Madde Detay
VAHDETÎ, Muharrem
(d. ?/? - ö. 1325/1907)
âşık
(Âşık / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Kaynaklarda asıl adı tam olarak belirtilmemekle birlikte, “Dülger Muharrem Usta” şeklinde kaydedilmiştir (Çapraz 2008: 100-101, 144; Kalkan 1988: 57; Satoğlu 1970: 80; Satoğlu 2002: 93). Kayseri’nin Selaldı Mahallesi’nden olup, doğum tarihi bilinmemektedir. Hakkında bilgi veren tüm kaynaklarda ümmi olduğu belirtilen Muharrem Usta’nın ailesi hakkında da herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Fahri Bilge derlemelerinde Akçakayalızâde Esad Bey’in rivayetine göre, “çok uzun boylu, iri vücutlu, güzel davudi sesli bir zât” olarak tanıtılan âşığın, asıl mesleğinin ‘dülgerlik’ olduğu ve ‘dülgerlik’ işi bulamadığı zamanlarda ise ‘nalıncılık’ yaptığı, hatta bu yüzden “Nalıncı Muharrem Usta” olarak da tanındığı ifade edilmektedir (Çapraz 2008: 100-101, 144). Kayseri’de 1325/1907 yılında vefat etmiştir (Dülger Muharrem Usta 1947: 8; Dülger Muharrem Usta 1948: 14; Kalkan 1988: 57; Satoğlu 1970: 80; Satoğlu 2002: 93).
Fahri Bilge tarafından “müteaddid koşmaları ve destanları” olduğu kaydedilmiş olsa da şu an için elimizde ona ait sadece iki adet destan metni bulunmaktadır. Bunlardan ilki, “Nebatat Destanı” adını taşımakta ve 21 dörtlükten oluşmaktadır (Dülger Muharrem Usta 1947: 9; Satoğlu 1970: 81-83). 17 dörtlükten oluşan ve “Ermeni Vurgunu Destanı” adını taşıyan diğer destanı ise tarihî bir vesika niteliği taşımaktadır (Dülger Muharrem Usta 1948: 14; Çapraz 2008: 145; Kalkan 1988: 57-58; Satoğlu 2002: 93).
“Eli işiyle meşgul iken dili de şiir söyleme” kabiliyetine sahip olduğu rivayet edilen âşığın şiirlerinde “Vahdetî” mahlasını kullandığı ifade edilmiştir (Çapraz 2008: 144). Emir Kalkan, mahallî bir şöhrete sahip olduğunu belirttiği âşık için, “Eski Kayseri’de, iyi bir zanaat erbabı olduğu kadar, nüktedan ve mütevazı tavrıyla da tanınıp sevilen Muharrem Usta, Halk şiiri alanında ‘zincirleme’, Divan edebiyatında ‘iade’ adı verilen ve bir kıt’anın son uyağını devamı kıt’anın başında kullanma sanatı olan ve bilhassa uzun şiir ve destanların ezberlenmesini kolaylaştırdığı için tercih edilen ‘zincirleme-iade’ sanatını şiirlerinde sık kullanan, iyi bir destan şairidir” (Kalkan 1988: 57) değerlendirmesinde bulunmuştur.
Muharrem Usta’nın ‘âşık tarzı şiir söyleme geleneği’nin icaplarından hangilerine sahip olduğu bilinmemekle birlikte, onun daha çok bu tarzı kullanan bir halk şairi olduğu söylenebilir. Şiirlerinde hece ölçüsünü ve daha çok koşma ve destan nazım şekillerini tercih etmiştir. Oldukça açık ve yalın bir dile sahip olan âşık, şiirlerinde gündelik yaşamın gerçeklerine ve tarihî vak’alara yer vermiştir. Nitekim destanlarından birinde sebze ve meyvelerin güzellikleri dile getirilirken; diğerinde Ermenilerin isyanı işlenmiştir. Destanlar, âşık tarzı destanlarda en çok tercih edilen biçim olan düz koşma şeklinde söylenmiştir. Ayrıca destanlarda anlatım tutumu bakımından yermeye ve bilgilendirmeye yönelik işleyiş tarzının ön planda olduğu görülmektedir.
Kaynakça
Çapraz, Erhan (2008). Fahri Bilge Defterleri Işığında Kayseri ve Yöresi Halk Şairleri. Kayseri: Laçin Yay.
Dülger Muharrem Usta (1947). “Nebatat Destanı”, Erciyes Dergisi 5 (59-60): 8-9.
