REZMÎ, Safiye Sultan-zâde Mehmed

(d. 1050-60?/1640-50? - ö. 29 Safer 1131/21 Ocak 1719)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Asıl adı Mehmed’dir. Beşiktaş’ta doğdu. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte kaynaklarda öldüğü zaman yetmişli yaşların sonlarında olduğunun kaydedilmesinden (Şeyhî Mehmed Efendi 1989: 4/739; Mehmed Râşid 1282: 5/118) hareketle 1640-50’li yıllarda doğduğu söylenebilir. Babası, Siyâvuş Paşa-yı Sânî’nin kardeşi Hüseyin Paşa (ö.1099/1687-8)’dır. Hüseyin Paşa, 1039/1658-59’da Kanije Beylerbeyi oldu ve sırasıyla 1075/1664-65’te Budin, Halep ve 1077/1666-67’de Basra, 1078/1667-68’de Kandiye, 1086/1676’da Diyarbakır valiliklerinde bulundu. Annesi, IV. Murad’ın kızlarından Safiye Sultan’dır. Bu itibarla “Safiye Sultan-zâde” olarak anıldı. Rezmî’nin tek kardeşi Gürcü Mehmed Paşa ile evlenmiş olan Rukiye Hanım Sultan (ö.1108/1696-7)’dır. Safiye Sultan, Rukiye Hanım Sultan’ın doğumu esnasında vefat etti.

