Madde Detay
Sâmi'î, Zorba (?) Hasan Ağa-zâde Abdülkerîm Efendi
(d. ?/? - ö. 1096/1684-85)
Divan şairi, Münşi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl ismi Abdülkerîm, mahlası Sâmi‛î'dir. Saraybosna'da doğdu. Kendisinden bahseden kaynaklarda doğum tarihi verilmemiştir. Tuhfe-i Nâilî ve Beliğ Tezkiresinde, Zorba (?) Hasan Ağa adlı bir şahsın oğlu olduğu kayıtlıdır (Kurnaz ve Tatçı 2001: 408) (Abdulkadiroğlu 1999:148). Kaynaklar Sâmi'î'nin, şuaradan Fâyizî (Fâiz) ve Refdî adlı iki oğlu ile ‘İffetî adlı bir torunu olduğunu haber vermektedirler. Ancak Tuhfe-i Nâilî, “Safâyî'nin Refdî'yi Bosnalı Abdülkerîm Efendi'nin oğlu olarak anması doğru değildir” ifadesi ile karışıklık olduğu vurgusu yapmaktadır. Ona göre Refdî, münşî Sâmi'î Abdülkerîm Efendi'nin oğlu olup kadılık mesleğine intisab etmiş, (h.1056/m.1646-1647) tarihinde doğup (h.1134/m.1721-1722)'de vefat ederek Eyyûb'da türbe civarına defn edilmiştir (Kurnaz vd. 2001:359). Refdî hakkında verdiği malumat diğer kaynaklarla örtüştüğüne göre, Nâil Tuman Abdülkerîm Efendileri karıştırmış olsa gerektir.
Refdî’nin Bosnalı Abdülkerîm Sâmi’î’nin oğlu ve İffetî’nin de torunu olduğunun en müsbet vesikası Sâmi’î Dîvânıdır. Topkapı Sarayı Bağdat Kitaplığı 160 numarada kayıtlı Dîvân-ı Sâmi’î’nin 1b varağındaki, “Ez-keteb-i abd-i fakîr ‘İffetî” kaydı, yine Hâfız ‘İffetî’nin mührü ve “fakîr muharrir hurûf-ı ‘İffetî’nin cedd-i büzürg-vârı fâzıl-ı münşî Sâmi’î Abdülkerîm Efendi merhumun Dîvân-ı fesâhat-beyânlarıdır” ifadesi yer almaktadır. Şairliği yanında Ta‘lîk yazıda da üstad olan ‘İffetî Hafız Mustafa Çelebi, dedesinin divanını ta‘lık hatt ile istinsah etmiştir.
Sâmi'î'nin oğulları hakkında en geniş bilgiyi veren Sâlim Efendi de, Fâ‘iz hakkındaki bilgileri biraderi Refdî Efendi'den öğrendiğini söyleyerek ikisinin kardeş olduğunu teyit etmektedir (Sâlim 1310:506-507). Buna göre kardeşinin mahlası Fâ‘iz olup ismi Abdullah'tır. Abdülkerîm Sâmi'î'nin oğludur. Kırk akçe medreseden infisal ederek (h.1195/m.1780-1781) senesinde Saraybosna Malkoç Efendi Medresesi'ne müderris olarak vazifelendirilmiş, ardından İstanbul'da görevlendirilip oraya yerleşmiştir. Ailesini getirmek üzere Saraybosna'ya gitmiş, orada bin yüz tarihinde tâundan vefat etmiştir. Sâlim Efendi, Refdî hakkında kendi devrinde yazılan bazı tezkire ve tarihlerdeki bilgilerin takrîbî olduğunu, kendisinin ise bizzat kardeşinden öğrenerek hakkında bilgi verdiğini ifade etmektedir (Sâlim 1310:507).
Sâlim, bizzat tanışıp görüştüğü Refdî hakkında ise şunları kaydetmiştir. Adı Mehmed'dir. Şeyhülislam Minkârî-zâde Yahya Efendi'den mülazım olmuş, (1094-1682/1683) tarihinden, (1126/1714-1715) tarihine kadar otuz iki sene medreselerde terfian kadılık mesleği icra etmiştir. Sâlim, babasının Sâmi'î Abdülkerîm Efendi, küçük kardeşinin Fâ‘iz mahlaslı Abdullah Efendi, oğlunun ise ‘İffetî mahlaslı Hâfız Mustafa Efendi olduğu bilgisini verir. Refdî, (1134/1721-1722) tarihinde vefat etmiştir. Mürettep divanı vardır. Sâlim, “Bilcümle erbâb-ı güftârdan ve ashâb-ı ma'ârifden olan nevâdir-i rûzigârdan idiler” ifadesiyle Abdülkerîm-zâde ailesinin yakın tanığı olarak Tuhfe-i Nâilî’deki tereddütü bertaraf etmektedir. (Sâlim 1310:309)
Sâmi'î'nin torunu Hâfız Mustafa İffetî Çelebi ise, Refdî Efendi'nin oğludur. Paşmakçı-zâde Ali Efendi'den mülazım olup bir çok medresede müderrislik yapmıştır. Şiir ve inşâda mahir olmasının yanında hüsn-i hatt-ı ta'lîk'ta da parmakla gösterilen bir zat idi. İffetî (h.1139/m.1726-1727)'de vefat etmiştir. (Sâlim 1310:481) Bosnalı Abdülkerîm Sâmi’î’nin oğulları ve torunu hakkında Beliğ ve Safâyî'nin verdiği bilgiler de Sâlim'i doğrulamaktadır (Abdülkadiroğlu 1999:293, 132-133) ve (Çapan 2005:453, 245).
Sâmi’î, medrese tahsilinin ardından kadılık mesleğine intisab etmiş, ilerleyerek mevâli-i ‘izâm (yüksek rütbeli kadılar) mertebesine erişmiştir (Safâyî 2005:276). Mevcut kaynaklar, doğum tarihinde olduğu gibi eğitimi hakkında da ayrıntılı bilgi vermemiştir. Ancak Sâmi’î’nin ölüm tarihi olan (h.1096/m.1684-1685) tarihinde müttefik oldukları görülmektedir. Sâlim Tezkiresinde, şair Şeyhî’nin (1118/1707-1708) onun ölümünü “Abdülkerîm Efendi’ye Firdevs ola makâm” mısraı ile haber veren bir tarih kıtası kayıtlıdır (Sâlim 1310:399).