Dülger Muharrem Usta (1948). “Ermeni Vurgunu Destanı”, Erciyes Dergisi 6 (61-62): 14.
Kalkan, Emir (1988). Çağlar Boyunca Kayseri Şairleri. Kayseri: Kayseri İli Özel İdare Müdürlüğü ve Kayseri Belediyesi Birliği Yay.
Satoğlu, Abdullah (1970). Kayseri Şairleri. Ankara: As Matbaası.
Satoğlu, Abdullah (2002). Kayseri Ansiklopedisi. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: ERHAN ÇAPRAZYayın Tarihi: 08.09.2013Güncelleme Tarihi: 12.12.2020Eserlerinden Örnekler
Ermeni Vurgunu Destanı
Sene bin ikiyüz çün doksanaltı
Toplandı kâfirler yazdılar şirket
Leşker sevkettiler gecenin katı
Yapıştı yaftalar şadoldu millet
Millet-i Ermeni açtı bir alay
Aslı ham demirdir tutar mı kalay?
Diktiler onbaşı çavuş miralay
Paşaları büyük şeytandan eşet
Eşet ahaliye bir ağı saçtı
Tehlikede durum orta karıştı
Kimi tevkif oldu kimisi kaçtı
Merhameti büyük affetti devlet
Devletsiz servetsiz divana varın
Keşiş derki üç günecek sağalın
Varın İngilizden bir beylik alın
Eğer verirlerse büyük müstenet
Müstenet şiştiniz hem şımardınız
Bu sırada tutmaz oldu ardınız
İngilize şikâyete vardınız
İngiliz der bu ne hal bu keyfiyet
Keyfiyet kırdılar bizi meydansız
Kimi kanat kırdı kimisi cansız
Bin batman pastırma gitti çamansız
Sızgıt oldu çömleklere mücerret
Mücerrret vurdular bi garazına
Ahir uğrattılar zilmarazına
Duçar olduk derdin onulmazına
Etmediler zerre kadar merhamet
Merhamet etmezler gayri bir zaman
Paşa bakmaz halimize pek yaman
Üç gün kaldık kilisede perişan
Eğer alır isek bir büyük ibret
İbret yarelere gelir merhemler
Turaba göl oldu dökülen demler
Aslı nesli belli biraz ademler
Yüzümüzden çekti haylice zahmet
Zahmet çekip sonra oldular pişman
Gösterin gidelim bize bir mekân
Mallarımız yağma haneler viran
Baykuşlar ötüyor saat bu saat
…
Dülger Muharrem Usta (1948). “Ermeni Vurgunu Destanı”. Erciyes Dergisi VI (61-62): 14.
Nebatat Destanı
Nebatat üstüne bir destanım var
Bahar eyyamında erer ıspanak
Tuz ile hazından çok noksanım var
Kızılbüber kimyon çaman sarımsak
Sarımsak der namusumuz yücedir
Sucukla pastırma bizde eğlenir
Kıyma kenarında soğan incelir
Mantının üstünde ne güzel sumak
Sumakta turp ile (i)lahananın
Pancar şalgam ile pezik havanın
Dere otu mâdenis targın reyhanın
Havuç tekem değil ekmeğe dayak
Dayaklı patlıcan bahçe zavzası
Zerdaliyle armut meyvanın hası
Turunç ile limon güzel ayvası
Nar ile elma da kızarmış yanak
Yanağı kızarır yetince kiraz
Ham erik yemesi demişler maraz
Adiyaman şifa kırması niyaz
Mandalina yerken bilinmez doymak
Doymaz ki yiyenler çilekle muzu
Bakla fasulya da ister bir kuzu
Marazı defeder şifa karpuzu
Şeftaliyi yerken şippirder dudak
Dudağı şippirder dehanı tatlı
Palamut taç giymiş bir iki katlı
Pelidi çırpanın kolu kuvvetli
Meşede ne güzel bitmiş mozalak
Mozalağa benzer fındık bitmesi
Fıstığın demişler çoktur cilvesi
Kızılcık hoşafı şifa içmesi
Ceviz yeşil giymiş ağacı otak
Otak kurmuş asma üzüm birinci
Hakkında âyet var hoş tut pirinci
Yemiş ağacına timar verinci
Gümrahlanır fidan nur olur oymak
Oymağı balâda yetişir hurma
Mısır darısının yanında durma
Tel helvası nâzik birden ısırma
Küncü de ne güzel tatlıya katmak
…
Dülger Muharrem Usta (1947). “Nebatat Destanı”,.Erciyes Dergisi V (59-60): 9.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 08.09.2013Güncelleme Tarihi: 12.12.2020Eserlerinden Örnekler
Ermeni Vurgunu Destanı
Sene bin ikiyüz çün doksanaltı
Toplandı kâfirler yazdılar şirket
Leşker sevkettiler gecenin katı
Yapıştı yaftalar şadoldu millet
Millet-i Ermeni açtı bir alay
Aslı ham demirdir tutar mı kalay?
