Madde Detay
YAHYÂ BİN BAHŞÎ
(d. ?/? - ö. ?/?)
tekke şairi
(Tekke / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Yahyâ bin Yahşî, Yahyâ bin Bahşî bin İbrâhîm Rûmî Gönenî, Fahreddîn Yahyâ el-Gönenî, Tuzlavî Yahyâ Efendi gibi farklı adlarla kaynaklarda bahsedilen şair, genellikle Yahyâ bin Bahşî adıyla bilinmektedir. Gönen yahut Tuzla'da doğmuş olan ve Yahyâ mahlasıyla şiirler yazan şairin doğum tarihi bilinmemektedir.
Dinî ve ilmî sahada iyi yetişmiş bir şahsiyet olan Yahyâ bin Bahşî, ilim tahsilinin ardından Ayvacık'ın Kızılcatuzla köyünde Sultan I. Murad tarafından kurulmuş olan Murad Hüdavendigâr Medresesi’nde müderrislik yaptı. Müderrislik görevini takiben tasavvuf yoluna meyleden Yahyâ bin Bahşî, pek çok şeyhin hizmetinde bulundu. Sonunda Emir Sultan'ın halifelerinden Şeyh Lütfullah Karamânî’den icazet alıp Tuzla’da vaazlarıyla halkı irşada çalıştı. Oldukça kuvvetli bir hafızaya sahip oluşu, ilminin derinliği ve vaazlarının tesiri ile kısa zamanda tanınan Yahyâ bin Bahşî, Şeyh Lütfullah Karamânî’nin vefatı üzerine Bursa Emir Sultan dergâhı postnişinliğine talip olduysa da muvaffak olamadı. Tarikat çevresindekilerin dünya işlerine fazlaca meyletmelerinden duyduğu rahatsızlıktan ötürü önce Gönen’e, ardından da Yaylacık’a yerleşti. Ömrünün sonuna kadar Yaylacık’ta, bizzat kendisinin inşa ettirdiği tekkede irşad faaliyetlerine devam etti. Muhtemelen 16. yüzyılın başlarında vefat etmiş olan şairin kabri Çanakkale’nin Ezine ilçesine bağlı Yaylacık köyünde, kendi adıyla anılan türbededir. Yaylacık ve çevresinde Yahya Dede olarak bilinen Yahyâ bin Bahşî’nin türbesi bugün hem bölge halkınca hem de bölge dışından gelenler tarafından yoğun olarak ziyaret edilmekte ve hakkında halk arasında birçok menkabeler anlatılmaktadır.
İlmî ve edebî sahada verimli bir şahsiyet olan Yahyâ bin Bahşî'ye kaynaklarda farklı isimlerle ve farklı sayılarda çok sayıda eser atfediliyor olsa da mevcut nüshalarıyla günümüze ulaşan eserleri şunlardır:
1- Mevlûdü'n-Nebî: Yahyâ bin Bahşî'nin mevlit türünde manzum olarak kaleme aldığı eseridir. Mevlit okumanın ve okutmanın faziletine dair iki hikâyenin ardından Hz. Muhammed'in nurunun yaratılması ile başlayan eser, Hz. Muhammed'in vefatı ile son bulmaktadır. İlk dönem mevlit metinlerimizden biri olan eserde Süleyman Çelebi'nin Vesîletü'n-necât'ının etkilerini görmek mümkündür (Akçay 2007: 328-329).
2- Maktel-i Hüseyn: Yahyâ bin Bahşî’nin Kerbelâ Hadisesi’nden duyduğu üzüntüyü dile getirdiği bir eserdir. 905/1499 yılında Yaylacık’ta yazılmıştır. Sade bir dille, mesnevi nazım şekliyle kaleme alınmış olan olan eser, Anadolu sahasında yazılmış maktel türü eserlerin ilk örneklerindendir. Maktel-i Hüseyn’in muhtevasının ağırlıklı bölümünü, hadisenin farklı detaylarıyla Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’da şehit edilişinden önce ve sonra yaşananlar oluşturmaktadır (Eroğlu 2010: 49).
3- Menâkıb-ı Emîr Sultân (Menâkıb-ı Cevâhir): 15. yüzyıl mutasavvıflarından Emir Sultan'ın menkabevi hayatını anlatan menakıbname türündeki eser, 932/1525-26 yılında yazılmıştır. Ağırlıklı kısmı mensur olarak kaleme alınan ve içerisinde manzum parçaların da yer aldığı eserde Emir Sultan ve Hacı İsa Dede hakkında 42 menkabe anlatılmaktadır. Eserdeki menkabeler, Emir Sultan'ın hizmetinde bulunmuş sufilerden rivayetle derlenmiştir. Yahyâ bin Bahşî’nin Menâkıb-ı Emîr Sultân'ı, edebiyat tarihimizde Emir Sultan'ın menkabelerini ele alan ilk Türkçe eserdir. Farklı şehirlerde çok sayıda nüshası bulunan eser, geçmişte geniş bir coğrafyada okunmuştur (Liman 2008: 19-20 ).