Devrinde az bulunan irfan ve fazilet sahibi kişilerden gösterilen Sâmi’î, şiir ve inşâda başarılı bulunmuştur (Çapan 2005: 276). Sâmi’î’nin şairliği ve şiiri hakkında bilgi veren Safâyî, ince ve ayrıntılı gözlemleriyle onu, şiir ve düzyazının mimarı olarak gösterir. Şiir bahçesinde açtırdığı güller gösterişli ve ışıltılı, lafızları süslüdür. Belâgat kaidelerine uygun olan şiirleri, sihirli kaleminden boşanmış atlar gibi doludizgin koşturmaktadır, ifadeleriyle vasf eder. Safâyî, Sâmi’î’nin inşâdaki ustalığını ise, Osmanlı nesrinin iki üstadı Veysî ve Nergisî ile mukayese ederek anlatır. Nergisî’nin ruhu onun inşâ yazılarının sayfa kenarlarına açıklamalar yaparken nesrindeki mananın orjinalliği ise, Veysî’nin ruhunu kıskandıracak ölçüdedir (Çapan 2005:276). Sâmi’î’ye göre ise, şiir bir İlâhî ilhamdır. Bu sebeple çalışarak ve taklit ederek şiir yazılamaz. Kendisine de böyle bir Tanrı hediyesi bahş edilmiştir. Şiiri zor bir sanat olarak gören şair, bu zor sanattaki başarılarını vurgularken henüz işin başında olduğunu söyler. Dîvanının bütününden ise, “sözün merkezi” olarak bahseder.
Konuları itibarıyla da gelenekten ayrılmayan Sâmi’î’nin şiirlerinde, gerçek ve tasavvufî yönleriyle aşk, aşığın halleri, sevgilinin hususiyetleri, rindlik, ham sofuya çatma, ağyardan şikayet, dünyanın geçiciliği, tabiat gibi konular işlenmiştir. Sâmi’î’nin gazellerinde, devrin meşhur şairi Nâilî’den etkilendiği görülmektedir. Onun meşhur “gideriz” redifli gazeline, “Hevâ-yı hattuñ ile sebz-dâre dek gideriz/ Hayâl-i hâlüñ ile Zengibâre dek gideriz” (44b-45a) matla’lı dokuz beyit mikdarında bir nazire söylemiştir. Sâmi’î de, Nâilî gibi devrinde rağbet gören sebk-i hindî tarzını benimsemeye çalışmıştır. “Sanman bizi leb-teşne teh-i cur‘a-i câmız/ Pây-ı hum-ı meydür yerimiz mest-i müdâmız” (45a-45b) matla‘lı gazelinde Bağdatlı Rûhî tesiri görülürken Veysî’nin “Dîvâne çîn-i turra-i miskînine perî/ Üftâde nahl-i kaddüñe kalb-i sanavberî” matla‘lı gazelini beş bendlik bir tahmis yapmıştır (6a-7b). Azmî-zâde Hâletî’nin “Yâ Rab” redifli rubâîsine, “‘Aşkın Hızr-ı râh-ı necât it yâ Rab/ Zehrâb-ı gamuñ âb-ı hayât it yâ Rab/ Sîmâb- mîzâc itme reh-i ‘aşkından/ Dâ’im dilimiz kûh-ı sebât it yâ Rab” şeklindeki naziresi de rubâîde esinlendiği kaynağı göstermektedir. Kıt’alarında ise, daha kolay ve sade bir söyleyiş gözlenmektedir.
Dîvân:Sâmi’î Dîvanının Topkapı Sarayında iki yazma nüshası, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde ise, divanın kasideler bölümünün yer aldığı anılmaktadır (TDE Ans. 1990:156). Dîvân-ı Sâmi’î’nin 1b varağındaki “Ez-kütüb-i abd-i fakîr ‘İffetî” şeklinde kaydı, bozulmuş bir temellük mührü, yine Hâfız ‘İffetî’nin mührü ve “fakîr muharrir hurûf-ı ‘İffetî’nin cedd-i büzürg-vârı fâzıl-ı münşî Sâmi’î Abdülkerîm Efendi merhumun Dîvân-ı fesâhat-beyânlarıdır” ifadesi yer almaktadır. Dîvan mevcut nüshadaki eksikliklere rağmen mürettep olup yetmiş beş varak hacmindedir.İçerisinde bir kaside, iki tesdis, bir tahmis, yirmi dört tarih manzumesi, iki terkib-i bend-i nâ-tamam, elifbâ sırasına göre tertib edilmiş yüz yirmi sekiz gazel, üçü Farsça sekiz rubâî yine birisi Farsça beş kıt’a ve yedi müfred ile otuz sekiz matla‘ yer almaktadır.
Sâmi’î’nin, Münşeâtı ve Zeyl-i Sîyer-i Veysî adlı iki eseri daha vardır.
Kaynakça
Abdulkadiroğlu, Abdulkerim (hzl.) (1999). İsmail Beliğ Nu'hbetü'l Asar Li-Zeyli Zübdeti'l-Eş'ar. Ankara: AKM Yay.
Çapan, Pervin (hzl.) (2005). Mustafa Safâyî Efendi Tezkiretü’ş-Şu’arâ (Nuhbetü’l-Âsâr Min-Fevâ’idi’l-Eş’âr) İnceleme-Metin-İndeks. Ankara: AKM Yay.
Dîvân-ı Sâmi'î. Topkapı Sarayı Müzesi Bağdat Kitaplığı. Nu:160.
Kurnaz,Cemal ve Tatçı, Mustafa (2001) (hzl.). Mehmed Nâil Tuman Tuhfe-i Nâilî Divân Şâirlerinin Muhtasar Biyografileri. Ankara: Bizim Büro Yay.
Mirza-zâde, Mehmed Emin Sâlim (1310). Tezkire-i Sâlim. İstanbul:İkdam Matbaası.
Seyit Ali Kahraman- Nuri Akbayar (hzl.) (1996). Sicill-i Osmânî. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ NEVİN GÜMÜŞYayın Tarihi: 15.12.2014Güncelleme Tarihi: 11.12.2020Eserlerinden Örnekler
Kasîde
Eyâ vezîr-i salâbet-penâh (u) pâk-nihâd
Hüner-ber saf-şiken pîşe-i nizâl ü tırâd
Müşîr-i rezm-tırâz-ı müsellemü’l-ârâ
Dîlîr-i hasm-güzâr muzafferü’l-ecnâd
Huceste bâd hümâyûn-ı bû feth ü firûzî
Gazâ-yı nev-be-nev-i muʽteber mübârek bâd
Felekde ancak ola Rüstemâne erlik ise
Bu ihtimâmı ne Zâl eyledi ne Tûs u Kubâd
Ne şübhe Rüstem-i sâhib-kırân-ı ʽâlemiz
Bu sözde kalmadı hiç ihtimâl-i şekk ü inâd
Cihânda eylememiş belki böyle ser-bâzî
Ne Kahramân u Nerîmân ne Kârun u Keşvâd
ʽAdû-yı bed-güherüñ kesdiñ ʽırk-ı nâ-pâkin
Yıkıldı düşdi zemîne dıraht-ı bagy ü fesâd
Şükûh-ı sarsar-ı şemşîr-i berk-i tâbunla
Esâs-ı şevket-i küffârı eyledüñ berbâd
Bu deñlü düşmeni bir hamlede şîkest itdün
Revân-ı Behmen ü Be(h)râm u Sâmı itdüñ şâd
ʽAceb iş eyledüñ ol hâin-ı bed-endîşe
Ki ʽaklı gelmeye başına tâ be-rûz-ı maʽâd
Revâdur olsa bu feth-i ʽazîm-i tâze zuhûr
Hemîşe nakl-i ser-bezm-i bende vü âzâd
Revâdur ʽıyd idüp şenlik eylese ʽâlem
Yerindedür donanup zeyn olsa cümle bilâd
Bu feth ü nusreti âdem tahayyül itdikce
Olur esîr-i tahrîr-i hîn-i istib‘âd
Vera’-ı tavk-ı beşerdür bu kâr-ı bü’l-ʽacebüñ
Cünûd-ı ʽâlem-i gayb eyledi meger imdâd
Bu cenk ü harb değildür bu hod kerâmetdür
Karâr-dâde-i külldür bu söz bilâ-terdâd
Bu dîn ü devlete bir özge hıdmet itdüñ kim
Yirindedür olunursañ hemîşe hayr ile yâd
Sezâdur eylese evsâf u midhatüñ tahrîr
Bu gûne defter-i eşʽâra kilk-i heves-inşâd
Müşîrr-i şîr-rübâ kâm-kâr-ı bî-pervâ
Dîlîr-i maʽreke-ârâ yegâne-i efrâd
Hüner-ber pîşe müheyyâ ʽikâb-cevv-i gazâ
Peleng-i kûh-ı vegâ şâh-bâz-ı evc-i murâd
Medâr-ı feth ü zafer kahramân-ı hasm-âver
Kubâd-ı Key u hüner-Rüstem-i cihân-ı cihâd
Güzîde-i vüzerâ Gâzî Seydî Pâşâ kim
Vegâ-ı devletin itse yirindedür evtâd
Zafer-penâh-ı müsellem Tehemten-i âlem
Sütûde-menkabe düstûr-ı mekremet-muʽtâd
Yegâne Bijen-i bî-pâk-i arsagâh-ı musâf
Güzîde hâtem-i mifzâl-i mesned-i irfâd
Harîm-i himmeti kehfü'l-emân-ı melhûfın
Sımât-ı re'fet ü ihsânı merciʽü'l-ecvâd
Kemend-i lûtf u kerem-tîg-ı kahr u kîn ile hep
Ne âşinâ kodı ne yâd itdi istibʽâd
Reşâşe-i kef-i destin zamân-ı bahşişde
Gören ider mi meger dahi mağn ü hâtem yâd
Şerâr-ı naʽl-i semendi zamân-ı sücâde
Tokunsa hasma olursa miğferi başında ramâd
Alınca destine şemşîr-i âteş-efşânı
Vücûd-ı düşmen ölür mahv olursa ger pûlâd
Nüh arsagâh-ı gazâda semend-i tâz olsa
Muzaffer olup ölür anda niçe feth ü küşâd
Kemîne himmet-i yek katre âb-ı tîgıyla
Şevâd-ı âteş-i sad-fitne ider ihmâd
Mehâsinü'l-ümem dil-pesendini idemez
Muhâsebân-ı sebük-kilk-i dest ile taʽdâd
Temâm ra’yet-i islâmı ser-firâz itdüñ
Tebârekallah iyâd olur refîʽü'l-ʽimâd
Temâm dîn-i mübîn intikâmını aldun
Cezâke Rabbüke ʽannâ ü ʽan cemîʽü'l-ʽibâd
Temâm sell-i ʽurûş-ı cüyûş-ı küfr itdüñ
Eyâ vezîr-i dîlîr müsellemü'l-emcâd
Temâm haddini bildirdüñ ehl-i ʽisyânuñ
Temâm buldı cezasın ʽadû-yı zişt-nijâd
Temâm bîm-i ser ü câna düşdi hep düşmen
Çe kayd-ı mülk ü çe pervâ-yı mâl-i ehl evlâd
Temâm kişver-i küffârı eyledüñ el-Hak
Kemâl mertebe pâmâl-i sâfinât-ı cihâd
Henûz gördi ʽadû nâr-ı kahr ile nicolur
Cihânda zevb kılub ü teştit-i ikbâd
Kalursa biñ yıl o bedbaht bir dahi hergiz
Ne cânı var ki ide nâ-refte-i îkâd
Verâ-ı südde firâr itse dahi destünden
Halâs olur mı o kim girde-i tarîk-ı reşâd
Göreydi Seyyid Gâzî bu ûşiş ü saʻyun
Olurdı cânla dil-beste-i kemend ü dâd
Vezîr-i yemm-i hümâ kâmkâr-ı Cem-sîmâ
Eyâ güzîde-i efrâd u vâhidü'l-ahâd
Edâ-yı hızmet-i midhat-gerî-i şânunda
Vefâ ider mi bu deñlü şîkeste beste-sivâd
Velîki nükte-i dânâ pesend-i lâ-tîrün
Olup muharrik-i kilk-i şîkeste-i tenâd
Bu çend beyt-i şütür gürbe-i tarz u taʽbîri
Hezâr şerm ile itdüm ne çâre pîş-nihâd
Ümîddür ki ola ʽözr-hâh-ı güstâhî
Kühen fesâne-i mûr-zaʽif ü recül-i cerâd
Olursa mazhar-ı ʽizz-i kabûl ü ʽâtıfetün
Zihî saʽâdet-baht u hoşâ husûl-i murâd
Kabûle lâyık olursa sözüm keder virmez
Zebândur azı gaddâl ü yâve-i hassâd