Rezmî, varlığını günümüzde de sürdüren “Safiye Sultan-zâdeler” ailesinin kurucusudur. Her dönemde devletin önemli kademelerinde bulunmuş ve sanatkârlar yetiştirmiş olan ailenin mensupları arasında özellikle divan sahibi bir şair olan ve Netîcetü’l-Vekâyi’, Sefâretnâme-i Şâhî adlarında tarih kitapları da kaleme almış olan Mehmed Dâniş Bey (ö.6 Receb 1253/6 Ekim 1837) ile şair, gazeteci, mecmua derleyicisi, Kâmûs-ı Osmânî isimli sözlüğün yazarı Mehmed Salâhî Bey (d.8 Receb 1272/15 Mart 1856–ö.1327-28/1910) de bulunmaktadır. Aile günümüzde IBM-Türk şirketinde üst düzey yönetici olarak görev yapan Murat Tozan Bey ile varlığını sürdürmektedir. Aile, kimi kaynaklarda, II. Mustafa’nın kızı Safiye Sultan (d.1696-ö.1778) ile Maktul-zâde Ali Paşa’nın evliliğinden neş’et eden “Safiye Sultan-zâdeler” ile karıştırılmıştır.
Rezmî’nin eğitimiyle ilgili bilgimiz olmasa da sultan çocuklarına ilişkin teamüller gereği sarayda eğitim gördüğü tahmin edilebilir. Sonrasında da sarayda çeşitli görevler aldı. İlk olarak IV. Mehmed (sal.1648-1687) döneminde silahşorluk, IV. Mehmed, II. Süleyman (sal.1687-1691) ve II. Ahmed (sal.1691-1695) dönemlerinde kapıcıbaşılık yaptı ve sonrasında emekliye sevk edildi. Bu ilk emekliliğinden sonra III. Ahmed (sal.1703-1730) döneminde 13 Safer 1118/27 Mayıs 1706’de silahtar ağalığı, 21 Şevval 1122/14 Aralık 1710’de sıkk-ı sânî defterdarlığı, sonrasında çavuşbaşı vekilliği, 8 Cemaziyelâhir 1130/9 Mayıs 1718’da Rumeli Beylerbeyiliği payesiyle kapıcılar kethüdalığı görevlerine atandı. 4 Zilhicce 1130/29 Ekim 1718’da Rumeli Beylerbeyiliği payesiyle emekliye ayrıldı. Üç ay sonra 29 Safer 1131/21 Ocak 1719 Cumartesi günü yetmişli yaşlarının sonlarındayken vefat etti. Mezarı, köşkünün yakınlarında inşa ettirdiği ve bugün Akaretler girişinde sağ tarafta bulunan aile mezarlığındadır. Mezarlıkta Rezmî’nin kabri etrafında teşekkül etmiş ve tamamı Safiye Sultan-zâdeler ailesinin mensuplarına ait 19 mezar daha bulunmaktadır.
Rezmî, bürokrat kimliğinin yanında güzel sanatların şiir, resim, müzik gibi dallarıyla ilgilenmiş estetik yönü güçlü bir şahsiyettir. Kaynaklar onu, bilgili, iyi huylu, nazik yaratılışlı, kibar, vakar sahibi, kültürlü, temiz soylu, şeref ve talihe lâyık yüce bir bey, övgüye lâyık tavırları olan büyük bir insan olarak kaydetmiştir.
Şairin yirmili yaşlarından önce başladığı şiir söyleme serüveni, ölümüne kadar devam etti. Herhangi bir savaşa katılmadığı bilinen şair, silahşorlukta mahir olduğu için Rezmî mahlasını seçti (Çapan 2005: 241). Ancak şiirlerinde “rezm”den çok “bezm”i işledi. Bütün kasidelerine bahar tasvirleriyle başlamış, birçok şiirinde baharın ve çiçeklerin güzelliklerine yer vermiş, müstakil bir şükûfenâmenin yanında otuz lale ismini zikrettiği bir kaside kaleme almış çiçeklere düşkün şairin hassas bir yapıya sahip olduğu anlaşılmaktadır. Beşiktaş’taki köşküne ait bazı binaların resimlerini yaparak ve üzerine şiirler yazarak padişaha takdim ettiğini belirttiği kimi şiirlerindeki –özellikle başlıklarındaki- ifadelerden Rezmî’nin resimle ilgilendiği anlaşılmaktadır. Şiirlerinden onun ressamlığı yanında musikişinas bir kişiliğinin de olduğu anlaşılmaktadır. Bu yönleriyle Rezmî, mahlasıyla tezat oluşturacak biçimde ince ruhlu ve çok yönlü sanatçı kimliğine sahip bir kişi portresi çizer.
Rezmî’nin bilinen tek eseri, 1110/1698 yılında tertip ettiği Divan’ıdır. İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi’nde TY 5499 numarada yer alan ve 112 yapraktan oluşan Divan’ın tek nüshasında 2 mesnevi, 13 kaside, 530 gazel, 3 tahmis, 1 tercî-bend, 49 kıt’a, 188 müfred olmak üzere toplam 786 şiir yer almaktadır. Şairin Divan’ı üzerine bir yüksek lisans çalışması yapılmış (Gürbüz 2005), daha sonra bu çalışma kitaplaştırılmıştır (Gürbüz 2011).
Şiirlerinde çoğunlukla sevgilinin güzelliği, aşk ve eğlence meclisi konularını işlemiştir. Ayrıca dönemin sosyal hayatına şairin akrabalarıyla ilgili meselelerle Beşiktaş’taki köşkü de şiirlerinde sıkça işlediği konulardandır. Şairin bir beytinde geçen şiirin “tekellüfsüz” olması gerektiği söylemi (G464/5), onun sanat anlayışının önemli bir yanını ortaya koyar. Ona göre, şiirde mazmun gibi zorlayıcı kaideler boşuna zahmettir; asıl şiir, kendi şiirleri gibi, zorlamadan uzak, okundukça gamlı gönüllere safa veren, levendâne bir üslupla kaleme alınmış olmalıdır. Onun şiirinde anlaşılması zor, girift hayaller görülmez; bunun yerine kendini hemen teslim eden, basit, yalın bir anlam ve ifade kurgusu hâkimdir. Rezmî’nin bu rahat tavrı, şiirlerinin şekil özelliklerinde de görülür. Birçok şiirin vezninin bulunmayışı, bazı şiirlerde birden fazla veznin kullanılmış olması ve şiirlerde pek çok vezin kusurunun görülmesi gibi şekle ait sorunlar şairin bu tavrının sonucu olmalıdır. Divan’da görülen ve kelime ekleme çıkarmasıyla veya kelimelerin yerlerinin değiştirilmesiyle çözülebilecek ifade ve vezin hatalarının çokluğu, kimi şiirlerin henüz son şekli verilmeyen temrinler/eskizler hâlinde kaldığı izlenimi vermektedir. Rezmî, yaşadığı dönemin halk kültürüne ve toplumun gündelik yaşantısına ait geniş ölçekteki malzemeyi, büyük oranda Türkçe kelimelerle, deyimler ve halk söyleyişleriyle örülmüş, konuşuyormuşçasına rahat, külfetsiz, yalın bir dille işlemiştir. Şiirlerinde Türkçe kelimeleri yoğun şekilde kullanmış, az sayıda Arapça, Farsça kelime ve tamlamaya yer vermiştir. Doğrudan nazire yazmak gibi bir kaygısı olmamakla birlikte şair, özellikle Neşâtî gibi başka şairlerde görüp beğendiği söyleyişi ya da hayali alıp kullanmıştır. Bunların dışında kendisine ait üç gazeli tahmis etmiştir.

Kaynakça

Ahmed Cevdet Paşa (1309). Târîh-i Cevdet. C. VI. İstanbul: 198.

Akbayır, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmânî. C. 5. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay. 1386-1387.
Aktepe, M. Münir (1965). “Mehmed Salâhî Bey ve Mecmuası Hakkında Bazı Notlar”. İstanbul Üni. Edebiyat Fak. Tarih Dergisi 15 (20): 55-72.
Aktepe, M. Münir (1966). “Mehmed Salâhî Bey ve Mecmuasından Bazı Kısımlar”. İstanbul Üni. Edebiyat Fak. Tarih Dergisi 15 (20): 55-72.
Aktepe, M. Münir (1969). Mehmed Salâhî Bey ve Mecmuası. İstanbul: İstanbul Üni. Edebiyat Fak. Yay.
Aktepe, M. Münir (1969). “Mehmed Salâhî Bey ve Mecmuasından Bazı Notlar”. İstanbul Üni. Edebiyat Fak. Tarih Dergisi 15 (23): 51-74.
Çapan, Pervin (hzl.)(2005). Mustafa Safâyî Efendi, Tezkîre-i Safâyî (Nuhbetü’l-Asar Min Feva’idi’l-Eş’ar) İnceleme-Metin-İndeks. Ankara: AKM Yay.
Fındıklılı Silahdar Mehmed Ağa (1964). Nusretnâme. sad. İsmet Parmaksızoğlu. İstanbul: MEB Yay.
Gürbüz, Mehmet (hzl.)(2005). Rezmî Divanı (İnceleme-Metin-İndeks). Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi.
Gürbüz, Mehmet (hzl.)(2011). Safiye Sultanzâde Mehmed Rezmî – Dîvân. Ankara: Grafiker Yay.
Hüseyin Ayvansarâyî (1978). Vefeyât-ı Selâtîn ve Meşâhir-i Ricâl. hzl. Fahri Ç. Derin. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay.
İnce, Adnan (hzl.)(2005). Sâlim Efendi, Tezkire-i Şuarâ. Ankara: AKM Yay. 

Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Tuhfe-i Nâilî - Divân Şâirlerinin Muhtasar Biyografileri. C. II. Ankara: Bizim Büro Yay.

Mehmed Râşid (1282). Târîh-i Râşid. İstanbul.

Mutlu, Şamil (1992). Mehmed Dâniş Bey ve Eserleri / Netîcetü’l-Vekâyi’ – Sefâretnâme-i Şâhî. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.
Müstakim-zâde Süleyman Saadettin Efendi (2000). Mecelletü’n-Nisâb. Ankara: KB Yay.
Osman-zâde Tâ’ib (1271). Hadîkatü’l-Vüzerâ. İstanbul.
Safiye Sultan-zâde Mehmed Rezmî (tsz). Dîvân. İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi. T 5499.
Solakzâde Mehmed Hemdemî Çelebi (1989). Solakzâde Tarihi. hzl. Vahit Çabuk. Ankara: KB Yay.
Şeyhî Mehmed Efendi (1989). Vakâyi’ü’l-Fuzalâ (Şakâyık-ı Nu’mâniye ve Zeyilleri). hzl. Abdülkadir Özcan. İstanbul: Çağrı Yay.
Uluçay, Çağatay (2001). Padişahların Kadınları ve Kızları. Ankara: TTK Yay.
 

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DOÇ. DR. MEHMET GÜRBÜZ
Yayın Tarihi: 31.03.2014
Güncelleme Tarihi: 10.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Gazel

Bu bezmin zevk u şevki anladık cümle gelip gitmiş
Sehâ ile kerem hod dehre Hâtemle gelip gitmiş

Sabîler girye-âlûd pîrler hep derd ile mağmûm
Bu devre hep gelenler şübhesiz gamla gelip gitmiş

Bu gülzârda gülün zevkin uçurmuşdur hezâr bildik
Bu bâğa ol dahi hep çeşm-i pür-nemle gelip gitmiş

Cihânda istikâmet kalmamışdır doğrusu bu kim
Sadâkat dehre İbrâhîm Edhemle gelip gitmiş

Perîşân olduğu Rezmî o kâküller ucundandır
Cihâna öyle gamla zülf-i pür-hamla gelip gitmiş

(Gürbüz, Mehmet (2011). Safiye Sultanzâde Mehmed Rezmî – Dîvân. Ankara: Grafiker Yay. 232-233.)