4- Şir’atu’l-İslâm Şerhi: Fıkıh alanında, İmamzâde Muhammed bin Ebûbekir (öl. 573/1177) tarafından kaleme alınmış olan Şir'atu'l-İslâm adlı esere Yahyâ bin Bahşî'nin yazmış olduğu şerhtir. Şair, Şir'atu'l-İslâm'ı halka dinî ve ahlaki konularda bilgi vermek amacıyla şerhetmiştir.
Kaynaklarda Yahyâ bin Bahşî'ye ait olduğu belirtilen ancak varlığı tespit edilememiş eserler; Dîvân-ı İlâhiyyât, Menâkıb-ı Şeyh Muhammed bin Îsâ-yı Akhisârî, Envâru'l-Kulûb, Hâşiye-i Sadru’ş-Şeri’a ve Risâle-i Envâriyye'dir. (Özcan 1989: 343), (Akkuş vd. 2006: 353), (Kurnaz vd. 2000: 199-200). Ayrıca kimi kütüphane kayıtlarında Yahyâ bin Bahşî'nin adı İzhâru’l-Esrâr, Sıhâh-ı Acemî, Lemhu Mesâ'ili’n-Nahviyye fî Şerhi Avâmili’l-Birgiviyye gibi farklı müelliflere ait eserlerle birlikte de anılmaktadır.
Âlim ve mutasavvıf kimliği yanında edebî kişiliğiyle de tanınan Yahyâ bin Bahşî, hayatının büyük kısmını tasavvufi bir hayat tarzını benimseyerek geçirmiştir. Medresedeki müderrislik görevini bırakıp tasavvufa yönelen şairin mutasavvıf kişiliğinin oluşumunda Emir Sultan Dergâhı'na intisabının rolü büyük olmuştur. Emir Sultan'a derin bir muhabbetle bağlı olan Yahyâ bin Bahşî'nin bu etkiyle, sanat endişesinden uzak, halkın okuyup istifade etmesi amacıyla kaleme aldığı eserlerinin tümü dinî ve tasavvufi içeriklidir. Manzum eserlerinde sade bir şiir diline sahip olan Yahyâ bin Bahşî; mensur eserlerinde de külfetsiz, açık ve anlaşılır bir nesir dili kullanmıştır. Kaynakların ifadelerinden ve eserlerinden anlaşıldığına göre şair, dinî ilimler ve tasavvuf yanında Arapça ve Farsça'ya da kuvvetle vâkıftır. Yahyâ bin Bahşî, gerek dinî ve edebî sahada yazdığı eserler gerekse de Yaylacık’ta kurduğu dergâhındaki irşat faaliyetleriyle ömrünü halkın ilmî ve manevi ihyasına adamış âlim, şair ve mürşit bir şahsiyettir.
Kaynakça
Abdulkadiroğlu, Abdulkerim (hzl.) (1998). İsmâil Belîğ, Güldeste-i Riyâz-ı İrfân ve Vefeyât-ı Dânişverân-ı Nâdiredân. Ankara: yyy.
Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmânî. C. 5. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.
Akçay, A. İhsan (2007). “Gönenli Yahyâ b. Bahşî ve Mevlid’i”, Süleyman Çelebi ve Mevlid -Yazılışı, Yayılışı ve Etkileri- Ed. Mustafa Kara ve Bilal Kemikli. Bursa: Osmangazi Belediyesi Yay. 321-333.
Akkuş, Mehmet-Ali Yılmaz (hzl.) (2006). Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ. C. 1. İstanbul: Kitabevi Yay.
Eroğlu, Süleyman (2010). “Yahyâ bin Bahşî ve Maktel-i Hüseyn'i”, Çeşitli Yönleriyle Kerbelâ (Edebiyat). C. 2. Ed. Alim Yıldız. Sivas: Asitan Yay.
Hızlı, Mefail-Yurtsever, Murat (hzl.) (2000). Baldırzâde Selîsî Şeyh Mehmed, Ravza-i Evliyâ. Bursa: Arasta Yay.
Kara, Mustafa-Atlansoy, Kadir (hzl.) (1997). Mehmed Şemseddîn, Bursa Dergâhları Yâdigâr-ı Şemsî Bursa: Uludağ Yay.
Kılınç, Aziz (2004). “Ezine Yöresinin Folklorik Yapısında Manevî Ziyaret Yerleri”. Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi. (29): 95-99.
Kurnaz, Cemal, Mustafa Tatcı (hzl.) (2001). Mehmet Nail Tuman, Tuhfe-i Nâilî Divân Şâirlerinin Muhtasar Biyografileri. C. 2. Ankara: Bizim Büro Yay.
Liman, Hatice (2008).Yahyâ Bin Bahşî’nin Menâkıb-ı Emîr Sultân (Menâkıb-ı Cevâhir) Adlı Eseri (İnceleme-Metin). Yüksek Lisans Tezi. Bursa: Uludağ Üniversitesi.
Öngören, Reşat (2000). Osmanlılar’da Tasavvuf. İstanbul: İz Yay.
Özcan, Abdülkadir (hzl.) (1989). Mecdî Mehmed Efendi, Şakâyık-ı Nû'mâniyye ve Zeylleri. C. 1. İstanbul: Çağrı Yay.
Sarı, Mehmet, Ahmet Karaman (hzl.) (1999). İ. Hakkı Uzunçarşılı, Karesi Meşâhiri. Balıkesir: Zağnos Eğitim ve Kültür Yay.
Tatcı, Mustafa, Cemal Kurnaz (hzl.) (2000). Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri. C. 1. Ankara: Bizim Büro Yay.
Yahyâ bin Bahşî. Mevlûdü’n-Nebî. Beyazıt Devlet Kütüphanesi. No. 5308/3.
Yahyâ bin Bahşî. Maktel-i Hüseyn. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi M. Ozak-1. No. 248.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ SÜLEYMAN EROĞLUYayın Tarihi: 13.09.2013Güncelleme Tarihi: 01.02.2022Eserlerinden Örnekler
Mevlûdü'n-Nebî
Hamdüli'l-lâh kim yaratdı âlemi
Âlem içre efdal itdi âdemi
Âdem içre ekmel itdi serveri
Cümlesinün öni kıldı rehberi
Anı kıldı kendüye sâdık habîb
Kullarına eyledi hâzık tabîb
Anun içün kıldı cümle her ne var
Az u çoğ hem nihân u âşikâr
Pes anun-çün buldı kim ne buldısa
Anun içün oldı kim ne oldısa
Anun içün toldı âlem cümle nûr
Anun içün toldı cennet tolu hûr
Anun içün görinür kullarına
Anun ile yüridür yollarına
Pes salavât olsun ana vü âline
Cümle evlâdına vü ezvâcına
Dahı ashâbına vü ensârına
Hem dahı eşyâ'ına etbâ'ına
Ger dinilse tâ kıyâmet bu kelâm
Bin kıyâmet olsa bu olmaz tamâm
Ger dilersiz bulasız dârü's-selâm
Sıdk-ıla din es-salâtü ve's-selâm
Yahyâ bin Bahşî. Mevlûdü’n-Nebî. Beyazıt Devlet Kütüphanesi. No. 5308/3. vr. 79b-80a.
Maktel-i Hüseyn
Fî mebde’-i kıssa-i Kerbelâ
Yine bir hoş aceb kıssa diyelüm alunuz hisse
Velî bu kıssadan hisse alıncak görinür gussa
Egerçi gussadur ammâ katı hoş hissedür bilgil
Anı devletlü cân alur dil ü cândan kabûl itgil
Budur ol kim Resûlullâh kaçan kim fahr kılurdı
Mübârek yüzini halka dönüp nûrlar saçılurdı
Velî bir gün kılup kalkdı Alî'yi bile kaldurdı
Varup Zehrâ kapusına Ali'ye tur didi turdı
Didi tur bunda halkı yığ melâyik gelmek isterler
Bugün zîrâ Hüseyn oldı bize tehniye iderler
Ebûbekr eglenimeyüp o dahı geldi kapuya
Alî'den istedi destûr o da girmege tapuya
Didi meşgûl dürür anlar ki togmışdur Hüseyn el-ân
Melekler geldi dört yüz bin dahı yigirmi dört bin kân
Ömer de geldi ardınca kezâlik geldi hem Osmân
Pes andan sonra ashâbı kamusı geldiler yeksân
Çü emri tehniye oldı bular bir bir gelüp girdi
Ebûbekr önce girüben Alî kavlin haber virdi
Resûlullâh ana didi neden bildün melek kemmin
Didi her zümre dilince haber virdi kemin limmin
Ebûbekr'e aceb geldi Alî'nün bildügi bu ni
O server didi bir aceb dahı var ki işit bunı
Didüm ana nedür kıssan neden böyle dürür hâlün
Didi ben bir mukarrebdüm velî ba'zında ahvâlün
Semâyı ben açuk buldum yire bakdum ki bir kişi
Elü vü ayagı düşmiş didüm müşkil bunun işi
Buna bu hâlde dirlikden ölüm yig dimek oldı kâl
Hemân fî’l-hâl dergâhdan irişdi bana işbu hâl
Cezâ yirden birine Hak bırakmış-ıdı ol anda
Yidi yüz yıl-ıdı şöyle tururdum dahı ben anda
Velî bu dem firiştehler çü tehniyeye geldiler
Benüm hâlüm bilürlerdi beni de bile aldılar
Şunun üzre ki lutfundan şefâ'at idesin bana
Hüseyn'ün hürmeti-çün Hak icâbet eyleye sana
Du'â itdüm çün anun-çün hemân-dem geldi Cebrâ'il
Didi oldı du'ân makbûl Hüseyn'ün kundagın çezgil
Yahyâ bin Bahşî. Maktel-i Hüseyn. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi M. Ozak-1. No. 248. vr. 11b-13b.
Menâkıb-ı Emîr Sultân
Menâkıb-ı Hâtûn innehu rahmetullâhi aleyh
İş bu kazıyyeye mâdde ve menşe’ bu idi kim Hazret-i Mahdûm’un yani sultânumuz Emîr Sultân’un nevvera’llâhu merkadehu dahı Rûm’a gelmedin Hâtûn Ana Burusa’da mütemekkin olmışdı. Meger bir gice vâkı'asında âfîtâb yani güneş gelüp koynına girdi. Andan bu vâkı'asını tabîr itdürüb didiler kim “Sahîhu’n-neseb-i sâdâtdan ki sâhibü’l-kerâmât ve vilâyet kimesneyi zevclensen gerekdür.” didiler. Vaktâki Sultânü’s-sâdât Emîr Sultân hazretleri nevverallâhu merkadehu Burusa’da mütemekkin olup mukarrer olucak Hâtûn Ana te'akkul ve tefekkür kılup didi kim “Hemân ol benüm gördügüm âfîtâb-ı sa'âdet iş bu serverdür.” diyüp, dâyesini gönderüp “Bizi câriyelige kabûl kılsunlar.” diyücek, bu tarafdan cevâb sâdır olmadı. Andan tekrâr yine gönderüp cevâb olmayıcak. Andan üçünci defa gönderdükde bir sâlihâ karıcık var idi. Rivâyet idüp didi kim “Vaktâ kim üçünci dâye gelüp arz-ı hâl kıldukda ben hâzır idüm. Hazreti Emîr nevverallâhu merkadehu buyurdı kim, “Allah te’âlâ arş altında melâ'iklere nikâh itdürdi min ba'd kabûl eyledük.” diyücek. Bu tarafdan hod Hâtûn Ana Rûm ili beglerbegisine nişân konmışdı. Ol ecilden kimesne nikâh idemedi. Mevâlîden Alî Rûmî dirlerdi. Hazreti Emîr’ün muhibb ü sâdıkı idi. İlerü gelüp ol nikâh eyledi.
Liman, Hatice (2008). Yahyâ Bin Bahşî’nin Menâkıb-ı Emîr Sultân (Menâkıb-ı Cevâhir) Adlı Eseri (İnceleme-Metin). Yüksek Lisans Tezi. Bursa: Uludağ Üniversitesi. 44.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 13.09.2013Güncelleme Tarihi: 01.02.2022Eserlerinden Örnekler
Mevlûdü'n-Nebî
Hamdüli'l-lâh kim yaratdı âlemi
Âlem içre efdal itdi âdemi
Âdem içre ekmel itdi serveri
Cümlesinün öni kıldı rehberi
Anı kıldı kendüye sâdık habîb
Kullarına eyledi hâzık tabîb
Anun içün kıldı cümle her ne var
Az u çoğ hem nihân u âşikâr
Pes anun-çün buldı kim ne buldısa
Anun içün oldı kim ne oldısa
Anun içün toldı âlem cümle nûr
Anun içün toldı cennet tolu hûr
Anun içün görinür kullarına
Anun ile yüridür yollarına
Pes salavât olsun ana vü âline
Cümle evlâdına vü ezvâcına
Dahı ashâbına vü ensârına
Hem dahı eşyâ'ına etbâ'ına
Ger dinilse tâ kıyâmet bu kelâm
Bin kıyâmet olsa bu olmaz tamâm
Ger dilersiz bulasız dârü's-selâm
Sıdk-ıla din es-salâtü ve's-selâm
Yahyâ bin Bahşî. Mevlûdü’n-Nebî. Beyazıt Devlet Kütüphanesi. No. 5308/3. vr. 79b-80a.
Maktel-i Hüseyn
Fî mebde’-i kıssa-i Kerbelâ
Yine bir hoş aceb kıssa diyelüm alunuz hisse
Velî bu kıssadan hisse alıncak görinür gussa
Egerçi gussadur ammâ katı hoş hissedür bilgil
Anı devletlü cân alur dil ü cândan kabûl itgil
Budur ol kim Resûlullâh kaçan kim fahr kılurdı
Mübârek yüzini halka dönüp nûrlar saçılurdı
Velî bir gün kılup kalkdı Alî'yi bile kaldurdı
Varup Zehrâ kapusına Ali'ye tur didi turdı
Didi tur bunda halkı yığ melâyik gelmek isterler
Bugün zîrâ Hüseyn oldı bize tehniye iderler
Ebûbekr eglenimeyüp o dahı geldi kapuya
Alî'den istedi destûr o da girmege tapuya
Didi meşgûl dürür anlar ki togmışdur Hüseyn el-ân
Melekler geldi dört yüz bin dahı yigirmi dört bin kân
Ömer de geldi ardınca kezâlik geldi hem Osmân
Pes andan sonra ashâbı kamusı geldiler yeksân
Çü emri tehniye oldı bular bir bir gelüp girdi
Ebûbekr önce girüben Alî kavlin haber virdi
Resûlullâh ana didi neden bildün melek kemmin
Didi her zümre dilince haber virdi kemin limmin
Ebûbekr'e aceb geldi Alî'nün bildügi bu ni
O server didi bir aceb dahı var ki işit bunı
Didüm ana nedür kıssan neden böyle dürür hâlün
Didi ben bir mukarrebdüm velî ba'zında ahvâlün
Semâyı ben açuk buldum yire bakdum ki bir kişi
Elü vü ayagı düşmiş didüm müşkil bunun işi
Buna bu hâlde dirlikden ölüm yig dimek oldı kâl
Hemân fî’l-hâl dergâhdan irişdi bana işbu hâl
Cezâ yirden birine Hak bırakmış-ıdı ol anda
Yidi yüz yıl-ıdı şöyle tururdum dahı ben anda
Velî bu dem firiştehler çü tehniyeye geldiler
Benüm hâlüm bilürlerdi beni de bile aldılar
Şunun üzre ki lutfundan şefâ'at idesin bana
Hüseyn'ün hürmeti-çün Hak icâbet eyleye sana
Du'â itdüm çün anun-çün hemân-dem geldi Cebrâ'il
Didi oldı du'ân makbûl Hüseyn'ün kundagın çezgil
Yahyâ bin Bahşî. Maktel-i Hüseyn. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi M. Ozak-1. No. 248. vr. 11b-13b.
Menâkıb-ı Emîr Sultân
Menâkıb-ı Hâtûn innehu rahmetullâhi aleyh
İş bu kazıyyeye mâdde ve menşe’ bu idi kim Hazret-i Mahdûm’un yani sultânumuz Emîr Sultân’un nevvera’llâhu merkadehu dahı Rûm’a gelmedin Hâtûn Ana Burusa’da mütemekkin olmışdı. Meger bir gice vâkı'asında âfîtâb yani güneş gelüp koynına girdi. Andan bu vâkı'asını tabîr itdürüb didiler kim “Sahîhu’n-neseb-i sâdâtdan ki sâhibü’l-kerâmât ve vilâyet kimesneyi zevclensen gerekdür.” didiler. Vaktâki Sultânü’s-sâdât Emîr Sultân hazretleri nevverallâhu merkadehu Burusa’da mütemekkin olup mukarrer olucak Hâtûn Ana te'akkul ve tefekkür kılup didi kim “Hemân ol benüm gördügüm âfîtâb-ı sa'âdet iş bu serverdür.” diyüp, dâyesini gönderüp “Bizi câriyelige kabûl kılsunlar.” diyücek, bu tarafdan cevâb sâdır olmadı. Andan tekrâr yine gönderüp cevâb olmayıcak. Andan üçünci defa gönderdükde bir sâlihâ karıcık var idi. Rivâyet idüp didi kim “Vaktâ kim üçünci dâye gelüp arz-ı hâl kıldukda ben hâzır idüm. Hazreti Emîr nevverallâhu merkadehu buyurdı kim, “Allah te’âlâ arş altında melâ'iklere nikâh itdürdi min ba'd kabûl eyledük.” diyücek. Bu tarafdan hod Hâtûn Ana Rûm ili beglerbegisine nişân konmışdı. Ol ecilden kimesne nikâh idemedi. Mevâlîden Alî Rûmî dirlerdi. Hazreti Emîr’ün muhibb ü sâdıkı idi. İlerü gelüp ol nikâh eyledi.