Sala beyânuñ bülend işe rezm-gâh-ı sühân
Cevâd-ı kilkim münker geçerse eh-i ʽinâd
Vezîr-i pâk eserâ ibtidâ kasîdemdür
Bu nazm-ı sâde-i kec-meç edâ-yı hâtır-zâd
Bu nice sanʽat-ı saht-ı ibtidâ-yı kârımdur
Aceb mi her yiri olsa mahall-i sad-îrâd
Ümîddür ki ʽuyûb u kusûr-ı mevfûrı
Ne hâl ise ola maʽzûr ehl-i rüşd ü sedâd
Henûz şimdi sülûk eyledi bu vâdî yine
Kemiyyet-i kilk-i haliʽü'l-ʽizâr sahr-kıyâd
Ümîddür ki boşa çıkmaya bu mişvârı
Ola karîn-i pesend-i havâtır-ı nakkâd
Yiter bu mertebe tahmîd ʽözr-i nâ-ber-câ
Yiter bu mertebe ʽarz-ı kumâş-ı istiʽdâd
Uzatma rişte-i kîl ü makâli Sâmiʽîyâ
Vegâ ü devlet ü ikbâlin eyle derd-i fuâd
Hemîşe feth ü zafer hem-ʽinân u hem-dem ola
Hemîşe baht-ı kavî ʽizz ü câh bâd ziyâd
Ne semte devlet ü ikbâl ile teveccüh ide
Hemîşe gâlib ü mansûr ola bi-Rabbü'l-ʽibâd (2a-4b)
Gazel
Sanmañ bizi leb-teşne teh-i curʽa-i câmız
Pây-ı hum-ı meydür yerimiz mest-i müdâmız
Ser-gûşını gûş eylemezüz vâʽiz-i şehrün
Ser-dâde-i sahrâ-yı cünûn-ı Kays-ı benâmız
Yok rağbetimiz sünbül-i müşkîn-hatâya
Dil-beste-i sünbül-i siyeh-gâlibfâmız
Bakmaz bize ol gamzesi şehbâz sebük-per
Biz murg-ı ciğer-suhte-i pây-ı be-dâmız
Dâ’im heves-i gabgab-ı sîmin-betânla
Dil-suhte-i âteş-i endîşe-i hâmız
Hem fitne-perest-i nigeh-i ʽişve-nümâyız
Hem şifte-i kâmet-i dil-cûy-ı hırâmız
Hem mühr-i leb-i hâhiş-i ümmîd peresti
Hem şuʽle-feşân zâʽzaʽa-ı harmen-i kâmız
Nâ-dân sözine Sâmiʽîyâ rağbetimiz yok
Biz pey-rev-i yârân-i pesendîde kelâmız (45a-45b)
Kıt'a
Lebüñle eğlenüriz hatt-ı müşk-bâra ne hâcet
Şerâb-ı nâb tururken dilâ gubâra ne hâcet
Cihânı kırmaga cânâ tîr-i kirişme ü gamzen
Sinân-ı hancer ü şemşîr-i âbdâra ne hâcet (69b)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 15.12.2014Güncelleme Tarihi: 11.12.2020Eserlerinden Örnekler
Kasîde
Eyâ vezîr-i salâbet-penâh (u) pâk-nihâd
Hüner-ber saf-şiken pîşe-i nizâl ü tırâd
Müşîr-i rezm-tırâz-ı müsellemü’l-ârâ
Dîlîr-i hasm-güzâr muzafferü’l-ecnâd
Huceste bâd hümâyûn-ı bû feth ü firûzî
Gazâ-yı nev-be-nev-i muʽteber mübârek bâd
Felekde ancak ola Rüstemâne erlik ise
Bu ihtimâmı ne Zâl eyledi ne Tûs u Kubâd
Ne şübhe Rüstem-i sâhib-kırân-ı ʽâlemiz
Bu sözde kalmadı hiç ihtimâl-i şekk ü inâd
Cihânda eylememiş belki böyle ser-bâzî
Ne Kahramân u Nerîmân ne Kârun u Keşvâd
ʽAdû-yı bed-güherüñ kesdiñ ʽırk-ı nâ-pâkin
Yıkıldı düşdi zemîne dıraht-ı bagy ü fesâd
Şükûh-ı sarsar-ı şemşîr-i berk-i tâbunla
Esâs-ı şevket-i küffârı eyledüñ berbâd
Bu deñlü düşmeni bir hamlede şîkest itdün
Revân-ı Behmen ü Be(h)râm u Sâmı itdüñ şâd
ʽAceb iş eyledüñ ol hâin-ı bed-endîşe
Ki ʽaklı gelmeye başına tâ be-rûz-ı maʽâd
Revâdur olsa bu feth-i ʽazîm-i tâze zuhûr
Hemîşe nakl-i ser-bezm-i bende vü âzâd
Revâdur ʽıyd idüp şenlik eylese ʽâlem
Yerindedür donanup zeyn olsa cümle bilâd
Bu feth ü nusreti âdem tahayyül itdikce
Olur esîr-i tahrîr-i hîn-i istib‘âd
Vera’-ı tavk-ı beşerdür bu kâr-ı bü’l-ʽacebüñ
Cünûd-ı ʽâlem-i gayb eyledi meger imdâd
Bu cenk ü harb değildür bu hod kerâmetdür
Karâr-dâde-i külldür bu söz bilâ-terdâd
Bu dîn ü devlete bir özge hıdmet itdüñ kim
Yirindedür olunursañ hemîşe hayr ile yâd
Sezâdur eylese evsâf u midhatüñ tahrîr
Bu gûne defter-i eşʽâra kilk-i heves-inşâd
Müşîrr-i şîr-rübâ kâm-kâr-ı bî-pervâ
Dîlîr-i maʽreke-ârâ yegâne-i efrâd
Hüner-ber pîşe müheyyâ ʽikâb-cevv-i gazâ
Peleng-i kûh-ı vegâ şâh-bâz-ı evc-i murâd
Medâr-ı feth ü zafer kahramân-ı hasm-âver
Kubâd-ı Key u hüner-Rüstem-i cihân-ı cihâd
Güzîde-i vüzerâ Gâzî Seydî Pâşâ kim
Vegâ-ı devletin itse yirindedür evtâd
Zafer-penâh-ı müsellem Tehemten-i âlem
Sütûde-menkabe düstûr-ı mekremet-muʽtâd
Yegâne Bijen-i bî-pâk-i arsagâh-ı musâf
Güzîde hâtem-i mifzâl-i mesned-i irfâd
Harîm-i himmeti kehfü'l-emân-ı melhûfın
Sımât-ı re'fet ü ihsânı merciʽü'l-ecvâd
Kemend-i lûtf u kerem-tîg-ı kahr u kîn ile hep
Ne âşinâ kodı ne yâd itdi istibʽâd
Reşâşe-i kef-i destin zamân-ı bahşişde
Gören ider mi meger dahi mağn ü hâtem yâd
Şerâr-ı naʽl-i semendi zamân-ı sücâde
Tokunsa hasma olursa miğferi başında ramâd
Alınca destine şemşîr-i âteş-efşânı
