki insanlar tarafından duyulmasını sağlayan satıcı, kolunda deste hâlinde tuttuğu destan metinlerini isteyenlere vererek karşılığında ücretini almaktadır. Bu eylem, insanların önemli olaylar hakkında bilgi edinmelerini, destanda dile getirilen olayla ilgili duyguları paylaşmalarını sağlamıştır. Ali Rahmanî de şiire bu yolla adımını atar (Düzgün 2015: 15).
Ali Rahmanî’nin ortaya koyduğu ürünlerden bir kısmı da levha biçiminde hazırlayıp dağıttığı tek yapraktan oluşan nüshalardır. Bir dosya kâğıdı büyüklüğünde olup ortasında Arap harfleriyle Besmele, sağ tarafında Allah Celle Celaluhu, sol yanında Muhammed Alehisselam yazılarının yer aldığı sayfanın alt kısmına Latin harfleriyle manzum bir dörtlük yazarak bastırıp dağıttığı bu levhalar, evlerde ve iş yerlerinde duvarlara asılmaktadır (Düzgün 2015: 16-17).
Ali Rahmanî, hece vezninin 7’li, 8’li, 11’li, 12’li, 13’lü, 14’lü, 16’lı ve 18’li şekilleriyle yazdığı şiirlerinde çeşitli konuları ele alır. Çocuklar için kaleme aldığı manzumelerde okumanın ve öğrenmenin önemi, büyüklere saygı, millî ve manevî değerlere bağlılık vurgusu yapar; diğer şiirlerini çoğunlukla dinî-tasavvufî bir içerikle sunar. Beşeri aşkı dile getirdiği az sayıdaki şiirlerinde belli bir lirizmi yakalamakla birlikte diğer şiirleri tümüyle didaktiktir.
Ali Rahmanî, şiirlerinin büyük bir kısmında millî ve dinî değerlere bağlı, dürüst, yiğit ve korkusuz insan modelini önerir. Şiirlerinin tamamına yakın bir kısmı dinî-tasavvufî içeriklidir. İslam’ın ibadet, itikat ve ahlak konularını didaktik bir üslupla şiirlerine sokan Rahmanî, başta Hz. Muhammed olmak üzere diğer peygamberlerden, meleklerden, kitaplardan da söz eder. Özellikle ölmeden önce Ahiret için hazırlıklı olunması gerektiği, bunun için ibadetlerin tam olarak yapılması ve İslam’ın ahlaki değerlerine sahip çıkılması yönündeki uyarılarını sıkça vurgular (Düzgün 2015: 18).
Âşık tarzının tür ve şekillerinin büyük bir kısmını deneyen Rahmanî, çeşitli vesilelerle döneminin âşıklarıyla karşılaşmalarda bulunur. Bu karşılaşmalarda taşlama türüne ilgi duymayarak nasihat ağırlıklı konuları ele alır. Ayrıca kendisine ait bir adlandırma olan mühürname ve isimname tarzında şiirleri de dener. Ancak birden fazla örnek ortaya koyamadığı için bu türlerin çerçevesini belirlemekte ve bunları âşık edebiyatı terminolojisine kazandırmakta başarılı olamaz (Düzgün 2015: 19).
Ali Rahmani'nin yayımlanmış iki eseri mevcuttur. Bunlardan biri 1973 yılında ilkokul öğrencilerinin yararlanması ümidiyle yazılan belirli günlerle ilgili şiirleri içeren küçük bir kitapçıktır. Diğeri ise 1988 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığınca Öğütler Destesi adıyla yayımlanan ve eser adının altında "Halk Şairleri Arası Eser Yarışması Üçüncüsü" kaydı bulunan bir kitaptır.
Kaynakça
Ali Rahmanî (1973). Belirli Günler ve Hayat Bilgisi Öğüt Verici Üniteleriyle İlgili İlkokul Şiirleri. Erzurum: yyy.
Ali Rahmanî (1988). Öğütler Destesi. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay.
Alptekin, Ali Berat (2003). Benden Toprak İstenir mi? Konya: yyy.
Dinç, Abdulkerim (yty). Şehit Âşık Ali Rahmanî. Erzurum: Kâzım Karabekir Belediyesi Kültür Yay.
Düzgün, Dilaver (2015). Ali Rahmani. Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yay.
Oğuz, M. Öcal (1994). “Türkiye Bir Âşığını Kaybetti”. Halk Ozanlarının Sesi. Aralık, 1 (5): 64.
Özarslan, Metin (2001). Erzurum Âşıklık Geleneği. Ankara: Akçağ Yay.
Sakaoğlu, Saim (1981). “Günümüz Âşıklarından Erzurumlu Ali Rahmanî”. Erciyes. 29 Mayıs, 4 (37): 2-4.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. DİLAVER DÜZGÜNYayın Tarihi: 11.04.2019Güncelleme Tarihi: 10.12.2020
Yayın Tarihi: 11.04.2019Güncelleme Tarihi: 10.12.2020
Güncelleme Tarihi: 10.12.2020
Eser Adı | Yayın evi | Basım yılı | Eser türü |
---|---|---|---|
Öğütler Destesi | Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları / Ankara: | 1988 | Şiir |
Belirli Günler ve Hayat Bilgisi Öğüt Verici Üniteleriyle İlgili İlkokul Şiirleri | Yayınevi bilgisi yok / Erzurum | 1973 | Şiir |
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | HİKMET YAVUZ | d. 14.01.1960 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | SEFİLÎ, Mevlüt Altaş | d. 1950 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Melike Günyüz | d. 10 Temmuz 1968 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | HİKMET YAVUZ | d. 14.01.1960 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | SEFİLÎ, Mevlüt Altaş | d. 1950 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | Melike Günyüz | d. 10 Temmuz 1968 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | HİKMET YAVUZ | d. 14.01.1960 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | SEFİLÎ, Mevlüt Altaş | d. 1950 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | Melike Günyüz | d. 10 Temmuz 1968 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | HİKMET YAVUZ | d. 14.01.1960 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
11 | SEFİLÎ, Mevlüt Altaş | d. 1950 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
12 | Melike Günyüz | d. 10 Temmuz 1968 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
13 | HİKMET YAVUZ | d. 14.01.1960 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | SEFİLÎ, Mevlüt Altaş | d. 1950 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | Melike Günyüz | d. 10 Temmuz 1968 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | HİKMET YAVUZ | d. 14.01.1960 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
17 | SEFİLÎ, Mevlüt Altaş | d. 1950 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
18 | Melike Günyüz | d. 10 Temmuz 1968 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |