SÂLİH ÇELEBİ, Celâl-zâde

(d. 910/1504-1505 - ö. 973/1565)
divan şairi, tarihçi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Aslen Tosyalıdır. 910 (1504-1505)’da babasının kadı olarak görev yaptığı Rumeli kazalarından Vulçetrin’de (şimdi Kosova sınırları içinde) doğdu. Şiirlerinde asıl adını mahlas olarak kullandı. Babası kadı Celâl Efendi’den dolayı Celâl-zâde olarak tanındı. İyi bir medrese eğitimi aldı. Devrin en ünlü âlimlerinedn şeyhülislâm İbni Kemâl’in meclisinde ilmî ve dinî sohbetlere, tartışmalara katıldı, onun eserlerini ve mektuplarını temize çekti. Devrin en büyük hattatı kabul edilen Şeyh Hamdullah’tan hat meşk etti. 927 (1520/21)’de Kanunî’nin hocası Hayreddin Efendi’den mülazım oldu. Müderris olarak ilk görev yeri Edirne Saraciye Medresesi’dir. Padişah hakkında yazdığı bazı münşiyane yazıları ve İbrahim Paşa’ya yönelik medhiyeleri sayesinde İstanbul’da Murad Paşa Medresesi’ne nakledildi. 942 (1535/36)’de Ali Paşa-yı Atik Medresesi’nde görev aldı ve Vezir-i azam Ayas Paşa’nın himmetiyle 943 (1536/37) senesinde Sahn-ı Semân müderrisi oldu. 949 (1542/43)'da Edirne Sultan Bayezıd Medresesi’ne tayin edildi. İki sene sonra (1538) Halep kadısı oldu. Aynı sene içinde vazife-i tekaüdle Kahire teftişine gönderildi. 3 Şevval 951’de (18 Aralık 1544) Haleb’e döndü ve aynı sene Zilka’desi’nin 20. günü (2 Şubat 1545) yine Mısır’a Kahire kumandanı Hadım Davud Paşa’yı ve devletin vakıflarını teftiş için gönderildi. Bu görevi bitirdikten sonra Anadolu’ya döndü. Tekrar Halep kadılığı verildi ise de kabul etmeyerek 953 yılı ortalarında (1546) yeniden Sultan Bayezıd Medresesi’ndeki görevine geçti. Aynı sene Şam ve bir sene sonra da Mısır kadılıklarında görev aldı. 957 (1550)’de emekli olarak Eyüp’te kardeşi şair ve devlet adamı Celâl-zâde Koca Mustafa Paşa’nın yaptırdığı cami yakınında güzel bir bahçe satın alıp orada çiftçilikle uğraşmaya başladı. Bu arada Şehzâde Beyazîd’ın isteğiyle Câmi’ü’l-hikâyât adlı eseri Farsçadan Türkçeye çevirdi. 966 Safer ayında (1558) şehzadenin padişahtan ricasıyla yeniden Eyüp Medresesi’nde müderrislikle görevlendirildi. Fakat gözlerine perde indiği için bu görevini yerine getiremeyeceğine kanaat getirerek affını isteyerek emekli oldu. 1 Rebiülevvel 973 günü (26 Ekim 1565) öldü (Kimi kaynaklarda müderris iken öldüğü kayıtlıdır). “Kabr-i Sâlih cennet ola yâ İlâh” mısraı, kardeşi Celâl-zâde Nişancı Mustafa Paşa’nın, ölümüne söylediği tarihtir. Şairin doğum tarihini 910 olarak veren Atâyî Zeyli’ne göre Sâlih Çelebi’nin öldüğünde 63 yaşında olması gerekir. Halbuki yine aynı eserde 80 yaşına yakın iken öldüğü kayıtlıdır. Yaşlılık zamanında İsmail ve İshak adlı iki erkek çocuğu olduğu ve her ikisinin de çocuk yaşta ölmeleri de, şairle ilgili olarak kaynaklarda kayıtlı bilgiler arasındadır. Bir kısım şiirlerinde Salâhî mahlasını da kullanmıştır. Eserleri: 1.Türkçe Divan: (Nüshası: Nuruosmaniye Kütüphanesi, Nu. 3846). Şair, yaşlılık döneminde gözlerine perde inmesi üzerine hatırında kalan şiirlerini başkalarına istinsah ettirmek suretiyle oluşturmuştur. Eserin bilinen yegâne nüshası olan Nuruosmaniye Nu. 3846 nüshasında, şairin Leylâ vü Mecnûn mesnevisi ve nüsha sonunda 80 beyitlik Dürer-i Nasâyıh adını verdiği bir manzumesi vardır. Bir dîbace ile başlayan Dîvân’da birer tevhid ve naatle birlikte 9 kaside ile 164 gazel blunmaktadır. Her iki eser de Bekir Gündoğdu tarafından yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır (1997). 2. Leylâ vü Mecnûn: Mesnevi tarzında ve aruzun feilâtün mefâilün feilün kalıbında yazılan eser 2373 beyit tutarındadır. Şair eserinin sonunda yer alan kıt’ada eseri 962 (1555/56) yılında ve 42 günde tamamladığını ifade etmektedir. Tezkireciler, eserdeki yanıklığın, yazılışının çocuklarının ölümü günlerine tesadüf etmesine bağlamaktadırlar. Eser üzerine Rifat Kütük tarafından yüksek lisan tezi hazırlanmıştır (1995). 3. Câmi’ü’l-hikâyât ve Lâmi’ü’r-rivâyât: Cemâleddin Muhammed Afvî’nin vezir Nizâmülmülk adına yazdığı Farsça tarihî ve ahlâkî eserin Türkçe’ye tercümesidir. Kanunî’nin şehzadesi Bayezîd’in emriyle kaleme alınan eser hiç müsvedde kulanılmadan 19 Cemaziyelahir 964 / 19 Nisan 1557 tarihinde yazılmıştır. Üç ciltten oluşur. Birinci cildin herhangi bir nüshasınba rastlanmamıştır (Nüshaları: Antalya Tekelioğlu Kütüphanesi, Nu. 473 [müellif hattı], Nuruosmaniye Kütüphanesi, Nu. 3232, 3274; Süleymaniye Kütüphanesi, Şehit Ali Paşa, Nu. 1855, Hekimoğlu Ali Paşa Nu. 603). 4. Tarih-i Sultan Süleymân: Sultan Süleyman’ın cülusundan yazıldığı tarihe kadar geçen dokuz yıldaki olayları anlatan 197 varaklık bir eserdir (Nüshası: Leipzig Belediye Kütüphanesi, Nu. 288). H. 935 Muharrem’inde (Eylül 1528) Kanunî’nin Vize’den dönüşü esnasında yazılmıştır. Babinger’in ayrı eserler olarak eserinde takdim ettiği Fetih-nâme-i Rodos, Tarih-i Üngürüs, Tarih-i Budin ve Mohaç-nâme adlı eserlerin aslında Tarih-i Sultân Süleymân’ın parçaları olduğu görüşü de ileri sürülmüştür (Yurdaydın, bkz. Bibl.) Eser, doktora tezi olarak hazırlanmıştır (Topal 2008). 5. Fetih-nâme-i Rodos (Nüshaları: İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi TY 823; 501; 2868; 2519; Viyana Milli Kütüphanesi, Nu. 993). Mohaç-nâme (Nüshası: İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi TY 1285), 6. Tarih-i Üngürüs. Edirne’de müderris iken sefere çıkarak Belgrad, Rodos, Budin, Üngürüs’teki fetihleri, yaşayıp gördüklerini anlatan mensur eseridir Nüshası Topkapı Sarayı Kütüphanesi, III. Ahmed Nu. 3096). 7. Tarih-i Feth-i Budin: Bir mukaddime 30 “dâsitân”dan oluşan eser münşiyane bir üslûpla kaleme alınmıştır. Eserin müellifin kaleminden çıkma nüshası Topkapı Sarayı Kütüphanesi, Revan Nu. 1280’de kayıtlıdır. 8. Târîh-i Mısr-ı Cedîd: Kanunî’nin emriyle Mısır’da evkaf müfettişliği görevindeyken 953 Zilka’de’sinde (Ocak 1547) kaleme almıştır. Çeşitli Arap tarihçilerinin eserlerinden faydalanarak yazılan bu eserde Hz. Âdem’den beri Mısır’ın tarihi, şehirleri, peygamberleri, hükümdarları vs. anlatılmaktadır. Eserde içine menkıbe ve hurafenin de karışmış olduğu çeşitli coğrafî ve tarihi bilgiler vardır (Nüshaları; Süleymaniye Kütüphanesi Halet Efendi Eki Nu. 190 [müellif hattı]; aynı ktp., Es’ad Efendi Nu. 2175/7; aynı ktp., Damat İbrahim Paşa Nu. 920; Üniversitesi Kütüphanesi, TY 778; 1524; 2588; 4234; 4404; Topkapı Sarayı Kütüphanesi, Revan Nu. 1405; Viyana Milli Kütüphanesi, Nu. 934 ve 937; Paris Milli Kütüphane, c.r. 61). İ. Hakkı Uzunçarşılı, bu kitabı müstakil bir eser değil, muhtelif kaynakların seçilerek bir araya toplanmış şekli olarak değerlendirir (1958: 433). 9. Kitâbü’l-muhtasar fî Ahvâli’l-beşer: Osmanlı Müellifleri’nde Mısır’ın eski eserlerini ihtiva eden bir eser olarak takdim edilen bu çalışmanın herhangi bir nüshası bilinmemektedir. Nitekim Uzunçarşılı, bu eserin, Celâl-zade Salih’in Mısır Tarihi’ni yazarken kullandığı kaynaklardan biri olduğunu kaydeder (1958: 433). 10. Menâkıb-ı Behmen Şâh ve Fîrûz Şâh: Sahn müderrisi iken 1536 yılında Kanunî’nin isteğiyle Farsçadan tercüme ettiği 8 ciltlik eseridir. Her cildin sonunda o cildi hangi tarihte ve ne kadar zamanda ta­mamladığını belirtmiştir. Ciltleri değişik kütüphanelerdedir İstan­bul Üniversitesi Kütüphanesi TY 1165-1169 numaralar arasında bazı­larının baş tarafı eksik beş cildi ile İs­tanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı Muallim Cevdet kitapları arasında yine baş tarafı eksik üç cildi mevcuttur. Ayrıca Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Revan Köşkü 1485 numarada 4. cildi bulunmaktadır.   11. Münşeât: Yazarın çoğu devlet adamı ve âlim yirmi civarında kişiye gönderdiği mektup suretlerinden oluşan bir eseridir. Eserin “münşeât” kısmıyla birlikte şairin gazel ve kasidelerinin de bulunduğu Süleymaniye Kütüphanesi Kadızade Mehmet Ef. Nu. 557/1’deki müellif hattı nüshası Rifat Kütük tarafından tespit edilmiştir (1993: 44). Münşeât’ın diğer bir nüshası Atatürk Üniversitesi S.Ö. Kütüphanesi A. Sırrı Levend Yazmaları 524 numaradadır. Salih Çelebi'nin bunlardan Arapça yazdığı Miftâhu'l-ulûm, el-Mevâkıf, el-Vikâye şerhlerine ve Islâhu'l-îzâh’a haşiyeleri bulunmaktadır (DİA 1993: 263).

 Salih Çelebi, en az şairliği kadar “münşîliği ile de dikkat çeken bir sanatkârdır. Kınalızâde Hasan Çelebi, şairin nesrinin nazmından daha güçlü olduğunu ifade ederken Âşık Çelebi, sanatından övgüyle bahsettiği Salih Çelebi’nin nesirde cinası çok kullanmasının İbn-i Kemâl’in tesiriyle olduğunu belirtmektedir.

Kaynakça

  

Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmanî. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.

Babinger, Franz (1992). Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri. Çev: Coşkun Üçok. Mersin: KB Yay.

Canım, Rıdvan (hzl.) (2000). Latîfî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzemâ. Ankara: AKM Yay.

 “Celâlzâde Sâlih”. Türk Ansiklopedisi. C. 10. İstanbul: MEB Yay. 121-122.

“Celâlzâde Sâlih” (1977). Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. C. 2. İstanbul: Dergâh Yay. 30.

“Celâlzâde Sâlih Çelebi” (1993). İslâm Ansiklopedisi. C. 7. İstanbul: TDV Yay. 262-264.

Gökbilgin, Tayyib (1997). “Celâl-zâdeler. II. Sâlih Çelebi”. İslâm Ansiklopedisi. C. 3. İstanbul: MEB Yay. 63-64.

Gündoğdu, Bekir (1997). Divan-ı Salih Çelebi ve Dürer-i Nesayih (Tenkidli Metin-İnceleme). Yüksek Lisans Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.

Kaf-zâde Fâizî. Zübdetü’l-eş’âr. Milli Kütüphane, Yz. A. 679, vr. 63b.

Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay.

Köksal, M. Fatih (2012). Edirneli Nazmî, Mecma’u’n-Nezâ’ir. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-292688/h/edirneli-nazmi-mecmaun-nezair.pdf.

Köksal, M. Fatih (2007). “Sâlih”. Türk Dünyası Edebiyatçılar Yazarlar ve Şairler Ansiklopedisi. C. 7. Ankara: AKM Yay. 468-470.

Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Nail Tuman, Tuhfe-i Nâ’ilî. Ankara: Bizim Büro Yay.

Kutluk, İbrahim (hzl.) (1978). Kınalızâde Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. Ankara: TTK Yay.

Kütük, Rıfat (1995). Celâl-zâde Sâlih Çelebi Leylâ vü Mecnûn (Tenkitli Metin - İnceleme). Yüksek Lisans Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.

Levend A. Sırrı (1956). Gazavatnâmeler ve Mihâloğlu Ali Bey’in Gazavatnâmesi. Ankara.

Levend, A. Sırrı (1959). Arap, Fars ve Türk Edebiyatlarında Leylâ ve Mecnûn Hikâyesi. Ankara: Türkiye İş Bankası Yay.

Müstakîm-zâde Süleymân Sa’deddîn. Mecelletü’n-nisâb fi’n-neseb ve’l-künâ ve’l-elkâb. Süleymaniye Kütüphanesi. Hâlet Ef. Nu. 628, vr. 171a, 289b.

Müstakîm-zâde Süleymân Sa’deddîn (1928). Tuhfe-i Hattâtîn. İstanbul: Devlet Matbaası.

Özcan, Abdülkadir (hzl.) (1989). Mecdî Mehmed Efendi Hadâiku’ş-şakâik Şakâik-ı Nu’mâniyye ve Zeyilleri. İstanbul: Çağrı Yay.

Riyâzî. Riyâzü’ş-şu’arâ. Süleymaniye Kütüphanesi, Es’ad Ef. Nu. 3871, vr. 68a-b.

Sungurhan Eyduran, Aysun (hzl.) (2008). Beyânî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. Ankara: Kültür Bakanlığı e-kitap: http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-83502/beyani----tezkiretus-suara.html [erişim tarihi: 20.03.2013]

Şemseddîn Sâmî (1314). Kâmûsu’l-A’lâm. İstanbul: Mihrân Matbaası.

Tatçı, Mustafa (hzl.) (2003). Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri I-II-III. Ankara: Bizim Büro Yay.

Topal, Seyid Ali (2008). Celalzâde Salih Çelebi'nin Tarih-i Sultan Süleyman İsimli Eseri. Doktora Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi.

Uzunçarşılı, İ. Hakkı (1958). “Onaltıncı Asır Ortalarında Yaşamış Olan İki Büyük Şahsiyet: Tosyalı Celâlzâde Mustafa ve Sâlih Çelebiler”. TTK Belleten XXII (87): 422-441.

Yaltkaya, Şerafettin ve Kilisli Rıfat Bilge (hzl.) (1971). Kâtip Çelebi, Keşf-el-Zunûn. İstanbul: MEB Yay. 

Yurdaydın, Hüseyin G. (1967). “Celâl-zâde Sâlih’in Süleymân-nâmesi”. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi XIV: 1-12.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. MEHMET FATİH KÖKSAL
Yayın Tarihi: 24.11.2013
Güncelleme Tarihi: 29.10.2020

Eserlerinden Örnekler

  GAZEL

 Turresin alnına dökmiş ol yüzi mâhum benüm

 Heski atlasdan tutınmış günlügi şâhum benüm

 Böyle kalmaz hat ürür âhir gül-i ruhsâruñı

 Birki günden gör ne tozlar koparur âhum benüm

 Agzı sırrın baña sormañ lâ’übâlî âşıkam

 Yok durur hîç nesneden âlemde âgâhum benüm

 Subh-dem sanmañ güneş togdı cihân etrâfına

 Saldı âteş yir yirin âh-ı sehergâhum benüm

 Bir güzeller şâhınuñ Sâlih olıbilsem hemân

 Kulı olmakdur cihânda devlet ü câhum benüm

(Köksal, M. Fatih (2012). Edirneli NazmîMecma’u’n-Nezâ’ir. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-292688/h/edirneli-nazmi-mecmaun-nezair.pdf. 1709)