Liman, Hatice (2008). Yahyâ Bin Bahşî’nin Menâkıb-ı Emîr Sultân (Menâkıb-ı Cevâhir) Adlı Eseri (İnceleme-Metin). Yüksek Lisans Tezi. Bursa: Uludağ Üniversitesi. 44.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 01.02.2022Eserlerinden Örnekler
Mevlûdü'n-Nebî
Hamdüli'l-lâh kim yaratdı âlemi
Âlem içre efdal itdi âdemi
Âdem içre ekmel itdi serveri
Cümlesinün öni kıldı rehberi
Anı kıldı kendüye sâdık habîb
Kullarına eyledi hâzık tabîb
Anun içün kıldı cümle her ne var
Az u çoğ hem nihân u âşikâr
Pes anun-çün buldı kim ne buldısa
Anun içün oldı kim ne oldısa
Anun içün toldı âlem cümle nûr
Anun içün toldı cennet tolu hûr
Anun içün görinür kullarına
Anun ile yüridür yollarına
Pes salavât olsun ana vü âline
Cümle evlâdına vü ezvâcına
Dahı ashâbına vü ensârına
Hem dahı eşyâ'ına etbâ'ına
Ger dinilse tâ kıyâmet bu kelâm
Bin kıyâmet olsa bu olmaz tamâm
Ger dilersiz bulasız dârü's-selâm
Sıdk-ıla din es-salâtü ve's-selâm
Yahyâ bin Bahşî. Mevlûdü’n-Nebî. Beyazıt Devlet Kütüphanesi. No. 5308/3. vr. 79b-80a.
Maktel-i Hüseyn
Fî mebde’-i kıssa-i Kerbelâ
Yine bir hoş aceb kıssa diyelüm alunuz hisse
Velî bu kıssadan hisse alıncak görinür gussa
Egerçi gussadur ammâ katı hoş hissedür bilgil
Anı devletlü cân alur dil ü cândan kabûl itgil
Budur ol kim Resûlullâh kaçan kim fahr kılurdı
Mübârek yüzini halka dönüp nûrlar saçılurdı
Velî bir gün kılup kalkdı Alî'yi bile kaldurdı
Varup Zehrâ kapusına Ali'ye tur didi turdı
Didi tur bunda halkı yığ melâyik gelmek isterler
Bugün zîrâ Hüseyn oldı bize tehniye iderler
Ebûbekr eglenimeyüp o dahı geldi kapuya
Alî'den istedi destûr o da girmege tapuya
Didi meşgûl dürür anlar ki togmışdur Hüseyn el-ân
Melekler geldi dört yüz bin dahı yigirmi dört bin kân
Ömer de geldi ardınca kezâlik geldi hem Osmân
Pes andan sonra ashâbı kamusı geldiler yeksân
Çü emri tehniye oldı bular bir bir gelüp girdi
Ebûbekr önce girüben Alî kavlin haber virdi
Resûlullâh ana didi neden bildün melek kemmin
Didi her zümre dilince haber virdi kemin limmin
Ebûbekr'e aceb geldi Alî'nün bildügi bu ni
O server didi bir aceb dahı var ki işit bunı
Didüm ana nedür kıssan neden böyle dürür hâlün
Didi ben bir mukarrebdüm velî ba'zında ahvâlün
Semâyı ben açuk buldum yire bakdum ki bir kişi
Elü vü ayagı düşmiş didüm müşkil bunun işi
Buna bu hâlde dirlikden ölüm yig dimek oldı kâl
Hemân fî’l-hâl dergâhdan irişdi bana işbu hâl
Cezâ yirden birine Hak bırakmış-ıdı ol anda
Yidi yüz yıl-ıdı şöyle tururdum dahı ben anda
Velî bu dem firiştehler çü tehniyeye geldiler
Benüm hâlüm bilürlerdi beni de bile aldılar
Şunun üzre ki lutfundan şefâ'at idesin bana
Hüseyn'ün hürmeti-çün Hak icâbet eyleye sana
Du'â itdüm çün anun-çün hemân-dem geldi Cebrâ'il
Didi oldı du'ân makbûl Hüseyn'ün kundagın çezgil
Yahyâ bin Bahşî. Maktel-i Hüseyn. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi M. Ozak-1. No. 248. vr. 11b-13b.