Diktiler onbaşı çavuş miralay
Paşaları büyük şeytandan eşet
Eşet ahaliye bir ağı saçtı
Tehlikede durum orta karıştı
Kimi tevkif oldu kimisi kaçtı
Merhameti büyük affetti devlet
Devletsiz servetsiz divana varın
Keşiş derki üç günecek sağalın
Varın İngilizden bir beylik alın
Eğer verirlerse büyük müstenet
Müstenet şiştiniz hem şımardınız
Bu sırada tutmaz oldu ardınız
İngilize şikâyete vardınız
İngiliz der bu ne hal bu keyfiyet
Keyfiyet kırdılar bizi meydansız
Kimi kanat kırdı kimisi cansız
Bin batman pastırma gitti çamansız
Sızgıt oldu çömleklere mücerret
Mücerrret vurdular bi garazına
Ahir uğrattılar zilmarazına
Duçar olduk derdin onulmazına
Etmediler zerre kadar merhamet
Merhamet etmezler gayri bir zaman
Paşa bakmaz halimize pek yaman
Üç gün kaldık kilisede perişan
Eğer alır isek bir büyük ibret
İbret yarelere gelir merhemler
Turaba göl oldu dökülen demler
Aslı nesli belli biraz ademler
Yüzümüzden çekti haylice zahmet
Zahmet çekip sonra oldular pişman
Gösterin gidelim bize bir mekân
Mallarımız yağma haneler viran
Baykuşlar ötüyor saat bu saat
…
Dülger Muharrem Usta (1948). “Ermeni Vurgunu Destanı”. Erciyes Dergisi VI (61-62): 14.
Nebatat Destanı
Nebatat üstüne bir destanım var
Bahar eyyamında erer ıspanak
Tuz ile hazından çok noksanım var
Kızılbüber kimyon çaman sarımsak
Sarımsak der namusumuz yücedir
Sucukla pastırma bizde eğlenir
Kıyma kenarında soğan incelir
Mantının üstünde ne güzel sumak
Sumakta turp ile (i)lahananın
Pancar şalgam ile pezik havanın
Dere otu mâdenis targın reyhanın
Havuç tekem değil ekmeğe dayak
Dayaklı patlıcan bahçe zavzası
Zerdaliyle armut meyvanın hası
Turunç ile limon güzel ayvası
Nar ile elma da kızarmış yanak
Yanağı kızarır yetince kiraz
Ham erik yemesi demişler maraz
Adiyaman şifa kırması niyaz
Mandalina yerken bilinmez doymak
Doymaz ki yiyenler çilekle muzu
Bakla fasulya da ister bir kuzu
Marazı defeder şifa karpuzu
Şeftaliyi yerken şippirder dudak
Dudağı şippirder dehanı tatlı
Palamut taç giymiş bir iki katlı
Pelidi çırpanın kolu kuvvetli
Meşede ne güzel bitmiş mozalak
Mozalağa benzer fındık bitmesi
Fıstığın demişler çoktur cilvesi
Kızılcık hoşafı şifa içmesi
Ceviz yeşil giymiş ağacı otak
Otak kurmuş asma üzüm birinci
Hakkında âyet var hoş tut pirinci
Yemiş ağacına timar verinci
Gümrahlanır fidan nur olur oymak
Oymağı balâda yetişir hurma
Mısır darısının yanında durma
Tel helvası nâzik birden ısırma
Küncü de ne güzel tatlıya katmak
…
Dülger Muharrem Usta (1947). “Nebatat Destanı”,.Erciyes Dergisi V (59-60): 9.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 12.12.2020Eserlerinden Örnekler
Ermeni Vurgunu Destanı
Sene bin ikiyüz çün doksanaltı
Toplandı kâfirler yazdılar şirket
Leşker sevkettiler gecenin katı
Yapıştı yaftalar şadoldu millet
Millet-i Ermeni açtı bir alay
Aslı ham demirdir tutar mı kalay?
