SEFÂÎ, Ayhan Akyüz

(d. 1956 / ö. -)
âşık
(Âşık / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Ayhan Akyüz, 1956’da Trabzon’un Yomra ilçesine bağlı Tepeköy’de doğmuştur. Akyüz, şiirlerinde Âşık Sefâî tapşırmasını kullanır. Konak sülalesinden Davut Ağa’nın oğludur. İlkokulu Amasya’da, ortaokulu Kayseri’de, Lise’yi Erzurum’da bitirir. Burdur Eğitim Fakültesinde okurken Şeker Şirketi’nde çalışmaya başlar, Mardin Yol Su Elektrik Müdürlüğü emrinde çalışmasını sürdürür, bir süre de öğretmenlik yapar. Öğretmenlikten sonra Orta Anadolu dağ köylerinde çerçilik yaparak hayatını kazanmıştır (Duman 1995: 157; Alptekin ve Sakaoğlu 2008: 180). Saz da çalabilen Sefâî, âşık sohbetlerine ve atışmalara katılır. Hâlen Kayseri’de oturmaktadır (Duman 1995: 157). Akyüz, evli ve iki çocuk babasıdır (www.asiksefai.blogspot.com).

Sefâî, kendisi gibi ailesinde de halk şiiriyle ilgilenenlerin olduğunu ifade eder. Sefâî, ozanların piri Dede Korkut’tan günümüze gelen süreçte Kul Mustafa’dan Meydanî’ye, Murat Çobanoğlu’ndan Şeref Taşlıova’ya, Sefil Selimî’ye nice âşığın kendisini etkilediğini ve asıl ustasının Âşık Hasretî olduğunu şu cümlelerle ifade eder: “Hasretî Hoca, gölgesiyle döğüşen bir insandı, aynada kendisiyle kavga eden bir insandı. Ben ona on üç yıl çıraklık yaptım hem de öğretmen olduktan sonra, bu kolay bir şey değildir. Ayrıca onda olumsuzlukların her türünü gördüm, onun tersi olarak bu hâle geldim.” (Uğur 2010: 94-5). Usta çırak ilişkisine göre yetişen Sefâî’nin çırakları da bulunmaktadır. Yetiştirdiği âşıklardan bir kısmı için sitemde bulunan Sefâî, “Yetiştirdiğim âşıklardan bir kısmı sanata yöneldi, meseleye materyal açıdan baktı” diyerek eleştirir. Mustafa Yıldızdoğan ve Osman Öztunç’un ustası olan Sefâî, birçok âşığa ustalık yapmasına rağmen Serdarcan şeklinde ifade ettiği Serdar Sönmez’in “yüzük taşı” olduğunu söyler (Uğur 2010: 95).

Âşık, kendisini destan şairi olarak niteler. “Âşıklığım da var; ancak ozan değilim. Bana göre ozan halkın içinden beslenip elde ettiği birikimi yine halka verendir. Âşıklık ise doğrudan doğruya Hak’tan alıp halka vermektir” (Uğur 2010: 93). Şiir söylemeye 1969’da başlayan Sefâî, ilk şiirlerini nitelikten uzak, benlik duygularıyla yazılmış, hamlık dönemine ait şiirler olarak nitelendirir. Sefâî, rüya görme ve bade içme motifine inanır (Uğur 2010: 93). Sefâî, âşık meclisleri konusunda “Aşk meclisleri, aşk taşıyan insanlarla kurulur. Kaldı ki bu zamanda insanlar aşkı bir yana bırakın, kendisini bile taşıyamıyor. Keşke aşk ehlinin meclisleri olsa da gitsek” şeklinde ifade eder. Âşık Sefâî zamanında Şeref Taşlıova, Murat Çobanoğlu, Âşık Feymanî, Âşık Meydanî, Âşık Hasreti, Kul Nuri gibi zamanın usta denilebilecek âşıklarıyla çeşitli ortamlarda, büyük meydanlarda atışmalarda bulunur. Sefâî’ye göre atışma, bir gönül hâlidir ve ancak ehli gönülle yapılır. Sefâi’ye göre taşlama gibi yergi içeren atışma türleri, âşıklığın ispat edilme çabasıdır ve benliğin sözdeki tecellisidir. Sefâi, kendisini karşısındakinden üstün görmeye çalışması, onun şanını ve yüceliğini değil, tam aksine acziyetini gösterir (Uğur 2010: 94).

Âşık Sefâî, mahlasını nasıl aldığı konusunda, “Bir zamanlar, Seyranî şenliklerindeydik. O sıra bir huzursuzluk oldu. Ben o esnada bir şeyler söyledim ve huzursuzluk kayboldu. Bana orada bulunanlar, “Allah razı olsun, hoşluk getirdin, sefa getirdin, sefa oldu; senin adın Sefâî olsun, hoşluk getiren olsun” dediler. Mahlasımı kendim almadım, Hasretî Hoca verdi diyebilirim. (Uğur 2010: 95). Kendisini herhangi bir âşıklık kolundan ziyade, “Dede Korkut geleneğinin devamcısı” olarak görür (Uğur 2010: 96).

Sefâî şiirlerini, davet edildiği takdirde büyük yayla şenliklerinde icra eder. Bununla birlikte Sefâî, yarışmalara hiçbir surette katılmadığını söyler ve ekler. "Âşık dediğin Dede Korkut’u temsil eder. Dede Korkut’a çık da söyle bakalım diyebilecek yiğit. Ben ihanet edemem Dede Korkut’a" (Uğur 2010: 96).