Menâkıb-ı Emîr Sultân
Menâkıb-ı Hâtûn innehu rahmetullâhi aleyh
İş bu kazıyyeye mâdde ve menşe’ bu idi kim Hazret-i Mahdûm’un yani sultânumuz Emîr Sultân’un nevvera’llâhu merkadehu dahı Rûm’a gelmedin Hâtûn Ana Burusa’da mütemekkin olmışdı. Meger bir gice vâkı'asında âfîtâb yani güneş gelüp koynına girdi. Andan bu vâkı'asını tabîr itdürüb didiler kim “Sahîhu’n-neseb-i sâdâtdan ki sâhibü’l-kerâmât ve vilâyet kimesneyi zevclensen gerekdür.” didiler. Vaktâki Sultânü’s-sâdât Emîr Sultân hazretleri nevverallâhu merkadehu Burusa’da mütemekkin olup mukarrer olucak Hâtûn Ana te'akkul ve tefekkür kılup didi kim “Hemân ol benüm gördügüm âfîtâb-ı sa'âdet iş bu serverdür.” diyüp, dâyesini gönderüp “Bizi câriyelige kabûl kılsunlar.” diyücek, bu tarafdan cevâb sâdır olmadı. Andan tekrâr yine gönderüp cevâb olmayıcak. Andan üçünci defa gönderdükde bir sâlihâ karıcık var idi. Rivâyet idüp didi kim “Vaktâ kim üçünci dâye gelüp arz-ı hâl kıldukda ben hâzır idüm. Hazreti Emîr nevverallâhu merkadehu buyurdı kim, “Allah te’âlâ arş altında melâ'iklere nikâh itdürdi min ba'd kabûl eyledük.” diyücek. Bu tarafdan hod Hâtûn Ana Rûm ili beglerbegisine nişân konmışdı. Ol ecilden kimesne nikâh idemedi. Mevâlîden Alî Rûmî dirlerdi. Hazreti Emîr’ün muhibb ü sâdıkı idi. İlerü gelüp ol nikâh eyledi.
Liman, Hatice (2008). Yahyâ Bin Bahşî’nin Menâkıb-ı Emîr Sultân (Menâkıb-ı Cevâhir) Adlı Eseri (İnceleme-Metin). Yüksek Lisans Tezi. Bursa: Uludağ Üniversitesi. 44.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Mevlûdü'n-Nebî
Hamdüli'l-lâh kim yaratdı âlemi
Âlem içre efdal itdi âdemi
Âdem içre ekmel itdi serveri
Cümlesinün öni kıldı rehberi
Anı kıldı kendüye sâdık habîb
Kullarına eyledi hâzık tabîb
Anun içün kıldı cümle her ne var
Az u çoğ hem nihân u âşikâr
Pes anun-çün buldı kim ne buldısa
Anun içün oldı kim ne oldısa
Anun içün toldı âlem cümle nûr
Anun içün toldı cennet tolu hûr
Anun içün görinür kullarına
Anun ile yüridür yollarına
Pes salavât olsun ana vü âline
Cümle evlâdına vü ezvâcına
Dahı ashâbına vü ensârına
Hem dahı eşyâ'ına etbâ'ına
Ger dinilse tâ kıyâmet bu kelâm
Bin kıyâmet olsa bu olmaz tamâm
Ger dilersiz bulasız dârü's-selâm
Sıdk-ıla din es-salâtü ve's-selâm
Yahyâ bin Bahşî. Mevlûdü’n-Nebî. Beyazıt Devlet Kütüphanesi. No. 5308/3. vr. 79b-80a.
Maktel-i Hüseyn
Fî mebde’-i kıssa-i Kerbelâ
Yine bir hoş aceb kıssa diyelüm alunuz hisse
Velî bu kıssadan hisse alıncak görinür gussa
Egerçi gussadur ammâ katı hoş hissedür bilgil
Anı devletlü cân alur dil ü cândan kabûl itgil
Budur ol kim Resûlullâh kaçan kim fahr kılurdı
Mübârek yüzini halka dönüp nûrlar saçılurdı
Velî bir gün kılup kalkdı Alî'yi bile kaldurdı
Varup Zehrâ kapusına Ali'ye tur didi turdı
Didi tur bunda halkı yığ melâyik gelmek isterler
Bugün zîrâ Hüseyn oldı bize tehniye iderler
Ebûbekr eglenimeyüp o dahı geldi kapuya
Alî'den istedi destûr o da girmege tapuya
Didi meşgûl dürür anlar ki togmışdur Hüseyn el-ân
Melekler geldi dört yüz bin dahı yigirmi dört bin kân
Ömer de geldi ardınca kezâlik geldi hem Osmân
Pes andan sonra ashâbı kamusı geldiler yeksân
Çü emri tehniye oldı bular bir bir gelüp girdi
Ebûbekr önce girüben Alî kavlin haber virdi
Resûlullâh ana didi neden bildün melek kemmin
Didi her zümre dilince haber virdi kemin limmin
Ebûbekr'e aceb geldi Alî'nün bildügi bu ni
O server didi bir aceb dahı var ki işit bunı
Didüm ana nedür kıssan neden böyle dürür hâlün
Didi ben bir mukarrebdüm velî ba'zında ahvâlün
Semâyı ben açuk buldum yire bakdum ki bir kişi
Elü vü ayagı düşmiş didüm müşkil bunun işi
Buna bu hâlde dirlikden ölüm yig dimek oldı kâl
Hemân fî’l-hâl dergâhdan irişdi bana işbu hâl
Cezâ yirden birine Hak bırakmış-ıdı ol anda
Yidi yüz yıl-ıdı şöyle tururdum dahı ben anda
Velî bu dem firiştehler çü tehniyeye geldiler
Benüm hâlüm bilürlerdi beni de bile aldılar
Şunun üzre ki lutfundan şefâ'at idesin bana
Hüseyn'ün hürmeti-çün Hak icâbet eyleye sana
Du'â itdüm çün anun-çün hemân-dem geldi Cebrâ'il
Didi oldı du'ân makbûl Hüseyn'ün kundagın çezgil
Yahyâ bin Bahşî. Maktel-i Hüseyn. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi M. Ozak-1. No. 248. vr. 11b-13b.