Diktiler onbaşı çavuş miralay
Paşaları büyük şeytandan eşet
Eşet ahaliye bir ağı saçtı
Tehlikede durum orta karıştı
Kimi tevkif oldu kimisi kaçtı
Merhameti büyük affetti devlet
Devletsiz servetsiz divana varın
Keşiş derki üç günecek sağalın
Varın İngilizden bir beylik alın
Eğer verirlerse büyük müstenet
Müstenet şiştiniz hem şımardınız
Bu sırada tutmaz oldu ardınız
İngilize şikâyete vardınız
İngiliz der bu ne hal bu keyfiyet
Keyfiyet kırdılar bizi meydansız
Kimi kanat kırdı kimisi cansız
Bin batman pastırma gitti çamansız
Sızgıt oldu çömleklere mücerret
Mücerrret vurdular bi garazına
Ahir uğrattılar zilmarazına
Duçar olduk derdin onulmazına
Etmediler zerre kadar merhamet
Merhamet etmezler gayri bir zaman
Paşa bakmaz halimize pek yaman
Üç gün kaldık kilisede perişan
Eğer alır isek bir büyük ibret
İbret yarelere gelir merhemler
Turaba göl oldu dökülen demler
Aslı nesli belli biraz ademler
Yüzümüzden çekti haylice zahmet
Zahmet çekip sonra oldular pişman
Gösterin gidelim bize bir mekân
Mallarımız yağma haneler viran
Baykuşlar ötüyor saat bu saat
…
Dülger Muharrem Usta (1948). “Ermeni Vurgunu Destanı”. Erciyes Dergisi VI (61-62): 14.
Nebatat Destanı
Nebatat üstüne bir destanım var
Bahar eyyamında erer ıspanak
Tuz ile hazından çok noksanım var
Kızılbüber kimyon çaman sarımsak
Sarımsak der namusumuz yücedir
Sucukla pastırma bizde eğlenir
Kıyma kenarında soğan incelir
Mantının üstünde ne güzel sumak
Sumakta turp ile (i)lahananın
Pancar şalgam ile pezik havanın
Dere otu mâdenis targın reyhanın
Havuç tekem değil ekmeğe dayak
Dayaklı patlıcan bahçe zavzası
Zerdaliyle armut meyvanın hası
Turunç ile limon güzel ayvası
Nar ile elma da kızarmış yanak
Yanağı kızarır yetince kiraz
Ham erik yemesi demişler maraz
Adiyaman şifa kırması niyaz
Mandalina yerken bilinmez doymak
Doymaz ki yiyenler çilekle muzu
Bakla fasulya da ister bir kuzu
Marazı defeder şifa karpuzu
Şeftaliyi yerken şippirder dudak
Dudağı şippirder dehanı tatlı
Palamut taç giymiş bir iki katlı
Pelidi çırpanın kolu kuvvetli
Meşede ne güzel bitmiş mozalak
Mozalağa benzer fındık bitmesi
Fıstığın demişler çoktur cilvesi
Kızılcık hoşafı şifa içmesi
Ceviz yeşil giymiş ağacı otak
Otak kurmuş asma üzüm birinci
Hakkında âyet var hoş tut pirinci
Yemiş ağacına timar verinci
Gümrahlanır fidan nur olur oymak
Oymağı balâda yetişir hurma
Mısır darısının yanında durma
Tel helvası nâzik birden ısırma
Küncü de ne güzel tatlıya katmak
…
Dülger Muharrem Usta (1947). “Nebatat Destanı”,.Erciyes Dergisi V (59-60): 9.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Ermeni Vurgunu Destanı
Sene bin ikiyüz çün doksanaltı
Toplandı kâfirler yazdılar şirket
Leşker sevkettiler gecenin katı
Yapıştı yaftalar şadoldu millet
Millet-i Ermeni açtı bir alay
Aslı ham demirdir tutar mı kalay?