Vücûd-ı düşmen ölür mahv olursa ger pûlâd
Nüh arsagâh-ı gazâda semend-i tâz olsa
Muzaffer olup ölür anda niçe feth ü küşâd
Kemîne himmet-i yek katre âb-ı tîgıyla
Şevâd-ı âteş-i sad-fitne ider ihmâd
Mehâsinü'l-ümem dil-pesendini idemez
Muhâsebân-ı sebük-kilk-i dest ile taʽdâd
Temâm ra’yet-i islâmı ser-firâz itdüñ
Tebârekallah iyâd olur refîʽü'l-ʽimâd
Temâm dîn-i mübîn intikâmını aldun
Cezâke Rabbüke ʽannâ ü ʽan cemîʽü'l-ʽibâd
Temâm sell-i ʽurûş-ı cüyûş-ı küfr itdüñ
Eyâ vezîr-i dîlîr müsellemü'l-emcâd
Temâm haddini bildirdüñ ehl-i ʽisyânuñ
Temâm buldı cezasın ʽadû-yı zişt-nijâd
Temâm bîm-i ser ü câna düşdi hep düşmen
Çe kayd-ı mülk ü çe pervâ-yı mâl-i ehl evlâd
Temâm kişver-i küffârı eyledüñ el-Hak
Kemâl mertebe pâmâl-i sâfinât-ı cihâd
Henûz gördi ʽadû nâr-ı kahr ile nicolur
Cihânda zevb kılub ü teştit-i ikbâd
Kalursa biñ yıl o bedbaht bir dahi hergiz
Ne cânı var ki ide nâ-refte-i îkâd
Verâ-ı südde firâr itse dahi destünden
Halâs olur mı o kim girde-i tarîk-ı reşâd
Göreydi Seyyid Gâzî bu ûşiş ü saʻyun
Olurdı cânla dil-beste-i kemend ü dâd
Vezîr-i yemm-i hümâ kâmkâr-ı Cem-sîmâ
Eyâ güzîde-i efrâd u vâhidü'l-ahâd
Edâ-yı hızmet-i midhat-gerî-i şânunda
Vefâ ider mi bu deñlü şîkeste beste-sivâd
Velîki nükte-i dânâ pesend-i lâ-tîrün
Olup muharrik-i kilk-i şîkeste-i tenâd
Bu çend beyt-i şütür gürbe-i tarz u taʽbîri
Hezâr şerm ile itdüm ne çâre pîş-nihâd
Ümîddür ki ola ʽözr-hâh-ı güstâhî
Kühen fesâne-i mûr-zaʽif ü recül-i cerâd
Olursa mazhar-ı ʽizz-i kabûl ü ʽâtıfetün
Zihî saʽâdet-baht u hoşâ husûl-i murâd
Kabûle lâyık olursa sözüm keder virmez
Zebândur azı gaddâl ü yâve-i hassâd
Sala beyânuñ bülend işe rezm-gâh-ı sühân
Cevâd-ı kilkim münker geçerse eh-i ʽinâd
Vezîr-i pâk eserâ ibtidâ kasîdemdür
Bu nazm-ı sâde-i kec-meç edâ-yı hâtır-zâd
Bu nice sanʽat-ı saht-ı ibtidâ-yı kârımdur
Aceb mi her yiri olsa mahall-i sad-îrâd
Ümîddür ki ʽuyûb u kusûr-ı mevfûrı
Ne hâl ise ola maʽzûr ehl-i rüşd ü sedâd
Henûz şimdi sülûk eyledi bu vâdî yine
Kemiyyet-i kilk-i haliʽü'l-ʽizâr sahr-kıyâd
Ümîddür ki boşa çıkmaya bu mişvârı
Ola karîn-i pesend-i havâtır-ı nakkâd
Yiter bu mertebe tahmîd ʽözr-i nâ-ber-câ
Yiter bu mertebe ʽarz-ı kumâş-ı istiʽdâd
Uzatma rişte-i kîl ü makâli Sâmiʽîyâ
Vegâ ü devlet ü ikbâlin eyle derd-i fuâd
Hemîşe feth ü zafer hem-ʽinân u hem-dem ola
Hemîşe baht-ı kavî ʽizz ü câh bâd ziyâd
Ne semte devlet ü ikbâl ile teveccüh ide
Hemîşe gâlib ü mansûr ola bi-Rabbü'l-ʽibâd (2a-4b)
Gazel
Sanmañ bizi leb-teşne teh-i curʽa-i câmız
Pây-ı hum-ı meydür yerimiz mest-i müdâmız
Ser-gûşını gûş eylemezüz vâʽiz-i şehrün
Ser-dâde-i sahrâ-yı cünûn-ı Kays-ı benâmız
Yok rağbetimiz sünbül-i müşkîn-hatâya
Dil-beste-i sünbül-i siyeh-gâlibfâmız
Bakmaz bize ol gamzesi şehbâz sebük-per
Biz murg-ı ciğer-suhte-i pây-ı be-dâmız
Dâ’im heves-i gabgab-ı sîmin-betânla
Dil-suhte-i âteş-i endîşe-i hâmız
Hem fitne-perest-i nigeh-i ʽişve-nümâyız
Hem şifte-i kâmet-i dil-cûy-ı hırâmız
Hem mühr-i leb-i hâhiş-i ümmîd peresti
Hem şuʽle-feşân zâʽzaʽa-ı harmen-i kâmız
Nâ-dân sözine Sâmiʽîyâ rağbetimiz yok
Biz pey-rev-i yârân-i pesendîde kelâmız (45a-45b)
Kıt'a
Lebüñle eğlenüriz hatt-ı müşk-bâra ne hâcet
Şerâb-ı nâb tururken dilâ gubâra ne hâcet
Cihânı kırmaga cânâ tîr-i kirişme ü gamzen
Sinân-ı hancer ü şemşîr-i âbdâra ne hâcet (69b)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 11.12.2020Eserlerinden Örnekler
Kasîde
Eyâ vezîr-i salâbet-penâh (u) pâk-nihâd
Hüner-ber saf-şiken pîşe-i nizâl ü tırâd
Müşîr-i rezm-tırâz-ı müsellemü’l-ârâ
Dîlîr-i hasm-güzâr muzafferü’l-ecnâd
Huceste bâd hümâyûn-ı bû feth ü firûzî
Gazâ-yı nev-be-nev-i muʽteber mübârek bâd
Felekde ancak ola Rüstemâne erlik ise
Bu ihtimâmı ne Zâl eyledi ne Tûs u Kubâd
Ne şübhe Rüstem-i sâhib-kırân-ı ʽâlemiz
Bu sözde kalmadı hiç ihtimâl-i şekk ü inâd
Cihânda eylememiş belki böyle ser-bâzî
Ne Kahramân u Nerîmân ne Kârun u Keşvâd
ʽAdû-yı bed-güherüñ kesdiñ ʽırk-ı nâ-pâkin
Yıkıldı düşdi zemîne dıraht-ı bagy ü fesâd
Şükûh-ı sarsar-ı şemşîr-i berk-i tâbunla
Esâs-ı şevket-i küffârı eyledüñ berbâd
Bu deñlü düşmeni bir hamlede şîkest itdün