Gazel

Vefâ vü cevrin ol hûbân birin bilir birin bilmez
Vefâ yok cevr ider her ân birin bilir birin bilmez

Vefâ bildirmemiş gitmiş cefâ ta’lîm ider devrân
O çeşm-i gamze-i fettân birin bilir birin bilmez

Mey içme hûb sev mâni değildir diyü pend eyler
Görin ol zâhid-i nâ-dân birin bilir birin bilmez

Cefâ bâbın tamâm itmiş vefâda tıfl-ı ebced-hân
Katı nev-restedir cânân birin bilir birin bilmez

Bana dirler mey ü mahbûbdan yiter gel tevbeler eyle
Acebdir Rezmiyâ yârân birin bilir birin bilmez

(Gürbüz, Mehmet (2011). Safiye Sultanzâde Mehmed Rezmî – Dîvân. Ankara: Grafiker Yay. 225.)


Gazel

Ey gönül bir nev-cevân sev dil-ber olmış olmamış
Hüsn-i Yûsufdan gerekse ber-ter olmış olmamış

Îş ü nûş it durma hâlî bezm-i âlemde müdâm
Deste bir köhne sifâl al sâgar olmış olmamış

Bu felekde sen de bî-kayd olmak istersen hemân
Öyle farz it necm-i bahtın yâver olmış olmamış

Var hemân kûyına her dem gayrı fikr itme sakın
Anda ol şûh-ı cefâ-cû hâzır olmış olmamış

Vâkıf oldı Rezmî dil-dâr mâcerâ-yı eşkine
Gam yime şimden girü ol nâzır olmış olmamış

(Gürbüz, Mehmet (2011). Safiye Sultanzâde Mehmed Rezmî – Dîvân. Ankara: Grafiker Yay. 235.)

 


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1KEŞFÎ, Şeyh Cafer Efendid. ? - ö. 1643-44Doğum YeriGörüntüle
2Selma Rızad. 5 Şubat 1872 - ö. 5 Ekim 1931Doğum YeriGörüntüle
3Ali Süha Delilbaşıd. 24 Nisan 1887 - ö. 12 Şubat 1960Doğum YeriGörüntüle
4KEŞFÎ, Şeyh Cafer Efendid. ? - ö. 1643-44Doğum YılıGörüntüle
5Selma Rızad. 5 Şubat 1872 - ö. 5 Ekim 1931Doğum YılıGörüntüle
6Ali Süha Delilbaşıd. 24 Nisan 1887 - ö. 12 Şubat 1960Doğum YılıGörüntüle
7KEŞFÎ, Şeyh Cafer Efendid. ? - ö. 1643-44Ölüm YılıGörüntüle
8Selma Rızad. 5 Şubat 1872 - ö. 5 Ekim 1931Ölüm YılıGörüntüle
9Ali Süha Delilbaşıd. 24 Nisan 1887 - ö. 12 Şubat 1960Ölüm YılıGörüntüle
10KEŞFÎ, Şeyh Cafer Efendid. ? - ö. 1643-44MeslekGörüntüle
11Selma Rızad. 5 Şubat 1872 - ö. 5 Ekim 1931MeslekGörüntüle
12Ali Süha Delilbaşıd. 24 Nisan 1887 - ö. 12 Şubat 1960MeslekGörüntüle
13KEŞFÎ, Şeyh Cafer Efendid. ? - ö. 1643-44Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14Selma Rızad. 5 Şubat 1872 - ö. 5 Ekim 1931Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15Ali Süha Delilbaşıd. 24 Nisan 1887 - ö. 12 Şubat 1960Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16KEŞFÎ, Şeyh Cafer Efendid. ? - ö. 1643-44Madde AdıGörüntüle
17Selma Rızad. 5 Şubat 1872 - ö. 5 Ekim 1931Madde AdıGörüntüle
18Ali Süha Delilbaşıd. 24 Nisan 1887 - ö. 12 Şubat 1960Madde AdıGörüntüle