VEFÂYÎ/VEFÂ’Î, Cezerî-zâde Mahmûd Paşa

(d. ?/? - ö. ?/?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Vefâyî’nin hayatı hakkında bilinenler Sehî Bey (Kut 1978: 319-321)’in anlattıklarından ibarettir. Diğer kaynaklar ise sadece aynı bilgileri tekrarlamışlardır. Şairin asıl adı Mahmûd’dur. Cezerîoğlu olarak bilinmektedir. Molla Fenârî’nin kız kardeşinin oğludur. İran’a giderek eğitim almış ve bilgili bir kişi olarak Osmanlı ülkesine dönmüştür. Bilgisi, erdemi ve inşadaki maharetiyle Fâtih Sultân Mehmed’in takdirini kazanarak nişancılık görevine getirilmiştir. Sultân II. Bâyezîd’in vezirlerinden Kâsım Paşa da Vefâyî’nin hizmetinde ilim ve marifet tahsil edip, fazilet, fesahat ve belagat elde etmiştir. Vefâyî, Fâtih’in huzurunda hiçbir nişancının görmediği ilgiyi görmüş, arkadaşı, nedimi ve musahibi olmuştur. Sultanın bu iltifatını ve ihsanını kıskanan vezirler, onu huzurunda küçük düşürmek istemişlerse de çabaları boşa çıkmıştır. Hatta şairin “Bizimle beraber olanın evine talih avdet eder. Yılanın ölümü yaklaşınca yol üzerinde gezip dolaşır.” anlamındaki Farsça beyti Fâtih’in, isyan eden Karamanoğlu'na gönderilen hükm-i şerifiyle beraber yazdırılıp yollanmıştır. Hükmü okuyunca çok beğenen Fâtih, “Yalnız bu beyt yazılup, nişanlanup gönderilse, gayrı nesne yazılmasa câiz idi" (Kut 1978: 321) buyurmuştur. Pervâne b. Abdullâh’taki “Nazîre-i Vefâyî Nişâncı-yı Sultân Mehemmed Han” başlıklı bir gazelin Edirneli Nazmî’nin Mecma’u’n-Nezâ’ir (Köksal 2012: 1351)’inde “Nazîre-i Vefâyî-i Kâdî” başlığı ile verilmesi şairin kadılık da yapmış olabileceğini düşündürmektedir. Sehî Bey, Vefâyî’nin Fâtih’ten gördüğü iltifatı ve vezirlerle olan mücadelesini anekdotlarla anlatmasına rağmen ne hayatına ait diğer ayrıntılardan ne de ölüm tarihinden söz etmiştir.

Sehî Bey’in, Osmanlı ülkesine inşa üslubu ile yazışma kaidelerini ilk onun getirdiğini; Arapça, Farsça ve Türkçe şiirleri bulunduğunu (Kut 1978: 319, 321) söylemesi, Vefâyî’nin manzum ve(ya) mensur bir eser sahibi olabileceğini düşündürse de şu ana kadar herhangi bir eseri belirlenememiştir. Edirneli Nazmî’nin Mecma’u’n-Nezâ’ir’inde başında “Nazîre-i Vefâyî” kaydı olan üç ve “Nazîre-i Vefâyî-i Kâdî” yazan iki gazel bulunmaktadır (Köksal 2012: 1351, 1441). Edirneli Nazmî’nin aynı adı taşıyan şairleri “mesleği, memleketi ve lakabı” gibi ayırt edici vasıflarıyla tanıtması göz önünde bulundurulduğunda bu iki başlık altında verilen şiirlerin farklı şairlere ait olduğu düşünülebilirse de “Nazîre-i Vefâyî-i Kâdî” başlığı altındaki bu iki gazelin Pervâne b. Abdullâh’ta “Nazîre-i Vefâyî Nişâncı-yı Sultân Mehemmed Han” ve “Nazîre-i Vefâyî” başlıklarıyla verilmesinden hareketle iki Vefâyî’nin de aynı kişiler olduğunu belirtmek mümkün görünmektedir. Ayrıca Pervâne b. Abdullâh’ta “Nazîre-i Vefâyî” (2), “Ez-ân Vefâyî Selefdendür” (1), “Nazîre-i Vefâyî-i Selef ” (1) başlıklarıyla dört gazel daha kayıtlı olup bunlar Mecma’u’n-Nezâ’ir’deki gazellerle aynıdır. Bu durumda Mecma’u’n-Nezâ’ir’deki “Nazîre-i Vefâyî (-i Kâdî)” başlığı altındaki beş gazelle Pervâne b. Abdullâh’taki altı gazelin Fâtih’in nişancısı Vefâyî’ye ait olduğu söylenebilir. Nitekim Sehî Bey (Kut 1978:321)’in Vefâyî için verdiği örnek beyit de bu gazellerden Nizâmî’nin şiirine yazılan nazirenin beşinci beytidir. Bunların yanı sıra Eğridirli Hâcı Kemâl’in Câmi’ü’n-Nezâ’ir’inde “Nazîre-i Vefâyî” (Ertek Morkoç 2003: 997, 1864) başlığıyla kayıtlı iki gazel bulunmaktaysa da bunların şaire aidiyeti konusunda şimdilik bir şey söylemek mümkün değildir. Sehî Bey (Kut 1978: 321); Vefâyî’nin sanatı hakkında sadece hoş tabiatlı, fasih ve beliğ biri olduğu, fesahat ve belagati ile tanındığı değerlendirmesini yapmaktadır. Elimizdeki sınırlı sayıdaki şiiri ise onun, geleneği izlediğini göstermektedir. Manzumelerinde devir üslubuna uygun olarak da daha çok Türkçe kelimelere yer verdiği ve âşıkâne muhtevayı öne çıkardığı görülmektedir. Şiirlerinin tanzir edilmesi ise beğenildiğini işaret etmektedir.