Revân-ı Behmen ü Be(h)râm u Sâmı itdüñ şâd
ʽAceb iş eyledüñ ol hâin-ı bed-endîşe
Ki ʽaklı gelmeye başına tâ be-rûz-ı maʽâd
Revâdur olsa bu feth-i ʽazîm-i tâze zuhûr
Hemîşe nakl-i ser-bezm-i bende vü âzâd
Revâdur ʽıyd idüp şenlik eylese ʽâlem
Yerindedür donanup zeyn olsa cümle bilâd
Bu feth ü nusreti âdem tahayyül itdikce
Olur esîr-i tahrîr-i hîn-i istib‘âd
Vera’-ı tavk-ı beşerdür bu kâr-ı bü’l-ʽacebüñ
Cünûd-ı ʽâlem-i gayb eyledi meger imdâd
Bu cenk ü harb değildür bu hod kerâmetdür
Karâr-dâde-i külldür bu söz bilâ-terdâd
Bu dîn ü devlete bir özge hıdmet itdüñ kim
Yirindedür olunursañ hemîşe hayr ile yâd
Sezâdur eylese evsâf u midhatüñ tahrîr
Bu gûne defter-i eşʽâra kilk-i heves-inşâd
Müşîrr-i şîr-rübâ kâm-kâr-ı bî-pervâ
Dîlîr-i maʽreke-ârâ yegâne-i efrâd
Hüner-ber pîşe müheyyâ ʽikâb-cevv-i gazâ
Peleng-i kûh-ı vegâ şâh-bâz-ı evc-i murâd
Medâr-ı feth ü zafer kahramân-ı hasm-âver
Kubâd-ı Key u hüner-Rüstem-i cihân-ı cihâd
Güzîde-i vüzerâ Gâzî Seydî Pâşâ kim
Vegâ-ı devletin itse yirindedür evtâd
Zafer-penâh-ı müsellem Tehemten-i âlem
Sütûde-menkabe düstûr-ı mekremet-muʽtâd
Yegâne Bijen-i bî-pâk-i arsagâh-ı musâf
Güzîde hâtem-i mifzâl-i mesned-i irfâd
Harîm-i himmeti kehfü'l-emân-ı melhûfın
Sımât-ı re'fet ü ihsânı merciʽü'l-ecvâd
Kemend-i lûtf u kerem-tîg-ı kahr u kîn ile hep
Ne âşinâ kodı ne yâd itdi istibʽâd
Reşâşe-i kef-i destin zamân-ı bahşişde
Gören ider mi meger dahi mağn ü hâtem yâd
Şerâr-ı naʽl-i semendi zamân-ı sücâde
Tokunsa hasma olursa miğferi başında ramâd
Alınca destine şemşîr-i âteş-efşânı
Vücûd-ı düşmen ölür mahv olursa ger pûlâd
Nüh arsagâh-ı gazâda semend-i tâz olsa
Muzaffer olup ölür anda niçe feth ü küşâd
Kemîne himmet-i yek katre âb-ı tîgıyla
Şevâd-ı âteş-i sad-fitne ider ihmâd
Mehâsinü'l-ümem dil-pesendini idemez
Muhâsebân-ı sebük-kilk-i dest ile taʽdâd
Temâm ra’yet-i islâmı ser-firâz itdüñ
Tebârekallah iyâd olur refîʽü'l-ʽimâd
Temâm dîn-i mübîn intikâmını aldun
Cezâke Rabbüke ʽannâ ü ʽan cemîʽü'l-ʽibâd
Temâm sell-i ʽurûş-ı cüyûş-ı küfr itdüñ
Eyâ vezîr-i dîlîr müsellemü'l-emcâd
Temâm haddini bildirdüñ ehl-i ʽisyânuñ
Temâm buldı cezasın ʽadû-yı zişt-nijâd
Temâm bîm-i ser ü câna düşdi hep düşmen
Çe kayd-ı mülk ü çe pervâ-yı mâl-i ehl evlâd
Temâm kişver-i küffârı eyledüñ el-Hak
Kemâl mertebe pâmâl-i sâfinât-ı cihâd
Henûz gördi ʽadû nâr-ı kahr ile nicolur
Cihânda zevb kılub ü teştit-i ikbâd
Kalursa biñ yıl o bedbaht bir dahi hergiz
Ne cânı var ki ide nâ-refte-i îkâd
Verâ-ı südde firâr itse dahi destünden
Halâs olur mı o kim girde-i tarîk-ı reşâd
Göreydi Seyyid Gâzî bu ûşiş ü saʻyun
Olurdı cânla dil-beste-i kemend ü dâd
Vezîr-i yemm-i hümâ kâmkâr-ı Cem-sîmâ
Eyâ güzîde-i efrâd u vâhidü'l-ahâd
Edâ-yı hızmet-i midhat-gerî-i şânunda
Vefâ ider mi bu deñlü şîkeste beste-sivâd
Velîki nükte-i dânâ pesend-i lâ-tîrün
Olup muharrik-i kilk-i şîkeste-i tenâd
Bu çend beyt-i şütür gürbe-i tarz u taʽbîri
Hezâr şerm ile itdüm ne çâre pîş-nihâd
Ümîddür ki ola ʽözr-hâh-ı güstâhî
Kühen fesâne-i mûr-zaʽif ü recül-i cerâd
Olursa mazhar-ı ʽizz-i kabûl ü ʽâtıfetün
Zihî saʽâdet-baht u hoşâ husûl-i murâd
Kabûle lâyık olursa sözüm keder virmez
Zebândur azı gaddâl ü yâve-i hassâd
Sala beyânuñ bülend işe rezm-gâh-ı sühân
Cevâd-ı kilkim münker geçerse eh-i ʽinâd
Vezîr-i pâk eserâ ibtidâ kasîdemdür
Bu nazm-ı sâde-i kec-meç edâ-yı hâtır-zâd
Bu nice sanʽat-ı saht-ı ibtidâ-yı kârımdur
Aceb mi her yiri olsa mahall-i sad-îrâd
Ümîddür ki ʽuyûb u kusûr-ı mevfûrı
Ne hâl ise ola maʽzûr ehl-i rüşd ü sedâd
Henûz şimdi sülûk eyledi bu vâdî yine
Kemiyyet-i kilk-i haliʽü'l-ʽizâr sahr-kıyâd
Ümîddür ki boşa çıkmaya bu mişvârı
Ola karîn-i pesend-i havâtır-ı nakkâd
Yiter bu mertebe tahmîd ʽözr-i nâ-ber-câ
Yiter bu mertebe ʽarz-ı kumâş-ı istiʽdâd
Uzatma rişte-i kîl ü makâli Sâmiʽîyâ
Vegâ ü devlet ü ikbâlin eyle derd-i fuâd
Hemîşe feth ü zafer hem-ʽinân u hem-dem ola
Hemîşe baht-ı kavî ʽizz ü câh bâd ziyâd
Ne semte devlet ü ikbâl ile teveccüh ide
Hemîşe gâlib ü mansûr ola bi-Rabbü'l-ʽibâd (2a-4b)
Gazel
Sanmañ bizi leb-teşne teh-i curʽa-i câmız
Pây-ı hum-ı meydür yerimiz mest-i müdâmız