Sefâî, ender de olsa irticalen şiirler söylediğini ifade eder. Sipariş üzerine şiir söylemez. Sefâî bununla birlikte, bir iki şiir haricinde hiçbir zaman şiir yazmak için oturmadığını ve söylemiş olduğu şiirlerin kendisinden ziyade etrafında bulunanlar tarafından kayda geçirilerek muhafaza edildiğini belirtir. Sefâî, söylemiş olduğu şiirlere gönülden geldiği gerekçesiyle daha sonradan hiçbir müdahalede bulunmadığını “söylediklerime sonradan müdahale yaparsam, işe akıl karışır; bu da aşk ehlinde olmaz şüphesiz” der. Sefâî, gelenekte var olan hemen hemen bütün tür ve şekil özelliklerini kullanır (Uğur 2010: 97).

Sefâî’nin şiirlerinde dikkat çeken bir diğer önemli husus, tasavvuftur. Şiirlerinin ekseriyetinde tasavvufî sembolleri, mecazları kullanan Sefâî, kendisini tasavvufî bir şair olarak görüp görmediği konusunda buna milletin karar vereceğini söyler (Uğur 2010: 97).

Âşık Sefâî’nin Badal isimli ikinci baskısını yaptığı 121 sayfalık bir kitabı vardır. Âşık bunun dışında, biri şiir kitabı olmak üzere iki yeni kitap çalışmasının hazırlık aşamasındadır. Yine âşığın sekiz adet kaseti vardır (Uğur 2010: 97).

Sefâî hakkında Fırat Üniversitesi ve Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi’nde toplam iki adet lisans tezi hazırlanmıştır. Bununla birlikte Ahmet Kabaklı ve Tuncer Gülensoy’un da Sefâî hakkında yazıları bulunmaktadır. Âşık Sefâî hâlen Vatan TV’de, Çarşamba günleri “Sefâîce” adlı programın da hazırlayıcısı ve sunucusudur (Uğur 2010: 97).

Sefâî’nin Erciyes Üniversitesi’nin açtığı halk şiiri yarışmasında Otlukbeli Armağanı kazanır. Bu destan, 1992’de Erzincan’da meydana gelen deprem felaketi üzerine yazılmıştır (Duman 1995: 157). “Damarımda gezen kansın Erzincan/Canlar cananısın cansın Erzincan” (Özsoy 1992: 245; Duman 1995: 157).

Şiirlerinde daha çok dinî ve millî konuları işler. Türkiye ve Avrupa’da pek çok konser vermiştir. Var olan şöhretini Ayşem adlı kasetiyle daha da pekiştirir (Alptekin Sakaoğlu 2008: 180).

Kaynakça

Alptekin, Ali Berat,  S. Sakaoğlu (2008). Türk Saz Şiiri Antolojisi. Ankara: Akçağ Yay.

Duman, Mustafa (1995). Trabzon Halk Şairleri. İstanbul: Anadolu Sanat Yay.

http://asiksefai.blogspot.com/p/hayat.html; [erişim tarihi: 17.06.2019].

Özsoy, Bekir Sami (1992). Destanlarla Erzincan. Hzl. Namık Aslan, Bayram Durbilmez. Kayseri: Erciyes Üniversitesi Yay.

Uğur, Kadir Gökhan (2010). “Ayhan Akyüz (Âşık Sefâî)”. Sazın ve Sözün Sultanları Yaşayan Halk Şairleri. C. II. Ed. Fatma Ahsen Turan vd. Ankara: Gazi Kitabevi.  98-105.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. EMİNE ÇAKIR
Yayın Tarihi: 27.08.2019
Güncelleme Tarihi: 11.12.2020

Eser AdıYayın eviBasım yılıEser türü
Badal- / Ankara2003Şiir

İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1Sinan Tanyıldızd. 1952 - ö. 22 Mayıs 2018Doğum YeriGörüntüle
2Hasan Hüsnü Durgund. 1944 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3RÂMİSd. ? - ö. 11 Eylül 1890\\\'da hayattaDoğum YeriGörüntüle
4AYHANİ, Abidin Ayhanid. 1956 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
5RAKİF HÜSEYİN OĞLU İSMAYİLOVd. 1956 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
6Semra Özdamard. 11 Ocak 1956 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
7SEFİL ERÖKSÜZ, Mehmet Ali Eröksüzd. 1970 - ö. ?MeslekGörüntüle
8ADİL, Adil Yamand. 1938 - ö. ?MeslekGörüntüle
9ALİ, Hacı Ali Anbarcıd. 24.05.1949 - ö. ?MeslekGörüntüle
10AKINCI, İbrahim Akıncıd. 01.07.1898 - ö. 24.07.1959Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
11ZAMANÎ/KIL MEHMET, Mehmet Kıld. 1872 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12ERKUŞ, Mustafa Erkuşd. 1933 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13DERTLİ POLAT/DERTLİ ŞAİR, Polat Çetind. 1936 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
14SEYYİD FİGÂNÎd. 1884 - ö. 1929Madde AdıGörüntüle
15OZAN GÜRBÜZ, Gürbüz Değerd. 10.01.1955 - ö. 22.11.2006Madde AdıGörüntüle