Menâkıb-ı Emîr Sultân
Menâkıb-ı Hâtûn innehu rahmetullâhi aleyh
İş bu kazıyyeye mâdde ve menşe’ bu idi kim Hazret-i Mahdûm’un yani sultânumuz Emîr Sultân’un nevvera’llâhu merkadehu dahı Rûm’a gelmedin Hâtûn Ana Burusa’da mütemekkin olmışdı. Meger bir gice vâkı'asında âfîtâb yani güneş gelüp koynına girdi. Andan bu vâkı'asını tabîr itdürüb didiler kim “Sahîhu’n-neseb-i sâdâtdan ki sâhibü’l-kerâmât ve vilâyet kimesneyi zevclensen gerekdür.” didiler. Vaktâki Sultânü’s-sâdât Emîr Sultân hazretleri nevverallâhu merkadehu Burusa’da mütemekkin olup mukarrer olucak Hâtûn Ana te'akkul ve tefekkür kılup didi kim “Hemân ol benüm gördügüm âfîtâb-ı sa'âdet iş bu serverdür.” diyüp, dâyesini gönderüp “Bizi câriyelige kabûl kılsunlar.” diyücek, bu tarafdan cevâb sâdır olmadı. Andan tekrâr yine gönderüp cevâb olmayıcak. Andan üçünci defa gönderdükde bir sâlihâ karıcık var idi. Rivâyet idüp didi kim “Vaktâ kim üçünci dâye gelüp arz-ı hâl kıldukda ben hâzır idüm. Hazreti Emîr nevverallâhu merkadehu buyurdı kim, “Allah te’âlâ arş altında melâ'iklere nikâh itdürdi min ba'd kabûl eyledük.” diyücek. Bu tarafdan hod Hâtûn Ana Rûm ili beglerbegisine nişân konmışdı. Ol ecilden kimesne nikâh idemedi. Mevâlîden Alî Rûmî dirlerdi. Hazreti Emîr’ün muhibb ü sâdıkı idi. İlerü gelüp ol nikâh eyledi.
Liman, Hatice (2008). Yahyâ Bin Bahşî’nin Menâkıb-ı Emîr Sultân (Menâkıb-ı Cevâhir) Adlı Eseri (İnceleme-Metin). Yüksek Lisans Tezi. Bursa: Uludağ Üniversitesi. 44.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | İbrahim Sağır | d. 1 Ekim 1936 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | GÜLFİDAN, Gülfidan Kurt | d. 1910 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | AHMED ÇELEBİ | d. ? - ö. 16. yüzyıl sonu 17. yüzyıl başı | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | İbrahim Sağır | d. 1 Ekim 1936 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | GÜLFİDAN, Gülfidan Kurt | d. 1910 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | AHMED ÇELEBİ | d. ? - ö. 16. yüzyıl sonu 17. yüzyıl başı | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | İbrahim Sağır | d. 1 Ekim 1936 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | GÜLFİDAN, Gülfidan Kurt | d. 1910 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | AHMED ÇELEBİ | d. ? - ö. 16. yüzyıl sonu 17. yüzyıl başı | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | İbrahim Sağır | d. 1 Ekim 1936 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
11 | GÜLFİDAN, Gülfidan Kurt | d. 1910 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
12 | AHMED ÇELEBİ | d. ? - ö. 16. yüzyıl sonu 17. yüzyıl başı | Meslek | Görüntüle |
13 | İbrahim Sağır | d. 1 Ekim 1936 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | GÜLFİDAN, Gülfidan Kurt | d. 1910 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | AHMED ÇELEBİ | d. ? - ö. 16. yüzyıl sonu 17. yüzyıl başı | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | İbrahim Sağır | d. 1 Ekim 1936 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
17 | GÜLFİDAN, Gülfidan Kurt | d. 1910 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
18 | AHMED ÇELEBİ | d. ? - ö. 16. yüzyıl sonu 17. yüzyıl başı | Madde Adı | Görüntüle |