Ser-gûşını gûş eylemezüz vâʽiz-i şehrün
Ser-dâde-i sahrâ-yı cünûn-ı Kays-ı benâmız
Yok rağbetimiz sünbül-i müşkîn-hatâya
Dil-beste-i sünbül-i siyeh-gâlibfâmız
Bakmaz bize ol gamzesi şehbâz sebük-per
Biz murg-ı ciğer-suhte-i pây-ı be-dâmız
Dâ’im heves-i gabgab-ı sîmin-betânla
Dil-suhte-i âteş-i endîşe-i hâmız
Hem fitne-perest-i nigeh-i ʽişve-nümâyız
Hem şifte-i kâmet-i dil-cûy-ı hırâmız
Hem mühr-i leb-i hâhiş-i ümmîd peresti
Hem şuʽle-feşân zâʽzaʽa-ı harmen-i kâmız
Nâ-dân sözine Sâmiʽîyâ rağbetimiz yok
Biz pey-rev-i yârân-i pesendîde kelâmız (45a-45b)
Kıt'a
Lebüñle eğlenüriz hatt-ı müşk-bâra ne hâcet
Şerâb-ı nâb tururken dilâ gubâra ne hâcet
Cihânı kırmaga cânâ tîr-i kirişme ü gamzen
Sinân-ı hancer ü şemşîr-i âbdâra ne hâcet (69b)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Kasîde
Eyâ vezîr-i salâbet-penâh (u) pâk-nihâd
Hüner-ber saf-şiken pîşe-i nizâl ü tırâd
Müşîr-i rezm-tırâz-ı müsellemü’l-ârâ
Dîlîr-i hasm-güzâr muzafferü’l-ecnâd
Huceste bâd hümâyûn-ı bû feth ü firûzî
Gazâ-yı nev-be-nev-i muʽteber mübârek bâd
Felekde ancak ola Rüstemâne erlik ise
Bu ihtimâmı ne Zâl eyledi ne Tûs u Kubâd
Ne şübhe Rüstem-i sâhib-kırân-ı ʽâlemiz
Bu sözde kalmadı hiç ihtimâl-i şekk ü inâd
Cihânda eylememiş belki böyle ser-bâzî
Ne Kahramân u Nerîmân ne Kârun u Keşvâd
ʽAdû-yı bed-güherüñ kesdiñ ʽırk-ı nâ-pâkin
Yıkıldı düşdi zemîne dıraht-ı bagy ü fesâd
Şükûh-ı sarsar-ı şemşîr-i berk-i tâbunla
Esâs-ı şevket-i küffârı eyledüñ berbâd
Bu deñlü düşmeni bir hamlede şîkest itdün
Revân-ı Behmen ü Be(h)râm u Sâmı itdüñ şâd
ʽAceb iş eyledüñ ol hâin-ı bed-endîşe
Ki ʽaklı gelmeye başına tâ be-rûz-ı maʽâd
Revâdur olsa bu feth-i ʽazîm-i tâze zuhûr
Hemîşe nakl-i ser-bezm-i bende vü âzâd
Revâdur ʽıyd idüp şenlik eylese ʽâlem
Yerindedür donanup zeyn olsa cümle bilâd
Bu feth ü nusreti âdem tahayyül itdikce
Olur esîr-i tahrîr-i hîn-i istib‘âd
Vera’-ı tavk-ı beşerdür bu kâr-ı bü’l-ʽacebüñ
Cünûd-ı ʽâlem-i gayb eyledi meger imdâd
Bu cenk ü harb değildür bu hod kerâmetdür
Karâr-dâde-i külldür bu söz bilâ-terdâd
Bu dîn ü devlete bir özge hıdmet itdüñ kim
Yirindedür olunursañ hemîşe hayr ile yâd
Sezâdur eylese evsâf u midhatüñ tahrîr
Bu gûne defter-i eşʽâra kilk-i heves-inşâd
Müşîrr-i şîr-rübâ kâm-kâr-ı bî-pervâ
Dîlîr-i maʽreke-ârâ yegâne-i efrâd
Hüner-ber pîşe müheyyâ ʽikâb-cevv-i gazâ
Peleng-i kûh-ı vegâ şâh-bâz-ı evc-i murâd
Medâr-ı feth ü zafer kahramân-ı hasm-âver
Kubâd-ı Key u hüner-Rüstem-i cihân-ı cihâd
Güzîde-i vüzerâ Gâzî Seydî Pâşâ kim
Vegâ-ı devletin itse yirindedür evtâd
Zafer-penâh-ı müsellem Tehemten-i âlem
Sütûde-menkabe düstûr-ı mekremet-muʽtâd
Yegâne Bijen-i bî-pâk-i arsagâh-ı musâf
Güzîde hâtem-i mifzâl-i mesned-i irfâd
Harîm-i himmeti kehfü'l-emân-ı melhûfın
Sımât-ı re'fet ü ihsânı merciʽü'l-ecvâd
Kemend-i lûtf u kerem-tîg-ı kahr u kîn ile hep
Ne âşinâ kodı ne yâd itdi istibʽâd
Reşâşe-i kef-i destin zamân-ı bahşişde
Gören ider mi meger dahi mağn ü hâtem yâd
Şerâr-ı naʽl-i semendi zamân-ı sücâde
Tokunsa hasma olursa miğferi başında ramâd
Alınca destine şemşîr-i âteş-efşânı
Vücûd-ı düşmen ölür mahv olursa ger pûlâd
Nüh arsagâh-ı gazâda semend-i tâz olsa
Muzaffer olup ölür anda niçe feth ü küşâd
Kemîne himmet-i yek katre âb-ı tîgıyla
Şevâd-ı âteş-i sad-fitne ider ihmâd
Mehâsinü'l-ümem dil-pesendini idemez
Muhâsebân-ı sebük-kilk-i dest ile taʽdâd
Temâm ra’yet-i islâmı ser-firâz itdüñ
Tebârekallah iyâd olur refîʽü'l-ʽimâd
Temâm dîn-i mübîn intikâmını aldun
Cezâke Rabbüke ʽannâ ü ʽan cemîʽü'l-ʽibâd
Temâm sell-i ʽurûş-ı cüyûş-ı küfr itdüñ
Eyâ vezîr-i dîlîr müsellemü'l-emcâd
Temâm haddini bildirdüñ ehl-i ʽisyânuñ
Temâm buldı cezasın ʽadû-yı zişt-nijâd
Temâm bîm-i ser ü câna düşdi hep düşmen
Çe kayd-ı mülk ü çe pervâ-yı mâl-i ehl evlâd
Temâm kişver-i küffârı eyledüñ el-Hak
Kemâl mertebe pâmâl-i sâfinât-ı cihâd
Henûz gördi ʽadû nâr-ı kahr ile nicolur
Cihânda zevb kılub ü teştit-i ikbâd
Kalursa biñ yıl o bedbaht bir dahi hergiz
Ne cânı var ki ide nâ-refte-i îkâd
Verâ-ı südde firâr itse dahi destünden
Halâs olur mı o kim girde-i tarîk-ı reşâd