Diktiler onbaşı çavuş miralay
Paşaları büyük şeytandan eşet
Eşet ahaliye bir ağı saçtı
Tehlikede durum orta karıştı
Kimi tevkif oldu kimisi kaçtı
Merhameti büyük affetti devlet
Devletsiz servetsiz divana varın
Keşiş derki üç günecek sağalın
Varın İngilizden bir beylik alın
Eğer verirlerse büyük müstenet
Müstenet şiştiniz hem şımardınız
Bu sırada tutmaz oldu ardınız
İngilize şikâyete vardınız
İngiliz der bu ne hal bu keyfiyet
Keyfiyet kırdılar bizi meydansız
Kimi kanat kırdı kimisi cansız
Bin batman pastırma gitti çamansız
Sızgıt oldu çömleklere mücerret
Mücerrret vurdular bi garazına
Ahir uğrattılar zilmarazına
Duçar olduk derdin onulmazına
Etmediler zerre kadar merhamet
Merhamet etmezler gayri bir zaman
Paşa bakmaz halimize pek yaman
Üç gün kaldık kilisede perişan
Eğer alır isek bir büyük ibret
İbret yarelere gelir merhemler
Turaba göl oldu dökülen demler
Aslı nesli belli biraz ademler
Yüzümüzden çekti haylice zahmet
Zahmet çekip sonra oldular pişman
Gösterin gidelim bize bir mekân
Mallarımız yağma haneler viran
Baykuşlar ötüyor saat bu saat
…
Dülger Muharrem Usta (1948). “Ermeni Vurgunu Destanı”. Erciyes Dergisi VI (61-62): 14.
Nebatat Destanı
Nebatat üstüne bir destanım var
Bahar eyyamında erer ıspanak
Tuz ile hazından çok noksanım var
Kızılbüber kimyon çaman sarımsak
Sarımsak der namusumuz yücedir
Sucukla pastırma bizde eğlenir
Kıyma kenarında soğan incelir
Mantının üstünde ne güzel sumak
Sumakta turp ile (i)lahananın
Pancar şalgam ile pezik havanın
Dere otu mâdenis targın reyhanın
Havuç tekem değil ekmeğe dayak
Dayaklı patlıcan bahçe zavzası
Zerdaliyle armut meyvanın hası
Turunç ile limon güzel ayvası
Nar ile elma da kızarmış yanak
Yanağı kızarır yetince kiraz
Ham erik yemesi demişler maraz
Adiyaman şifa kırması niyaz
Mandalina yerken bilinmez doymak
Doymaz ki yiyenler çilekle muzu
Bakla fasulya da ister bir kuzu
Marazı defeder şifa karpuzu
Şeftaliyi yerken şippirder dudak
Dudağı şippirder dehanı tatlı
Palamut taç giymiş bir iki katlı
Pelidi çırpanın kolu kuvvetli
Meşede ne güzel bitmiş mozalak
Mozalağa benzer fındık bitmesi
Fıstığın demişler çoktur cilvesi
Kızılcık hoşafı şifa içmesi
Ceviz yeşil giymiş ağacı otak
Otak kurmuş asma üzüm birinci
Hakkında âyet var hoş tut pirinci
Yemiş ağacına timar verinci
Gümrahlanır fidan nur olur oymak
Oymağı balâda yetişir hurma
Mısır darısının yanında durma
Tel helvası nâzik birden ısırma
Küncü de ne güzel tatlıya katmak
…
Dülger Muharrem Usta (1947). “Nebatat Destanı”,.Erciyes Dergisi V (59-60): 9.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | Abdullah Çağrı Elgün | d. 20 Aralık 1954 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | Mustafa Tan | d. 15 Mayıs 1944 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | TAVLUSUNLU HİCRANÎ, Mehmet Selim Karaca | d. 1916 - ö. 12.07.1984 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | Abdullah Çağrı Elgün | d. 20 Aralık 1954 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | Mustafa Tan | d. 15 Mayıs 1944 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | TAVLUSUNLU HİCRANÎ, Mehmet Selim Karaca | d. 1916 - ö. 12.07.1984 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | Abdullah Çağrı Elgün | d. 20 Aralık 1954 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | Mustafa Tan | d. 15 Mayıs 1944 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | TAVLUSUNLU HİCRANÎ, Mehmet Selim Karaca | d. 1916 - ö. 12.07.1984 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | Abdullah Çağrı Elgün | d. 20 Aralık 1954 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
11 | Mustafa Tan | d. 15 Mayıs 1944 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
12 | TAVLUSUNLU HİCRANÎ, Mehmet Selim Karaca | d. 1916 - ö. 12.07.1984 | Meslek | Görüntüle |
13 | Abdullah Çağrı Elgün | d. 20 Aralık 1954 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | Mustafa Tan | d. 15 Mayıs 1944 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | TAVLUSUNLU HİCRANÎ, Mehmet Selim Karaca | d. 1916 - ö. 12.07.1984 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | Abdullah Çağrı Elgün | d. 20 Aralık 1954 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
17 | Mustafa Tan | d. 15 Mayıs 1944 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
18 | TAVLUSUNLU HİCRANÎ, Mehmet Selim Karaca | d. 1916 - ö. 12.07.1984 | Madde Adı | Görüntüle |