Kaynakça

Ertek Morkoç, Yasemin (2003). Eğridirli Hâcı Kemâl’in Câmi’ü’n-Nezâ’ir’i. Doktora Tezi. İzmir: Ege Üniversitesi.

Güler, Kadir, Y. Kerim (2007). “Dîvân Şiirinde Câize (Şâir-Patron-Hâmî İlişkisi) Üzerine Değerlendirmeler-I”. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (18): http://sbe.dumlupinar.edu.tr/18/267.pdf [erişim tarihi:21.11.2013]. 231-270.

İpekten, Halûk, M. İsen, R. Toparlı, N. Okçu, T. Karabey (1988). Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü. Ankara: KTB Yay.

İsen, Mustafa (hzl.) (1980). Sehî Bey, Tezkire. İstanbul: Tercüman Gazetesi Yay. 

Kartal, Ahmet (2011). “Dede ile Torunun Medeniyet Yolculuğu”. Sosyal Bilimler 1 (1): http://sbe.kku.edu.tr/edergi/dergi_ocak2011/ahmet%20kartal.pdf [erişim tarihi: 21.11.2013]. 79-103.

Köksal, M. Fatih (hzl.) (2012). Edirneli Nazmî, Mecma’u’n-Nezâ’ir (İnceleme-Tenkitli Metin). http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-100904/nazireler.html [erişim tarihi:16.11.2013].

Kut, Günay (hzl.) (1978). Heşt Bihişt-The Tezkire By Sehî Beg (İnceleme-Metin-Dizin). Ed. Ş. Tekin, G. Alpay Tekin. Harvard: Harvard Üniversitesi. 319-321.

Pervâne b. Abdullâh. Pervâne Beg Mecmû’ası. Topkapı Sarayı Kütüphanesi. Bağdat. Nr. 406. vr. 336b, 343b, 348a, 370a, 468a, 526b.

Tekin, Gönül (1995). “Fatih Devri Türk Edebiyatı”. İstanbul Armağanı 1-Fetih ve Fatih. Hzl. M. Armağan. İstanbul: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı Yay. 161-233. 

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. BEYHAN KESİK
Yayın Tarihi: 11.12.2013
Güncelleme Tarihi: 08.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Nazîre-i Vefâyî Nişâncı-yı Sultân Mehemmed Hân

Bir nazarda akl u sabrum aldı gitdi ol melek

Agla ey dîde kim elden çıkdı cümle mâ-melek

Zahm-ı âteş-bâr-ı cismüm dâg-ı mihnet sanmanuz

Pâdişâh-ı 'aşk geydürdi bir altunlu benek

Bunca demdür tîrüni hûn-ı cigerle besledüm

Şimdi kasd-ı cân ider andan kanı nân u nemek

Âhum işitmiş eşiginde gice rahm eylemiş

Hamdüli’llâh kim bugün oldı hevâdârum felek

Kûşe-i gamda Vefâyî bendeni tenhâ koma

Yoluna cânum fedâ olsun begüm gel gitme tek

(Pervâne b. Abdullâh. Pervâne Beg Mecmû’ası. Topkapı Sarayı Kütüphanesi. Bağdat. Nr. 406. vr. 343b.)

Nazîre-i Vefâyî

Rûşen it hüsnün ile âyinesin mihr ü mehün

Mihrünün şem’ine yak meş’alesin subhgehün

 

Melekâ mülk-i cemâle ne meleksin ki virür

Perverişler güneşe sâye-i tarf-ı külehün

Aydan âyîne tutup çün düzene şâhid-i mihr

Sürme-i nâz yiter gözlerine gerd-i rehün

Yanagun halka-i zülfüni binâgûşa salup

Geçürür halka kulaguna meh-i çâr-dehün

Yüri nâz ile ki reşk ile de tâvûs-ı na’îm

Salın ey dûst ki cân gülşenidür cilvegehün

Mest olup gamzelerün kan idicek hey dime kim

Hûn-bahâ ise yiter şîve-i çeşm-i siyehün

Meş’al-i rûz Vefâyî olımaz nûr-feşân

Dûd-ı dil tutdı meger penceresin subhgehün

(Köksal, M. Fatih (hzl.) (2012). Edirneli Nazmî, Mecma’u’n-Nezâ’ir (İnceleme-Tenkitli Metin). http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-100904/nazireler.html [erişim tarihi:16.11.2013]. 1485-1486.)