Göreydi Seyyid Gâzî bu ûşiş ü saʻyun
Olurdı cânla dil-beste-i kemend ü dâd
Vezîr-i yemm-i hümâ kâmkâr-ı Cem-sîmâ
Eyâ güzîde-i efrâd u vâhidü'l-ahâd
Edâ-yı hızmet-i midhat-gerî-i şânunda
Vefâ ider mi bu deñlü şîkeste beste-sivâd
Velîki nükte-i dânâ pesend-i lâ-tîrün
Olup muharrik-i kilk-i şîkeste-i tenâd
Bu çend beyt-i şütür gürbe-i tarz u taʽbîri
Hezâr şerm ile itdüm ne çâre pîş-nihâd
Ümîddür ki ola ʽözr-hâh-ı güstâhî
Kühen fesâne-i mûr-zaʽif ü recül-i cerâd
Olursa mazhar-ı ʽizz-i kabûl ü ʽâtıfetün
Zihî saʽâdet-baht u hoşâ husûl-i murâd
Kabûle lâyık olursa sözüm keder virmez
Zebândur azı gaddâl ü yâve-i hassâd
Sala beyânuñ bülend işe rezm-gâh-ı sühân
Cevâd-ı kilkim münker geçerse eh-i ʽinâd
Vezîr-i pâk eserâ ibtidâ kasîdemdür
Bu nazm-ı sâde-i kec-meç edâ-yı hâtır-zâd
Bu nice sanʽat-ı saht-ı ibtidâ-yı kârımdur
Aceb mi her yiri olsa mahall-i sad-îrâd
Ümîddür ki ʽuyûb u kusûr-ı mevfûrı
Ne hâl ise ola maʽzûr ehl-i rüşd ü sedâd
Henûz şimdi sülûk eyledi bu vâdî yine
Kemiyyet-i kilk-i haliʽü'l-ʽizâr sahr-kıyâd
Ümîddür ki boşa çıkmaya bu mişvârı
Ola karîn-i pesend-i havâtır-ı nakkâd
Yiter bu mertebe tahmîd ʽözr-i nâ-ber-câ
Yiter bu mertebe ʽarz-ı kumâş-ı istiʽdâd
Uzatma rişte-i kîl ü makâli Sâmiʽîyâ
Vegâ ü devlet ü ikbâlin eyle derd-i fuâd
Hemîşe feth ü zafer hem-ʽinân u hem-dem ola
Hemîşe baht-ı kavî ʽizz ü câh bâd ziyâd
Ne semte devlet ü ikbâl ile teveccüh ide
Hemîşe gâlib ü mansûr ola bi-Rabbü'l-ʽibâd (2a-4b)
Gazel
Sanmañ bizi leb-teşne teh-i curʽa-i câmız
Pây-ı hum-ı meydür yerimiz mest-i müdâmız
Ser-gûşını gûş eylemezüz vâʽiz-i şehrün
Ser-dâde-i sahrâ-yı cünûn-ı Kays-ı benâmız
Yok rağbetimiz sünbül-i müşkîn-hatâya
Dil-beste-i sünbül-i siyeh-gâlibfâmız
Bakmaz bize ol gamzesi şehbâz sebük-per
Biz murg-ı ciğer-suhte-i pây-ı be-dâmız
Dâ’im heves-i gabgab-ı sîmin-betânla
Dil-suhte-i âteş-i endîşe-i hâmız
Hem fitne-perest-i nigeh-i ʽişve-nümâyız
Hem şifte-i kâmet-i dil-cûy-ı hırâmız
Hem mühr-i leb-i hâhiş-i ümmîd peresti
Hem şuʽle-feşân zâʽzaʽa-ı harmen-i kâmız
Nâ-dân sözine Sâmiʽîyâ rağbetimiz yok
Biz pey-rev-i yârân-i pesendîde kelâmız (45a-45b)
Kıt'a
Lebüñle eğlenüriz hatt-ı müşk-bâra ne hâcet
Şerâb-ı nâb tururken dilâ gubâra ne hâcet
Cihânı kırmaga cânâ tîr-i kirişme ü gamzen
Sinân-ı hancer ü şemşîr-i âbdâra ne hâcet (69b)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | FERÎDÛN, Şîr Ali Çelebi | d. ? - ö. 1658-59 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | HASBÎ, Mehmed Hasîb, Çoko | d. ? - ö. 1850 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | MEYLÎ, Mehmed Meylî Kurânî | d. 1713 - ö. 1781 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | FERÎDÛN, Şîr Ali Çelebi | d. ? - ö. 1658-59 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | HASBÎ, Mehmed Hasîb, Çoko | d. ? - ö. 1850 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | MEYLÎ, Mehmed Meylî Kurânî | d. 1713 - ö. 1781 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | FERÎDÛN, Şîr Ali Çelebi | d. ? - ö. 1658-59 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | HASBÎ, Mehmed Hasîb, Çoko | d. ? - ö. 1850 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | MEYLÎ, Mehmed Meylî Kurânî | d. 1713 - ö. 1781 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | FERÎDÛN, Şîr Ali Çelebi | d. ? - ö. 1658-59 | Meslek | Görüntüle |
11 | HASBÎ, Mehmed Hasîb, Çoko | d. ? - ö. 1850 | Meslek | Görüntüle |
12 | MEYLÎ, Mehmed Meylî Kurânî | d. 1713 - ö. 1781 | Meslek | Görüntüle |
13 | FERÎDÛN, Şîr Ali Çelebi | d. ? - ö. 1658-59 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | HASBÎ, Mehmed Hasîb, Çoko | d. ? - ö. 1850 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | MEYLÎ, Mehmed Meylî Kurânî | d. 1713 - ö. 1781 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | FERÎDÛN, Şîr Ali Çelebi | d. ? - ö. 1658-59 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | HASBÎ, Mehmed Hasîb, Çoko | d. ? - ö. 1850 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | MEYLÎ, Mehmed Meylî Kurânî | d. 1713 - ö. 1781 | Madde Adı | Görüntüle |